@sudenzbalikci6
|
HELLOOO
AY COK HEYECANLIYIM YAZIM YANLIŞI KURGU HATASI VARSA KUSURA BAKMAYIN İLK KİTABİM. DİKKAT ETMEYE ÇALIŞIYORUM.
BOL BEGENİ VE YORUMM İSTİYORUM BENİMLE DÜŞÜNCELERİNİZİ PAYLAŞIN.
"YENİ KOMŞU"
GELECEK BÖLÜMLERDEN KESİT
~
Kalbim atması gereken hızdan daha hızlı atıyor. Midem bulanıyor ve kulaklarım uluyor. Karşımdaki, yanımdaki herkes bir şeyler diyor ama benim odağım çok farkı kişide. Bakıyorum ama görmüyorum. Bir çift aşık olduğum irisler ile buluştu gözlerim. Bana bir şeyler diyordu ama anlamıyorum. İçimdeki karanlık beni her saniye beni daha fazla yutuyor.
"Kaçamazsın. Savaşmak zorundasın." Bu ses bana bir o kadar yakın ama aynı zamanda bir o kadar uzaktı.
Kimdi bu?
"Mih güzel bebeğim. Duy beni ne olur." Bu alparslanın sesi, onca sesin arasında onu ayırt edebiliyorum.
Bebeklerin kalbi bu kadar parçalanır mıydı peki?
Gözlerimi biran olsun lacivert irisler 'den çekemiyorum.
"Delirdim mi ben?" Dudaklarımın arasından dakikalar sonra üç kelime çıkmıştı. Bir umut delirmeyi yeğlerdim aslında ama aşık olduğum adamın dolan gözleri taşmaya başlamasaydı.
(...)
Hastane Koridorunda bir tokat sesi yankılandı.
"Neden yaptın bunu?" Dedi sadece. Dudaklarım arasından iki kelime çıkmadı.
Sanki birisi dudaklarıma mühür vurmuştu.
"Zorundaydım. Yemin ediyorum zorundaydım." Sadece zorundaydım. Yapmasaydım... Düşünmek bile istemiyorum.
"Değer miydi onu bu kadar üzmeye... Kalbi dayanamadı bak neredeyiz biz dön bir bak." Bağırıyordu zira hakkıydı.
Sonuçta oda bir anneydi.
"Ben istemezdim..." Sesimi kendim bile zor duyuyordum. Bu insanlar nasıl duysun.
Kolum kanadım kırılmış, Nefes aldıkça ciğerlerim lime lime oluyordu. Çaresizce iki dizimin üstüne düştüm, soğuktu hastaneler.
"Ben sana üzme, kırma, sana güveniyorum demedim mi?" Dedi karşımdaki kadın.
Demişti.
"Bu mu senin üzmemiş halin? Bu mu konuşsana? Bunca şeyi yaparken soğuk kanlıydın şimdi de konuşsana... Bak orada benim çocuğum canı ile cebelleşiyor. Neden kalbi dayanamadı çünkü senin yaptıklarına, senin çektiğin acılara, sana kalbi dayanamadı benim çocuğumun..." Son dedikleri şok etkisi yarattı bana mı dayanamadı kalbi? O kadar mı param parça oldu bana ait olan kalbi.
Sonsuz uyku isteyecek kadar mı.
"Ben... Ben istemezdim böyle olsun yemin ederim. Ben diyecektim." Dedim. Yanıma çöktü ve beni anne şefkati olan kollarının arasına aldı. " Ah be çocuk..." Diyerek sarıldı bana. Koridorda artık benim sesimden başka ses duyulmuyordu.
(...)
Saatler geçmiyor sanki zaman durmuştu bizim için. Doktorlar çıktı içeriden. Bacaklarım titriyor. Alacağım cevaptan korkuyordum.
"Hastamız... Biz gereken müdahaleyi yaptık doktor arkadaşlar ile bundan sonra stres, üzüntü, fazla heyecan kalbi çok kaldırmaz dikkat etmesi lazım..."
