@sucedebiyati
|
... Küçük Davin, annesinin elinden kavramış, sonu görünmeyen koridorda ilerliyordu. "Annecim nereye gidiyoruz?" Fakat annesi ona cevap verme zahmetini göstermedi, yalnızca gozlerini onunla birleştirmeden, önüne bakarak, gülümsedi. Davin önüne döndü. Annesinin bu hallerine alışıktı. İkisi beraber koridorda uzun süre sessizce yürüdüler. nihayet koridorun sonuna vardıklarında karşılarında mor bir kapı vardı. Annesi kapıyı alel acele tıklattı ve cevap beklemeden içeriye daldı. Davin gerildi, annesi elini gereğinden fazla sıkıyordu çünkü. Üç kişi aynı odadalardı şimdi. Anne, oğul ve... Bir adam..? Küçük Davin karşısındakinin bir adam olduğunu daha yüzüne bakmadan gri renkli takım elbisesinden anlamıştı. Adamin yüzünü görmek amacıyla kafasını kaldırdı. Göremedi. Yüzünü göremediği fakat ona gülümsediğini hissettiği adam konuştu. "Selam! Sen küçük Davin olmalısın! Ben senin yeni keman öğretmeninim!" Davin yutkundu, istemiyordu. Hiçbir şey göremiyordu. Bu adam ona zarar verecekti. Hemen annesini arayarak arkasına döndü fakat.. Orada ne annesi vardı, ne kapı... İki kişi aynı odadalardı şimdi, bir oğlan çocuğu ve.. Bir adam..? "Korkmayın Küçük Davin, anneniz artık burada degil. Burada sadece sen ve ben varız." ... "Biraz hızlan Dave! On dakika sonra sahnede olman gerekiyor!" Davin aldığı emir ile kıkırdarken Connel sinirle iç geçirdi. "Tanrı aşkına! Emir vermeden duramıyor değil mi! Bak Dave, canımın içi, burada çalışmak zorunda olmadığını kaç kere söyledim sana! Sana daha güzel bir sahne bulabiliriz emin ol!" "Saçmalamayı kes Con." Connel bu sözün üzerine sahte bir şekilde kollarını birleştirip dudaklarını büzdü. Davin olduğu yerden kahkaha attı. Connel'ın bebeksi hareketleri küçüklüğünden beri değişmemişti. "Onda ne buluyorsun anlamıyorum!" Connel oldugu yerden küskünce söylenmeye devam ediyordu. "Parası var Con!" "Benim de var! Ayarlayayım sana bi sahne!" Davin kıkırdarken Connel ciddi bir biçimde ona bakıyordu. Sahne sahibi Kane'den hiç hoşlanmıyordu sarışın olan. Onun ciddi olduğunu fark eden Dave'in ağzı açık kaldı. "Of Con ciddi misin ya?" Connel ona son bi umut ışığı ile bakarken Davin son zamanlarda çok fazla zikrettiği cümleyi tekrarlayarak konuyu kapattı. "WWH en iyi imkanlara ve çalışma alanına sahip olan yer ve bunu senden iyi bilen biri yok." ... Saat 21.34/ 28 Kasım/ WWH/ Sahne arkası "Bak Davin, bu senin için büyük bir fırsat tamam mı? Asla batırma, zaten sektörün en iyisisin, elinden gelenin en iyisini yap!" Edwin'in hemen gösteri öncesi motivasyon ile Davin yeterince gazlanmış hissediyordu. menajerini seviyordu, onu her zaman destekleyen bi insandı çünkü. Edwin'in kocaman gülümseyen suratına baktı ve merdivenlerden hızla yanına indi. Gence sıkı sıkı sarıldı. Yanaklarını sıktı ve sesli bir öpücük kondurdu. Edwin, yuvarlak büyük gözlerindeki ışıltıyla ona baktı. Menajerliğini yaptığı çocukla gurur duyuyordu. Bir