@sude_den_oykuler
|
2 Ay Sonra;
"Evet küçük hanım sizi dinliyorum."
"Annem beni çok kışıtlıyo."
Ahahha ben bu kızı yerdim ama nasıl da tatliş tatliş konuşuyordu.
"Hım ne konuda kısıtlıyormuş ki?"
"Telefona bakmama ijin vermiyo."
"Bence annen en doğrusunu yapıyor küçük hanım."
"Seninle de tüstüm."
Yüzümde oluşan tebessüme engel olamadım.
Bir kez daha hastanede görev yaptığım için hiç pişman değildim.
"Ayla Hocam sizinle bu konuyu ayrıntılı konuşmak istiyorum."
"Tabiki Çiğdem Hanım şöyle oturun lütfen."
Küçük misafirimiz babası ile birlikte odadan çıkınca biz de rahat rahat annesi ile konuşabilmiştik.
Tabiki çocukların yanında da konuşmamız gerekiyor ama bazı konularda bireysel konuşmak daha avantajlı olabiliyor.
"Derin kaç yaşında."
"4 yaşında hocam ve inanılmaz derecede kafasına estiği gibi davranıyor. Anaokulundaki öğretmeni yönlendirdi."
"Aslında yaş olarak tam da bulunduğu evreyi yansıtıyor. 3 yaş benmerkezci dönemidir ve Derin bu dönemden tam anlamıyla çıkmış değil. Sizde çok fazla üstüne gitmeyin sürekli iletişim halinde olun."
"Nasıl davranmam gerekiyor?"
"Vermiş olduğu kararlara saygı duymanız bu durumda çok önemli. Örneğin okula giderken kendi kıyafetini kendi seçebilmeli bu sorumluluk çocuğa inanılmaz zevk verecek. Annem benim kararlarıma saygı duyuyor ve kendi seçimimi kendim yapabiliyorum düşüncesine kapılıp düzelme gözlemlenebilir."
"Başka neler yapmalıyım gerçekten zor durumdayım. İlk çocuk olunca tecrübe de yok."
"Endişenizi anlayabiliyorum. Endişelenecek bir durum yok ortada rahat olabilirsiniz. Her istediğini yapmamanızı öneririm. Reddedilmeyi de bilmeli ama reddederken ki üslup çok önemli. Örnek verecek olursam markete gittiğiniz de hemen oyuncak alma çabasına giriyorsa ve sizden oyuncak almanızı istiyorsa "seçimin çok güzel ama yeteri kadar oyuncağın var ve şuan bunu sana alamam." gibi cümleler kurarak reddetmeniz gerekir."
"Peki hocam ben sizinle sık sık iletişim halinde olsam?"
"Tabiki ne zaman isterseniz o zaman randevu alıp gelebilirsiniz."
"İlginiz için çok teşekkür ederim. Bu arada anne çocuk sağlığı hakkında bilgilendirme yapıyor musunuz?"
"Evet yapıyorum."
"Peki iyi günler dilerim hocam. Tekrardan saolun."
Bugün oldukça yoğun geçmişti. Mesai saatimin bitmesine 5 dakika kalmıştı.
Sistemi kapatıp hazırlanmaya başladım.
Yorgunluktan gözlerimi zor açık tutuyordum. Bugün üzerimde ekstra bir yorgunluk vardı.
Odadan çıkacağım esnada telefonum çaldı.
"Ayla Hanım merhabalar müsaitseniz acilen kuruma gelmeniz gerekiyor."
"Bir sorun mu var?"
"Bir bebek kapının önünde terk edilmiş."
"Durumu nasıl?"
"Hastaneye götürdüler Ayla Hanım bilgim yok."
Telefonu kapatıp Yiğit'i aradım.
"Yiğit müsait misin?"
"Evet güzelim."
"Acilen sosyal hizmet kurumuna gitmemiz gerekiyor."
"Noldu bir sorun mu var?"
Yolda ilerlerken bir yandan da olanları Yiğit'e anlatıyordum.
"Tamam bende şimdi geliyorum."
Kısa sürede kuruma geldiğimde içeri girdim.
"Ayla Hanım hoşgeldiniz."
"Hilal Hanım durum nedir?"