Bana mı dayanamamıştı kalbi?
Bu kadar mı üzmüştüm onu?
kalbi durmak isteyecek kadar mı kırılmıştı bana?
🌒
ŞİMDİKİ ZAMAN
MİHRİBAN ARAS ANLATIMI
"Tamam sultanım." Uykulu halimden sıyrılmaya çalışıyordum bırakın ben kendi kendime uyanayım ne var sanki. Yengemin odamdan çıkması ile kalktım sıcak yatağımdan. Banyo aynasında kendimi izledim bir süre.
Mihriban Aras... Yirmi dört yaşında, gastronomi mevzunu ve saygın bir ailenin kızıyım. Ailem altı yaşında yangında kaybetmiştim. Annem, babam ve abim ölmüştü. O gece tek sağa kurtulan ben olmuştum. Bu da bana yıllarca ızdırap gelmişti. Yeni yeni hayatımı yaşamaya çalışıyorum.
Psikolojik tedavi görmüş yeri gelmiş yatışım bile yapılmıştı. Ama bu yatışlar çok kısa sürmüştü iki gün kadar. Geçmişimi unutmuştum altı yaşımda ne yaşadım hala bilmiyorum. Çevremizi amcamın anlattığı kadarıyla hatırlıyorum. Anılarım yoktu ama onun yerine her gece kabuslarım vardı. Mutlu olduğum anlar yerine yandığım anlar vardı. Ailemin yüzünü net hatırlamıyorum fotoğraflarda gördüğüm hallerini biliyorum sadece. Daha fazla kendimi incelemeden banyo da işlerimi halledip giyinme odama geçtim. Beyaz bir elbise giydim siyah saçlarım düz bir şekilde belime geliyordu ve güzel duruyordu hafif bir yaz makyajı ile kombinim tamamdı.

(Sadece elbise için koydum model farklı.)
Odadan çıktım ve o sırada Mert'in de kapısı açıldı. Oda siyah takım elbise giymiş, kuzenim cidden yakışıklı bir insandı. Siyah saçları güzel bir yüzü yapılı vücudu ve uzun boyu ile tam waty karakteri. Altı yaşından belli yeni ailem amcamlar olmuştu. Onlarla yaşıyorum ve biran olsun bana fazlalık gibi hissettirmiyorlar. Bazen kendim hissettiğim oluyor ama buda bir gerçek.
"Günaydın majesteleri." diyerek yanıma geldi, benimle beraber merdivenlerden inmeye başladık. Elleri kravatını bir an olsun bırakmıyor oysa düzgün takmıştı ilk defa.
"Günaydın kara prens. İlk defa olmuş becermişsin." Ona en sevdiğim hitap şekli buydu. Beraber bahçeye çıktığımızda amca ve yengemde karşılamıştı bizi. Kahvaltı için herkesin sofrada olması altın kural. Hep beraber güzel sohbet eşliğinde kahvaltımıza başladık.
"Yan eve bir aile taşınmış." Yengemin sesi ile Hepimizin başı komutu almış gibi yan villaya döndü orası kaç zamandır boştu, hatta yıllardır boştu arada iki üç adam gelir giderdi sadece sahibi yurt dışında yaşıyordu.
"Ya acaba tanıyor muyuz. Ne oldu ki bir anda satıldı, adam inat ile satmıyordu." Çok isteyen olmuştu ama adam satmıyor. Yaşlı adam paraya ihtiyacım yok benim dursun diyordu.
" Bilmiyorum, akşam bir hayırlı olsuna gidelim ailecek tanışırız." dedi yengem, hepimiz kabul etmiştik bu fikri. Kahvaltı Faslı bittikten sonra Amcam ve mert holdinge, yengem derneğe gitmişti, bende daha fazla boş boş oturmadan ayaklandım. Kafeme gitmek üzere çantamı aldım ve son kez kendimi süzüp çıktım evden. Arabama biner binmez ilk yaptığım şey her zaman müziğimi ayarlamak olurdu. Yine ayarladım ve sosyal medya hesabıma yüklemek için bir video çektim. En sonunda uzun bir İstanbul trafiğinden sonra iş yerime gelmiştim.
