Yeni Üyelik
48.
Bölüm

48. Bölüm

@sude_den_oykuler

"Yiğit, hayır Yiğit bunu bize yapmamış ol! Bunu kendinde yapmamış ol Yiğit!"

 

 

Çantamdan telefonu çıkarıp ilk önce ambulansı ardından Alperen'i aramıştım.

 

 

 

Yiğit'in yanına gidip başını dizime koydum. Kendi canına kıymıştı.

 

 

 

Düşünmeden nasıl hareket edebilirdi bunu nasıl yapardı?

 

 

 

Yeşim annenin ölümünden hâlâ kendini sorumlu tutuyordu ve tıpkı Yeşim annenin ölümü gibi kendini cezalandırmak adına kendini vurmuştu.

 

 

 

"Yiğit bunu bize yaşatma!"

 

 

 

Kapı çaldığında hızla aşağı inip kapıyı açtım.

 

 

 

"Alperen!"

 

 

 

"Abim nerde?"

 

 

 

"Odada!"

 

 

 

Alperen hızla merdivenleri çıkarken bende arkasından koşmaya başladım.

 

 

 

"Allah kahretsin! Ambulans!"

 

 

 

"Aradım ama gelmedi!"

 

 

 

"Sikerim ulan böyle işi!"

 

 

 

Yiğit'i sırtına alıp merdivenlere yöneldi.

 

 

 

"Yenge arabayı çalıştır hemen!"

 

 

 

Ben önden gidip arabayı çalıştırmıştım.

 

 

 

Alperen zor da olsa Yiğit'i arabaya bildirmişti.

 

 

 

Arka koltuğa geçip oturdum ardından Yiğit'in başını bacağıma koydum.

 

 

 

Alperen vakit kaybetmeden şoför koltuğuna geçip hastaneye doğru hızla sürmeye başladı.

 

 

 

"Sevgilim bırakma kendini! Bana bir acı daha yaşatma!"

 

 

 

Yiğit'in vücudu titremeye başlamıştı.

 

 

 

"Alperen bir şey oluyor hızlı sür!"

 

 

 

"Yenge yarasına tampon yap!"

 

 

 

Yarasına basıp az da olsa kan kaybını azaltmaya çalışıyordum. Ama nafile yarasından oluk oluk kan akıyordu.

 

 

 

"Yiğit bırakamazsın bizi! Bırakamazsın bizi yarım bırakamazsın!"

 

 

 

Her şey benim yüzümden olmuştu. Gitmemeliydim o markete gitmemeliydim.

 

 

 

Hastaneye geldiğimizde Alperen hızla içeri girip sedye istedi.

 

 

 

Sedye ile Yiğit'i acil ameliyathaneye alırken biz ise sadece bekliyorduk. Beklemekten başka bir şey elimizden gelmiyordu.

 

 

 

Ayaklarımda güç hissetmiyordum. Bacaklarım artık beni taşımıyordu. Sırtımı duvara yaslayıp öylece karşımdaki ameliyathane yazısına odaklandım.

 

 

 

Buradan gideli 24 saat bile olmamıştı ama biz yine sevdiğimize bir şey olmasın diye dua edip burada bekliyorduk.

 

 

 

Alperen de yanıma gelip sırtını duvara yasladı.

 

 

 

"Yenge nasıl oldu bu?"

 

 

 

"Benim yüzümden!"

 

 

 

"Abi yeter artık ya! Bir kendinizi suçlamayı bırakın! Evet bir şeyler oluyor ama illa sizin yüzünüzden mi oluyor az mantıklı olun!"

 

 

 

"Eğer ben markete gitmeseydim böyle olmazdı."

 

 

 

"Ne? Seni mi markete gönderdi?"

 

 

 

"Evet, sigarası bitmiş ve almamı söyledi. Bende gittim. Eğer, eğer gitmeseydim şuan bu durumda olmazdık!"

 

 

 

"Of abi ya! Neden böyle yapıyorsun neden?"

 

 

 

"Yaşayacak mı?"

 

 

 

"Yarasını görmedim."

 

 

 

"Kalbine yakındı! T-tıpkı Yeşim anne gibi."

 

 

 

Gözümden ardı ardına yaşlar akmaya başladı.

 

 

 

"Şşt tamam şimdi düşünme bunları benim abim aslan gibidir sağ salim çıkacak allahın izniyle!"

 

 

 

"Alperen ben bir kayıp daha vermeye dayanamam!"

 

 

 

"Vermeyeceğiz, ailemiz bir kayıp daha vermeyecek."

 

 

 

Kafamı Alperen'in omzuna yasladım. Şuan en büyük destekcimdi.

 

 

 

Ne zaman bir sorunla karşılaşsam direk onu arardım o da bir kere bile olsun beni ikiletmeden hemen yanıma gelirdi.

 

 

 

"Alperen ben çok teşekkür ederim."

 

 

 

"Ne için yenge?"

 

 

 

"Başım her sıkıştığında seni çağırdım ve sen bir kere bile olsun lafımı ikiletmeden hemen yanımda oldun! Hakkını asla ödeyemem!"

 

 

 

"Lafı olur mu hiç! Siz benim alemsiniz. Sizin yanınızda olmayacağım da kimin olacağım?"

 

 

 

İkimiz de birbirimize sarılmıştık. İyiki vardı...

 

 

 

•••

 

 

 

6 saat geride kalmıştı ve ben kafayı yemek üzereydim.

 

 

 

Hiçbir hemşire gelip bize bilgi vermemişti.

 

 

 

Ameliyatın bu kadar uzun sürmesi normal miydi?

 

 

 

Sekretere doğru ilerledim.