"Ayla Hanım bebek ağlama sesi duyduk biz de ilk kayıt yaptırılan bebeklerden geliyor zannettik sonradan fark ettik ki dışarıdan geliyormuş."
"Bebeğin yanında kim var şuan?"
"Kimse yok."
"Ne demek kimse yok! O bebek bu kurumun önüne bırakıldı ve siz o bebekle ilgilenmediniz mi? Ne diye biz burda sizi tutuyoruz o zaman!"
"Güzelim noluyor?"
"Yiğit çalışanlar oldukça ilgisizler gereken uyarıları sen yapar mısın lütfen!"
Delirmemek elde değildi. El kadar bebek bizim kurumumuzun önüne bırakılıyor ve bizimkiler sahip çıkmıyor.
Böyle bir şey söz konusu olabilir mi? Bizim bu kurumu açmamızın sebebi her türlü yardıma muhtaç çocuklara destek olmak.
Odama geçip yeni gelen kayıtlara baktım. Kayıtlarda herhangi anormal durum yoktu.
Aklıma gelen ilk isimle telefonu elime aldım.
"Tolga merhaba nasılsın?"
"İyiyim Ayla sen nasılsın?"
"Teşekkür ederim. Şimdi sana bir şey anlatacağım."
"Dinliyorum."
"Bizim kuruma bir bebek bırakmışlar ve o bebek şuan hastanede ama hangi hastanede bilmiyoruz. Senden ricam araştırabilir misin?"
"Tabiki araştırırım ismi ne bebeğin?"
"Bebek hakkında elimizde hiçbir bilgi yok!"
"Peki cinsiyeti."
"Bir saniye bekleteceğim."
Kamera kayıtlarını açıp izledim.
"Üstünde pembe bir örtü var. Bir de not gibi bir şey gözüküyor."
"Tamam ben şimdi hallediyorum. Haber veririm sana."
"Tamam Tolga çok teşekkür ederim."
"Ne demek her zaman."
Telefonu kapatıp masaya bıraktım. Başımı ellerimin arasına aldım.
Başım çatlayacak gibiydi.
"Ela gözlüm iyi misin?"
"İyiyim."
"Rengin solmuş eve gitmemizi ister misin?"
"Bebekten haber gelene kadar gidemem."
"Nasıl istersen."
Telefonum çaldığında hızla cevapladım.
Bu arada Yiğit'in bakışları da gözümden kaçmadı.
"Bulabildin mi?"
"Evet bebeğin adı Sevgi. Bir haftalık daha yeni doğmuş. Bebeği benim çalıştığım hastaneye sevk ediyorlar. Orada buluşalım."
"Tamam bizde geliyoruz hemen."
Ayağa kalkıp Yiğit'in yanına gittim.
"Hastaneye gitmemiz gerekiyor."
"Tolga kim?"
"Yiğit şimdi sırası değil. Bebeğin adı Sevgi daha bir haftalık yeni doğmuş. Acilen gitmemiz gerekiyor. Benim çalıştığım hastaneye getiriyorlar."
Yiğit daha fazla ısrar etmeden kurumdan çıkmıştık.
Yol boyunca kafamdaki sorulardan bir türlü kurtulamıyordum.
Sonunda hastaneye vardığımız da Tolga bizi kapıda karşılamıştı.
"Bebek nerde?"
"Muayene odasında."
Odaya doğru ilerleyip içeri girdim.
"Sizi dışarı alabilir miyiz lütfen?"
"Çocuk Gelişimi Uzmanı Ayla Karahanlı ben. Durumu yakından takip etmek istiyorum."
"Pardon Ayla Hanım."
"Durumunu öğrenebilir miyim?"
"Daha bir haftalık ve günlerce aç kalmış. Yoğum bakımına almamız gerekiyor."
"Neyden şüpheleniyorsunuz?"
"Erken doğum olmuş olabilir nefes alış verişi düzensiz. Bir süre yoğum bakımda kalması daha iyi."
Tam odadan çıkacağım esnada ince ağlama sesi duyuldu.
Sesin geldiği yöne doğru döndüğümde kalbim kanadı kırık kelebekler ile dolmuştu.
Çok güzel bir bebekti. Kumral saçları o masum yüzü...
Neden bütün günahı o minicik masum bebekler çekiyordu? Neden onca yükü o minicik bedene yüklüyorlardı.
