@sude_den_oykuler
|
"Hadi içeri girelim. Yeşim de Ayla kızımız ile tanışmak için oldukça sabırsızlanıyor."
İstemeye istemeye de olsa içeri girmiştim.
Ve bir kere daha anlamış oldum ki bunlar gerçekten ruh hastasıydılar.
Sanki beni zorla burada tutmuyorlarmış gibi sanki benim rızam varmış gibi davranıyorlardı.
İçeri girmemiz ile oldukça alımlı 50'li yaşlarda bir bayan bana doğru bir adım attı ve oldukça samimi bir şekilde elini uzattı.
"Ben Yiğit'in annesi Yeşim. Burası artık senin de evin sayılır kızım. Evine hoşgeldin."
İlk defa Karahanlı üyelerinden birini sevmiştim. Gerçek anlamda sevmiş hatta benimsemiştim.
Çok sıcak kanlı birisiydi tıpkı annem gibi...
Hepimiz koltuklara geçip oturmuştuk. Görevliler kahveleri getirdiği an asıl meseleye dönmüşlerdi.
"Eğer sizin için de bir problem yoksa hemen yarın çocukların nikahını kıyalım daha sonra söz, nişan, kına, düğün bunları yaparız. Sizin içinde uygunsa Hasan Bey."
Kimse neden bizim fikrimizi sormuyordu?
Ayrıca yangından mal mı kaçırıyorlardı? Ne bu acele?
"Benim için uygundur Olcay Bey."
"Süper o zaman Yiğit oğlum ver kağıtları imzalayalım."
Kağıtları babam olacak adama verdiklerinde hiç gözünü bile kırpmadan imzalamıştı.
Son olarak Olcay Karahanlı da imzasını atmıştı ve ben artık çıkmazın içine girmiştim.
Resmen satılmıştım hem de ortaklık uğruna ölesiye nefret ettiğim adama satılmıştım.
Gözünü bile kırpmadan imzaları atmışlardı.
O imzalar belki onlar için yeniden doğuş olacaktı. Ama benim için yok oluş olacaktı bundan adım kadar emindim.
Ben yıllardır mücadele ediyorum ama bu sefer bu mücadelemi daha farklı ve daha güçlü bir şekilde göstermem gerekiyordu.
Çünkü ben bir insanla değil ben bir duvar ile evlendiriliyordum.
Son tartışmamızdan sonra hepten anlamıştım ki Yiğit Karahanlı sadece kendini düşünen bencilin tekiydi.
Annem, annem olsaydı şuan bu durumda olur muydum diye düşünmeden edemedim.
Bilmiyordum belki de şuan bu durumda olmayabilirdim.
Ben yıllardır anneme ve babama olan nefretim ile büyüdüm ve buralara geldim.
Çünkü annemin beni sevmediğini düşünürdüm.
Bu düşüncemin sebebi ise yine Hasan Çevikti.
Ama konu bambaşkaymış bugün asıl konuyu en acı şekilde öğrenmiştim.
Hatta yaklaşık 1 saat önce Hasan Çevik tarafından annemin öldürüldüğünü öğrenmiştim.
Evet şuan oldukça sakin duruyordum çünkü ben annemin acısını bile yaşayamadan satılmıştım, tehdit edilmiştim.
1 SAAT ÖNCE;
"Eğer sonunun annen gibi olmasını istemiyorsan dediğimi harfi harfine yapacaksın."
Ne saçmalıyordu? Anneme ne olmuştu?
"Sen ne saçmalıyorsun?"
"Ahh kıyamam sen annenin hâlâ yaşadığını mı düşünüyorsun? O hâlde gerçekleri öğrenme zamanın gelmiş. Anneni öldürdüm. Evet doğru duydun anneni ben öldürdüm ve hiç kimsenin bilmediği bir yere gömdüm."
İnanmıyordum, karşıma geçmiş anneni öldürdüm diyordu ama ben buna inanmıyordum.
Benim annem ölmemiştir, yaşıyordur. Yine her zamanki yalanlarından biridir bu da.
"Yalan söylüyorsun. Yine her zaman ki yalanlarından biri bu da dimi?"
"Biliyordum inanmayacağını o hâlde sana ispatımı göstereyim."
Telefonunu açıp annemin kanlar içinde öylece yattığı fotoğrafını gösterdi.
Ve ilk defa hiçbir şey umrumda olmadan omuzlarım sarsılarak ağlamaya başladım.
"Sen nasıl bu kadar cani olabiliyorsun aklım almıyor. Ya annem sana ne yapmış olabilir ki bunu ona reva gördün?"
"Kimse bana karşı gelmemesi gerektiğini öğrenmeli. Yoksa sonu böyle olur."
Ne yani annem karşı geldi diye mi öldürmüştü?
"Annen bana karşı geldi diye cezasını çekti."
"Neye karşı gelmiş olabilir? Neye karşı gelmiş olabilir ki sonucu bu oldu ya sen nasıl bir şeysin böyle aklım almıyor."
