Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Sorular

@sudem_0000

Elfida

Yerde yatan ceseti inceliyor ve Emre'nin gelmesini bekliyordum. Madem dışarısı tehlikeli o zaman burada tehlikeye bulaşırdım! Kapı açıldığında Emre gelmişti. Elinde keskin bir bıçak vardı. Hızla yanına gittiğimde bıçağı havaya kaldırdı. "Rahat dur küçük asi. Geç vereceğim." dediklerine göz devirip kadavranın yanına eğildim. Emre de eğilip bıçağı uzattı. "Sırt üstü çevirme şansın var mı?"

"Çok şey istiyorsun küçük asi." Söylensede dediğimi yaptı. Kadına zarar vermeyen mafya çetesi ilk defa görüyordum. Daha önce gördüğümden değil ama bildiğim kadarıyla hepsi kadın erkek demeden öldürüyordu. Emre ve ekibinin prensipleri vardı. Ömer'in prensibi olduğunu pek söyleyemem. O adamı ne zaman görsem veya baksam bana öldürecekmiş gibi bakıyor. İlk kaçırdıkları zaman öyle değildi sanırım arkadaşları benim yüzümden tehlikeye girdiği için hâlâ öfkeliydi.

"Sizler nasıl mafyasınız? Kadın erkek demeden öldürüyor olmanız gerekmez mi? Ayrıca Ömer haklı benim yüzümden arkadaşların ve sen ölebilirdin." Onlar öldükten sonra bende ölürdüm. Emre bana zarar verdiği için ona kızgın değildim. Arkadaşları ve benim ölmemem için küçük bir bedeldi bu. "Mafya değiliz insan kaçakçısıyız. Biz kadınları veya çocukları da kaçırmıyoruz." Ne fark eder ki? İnsan kaçırıp onlarıda öldürüyorlardı. Mafyalarda. Emre fazla soğuktu. Diğer arkadaşlarında bir tane olsa da duygu görürken Emre de pek bir şey göremedim. Arkadaşları için endişesini birde Ömer'e öfkesini görmüştüm. Her türlü tepkisiz ve soğuktu.

"Madem kadınları kaçırmıyorsunuz o zaman bu adamı neden bir kadın kaçıracaksınız dediğinde öldürmedin?" Yerde yatan adama bir süre baktı. "Fazla soru soruyorsun. Konuşmayı sevmiyorum." Belli oluyor meymenetsiz herif! Yürüyen buzdolabı. Sinirle yerde yatan adamın karnına bıçağı birkaç kere sağlayıp çıkardım. Yüzüme kan sıçramıştı. Ben ise öfkemi almıştım.

"Ufak bir kestikten korkuyorsun, ama cesetten değil." Gözü sarılı kolumda oyalandı. Cebinden çıkardığı mendil ile yüzümü silerken konuştum. Emre cebinde neden hep mendille mi geziyor?

"Sorularını kendine sakla mafya babası. Yaptıklarım seni ilgilendirmez!"

"Ben mafya babası değilim!" Sinirlendiğinde güldüm. Arada mimik oynatsa fena olmaz! Bıçağı ona doğru salladım. "Ne olduğun ile ilgilenmiyorum. Beni kaçırdığına seni pişman edeceğim!" Elinden mendili alıp boy aynasının karşısına geçtim. Oda bir kadına ait değildi fakat boy aynası vardı. Yüzümü silerken Emre konuştu.

"Bir saat önce buna pişman oldum küçük asi." Soğuk haline büründüğünde göz devirip karını deştiğim adama döndüp baktım. Mendili yere atmıştım. Emre'ye dönüp, "Başka ceset yok mu? Çok sıkıldım bundan." Emre derin nefes verip ayağa kalktı. Bende kalkıp peşine takıldım. "Kaç yaşındasın?" Konuşmayı sevmediği için soru sorarak onu sinir ediyordum. Bu adamla uğraşmak hoşuma gitmişti. Madem bir süre burada olacağım o halde onunla uğraşmak sorun teşkil etmez.

