@sucedebiyati
|
... "Doğum gününüz kutlu olsun Davin!" Beş yaşındaki Davin beyaz odanın en köşesinde bulunan yatağında gozlerini kırpıştırdı. Suratını göremediği adam üzerine eğilmiş ona kocaman gülümsüyordu. Minik Davin kafasını hemen yatakta doğrulttu ve adamın önünde eğildi. "Günaydın bayım." Takım elbiseli adam onun bu hareketi karşısında sırıttı ve Davin'in saçlarını okşadı."Artık kocaman adam oldun ha?" gülümsemesi yüzünde büyüdü. "Seni bu gün harika bir yere götüreceğim." Davin şaşkınlıkla ağzını açtı. Buraya geleli yaklaşık bir yıl olmuştu ve daha beyaz odanın dışına adımını dahi atmamıştı. Fakat sakin olması lazımdı. Takım elbiseli, Davin'in heyecanlanmasından hoşlanmıyordu. Her şeyi sakin karşılamasını öğütleyip duruyordu. Davin kendisini dizginleyip ağzını kapattı ve başını öne eğdi. "Müsaadenizle sorabilir miyim?" Adam onun sakin kalma çabasına kıkırdayıp ellerini çocuğun beline götürdü. "Bu gün uslu bir çocuksun, sor bakalım." "Acaba nereye gideceğiz?" Davin soruyu ne kadar sakin bir ses tonu ile sormuş olsa da dizginleyemediği heyecanı sesini titretiyordu. Takım elbiselinin eli çocuğun bacağına indi ve cevap verdi. "Beyaz kapılı mor odaya." Nedense bu fikir Davin'in hoşuna gitmişti. Bahsedilen oda muhtemelen bu evin içindeydi ancak özellikleri bu odanın tam zıttıydı. "Peki neden gidiyoruz efendim?" Adam Dave'in sorusu ile sahte göz yaşlarını mendille sildi, bıyık altından gülüyordu. "Cenazeye, annenin cenazesine." ... Dave eve gelir gelmez kendisini Connel'ın geniş yatağına attı. Bu gün ona fazla ağır gelmişti. Connel ve Shaw kapının hemen dışında konuşuyorlardı, fakat Dave onları dinleyemeyeceği kadar yorgundu. Con zaten az sonra yanına gelecekti. O zaman ne konuştuklarını anlatırdı. Bir şeyleri içinde tutup saklayabilen biri değildi Connel. Tam da Dave'in tahmin ettiği gibi olmuş, Con az sonra kapıyı açmış ve kendisini esmer çocuğun yanına atmıştı. Derin bir iç geçirip yüzünü elleri ile kapattı Connel. Olanlar gerçekten kolay atlatılabilir değildi. "Shaw ne dedi?" Connel, Dave'in ona yönelttiği soru ile çocuğa döndü. "Sorgu için ilk onu çağırmışlar, muhtemelen bizim hakkımızda soru soracaklar." Homurdandı. "Hiçbirinden hoşlanmadım. Yine de işlerini iyi yapıyora benziyorlar o yüzden.." omuz silkti. "Sence Kane nerde?" Con, Davin'in tavana bakarak sorduğu soru karşısında biraz düşündü. "Hmm bilmem? Ama kilit nokta Kane gibi duruyor değil mi?" "Bir de bulmaca var.." diye mırıldandı Davin. "Vance cevabın tabut olduğunu söylemişti.." "E mantıklı." Diye cevapladı Connel. "Çözmesi o kadar zor bir bilmece değil bence, biraz düşünsem bende bulabilirdim gayet, bizi asıl şaşırtan Vance'in çözme hızı değil miydi zaten?" Davin başı ile onayladı. "Peki sahnenin krokisini ne yapacak?" Connel oflayıp başını salladı. "İşte onun hakkında hiçbir fikrim yok. Gerçi cesedin tavandan düştüğünü varsayarsak.. ne bileyim belki gizli geçit falan