Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2. Bölüm "Yüzleşme"

@sudecinar

Herkesin hayatında bir dönüm noktası vardır. Hayat o dönüm noktasından sonra o kadar çok değişir ki, gidişata ayak uydurmakta zorlanırız. Tam olarak böyle durumlarda yapmamız gereken tek şey, olduğu gibi devam etmek. Yoksa kendi hayatımız bile, başka bir yabancının hayatıymış gibi gelebilir. Hayat bizi değişmeye zorlar, değişmezsek kimliğimizi sorgulatır ve hepimiz birer sahte insanlara dönüşürüz. Yapmamız gerekenden çıkıp, yapmak istediklerimizi yaparsak ta düzeni bozarız. Bizde öyle yapalım, düzeni bozalım.

 

Yorgunlukla gözlerimi araladım. Neredeyim ben? Kapkaranlık bir odanın içerisindeydim. Bileklerimdeki acıdan oturduğum sandalyeye bağlı olduğumu anlamam uzun sürmedi.

Ellerim, ve ayaklarım sandalyeye sertçe bağlanmıştı ve İpler fazlasıyla canımı acıtıyordu. Ağzım bağlı değildi fakat bağırmak içimden gelmiyordu. Kim yada kimler tarafından kaçırıldıysam bir an önce ölmek istiyordum. Aylarca beklediğim bu durum sonunda başıma gelmişti ve ben şaşırmamıştım bile.

Gözlerim karanlığa alıştığında, etrafı incelemeye çalıştım. Görebildiğim kadarıyla odada ben harici bir koltuk ve kitaplık vardı. Hemen önümde kapı, tahminimce tam arkamda pencere kalıyordu çünkü sokak lambasının loş ışığı duvara vuruyordu, fakat bakamıyordum çünkü ellerim ve ayaklarım yetmemiş, gövdemi de sandalyeye bağlamışlardı ve zerre hareket edemiyordum.

Acaba sandalyeyle birlikte ayağa kalkıp kapıyı açabilir miydim? Yada daha mantıklısı camdan atlayayım daha iyi. Kapıyı açıp ne diyecektim? 'Merhaba ben esiriniz, ama hiç rahatınızı bozmayın ben kapıyı açıp çıkıcam falan mı? Neyse saçmalamayı bir kenara bırakıp çözüm bulsam gerçekten iyi olacak gibi görünüyor.

Daha fazla ipucu bulabilmek için etrafa biraz daha bakınmaya çalıştım. Tahminimce burası çalışma odası gibi bir şeydi, aktif olarak yaşanan bir ev hissiyatı veriyordu ve sanırım öyleydi. Ben daha çok depo tarzı bir yerde esir tutulacağımı düşünürken, bir evde esir olmak garipti. Sonuç olarak ben düşmanımı esir tutmak için evime getirmezdim.

Kapının ardından bir hareketlenme duyduğumda düşüncelerimi toparladım ve gayet sakinmiş gibi bir yüz ifadesi takındım. Aslında, sanırım gerçekten sakindim. kapının ardındaki kişinin anahtarla kilidi açmaya çalıştığını duyduğumda içimde bir korku hissettim. Tamam sanırım kendimi kandırıyormuşum, korkuyormuşum.

Kapı yavaşça aralandığında, Odaya sırasıyla dört kişinin girdiğini gördüm. Yüzlerini seçemiyordum. içlerinden biri ışığı açtığında, gözlerimi ışığa alıştırmak için gözlerimi kapatıp birkaç saniye bekledim. Gözlerimi açtığımda, kafamı kaldırıp sırasıyla yüzlerine baktım. Üçü erkek biri kızdı. Hepsi sırayla karşımda duruyordu ve fazlasıyla ciddi bir yüz ifadesiyle direkt gözlerimin içine bakıyorlardı.

Kız olan üzerime doğru hafiften eğildi ve tiksintiyle yüzümü inceledi. Bu çok can sıkıcıydı. Kızın, kızıl renkte, uzun kahküllü saçları ve koyu renkte gözleri vardı. Öyle ki, ışıkta bile göz bebeğini seçemediğim kadar koyu görünüyordu. Masum bir tipi yoktu, bence tamamen psikopata benziyordu.

Daha fazla dayanamayıp sessizliği bozarak konuya girdim.

"Benden ne istiyorsunuz"

kız cevap verdi. "Babanın yerini"

Sinirle gözlerimi devirdim.O adamı bende istiyordum. Sakat edene kadar dövüp yüzüne tükürmek istiyordum ama ben bile yerini bilmiyordum. Sakin bir şekilde cevap verdim;

"Nerede olduğunu bilmiyorum"

kız yüzüme tükürürcesine konuştu; "Siktir ordan, kızı değil misin, ne demek bilmiyorum"

işaret parmağını yüzüme doğru sallayarak, tehdit edercesine konuşmaya devam etti.

