Yeni Üyelik
45.
Bölüm

45. Bölüm

@sude_den_oykuler

"Çise hadi aç gözlerini! Hadi çocukluğum hadi beni yalnız bırakma. Biz her zorluğu birlikte aştık bunu da aşacağız hadi bebeğim aç gözlerini!"

 

 

3'ü yüzüme tabiri caizse mal gibi bakıyordu.

 

 

 

"Neyi bekliyorsunuz bir şey yapsanıza?"

 

 

 

Alperen hemen Çise'yi kucağına alıp salona doğru inmeye başladı.

 

 

 

Tam kapıdan çıkacağı esnada Çise'nin çığlıkları salonu doldurdu.

 

 

 

"Bırak beni çek pis ellerini üzerimden!"

 

 

 

Alperen duyduğu cümle ile hızla Çise'yi yere bıraktı.

 

 

 

"Sen aklını mı kaçırdın kadın?"

 

 

 

"Aklımı kaçırmadım tam tersi gözümü açtım! Senin nasıl da iki yüzlü olduğunu öğrendim oldu mu?"

 

 

 

"Ne saçmalıyorsun kızım sen?"

 

 

 

"O çocuk senin ve Hazan'ın değil mi?"

 

 

 

"Ne çocuğu?"

 

 

 

"Sakın, sakın salağa yatma! Yediğin bütün bokları öğrendim. Benden önce Hazanla birlikteliğin olmuş ve bu birlikteliğinizi bir de çocuk ile taçlandırmışsınız! Neden ya neden? Neden bana bunu söylemedin? Açık açık karşıma geçip neden benim bir çocuğum var demedin neden bunu bana, bize yaptın neden?"

 

 

 

"Özür dile-"

 

 

 

Alperen yüzüne yediği sert tokatla cümlesi havada kalmıştı.

 

 

 

Çise'nin bu hareketi karşısında oldukça sinirlenen Alperen salondaki bütün süsleri yerle bir etmişti.

 

 

 

"İşte bu yüzden söylemedim lan! Korktum anlıyor musun korktum?"

 

 

 

"Bir kere ya bir kere yediğin bokun arkasında durup gelip gözümün içine baka baka bana anlatsaydın. Ben o zaman o çocuğu bile kabullenirdim. Kendi evladım gibi görürdüm."

 

 

 

"Her şeyi sana anlatacağım esnada Ayla'nın olayı patlak verdi. Ayla'nın yaşadığı bütün şeylerde o piç kurusununda parmağı vardı. O gün o mezarlıkta o da vardı. Ayla'nın erken doğum yapmasına sebep olan kişilerden biri de o piçti. Bütün bu olaylar patlak vermişken ben bunu sana nasıl söyleyebilirdim? Kardeşine, dostuna zarar vermiş, acı çektirmiş birisiyle birlikte oldum ve bir çocuğum var nasıl diyebilirdim?"

 

 

 

"A-anlayışla karşılardım. O zamanlar bir hata yapmış şimdi o hatasından dönmüş derdim."

 

 

 

"Demezdin Çise! Boşuna kendini kandırma demezdin bunu yapmazdın! Ulan ben bile kendimden nefret etmişken sen anlayışla karşılamazdın!"

 

 

 

"Şimdi nolacak peki?"

 

 

 

"Sen ne istersen o olacak. Benim artık savaşacak, dayanacak gücüm kalmadı."

 

 

 

Göz göre göre kendilerini ateşe atıyordular.

 

 

 

"Lan oğlum daha ne yaşadın ki gücüm yok diyorsun? Daha ilk pürüzde böyle yıkılacaksan bu iş zaten hiç olmamış demek ki. Sevginin, aşkının ve en önemlisi sevdiğin kadının arkasında dur ve kendinizi yok etmemek için elinden ne geliyorsa fazlasını yap! Pes etme!"

 

 

 

Vay Yiğit Bey'e bakın siz başkasına akıl vermeye gelince Sokrates kesiliyor ama icrata gelince balondan farkı yok...

 

 

 

"Abi kendinden pay biç. Sende ilk bulduğun fırsatta şehri terk etmedin mi?"

 

 

 

"Ulan bunun konuyla ne alakası var?"

 

 

 

"Tam alakası olduğu yer abi. Sen sevdiğin kadını, aşkını, sevgini koruyabildin mi? Sen savaşabildin mi?"