süre birbirlerine sevgiyle baktıktan sonra Edwin onu ittirdi. "Hadi geç kalacaksın! Her zaman sarılırsın bana! Şurada ünlü olacaksın burda sarmaş dolaşız! Bir yere kaçmıyorum ya!" Davin menajerine son kez sarıldıktan sonra arkasını döndü ve sahnenin merdivenlerini tırmandı hızla. Etraf aydınlıktı şimdi. Tüm ışıklar üzerindeydi siyah saçlının. Onun için çıldıran kalabalığa kocaman gülümsemesini sundu. Gitarı eline alıp kısa ama heyecan Beren bir solo attıktan sonra etraftaki çığlıkları sakinleştirip bağırdı. "WWH sahnesine hoş geldiniz!" Tüm salon sevinç çığlıkları ile dolarken Davin sahnenin verdiği özgüvenle kafasını geriye attı. Uzun zamandır bu işi yaparak yaşadığını hissediyordu. ona verilen tüm ilgiyi kucaklamaya hazırdı ve sahne onun ilgi ihtiyacını fazlasıyla karşılıyordu. şarkısını, arkada hızla ve gülerek bateri çalan Connel'ın eşliğinde söylemeye başladığında aklındaki tüm kötü düşünceler uçup gitti. bu sabah ağlayarak uyanmasına sebep olan rüyası önemsiz bir ayrıntıydı artık. ... Saat 23'ü vurduğunda insanlar yavaş yavaş azalmış, ortam sakinlemişti. Davin yaklaşık bir buçuk saattir sahnedeydi ve kapanış şarkısından önce biraz ara vermesi gerekiyordu. Sahneden yarı baygın halde indiğinde Kane ve Connel onu kollarından yakalayıp kabine götürdüler. Connel, oğlanın yüzünü temizleyip makyajını düzeltirken Kane heyecanla su getirmişti. "Harikaydın Dave! En iyi gösterin buydu sanırım! Hatırlat da Edwin'i bulursam alnından öpeceğim! Seni buraya, ellerime getiren oydu çünkü!" Davin patronunun tepkisi ile kıkırdarken Connel hoşnutsuzluğunu belli eden sesler çıkardı. Günün yıldızı kendisini yorgun hissediyordu ama mutluydu. Gerçekten iyi bir gösteri sunmuştu ve yer yerinden oynanmıştı. "Edwin nerde bu arada?" Diye sordu Davin. Anın heyecanı ile Edwin aklından çıkmıştı. Connel ve Kane aynı anda omuz silktiler. Fakat tepkileri birbirlerinden farklıydı. Kane endişeli gözüküyordu. Sonuçta Edwin en değerli adamlarından biriydi ve asıl para kaynağıydı. Aynı zamanda işini oldukça iyi yapan bir çalışandı. Ortada olmaması pek karşılaştıkları bir durum değildi. Ancak onun aksine Connel olabileceği en sakin halindeydi. Edwin'i eskilerden beri tanıyordu ve Davin'e göre daha yakındı yuvarlak gözlü çocuğa. Davin'in ona baktığını farkedince omuz silkti ve sakince cevap verdi. "Yine markete içki almaya gitmiştir. Biliyorsun, bu aralar normalden fazla içiyor." Davin kafasını salladı. Şu anda o kadar mutlu hissediyordu ki Edwin'i takacak halde değildi gerçi. Sadece her hareketini kontrol eden çocuğun etrafta olmaması garip hissettirmişti. Siyah saçlı oğlan tam düşüncelere dalmışken gece mavisi saçları savrulan patronları Kane hızla ellerini çırptı. "Haydi biraz hızlanın! Seyirciler kızışmaya başladı, şu gösteriyi sonlandıralım artık." Dave patronunu onayladı ve makyajını son kez düzeltip gitarını kaptı. "Hadi Con, hazırla baterini! Bu gösteri için