Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4.BÖLÜM:GEÇMİŞİN SANCISI

@sudeliyimm

İnsanın olduğu günden beri

Çokları aradı

Bir bulan olmadı

Sonunda biz bulduk işte

Ne bizden öncesi ne sonrası var

Bizimle bitecek bizimle başlar

İşbu buluşumuzu tarihler şöyle yazar

İkisi ortaklaşa

Sevdayı keşfettiler

Aziz nesin/ Bulgu

Karanlık, boğucu o yetimhanenin kapısındayım yine. Adım atmak istemiyorum fakat içeri girmek zorundayım. Başka nereye gidebilirdim ki?

Abim ile birlikte yeniden ayrıldı yollarımız. İçeriye girdiğim zaman tek tek

kızları kontrol ettim. Ceyda, her zaman ki gibi yine yorganı üstünden atmıştı. Yorganı geri üzerine örttüm ve nihayet kendimi yatağa, uykunun kollarına atabildim.

...

Sabah, başımda duran bir adet Eslem ile gözlerimi açtım. Gece yanımıza kimsenin gelmemesine sevinmiştim açıkçası. Demek ki müdür bozması gerçekten işi olduğu için gelmişti yetimhaneye.

Eslem kalkmam için direttiğinde oflayarak yataktan kalktım. Elimi yüzümü yıkayıp aşağıya yemekhane katına indim.

Yemek almak için elime tepsiyi alıp sıraya girdim. Yemeğimi aldıktan sonra gözlerim yemekhanede abimi aradığında en sonunda cam kenarı bir yer kapıp oturduğunu fark etmemle elimdeki tepsiyle yanına gittim. Benim arkamdan Eslem de kızlara haber vererek hep birlikte abimin yanına oturduk.

Abim elini yanağına koymuş, dirseğini ise masaya yaslamıştı. Geldiğimizi duymamıştı bile. Elimi gözünün önünde birkaç kez salladıktan sonra irkilerek bana bakmıştı.

" Abi iyi misin? geldiğimizi bile duymadın. Bir şey olmuş sana. dökül bakalım bir sen ”

Cenk abim kafasını sallayarak “ yok bir şey prensesim. Dalmışım öyle sadece ”dedi.

Gözlerimi kısarak ona baktım. “ inanmadım ama öyle olsun yemekten sonra düştün elime abiciğim ” dedim ve yemeğime gömüldüm.

Herkes ilk defa suspus olmuş olmuş bir şekilde yemek yiyordu. Normalde olsa Feride, Ceyda’ya o da Esleme laf atardı. Masada tatlı bir atışma olurdu.

Yemeklerimizi yedikten sonra tepsileri yerine tabakları da tezgaha bıraktık ve hazırlanmak için yukarı kattaki odamıza çıktık.

Hazır olduğum zaman koridorun başında abimi beklemeye başladım. Tâbi ki canım yakışıklı korumam abim bırakacaktı beni okula.

Nihayet abim geldiğinde birlikte okula gitmek için yola koyulduk.

“ sen anlatsana bakalım ne oldu sana? Sabah sabah yüzünden düşen bin parçaydı ” dedim. Cenk abim “ prensesim dedim ya dalmışım. Hem bir şey olsaydı ben sana anlatırdım emin ol ”

Tek kaşımı kaldırarak - yani sanırım - abime cevap verdim “ anlatır mıydın? Çocuk kandırmıyorsun abi. Büyüdüm artık, anlıyorum ne olup olmadığını bunun sen de farkındasın umarım ”

Abim, beni kolunun altında alıp, saçlarımı da bir güzel karıştırıp kabarttıktan sonra “ bak sen! büyümüş de neler söylüyor abisine cadı ” dedi ve gülmeye başladı.

Evet o kadar çok büyümüştüm ki bazı şeylerin ne olduğunu anlamış, hiç anlamamış olmayı dilemiştim.

