@sude_den_oykuler
|
Yaptığı hareket ile kan beynime sıçradı. Kendini ne zannediyordu?
Hızla arkama bile bakmadan yanından ayrılıp içeri geçtim.
Artık bu evde bir dakika bile durmak istemiyordum.
Sırf Yeşim Hanım'a olan saygımdan dolayı vedalaşıp evden çıktığım an kolumda bir el hissettim.
Arkama döndüğümde yine Yiğit Karahanlı ile karşılamıştım.
"Nereye?"
"Sanane?"
Ne güzel ama dimi? Yarın kendisi kocam olacak ama biz hâlâ birbirimize tahamül edemiyoruz.
"Benimle düzgün konuş Ayla!"
"Senin bu bitmek bilmeyen egon nedir ya? Egonu az kenara mı alsan diyorum!"
"Seninle şuan tartışamam. Her nereye gidiyorsan gitmiyorsun!"
Hahaha ne kadar da saçma bir cümle!
"Hayırdır şimdide beni bir kafese mi koyup kilitleyeceksiniz! İmzaladığınız sözleşmede bu da mı yer alıyordu yoksa?"
Sinirle arkasına dönüp duvara yumruk attı. Açıkçası bu hareketi ile afallamıştım.
"Yeter lan! Sabrım kalmadı benim Ayla! Ben sakin olmaya çalıştıkça sen daha da üstüme geliyorsun. Ayağını denk al! Hiç istemediğim şeyleri yaptırma bana!"
Şuan gerçekten fazlasıyla sinirlenmişti.
"Ben senin bildiğin kızlardan değilim Yiğit Karahanlı bunu o beynine soksan iyi edersin."
Susmak yerine üzerine gitmeyi tercih ettim. Susmayacaktım, çünkü susarsam insanı aptal yerine koyardı.
"Tamam yeter bu kadar! Benimle geliyorsun."
"Nereye?"
"Yarın evleneceğiz biliyorsun değil mi?"
Bir kez daha acı gerçek ile karşı karşıya kalmıştım.
"Evlenmemize bu kadar hevesli olduğunu düşünmüyordum."
"İtibarım zedelenmemesi adına bugün gelinlik bakacağız sana!"
Yok ya? Yiğit Bey'imizin itibarı zedelenmesin diye istemediğim evlilik için gelinlik mi giyecektim.
"Başlarım sana da olmayan itibarına da! Ben gelinlik falan giymiyorum. Çok istiyorsan git kendine seç giy!"
Evet biliyorum şuan kurduğum cümle fazlasıyla saçma olmuştu.
"Saçmaladığının farkında mısın?"
"Tamam o zaman, git kendine başka bir kız bul o zaman. Gelinlik giymek için can atan, saçmalamayan bir kız bul! Bu fikrimi daha çok beğendin sanki."
Ve işte yine beni sinire uğratan o davranış.
Bu sefer olayın idrakına hemen vararak kendimi geriye çektim.
Beni her zaman bu şekilde susturacaktı anlaşılan!
"Sen galiba beni bir taraflarına pek takmadın. Ayağını denk al Yiğit Karahanlı. Sana sadece bunu söylüyorum ve gelinlikçiye de gelmiyorum. Her şeyi senin istediğine göre yapamam. Artık kendini bir şey sanmaktan vazgeç. Senin bu hareketlerin bana sökmez."
O lanet olası evden çıktıktan sonra Çise'yi aradım.
Şuan ona o kadar ihtiyacım vardı ki...
"Aşkım naber nasılsın fıstığım."
Çise'nin sesini duymam ile gözyaşları gözlerime hücum etmişti.
Ne kadar güçlü durmaya çalışsam da bir yerden sonra olmuyordu.
"Çise..."
Ağlamalarımın arasında zar zor kurabilmiştim cümlemi.
"Ayla noldu bebeğim? Neredesin sen? Söyle geleyim yanına."
"Çise ben çok kötüyüm. Ben ne yapacağımı bilmiyorum. Ben iyice çıkmaza sürüklendim."
"Tamam güzelim sen sakin ol söyle yerini geleyim yanına o zaman konuşalım."
