@sude_den_oykuler
|
YİĞİT KARAHANLI'DAN;
"Gelecek Bizim Elimizde! Bu proje çocuklara umut olacak ve geleceğe bağlayacak olan bir proje. Bir şans vermenizi öneririm."
"Üzerine düşünülmüş bir proje ama bu ülkede ne kadar ilgi duyar bilemiyorum Yiğit Bey!"
"Murat Bey inanın hayat sadece bizim gördüklerimizden ibaret değil. Belki şuan o kadar yardıma ihtiyacı olan çocuk vardır ki... biz sadece görmek istediğimizi görüp susuyoruz, sessiz kalıyoruz ve artık buna bir son verilmesini düşünüyorum. Bu sonu da GELECEK BİZİM ELİMİZDE projesiyle vereceğiz!"
"Şuan çalışmalar nasıl ilerliyor? Ne aşamadasınız?"
"Son aşamasına geldik! 2 haftaya her şey hazır olmuş olur!"
"Peki o hâlde sizin dediğiniz gibi olsun Yiğit Bey! Projeye bir şans verelim umarım yanılırım."
Toplantıdan çıktıktan sonra diğer projelere yöneldim.
İngiltere'ye artık tam anlamıyla yerleşmiştim. Zaten yabancı olduğum bir ülke değildi.
Burada yeni bir proje başlatmış ve o projeyi yürürlüğe sokmuştum.
Artık hiçbir çocuk zarar görmeyecekti, artık her çocuk okuyacak ve hayalini kurduğu hayatı yaşayacaktı.
"Yiğit Bey bir sonraki toplantının tarihi belli oldu ama o tarihte siz İstanbul'a geri dönüyorsunuz ne yapmalıyım?"
"Toplantıyı 3 hafta sonraya ertele!"
"Peki Yiğit Bey!"
Haftaya kardeşimin düğünü vardı. Tabiki de yanında olacaktım.
Tam anlamıyla 1 senedir İngiltere de yaşıyordum. Kendimce bir düzen oluşturmuştum.
1 seneden beri İstanbul'a gitmemiştim kendimde o gücü bulamamıştım.
Oradaki işlerden tabikii haberim oluyordu zaten burada da kurduğum şirketler vardı ve en azından buradaki işlerimin başındayım.
En son Alperen ile konuştuğumda Ayla ve annem tamamen eski sağlığına dönmüş ve benim buradan gittiğimi öğrenince ikiside bana çok kırılmışlar.
Haklılardı hemde sonuna kadar ama biraz beni de anlamaları gerekiyor.
Sevdiğim insanlar acı çekerken ben hiçbir şey olmamış gibi orada devam edemezdim.
Şimdi ise İstanbul'a geri dönüp Ayla ve annemin karşısına nasıl çıkacağımı düşünüyordum.
•••
AYLA KARAHANLI'DAN;
1 Hafta Sonra;
"Güzelim benim çok güzel olmuşsun."
"Sen daha güzelsin bebeğim."
Çise bugün yıllardır hayalini kurduğu anı gerçekleştiriyordu ve bende o ana şahit ettiğim için çok mutluydum.
Bizim Çise ile belli bir yaşa kadar sadece mesleğimiz ve buna yönelik geleceğimiz hakkında planlar yapıp hayaller kurardık.
Ve mesleğimiz için kurduğumuz hayalleri en iyi şekilde gerçekleştirdik.
Biricik arkadaşım, dostum, kardeşim okul öncesi öğretmeni bende şeftim.
Ama tabikii hayat bize sadece olumlu yönleri ile gelmemişti, tam mutlu olduğumuz anda bir pürüz çıkmıştı.
Son 1 sene bizim için oldukça çetrefelli geçmişti.
Benim için, Yeşim Anne için, Çise ve Alperen için...
Ama biz yıkılmamıştık, birbirimizi bırakmamıştık aksine daha da kenetlenmiştik çünkü aile olmak bunu gerektiriyordu.