“ ha senin gülmen için azar işitmen mi lazım abi? ” ciddi kalmaya çalışarak sorduğum soruya canım abim yine gülerek cevap verdi “ oy sen bana azar çekmeye de mi başladın? ”

Yolun ortasında aniden durmam ile birlikte abim de durup bana bakmaya başladı. “ ne oldu neden durdun prensesim? ”

Kaşlarımı çatarak abime cevap verdim “ sence neden? Sabahtan beri dalgaya vuruyorsun. Sözde konuyu kapatma çabaları içerisindesin ama yemezler abicim ”

Cenk abim başımı ellerinin arasına alıp “ prensesim, sen niye bu kadar taktın bunu kafana? Sabah da söyledim ya sana ‘yok bir şey sadece dalmışım’ diye ” alnımdan öpüp devam etti abim “ takma kafana artık tamam mı? ”

El mecbur abimi onaylamak zorunda kaldım çünkü ne kadar üstelersem üsteleyeyim hiç bir zaman söylemezdi. Ben onu tanıdım tanıyalı böyleydi ve değişeceğini de hiç sanmıyorum. Zaten değişmesine de gerek yok, nasıl olursa olsun o benim biricik abim. Benim tek ailem ve ondan kolay kolay da vazgeçme niyetim yok.

Okulun kapısında klasik uğurlama merasiminden sonra sınıfa geçtim. Asiye daima erkenci olduğu için onu gördüğümde şaşırmamıştım. Hızlıca onun yanına oturup, çantamı da sıranın yanındaki demir askıya astım. Az sonra içeri hoca girdi ve pür dikkat ona odaklandım.

Erel

Gündelik kavga, dövüş ve yeni güne sövüş faslından sonra okuldaydım. Daha arabadan iner inmez gözlerin üzerimde olmasından hoşlanmasam da alışmıştım.

İstemsizce gözlerim etrafı taradı.

Acaba okula gelmiş miydi?

İster gelsin ister gelmesin sanane kardeşim! Bak işine.

Sınıfa girince bizimkilerin her zamanki gibi arka sıraları kapıp oturduklarını gördüm. Hızlıca onların yanına geçtim. Burak beni görünce “ vay yakışıklı prensimiz de gelmiş ” dedi. Göğüsümü kabarta kabarta cevap verdim “ tabi oğlum yakışıklıyız inkar mı edelim? ”

Dayanamayıp en sonunda bizimkilere sordum.

“abi siz şu, dünkü kızı gördünüz mü? Hani turuncu saçlı olan ”

Sinan “ hayrola Erel bey? Senin okuldan birini, hele hele karşı cins birini sorduğun milyonda bir ihtimalden ilkini yaşatacak ne var bu kızda? ” gözlerimi devirerek cevap verdim “ bir aklı başında sen kalmıştın, seni de kaybettik Sinan. Yok bir şey ya! Naz’ları biliyorsun taktıkları zaman tam takıyorlar. Kıza bir daha bulaşmasınlar diye dedim ben ”

“ öncelikle iltifatın için teşekkür ederim kardeşim. Sayenizde bende de akıl kalmadı ama bu kıza gönlünü kaptırdıysan diye söylüyorum Volkan radarında bu kız. Seni hayatta yaklaştırmaz yanına ”

Yerimde dikleşip Sinan’a daha da yaklaştım “ nasıl yani abi? Volkan radarında derken? ”

Cidden korkarak sormuştum bu soruyu çünkü Volkan gibi birisinin sevdiği kızı sevmek her yiğidin harcı değildir.

“ ne zaman bir şey olsa yanında Volkan varmış, ha çok merak ettiysen ben araştırırım bu Volkan neden kızın yanında, yöresinde diye”

Tuzak soru. Çok umutlanma kardeşim yemem ben bu numaraları fakat merak etmiyor da değildim, buna rağmen umursamamış gibi durdum. “ siz de iyice uçtunuz ha! Yok gönlüm falan ”

Sinan ‘ iyi madem sen bilirsin ’ bakışlarını attı ve sustu.

Ecem

Okul çıkışı telefonumu açtığımda abimden gelen bir mesaj olduğunu gördüm ve tıkladım.

-Prensesim çıkışta beni bekleme Volkan ile Koraylara gelin.

Hemen abime yanıt yazdım

-Tamamdır. Volkan’cık yine aynı yerde mi bekliyor?

Abimden yanıt çok da geç gelmedi

-Benim seni beklediğim yerde bekle prensesim.

Telefonu kapatıp okul çıkış kapısının yanındaki güvenlik kulübesinin yanında Volkan’ı beklemeye başladım. Az sonra Volkan okul çıkışında görünmüştü derken yanıma Erel geldi.

“ selam! Kimi bekliyorsun? ” diye sordu.