 

 

 

Yiğit, Alperen'e doğru hızla ilerleyip yumruk attı.

 

 

 

"Kendinle beni karıştırma Alperen! Kalbini çok fena kırarım. Ben evladımı toprağın altına koydum lan! Ben daha oğlumun kokusunu içime çekemeden daha kucağıma bile alamadan onu toprağın altına koyup geldim. Sevdiğim kadın kendinde değildi. Annem kendinde değildi. Şimdi düşün bakalım seninle benim aramda ne gibi farklar var düşün ve mantıklı konuş!"

 

 

 

Eskiler gün yüzüne çıktıkça ben nefes alamıyordum. Aldığım nefes ciğerlerime ulaşmıyor boğazımda yumru oluşturuyordu.

 

 

 

"Y-yeter! Y-yeter! Y-yeter!"

 

 

 

Şuan kendimi çok farklı hissediyordum. Beynim yerinde değildi sanki.

 

 

 

"Yeter! Bir daha eskileri açmayın artık yeterr!"

 

 

 

Avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Ben zaten az da olsa kendime gelebilmişken, bir şeyleri yerine oturtmaya çalışırken eskileri açmaları hiç de iyi olmuyordu.

 

 

 

Yiğit yanıma gelip beni kollarının arasına almaya çalıştı.

 

 

 

"Bir adım daha yaklaşma!"

 

 

 

"Ayla yapma! Bak yapma sakin ol! Bir daha aynısı olursa yaşayamam Ayla!"

 

 

 

"Hahahah a-aynısı olsa yaşayamaz mısın ahahha!"

 

 

 

Delirmişcesine gülüyordum. Sanırım bu sefer yine deliriyordum.

 

 

 

"Ayla kızım!"

 

 

 

Yeşim annenin endişeli bakışları beni bulduğunda yüzümdeki gülümseme sönüp ardından ciddiyete büründüm.

 

 

 

"Bal gibi de yaşarsın! Yine en iyi bildiğin şeyi yaparsın! Kaçmak mesela..."

 

 

 

"Mecburdum!"

 

 

 

"Hiçbir şeye mecbur değildin ama sen kendini mecburmuş gibi hissettin! Ailesini yok sayıp bir başına bırakan adamla işim yok benim. Hele ki sadece iyi günde olan, karşılaştığı ilk zorlukta çekip giden adamla hiç işim yok! Şimdi hayatımdan ve buradan defol git!"

 

 

 

"Birbirimize verdiğimiz sözü, hayallerimizi bu şekilde ayaklar altına alıp konuşamazsın! Bu şekilde yok sayamazsınız!"

 

 

 

"Sen 1 sene önce kurduğumuz hayalleri, verdiğimiz sözleri ayaklar altına alıp yok saydın. Benim bu şekilde konuşmam şuan hiçbir anlam ifade etmiyor! Yarın ilk fırsatta boşanma davası açıyorum ve bir daha hiç hayatımda görmemek üzere seni siliyorum."

 

 

 

"Herşey bu kadar basit mi senin için?"

 

 

 

"Belki kaçmak kadar değil ama evet basit!"

 

 

 

Son cümlem bu olmuştu. Artık gerçekten burada durmak istemiyordum.

 

 

 

Arkamı dönüp salondan çıktım. Çise'nin durumu şuan nasıl hiçbir fikrim yok ama orada daha fazla kalamazdım.

 

 

 

Eğer kalırsam biliyordum ki hiç iyi şeyler olmayacaktı.

 

 

 

Arabama binip en yakın sahile doğru sürmeye başladım.

 

 

 

Şuan bana tek iyi gelen yer orasıydı.

 

 

 

•••

 

 

 

Yaklaşık yarım saattir dalgaların kıyıya vuran o huzur verici sesini dinliyordum.

 

 

 

"Ayla Hanım gelebilir miyim?"

 

 

 

Bakışlarımı sesin sahibine çevirdiğimde bu kişinin Hakan olduğunu gördüm.

 

 

 

Hakan benim hastaneden meslektaşımdı.

 

 

 

Şimdi hastane ne alaka diyeceksiniz ki bunda çok haklısınız şimdi kısaca durumu özetleyeyim.

 

 

 

1 sene önce iyileştikten yaklaşık 2 ay sonra kendimi derslere vermiştim.