Zorda kaldığında, darda olduğunda bırakıp gitmek aile olmuyordu iyi günde herkes herkesin yanında olurdu önemli olan kötü günde yan yana olabilmekti.
"Ee Çise Öğretmenim benim yeğen hasretim ne zaman son bulacak bakemm."
"Of kızım sus utanıyorum!"
"Ahahha Çise ya alemsin kızım. Tamam tamam bir şey demedim farz et!"
"Sen benim bu hayattaki en büyük nimetimsin biliyorsun dimi Ayla?"
"Sende benim için öylesin güzelim bunu bilmemem mümkün mü?"
"Biz birbirimize aile olduk, birbirimize sahip çıktık..."
"Ve birbirimizi hiçbir zaman yalnız bırakmadık. Düştüysek bile birlikte kalktık. Biz birlikte bugünlere geldik. Her zorluğu, her acıyı tattık. Şimdi ise sıra mutlulukta. Çok mutlu ol canımın parçası. Kurduğun yuvan da tıpkı senin gibi sadık olsun."
"Çok teşekkür ederim Ayla'm. Ama ben mutlu olduğumda vicdan azabı çekiyorum. Sen bu haldeyken ben mutlu olmayı hak etmiyorum ki."
Çise'nin kurduğu cümle ile ikimizin de gözünden yaş akıp sonsuzluğa gitmişti.
"Sen mutlu olmayı herkesten herşeyden çok hak ediyorsun sakın böyle düşünüp daha fazla gününü mahvetme!"
"Ayla senin evliliğin gözümün önüne geliyor, istemeye istemeye o nikah masasına oturduğun o an hiç gözümün önünden gitmiyor ve ben bu şekilde mutlu, güler yüzle evleniyorum. Ama sen..."
"Evet mutlu bir evlilik yapmadım. Evet bazı şeylere mecbur bırakıldım ama bunlar geçmişte kaldı Çise. Geçmişe dönük yaşayamayız. Hayatımızı geçmişe yönelik de devam ettiremeyiz. Oldu ve bitti. Bak bana artık mutluyum ve tek başıma korkmadan ayakta durabiliyorum. Hem ayakta durmak için sadece bir erkeğe ihtiyacımız yok bunu unutma. Bende güçlü kadınlardan biriyim ve öyle olmaya da devam edeceğim. Ben korkusuzca tek başıma geleceğimi şekillendireceğim."
"Her daim senin yanında olan bir kardeşin var bunu unutma o zaman olur mu?"
"Sende unutturma o zaman!"
Ağlama ile gülme arasında karışık bir duygu patlaması yaşıyorduk.
"Sus kız şimdi bir tane şamar yiyeceksin benden ağlama bak sonra nikah masasına çirkin çirkin oturursun artık."
"Benim çirkin olmam mümkün mü aaa aşk olsun Ayla!"
"Böyle konuşmaya devam edersek eğer ikimiz de salya sümük aşağı inmek zorunda kalırız haberin olsun."
İkimiz de birbirimize sıkıca sarıldık. Birbirimize sanki ailemize sarılıyormuşcasına sarıldık.
"Hep çok mutlu ol!"
"Hep çok mutlu olalım!"
•••
Nikah saati geldiğinde ben misafirlerin yanına inip hepsiyle merhabalaşmıştım.
Tek bir kişi kalmıştı, Yiğit...
Göz göze gelmemek için oldukça fazla çaba sarf ediyordum ki başarılı da oluyordum.
Şuan onunla aynı ortamda olduğum için zaten fazlasıyla gerginken üstüne bir de göz göze gelmek istediğim son şey bile değildi.
Alkışlar eşliğinde Çise ve Alperen salona doğru gelirken Çise'nin mutluluktan ve aynı zaman da hüzünden dolu dolu olan gözleri bana dönmüştü.