Bebeğin yanına doğru ilerlediğimde ellerini okşadım.
"Hayat sana da ilk golünü attı ama bu son olacak. Seni asla bırakmayacağım."
Bu bebeği asla bırakmazdım, bırakamazdım...
Tam odadan çıkacağım esnada;
"Ayla Hanım bebeğin üstünde bu not çıktı belki görmek istersiniz."
Notu elime alıp odadan çıktım.
"Ayla durum ne?"
"Yoğum bakıma alacaklar. Yiğit çok küçük. Tıpkı oğlum gibiydi."
Eskileri hatırlamam ile gözlerim dolmaya başlamıştı.
Yiğit de benden farksız değildi. İçimizde bitek bu duruma Tolga şaşırmıştı.
"Senin bir de oğlun mu var?"
"Vardı. Ama o bizi bıraktı."
"Anlamadım?"
"Sanane?"
Yiğit'in elinden tutup sakinleştirmeye çalıştım.
"Sakin olun sadece sorun sordum."
"Sanane ulan sanane? Seni ne ilgilendirir? İşine bak sen!"
"Onu kaybettik Tolga. Daha bir hastalıktı daha kokusunu doya doya içime çekememişken öldü. Hem de ilk defa karnını doyurmak için kucağıma aldığım zaman kollarımın arasında öldü."
"B-ben çok üzgünüm Ayla. Özür dilerim tekrar hatırlatmak istemezdim."
"Senlik bir durum değil."
"Hadi güzelim gidelim."
Hastaneden çıkıp arabaya bindik. Cebimdeki notu çıkarıp okumaya başladım.
"Seni hiç istemedim. Kazayla hamile kaldım bir nebze olsun erkek olsaydın sana sahip çıkardım ama kız çıktın. Senden o kadar çok nefret ettim ki öldürmeyi bile düşündüm. Hatta denedim de biliyor musun? Hem karnımdayken, hem de doğduktan sonra. O kadar yüke, o kadar darbeye o kadar haplara rağmen hâlâ bırakmadın peşimi ve doğdun. Çek şimdi cenemesini."
Nasıl bir yaratıklarla aynı dünyada yaşıyorduk biz böyle?
Nefret kelimesi ne demek? Daha minicik el kadar bebek ne yapmış olabilir de bu kadar ağır bir kelimeyi onun omuzlarına bıraktın?
Erkek olsaymış böyle yapmazmış nasıl kirli bir zihniyettir bu?
Ve bunu söyleyen de bir kadın!
Hiç mi içi acımadı hiç mi vicdanı sızlamadı.
El kadar bebeği öldürmeye çalışmak da ne demek ya?
İnsanlar bebek sahibi olabilmek için yapmadıkları şey kalmıyor. Bebek sahibi olanlar da terk ediyor, ölüme sürüklüyor ve bunu yapanlara hiçbir ceza verilmiyor! Sessiz kalınıyor!
Nerede adalet? Nerede bahsettiğiniz insanlık?
Adaletten, insanlıktan anlayışınız buysa yazık hem de çok yazık.
Bu şekilde pis, kirli zihniyetli insanlarla aynı dünyada yaşadığım için kendimden utanıyorum artık.
Bir insan bunu yapamaz, bir insan böyle canice davranamaz.
Bir can daha yanmayacak! Susmayacağız!
El ele birlik olup aramızda olmayan miniklerin sesi olacağız.
Belki şuan bu dünyada değiller ama illaki bizim sesimizi duyacaklar ve işte o zaman, o zaman yattıkları yerde rahat uyuyacaklar!
Maalesef aylarca haberlerde ve bir çok sosyal medyada karşılaştığımız bir durum bebek ve çocuk cinayetleri. Bende kitabımda yer vermek istedim. Söylenecek, kaleme alınacak çok şey var ama maalesef ki elimiz, dilimiz varmıyor. Bu dünyada gerçekten bir kadın olmak çok zor. Hele ki pis kirli zihniyetlerle aynı ortamda olmak daha bir zor. Umarım bir an önce gereken yasa gelir ve elini kolunu sallayan bir kadına, bir bebeğe ve bir çocuğa zarar veremez. Aramızdan ayrılan miniklerimizde hep kalbimizin en özel yerinde kalacak. Allah sonumuzu hayır etsin.
|
0% |