"Bana bak, babanın ölüsünü sen söylesen de söylemesende zaten getirip önüne atıcam. O orospu çocuğunun yerini şimdiden söyle ki, ne sen acı çek nede biz uğraşalım."

Bilsem zaten gidip önce ben öldürecektim ama bunlara da bunu nasıl anlatabilirdim ki. Adamlardan biri kızın omuzuna, sakinleştirmek istercesine elini koydu fakat kız onun elini sertçe ittirdi.

"Dokunma bana Mehmet! Şerefsizin kızını kaçırıyoruz, Bu orospu gelmiş bana bilmiyorum diyor!"

Kız cebinden küçük bir bıçak çıkartıp boğazıma dayadı. Anlamadığım bir şekilde gözleri dolmuştu. Kızın gözlerinde acıyı görüyordum. Babam bu insanlara ne yaşattıysa kesinlikle bedelini ödemeliydi.

Başka bir adam arkadan kızın omuzundan tuttu ve geri çekmeye çalıştı fakat fayda etmedi. Kız doğrudan gözlerimin içine bakarak konuşmaya devam etti;

"Seni, babanı ve sizin soyunuzdan olan herkesi öldürücem. Yeminim olsun hiçbirinizi yaşatmayacağım"

Boğazıma dayalı bıçağı, hafiften bastırarak boğazıma sürttü. Acıyla gözlerimi kapattım.

Adamlardan biri bağırarak kızı omuzundan sertçe geriye doğru çekti.

"Gizem kendine gel!"

Adının gizem olduğunu öğrendiğim kız, kapıyı açarak hızlıca odadan çıktı. Gizemi tutan adam, adının Mehmet olduğunu öğrendiğim adama kafasıyla peşinden git işareti yaptı ve adam odadan çıktı.

"Sende çık dışarı"

Diyerek odada kalan son adamıda dışarı yolladı ve ardından kapıyı kilitledi. Ciddiliğini hiç bozmadan yanımdan geçti ve arkadan çekmeceleri karıştırdığını duydum. Sessizliğimi hiç bozmadan boğazımdaki acıyla yüzleşmeye çalıştım. Bıçağı yalnızca sürtmüştü fakat fazlasıyla acıyordu. Acıyla yutkunduğumda acının katlanmasına sebep oldum ve bu nedenle gözümden bir damla yaş düştü.

Adam tekrardan önüme geldiğinde, elinde gazlı bez, pamuk ve batikon olduğunu fark ettim. Sessizliğini ve ciddiliğini hiç bozmadan, birkaç parça pamuk kopartıp, üzerine batikon döktü. Onun söylemesini beklemeden kafamı kaldırdım ve yaraya pansuman yapmasına izin verdim. Pamuğu yaranın üzerine bastırmasıyla, gözlerimden birkaç damla yaş düştü. Bunu fark etmiş olacak ki yaranın üzerinde bir serinlik hissettiğimde, üflediğini anlamam uzun sürmedi. Pamuğu bırakıp, gazlı bezin üzerine batikon döktü ve kestiği birkaç parça bantla yaranın üzerine yapıştırdı. İşi bittiğinde malzemeleri toparlayıp eline aldı ve yanımdan geçip, arkada yine bir çekmeceyi açıp kapattığını duydum.

Tekrardan önüme geldiğinde elindeki sandalyeyi tam karşıma koydu ve oturdu. Ellerini önünde birleştirdi ve ciddilikle doğrudan gözlerimin içine baktı.

"Kaba kuvvet sevmem, nazik bir dille soracağım. Baban nerede?"

Boğazımdaki acıyla, zorlanarak konuştum;

"Bilmiyorum"

"Yalan söylüyorsun"

"Söylemiyorum"

Derin bir iç çekti, sakin kalmaya çalışıyordu.

"Kanıtla o zaman"

Şaşkınlıkla sordum;

"Neyi?"

"Gerçekten bilmediğini"

Gerçekten bilmediğimi kanıtlamamı istiyordu ama bunu nasıl yapacağıma dair hiç bir fikrim yoktu. Biraz düşündükten sonra babamın mektubu aklıma geldi ve umutla sordum;

"Çantam burada mı?"

Etrafa göz gezdirdi ve ayağa kalkıp, yanımda duran koltuğun ucundan çantamı aldı.

