Yeni Üyelik
25.
Bölüm

25. Bölüm

@sude_den_oykuler

Yeşim anne gittiğinde bende eve doğru ilerledim.

 

 

Bugün fazlasıyla yorulmuştum bir de gün sonunda midemin alt üst olması beni ekstra yormuştu.

 

 

 

İçeri girdiğimde Yiğit sofrayı toparlamış bulaşıkları da makineye yerleştirip çalıştırmıştı.

 

 

 

Ben bu adamı hak edecek ne yapmıştım acaba?

 

 

 

Mutfak tezgahını kurularken arkasından sarılıp başımı sırtına yasladım.

 

 

 

"Benim sevgilim pek de marifetliymiş."

 

 

 

Bana doğru dönüp beni kendine çekti ve başımı göğsüne koymamı sağladı.

 

 

 

"Yaa ne sandın sen kocanı?"

 

 

 

"Pek de mütevazisiniz Yiğit Bey."

 

 

 

"Ya huyum kurusun."

 

 

 

İkimiz de tebessüm etmiştik.

 

 

 

"Miden bulanıyor mu?"

 

 

 

"Yok geçti."

 

 

 

"Karnın hâlâ ağrıyor mu?"

 

 

 

Bu adam karnımın ağrıdığını nereden biliyordu müneccimdide benim mi haberim yoktu?

 

 

 

"Sen nereden biliyorsun?"

 

 

 

"Neyi?"

 

 

 

"Karnımın ağrıdığını."

 

 

 

"Banyodayken kasılıyordun. Şimdi ağrıyor mu?"

 

 

 

"Yok o da geçti. Bir anlık bir şeydi."

 

 

 

"Eğer kendini iyi hissetmiyorsan hastaneye gidebiliriz."

 

 

 

"İyiyim Yiğit. Gerçekten iyiyim endişelenmene gerek yok."

 

 

 

"Peki o halde bugün çok yoruldun yatalım da dinlen biraz."

 

 

 

Mutfaktan çıkıp merdivenlere doğru yöneldiğimiz esnada kapı çaldı.

 

 

 

Bu saate kim gelmiş olabilirdi ki?

 

 

 

"Yiğit birini mi bekliyordun?"

 

 

 

"Hayır güzelim. Sen çık yukarı ben geliyorum."

 

 

 

Kapıya doğru ilerledi. Yüzünde ki endişenin nedenini anlayamamıştım.

 

 

 

"Ayla sen odaya çık!"

 

 

 

"Neden bu kadar endişeleniyorsun?"

 

 

 

"Ayla dediğimi yap ve yukarı odamıza çık!"

 

 

 

"Dediğini yapmıyorum Yiğit! Belli ki bir şeyde endişeleniyorsun. Seni yalnız bırakamam."

 

 

 

Kapı ardı ardına çalarken Yiğit beni kendi arkasına alarak kapıyı açtı.

 

 

 

Ve karşımda hiç görmeyi beklemediğim kişiyi gördüm.

 

 

 

Ne işi vardı ki burada? Ayrıca burayı nasıl bulmuştu?

 

 

 

"Çise?"

 

 

 

Çise bana doğru bir adım atıp yüzüme tokat attı.

 

 

 

Tokat atması ile bir adım geriye sendeledim.

 

 

 

Yiğit önüme geçip Çise'ye bağırmaya başladı.

 

 

 

"Napıyorsun lan sen?"

 

 

 

Çise ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerini Yiğit'e çevirdi.

 

 

 

"Asıl siz napıyorsunuz? Amacınız neydi?"

 

 

 

Neyden bahsediyordu? Çise'nin canını yakan şey neydi?

 

 

 

"Çise noldu neden böyle davranıyorsun?"

 

 

 

Çantadan kanlı kıyafetlerini çıkarıp önüme attı.

 

 

 

"Hayatımı mahvettin Ayla. Sen benim hayatımı mahvettin. Ben sana güvenmiştim. Ya ben sana kardeşim demiştim. Nasıl, nasıl böyle bir şeyi yapabilirsin nasıl?"

 

 

 

"Çise bunlar ne ben hiçbir şey anlamıyorum?"

 

 

 

"Bunlar o baban olacak şerefsizin eseri. Bak bak da gurur duy!"

