10. Bölüm
Kalkavan / Damar Yolundan Aşk / 8. Bölüm | Yakın temas

8. Bölüm | Yakın temas

Kalkavan
su_kalkavan

 

 

 

 

 

 

Benim sevdiğim renkler onun gözlerine yansımıştı oysa..
Aylin Yaygara


Yarın yani pazar günü, tüm kadro bovling oynamaya gidecektik. Hira da herkesin numarası olduğu için bir grup açtı ve son bir kaç saatır yarınki buluşma hakkında konuşuyorduk...

 

Kendimi bir anda sarma sarmakta bulmuştum. Bir yandan annem ile sohbet ediyordum öte yandan beraber mutfakta sarma sarıyorduk. Uzun zamandan sonra ana kızlı ( ikimizde tülbentliyiz tabi bu arada) tekrar sarma sarıyorduk, yeni farkına varmıştım. Annemi inceledim. Ne çok özlemişim onunla ayrıdan vakit geçirmeye. Peki tam şuan zaman durabilir miydi..?

 

"Anne.." deyi verdim, anılarımdan sıyrılırken. "Efendim güzel kızım," annemin güler yüzünü görmek, ömre bedeldi. "Seni çok seviyorum" dedim içten. Oysa şunu fark etmiştim. Yanımızda sevdiğimiz insanlar olunca ya sürekli seni seviyorum der insan, yada öyle birden bire der ki, karşısındakini duraksatır. Evet karşımdaki insan, mesela benim vaziyette annem, bana hem sorguluyucu bakışları ve bana gülümser bir yüz ifadesi ile bakıyordu. Oysaki kötü bir şey dememiştim.

Sadece iki kelime dökülmüştü dudaklarımdan: seni seviyorum.

Seni - seviyorum.

"Bende seni çok seviyorum güzel kızım, hayırdır noldu?" tebessüm ettim. İşte bundan bahsetiyordum, ya sorgularlar ama masumca. Yada nezaketen aynı kelimeyi söylerler :)

"Hiç öylesine, içimden geldi." Annem kafasını sağ sola sallayıp, gülümsedi.

 

Gülümsemen o Nur yüzünden hiç eksilmesin, anneciğim.

Son yaprakları açarken, kapının zili çaldı. Anneme fırsat vermeden, önce ben atıldım sandalyeden. "Ben bakarım, sen otur anniş" ben kapıya doğru varırken annemin arkadan "var sende bir haller yaa!" bağırdı. Kapı bir ikinciye çalması ile bende kapıya varıp açabildim sonunda. Hastanede fıldırıklı bir şekilde oradan oraya koşan Hemşire Aylin, evde olunca dünyanın en uyuz insanı olabiliyor ;) beni övdüğün için teşekkürler iç ses..

Kapıyı açmam ile karşımda elinde anahtarı tutan babam duruyordu. "Hoşgeldin babiş" dedim ve yanağısını sım sıkı öptüm. Ardından ona yol verip eve girmesini bekledim, ardından da kapıyı kapattım."Hoşbulduk kızım, hayırdır ne bu hiperaktiflik?" "Hiç.." diye geçiştirdim. Hakaten bu enerjim nereden geliyordu, sanırım işe gitmemekten. Ve çocuklar ile tekrar buşuşmam ve buluşacak olmam moralime iyi geliyordu.

Babam salona geçti, bende mutfağa. Annem de son sarmayı sarıp tencereye koydu. Etrafı bi güzel toparladık, ardından sarmayı pişirmek için ocağın üzerine bıraktık. Annem de babama yemek hazırlarken, bende birer kahve yapıyordum üçümüze. Pınar, abim ve mirasu ise ailece vakit geçirmek için dışarı çıkmışlardı. Günü birlik bir gün geçireceklerdi.

Aralık ayına bakılınca, fazladan sıcaktı. Zaten bizim burada, yani Almanya'da, hava şartları hiç beklediğin gibi olmuyor. Bi hava durumuna bakarsın güneşli gösterip dolu yağdırır, bi bakarsın fırtına gösterip güneş açardı. Zamanla hava durumuna bakmaman gerektiğini öğreniyor insan. İşin bi yanı ise dört mevsimi bir günde yaşayabilirsin..

Kahveleri salona götürmem ile, babam da sofra' dan kalktı. Anneme ve babama ait fincanları verdikten hemen sonra, bende gittim karşılarına tek kişilik koltuğa oturdum. Oturduğum koltuğun yanında televizyonumuz duvara asılı bir vaziyette duruyordu, çaprazımda da ise büyük iki/ üç kişilik bir koltuk vardı. Hatta geçen bahsetmiştim size, hani annemin ve pelinin arasına oturduğum (sıkıştığım) o koltuk.

Biraz sohbet ettik, sonra babam anneme işle alakalı bir kaç şeyden bahsettim. Ben de pür dikkatim ile onları dinliyordum tabi, telefonuma düşen bildirim ile dikkatim de dağılmadı yani..