ararlar." Kafasını yine iki yana salladı. "Bu noktada sonuç alabileceklerini sanmıyorum ama mekan incelemesi işe yarayabilir.. Ayak izi falan ne bileyim.." Davin merakla Connel'a bakıyordu. Arkadaşı çok fazla dedektiflik ve suç romanı okuduğundan olayların nasıl işlediğine ondan daha hakim görünüyordu. "Peki ya.." yutkundu. "Ke..man hakkında ne düşünüyorsun?" Connel kıkırdadı ve omuz silkerek cevap verdi. "Eh.. bence Vance kemanın kilit nokta olduğu konusunda yanılıyor." Dave'in ona anlamaz gözlerle baktığını farkedince açıklamaya başladı. Dedektiflerin yaptığı yanlış onu nedense sevindirmiş gibiydi. "Her katılın bir simgesi vardır. Her öldürdüğü kişiye bu simgeyi bırakır. Eline bir şey kazir veya ne bileyim onu ıslak halde bırakır falan. Buna katılın imzası diyebiliriz. Ofladı ve kafasını tavana çevirdi. "Yani güya polis dedektifleri eğer kafalarını kemana takarlarsa yanlış yoldadırlar demektir." "Ama buna şimdiden karar veremeyiz ki?" Dedi Davin. "Sonuçta sadece bir cinayet işlendi değil mi? Yani imza olduğuna karar vermek için çok erken.." Connel düşüncelere dalmış bir şekilde onu onayladı. "Haklı olabilirsin.. ama bence asıl olay bilmece.." "Bence yanlış tahmin yürütüyorsun Con." Shaw'ın sesi ile yataktaki ikili irkildi. Connel'ın abisi onlara şefkatle bakıyordu. Yanlarına gelip yatağa oturduktan sonra devam etti. "Bilmeceler asıl olay olamaz, en azından sadece bilmecelere bakarak hiçbir yere varamayız çünkü onlar katilin talimatları." Connel ve Davin abilerinin yorumunu dinlemek için yerlerinde doğruldular. Shaw bu hareketleri karşısında onlara gülümsedi. "Dedektiflerin yanlış oldukları tek nokta notlara, notları yazan kişiden daha fazla odaklanmak. Onlardan, mekandan veya bilmeceden önce notu incelemelerini beklerdim. Bir insanın el yazısı onun hakkında çok fazla bilgi verebilir. Eğer bilmeceye, bilmeceyi yazandan daha fazla odaklanırlarsa.." omuz silkti. "Olabilecekleri en yanlış yoldadırlar demektir." Dave ve Con bir süre düşündüler. Sonra Connel kafasını kaldırıp abisine merakla sordu. "Abi, sorgu nasıldı?" Shaw sakince cevapladı. "Yapılış şekli birinci oturuma çok benziyordu. Tamamen verdiğim cevaplara göre sorular sordular." Yüzünü Davin'e döndü. "Sorular daha çok Davin'in geçmişi ile ilgiliydi." Omuz silkti. "Fakat senden şüphelendiklerini sanmıyorum. Sadece kurbanla görüşen son kişi sensin. Muhtemelen yalan söyleyip söylemediğini anlamaya çalışıyorlardı." Dave homurdandı. Polisler gerçekten güvenilir bir hava vermiyorlardı. Bir süre olayı tartıştıktan sonra Dave'in telefon sesi ile konuşmaları bölündü. Bilinmeyen numara arıyordu. Davin aklına gelen ihtimalle telefonu hemen açtı fakat arayan Kane değildi. "Davin naber, ben Clif. Telefon numaranı Vance'den aldım. Şey Edwin'in cenazesi da polis dedektifleri gelmekte ısrar ediyor.." Clifford bir süre durdu. "Yanı açıkça söylemek gerekirse orada sadece ben ve polis dedektifleri olacak.. yanı