 

 

 

"Hiç kimse bize herhangi bir bilgi vermiyor! Biz 6 saatir burda haber bekliyoruz! Neden kimse bize bilgi vermiyor!"

 

 

 

Alperen hemen yanıma gelip beni sakinleştirmeye çalıştı.

 

 

 

"Kimi bekliyorsunuz?"

 

 

 

"Yiğit Karahanlı silahlı yaralanma!"

 

 

 

"Ameliyat hâlâ devam ediyor!"

 

 

 

"Ya siz şaka mısınız? Biliyorum herelde devam ettiğini! Neden kimse bize açıklama yapmıyor!"

 

 

 

"Yenge doktor çıktı."

 

 

 

Hızla doktora doğru ilerlediğimde duyacağım cümleden ölesiye korkuyordum.

 

 

 

"Eşim nasıl?"

 

 

 

"Elimizden gelenin fazlasını yaptık ama..."

 

 

 

"Hayır!"

 

 

 

Hayır olamazdı dimi! Dizlerimin üzerine çökeceğim esnada Alperen kolumdan tuttu.

 

 

 

"Maalesef ameliyat pek olumlu geçmedi. Kurşunu çıkaramadık. Yoğum bakımda kalıp entübe etmemiz gerekiyor. 48 saat sonra duruma göre tekrar ameliyata alacağız."

 

 

 

"Neden 48 saat bekliyorsunuz?"

 

 

 

"Zorlu bir ameliyat. Kurşun kalbinin sadece yarım santim üstüne denk gelmiş ve bu oldukça riskli bir bölge. Ani hareketler yapıp hastayı telafisi imkansız hataya sürükleyemeyiz. Üzgünüm geçmiş olsun!"

 

 

 

Yeşim anneden sonra sıra Yiğit de miydi?

 

 

 

Peki bir acıya daha dayanabilir miydim?

 

 

 

Hiç sanmıyorum! Bu kalbim bir kayıp vermeye daha dayanamazdı. Hele ki bu sevdiğim adamsa asla!

 

 

 

Dizlerimin üzerine çöküp ağlamaya başladım. Zaten tek yapabileceğim şey buydu elimden başka bir şey gelmiyordu.

 

 

 

Ben sevdiğim adama sahip çıkamamıştım.

 

 

 

"Yenge bırakma kendini!"

 

 

 

"O da benden giderse ben yaşayamam!"

 

 

 

"Kimsenin bir yere gittiği falan yok yenge bir toparlan!"

 

 

 

"Ayla'm, güzelim noluyor bize böyle!"

 

 

 

Çise yanıma gelip bana sarılmıştı. Sarılmasına karşılık verip omzunda saatlerce ağladım.

 

 

 

"Bilmiyorum birisi sanki uzaktan bizi yok etmeye çalışıyor ve başarılı da oluyor!"

 

 

 

Ameliyathanenin kapısı tekrar açıldığında sevdiğim adamı çıkarmışlardı.

 

 

 

O kadar halsiz o kadar bitkin görmüyordu ki...

 

 

 

Benim sevdiğim adam bu olamazdı, benim sevdiğim adam bu şekilde yatamazdı, benim sevdiğim adam güçlüydü...

 

 

 

Sedyede bir nebze de olsa elini tutmak istedim ama müsade etmemişlerdi.

 

 

 

Yoğum bakımın önünde vücudu kablolar ile kaplı olan canımdan çok sevdiğim adama bakıyordum.

 

 

 

Yanındaki alet sakin sakin öterken biran da makineden ses yükselmeye başlamıştı.

 

 

 

"Doktor! Doktoru çağırın!"

 

 

 

Bir yandan cama vuruyor bir yandan da bağırıyordum.

 

 

 

"Yiğit, sevgilim lütfen dayan! Sana yalvarıyorum dayan beni sensiz bırakma!"

 

 

 

Doktorlar hızla odaya girip perdeyi çektiler.

 

 

 

"Allahım nolur bir şey olmasın. Nolursun sevdiğim adama bir şey olmasın!"

 

 

 

Başka doktorlar da odaya girince içimi iyice korku saplamıştı.

 

 

 

"Bir şey olmayacak! Yiğit güçlüdür ona bir şey olmayacak! O bizi bırakmaz, bizi bırakıp gidemez!"

 

 

 

Hemşireler ve iki doktor odadan hızla çıkıp ameliyathaneye doğru koştular.

 

 

 

Ardından Yiğit'i sedyeyle hızla ameliyathaneye doğru götürdüler.

 

 

 

Bizde arkasından koşarak gittik ama yine her zamanki gibi aynı yerimizde öylece doktorlardan gelecek iyi haberi bekledik.

 

 

 

 

 

 

 

Ayy ayy ayyy nerelere gidiyor acaba bölümler😅 inanın kafamda başka kurguluyor buraya başka yansıtıyorum🙈 nedenini bende bilmiyorum🤷‍♀️ hani sınava son dakika çalışır ardından aklında kaldığını zannedersin ama sınav kağıdı önüne geldiğinde ezberlediklerinin dışında şeyler yazarsınız ya he işte benimde o misal🙈 neyse bu biraz sanki alakasız oldu ee napim canım o dönemleri özledim🙈 neyseeee sizler ne yapacağınızı zaten biliyorsunuz bölümü beğenmek veee tabiki yorumlarınızı belirtmeeekkkk🌸 bir sonraki bölümde görüşmek üzereeee sizleri çok seviyoruummm🖤 kendinize çok iyi bakın veeee tabikisiiii MAFYA KARISI ile kalın🖤

 

 

 

Keyifli Okumalar🖤

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%