@sude_den_oykuler
|
Günün yarısını alışveriş yaparak geçirmiştik.
İnatçı oğlumuz sonunda kendini belli etmişti ve bizde tam anlamıyla alışverişimizi tamamlamıştık.
Hâlâ ufak tefek eksikler olsa dahi çoğunu tamamlamış sayılırdık.
Günün yorgunluğunu üzerimden atabilmek adına kısa bir duş aldım ardından yatağa uzanıp Yiğit'in yanıma gelmesini bekledim.
Yeşim anne ve Çise bize daha fazla rahatsızlık vermek istemdiklerini söyleyip çiftlik evine gitmişlerdi.
Biz ne kadar burada kalmalarında hiçbir problem olmadığını belirtsek bile kabul etmemişlerdi, bizde fikirlerine saygı duymuştuk.
Yiğit duştan çıkıp yanıma uzandı. Beni kendine doğru çekip saçımı okşamaya başladı.
"Güzelim eksikleri not al onları da başka zaman halledelim."
"Olur sevgilim hallederiz."
"Yarın zaten beşik gelir oğlumuzun odasını yavaş yavaş hazırlarız."
"Duvarların rengini de değiştirebilir miyiz?"
"O nasıl bir soru? Eğer istersen tabiki de değiştiririz."
"O zaman bebek mavisi yapalım mı?"
"Olur güzelim yapalım. Ben Alperen'e söylerim boyayı getirir yarın beşik gelmeden boya işini hallederiz."
"Alperen demişken Çise ile aralarında sanırım bir şey var."
"Bende öyle hissediyorum güzelim ama bakalım yakında kokusu çıkar."
"Onlarda çok mutlu olsunlar Yiğit! Tıpkı bizim gibi."
"Olsunlar güzelim. Onlar da tıpkı bizim gibi mutlu olsunlar."
Sevdiğim adama sıkı sıkı sarıldım. Tam gözlerimi kapatacağım esnada;
"Güzelim oğlumuzun ismini düşündün mü?"
"Aslında aklımda bir isim var ama sadece ben karar vermek istemiyorum. İkimizin ortak kararı olsun istiyorum."
"Senin kararlarına saygı duyuyorum güzelim bunu biliyorsun. Onun için sen eğer istiyorsan benim için bir problem olmaz."
"Ama benim için olur Yiğit! Ben oğlumuz ile olan kararları birlikte vermek istiyorum."
"Peki o zaman güzelim sen hangi ismi düşündün?"
"Ömer!"
"Tam da oğlumuza layık bir isim."
"Yiğit seninde bir isim söylemeni istiyorum."
"Asaf!"
Yiğit'in elini karnıma götürüp elimle birleştirdim.
"Annen ve baban seni sabırsızlıkla bekliyor Ömer Asaf! Sağlıkla gel oğlum."
Gözümden bir damla yaş akmasına engel olamamıştım.
Oğlumuzun ismini Yiğit ile karar vermiştik.
Ömer Asaf...
5 Ay Sonra;
"Neden böyle yaptın? Neden beni hiç sevmedin? Ben sana ne yapmış olabilirim?"
Kabusun etkisiyle hızla doğrulduğumda midemin bulunması ve başımın dönmesi kaçınılmaz olmuştu.
Yiğit'i uyandırmamak adına yavaş yavaş tuvalete doğru ilerledim.
Bu aralar mide bulantım azalması yerine artmıştı bir de üstüne baş dönmesi eklenince hepten benim için işkenceden farksız oluyordu.
Yiğit sesimi duymuş olmalı ki yanıma gelip sırtımı sıvazlamaya başlamıştı.
Hamileliğimin 7. ayındaydım ve her gün daha da zorlanıyordum.
Banyodan Yiğit'in yardımıyla çıktık ve yatağa uzanmamı sağladı.
"Güzelim iyi misin?"
"İyiyim."
"Pek iyi görünmüyorsun hastaneye gidelim mi?"
"İyiyim bir şeyim yok!"
"Miden bulanıyor mu hâlâ?"
"Yok bulanmıyor!"
"Neden beni kaldırmadın? Bu halde zor olur tek başına gitmen!"
"Yiğit ne zamana kadar sen yanımda olacaksın? Tek başıma halledebilirim!"
"Tamam güzelim sakin ol!"
Ne olduğunu anlamadığım bir şekilde gözyaşlarım bir bir akmaya başladı.
"Noldu ela gözlüm? Ne dedim ki ben şimdi?"
"Yiğit ben annemin mezarına gitmek istiyorum!"
"Nereden çıktı bu şimdi?"
"Kaç gündür rüyalarıma giriyor. Kaç gündür gözüme uyku girmiyor. Artık mezarı dahi olsa onunla yüzleşmem gerekiyor."
"Hayır Ayla! Buna izin vermem! Kendine daha fazla eziyet etmene izin vermem!"
"Böyle çok mu iyi sanki? Yiğit ben nefes alamıyorum. Boğulacakmışım gibi hissediyorum. Lütfen, sana yalvarıyorum beni onun mezarına götür. Bir kere ilk ve son kere yüzleşmeme izin ver!"