sana ihtiyacım var, biliyorsun!" Connel olduğu yerde kıkırdarken bu sefer sinirle mırıldanan Kane olmuştu. "Evet ikiniz de sahneye artık! Aman be, ne çok oyalandınız!" Kane halatların elinde olmasından hoşlanıyordu. Bu sefer sarışın ve esmer ikilisi zevkle kıkırdadı. Şimdi gösteri zamanıydı. ... Davin alkışlar ve çığlıklar eşliğinde gitarını konuşturuyordu. Ayak sesleri. Connel; Davin solo çekerken bateriyi var gücüyle çalıyor, sarı saçlarını savuruyor ve back vocal yapıyordu. Ayak sesleri tavandan geliyor. Sahnenin yanında dans eden kızlar ellerinden geldiğince kıvırtıyorlardı ancak sahnedeki ilgi odağı tek kişiydi. Tavandan bir çatırtı yükseldi. Tüm gözler Davin'in üzerindeydi. "DAVİN DİKKAT ET!" Tavan çatladı. Davin kafasına çarpan yumuşak ama ağır baskı ile yere kapaklanırken artık sahnede sevinç çığlıkları duyulmuyordu. İnsanin içini ürperten yardım çığlıklarıydı bunlar... Dave insanların başına toplandığını hissediyordu. Hiçbirinin suratını seçemiyordu. Bulanık suratlar. Burnuna dolan iğrenç koku ile bilincinin yavaş yavaş kapandığını hissetti. Üzerine kendisine ait olmayan bir kan kokusu sinmişti.. ... 17 yaşındaki Davin hastane yatağında bilinci kapalı halde uzanıyordu. Hala kulaklarında çınlayan insan çığlıkları bilincinin az da olsa açılmasını sağlamıştı. "Dediğim gibi Luke, eğer elimizdekileri sadece bunlarsa ben bu davayı almam. Bunlar devam etmemiz için yeterli kanıtları oluşturmuyor." Yatağının hemen yanında iki adam konuşuyordu. Kavga ediyor gibiydiler fakat Davin emin değildi. Kulağındaki çığlıklar susmamıştı hala. "Bir not! Ve sadece bir not da değil, bir bilmece Vance! Kendisini ele vermeye hazır ve ipuçlarını bize bilerek bırakan bir katilin peşindeyiz! Bu kariyerinin en büyük davası olabilir anlasana!" Katil..? "Beni ürküten de bu zaten." Vance ofladı. "Bir katılın arzuları ile hareket etmek istemiyorum." "Davayı cidden almıyorsun yani!?" Luke şaşırdığını ve hayal kırıklığına uğradığını belli eden bir nida bıraktığında Vance yeniden iç geçirdi. "Dediğim gibi Luke, yeterli kanıt yok.." Biraz durduktan sonra Davin'e bakarak devam etti. "Onunla konuşunca belki..?" Luke yerinde debelendi. "Bir insan öldü Vance! Hatta öldürüldü. Bir cinayete bu kadar soğukkanlı yaklaşamazsın!" Vance Davin'e bakmaya devam ediyordu. "Senin aksine çok fazla ölüme şahit oldum ve nedense daha olacakmış gibi hissediyorum.." Davin duydukları ile yerinde kıpırdandı. Nefesini düzene sokmaya çalışıyordu. Kim ölmüştü? Daha doğrusu kim öldürülmüştü? Ne var ki ikili Davin'in uyandığını farketmişe benzemiyordu. Luke devam etti. "Peki kurbanın eline çivilenmiş Kenan sapına ne diyorsun?" Davin duyduğu şeyle kafasını doğrultup öğürdü. İki polis dedektifi hemen kafalarını hasta çocuğa çevirdiler. Vance derin nefesler alırken Luke olduğu yerde çakılı kalmıştı. Davin duyduklarıyla gözlerinin önünde kusmaya devam ederken Vance hemen çocuğun yanına eğildi