“Volkan’ı ” diye cevap verdim.

Erel, kaşlarını çatarak “ Volkan tam olarak senin neyin oluyor? ”

Ben de aynı şekilde kaşlarımı çatarak cevap verdim “ abimin arkadaşı oluyor da sen neden sordun? ”

“hiç, bir şey duydum da o yüzden sordum ” dedi.

Duyduğu şeyi az çok tahmin edebiliyordum. Volkan birinin yanında dolaşıyorsa o kız Volkan’ın sevgilisidir başka ihtimal olamaz çünkü Volkan bu derler.

Volkan, yanımıza gelip tek gözünü kırparak Erel’i gösterdi “ hayrola? ”

Kafamı sallayarak cevap verdim “ bir şey yok, merhaba demeye gelmiş sadece ” Erel’ de kafasını sallayarak beni onayladı. “ neyse sonra görüşürüz Ecem ” dedi ve onu bekleyen minibüse bindi.

Ben de Volkan ile birlikte okuldan çıktım.

" Senin bu abin niye yine bizi ayağına çağırıyor, kendi gelememiş mi beyefendi? "

" Valla onu da abime soracaksın Volkan'cık "

Volkan daha fazla bir şey demeden önüne döndü.

Koray abilerin kapısının önüne geldiğimizde Volkan telefonunu çıkartıp büyük ihtimalle abimi aradı.

Kapı açıldığında dört katı hızlıca çıktık.

Kapıyı tıklattıktan sonra Koray abi kapıyı açtı ve salona girdik.

Abim tek kişilik koltukta oturuyor, onun yanındaki koltukta ise hiç tanımadığım ama tahminen abim ile yaşıt birisi oturuyordu.

Sorgulayan gözlerle abime baktım fakat bana sadece oturmamı belli edecek şekilde hareket yaptı.

Abimin diğer tarafında kalan koltuğa da ben oturdum. Hâlâ abime sorgulayan gözlerle bakmayı sürdürdüm.

Kim bu adam? ve neden kendimi önemli bir toplantıda gibi hissediyorum?

"abi, neden sen gelmedin de hepimiz Koray abilerde toplandık? "

“ e güzelim görmüyormusun arkadaşım geldi ya ”

Kaşlarımı çatarak abime baktım “ abi biz o zaman volkanla yetimhaneye geçerdik. Madem arkadaşın gelmiş konuşsaydınız siz kendi aranızda ”

Abim dilini damağına vurarak “ ben nereye sen oraya prenses ” dedi.

Kıkırdayarak “ emredersiniz paşam. Başka arzu ve dilekleriniz var mı? ” dedim.

“ bir su lütfen ” diye cevap verdi abim.

“ hay hay efendim ” diyerek mutfağa gittim.

Koray abilere daha önce çok kez geldiğim için neyin nerede olduğunu az çok biliyordum.

Mutfağa girince koray abimin birşeylerle uğraştığını gördüm.

" Ooo koca adam ev sahibisin ama ortalarda yoksun! "

Koray abim bana gülerek " ooo bücür cadı siz bu kadar uzun cümleler kurabilir miydiniz peki? " Dedi.

Omuz silkerek " yerine ve zamana göre değişir " dedim.

" Bücür cadıya bak sen hele! " Diyerek beni gıdıklamaya başladı.

Kendimi geriye çekerek " şehzade Cenk sultan hazretleri su istemişti, onu götüreyim ben Koraycık! "

" Cenk bey sana prenses diyerek kandırıyor ha bak benden söylemesi kanma bu şeytana " dedi.

" Abime şeytan demenin cezası ağır oluyor yanlız " dedim.

Koray abi umursamaz tavırla " sen mi vereceksin cezamı bücür cadı " dedi.

" Yok abim hâşâ, Cenk abim dururken bu görev bana düşmez " dedim.

Suyu doldurduktan sonra kıkırdayarak odaya döndüm.

" Abi arkandan konuşan koca adam lakaplı bir şahıs var " dedim.

"O koca adam kılığına girmiş şeytana söyle, yüzüme konuşsun konuşabiliyorsa " dedi abim.

Suyu ona uzattım ve yanındaki koltuğa yeniden oturdum.

Abim, yanı başında duran sehpaya bardağı bıraktı ve eliyle arkadaşını göstererek " prensesim belki sen hatırlamayabilirsin ama Poyraz abin benim çok uzun süredir arkadaşım " dedi.