Nikah masasına oturdukları an nikah şahidi olarak bende yerimi almıştım.
Boş olan tarafa oturan kişiye istemsizce gözlerim kaymıştı.
Yiğit eskisi gibi değildi. Zayıflamıştı...
"İyi günde kötü günde, mutlulukta sağlıkta Alperen Yılmaz'ı eş olarak kabul ediyor musun?"
"Evet!"
"Siz Alperen Yılmaz, iyi günde kötü günde mutlulukta sağlıkta Çise Çeliği eş olarak kabul ediyor musun?"
"Evet!"
"Siz Ayla Hanım ve Yiğit Bey çiftimize şahitlik ediyor musunuz?"
"Evet!"
"Evet!"
"Bende bana verilen yetkiye dayanarak sizleri eş, karı koca ilan ediyorum."
İmzalar atıldıktan sonra Alperen ve Çise danslarını etmek için sahneye çıkmışlardı.
O kadar güzel görünüyorlardı ki... umarım çok mutlu olurlardı.
Gelin ve damat danslarını ettikten sonra sıra halaya gelmişti.
Ben oldum olası oynamayı sevmezdim ama şuan Çise'nin ısrarı üzerine halayın başındaydım.
İnanabiliyor musunuz? Ben, düz yolda yürürken bile utanan ben şuan halay başıydıydım!
Eyy Çisee sen nelere kadirsiinnnnn!
Halay bilmeden halay başı olmam da ayrı bir ironiydi allahım rezil olmadan şu işi halledebileyim çok amiiinnnn.
Elimde mendil deli danalar gibi bir şey yana bir bu yana gidip geliyordum.
Şuan karşıdan nasıl gözüküyorum bilmiyorum ama bence halayda fena da sayılmazdım dimi yaniiii.
Halay sona erdiğinde Aram Sam Sam şarkısı çalmaya başladı ve ardından salondaki bütün çocuklar sahneye doğru koştu ve bende neye uğradığımı şaşırdım.
"Çise?"
"Ee kızım okul öncesi öğretmenin düğününden ne bekliyorsun?"
"Bunu sen istemiş olamazsın?"
"Ben istedim hem de iki çocuk gelişimci olarak şimdi burda çocuklarla birlikte oynayacağız."
Sesimi çıkaramamıştım. Evet asıl mesleğim şefti ama lise de çocuk gelişimi okumuştum bu bir gerçekti.
Çise ile hem şarkıya eşlik ediyor hem de hareketlerini yapıyordum.
Yıllar önce nefretle, zorla yaptığım şeyleri şimdi isteyerek, severek ve özlemle yapıyordum...
Bir bölümün daha sonuna geldik. Bu hikayenin bazı yerlerini yazarken kendi hayatıma da yer veriyorum. Ben lisede Çocuk Gelişimi bölümü mezunuyum ve aynı zamanda üniversiteyi de şuan aynı bölüm üzerine okuyorum. Yani şuan hem lise de hem de üniversite de çocuk gelişimi okumuş oluyorum. ŞEF BENİM ÇOK İSTEMEDİĞİM VE YILLARCA HAYALİNİ KURDUĞUM BIR MESLEK OLDUĞU İÇİN KURGUMDA YER VERMEK İSTEDİM. BIR TANE BASKA BIR KURGUM VAR O KURGUMDA DA DİĞER ÇOK SEVDİĞİM VE UĞRUNA HER ŞEYİMİ FEDA EDEBİLECEĞİM MESLEĞİ ELE ALDIM POLİS... UMARIM KISA SÜREDE ONU DA YAYIMLAMAYA BAŞLARIM BÖYLE UFAK BİR TANIŞMA ŞEYSİ GİBİ OLSUN İSTEDİM. BİR SONRAKI BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZEREEEE SİZLERİ ÇOK SEVİYORUMM🖤
Keyifli Okumalar🖤 |
0% |