"Seni şuracıkta öldürebilirim biliyorsun." Tepkisi hala aynı olunca somurttum. "Öldürmeyeceğini ikimiz de biliyoruz." Başıyla onaylayıp yürümeye devam etti. Buz gibi bir odaya girdiğimizde morga girdiğimizi anladım. "Soruma cevap vermedin." Onu darladığımda kahverengi gözlerini üzerime dikti. "25" Soruma cevap vermesinin mutluluğu ile gülümseyerek önüme döndüm. "Bunların hepsinin karnını deşmeyeceksin umarım. Karındeşen Jack mi demeliyim yoksa sana?" dediklerine güldüm. O adamın karnını deşmemden bu sonucu mu çıkarmıştı?

"Karındeşen Jack'in kimliği belirsiz. Benim kimliğimi biliyorsun." Omuz silkip kapının kenarına yaslandı. Karşısına geçip ona baktım. İfadesizce bana bakıyordu. Mimik denen olay bu adamda yok mu? "Suratsız olmanı az önce karnını deştiğim adam yüzünden olduğunu sandım ama sen arkadaşlarının yanında bile o kadar tepki göstermiyorsun. Mimik oynatmak yasak mı?"

"Burnunu her şeye sokmak zorunda değilsin asi kadın." Çok zor öfkeleniyordu. Korku ise yoktu. Gözlerinde en çok endişeye rastlamıştım o da arkadaşlarına duyduğu enşesiydi. Elimde ki bıçağı Emre'ye verdim. "Gidelim burası çok soğuk." Üzerimde sıfır kollu siyah bir crop vardı. Altımda da şort vardı. Evden beni olduğum gibi kaçırdıklarından üşümüştüm. Soğuk olan bu yerde üşümemek elde değil. Emre üzerinde ki siyah deri ceketi çıkarıp omuzlarıma bıraktı. "Böyle giyinirsen üşürsün." Ceketi kan ve parfümle karışık garip bir kokuya sahipti. Ağır basan parfüm kanın kokusunu bastırsa da kanın metalik kokusunu alabiliyordum.

"Üzgünüm bayım ben her zaman beni kaçırma ihtimallerine karşı hazır olan biri değilim!" Evim gayet sıcaktı. Evde bu halde olmam gayet normal. Emre'nin verdiği ceketi giyip morgdan çıktığımda o da peşimden geldi. Çıktığımızda kapıyı örtüp yürümeye başladı. Bende peşine takıldım. "Peşimde gezmek zorunda mısın?"

"O lanet hücreye geri dönmeyeceğim! Beni kaçıran ve burda tutan da sensin. Kimin peşine takılayım Ömer'in mi?" Sorduğum soru ile öfkeyle bana dikti gözlerini. "Yüzünüz de öfke dışında başka mimik yok mu bayım?" Kolumu tutarak beni sürüklemeye başladı. Kolumu çekmek istediğimde izin vermedi. Süpürge sanıyor galiba beni, onun yüzünden bacaklarım hep toz ve kir içinde kaldı!

Beni tekrar öldürdüğü patronunun odasına getirdiğinde içeride karnını deştiğim adam yoktu. Kolumu zorla da olsa çekip üzerimi temizledim. "Öfkeni bende çıkarma! Ayrıca bu lanet odaya neden tekrar geldik, bu yerde hiç başka oda yok mu?" Emre sinirle kapıyı kapatıp kilitledi. Kapatması sorun değildi ama neden kilitlemişti?

"Lütfen kapının kilidini açar mısın?" Çatık kaşlarla bana bakıyordu. Dediğimi yapmayınca kalbim hızlanmaya başladı. Yere çöküp ellerimi saçlarıma geçirdim. Hayır tekrar olmaz. Bu yerden sağ çıkacağım! "Kapının kilidini aç!" Emre neler olduğunu anlamıyordu ama kilidide açmıyordu. Hızlı nefes alışverişlerim yüzünden sakinleşemiyordum. Nabzım çok hızlıydı.