Kafamı sallayarak onu onayladım.

Başım çok feci bir şekilde ağrıyor ve gözlerim yanıyordu. Bir an önce uyumak istiyorum. Mümkünse bir daha uyanamamak üzere.

Abimin yanındaki yerime yeninden oturdum. Başım istemsizce öne doğru düşüyordu.

Kafamı kaldırdığıma abimin arkadaşının anlam vermediğim bakışlarını üzerimde hissetim.

Koray abi uykusuzluğumu farketmiş olmalı ki bana bakıp "Minik cadı senin uyku iyice bastırmış, gel odaya geç de uyu " dedi. Kafamı saklayarak onayladım. Zira bu öneri benim için cennet kapılarını aralamak ile eş değer bir velinimetti.

Dış kapının hemen sağ tarafında kalan Koray abimin odasına gittim.

" Sen keyfine bak minik, abinlerle içerideyim ben"

Ağızımdan onayladığıma dair mırıltılar döküldü.

Koray abim, kapıyı kapatıp çıktı.

Kafamı yastığa koyduğum an gözlerim ağırlığını daha fazla taşıyamadan kapandı.

...

Çıkan Ecem ile bakışları kapıya takıldı Poyraz'ın. Çok büyümüştü, onsuz büyümüştü ama yine de mutluydu. Sıkı sıkı tutundu buna Poyraz. Defalarca içinden tekrar etti.

Arkasında bıraktığı cehenneme rağmen yanmadan, mutlu bir şekilde gülebiliyordu miniği.

Cenk'in hafif öksürüğü ile kendine geldi. Bakışlarını usulca ona doğru çevirdi. Dudağının bir kenarı hafifçe kıvrılmıştı.

"Çok büyümüş" diyebildi sadece. Çok benziyorlardı.

Onayladı dediklerini Cenk.

Anlayabiliyordu arkadaşını. Bunca yıl uzak kalmıştı kardeşinden. Kardeşi ismini bile hatırlamıyordu. Ona değil başkalarına abi diye sesleniyordu. Ona değil başkalarına koşuyordu. Ağladığında aklına bile gelmiyordu kardeşinin.

Mecbur kalmıştı Poyraz, kardeşini cehennem ateşinin içine atamazdı. Onu orda bırakamazdı. Kendi ile birlikte onu da yakamazdı, bedeli ne olursa olsun ödemeye razıyım demişti fakat bu kadar canını yakacağını hesap etmemişti.

Volkan, boğazını temizleyerek kendini belli etmeye çalıştı.

Kaşlarını çatarak Volkan'a döndü Cenk ve Poyraz.

"Abi Ecem'e bir şey olursa senden öğreneyim demiştin ya"

Devam et derecesine baktı Cenk.

"Bu Naz denilen kız var ya abi, sınıftakilerin çoğunu ikna etmiş kantinden buz gibi su almış hepsi ilkokulda gibi Ecem'in üzerine boşaltmışlar şişeleri. Ecem de uyuyormuş sıçrayarak uyanmış. Sınıfa girdim şu Erel denen çocuk benden önce gitmiş yanında"

Cenk kaşlarını çatarak dinliyordu. Volkan'ın dediği gibi ilk okul şakalarından daha da beterdi ayrıca Ecem'in bağışıklığı son günlerde olduğundan daha fazla düşmüştü.

Cenk, yerinden hızla doğruldu ve Ecem'in uyuduğu odaya gitti.

Peşinden Poyraz, Volkan ve Koray üçlüsü de gelmişti.

Ecem'in yanına eğilerek ateşine baktı. Tahmin ettiği gibi ateşi vardı fakat çok şükür ki abartılacak derecede değildi.

Poyraz elini kardeşine uzatmak istedi. Baş parmağını tutan Ecem ile yüzünde istemsizce bir tebessüm oluştu.

Doğduğundan beri böyleydi Ecem, sürekli abisinin baş parmağını tutarak uyurdu. Abisinin elini tutmazsa uyuyamazdı.

Özlemişti kardeşini.

Geçmiş, boğazını düğümlüyordu. Zaman ipleri çözmek yerine daha sıkı düğümler atmaya yemin etmiş gibiydi...

 

 

 

Loading...
0%