"Evet burada"

"İçinde siyah bir ajanda olacak"

Ona mektubu gösterecektim. Gerçekten bilmediğimin bir kanıtı olabilirdi. Elini çantanın içerisinde biraz gezdirdikten sonra siyah defteri içinden çıkardı ve çantayı ayak ucuna koydu.

"İlk sayfasında babamın gittiği gün bana bıraktığı mektup var"

Defteri açtı ve ilk sayfasındaki mektubu aldıktan sonra defterin diğer sayfalarına göz gezdirdi. Defterin içinde babama olan nefretimi anlatan yazılara ve öylesine çizdiğim resimlere göz atarken, çardaktaki arkadaş grubunu çizdiğim resimde duraksadı ve incelemeye başladı.

Gözlerini resimden ayırmadan sordu;

"Bunu bugün mü çizdin?"

"Evet"

Birşey demeden defterin kapağını kapattı ve ayağa kalktı. Üzerime doğru geldi ve ellerime uzandı. İpleri çözdüğünü fark ettim ve şaşırmış gözlerle ona baktım.

"Hemen sevinme, seninle daha işimiz bitmedi."

Ellerimdeki ipleri çözdükten sonra aynı şekilde ayaklarımdaki ve gövdemden beni sandalyeye bağlayan ipi de çözdü ve ipleri bir kenara attı.

"Koltuğa yat uyu."

Kafasıyla pencereyi işaret ederek ekledi;

"Atlayarak kaçmaya çalışmayacağını umuyorum"

Bana arkasını döndü ve kapının kilidini açıp odadan çıktı ve ardından birdaha kilitledi. Ben az önce ne yaşamıştım yahu? Hak etmeme rağmen az önce resmen ölümden dönmüştüm ve düşmanım sayılacak biri bana pansuman yapmıştı. Ne ironik ama! Sandalyeden kalktım ve hemen yanımdaki koltuğa uzandım. Heryerim ağrıyordu. Gözlerimi el bileklerimde gezdirdim, morarmışlardı. Boğazımdaki sızı devam ediyordu ve kendimi fazlasıyla tükenmiş hissediyordum. Babamın suçuydu, şu an burada esir olmamın sebebi babamdı ve bende bu işte parmağı olan ne kadar kişi varsa babam dahil hepsini öldürecektim. Koltukta uyuyakalmadan önce kendime verdiğim son söz, babamı düşmanları değil bizzat kendi kızı yani benim öldüreceğim oldu.

***

Birinin beni sarsmasıyla birlikte gözlerimi yavaşça araladım.

"Kalk"

Yüzünü tam olarak seçemiyor olmama rağmen onun, bana pansuman yapan adam olduğunu anlamıştım. Yattığım yerden kalkıp yavaşça doğruldum. Adam kolumu sertçe kavrayarak beni ayağa kaldırdı. Sessizliğimi koruyarak tepki vermedim. Tepki verecek halim yoktu. Hem fazlasıyla açtım, hemde fazlasıyla ağrım vardı. Kenara köşeye kıvrılıp yalnızca uyumak istiyordum.

Beni kolumdan sertçe çekiştirerek odadan çıkardı ve merdivenlerden aşağı indirdi. Merdivenlerden inerken duvardaki bıçak izine benzer çizikler dikkatimi çekmişti fakat soracak cesareti kendimde bulamamıştım. Merdivenlerden indikten sonra karşımıza bir oda çıktı ve o odadan içeri girdiğimizde odanın ortasında duran beş adet sandalye dikkatimi çekti. Sandalyelerden dördü yan yanayken biri de tam karşılarındaydı. Beni çekiştirerek odanın ortasındaki tek olan sandalyeye oturttu. Sırasıyla adının Mehmet ve Gizem olduğunu bildiğim iki kişi ve adını bilmediğim diğer iki adam da karşımdaki sandalyelere oturdu.

Gizem son konuşmamıza göre daha sakin ve soğukkanlı görünüyordu. Direkt olarak gözlerimin içine bakıyor, gözlerini bir an olsun ayırmıyordu. Yanındaki, adı Mehmet olan adamda aynı şekilde gözlerini nefretini saklamayacak bir şekilde üzerime dikmişti. Gizemin diğer yanındaki adam ise, bana pansuman yapan adamdı. Oda fazlasıyla ciddi bir şekilde bana bakıyordu, gözlerinde hiç bir samimiyet görmüyordum. Bana pansuman yapınca bana acıdı yada yumuşadı sanmıştım fakat şu an ki bakışları tam aksini söylüyordu. Onun yanındaki adam ise sarışın ve yeşil gözlüydü. Gözlerinde veya yüz ifadesinde bir nefret yoktu ama fazlasıyla ciddiydi. Bakışları öyle küçümseyiciydi ki kendimi bir çöpmüşüm gibi hissettiriyordu ve bu fazlasıyla rahatsız ediciydi.