Hadi ama, ne yapayım. İlk on dakika pür dikkat dinliyordum, muhatap da oluyordum. Ama konu öyle bi u dönüşü yapmıştı ki, ben bilene konuyu kaçırmıştım. Elime telefonu alarak, hira'nın gruba attığı bilgileri pür dikkat okurken, babamın "ee sen ne diyorsun bu konu hakkında, kızım?" Hıh? konu neydi? İç ses..??! Hey bana bakma, sence sen telefon ile ilgilenirken, benim nasıl odaklanmamı bekliyorsun acaba?! "Hangi konu hakkında babam?" dedim, kafamı telefonumun ekranından ayırırken. "Şu deminden beri konuştuğumuz konu.." "hee sen onu diyorsun, olur aynı fikirdeyim.Bencede yanii" HANGİ KONU HAKKINDA?!!

 

İkisinde bana şaşkın şaşkın gözleri açık bakıyorlardı. Sanırım pot kırmıştım.. "yani şey, ben aslında pek -" dinlememiştim sizi yaa...Allah bilir yine ne hakkında konuşuyorlardı, en son hatırladığım şey ise, babamın iş yerindeki patronunun oğlu geçen hafta evlenmiş, ve ondan dolayı firma ya yemekler dağıtılıp çalışanlara bu aylık biraz avans gelmişti. Aslında patron baya cana yakındı, bana seneler önce sınavlarımda da baya bi yardımcı olmuştu.

Bir dakika bir dakika, düğün mü demiştim ben. "ANNE! BABA! Açıkçası en son konuyu dinlememiş olabilirim. Ama sanırım ne hakkında olduğunu biliyorum. Ve üstelemeyin, vakti gelince olur zaten. " ikisi birbirine bakıp gülüştüler. "Dinlemediğini biliyorum Aylin." Hadi canım nereden bildin baba ya? "Ben babanım, bilirim ben. Bakma bana öyle."

oha baba, sen şuna aklımı mı okudun? "Hayır kızım, aklını okumadım." "E yuh artık" Allah kahretmesin, ben bunu sesli mi demiştim. "Yani şey, ben yavaştan uyuyum ki, yarın dinç oluyum. Malum yarın bizimkiler ile bovlinge gideceğiz." "Sen yine konuyu saptırıp, git bakalım.." dedi annem ben salondan ayrılırken.

O değil de, son üç senedir arada bi soruyorlardı, mesleğimi yaparken de arada bu konu "evlenme" bana dolanıyordu, ama o zamanlar bir nevi dara durgunlardı. Ne bileyim önce mesleğimi bi alayım, altımda bilezik olsun vesaire derler ya büyüklerimiz. Bende onları öyle oyalamıştım. Hatta babam da ben kızımı öyle çabuk el vermem, o benim prensesim derdi. Ama ne vakit elime mesleğimi aldım sürekli çevrem de bana aylın ne zaman evleneceksin, var mı gönlünde biri vesaire vesaire..

24 yaşına girmişim ve hala dört seneki halimden bir farkım yok, hala bekarım :) bekarlık sultanlıktır canım benimmm :)

Bakalım, böyle işleri aceleye getirmemek gerekiyor. Nasibimde varsa olur zaten.. ben bunları düşünürken, çoktan hazırlanıp yatağıma girmiştim. Aslında baya bi erkendi, ama uyku düzenim zaten bozuk olduğu için pek şey etmedim. Saate baktım daha 20:38 idi. Bi yarım saat boyu kitap mı okusam?

Yatağımın yanındaki gece komidinin üzerinde bıraktığım şiir kitabını aldım, ve yatağımda oturur bir vaziyette okumaya başladım. Açıkçası normal kitap okumak yerine şiir kitabı okumayı yerlerdim. Ama fazla işkolik olduğum için, pek vaktim yoktu kitap okumaya. Bu yüzdende bende genelde şiir kitapları okuyordum.

Okudum, okudum ve okudum. Baya bi süre sonra esnemeye başladım. Bugünlük için son şiirimi de okuyordum.

 

İSTANBUL İÇİN

 

Nisan 

İmkânsız şey,

Şiir yazmak,

Âşıksan eğer;

Ve yazmamak,

Aylardan nisansa.

 

Arzular ve Hâtıralar

Arzular başka şey,

Hâtıralar başka.

Güneşi görmeyen şehirde,

Söyle, nasıl yaşanır?

 

Böcekler

Düşünme,

Arzu et sade!

Bak, böcekler de öyle yapıyor.

 

Dâvet

Bekliyorum

Öyle bir havada gel ki,

Vazgeçmek mümkün olmasın.

 

(Orhan Veli'den)

 

Okumuş olduğum son paragraf sanki bana biraz göndermeli gelmişti. Evren bilene artık, benim bekar olmama yorulmuş. Şakacı şey seni haha... Kitabı kapatıp, tekrar yanı başımdaki komedine bıraktıktan sonra, uyku da beni ele geçirmişti.

 

✈️

 

Tüm günümü çocuklarla geçirecektim, bu yüzdende ailem ile kahvaltı yaptıktan sonra odama geçip hazırlandım. Önce üzerime düz beyaz bir oversize kısa kol bir Shirt giyindim onun üzerine de rahat ve bol bir yumuşak yeşil bir çeket. Saçlarımı arkadan toplayıp, güzel bir at kuyruğuna bağlamştım. Altımada sıçak tutan spor taytımı giyindim. Hazırlanmam ve aynada tarzıma bakınıp, oflayarak tekrardan değişirdim..

