@sude_den_oykuler
|
Yiğit Karahanlı'dan;
Doktorun gelmesi ile muayene etmişti. Tam kesin olmamakla birlikte şuan söyledikleri doğru gibiydi.
Net sonuç için ultrason gerekliydi ki bunun içinde hastaneye gitmesi gerekiyordu.
Şuan arabada hastaneye doğru ilerliyorduk.
Hastaneye geldiğimizde de vakit kaybetmeden Hazan piçini ultrasonyona koymuşlardı.
"Evet abi doğru tahmin etmişim bebek yaklaşık 1 aylık."
"Tamam kardeşim her şey için saol."
"Ne demek abi! Eğer yapabileceğim herhangi bir durum olursa muhakkak benimle iletişime geçebilirsin."
"Eyvallah."
Hazan'ın kolunu tutup sertçe çekiştirdim.
"Ah! Yavaş olsana bebeğim zarar görecek."
"Lan başlatma bebeğine de sana da. O karnındakini düşünmediğini ikimiz de çok iyi biliyoruz."
"Bana şimdi dokunamazsın!"
"Bu da planlarının arasındaydı dimi?"
"Çok zekisin be kuzen!"
"Sikerim belanı! Gevşek gevşek konuşup asabımı bozma!"
"Ee şimdi ne yapacaksın bana?"
"Bu bebek kimden?"
"Ahaah şuan bulunduğun duruma baksana be Yiğit. Bir zamanlar Hasan Çevik aynı soruyu sorup duruyordu. Ama sonuç!"
"Sana bir soru sordum. Uzatma da söyle!"
"Senden diyormuşum birde. O zaman ne yaparsın?"
Tokat atmam ile bir adım geriye sendeledi.
"Senin kadınlara karşı olan vicdanın buraya kadar mı Yiğit Karahanlı hele ki hamile olan bir kadına..."
"Sen kendini kadından mı sayıyorsun ulan piç!"
"Aa yeter ama! Benimde bir sabrım var sınırı aşma istersen Yiğit!"
Bir adım atıp onu duvara sıkıştırdım.
"Aşarsam nolur lan! Sen kiminle aşık attığının farkında mısın?"
Hastaneden çıkıp arabaya bindik. Depoya doğru ilerliyorduk.
Madem Hazan'a zarar veremiyordum bende yancılarının işini hallederdim.
Depoya geldiğimizde Hazan'ı sandalyeye bağladım.
İlk olarak Olcay şerefsizinden başladım.
"Bunu bana yapamazsın oğlum. Ben senin babanım!"
"O yalanların eskide kaldı Olcay Efendi. Son duanı et!"
"O-oğlum!"
"Bana oğlum deme! Sen hiçbir zaman bizi sevmedin. Eğer sevseydin bize ve sevdiklerimize zarar vermezdin. Bak şimdi bulunduğumuz duruma oğlum yoğum bakımda acı çekiyor hem de sizin yüzünüzden. Bende şimdi sizin organlarınızı söküp elinize vereceğim ve bunu yaparken oldukça keyif alacağım."
Elime bıçağı alıp Olcay'ın gözünü oymaya başladım.
"Dayıı!"
Hazan'ın çığlıkları depoda yankılanıyordu ama bu zerre umrumda değildi.
"Yiğit yapma! Yiğit dayıma zarar verme!"
"Sıra sana da gelecek merak etme!"
Tek gözünü oyduktan sonra sıra bacaklarına gelmişti.
Bacaklarına oldukça derin çizikler atmıştım. Ardından kollarına ve en son vücudunda hiç boş yer kalmayacak şekilde bıçağı her yerine saplamıştım.
Artık Olcay Karahanlı devri kapanmıştı şimdi sıra Hasan Çevik'deydi.
Hasan Çeviğe de aynı işlemleri yapıp onu da tahtından indirmiştim.
"Abi bunları napalım!"
"Şuanlık burda kalsınlar 5 dakika sonra asıl eğlence gelecek!"
Hazan'a doğru döndüğümde yerde kanlar içinde kalmış kıvranıyordu.
Yanına ilerlediğimde;
"Yiğit bebek! Bebeğe bir şey oluyor!"
"Allah kahretsin!"
Sonuç her ne olursa olsun o bebeğin hiç bir suçu yoktu.
Hazan'ı kucağıma alıp arabaya doğru ilerleyeceğim esnada telefonum çaldı.
Arayan Ayla'ydı.
"Efendim güzelim!"
"Y-yiğit, ç-çabuk b-buraya ge-!"
Ses kesilmişti. İçimi bir korku kaplamıştı.
"Alo, alo Ayla orda mısın? Ayla!"
"O-oğlum acilen buraya gelmen lazım!"
"Anne noldu Ayla iyi mi? Oğlum iyi mi? Sesin neden öyle geliyor?"
"O-oğlum!"
"Anne! Bir şey söyle anne!"
"Oğlum kaybettik."
Hayır, hayır, hayır bu olamazdı. Bu bir kabus olmalıydı. Bu olmamalıydı.
Bunu kaldıramazdık. Ne ben, ne Ayla bunu kaldıramazdık.
Bu kadar yaramız varken o yaralara yenisi eklenemezdi.