"Ayla güzelim ben senin için oğlumuz için istemiyorum. Kendini mahvedersin!"
"Böyle de mahvoluyorum. Bari bir kerede kurtulmuş olacağım. Yoksa her gün ben ölüyorum Yiğit!"
Yiğit beni kendine doğru çekti ve daha çok ağlamaya başladım.
Tamam annem benim için bu zamana kadar hiçbir fedakarlık göstermemişti ama onunla ilk ve son kez yüzleşmek istiyordum.
"Tamam ağlama hazırlan götüreyim seni!"
"Yerini biliyor musun?"
"Biliyorum hadi hazırlan!"
Hemen üzerime bir şeyler geçirip aşağıya inmiştim.
Yiğit de gelince vakit kaybetmeden yola çıkmıştık.
Ani karar vermiştim farkındaydım, yüzleşmek için hazır mıydım bilmiyordum ama tek bildiğim şey vardı içimdeki öfkeyi artık kusmak istiyordum.
Artık içimdeki öfke, kin, kızgınlık, kırgınlık bütün olumsuz duyguları yok etmek istiyordum. Eğer yok etmezsem kendime zarar verecktim bunu çok iyi biliyordum.
Mezarlıklara geldiğimde tek bir adım dahi atamamıştım.
Öylece bekliyordum. Karşımda Nebahat Çevik yazısı duruyordu ama ben kıbırdayamıyordum.
Tüm gücümü toplayıp bir adım attım ama sanki attığım adım havada kalmış gibi hissediyordum.
Arkamda bir hareketlilik hissettiğimde arkama döndüm.
"Yiğit yalnız bırakabilir misin?"
"Kendini çok hırpalamayacaksın ama!"
Sadece başımı sallamak ile yetinmiştim.
Yiğit yanımdan ayrıldı bende tüm gücümü toplayıp annem olacak kadının mezarının başında durdum.
"Ben geldim! Hiç sevmediğin, bir kere bile olsun annelik yapmadığın kızın geldi."
Derin nefes alıp konuşmaya devam ettim.
"Bak! Bak eserin ile gurur duy! Sana buraya dua etmek için gelmedim. Sana buraya içimdeki öfkeyi, kini kusmak için geldim."
Gözyaşlarım akmaya başlamıştı.
"Ben daha 22 yaşındayım ama bak anne olacağım 2 ay sonra. Ama bu bebek kimin biliyor musun?"
Gözlerimi kapatıp derin nefes aldım.
"Bu bebek senin çok sevdiğin ve iş birliği yaptığın adamdan. Hasan Çevik'ten."
Artık gözyaşlarım yerini hıçkırıklara bırakmıştı.
"Hiç mi değerim yoktu gözünde? Hiç mi sevmedin beni? Ben senin hayatında hep bir fazlalıktan ibaret miydim?"
Söylenecek o kadar çok şey vardı ki cümlelerimi nasıl toparlayacağımı bir türlü bilmiyordum.
"Ben senden çok bir şey istemedim. Ben senden sadece bana inanmanı istedim. Ben senden bana annelik yapmanı beklemedim zaten. Diğer anneler gibi benim saçımı okşamanı, bir derdim olduğunda dinlemeni istemedim. Ben senden sadece bana inanmanı istedim. Sadece inanmanı."
Olduğum yerde diz çöktüm. Artık ayaklarım beni taşımıyordu.
"Sen bana inanmadın. O herif bana her pislik yaptığında sen bunu görmezden geldin. Bak sonuca bak! Onun bebeğini taşıyorum şimdi! Ama sonuç her ne olursa olsun ben senin gibi bir anne asla olmayacağım!"
Elimi karnıma koydum ve oğlumu hissetmek istedim.
"Ben oğluma senin gibi bir annelik yapmayacağım. Senin aksine onun saçını okşayacağım, senin aksine ona inanacağım, senin aksine bir derdi olduğunda dinleyeceğim ve senin aksine oğluma çok iyi bir anne olacağım."
Yavaş yavaş ayağa kalkıp son cümlemi kurdum.
"Senden ölesiye nefret ediyorum. Sen benim bu hayattaki en büyük pişmanlığım olarak kalacaksın. Sen benim bu hayattaki en büyük sanşsızlığımsın. Sen benim bu hayattaki hayal kırıklığımsın. İki cihanda da ellerim yakanda olacak!"
Son kurduğum cümle bu olmuştu. Arkama dönüp Yiğit'e doğru gideceğim esnada gördüğüm kişi ile bir adım geriye doğru gitmek zorunda kalmıştım.
Nereden çıkmıştı bu? Ne işi vardı burada ve nereden biliyordu burada olduğumuzu?
"Demek ki bu bebek benden!"
Tam itiraz edeceğim esnada elini saçıma dolayıp beni yere doğru itti.
"Sakın inkar edeyim deme her şeyi duydum. Demek bu bebek benden!"
Bu bölüm diğer bölümlere nazaran biraz daha uzun oldu. Çok sıkmamak adına yarıda kesip diğer bölüme entegre edeceğim. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. Yorumlarınızı ve oylamalarınızı bekliyorum🖤
Keyifli Okumalar🩵
|
0% |