Zaten vücudum çok hassastı, bide kış ayında hastalığı çekemezden vallah. Tekrardan hazırlanmaya bakındım, daha yarım saatim vardı. Arabayla da gideceğimden dolayı tekrardan hazırlanmam için yeterli zaman vardı. Zaten bi yirmi dakikalık yoldu, trafiksiz tabi.

Altıma bol paçalı bir kot pantolonu (jeans) giyindim, üzerimede kahve rengi olan oversize sweatim. Saçlarımı da açıp, güzel bir tarayıp, beş dakikanın içerisinde güzel bir maşa çekmiştim. Siyah minik kol çantamı alarak ve gerekli olan diğer önemli eşyaları çantama soktuktan sonra, montumu da alıp odamdan çıktım.

 

"Ben çıkıyorum, geç gelirim. Merak etmeyin." diye bağırdım. Çünkü salona gitmeye üşendim açıkçası. "Bekle fıstık, bende çıkacam. Seni de bırakayım nereye gideceksen." Yanıma varmıştı bilene. " ben arabam ile giderim abi, sana ters istikamete zaten." Elleriyle, güzel şekil verdiğim, saçlarımı karıştırdı. AAAAAĞĞĞĞ ABİİİİ "şaka yaptığını söyle bana...nolur şaka yaptığını söyle." Sinir krizi geçirecem şimdi..

"Az lak lak yapı ver, tutu ver şunu. Senin kini de alayım." Bana siyah vizörle oluşan siyah mat kasını ellerimin arasına tutuşturdu ve odaya doğru gitti. "Heyy bana alma, bide orada kaska mı bakacam." Kapı ağzından başını çevirip, umutsuz bir vakaymışım gibi baktı. Ardından ceketini eline alarak yanıma yürüdü. "Sen başa belasın kızım. Hemşireliği nasıl başardın bu zekan ile hee söyle bakayım." "Geç sen dalganı.. madem götürece, o zaman biraz nasch nasch (hadi hadi)

(sch=ş gibi okunuyor)

Beraber evden çıkarak, evin önünde duran koyu mavi YZF R25 motora bindik. Abim sürüyordu, bende onun arkasına artçı olarak binmiştim. Tabikide kaskını bana vermişti, ne kadar gıcık olsamda, bunu benim iyiliğim için yaptığını unutmamak gerekirdi. Canım abim, ne yaparsa yapsın kızamıyordum...

Allahtan abim beni 25 dakikanın sonuçu buluşma alanına bırakmıştı. Eğer ben arabayla gitseymişim, baya bi trafikte sıkışacaktım. Motorla gittiğimizden dolayı, kolaylıkla arabaların arasından geçebilmiştik, tabi en sonundaki çevirmeye yakalanıp istikametimizi biraz değiştirmemiz gerekti. Bundan dolayı da bi 5-6 dakika kaybetmiştik.

Abim bovling binanın önünde toplanmış olan yoğunlukta doğru sürdü. Sonra tam ömür, yavuz, ezel, hira ve Alperin yanında durmuştu. Ben motordan inip, kaskımı çıkartıp abime uzattım. Hira ve Ezel ile birer sarıldım. Ardından Alper "Musat sende gelsene, birer tur oynarız?" abim motorun üzerinde Alpere cevap verdi "bir dahakine kardeşim, bizim çocuklar saniyeden aradılar. Bir araçta sorun beklenmeyen bir sorun çıktı, ona bi bakacam." Alper' de abimin omzuna elini koyup "eyvallah abi, ama en kısa zamanda yine birşeyler yapalım." Abim de karşılık verdi "tabi oğlum, yapalım inşaAllah."

Abim cebine elini soktu ve sessizde çalan telefonusunuz aldı "efendim..tamam, tamam çaylak geliyorum. Tamam oynamayın başka..tamam oğlum kapat, gelecem. Yav bi kapat da, motordayım, konuşamam şimdi. Ellemeyin.." abim telefonu kapatıp, beni eliyle çağırdı. İki adım atarak abime vardım, o da alnımdan öptü. Ardından kaskını takıp bize el sallayıp, motoruyla uzaklaştı.

"Heyet bee varya benim motorum olacak, geceyi inletirim." dedi hayran hayran ömür abimin arkasından bakarak. "Eee sende git al be ömür." Bana bakarak gözlerini devirdi. "İnşaAllah be güzelim, ama bu sefer hissediyorum. Bu sefer kazanacam şu ehliyeti. Sonra durdura bilirsen, durdur beni yavrum." Yüzümü ekşittim. "İnadına şu kelimeyi diyorsun dimi..sırf gıcıklığına." Bana doğru 32 diş sırıttı "neyden bahsettin yavrum?" Ya sabır, ya sabır. "Bak ömür, az öteye git. Bi kaşık suda boğarım seni. Yavuz al şunu ya.."