"Annen seni destekleyecekti. İstanbul'a geldiğin gün annen de bavulunu hazırlamıştı ve ilk uçağa binip yanına gelecekti. Ve ben de senden ölesiye nefret ettiğim için yanına gelmesini istemedim. Bana karşı çıkınca da hiç bir dakika bile düşünmeden öldürdüm onu. Kendi ellerimle acı çektire çektire öldürdüm."
Şuan bu duyduklarımın rüya olması için nelerimi vermezdim.
Ben yıllardır annem benden nefret ediyor diye düşünürken meğersem benim için canını feda etmiş.
Ben bu acıyla nasıl yaşayacağım? Ben bu yükü nasıl kaldıracağım?
"Nerde? Annemin mezarı nerede?"
Hıçkırıklarımın arasından zorla sorabilimiştim.
"Eğer sorduğun sorunun cevabını almak istiyorsan bugünkü olacaklara sesini çıkarmadan kabul edeceksin ve bende sana yerini söyleyeceğim. Eğer olur da ters bir hareketini göreyim bak bakalım o zaman annenin mezarının yerini öğrenebiliyor musun?"
Yıllar sonra ilk defa kendimi bu kadar çaresiz bu kadar güçsüz hissediyordum.
ŞİMDİKİ ZAMAN;
Düşüncelerime o kadar dalmıştım ki etrafımdaki seslerden çok uzaktım.
"Ayla kızım bir sorun mu var?"
Yeşim Hanım'ın sorusu ile kendime geldiğimde ellerim istemsizce yanaklarıma gitti ve ıslaklığı hissettim ve o zaman ağladığımı fark ettim.
"Benim hayatım başlı başına sorun. Daha fazla ne olabilir ki?"
Hızla oturduğum yerden kalkıp bahçeye doğru ilerledim ve arkamda bir hareketlilik hissettim.
Umursamadan bahçeye çıkıp derin derin nefes aldım.
Artık aldığım nefes bile ciğerlerime ulaşmakta zorluk çekiyordu.
"Neden ağladın?"
Arkamı döndüğümde Yiğit Karahanlı'yı görmüştüm.
"Neden kabul ettin?"
Sorduğu soruyu umursamadan kendi sorumu yöneltmiştim.
"Neden yanmamıza izin verdin neden yaptın bunu?"
"Bunun açıklamasını sana yapmayacağım."
"Ne demek bunun açıklamasını sana yapmayacağım? Eğer bu oyunun içinde bende varsam hele ki bu oyunda başrolsem tabiki de bana açıklama yapmak zorundasın."
"Bilmen gerekenleri fazlasıyla bildiğini düşünüyorum. Bu kadar bilgi şuan senin için fazla bile."
"Ne olacak peki şimdi?"
"Evleneceğiz."
"Bu kadar mı yani? Bu kadar basit mi?"
"Ne olmasını bekliyordun?"
"Ya daha dün karşıma çıkmadın mı sen? Ben senden ölesiye nefret ederken ne evliliğinden bahsediyorsun?"
"Duygularımızın karşılıklı olmasına sevindim."
"Bu mu yani? Onca söylediğim şeyler arasında sadece bu cümle mi?"
"Öyle fazlasına gerek yok!"
"Hayır var! Fazlasına gerek var ve sen şimdi şuan bana açıklama yapacaksın Yiğit Karahanlı."
"Şansını fazla zorlama Ayla. Bak ben sakin bir adam değilimdir hele ki sabrım hiç yoktur. Ayağını denk al!"
"Hahaha çok korktum şuan korkudan tir tir titriyorum. Bana baksana sen? Gözümün içine bak! Oradan bakılınca korkak birisine mi benziyorum?"
"Ayla yeter, yeter bugün fazlasıyla haddini aştın."
"Bitir!"
"Anlamadım?"
"Ortaklığı hemen şuan bitir!"
"Sen benimle dalga mı geçiyorsun? Senin lafına göre mi hareket edeceğim."
"Ben kime ne diyorsam zaten. Sende onlar gibisin. Erkek milleti değil mi hepiniz aynı boksunuz. Hepiniz yerin dibine girin."
Son söylediğim cümle ile dudaklarımda baskı hissettim ve o an gözlerim kendiliğinden kapandı.
Olayın idrakına yeni yeni vararken aniden gözümü açıp bir adım geriye gittim ve ardından Yiğit Karahanlı'ya oldukça sert bir tokat attım.
"Sınırı aştın Yiğit Karahanlı! Bir daha bana asla dokunmayacaksın. Benim iznim olmadan yanımda dahi olmayacaksın. Bu konuda hiç olmadığım kadar ciddiyim."
Evettt canımlarrr bir bölümün daha sonuna geldik🖤 sondaki Yiğit Karahanlı'nın atağı hakkında ne düşünüyorsunuz yorumlara yazın🖤 oylamalarınızı bekliyorum🖤 bir sonraki bölümde görüşmek üzereeee sizleri çok seviyor ve kocaman öpüyorum🖤
Keyifli Okumalar🖤
Instagram Hesabım: @sude_den_oykuler |
0% |