 

 

 

Bunu ona yapmış olamazdı değil mi? Bu kadar da ileri gitmemiştir değil mi?

 

 

 

Bakışlarım Yiğit'e kaydığında o da şaşkın gözlerle Çise'ye bakıyordu.

 

 

 

"Bu imkansız o şerefsiz dışarıda olamaz."

 

 

 

"Yaptı diyorum inanmıyor musunuz? Hem de o pisliği yaparken bana dedi ki..."

 

 

 

Dizlerinin üzerine çöküp omzu sarsıla sarsıla ağlamaya başladı.

 

 

 

Yanına gidip bende onun gibi diz çöktüm.

 

 

 

Sarılmaya çalıştıkça kendini benden uzaklaştırıyordu.

 

 

 

Bu sahnenin aynısını ben yaşamıştım. Hemde aynı yerde aynı nedenle...

 

 

 

O gün eve gelip bana o eziyeti yaptığında bende bu şekilde çaresiz bir şekilde dizlerimin üzerine çöküp ağlamıştım.

 

 

 

Yiğit'e de bu manzara tanıdık gelmiş olmalı ki kafasını iki yana sallayıp gözünün önüne gelen kötü anıları yok etmeye çalıştı.

 

 

 

Çise sonunda pes edip sarılmama izin verdi.

 

 

 

"Sana Ayla'ya dokunuyormuş gibi hissediyorum dedi."

 

 

 

Yiğit bu cümleyi duymasıyla evin içinde sağlam kalan hiçbir şey bırakmadan ortalığı resmen savaş alanına çevirmişti.

 

 

 

Şuan ikimiz de dizlerimizin üzerine çökmüş çaresizce ağlıyorduk.

 

 

 

Yiğit yanıma gelip beni ayağa kaldırmaya çalıştı.

 

 

 

"Ayla hadi kalk güzelim böyle oturma."

 

 

 

Şuan hiçbir şey umrumda değildi.

 

 

 

Canımdan çok sevdiğim kardeşim dediğim can dostum benim yüzümden bu haldeydi.

 

 

 

Çise aniden ayağa kalkıp mutfağa doğru koştu.

 

 

 

Ne yapacağını anladığım için bende hemen arkasında koştum ama karnıma giren kramp yüzünden olduğum yerde durmak zorunda kaldım.

 

 

 

"Ayla iyi misin?"

 

 

 

"Ahh, Yiğit çok ağrıyor!"

 

 

 

Yiğit beni kucağına alıp bahçeye çıkaracağı esnada buna engel oldum.

 

 

 

"Y-yiğit şuan olmaz. Ç-çise bu durumdayken olmaz. Gir içeri. Gir bir delilik yapmadan kurtar."

 

 

 

"Saçmalama Ayla, sancın var. Ya sana bebeğe bir şey olursa?"

 

 

 

"Şuan bunu düşünemeyiz Yiğit. Lütfen girelim içeri."

 

 

 

Yiğit çaresizce içeri girdiğinde Çise bileklerini çoktan kesmişti bile.

 

 

 

Geç kalmıştık allah kahretsin geç kalmıştık.

 

 

 

Hiçbir şeye aldırış etmeden Çise'nin yanına gidip başını dizime koydum ve elime geçen ilk bez parçası ile bileklerine sardım.

 

 

 

"Çise aç gözlerini sana yalvarırım aç gözlerini."

 

 

 

Kendi canına kıymıştı.

 

 

 

"Hadi Çise aç gözlerini aç gözlerini güzelim hadi. Hadi çocukluğum beni sensiz bırakma beni yarım bırakma Çise!"

 

 

 

Bir elim karnımda bir elimde Çise'nin kesik bileklerinde öylece feryat ediyordum.

 

 

 

Aşk bahçelerim bölümü nasıl buldunuz yorumlarınızı merak ediyorum🖤 yıldızı parlatmayı unutmayın🖤 sizleri çok seviyor ve kocaman öpüyorum🖤 bir sonraki bölümde görüşünceye kadar kendinize çok iyi bakın veeee tabikisiiii MAFYA KARISI ile kalın🖤

Keyifli Okumalar🖤

Loading...
0%