Ömür benle uğraşırken, yanımıza Aziz ve Sinan gelmişti. "Oooo Efendim niye zahmet ettiniz, biz sizi gelip alırdık.." Hira yine herzamanki şakacı haliyle uğraşıyordu sinanlar. "Yav yenge yaa, ne alakası var. Bak bu sefer benim yüzümden değil, aha şunun yüzünden geç kaldık." Azize gösterdi parmağı ile, adeta küçük çocuk gibi. "İki saat hazırlanamadı bu.." ezel, ömür,Yavuz, Alper, hira ve ben gülüştük. "Yav he he.. ben niye hazırlanamacak mışım.. olayı saptırma Sinan bee" Sinan omuz silkti. Ardından Aziz tek tek bize bakarak "dila yı bekledik, onun da acil bir işi çıktı anca gelebildik." Cümleler dudaklarından döküldükten sonra, gülümsemeyi bıraktım. Bu neden bana dokunmuştu ki? Bekleyebilir, sevgilisi değil mi? Noldu kız, aziz "Dila" deyince yüzünü astın, hayırdır noluyor?? Ne olacakmış iç ses.. banane yaa, gelmediyse gelemedi. Zaten bi sevemedim şu kızı..

"Neyse iyi iyi, hadi içeri girelim. Dondum ben, hava buz gibi zaten." "Evet ömürün dediğine katılıyorum , ayrıca benim bebeklerim de üşüyor." Yavuz eşini ve ezelin karnındaki miniği gösterdi. Hepimiz gülüşecek içeri girdik. Hira ve ben kol kolaydık. Önümde alper ve Sinan atışıyordu. Sağ tarafımda da ömür ve Aziz yürüyordu. Kısa bir an için gözlerimiz kesişti, bende hemen önüme döndüm. Noluyordu bana böyle ya.. ben bişeyler seziyorum ya neyse, sustum. Yoksa kabak bende patlayacak..

İçeri girip ödemeleri yaptık. Ardından herkes ayakkabı numarasına göre özel bowling ayakkabısını giyindi. İki tane pisti ayırtmıştık. 7 kişiydik, aslında tek bir piste yeterdi, ama alan varken neden sıkışalım ki? Oyuna başlamadan önce bizimki yaptı yapacağını ve her zamanki gibi bir iddia attı ortaya "durun da, oyunu öylesine oynamayalım yaa.. iddiaya var mısınız, kaybeden takım ceza alsın.. nasıl fikir ama?" "Benden hava hoş, ben senin için üzülüyorum ya..kaybedecek olman çok üzücü be ömür" ömür Hira ya kınar gibi baktıktan sonra, bende araya girdim. "Isınmak için bir kaç tur öylesine mi oynasak ya.. bazılarımız belki hiç oynamamıştır. Olur ya hani.." o oynamayan kişi biz oluyoruz aylinciğim...

Hepsi hem fikirdi. Sonra başladık bir kaç tur oynamaya. "Ya aşkım, ne olacak ya..alttaarfı topu tutacam." "Olmaz ezel, sen hamilesin. Ben senin için atarım!" Ezel somurtarak gitti koltuğa oturdu. "Bakma bana böyle güzelim ya, iyiliğin için. Kıyamam ki ben.." "Yav he he, at şu topu Yavuz." Yavuz piste yaklaştı, ardından topu atmadan eşine döndü. "Ya tamam gel başımın tatlı belası. Ama söz ver yavaş oynayacaksın." Ezel mutluluktan ayağa fırladı ve Yavuz'un sol yanağından sım sıkı öptü. "Canım kocam benim!" Güldüm. "Seni de göreceğiz Aylin hanım.." Hira ya yav he he bakışını attıktan sonra, bende yan piste doğru yürüdüm.

Bu, bu kadar zor olmamalı değil mi? Yav he he..Sen koskoca hemşire Aylin, kaç hasta ya ilaç, merhem oldun. Bunu mu yapamacaksın...

Topu nasıl tutuyorlardı ya? Üç delik var da, ben nasıl atacak şu topu? Ayrıca farklı farklı boylarda toplar vardı.. en iyisi en küçüğüyle başlayım, alt tarafı bir top ne olabilir ki?

Deliklere birer parmağımı sokarak toplarım toplandığı yerden kaldırdım.. ah kaldırmaz olaydım. Bu niye bu kadar ağır? E yuh yani, ezel hamile haliyle bilene kaldırdı..

Umudumu kaybedip, topu yerine koyup yerime geçecektim ki, yanı başımda bir silüet belirdi. Aziz sol tarafımda durmuş bana bakıyordu. "Yardımcı olmamı ister misin?" Ah be adam, bana bu gözlerle bakma. Ne olduğunu bilemediğim bir şeyler gizliydi bu gözlerde, bana bir şey anlatmaya çalışıyordu ama ne?

"ya şey..olabilir aslında." off sıcak bastı, burası neden birden bire sıcak basmıştı. Gel de bir dahakine külahıma anlat aylıncığım..

"ya aslında, ben oynamacam ya.." bana soran gözler ile bakındı, gözleri gülüyor muydu? Odaklan kızım ya.. "neden?" bunu öyle masumca sormuştu ki, ben bilene ne söyleyeceğimi bilemedim. "Aslında işin Aslı, ben bowling oynamasını bilmiyorum." Yüzümü aşağa indirdim. Neden bundan utanıyordum ki? "Ne olmuş yani, hiç bir zaman öğrenmek için geç değil ki. Bak şimdi.." dedi ve bana topları gösterdi.