Bıçaklar

Kesikler

Ve kan...

Her kilitlenen kapının arkasında olanlar.

"Lütfen, lütfen kapıyı aç!" Emre ne olduğunu bilmiyordu ama kapının kilidini açıp kapıyı açmıştı. Ellerimi saçlarımdan çıkarıp derin bir nefes aldım. Titriyordum. Vücudum benden bağımsız hareket ediyordu. "Sen iyi misin?" Ayağa kalkıp aynanın karşısına geçtim. Saçlarımı düzeltip Emre'ye döndüm. Zorlada olsa gülümsedim. "İyiyim! Klostrofobim olduğu için böyle oldu. Neden geldik bu odaya." Kahverengi gözlerinde öfke yoktu. Soru ve endişe vardı. Endişesi bana mıydı?

"Morga girdiğimiz zamanda kapıyı kapatmıştım." Soru dolu bakışları beni bulduğunda üzerimde ki ceketi çıkarıp masanın üzerine koydum. "Soğuğun ve adrenalinin etkisi ile fark etmemişim. Tekrar soruyorum bu odaya neden geldik?"

"Bu yerde tek düzgün oda burası. Biz akşam olduğunda evlerimize dağılıyoruz fakat sen bizden biri ile kalmak istemeyeceğine göre bu odada birkaç değişiklik yapacağım. Burada kalacaksın." Evlerinde tek oda olmadığına eminim. Emre diğerlerine göre soğuk olabilirdi ama grubun lideri oydu. Onunla kalacaktım. Soğukkanlı ve kontrol edilebilir bir öfkesi var. "Bu hazırlıkları düşündüğün için müteşekkirim ama ben burada kalmayacağım. Seninle senin evine geliyorum."

"Ne işler peşindesin?" Bir şey peşinde değilim. Bu yerde kalmak istemiyorum. Burası kötü kokuyor. İçlerinden en kontrolüsü de Emre. Onunla kalmak daha mantılı. "Ne işler çeviriyor olabilirim? Beni sen kaçırdın unuttun mı? Evine almaya mı korktun yoksa bu kadını?" Kendimi gösterdim. Göz devirip eliyle önünü gösterdiğinde masaya bıraktığım ceketi geri aldım. Kıyafetlerim olmadığı için üşüdüğüm zaman giyebilirdim.

Küf kokan yerden çıktığımızda Emre'nin ekip dışarıda oturuyordu. "Millet biz gidiyoruz. Geç oldu sizde evlere dağılın."

"Bu kadını ne yapacaksın?" Emir'in sorsu ile Emre burun kemerini sıktı. "Sorularınızı kendinize saklayın." Bana döndü. "Sana gelince küçük asi burada bekle!" diyerek yanımdan ayrıldı. Omuz silkip diğerlerinin yanına gittim. Ömer'e bulaşmadığım sürece diğerleri bir sorun teşkil etmiyordu. "Ne yapıyorsunuz?"

"Konuşuyorduk Elfida. Sen ne yapıyorsun?" Hürkan'ın sorusu ile ona döndüm. Gözleri sarılı bileğime oyalandı. "Arkadaşını suçlama o sizin için yaptı bunu. Eğer sizi o pislik adam öldürseydi bende yaşamazdım. Ufak bir kesik yüzünden ne ona ne de size kızgın veya kırgın değilim."

Ömer alay ederek güldü. "Emre'ye yalvarıyordun! Ufak bir kesik diyorsun ama ağlamıştın!" Ömer'in söylediklerine bir şey demedim. İnsanlar bilmedikleri şeyler hakkında boş yorum yapmayı seviyorlar. Geçmişimi bilmiyorlar. Beni tanımıyorlar. Onların benim hakkımda söyledikleri umurumda değil. Herkes boş konuşmayı sever.