Gizem sessizliği bozarak konuya girdi;

"Baban hakkında, bu mektup harici ne biliyorsun"

Babam hakkında ne mi biliyordum? Hiçbirşey.

"Neredeyse hiçbirşey"

Gizem sakinliğini korumaya çalışırcasına iç çekti. Merakla sorusunu ona geri yönelttim.

"Siz babam hakkında ne biliyorsunuz"

"Görünüşe bakılırsa babanı senden daha iyi tanıyoruz"

Soruma Mehmet denen adam cevap verdi. Cevabı beni düşündürdü, haklıydı. Babam beni çocuğu olarak değil, Zorunlu sorumluluk olarak görmüştü ve bunu mektubunda fazlasıyla kaba bir şekilde ifade etmişti. Üstüne üstlük beni bir çöp kadar değersizmişim gibi hissettirip defolup gitmişti. Umarım gittiği yerde gebermiştir de ondan iletişim kurmamıştır diye geçirdim içimden. Fakat şimdi bu düşüncelerden çıkıp öğrenmem gereken şeyler vardı, babam tam olarak onlara ne yaşatmıştı?

"Babam size ne yaptı?"

Gizemin nefretle gözleri parladı. Sorum onu fazlasıyla sinirlendirmiş gibi görünüyordu. Mehmet Gizem'in omuzuna, sakinleştirmek istercesine elini koydu. Gizem derin bir iç çekti ve sakinliğini hiç bozmadan sorumu yanıtladı.

"Hayatımı sikti"

Kesinlikle çok net bir cevaptı.

Gizem oturduğu sandalyeden kalktı ve arkasını dönüp hızlıca odadan çıktı. Ardından Mehmet'te aynısını yaparak peşinden gitti. Sarışın adam sesli bir şekilde iç çekti ve ciddiyetle doğrudan gözlerimin içine bakarak söze girdi.

"Bir bok bildiğin yok anlaşılan, ben anlatayım"

Duraksadı, kelimelerini seçiyor gibiydi.

"Baban kiralık katildi, ailelerini öldürdüğü çocukları alıp satıyordu. Biz ve yüzlerceside onun kurbanlarıyız."

Biz ve yüzlercesi demesi idrak edemeyeceğim kadar ağır gelmişti.

Adam yüzüme tükürürcesine konuşmaya devam etti.

"Para uğruna veya keyfi istediği için vahşice öldürdüğü ailelerden geriye kalan ve satılan çocuklarız"

Babam bu kadar canavar olamazdı değil mi? Yüzlerce hayat babam yüzünden mahvolmuştu.

"Öldürmesi bir kenara, bizi sattığı için ayrı ayrı işkence görmüş kişileriz"

İstemsizce gözlerim dolmuştu.

"Her seferinde bu konu açılınca giden kız varya"

Dedi, Gizemi kastederek.

"Onun baban olacak herif yüzünden neler yaşadığını bilsen yüreğin dayanmaz"

Diğer adam bu konuları daha fazla konuşmak istemiyormuş gibi adamın lafını kesti.

"Serkan git içeri, ben burayı halledip geliyorum"

Adının serkan olduğunu öğrendiğim sarışın adam tturduğu yerden kalktı ve beklemediğim bir şekilde yanıma gelip üzerime doğru eğilerek fısıldadı;

"En kötüsüde ne biliyor musun? O herifin bu işi hala elini kolunu sallayarak yapmaya devam ediyor olması"

Gözlerini ilk defa nefretle üzerime dikti ve arkasını dönüp hızlı adımlarla odadan çıktı. Hala yapmaya devam mı ediyordu? Bu gerçekler artık algılayamayacağım dereceye ulaşmıştı. Babam bu kadar kalpsiz bir canavardı ve ben yıllarca onun yanında mı yaşadım gerçekten? Peki ben onun için, dediği gibi başından beri bir fazlalıksam benden neden başta kurtulmamıştı ki?

"Yaran nasıl oldu"

Adamın sorusuyla düşüncelerimden kurtuldum, şaşırmıştım. Bana ilgiyle mi yaklaşıyordu yoksa nefretle mi anlamakta zorlanmaya başlamıştım.

"Bilmiyorum, hala biraz sızlıyor"

Sandalyede ayağa kalktı ve yanıma geldi. Çenemi tutarak kafamı yukarıya doğru kaldırdı ve pansuman yaptığı yeri inceledi.