"Öncelikle sana hangi top uygun ona bakalım." Ben onu hem dinliyordum, hemde gösterdiği şeyleri anlamaya çalışıyordum. Her topta belirli delik boyları vardı, yaklaşık hepsini denedikten sonra Aziz ile beraber bana uygun topu seçmiştik. Benim elimde deniz mavisinden bir top, onun ise orman yeşilli bir top vardı. Önce adımları ile bana nasıl hareket ettiğini gösterdi. Öyle hızlı hareket etmişti ki, topu ne ara bırakıp kukaların hepsini devirdi, orayı anlamadım. Bana mucip bir şekilde bakarak "hadi sıra sende, dene bi" dedi.

Bir iki adım atıp, omzularımı dik tutarak topu fırlattım. Am nasıl fırlattım bi bilseniz, top benim pisten ömürün attığı piste uçtu. "Sorry bro" ("üzgünüm kardeş") ömür bana hayretle bakındı "kızım o nasıl bir şut öyle, sanacaklar ki füze" "abart ömür, kardeşim. Abart" Azize baktım. Ne dense beni desteklemesi hoşuma gitmişti.

"Boşver kulak asma buna.." Aziz bunu dedikten sonra ömür söze atıldı "BUNA MI?! Kalbim kırıldı be kocacığım"ömür bunu dedikten sonra kıkırdadım. Gözlerini kısıp sonra da bana bakınca, sustum. O da gevşedi. "Oğlum git ötede ağla. Bizim işimiz var, uğraşamam seninle."

Yanıma yaklaştı ve bana bi top uzattı " hadi tekrar dene, ama bu sefer biraz eğil . Dik durursan beline zarar gelir." Kafamı sallayıp, tekrar denedim. Tekrar ve tekrar.

"Ya ama gülme ya, oluyordu bu sefer.." "evet Aylin, az daha seni kukaların orada görecektik." "Kardeşimle uğraşma Sinan, yersin bende bowling topunu" Hira ya..ona elimle öpücük attım, o da bana kalp yaptı. "Bakma ona Aylin, gayet iyisin. Ha biraz daha gayret" Yavuz beni destekleyince bir umut doğdu içime.

Ömür, sinan, Hira, alper, ezel ve Yavuz iki pistin ortasında pizza yerken hem bize bakıyorlardı, hemde sırayla kukaları deviriyorlardılar. Aziz yanıma yaklaşık "şey sana göstermemi izin verir misin?" Bir şey demedim, sadece kafamı salladım.

Arkama geçip kollarını kollarımın üzerine atıp, vücudu ile bana yol gösteriyordu, bir iki adım atarak belimi biraz büktüm, sonra topu sallamaya başladım.

Bir..

İki..

Üç..

Ve topu bıraktım.

Döndü, döndü ve döndü..

Kılpayı kukalardan geçmişti, ama hey kendi pistimde kalmıştım. "Yaa az daha vuruyordum" dedim heyecanla. "Evet.."dedi. Nefesi boynuma değmişti, içim garip olmuştu. Ona yüzümü dönüp o da ellerini benden ayırdı. Aramızda bir kaç santim vardı, fazla yakın duruyorduk.

Gözlerimiz birbirine kenetlenmişti, andan sıyrılıp bir tek onun gözlerine baktım. Benim sevdiğim renkler onun gözlerine yansımıştı oysa..

Sonra flaş patladı. Şoke olmuş gibi onunla birlikte flaşın patladığı tarafa bakındık. "Hay ben bu telefona tüküreyim" isyan eden sinandı. Bize muzip bir ifade ile bakınırken, telefonusunu cebine soktu. Soran gözlerle ona bakarken, hala Aziz ile yakın olduğumun farkına varmıştım. Ondan uzaklaşıp teşekkür ettim. O ise bir tek bana gülümsedi.

"Ee hadi, artık yarışma yapalım. Aylin "bizde" ısırdığımıza göre şu son bir saati yarışma yapabiliriz herhalde." "Gıcık ya, ömür..bügün vallah ömrümü yedin" sırıtı, gıcık ya. Küçükken de böyleydi, benle uğraşmaya bayılırdı.

"Ee nasıl yapıyoruz grupları?" diye sordu alper. Ömür de hemen cevap verdi " ee biz sekiz kişiyiz,beşimiz erkek, üçünüz kız. Bence kız erkek ayıralım." "Oldu kardeşim, seni de alalım o halde kızlara. Malum kazanan belli" Yavuz sırıttı. Sonra ezele bakıp "hayatım ondan değil ya, sen baya sağlam atıyorsun, ama ben öylesine dedim." "Hanımcıya bak hele, Allahtan ben bekarım" diye güldü ömür.

"Bence Yavuz, Hira, alper ve ben bir takıma. Sinan, Aziz, Aylin ve sen de bi takıma girin." diye sundu ezel, ömüre. Ömür ile ben birbirimize bakıştık. En fazla ne olabilirdi ki..