"Hayır, hayır kötü bir kabus olduğunu söyle!"
"Oğlum çabuk gel Ayla çok perişan!"
Hazan kucağımdan kayıp yere düşmüştü.
Yere düşmesi ile olan ağrısı hepten çoğalmıştı.
Artık gözüm hiçbir şeyi görmüyordu. Her yeri kan olan kadına doğru silahı yönelttim.
"Benim sevdiğim kadın şimdi evlat acısı çekiyor! Ben evlat acısı çekiyorum. Sende çekeceksin! Saniye bile olsa eğer gerçekten evladını sevdiysen sende evlat acısı çekeceksin."
Silahı karnına dayayıp hiç acımadan tek el ateş ettim. Ölmesini istemiyordum. Acı çekmesini istiyordum.
"Ah! Hayır ölme! Ölme daha işim bitmedi seninle ölme!"
Karnını tutmuş ölme işim bitmedi seninle diye sayıklıyordu.
Bende kimden bahsediyorsam! Tabiki Hazan gibi biri evlat acısı çekmeyecekti.
Yanına eğilip;
"İyiki, iyiki bu bebek öldü! Yaşasaydı da yaşayan öldüden farkı olmazdı."
Elime bıçak alıp son darbeyi de vurmuştum.
Artık önümüzde bir pislik kalmamıştı.
Depodan adamları da alıp çıktım. Elime benzin alıp her yere döktüm ve kibriti çaktığım gibi depoya doğru fırlattım.
Depo anında tutuşurken içinde ki bütün düşmanlarım kül olmuştu.
"Benim şimdi gitmem gerek depo iyice kül olduktan sonra yangını söndür etrafa sıçramasın!"
"Bu külleri ne yapayım abi!"
"Orası sende!"
Hızla arabama binip hastaneye doğru sürdüm.
Lütfen duyduklarım yanlış olmuş olsundu. Yoksa biz bu acıyla yaşayamazdık.
Kısa sürede hastaneye vardığımda direk bebek yoğum bakımın olduğu yöne doğru ilerledim.
Yoğum bakımın önüne geldiğimde içinde benim oğlum yoktu.
Bir umut taburcu olduğunu düşünüp hızla Ayla'nın kaldığı odaya doğru gidiyordum ki koridorda Ayla'nın feryatlarını duydum.
"Oğluuumm! Anneem, nolur bizi bırakmamış ol! Nolur oğlum geri gel!"
Hayır gerçek olamaz!
Ayla'nın gözü hiçbir şeyi görmüyordu. Kendinden geçmişcesine ağlıyor ve bağırıyordu.
"Oğlum, geri gel annecim. Bizi sensiz bırakma. Beni sensiz bırakma oğlum."
Ayaklarımın bağı çözülmüştü. Adım atmaya çalıştıkça ayaklarım geri geri gidiyordu.
"Yiğit oğlum yardım et Ayla'nın sana ihtiyacı var!"
"Abi yengem çok kötü bari sen kendini bırakma senin güçlü olman gerekiyor!"
"Yiğit kardeşim çok kötü kendine zarar vermeye çalıştı nolur izin verme!"
Her kafadan ses çıkıyordu ama ben bu seslerin hiçbirini algılayamıyordum.
Sanki suyun en dibindeyim de sesler derinden geliyordu.
Yüzüme yediğim sert tokatla kendime zar zor gelebilmiştim.
"Abi özür dilerim ama bunu yapmak zorundaydım. Yengemin sana ihtiyacı var. Kendine gel! Senin güçlü olman lazım."
Kendime gelmem lazımdı, benim güçlü olmam lazımdı, benim Ayla'nın yanında olup ona destek olmam lazımdı.
Hızla Ayla'nın yanına ilerleyip kendime doğru çekmeye çalıştım ama gözü hiçbir şeyi görmüyordu.
"Ayla, Ayla güzelim ben geldim. Hadi güzelim bırakma kendini."
"Oğlum ölemez, benim oğlum ölemez!"
"Yiğit Bey odaya götürmemiz gerekiyor!"
"Şuan olmaz şuan olmaz bırakın!"
"Sakinleştirici vurmamız gerekiyor!"
"Şuan bu haldeyken kalkmaz!"
Yüzünü kendime doğru çevirdim ve gözleri beni bulduğunda başını göğsüme koydu ve daha fazla ağlamaya başladı.
"Oğlum benim kucağımda öldü Yiğit! İlk defa kucağıma aldım, ilk defa karnını ben doyurdum ve bu ilk ve son oldu. Benim ellerimde, benim gözümün önünde m-minicik kalbi d-durdu. Benim oğlum benim kollarımın arasında öldü Yiğit! Ben bu acıya nasıl dayanacağım!"
Kelimelerin tükendiği o andaydım...
Ayy bölümü bu şekilde bitirme gibi bir düşüncem yoktu. Yazarken aniden gelişti ve ben bu son kısmı yazarken gözyaşlarımı tutamadım😔 sanırım biraz fazla acıklı oldu. Allah kimseye evlat acısı ve sevdiklerinin acısını yaşatmasın🙏
Keyifli Okumalar🖤
|
0% |