"Senin evine yaklaştım sayılır. Bugün sende kalsam olur mu?"
"O nasıl laf? Tabikii de istediğin her zaman kalabilirsin."
"İyi varsın Çise."
"Sende güzelim."
İyiki Çise vardı. İyiki sığınacağım bir limanım vardı.
Artık o kadar kendimi yorgun hissediyordum ki sahile gidip biraz oturdum.
Ayaklarım artık bedenimi taşımıyordu.
Dakikalarca, saatlerce hatta günlerce bu şekilde oturup kıyıya vurulan dalga seslerini dinleyebilirdim.
Kaç dakika bu şekilde oturdum bilmiyorum ama tam kalkacağım sırada yanıma takım elbiseli bir adam geldi ve hiç bir şey demeden oturdu.
Soru sorar gözlerle adama baktığımda o da bana bakıyordu.
"Pardon siz kimsiniz?"
"Ben Alperen Yılmaz."
Şimdi hatırlamıştım bu adam Yiğit'in adamıydı.
Hızla ayağa kalkıp gideceğim esnada;
"Ayla Hanım endişelenmenize gerek yok. Sadece sizinle biraz konuşmak istiyorum."
"Ben istemiyorum ama."
"Dediği kadar varmışsınız."
"Anlamadım?"
"Önemli bir şey değil Ayla Hanım. Siz lütfen şöyle otup dinler misiniz beni?"
"Peki dinliyorum. Bakalım siz de ne saçmalayacaksınız çok merak ediyorum açıkçası."
"Ayla Hanım olanları duydum açıkçası sizin adınıza üzüldüm."
Ne yani bana acıdığını belirtmek için mi buralara gelmişti.
"Bakın Alperen Bey amacınız ne bilmiyorum ama bana üzülmenize gerek yok. Çünkü ben bu hayatta çok fazla sorun ile karşılaştım ve mücadele etmek zorunda kaldım."
Derin bir nefes alıp tekrardan konuşmaya başladım.
"Karşılaştığım onca sorun karşında şuan ki sorun benim için bir hiç."
"Güçlüsünüz hem de fazlasıyla. O hâlde bakalım hanginizin ateşi birbirinizi yakacak."
"Güçlü olmak zorundayım. Ve gerekirse bu masalda yanan ben olurum ama yine de küllerimden doğmasını bilirim. Size iyi günler."
Sadece, sadece 5 dakika sessiz sakin oturmak istemiştim ama şu olanlara bakın?
Dışarıda daha fazla oyalanmadan Çise'ye gitmiştim.
Saatlerce oturup derdimi anlattım. Annemin durumunu anlatınca pek de sakin kalmayıp saatlerce ağlamıştım.
Ben ağladım Çise ağladı ve ben bir kez daha şükrettim ki şuan yanımda Çise vardı.
☆☆☆
Üzerimdeki yükleri az da olsa hafiflettikten sonra Çise benim için bir oda hazırladı ve orada şuan oturmuş boş boş duvar ile bakışıyordum.
Duvar ile bakışmamı bölen bildirim sesiydi.
Telefonumu alıp baktığımda yabancı numaraydı.
Mesajlar kısmına girdim ve mesajı okudum.
"Yarın saat 12.00 da nikahımız olacak. Saat 08.00 da hazır ol gelip alacağım seni. Her şeyin tamam saat 09.30 da kuaför randavun var."
Ciddiydiler. Ciddi ciddi beni ateşe atıyorlardı.
Sinirle cevap yazmaya başladım.
"Kuaför falan istemiyorum ayrıca saat 08.00 da gelmene gerek yok. Saat 11.00 da hazır olurum."
Ve görüldü...
O görüldü senin bir taraflarına girsin Yiğit Karahanlı.
Evettt aşk bahçelerim bir bölümün daha sonuna geldik🖤 yorumlarınız benim için çok değerli🖤 yıldızı parlatmayı unutmayın🖤 bölüm hakkında görüşlerinizi belirtin🖤 sizleri çok seviyor veeee kocamannn öpüyorum🖤
Keyifli Okumalar🖤
Instagram Hesabım: @sude_den_oykuler |
0% |