Onlara arkamı dönüp uzaklaştım. Emre'yi beklemeye koyuldum. Araba alıp gelmeyecek miydi? Nerede kaldı bu adam? On dakikalık bir bekleyişin ardından Emre motorla önümde durdu. "Atla asi kadın." dediklerine gülerek motorun arkasına bindim. Kafasında ki kaska vurdum. "Bana yok mu?" Söylediğim ile kafasında ki kaskı çıkarıp bana verdi. "Sen tak." diyerek gaz verdi. Kaskı taktığımda sürmeye başladı.

~~~~

Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama biz hâlâ yoldaydık. Emre bir avmnin önünde durduğunda neler olduğunu anlamadım. "İn." Dediğini yaparak inip kaskı çıkardım. Emre kaskı alıp bana baktı. "Neden buraya geldik?"

"İhtiyacın olan kıyafetleri alacaksın. Her neye ihtiyacın varsa artık." Evime gidersek boşa masraf yapmasına gerek kalmaz. "Evime gidelim oradan alayım almam gerekenleri ki alsam bile motora sığmaz. Arabayı neden almadın?" Emre kaskı geri uzattı. "Bin, daha sonra evine gider alırız."

"İyi ama ben ne yapacağım bu kıyafetler ile!"

"Ceketim yakıştı." Tek dediği bu olmuştu. Sinirle omzuna vurdum. Onu beklerken ceketi tekrar giymiştim. Kaskı takıp geri bindiğimde gazlayıp sürdü. On dakika sonra evin önüne gelmiştik. İki katlı bir evdi. Motordan inip kaskı çıkardım. Emre de inip motoru sabitledi. Eve doğru ilerlediğinde elimle kask ile bende ilerledim.

İçeri girdiğimde odaları dolaşmaya başladım. Her oda güzel ve topluydu mutfak hariç. "Bu eve bir kadın eli değmesi lazım."

"Hiçbir şeye dokunmuyorsun." Ona bakarak sırıtarak mutfağa girdim. Peşimden Emre de girdiğinde mutfağı inciledim. Tezgahta kirli bulaşıklar vardı. Sanırım bu adam mutfakta yaşıyor kıyaferlerinin bir kısmı sandalyelerin üzerindeydi. "Evde mi yaşıyorsunuz ahırda mı belli değil!" Kolumdan tuttuğunda bende kolundan tutup tırnaklarımı geçirdim. "Kolumla alıp veremediğin ne var be adam! Ben burayı toplamadan odaya geçmem. Bende yaşayacaksam burada pislik bir halde ki yerde yaşayamam." Kolumu bıraktığında bende tırnaklarımı geçirdiğim kolunu bıraktım.

"Temizlemeden rahat durmayacaksın değil mi?" Hızla başımı salladığım da burun kemerini sıktı. Mimik oynamıyor demiştim ya işte yanılmışım bu adam ya hep çok gergin ya da öfkeli. Öfkesini kontrol ettiğini sanırdım. "Öfkeni kontrol edebildiğine inandığım tek kişiydin ekipten ama sen ya hep öfkeli ya da hep gerginsin!"

"Kontrolü olan bir adamdım ama sen bütün kontrolümü alt üst ediyorsun asi kadın!" Söyledikleri gülmeme neden oldu. Emre'yi kolundan itmeye çalıştığımda soru dolu gözlerle bana bakıyordu. "Senin gibi yapılı birini itmemi beklemiyorsun herhalde? Git de toplayayım. Hatta gelme ben çıkana kadar."

