@su_krtky
|
Elif Sıla'dan Sabah yüzüme vuran güneş ışığıyla uyandım. Biraz yatak da döndükten sonra kalkıp banyoya geçtim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra dişlerimi fırçaladım. Yüzümü ve elimi havluya sildikten sonra odama geri döndüm. Yatağımı gelişi güzel topladıktan sonra giysi dolabıma yöneldim. Siyah bir büstiyer , siyah bir tayt çıkartarak giyindim. Sabah hava serin oluyor diye beyaz bir hırkayı da üzerime attım. Çorap çekmecemden beyaz bir çorap çıkarıp taytın üzerine çektim. Buzdolabında pek bir şey kalmadığı için kapının arkasındaki askılığımdan krem rengi bez çantamı aldım. Cüzdanımı , telefonumu ve silahımı da içine attıktan sonra mutfağa geçtim. Bir bardak su içtikten sonra antreye geçerek ayakkabılıktan beyaz sporlarımı çıkarıp giyindim. Anahtarı da kapının gözünden çıkardıktan sonra kapıyı açıp çıktım. Anahtarı tekrardan göze takıp kilitledikten sonra binanın dışına yöneldim. Binadan çıktıktan sonra yürüyüşüme başladım. Parka gelince bir banka oturup soluklandım. Gözlerimi kapatarak bir yandan da temiz havayı soluyordum. Böyle devam ederken solumdan bana doğru yaklaşan birini fark ettim. Tam dibime gelince hızlıca çantamdan silahımı çekerek gelen kişiye doğrulttum. "Aman komutanım şeytan doldurur" dedi Yiğit. Yiğit olduğunu gördükten sonra silahı indirdim. "Sende niye sessiz sessiz yaklaşıyorsun ki?" "Bence hiç de sessizce yaklaşmamışım" dedi gülerek. Lafına bende gülerek cevap verdim. Silahımı çantaya attım. O sıra da Yiğit bana portakal suyu uzatıyordu. "Sabah sabah vitamin önemli" dedi gülümseyerek. "Teşekkür ederim susamıştım" diyerek uzattığı portakal suyunu aldım. Kapağını açarak şişeyi yarıladım. Derin bir "oh" çektim. Tepkime güldü. "Ben sana anahtarı vereyim o zaman markete geçeceğim oyalanmayayım daha fazla" diyerek cebinden arabamın anahtarlarını çıkarıp uzattı. Anahtarı alıp çantamın içine gönderdim. "Teşekkürler bende markete gidecektim istersen beraber gidelim" diye bir fikir sundum. "Ben teşekkür ederim , memnuniyet duyarım gidelim." "Bizim evin yakınındakine gideceğim ben uyar mı?" "Uyar uyar" dedikten sonra markete doğru yürümeye başladık. "Zor değil mi askerlik" diye sordu Yiğit. "Zor ama severek yaptığım için de zorluğu bana koymuyor." "Peki Kadın doğum doktoru olmak zor değil mi?" diye sordum. "Zor özellikle cinsiyet ayrımı çok yapılıyor maalesef ki , ama ben bunu çocukken istiyordum. Bir yeminim vardı önce onu yaptım. Ve aynı şekilde de Allah'ın izniyle devam ediyorum. " O yemininden bahsederken ki sesinin hüzünlenmesi pek güzel bir şeye dayanmadığı aşikardı. Bu yüzden o konuda şuan için bir şey sormama kararı verdim. "Evet yani ben de bir kadın olarak çekinmelerini gayet doğal karşılıyorum aslında" "Herkes kendine göre haklıdır. Bana göre hatta Tıp a göre doktorlukta cinsiyet ayrımı olmaz. Ama işte hastanın da hakkı doktorunu seçmek. O yüzden de bir şey diyemiyorsun." Anladım dercesine kafamı aşağı yukarı salladım. Bu sırada markete varmıştık. İçeri girip elime sepet aldım. Ve eksikleri doldurmaya başladım. "Peki kadın asker olmak senin için " deyip cümlesini tamamlamadı. Anlamadığımı gösterircesine yüzüne baktım ve devam ettim. "Ne benim için" diye sordum. "Yani zorluğu, ayrımcılığı ya da ayrıcalığı ne bileyim" "Bir ayrıcalığı yok eşitsin. Zorluğu herkese göre aynı ama tabi ki kadın ve erkek gücü diye bir şey olduğu doğru fakat benim babamda asker olduğu için ben küçüklüğümden beri asker gibi yetiştirildim. O yüzden ben aslında eğitimlerde falan rahattım. Ayrımcılık var ama bir kadın gözüyle baktıkları için beceriksiz ve güçsüz sanıyorlar. İşte burada da rütbe önemli bir kavram oluyor. Bu rütbeye ulaşmak da zor ama ayrıcalığı da var yalan söyleyemem" "Anladım , bak bu peynir aşırı lezzetlidir. Denemeni tavsiye ederim." "Teşekkür ederim alayım o zaman diyerek sepetime koydum." Telefonumu çıkarıp saate baktığım da 06.30 olduğunu gördüm. "Ay ben geç kalacağım , alışverişim bitti benim ben kaçayım." "Benim de bitti haydi çıkalım" diyerek kasaya yöneldik. Bir kaç malzemeyi çantama attım. Havlu peçete ve sütü de elime alarak çıkışa yöneldim. Yiğit de gelince binalara doğru yürüdük. Binanın önüne gelince "Görüşürüz o zaman dikkat et " dedim. "Sende dikkat et" dedikten sonra elini poşetinin içine attı. İçinden çıkardığı poğaçaları bana doğru uzattı. "Şimdi geç kaldın diye bir şey yemeden çıkarsın. Aç aç gitme" Nasılda düşünürmüş canım ya Kendine gel Elif!!! Öksürerek boğazımı temizledim. "Teşekkür ederim" deyip poğaçalara uzandım. Poğaçaları alırken ellerimiz birbirine deyince vücuduma bir elektrik dalgası yayıldı. Hemen poğaçaları alıp elimi çektim. Yiğit sanki anlamışçasına tavrıma güldü. Ve "Görüşürüz" diyerek arkasını dönüp binasına yürüdü. Bende arkasından bakmaya... Elif tamam çok güzel ama geç kaldın kızım tabanına kuvvet Kafamı sallayarak kendime geldim ve hızlıca binaya ardından da daireme yöneldim. Aldıklarımı hemen buzdolabına yerleştirip odama doğru uçtum. Hızlıca üniformamı giyindim. Tabancımı da belime taktıktan sonra postallarımı giyindim. Antredeki telefonum ve cüzdanımı ceplerime koydum. Poğaçayı da alıp hızlıca evden çıktım. Aynı hızla arabaya binip karargaha doğru sürmeye başladım. |
0% |