@sude_den_oykuler
|
Sanki saatler, dakikalar hatta saniyeler durmuş gibiydi.
Aynı gün içinde sadece 10 dakika arayla ameliyata aldılar benim canımı.
Canım acıyordu, benim canım içerde ölüm kalım savaşı verirken benim canım acıyordu, nefes alamıyordum.
"Allahım nolur sevdiğim adama bir şey olmasın. Nolur onu benden alma!"
Saatlerce duvara sinmiş bu cümleyi tekrarlıyordum.
Hayattaki en zor şey sevdiğini kaybetmekmiş bu hayatta...
Alperen elinde kahve ile yanıma geldi.
"Yenge sıcak bir şeyler iç!"
"Canım hiçbir şey istemiyor!"
"Yapma böyle bak hasta olacaksın!"
"Yiğit bu durumdayken iyi olmam mümkün değil!"
Ameliyathanenin kapısı açıldığında içerden hemşire çıktı.
Ayağa kalkıp yanına ilerledim.
"Hastanın neyi oluyorsunuz?"
"Eşiyim!"
"aRh+ (yazımından emin değilim sjsjsj) kan gerekiyor!"
"Benim kanım uyuşuyor!"
"Peki sizi şöyle alalım o zaman!"
Beni bir odaya götürdüler ve kan almaya başladılar.
Umarım sevdiğim adama güç olurdu. Bir an önce ayağa kalkması, gözlerime bakıp ela gözlüm demesi gerekiyordu.
Alperen elinde vişne suyu ve kek ile yanıma geldi.
"Yenge bunları al sende kansız kalma."
"Midem almıyor hiçbir şey!"
"Ama güzelim kendini de düşün biraz böyle olmaz ki!"
"İstemiyorum Çise. Yiğit o haldeyken ben bir şey istemiyorum. Ben sadece onu istiyorum."
Gözyaşlarım bir bir akmaya başlamıştı.
"Bizi yarım bırakmaz değil mi? Bizim daha hayallerimiz vardı. O hayallerimizi gerçekleştiremeden benden gidemez değil mi?"
Çise yanıma gelip beni kendine çekti. Hiç direnç göstermeden başımı Çise'nin omzuna yasladım.
"Eniştem güçlüdür. Sevdiği kadını bırakmaz!"
"Yeşim anneye verdiğimiz sözü tutacaktık daha. El ele olup bütün zorlukları birlikte aşacaktık. Çocuklarımızı birlikte büyüyecektik."
Gözyaşlarımın yerini hıçkırıklar almıştı. Kalbim daha kaç parçaya ayrılabilirdi ki...
•••
Kan verdikten sonra ameliyathanenin önüne gittik yine.
Yaklaşık 7 saattin sonunda doktor çıkmıştı.
İçimde anlamlandıramadığım bir korku vardı ve bu korku nefesimi kesecek kadar fazlaydı.
Duyacağım tek bir cümle benim nefesimi kesiyordu.
"Hepimize geçmiş olsun. Hasta güçlü çıktı. Kurşunu çıkardık tedbir amaçlı yoğum bakımda tutacağız daha sonra normal odaya alırız. Tekrardan geçmiş olsun."
Sevdiğim adam sözünü tutmuştu, beni, bizi bırakmamıştı.
Hayallerimizi yok saymamıştı bizi bitirmemişti.
İçimde solan çiçekler tekrardan canlanmıştı. Şuan haykırmak istiyordum sevdiğim adam yaşıyordu.
•••
Yoğum bakımın önünde sevdiğim adamın kendine gelmesini bekliyordum.
O hayran olduğum gözlerini görmek istiyordum, sesini duymak, nefesini hissetmek istiyordum.
"Alperen doktorla mı konuşsak hâlâ gözlerini açmadı. Ters giden bir durum mu var acaba?"
"Yenge az sakin mi olsan? Zor bir ameliyat geçirdi gelir kendine."
"Yanına gideyim belki varlığımı hisseder de iyi gelir."
"Yenge az sabır! Normal odaya alırken girersin."
"Dayanamıyorum napim!"
"Ayla Hanım isterseniz eşinizin yanına geçebilirsiniz."
Arkamı dönüp sesin sahibine baktım.
Bu kişi bana tanıdık geliyordu ama kimdi?
"Şey siz sima olarak bana yabancı gelmiyorsunuz ama tam olarak çıkaramadım da!"
"Demek çabuk unutulduk vay bee!"
"Tolga! Sen misin?"
"Ta kendisi!"
"İnanamıyorum sen doktor mu oldun?"
"Ne o beklemiyor muydun?"