 

✈️

 

Evet, en fazla ne olabilir demiştim dimi.. ömür ile inatlaşmam dışında bir şey yoktu. "Ya bi karışma Aylin bana, dikkatımı dağıtıyorsun.." gözlerimi açıp o na "EFENDİM? BEN NE YAPMIŞIM ŞİMDİ YAA" diye çıkıştım. Sinan güldü, ezel ve hira fısıldaşıp gülüştüler, Yavuz ve Alper sabır dilediler, yani yüzlerinden onu okuyabildim. Aziz ise bana bakıyordu.

"At şu topu artık yaa, bende atacam" dedim isyanlı bir sesim ile. "Ya sanane kızım, ötede dur." Taş yoktu ki salonda, gidip kafasına bir şey atsam. Sonra yanı başımda oturan Aziz "yav oğlum at şunu artık. Yoksa ben seni top yerine fırlatma bir yere.." göz ucuyla ona bakındım. Ömür attı..ve bir tane kuka yı devirdi. "Senin yüzünden kaybettim, kara çiyan." "Zevzeklik zevzeklik konuşma ömür, otur oturduğun yerde."

Azizin benimle aynı anda ayağa kalkmasına mı şaşırırım, yoksa ömüre öldürüsü bakışlar atmasına mı yanayım. Te Allahım ya, aylardır böyle bir ortamı özlemişim. Sıra yavuzdaydı. "can kuşum bu atış sizin için gelsin" dedi, ve hepsini devirdi. "Kocam be, gördün mü yavrum baban bizim için neler yapıyor" dedi ve sağ eliyle karnını okşadı. Yavuz da mutlulukla yanına oturdu.

"Sıra bende, bak göreceksiniz bu sefer yapacam. Hissediyorum" dedim heyecanla. Evet son beş sefer de aynısını demiştim, ömürle de bu yüzden gıçık olmuştuk. Topu seçerken, Aziz de hala ayakta yanı başımda duruyordu. Sonra yanıma, topların bulunduğu alana yaklaşıp "sakin kal Aylin. Yapabilirsin, sende böyle bir kabiliyet var biliyorum." Ona teşekkür eden gözlerim ile bakındım. "Sence bu sefer olacak mı?" "Evet bence bu sefer yapacaksın, kendine inan çünkü ben sana güveniyorum."

Benden uzaklaşıp yan tarafıma geçti, bende elime uygun olan topu seçerek içimden besleme çektim. Bir, iki ve üç..

Topu saldım, döndü, döndü ve döndü. Ben heyecanla ne yapacağımı bilmeden, yerimde zıplayıp duruyordum. Hadi lütfen..

Ve GOLLLLL!! YANİ BAŞARDIM. Sonunda atabilmiştim, hatta hepsini devirmiştim. Mutluluktan yanı başımda duran kişiye sarıldım. Belimde eller hissedince, sarıldığım kişinin Aziz olduğunu fark ettim. Lakin o kadar mutluydum ki ona sarılarak "çok teşekkür ederim, sayende öğrenmiş oldum" dedim, minik bir kız çocuğu gibi. O da bana "ne demek seve seve"

Öyle çok mutlu olmuştum ki, mutluluktan havalara uçacak durumdaydım. "Vayy kızıma benim, ne güzel bir şutu o öyle" dedi hiram. "Yok artık,yok yok.. fazla geldi bu bana" dedi şoke uğramış olan ömür. "Ben bunu beklemiyordum, helal sana be kızım" "helal sana ben kız, aferin. Şunun ağzını kapattın ya, dile benden ne istersen." dedi Alper bana gülerek.

"Ya abartmayın, asıl övgüyü Aziz hak ediyor. O olmasa ben o topu yanlışlıkla ömüre geçirirdim yaa.." hepimiz güldük, buna ömür de dahildi. Ama yorulmuştum, tüm bu heyecanda beni acıktırmıştı. İkişer pizza daha sipariş vererek, masada hep beraber oturduk. Arada Sinan ve ömür kapışmada çok huzurlu geçiyordu saatlerimiz. Telefonumu masanın üzerine koymam ile, ana ekranıma bir bildirim düşmüştü.

Ana ekranımda mirasu ile ben vardık, yazın bizim mutafğımızda çekinmiştik. Mirasu fotoğrafta pembiş pembiş giyinmişti, bende kısa kollu beyaz bir üst ve kot pantolonumu giymiştim. Fotoğrafa baka baka aşık oluyordum, çünkü ayrı bir aesthetic havası vardı.

 

(Bahsettiğim fotoğraf bu, minik mirasu ile Aylinimin tatliş fotoğraf karesi)

 

Mesaj abimdendi, telefonu elime alarak abimin sohbetine girdim.

 

Her şeyime koşan eleman

Güzelim, benim işim uzadı. Seni alamayacağım.

 

 

Önemli değil abi, gelirim ben, hiç olmadı bizimkiler bırakır. Merak etme (GÖRÜLDÜ)

 

Tamam güzelim, dikkatli ol yinede 😉🥲

 

 

Tamamdır yakışıklı❤️😘(GÖRÜLDÜ)

 

Sohbeten ayrılıp, telefonumu kilit yaparak, gözlerimi masaya çevirdim. Biraz sohbet ettik, ardından yavaştan toparlanıp kalktık. Herkes dağılmaya başlarken, Hira da bana seslendi "tatlım, bırakalım mı seni?" "Yok canım benim, ters istikamet olur sizin için. Ben biraz yürüyecem." "Emin misin?" "Hıhı" dedim. Peki dermiş gibi kafasını salladı, ardından bana eli ile telefon şekli yaparak "beni varınca ara" ima etti.