ve Luke'a eli ile işaret verdi. Polis dedektifi Luke hızla doktoru çağırmaya giderken Vance Davin'in başında, hem kusmugunda boğulmasını engelliyor hem de çocuğu sakinleştirecek sözler mırıldanıyordu. Odaya doktor girdiğinde Davin Vance sayesinde biraz olsun sakinleşmişti fakat beyni susmuyordu. Artık sahip olmadığını sandığındaki anılar beynine hücum etmişti. Aklina gelen şeyle yutkundu. Bulanik kemancı.. geri mi dönmüştü..? ... Davin kendisine geldiğinde karşısında ona güler yüzle bakan, daha önce hiç görmediği, bir adam ile karşı karşıyaydı. "Davin." Adam ellerini, oğlanın gozlerini test etmek istercesine, indirip kaldırdı. "Sesimi alıyor musun?" Davin kafasını aşağı yukarı sallayınca adamın gözleri mutlulukla kısıldı. Samimi birine benziyordu. Davin'den biraz uzaklaşıp sıkması için elini sakince uzattı. "Tanıştığıma memnun oldum! Ben Seth! Buradaki polislerle çalışıyorum ve seninle ilgileniyor olacağım!" Davin ona uzatılan eli sessizce sıktı. Seth denen adam onun ismini zaten biliyordu o yüzden kendisini tanıtla ihtiyacı hissetmedi. Ki muhtemelen bilmeseydi bile ona cevap verebilecek psikolojiye simdilik sahip değildi. Seth, Davin'in elini sıkmasını beklemiyor olacak ki gülümsemesi yüzünde büyüdü, ellerini çırpıp konuya girdi. "Peki şu an nasıl hissediyorsun, biraz anlatabilir misin? Aslında polis arkadaşlarım seni sorgulamak istediler fakat ben dinlenmen taraftarıyım. Biraz konuşursan, ki bu tamamen sana kalmış, sağlık durumun hakkında daha iyi bilgiye sahip olabilirim hm?" Davin boğazını temizledi ve konuşmasını bekleyen surata baktı. Bulanık değildi, her karışını seçebildiği yakışıklı bir surata sahipti Seth.. "Başım ağrıyor." Seth dişlerini göstererek gülümsedi. "Tabii, kafana 75 kilolarda bir erkek düştü sonuçta değil mi? Başının ağrımadık gayet doğal. Ancak daha yeni agri kesici aldın, az sonra etkisini görürsün. O zamana kadar bir şeye ihtiyacın olursa ben buradayım!" Davin yutkundu. Kafasına biri düşmüştü..? "Sakıncası yoksa.." yeniden yutkundu ve boğazını temizledi, gücünü toplamaya çalışıyordu. "Sakıncası yoksa neler olduğunu anlatabilir misiniz..?" Seth dudaklarını büzerek hastasına baktı. Arada kalmış gibiydi. Bir süre sonra derin bir nefes verip yüzüne anlayışlı bir gülümseme yerleştirdi. "Elbette olanları bilmeye hakkın var. Sonuçta bizzat sen yaşadın. Aslında bakarsan polisler şu anda seninle konuşmaya hazırlar. Onları uzak tutan ve biraz dinlenmeni isteyen bendim.." Seth'in gözleri bir an daldı ancak birkaç saniyede kendisini toparladı. "Eğer istiyorsan onları çağırırım ve seninle konuşurlar-" Ancak doktor Seth'in lafı kapının aniden açılması ile bölündü. Kapıda simsiyah giyinmiş, dövmeli ve uzun boylu bir adam vardı. Yapılıydı ancak genç görünüyordu. Askerliğini yeni bitirmiş olmalı ki saçları kısaydı, nedense serseri havası veriyordu. "Söyleyin, kardeşim Edwin'i katletme cüretini hanginiz gösterdi. " ...
|
0% |