"İtmeyip git diyebilirdin öyle değil mi?" Göz devirip kapıyı gösterdim. "İş yaparken konuşmayı sevmem! Çık artık." Bir şey söylemeden çıkınca kapıyı örtüp işe koyuldum. Sandalyeye attığı kıyafetleri çıkıp banyoya koydum. Mutfağı süpürmem gerekiyordu ortalık hep kırıntı doluydu. Kapalı kapıların olduğu odaların birine daldığımda Emre yatağında sırt üstü elleri kafasının arkasında uzanıyor düşünüyor gibiydi. Beni görünce kalkıp yatağa oturdu. "Ne oldu baş belası?" Söyledikleri ile kendimi tutamayıp kıkırdadım.

"Süpürge nerede, mutfağı süpürmem lazım. Ne yaptın anlamıyorum mutfakta mı yaşıyorsun?" Güldüğüne şahit olmak beni şaşırtmıştı. Şaşkınca ona bakınca kendisini hızla toparlayıp ifadesiz bir şekilde bakmaya başlayınca kaşlarımı çattım. "Berbat bir insansın."

"Sana göre kötü biri olduğumu düşünüyordum."

"Hem berbat hem kaba hemde kötü herifin tekisin!" Sinirlerimi bozmaktan başka bir şey yapmayan bu adamın evine geldiğim için kendime bela okuyorum! "İstediğin şeyler sağ tarafta ki oda da. Sol tarafta da sen kalacaksın." Soruma verdiği cevap ile tekrar sırt üstü yatağa uzandı.

Odasının kapısını kapatıp yan odaya girdim. Süpürgeyi ararken gözüm rafta ki kitaplara çarptı. Kitaplara bakarken arkamda duran Emre'yi konuştuğunda fark ettim. "Onlar annemindi. Aldığın yere geri koy." Kitapları almamıştım. Sadece bakıyordum. Çok değerli olmalı onu için. "Sormak belki haddime değil ama annene ne oldu?"

"Sen söyledin, haddine değil. Haddin olmayan şeylere karışma!" Sanki ben sordum kimin diye! Gelip kendisi söyledi annemin diye. Sorulmadan kendisi söylemesin o zaman. "Hayat hikayen umurumda değil. Söylemesen sormazdım. İzninle işime bakacağım." Süpürgeyi alıp çıkacakken kolumdan tuttu. Artık kolumu salmalı yoksa bir kaza çıkacak ama elimden değil kolumdan!

"Yarın yaparsın, bugün yoruldun." Bu adamın öfkesi birden gelip birden gidiyordu. Beni çıldırtmaktan başka bir şey yaptığı yok. "Beni yoran sen olup neden dinlenmemi söylüyorsun şimdi de? Sen hep böyle misin?" Önce zarar veriyor sonra yaramı sarıyor. Beni kaçırıp yoruyor şimdi de dinlenmemi söylüyor. "Nasıl?"

"Önce yara açar sonra sarar mısın hep?" Gözü koluma kaydığında havaya kaldırdım. "Arkadaşların uğruna bana zarar verdiğini biliyorum. Ama yara açıp sarman, bu yapmış olduğun ne kadar mantıklı. Bunu tek bana özel mi yoksa arkadaşlarına da yapıyor musun?" Kolumu bıraktığında bende kolumu indirdim. Yara açıp sarması, kırdıktan sonra yapıştırmaya çalışılan bardak gibidir. Kırıp döktükten sonra yapılan özür bir işe yaramaz! Kolumda yaptığı iz elbet geçer, ama ruhumda biraktığı iz geçmez. Bana yapılanı unutmam. Ona bir gün bunu bedelini elbet ödetirim!

"Amacımın sana zarar vermek olmadığını biliyorsun ama yine de intikam var içinde. Seni korumak için buraya getirdim. Sana açtığım ne gibi bir yara olabilir söylesene? Fiziksel olarak bahsetmiyorum, ruhen ben sana şu kısacık sürede ne gibi bir zarar vermiş olabilirim söylesene? Benden neyin intikamını alacaksın, kaçırmamın mı?"