Alper ve Hira arabalarına doğru giderken arkadan bir bağırma sesi duyuldu." Yeng-şey.." arkamı döndüm, ve kime seslendiğini bakındım. "Şey, yengem gitti mi?" "Evet evet hiragil gitti daha yeni. Birşey mi oldu? " "tüh yaa..ha yok ya, benim bir yere uğramam gerekiyor da.." dedi sonra yalpalayıp uzaklaştı.

Arkasından Aziz de geldi ve bana seslendi "seni eve bırakmamı ister misin? Yağmur da çiliyor ya hafif, hastalanma şimdi kış ayı." Haketen ya, bir şeyler beni ıslatıyordu. Demekki yağmurmuş. Aklın nerde kızım senin ya? Başka ne ıslatacak seni acaba??! Ne biliyim iç ses yaa.. keyfimi bozma benim.

"Zahmet olmasın?" diye sordum çekine bir vaziyette. Adama bugün fazlasıyla dert olmuştum. "Yok ne zahmeti, gel. Yoksa yolun ortasında durmaktan hasta olacaksın şimdi Yani.." diye geçiştirdi beni. "Ee peki Sinan? O gelmeyecek mi? " soran gözler ile ona bakındım. O da arabanın kilidini açıp içere girmeme sağladı. "O ömürle gitti" hem mantıklı.

Aziz arabayı çalıştırdı, bende emniyet kemerimi takmıştım. Ardından siyah spor arabası ile bovlingin oradan ayrılmıştık. "Sen bana yolu tarif edersin, olur mu Aylin?" "Tabi. Bu arada tekrardan teşekkür ederim. Her şey için." Sürerken bana baktı, ve ardından "önemli değil. Teşekkür ettirecek bir durum yok" yolda sürerken, yağmurda hızlanmıştı. Aklımdayken, telefonumu çantamdan çıkararak Hira ya mesaj çektim.

 

Hiroşummm

 

Kuşum beni Aziz bırakıyor, merak etme. Arabadayım? (GÖRÜLDÜ)

 

NASIL YANİİİİ??!

BİZİM AZİZ? HÖDÜK OLANINDAN...

😳😏

 

 

Hee, başka bir Aziz mi var?

 

Ayrıca o attığın emoji de ne?!🥴

 

(GÖRÜLDÜ)

 

Sen varsa, çokkk sinsisinnnn

Eve varınca mutlaka, ara

UNUTMAAAAA

 

 

YAV HE HEE

 

(GÖRÜLDÜ)

 

(SESLİ ARAMAYA YANIT VERMEDİNİZ..)

 

 

MANYAK, NE DİYE ARIYORSUN BENİ!! ARABADAYIM

 

AYIP OLMASIN ŞİMDİ, SONRA KONUŞALIMM, TIMAM ??

 

(GÖRÜLDÜ)

 

YAV HE HE😌😌

 

Sohbetten ayrıldım. Gerçekten çevrem deliler ile çevrili. Hiç bir düzgün arkadaşım yok. "İyi misin?" Diye sordu Aziz bana. "Evet, niye ki?" diye yanıt verdim ona. "Şey yüzün kıp kırmızı oldu da, ondan sordum. Eğer sıcaksa, ısıtmayı kapatayım, demek istediğim o yani" yanıyorummm, yanıyorum!! Sus iç ses, Allah aşkına Hira bitti, sen başlama.

"He yok iyim ya, geçer şimdi."

"Tamam eğer öyle diyorsan. Müzik açmamı ister misin?"

"Olabilir"

Arabada olan müzik çaları açtı ve yolculuk boyu şarkı sözleri bizimleydi.

 

Artık inandım ben şansıma

Seni çıkardı karşıma

Deli gibi aşığım ben sana

Sen bir yana, bu dünya bir yana

Sen bir yana, dünya bir yana...

 

Çalan Ajda Pekkan'ın nostalji bir şarkısıydı. Şarkı eşliğinde bende yerimde hafif sola ve sağa yalpalandım. Arada birbirimize bakıp gülümsüyorduk. Bazen de bana yolu soruyordu, bende ona tarif edi veriyordum.

Evimin sokağına gelmiştik ki " ilerde o beyaz arabanın orada dura bilirsin." dedim. O da dediğim gibi beyaz arabanın yanında durdu, ve dörtlülerini yaktı. Hava epey bi kararmıştı, yağmur da yağmayı kesmişti. Kapıyı açmadan evel " herşey için için teşekkür ederim. Beni eve bıraktığın içinde " dedim.

"Asıl ben teşekkür ederim, beni kırmayıp seni bırakmama izin verdiğin için. Hayırlı geceler Aylin" dedi bende kapıyı açıp çıkmam ile, o na son bir kez "sanada hayırlı geceler Aziz. Dikkatli eve git.. yani yağmur yağdı ya, kayma. O manada" bana gülümseyip " merak etme kaymam, ben yeterince kaymışım zaten yoncam" dedi . Sona doğru sesi bir fısıltıya dönüşsene pek anlayamaşıştım. "Efendim?" diye sordum.