 

 

 

İçimde anlamlandıramadığım bir şekilde Çocuk Gelişimci olup hastanede görev yapmak geliyordu.

 

 

 

Belki de bunun nedeni bebeğimi kaybetmem de olabilirdi.

 

 

 

Bir süre sınavlara çalıştım ve ilk denememde kazandım.

 

 

 

Kısa bir eğitimin ardından hastanede Çocuk Gelişimci olarak göreve başladım.

 

 

 

Oraya 0-18 yaş aralığında sağlıklı veya problemli çocuklar geliyordu.

 

 

 

Onlarla iletişim kurmak, onlara yardımcı olmak ve bir nebze de olsa hayatlarına dokunmak beni mutlu ediyordu.

 

 

 

Şuan hâlâ hastanede Çocuk Gelişimci olarak görev yapıyordum.

 

 

 

Hakan da hastanedeki meslektaşımdı.

 

 

 

"Ayla Hanım siz iyi misiniz?"

 

 

 

Gözyaşlarımı daha fazla tutamadan akıtmaya başladım.

 

 

 

"Değilim!"

 

 

 

Ne olduğunu anlamadığım bir şekilde kendimi Hakan'a sarılırken buldum.

 

 

 

"Ne zaman isterseniz sizi dinleyebilirim."

 

 

 

"Teşekkür ederim Hakan Bey. Gerçekten bu zamana kadar hep yanımda olup bana destek oldunuz. Daha fazla acılarımı size anlatıp üzerinize yük bindirmek istemem."

 

 

 

"Estağfurullah Ayla Hanım dediğim gibi siz ne zaman isterseniz ben sizi o zaman dinlerim."

 

 

 

"Bunun için miydi? Bunun için mi bizi bu kadar kolay silebildin?"

 

 

 

Arkamı dönmem ile Yiğit'i görmem bir olmuştu.

 

 

 

"Ne saçmalıyorsun sen be?"

 

 

 

Beni umursamadan Hakan Bey'in yakasına yapışıp vurmaya başladı.

 

 

 

"Uzak dur ondan Yiğit!"

 

 

 

Yiğit'in kolundan çekiştiriyordum ama nafile...

 

 

 

"Sana ona dokunma dedim!"

 

 

 

"Vay be bu herif senin için o kadar mı değerli!"

 

 

 

"Siz beni yanlış anladınız biz Ayla Hanım ile sadece iş arkadaşıyız."

 

 

 

"Yalanını siksinler!"

 

 

 

"Hakan Bey, ben sizden çok özür dilerim lütfen kusura bakmayın. Yarın hastanede görüşürüz tekrar. Özür dilerim tekrardan."

 

 

 

"Sorun yok Ayla Hanım. Görüşmek üzere!"

 

 

 

Hakan Bey gittiğinde Yiğit ile baş başa kalmıştık.

 

 

 

"Ne hastanesi?"

 

 

 

"Sanane?"

 

 

 

"Sana bir soru sordum Ayla?"

 

 

 

"Bende seni ilgilendirmez dedim!"

 

 

 

"Bana açıklama yapmak zorundasın!"

 

 

 

"Pardon bunu hangi sıfatla söylüyorsun?"

 

 

 

"Ben senin kocanım!"

 

 

 

"Ha doğru bir an aklımdan çıkmış beni terk eden kocam haklısın!"

 

 

 

"Yeter ulan her fırsatta bunu yüzüme vurup durma!"

 

 

 

"Sınırını aşma!"

 

 

 

"Yürü gidiyoruz!"

 

 

 

"Hadi ordan be! Karşıdan bakınca salak gibi mi görünüyorum? Seninle hiçbir yere gelmiyorum."

 

 

 

Çantamdaki boşanma davası için hazırlanmış olan kağıtları çıkarıp Yiğit'e uzattım.

 

 

 

"İmzala şunları!"

 

 

 

"Bunlar ne?"

 

 

 

"Boşanma davası!"

 

 

 

Yarın açacağımı söylemiştim ama bunu bir nebze de olsa Yiğit'in tepkisini ölçmek için söylemiştim.

 

 

 

Ben çoktan herşeyi hazırlamıştım.

 

 

 

Evett istek üzerine biraz bölümü uzun tuttum bu sefer😂 bir sonraki bölümde görüşmek üzeree🌸 desteklerinizi bekliyorum🖤

Loading...
0%