"Hayır beklemiyordum açıkçası ortaokulda çok haylaz bir çocuktun."
"Nerden nereye. Seni burda göreceğimi hiç tahmin edemezdim."
"Bende!"
"Ee eşinin yanına girmeyecek misin?"
"Gireyim mi?"
Yine eskisi gibi gülüp kafasını sallamıştı.
Tolga benim ortaokul arkadaşımdı çok iyi anlaşırdık daha sonra her birimiz bir yere dağıldık ve öyle iletişimimiz kesilmişti.
Şimdi yıllar sonra tekrar karşı karşıyaydık.
Yoğum bakıma girebilmek için gereken kıyafetleri giydim ve içeri girdim.
Yatağın köşesine oturup elini tuttum.
"Sevgilim hadi aç gözlerini. Sen bu kadar yatmayı sevmezdin."
Sesim titriyordu. Ona bir şey olacak düşüncesi bile benim ölüp ölüp dirilmeme sebep olmuştu.
"Teşekkür ederim sevgilim. Bizi, hayallerimizi yarı yolda bırakmadığın için sana çok teşekkür ederim."
Elini öptüm. Elleri soğuktu.
"Sevgilim üşüyor musun? Hadi kalk evimize gidelim. Sana kendi ellerimle o sevdiğin çorbadan yapayım sıcacık yuvamıza gidelim."
Derin nefes alıp konuşmaya devam ettim.
"Sen çok güçlü bir adamsın, sen yıkılamazsın. Biz çok güçlüyüz. Her türlü zorlukla karşılaşabiliriz ama asla gücümüzü kaybetmeyeceğiz. Biz birlikte çocuklarımızı büyüyeceğiz birlikte yaşlanacağız."
Gözümden akan yaşa engel olamadım ve Yiğit'in elinin üstüne düştü.
"Uyan sevgilim, aç gözlerini. Aç ki hayallerim nefessiz kalmasın. Sen benim nefesimsin sakın beni sensiz, nefessiz bırakma!"
Ağlamalarım gid gide şiddetleniyordu.
Yiğit'in elinde hareketlilik olması ile sevinçten ne yapacağımı bilemedim.
Yavaş yavaş gözlerini açmaya başladığında hüzünden akan gözyaşlarım yerine mutluluğa bırakmıştı.
"Uyandın."
"U-uyandım g-güzelim."
Konuşmakta zorluk çekiyordu. Hâlâ ağrısı vardı ama belli etmemeye çalışıyordu.
"Ben doktoru çağırayım."
Tam kalkacağım esnada elimden tutup geri oturttu.
"A-ayla'm!"
"Söyle sevgilim!"
"Ben bir rüya g-gördüm."
"Ne gördün?"
"B-bizim ikiz bebeklerimiz o-olmuştu."
Yüzümde tebessüm oluşmuştu.
"S-senin kucağındalardı. B-ben size gelmeye çalıştıkça u-uzaklaşıyordum. S-sonra bir s-ses duydum. "Bizi sensiz b-bırakma!" diye. İşte b-ben o zaman size u-ulaşabildim."
Sevdiğim adam hissetmiş. Benim ona söylediklerimin hepsini baştan sona kadar hissetmiş.
"Beni sensiz bırakmadığın için sana teşekkür ederim sevgilim. Hayallerimi, beni nefessiz bırakmadığın için çok teşekkür ederim."
"B-ben canımı n-nasıl nefessiz bırakırım."
"Bunları sonra konuşalım olur mu? Şimdi doktoru çağırayım."
"T-tamam güzelim."
Yatağın başında olan kırmızı düğmeye bastım ardından bütün doktorlar koşa koşa içeri girdiler.
"Sizi dışarıya alalım."
"Uyandı."
Sesim fazlasıyla yüksek ve neşeli çıkmıştı. Doktorlar güler yüzle beni izliyorlardı.
"Gözünüz aydın şimdi sizi dışarı alalım."
Dışarı çıktığımda Alperen ve Çise'ye sarıldım.
Gözyaşlarımız yine akıyordu ama bu sefer mutluluktandı...
Umarım bundan sonra akacaksa gözyaşlarımız hep mutluluktan akardı.
•••
2 Gün Sonra;
"Hadi sevgilim kalk sana en sevdiğin çorbadan yaptım."
"Güzelim daha yeni yemek yedim."
"Olsun bunu da ye olmaz mı?"
"Seni hiç kırar mıyım?"
"Hanımcılık kazanacak diyorsun yaniiii!"
"Ayla şöyle şirin şirin konuşmayı bırak kendimi zor tutuyorum."
"Aaa kocam bey yaralı azgın çıktı."
"Güzelim!"
