Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.BÖLÜM: EVİM

@sudeliyimm

Ecem​​​

Nefes nefese kalmış bir şekilde yetimhaneden çıktım. Birisinin beni görme düşüncesi bile kalbimin delicesine çarpmasına yetiyordu.

İmkanım olsa şu miğde bulandırıcı yerde bir saniye bile kalmazdım fakat mecburen de olsa kalmak zorundaydım.

Bu gün , yetimhaneye müdürün geleceğini duyduğum andan itibaren kaçacak yer aramıştım kendime, sonunda da kendimi bu parkta buldum.

Biraz dolaştıktan sonra ilerideki bankta oturan o çocuğu gördüm.

Sahi nereden tanıyordu o beni? Neden sürekli karşıma çıkıyordu ya da?

İçimdeki bir hisle onun yanına doğru ilerledim. Bankın yanında, onun yanına oturduğum zaman bana doğru baktı.

E tamam geldik buraya eyvallah da ne yapacağız şimdi biz? Afferin sana Ecem ya!

Neden geldin buraya? " Diye sordum. Omuzunu indirip kaldırarak " bilmiyorum " dedi sadece ve önüne döndü.

"Peki, sen niye burdasın? " Diye sordu ben de onun gibi omuzumu indirip kaldırarak "açıkçası ben de bilmiyorum, sadece park garip bir biçimde bana iyi geliyor " dedim.

Yalan.

Park bana sadece acılarımı hatırlatıyordu. Yaşayamadığım o çocukluğu anımsatıyordu sadece. Fakat nedensiz bir biçimde o acının üstüne inadına yürüyordum işte. Belki de acı çekmeye alışmış olduğundandır tüm bunlar.

Acı tamamen bedenimi ele geçirdiğindendir ya da.

Ne o bir şey söyledi ne de ben ikimiz de oturduğumuz banktan karşımızda duran parkı izledik uzunca.

Hava iyice soğumuştu. Kollarımı kendime sararak ısınmaya çalıştım " üşüdün mü? " Diye sordu yanımdaki çocuk. Kafamı hayır anlamında salladım sadece ,o ise derin bir nefes bırakarak üzerindeki hırkayı çıkartarak üzerime örttü. Kaşlarımı çatarak ona döndüm. Ona dönmemle " titriyorsun " diye cevap verdi.

Abart istersen biraz daha Feriha!

Daha fazla bir şey demeyip hırkanın uçlarını tutup önümü kapattım. Cidden sıcacıktı hırkası.

Daha sonra kolundaki saate bakarak " çok geç oldu istersen sen de evine git, merak etmesinler seni " dedi.

Kendi kendime güldüm buna. Ev mi? Ev kavramı nedir bilmeyen o çocuğum ben. Bana evden bahsediyor.

Sahi, neresiydi ev?

Ev dediğin şey neydi?

" Yok, merak etmezler ama istersen sen git, saat geç oldu diyen sensin ne de olsa " dedim.

" Yok, gidesim yok açıkçası " dedi.

" Tamam o zaman " diyerek karşılık verdim. Çünkü ne diyeceğimi bilmiyordum açıkçası. Gerçi çok fazla da konuşmaya meraklı değildim.

Az sonra parkın girişinde abimi görmem ile kaşlarımı çatarak ona baktım. Benim çıktığımı nasıl anladı o?

" Ecem! Nerdesin be prensesim!? " Diyerek yanımıza geldi ve beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Başımı kaldırıp ona baktım. " Buradayım abim " yanımda duran kişiyi görmesiyle kaş göz yapmaya başladı " bir şey yok abiii! " Dedim. Fakat bu sadece geçiştirmek için rövanşı ne zaman olur bunu kestiremiyordum bile.

" O zaman okulda görüşürüz Ecem, sınıfta Erel nerede diye sorarsan söylerler zaten " diyerek el salladı ve gitti.

Erel...

İsminizi bahşetmek yeni mi aklınıza geldi paşam! Te Allah'ım zamanını buldu. Şimdi uğraş ağabeyimle uğraşbilirsen!

Gözlerimi devirerek önüme döndüm. Erkekler neden hep böyleler?

Erel, parktan çıkarken sadece onu izlemekle yetindim. Daha sonra abim bana dönerek " neredesin sen Ecem! Aklım gitti lan benim! Koray aradı dışarı çıkacağız sen yoksun. Allah'tan uyuyor, uyandırmayayım diyerek gitmedim. Hayır saat gecenin on biri, bu saate neden çıkarsın ki dışarıya? "

Abim hararetli bir şekilde konuşup lafını bitirdikten sonra sadece ona bakmakla yetindim. Bakışımdan konuşmayacağımı anladı. Beni kolunun altına aldıktan sonra " hadi Koray bekliyor " diyerek parktan çıktık.

" Koray abi bu saate rüyasında mı gördü bizi? "

Cenk abim omuzunu bilmem dercesine indirip kaldırdı.