Konuşmayı sevmediği için bu kadar uzun konuşması beni şaşırttı. Bana fiziksel olarak verdiği zarar önemli değildi. Önemli olan ruhen yaşadığım geçmişimi bana tekrar hatırlatıp travmalarımı tekrar yaşamama sebep olmasıydı intikam almak istemezdim. Bana geçmişimi hatırlatan herkesten nefret ediyorum!

Cevap vermeden süpürgeyi alıp odadan çıkıp mutfağa girdim. Eğer takıntılı biri olmsaydım umurumda bile olmazdı fakat yaşadığım evin her yeri temiz olmalıydı. Sinirle fişi takıp mutfağı süpürdükten sonra çıkacaktım ki kapıda beni izleyen Emre'ye sinirle baktım. "Sana buradan çıkmanı söyledim!"

"Sorularıma cevap vermedin." Ona hiçbir cevap vermek zorunda değilim. Benim hakkımda bir şey öğrenmesine gerek yok. "Lütfen gider misin?" Ricama rağmen gitmediğini görünce ayağına bastım. "Sorularına cevap vermeyeceğim! Birkaç gün kalıp evime gideceğim. Evini topladığım için uzun kalacağımı düşünme! Temiz olmayan bir evde kalamama gibi lanet bir huyum var. Beni ve hayatımı sana anlatmayacağım! Çık artık şu lanet mutfaktan!" Öfkeyle ona kızmama rağmen o hâlâ dikeliyordu. Ayağına bastığımı hissetmedi mi?

Belinde duran bıçağı hızla alıp boynuna yasladım. Beni hafife alıyordu, sandığından daha fazlasıyım! "Kaybedecek bir şeyim yok asi kadın." Sanki benim vardı da! Ayrıca arkadaşlarına ne olacaktı. Onlar için bana zarar veren adam şimdi kaybedecek bir şeyim yok diyor. "Arkaşlarına ne olacak. Onlar için bana zarar verdin? Şimdi kaybedecek kimsem yok diye beni kandıramazsın!" Bıçağı tutan elini tutup yavaşça boynundan uzaklaştırdı.

"Seni kandıramam ama sana yalvaramam da. Ölüm zaten elbet bir gün hepimize uğrayacak." Tuttuğu bileğimi çekip bıçağı ona doğru salladım. Beni rahat bırakması gerekirken darlıyordu. Ölümün herkese uğrayacağını zaten biliyorum. Bana akıl vermesine gerek yok!

Bıçağı ona verdim. Eceli olmamı istemiyorsa benim dediğimi yapmalı! "Daha önce birini öldürmediğine bahse girerim." Konuşmayı sevmeyen bu adam birden konuşkan olup sorular sormaya başladı! "İlk kurbanım olabilirsin!" Bıçağı beline yerleştirip bir şey söylemeden mutfaktan çıktı.

Beni kaçırdığı için hem pişman olacak hem de en iyi şekilde! Kadınlara karşı prensipleri olduklarına rağmen beni kaçırdıktan sonra patron denen pisliği öldürmeleri aptallıktı. Madem bir prensibiniz var o zaman beni kaçırmaya karşı çıkın ve bu isteği sizden istediği zaman öldürün o adamı! Onların aptallıkları yüzünden peşimde kim bilir ne kadar insan var. Acaba Aylin ne yapıyor? En son ne zaman görüştüğümüzü bile hatırlamadığım kardeşimi düşünüyorum. Hâlâ yurt dışında olmasını umuyorum.

Kendime kızıp biraz dinlenmek için kapıyı örtüp sandalyeye oturdum. Zihnime doluşan anılar yüzünden yüzümü buruşturup gözlerimi kapattım. Derin nefes alıp şu ana odaklandım. Beynime üşüşen bütün anıları geri savurdum. Beni incitmesine izin veremezdim. Kendi geçmişimden ne kadar kaçarım bilmiyorum ama bir süre uğramazsa benim için iyi olur. Zihnimin karmaşıklığı beni yoruyor.

Loading...
0%