Edwin sonuçta senin menajerini ve.." derin bir nefes alıp devam etti. "Gelmek isteyeceğini düşündüm, hem ben de bu adamlarla yalnız kalmamış olurum anlarsın ya.." sonlara doğru sanki birinin duymasını istemiyormuş gibi sesini kısmıştı. "Tabii ki gelirim, hatta Con ve Shaw da gelsin." Diye cevap verdi ve ekledi. "Merak etme Clif, yanındayız." Clifford telefonda güldü fakat hemen sonra boğazını temizledi. "Tamam o zaman mekanı sana konum olarak atarım." "Tamamdır, orada görüşürüz." Diye telefonu kapatan Dave ona sorgulayan gözlerle bakan abi kardeşe döndü. "Edwin'in cenazesine gidiyoruz." ... Shaw, Connel ile Davin'i geniş jipine bindirmiş, onları Santa Maria kilisesine götürüyordu. Yolda giderken çok fazla konuşmadılar. Sadece Connel'a üç, Shaw'a iki telefon geldi. Connel'a gelen ilk telefon eski bir ilkokul arkadaşı tarafındandı. Uzun süre görüşmedikleri için konuşup hasret giderdiler. İkinci telefon garip bir reklamdı. Bir tür bilmece oyunu tasarladıklarını ve oynamak isteyip istemediklerini sordular. Con olumsuz cevap verince kapattılar. Üçüncü arama en garip olandı. Bilinmeyen numara İngiltere'nin ip adresine bağlı değildi. Yabancı numarayı açtıklarında, İngilizce konuşan bir adam onlara 'everything's ready' diye fısıldayarak açtı telefonu. Connel ona kim olduğunu sorduğunda ise panikleyen sesler geldi telefondan, sonra kapandı. İkili biraz gerilmişken Shaw onların bu halleri ile dalga geçti ve bunun büyük ihtimalle sadece aptalca bir telefon şakası olduğunu tembihledi. Shaw haklıydı. Son yaşanan olaylar ikiliyi parolayla hale getirmişti. Shaw'a ilk telefon arabaya binerken gelmişti. Arayan dedektiflerdi, onları kilisede beklediklerini bildirdiler. İkinci telefon yol sona ermek üzereyken geldi. Arayan Sahnenin sahibi Patrice'di. Çok kısa konuştu. Cenazeye katılmak istediğini söyledi ve konum istedi. Shaw ısrar etmedi. İkili ona soran gözlerle bakınca Patrice'in sorumluluk hissettiği için cenazeye katılmak istemesinin normal olduğunu söyledi. Kiliseye vardıklarında yağmur yağacak gibi duruyordu. Shaw, Connel'ı markete şemsiye almaya gönderdi ve Davin ile beraber kiliseye geçtiler. Santa Maria Kilisesi/ Saat 9.54/ Cenaze "Hey!" Clif Dave'in içeriye girdiğini farkedince onu görmesi için elini kaldırdı. Luke ve Vance kilisenin köşesinde papazla konuşuyorlardı. Clifford ise çiçekleri ayarlıyor, etrafı renklendiriyordu. Shaw, Davin'in omzuna dokunarak gideceğine haber verdi ve dedektiflere doğru ilerledi. Davin, Clif'in yanına gitti. "İyi misin?" Diye sordu sessizce. Clif ona döndü ve gülümsedi. Çocukla tanışmaları o kadar hoş olmamıştı ama onun yanında güvensiz hissetmiyordu. İç geçirdi. "Ne kadar olabilirsem.." eli ile boş duran sütunu işaret etti. "Tabutun gelmesini bekliyorum." Davin başını salladı. "Doktor Seth mi hazırlayacak?" Clif onayladı. "Evet, bu sabah aradım. Asistanı açtı. Tabut az sonra burada olur- bu kim?" Aceleyle içeriye