Parktan çıkıp epey bir süre sessizzce ilerdikten sonra nihayet karşımızda Koray abiyi bulduk.

"Ula bu cadı niye geldi! Uyusaydı ya "

Koray abiye göz devirmekle yetindim. Cenk abim de bıkkınlıkla " ben de öyle diyordum da hanımefendi parklarda birileriyle geziyordu " dedi.

Koray abi tek kaşını kaldırarak bana bakmaya başladı. " Bakma öyle Koray abi, Cenk abimin abartması o " dedim. Koray abi inanmaz gözlerle bana bakmaya devam etti. Bıkkınlıkla nefesimi verdim. " Ya abi tek başıma oturmam daha mı iyiydi? " Diye sordum. Cenk abim kaşlarını çatarak " o dallamadan daha iyiydi tâbiki de " dedi. Gözlerimi devirmek ile yetindim sadece.

" Koray abi, uzatma lütfen"

Koray abi bana yandan öldürücü bakışları ile bakmaya başlamıştı.

" Şu Çetin denen bipdiğimin çocuğu geçenlerde okul çıkışı bizimkileri sıkıştırıp haraç kesmiş yine. Bizimkiler halletmiş halletmesine de, bu it oğlu it çıkışta Ecem'i görünce fırsattan istifade Ecem'i kullanarak tehdit etmiş bunları. Bizimkileri de biliyorsun abi zarar verdirtmezler Ecem' e ama o an da bir şey yapamamışlar. Yani kıssadan hisse bizim dün gece ki tüm kârlâr biplediğimin Çetin'inde "

Abim bir hışımla bana döndüğünde yutkunmak zorunda kalmıştım.

O gün Çetin, kolumu öyle sıkı tutmuştu ki morarmıştı. E hâliyle de abim gördüğü zaman ne olduğunu sormuştu ve ben de kapıya çarptığımı söylemiştim. Yalan söylemememin sebebi ise abimin Çetin denen o pislik herife bulaşmasını istemiyordum açıkçası.

" He Koray abi, sabah söyleyemedin mi bunu!? " Diye sordum. Koray abi dik dik bakarak " sus Ecem! Abine öğrendiğim gibi anlatırım ben, öyle allem kallem olmam. Ya bir şey olsaydı? Bu şerefine soktuğumun herifi yüz bulduğu zaman ne boklar yediğini biliyorsun değil mi? İyi oldu abinin öğrenmesi " daha sonra abime dönerek devam etti " Vallaha abi kalanı sende, Çetin'i sorarsan da onu bizim çocuklar paketlemişler " Cenk abim, Koray abiye bakmadan başını onaylar şekilde salladı.

Geçmiş olsun arkadaşlar. Buradan sağ çıkma ihtimalimiz yüzde sıfır, hasar tespiti yapılamadı, zaman belirlenemedi.

Cenk abim sakinleşmeye çalışır gibi derin nefesler alıp verdi. İşe yaramaz abiciğim demek isterdim fakat sinir katsayılarını daha da arttırmamak için el mecbur susmak zorunda kaldım.

" Ecem! "

Allah, bismillah... Bana bir Kelime-i Şehadet getirin lütfen arkadaşlar...

" Ulan, Koray' ın ettiği küfür bile kızamıyorum çünkü sinir kapasitem doldu! Bir insanın sinir kapasitesi var ya hani abicim, he işte sen o kapasiyeyi aşmayı başarıyorsun. Kızmayayım , sesimi yükseltmeyeyim diyorum ama zorluyorsun kuzum "

başımı öne eğerek sustum. Abim zaten bu hallerime dayanamıyordu ve dediğim gibi de çok geçmeden beni kendine çekip başımın üzerine bir buse kondurdu.

" Kızamıyorum da sana " diye söylenmeye başlamıştı abim.

" Hayır yani Çetin lavuğundan bahsediyoruz be prensesim. Şerefsizin yemediği halt yok! Ya sana bir şey yapsaydı? Hadi kendini düşünmüyorsun beni de mi düşünmüyorsun hım? Böyle bir şey olsa ben kendimi affeder miyim hiç? "

Gözümden düşen bir damla yaşı hemen sildim.

" Valla affetmez gelip gidip de beni döver, stres topu gibi kullanırdı beni. Olan yine gariban bana olur " diyerek sağ olsun atladı sazan Koray abi.

" Kes sesini! "

" Kes sesini! "

Abimle birlikte aynı anda Koray abiye bağırdıktan sonra üçümüz birlikte gülmeye başladık.

En çok da bu hallerimizi seviyordum işte. Sinirleniyorduk, ağlıyorduk, gülüyorduk ama birlikte yapıyorduk işte.

Benim ailem onlardı.

Benim evim onlardı.

Benim her şeyim onlardı.

Onlarsız ne bir geçmiş ne de bir gelecek hayal edemiyordum.

 

Loading...
0%