"Yok bir şey, dikkate derim. Hadi sende eve bir de, hastalanma.." kafamı sallayıp, arabanın kapısını kapatıp, eve doğru yürüdüm. Arkamı döndüm ve hala gitmediğini görmüştüm. Kafamı yavaşça aşağa ve yukarıya sakladıktan sonra, çantamdan anahtarı alıp kapıyı açtım. Kapatmam ile, motor sesi duyuldu ve gitti..

Bizim kata çıkmam ile, kalbim deli gibi atmaya başladı..

 

Bana ne oluyordu böyle?

 

Davranışlarım, vücudum benden habersiz hareket ediyordu...

 

Bölüm sonu

 

Evet geç oldu, güç olmasın kuğularım. sözde cuma atacaktım ama hastaneden geç çıktım, dört dakika geçmiş kızmazsınız değil mi banaaa

Dört saatır durmak sızın yazıp, bölümü size sundum; öncesinde yazdım tabiii. Şuan sadece bir kaç yeri düzelttim o kadar :)

 

Evet her bölümde olduğu gibi tekrardan belirtmek istiyorum. Yazım hatası olabilir, zaten gece yazdığımdan dolayı büyük ihtimal vardır. En kısa zamanda bölümleri düzenlemeye alıp, yazım hatalarını düzeltecem. Dediğim gibi şu aralar fazla yorgunum :) Anlayışınız için teşekkür ederim, gelelim D.Y.A. 'ya

***
Şimdi asıl bölüme gelmeden evvel, sizinle bir şey paylaşmak istiyorum. Bugün tarih olarak(ben cuma yazdım ama yayınladığım gün cumartesi oldu sizde; bende hala cuma🫠) 20.12.2024 geçen sene bu zamanlar dya yı yavaş yavaş yazarken kitabın genel temasını karakterlerle birer özeliklik yazmıştım. Bugün günlerden Aziz Kandemir’in doğum günü iyiki yazmışım iyiyi beni zor zamanlarımda güçlü tuttun. Bilmiyorum kaderin cilvesi midir yoksa tesadüf mü, bu sene de bir insanı tanıdım aynı tarihte doğan 🫠 artık ne anlama geliyorsa bilmiyorum ama ne fark eder ki neyse; lafın kısası öyle bir olay yaşandı ama kişiye ithafen değil de ben tarihi önceden belirlediğim için değiştirmek istemedim.

Neyse görüşmüyoruz nedensizce artık, görmez buradan da yinede kutlayım buradan bi; doğum günün kutlu olsun :) umarım istediğin şeyleri/ hedeflerini başarırsın / ulaşırsın..

böyle bir huyum var, kişiyle konuşuyum konuşmayayım doğum gününü bildiğim ân kutlarım 🫠

Doğum günün kutlu olsun gri gözlü yaralanmış ama onca yarayla acıya rağmen güçlü kalan koca yürekli adam. Hem sevdana hasret kaldın hemde bu yolda ilk gözbebeğini kaybettin. Acısıyla tatlısıyla sen bana kendimi daha iyi anlatmaya yardımcı oldun. Teşekkür ederim her ayrıntısıyla A.K.
20.12.1996 🌖🧑🏻‍✈️

***
Beraber Aylin & Azizin hikayesine ortak olduğunuz için, çoook teşekkür ediyorum. Bu yorucu süreçinde, bana bildirimleriniz ile enerji verdinizzzz

(bölüm ne zaman; bi teorim var; ağlatma; mutlu olsunlar.. bedava nicelerini instagramdan alıyorum sizden)

 

Evetttt, bölümü nasıl buldunuz? Aslında biraz daha sahne ekleyecektim, ama o zaman fazla uzun olurdu, bu yüzden de burada kestim.

 

En sevdiğiniz sahne hangisiydi?

 

Hangi tayfasınız?

 

Ömür tayfası mı?

 

Sinan tayfası mııı?

 

Sizce Aziz, aylini tekrar kıskanmış mıdır?

 

Favori shipiniz kim?

 

Team Yavuz & Ezel mi?

 

Team Hira & Alper mi?

 

Sizce Sinan kendi rızasıyla mı, başka bir araba ile eve gitti? 1

 

Şimdi bölümle ilgili bir kaç foto dumpu atıyorummm

 

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, Allah'a emanet olun kuğularım 🤍

 

İnstagram hesabım : @su_kalkavan

 

Instadan alıntı paylaşıyorum, beklemede kalınnnn

 

(Aylin ve toplarla olan imtihanı)

 

 

(Yanlışlıkla yanlış saha uçan bovling topu)

 

 

 

(Azizin adım adım Ayline bovling oynamasını göstermesi)

 

 

(🤭🤭🤭)

 

 

(Sinan'ın "gizlice çekeyim" dediği kare)

 

 

(Aylinin yılmadan attığı o vuruş)

 

 

(Sinan ve ömürün kapışması)

 

 

(Hira nın muhteşem galibiyeti; sol tarafta ise Aylin topu nasıl atacağını düşünüyor)

 

 

 

hadiiii hayırlısı geceler, iyi okumalarrrrr 🍀

Bölüm : 21.12.2024 00:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...