"Şimdilik önemli birşey yok gibi görünüyor"

Sandalyeye geri oturdu. Adamın yüzüne baktığımda babamın bu yaşattıkları için kendimde fazlasıyla suçluluk hissettim. Babam nasıl böylesine bir canavar olabilirdi aklım almıyordu.

"Ben.. Özür dilerim.. Yani babamın böyle biri olduğunu gerçekten bilmiyordum"

"Özür dilemen bir şey değiştirmiyor ne yazık ki"

Haklıydı, geçmişi bir özürle değiştiremezdim, hele ki babamın mahvettiği hayatları bir özürle silemezdim. Keşke yapabilseydim.

"Peki bundan sonra ne olacak"

"Yaşayıp görücez"

Bana diğerlerinden farklı davranıyordu bu kesin bir şeydi ama aklımda tek bir soru vardı; neden? Merakıma yenik düşüp sormaya karar verdim.

"Neden bana karşı böylesin"

Şaşkınlıkla yüzüme baktı.

"Nasıl?"

"Diğerlerine kıyasla daha farklısın bana karşı. Yani davranış olarak."

"Çünkü ben herşeyin sorumlusu olarak seni değil, babanı suçluyorum"

Şaşırmıştım

"Nasıl yani?"

"Diğerlerine kıyasla senin geçmişini, yaşam tarzını ve yaşadıklarını biliyorum. Babana olan nefretinin de farkındayım."

Doğru mu anlamıştım? Benim geçmişimi ve yaşadıklarımı bildiğini mi söyledi yoksa ben mi yanlış duydum?

"Seni suçlu bulmuyorum çünkü daha kendi babanı bile tam anlamıyla tanımıyorsun"

Bu konuşma fazlasıyla garipleşmeye başlamıştı ama sebepsiz yere beni suçlamıyor olması hoşuma gitmişti. En azından biri beni biliyordu, ama nasıl olduğunu ben bilmiyordum. İçimden bir ses onlara yardım etmek istiyordu. Babamı bulup onlarla birlikte öldürmek istiyordum. Bu intikamı almaları için onlara yardım etmek istiyordum. Bunları onlara yaşattığı için babama işkence çektirerek öldürmek geçiyordu içimden. Sanırım bende az psikopat değildim.

"Her neyse bugünlük bu kadar yeter"

Ayağa kalktı ve kolumdan tutarak beni sertçe ayağa kaldırdı.

"Peki madem beni suçlamıyorsun, neden bana kaba davranıyorsun"

Ciddiliğini koruyarak alaycı bir ses tonuyla yanıtladı;

"Bir esir olarak sence hak etmiyor musun?"

Kendimi aptal gibi hissetmiştim. Haklıydı ne bekliyordum ki? Karşımda dikilip 'Lütfen kalkar mısınız hanımefendi daha sorulacak hesabınız var' diye kibarca sormasını falan mı? Kendimi aptal gibi hissetmemi bir kenara bırakarak onlara yardım etmek için bir teklif sunmaya karar verdim. Yardım edecektim, zaten

daha fazla ne kaybedebilirdim ki?

"Size yardım etmek istiyorum"

Küçümsercesine dudağının kenarı kıvrıldı.

"Hangi konuda"

"Babamı bulmanıza ve öldürmenize yardım etmek istiyorum"

Ciddiliğini hiç bozmadan cevap verdi;

"Karşılığında ne istiyosun?"

İşte şimdi pazarlık zamanıydı.

"Bu iş bittikten sonra normal yaşantıma dönmek istiyorum. Tek istediğim bu"

Şaşırmış gibi duraksadı, Sanırım babamı öldürmeye yardım etmek istemem onu şaşırtmıştı. Bu yola onlarla birlikte çıkıp yüzlerce çocuğun hayatını mahveden o adamı öldürmek ve normal bir şekilde yaşamaya devam etmek istiyordum. Dünyada babam gibi bir pislik daha önce hiç var olmamışçasına yaşamaya devam etmek istiyordum. Yüzlerce çocuğun hayatını karartan o adamın, daha fazla çocuğu ailesiz bırakmasını istemiyordum. Onun yüzünden ailesiz kalan çocuklar adına ölmesine yardım etmek istiyordum. Sonrasında ise bunların hiçbiri yaşanmamış gibi hayatıma devam etmek istiyordum. Ve ne pahasına olursa olsun, bu işin sonunda ölecek olsam bile bu yoldan asla dönmeyecektim.

 

 

 

 

Bölüme oy vermeyi ve beni takip etmeyi unutmayınn seviliyorsunuzz <33

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%