"Tamam bir şey demedim hadi sende iç şu çorbanı soğuyacak."
Yatakta doğrulmaya çalışıyordu ve bu oldukça acı veriyordu bunu yüz ifadesinden bile anlayabiliyordum.
Hafifçe doğrulaması için kolundan tutup destek oldum.
"Ağrın çok mu var?"
"Merak etme güzelim iyiyim!"
"Acı çekiyorsun ama!"
Elimden tepsiyi alıp komedinin üzerine koydu ve beni de kendine doğru çekti.
"Sen benim yanımda olduğun sürece hiçbir acıyı hissetmiyorum."
Aklına gelen şey ile gözleri doldu. Yeşim annenin acısı hâlâ ilk günkü gibiydi ama bunu birbirimize belli etmemeye çalışıyorduk.
"Sen benim karanlık dünyama ışık oldun sen benim yaralarıma ilaç oldun. İzin ver bende ışığın, ilacın olayım."
"İyiyim, gerçekten iyiyim."
"Gözlerin öyle söylemiyor ama!"
"Ne yapabilirsin ki? Ben sana bütün acımı bütün yükümü üzerine bıraksam sen dayanamazsın."
"Sevdiğim adam için dayanırım."
"Öyle değil güzelim. Öyle olmuyor."
"İçinde ne tutuyorsan anlat da bileyim."
"Bunları konuşmasak."
"Hayır konuşacağız. Ben az kalsın seni kaybediyordum. Kaç gündür gözlerimin önünde acı çekiyorsun."
"Bunlar bana az bile. Daha fazlasını hak ediyorum."
Yiğit'in göğsünden kalkıp yatağa oturdum.
Ne demek bundan fazlasını hak ediyorum?
Kolumdan tutup tekrar kendine çekti.
"Kızma güzelim."
"Ben senin neyinim?"
"O ne biçim bir soru şimdi?"
"Sana bir soru sordum Yiğit. Ben senin neyinim?"
"Tabiki karımsın."
"Ee o zaman neden benden bir şeyler saklıyorsun."
"Senden hiçbir şey saklamıyorum."
"Peki sen bilirsin!"
Tepsiyi alıp odadan çıkacağım esnada kolumdan tutup engel oldu.
"Annemin çektiği zorluklar ve şuan olduğu yer benim canımı yakıyor."
Sessizce yatağa oturup onu dinledim.
"Annem sana çektiği bütün zorlukları anlattı ama bana bir kere bile olsun bahsetmemişti. Bana hiçbir şeyi hissettimemişti. Ben o gün seninle beraber ilk defa duydum."
Derin nefes alıp tekrar konuşmaya devam etti.
"Çektiği onca acıya şuan o toprağın altında olmayı hak etmiyordu. Şuan ailesini yanında mutlu olmayı hak ediyordu."
"Onu hiç yalnız bırakmayalım. Hep yanında olalım."
"Ben bir daha yanına gidemem. Bunu ona yapamam."
"O ne demek?"
"Annem benim yüzümden bu durumda!"
"Yetmedi mi Yiğit? Kendini suçlu görmen yetmedi mi? O zaman bende suçluyum çünkü o silahı çıkartmana ben sebep oldum."
"Seninle bir ilgisi yok!"
"Seninle de bir ilgisi yok!"
"Ateşi ben ettim. Annem benim silahım ile can verdi."
"Sen böyle olacağını bilemezdin. Hiç kimse bilemezdi. Kendini daha fazla hırpalama!"
"Eğer şuan nefes alıyorsam senin için!"
"Benim için değil, bizim için, daha doğmamış çocuklarımız için, Yeşim anneye vermiş olduğumuz söz için..."
Sözümü tamamlayamadan Yiğit'in dudağı dudağıma kapandı.
Hasretle, özlemle öpüyordu.
İkimiz de nefes nefese ayrıldığımızda;
"Yiğit, b-ben senin g-gerçekten karın olmak istiyorum."
Kurduğum cümleye ben bile şaşırmıştım.
"Ayla'm sen benim zaten gerçekten karımsın."
"Y-yiğit!"
"Seni zorlayacak hiçbir şey yapmam."
"İstiyorum."
"Emin misin?"
"Evet!"
İlk defa korkmadan kendimi sevdiğim adamın dokunuşlarına bıraktım.
Gece bizim için oldukça uzun geçmişti.
Evet aşk bahçelerim bir bölümün sonuna daha geldik. Bu kitap bir türlü final olmuyor🙈 bir türlü final yazısına gitmiyor elim sjsjsj. Neyse bölüm hakkında yorumlarınızı merak ediyorum. Keyifli Okumalar🖤 |
0% |