dalan Patrice ile zaten geniş, boş olan oda daha da bir sessizliğe büründü. Patrice'in arkasından Connel girdi ve patronu ile el sıkıştı. Daha sonra odadaki herkes sırayla onların yanlarına geldiler ve Patrice ile el sıkıştılar. Patrice stresli gözüküyordu. Açıkçası biraz kafayı tırlatmış gibi bir görüntüsü vardı. Elleri hiç yerinde durmuyor, ovuşturuyor veya parmakları ile oynuyordu. Siyah takım elbisesini düzeltip kendisini tanıttı. "Merhabalar dedektifler ve çalışanlarım. Başınız sağ olsun bayım. Edwin gerçekten işini hakkı ile yapan bir çalışandı." Ellerini ovuşturdu. "Ee, cenaze töreni başlayacak mı?" Connel başını salladı. "Az önce tabutu getirdiler." Clif ellerini çırptı. "Tamamdır. Herkes yerlerine geçsin. Ben de tabutu getirenlere bir bakayım." "Davin." Dave, Vance'in ona seslenmesi ile irkildi. "Doktor Seth'i arayın lütfen. Gecikti. Biz bay Patrice ile kısa bir sohbet edeceğiz." Davin onaylayıp telefonunu açtı ve doktorun ona verdiği numarayı tuşladı. 'Aradığınız numaraya ulaşılamıyor.' Davin şaşırdı. Seth ona ne zaman isterse ulaşabileceğini söylemişti. Tekrar denedi. 'Aradığınız numaraya ulaşılamıyor.' Davin bir süre yerinde durdu. Daha sonra omuz silkti. Telefon kapalıydı herhalde. ... Tabut geldiğinde cenaze töreni başlamıştı. Aslında Luke tabutu incelemek istemişti fakat Vance onu durdurmuş ve cenaze sonrası araştırabileceklerini söylemişti. Papaz önce bir ilahi okudu daha sonrasında incilden sayfalara geçti. En son dua ederken Davin'in telefonu çaldı. Davin sessizce küfretti. Seth belki arar diye telefonunun sesini açmıştı. Şimdi ise herkes ona bakıyordu. Onlara özür dileyen bakışlar atarak telefonunu aldı ve gözlerini büyüttü. Arayan doktor Seth'di. Hemen kilisenin bahçesine çıktı ve telefonu açtı. Seth arabadaydı, sesi uzaktan geliyordu. " Davin, şu anda nerdesin?" Davin, Seth'in sesindeki korkuyu hissedebilmişti. Hep sakin olan güler yüzlü doktoru şu anda telefonun başında titriyordu. "Beni dinle. O cenazeyi acilen durdurmanız gerekiyor." "Seth. Neler oluyor?" "Olan şu. Benim cenazenin yapılacağından haberim bile yoktu. Edwin de şu anda morgumda duruyor." Davin yerinde yutkunduğunda devam etti. "Bu bir tuzak." Davin telefonu hızlıca kapattı ve kiliseye koştu. Parcalar yerine oturuyordu. Papaz nefes nefese dalan çocuk ile sustu ve hayretle ona baktı. Bu Edwin'in cenazesi değildi. Tabutun yanına sonunda vardığında salladı. Tabut boş değildi. Kapağı zorladığında papazın bağırışını zar zor duyuyordu. Salondaki insanlar paniklemişti. Tak. Silah sesi. Papaz kanlar içinde yere yığıldı. "Herkes eğilsin!" diye bağırdı Vance. "Bu bir tuzak." Davin korku ile yere eğilmeden önce var gücüyle tabutu kendisi ile berber çekti. Tabut yerde parçalandı. Kafasına çivi çakılmış WWH sahnesinin müdürü Kane kanlar içinde yerde yatıyordu. Kanla kaplanmış bedendeki not varla yok arasında belli oluyordu. "Doğum gününüz kutlu olsun Davin!" ...
|
0% |