"Kolay gelsin ahali." diyerek içeri geçtim.
"Sağ ol abla." Yerleri silen Helin beni ilk fark eden olmuştu.
Kafede Ben, Helin ,canan, arda, celal, hayat abla, Eslem abla çalışıyoruz.
Hayat abla ve eslem abla mutfakta bana yardım ediyor, genelde sabah üç kişi yetiyorduk. Arda, canan, Helin servis kısmı ilgilenirdi. Celal Sağ kolum olurdu benden sonra kafemi idare eden kişiydi ben arada odamda, kasada nerde gerek olursa orada olandım. Üstüme önlüğümü giyip kendimi mutfağa attım. Eslem ve hayat abla çalışıyordu. Onlar poğaça yaparken ben Pastaları süslemesini yapıyordum. Hep beraber hem oynuyor hem çalışıyorduk.
"Ee... Mih yok mu şöyle dalyan gibi bir genç adam?" Dedi hayat abla.
"Ah be abla nerede bulsam yapışırım da işte sorun bulmakta." Dert yana yana demiştim. Mutfaktaki kahkaha sesleri yükseldi.
"Allah iyiliğini versin kızım." Dedi Eslem abla.
"Mih telefonun çalıyor." Celal kapıdan beni çağırıyordu elimi yıkayıp dışarı çıktım.
Telefonumu elime alında ariyan kişinin kim olduğunu gördüm. "Efendim yengem." diyerek Kafe'nin terasına doğru yürüdüm, deniz havası iyi geliyordu.
"Mih, şu çok güzel pastalardan akşam için bir tane yapar mısın? Taşınanlar eski komşularımızmış" Sesi neşeli geliyordu.
"Yaparım yengem tabiki."
"Tamam güzelim bunun için aramıştım görüşürüz." Bende görüşürüz deyip kapattım. Dediğim gibi mutfağa gidip bir pasta fazladan yaptım.
🌒
Hava kararmaya başladığında kafeden ayrıldım bunda sonrasını onlar idare ederdi pastamı alıp arabaya koydum ve kafeye geldiğim gibi müzik eşliğinde eve geldim. Arabamı hemen otoparka park edip indim. Gözlerim yan eve kaydı, hala bazı koliler dışarda duruyor, çalışan hizmetliler çok fazlaydı yoksa bu kadar kolay bitmezdi koskoca villa sonuçta. Eve geçtiğim de güzel bir sohbet eşliğinde yemeğimizi yiyip odalarımıza ayrıldık.
Çok bir şey yapmama gerek yoktu. Makyajımı üstünden geçtim ve saçlarımı tarayıp elbisemi değiştim. İşim bittiğinde aşağıda sadece amcam vardı beni görünce yüzünde hoş bir gülümseme ile bana baktı.

"Ah bebeğim, çok güzel görünüyorsun." Amcam diye demiyorum kendisi çok zarif düşünceli adamdır.
Acaba babamda mı böyle bir adamdı? Yaşasalar şuan yanımda olsalar nasıl olurdu? Yengem bazen annemi anlatıyor: Çok zarif bir hanımefendi 'der her zaman. Ben anneme çok benziyor muşum, her anneme tanıyan kadın bunu der ve onların kızları olduğumu söylesem yüzleri güler ne kadar şanslı olduğumu söylerler. Amcamda ailemi herkesin çok sevdiğini söylerler her zaman. Hatırı sayılır ölü bir ailenin en küçük kızı olarak yaşamaya çalışıyorum işte. Yüzüme hafif bir gülümseme ile amcama baktım.
"Teşekkürler amcacım." yüzümde nasıl bir ifade varsa yanıma geldi, beni sıcak kolları arasına aldı. Baba gibi kokuyordu, amcalar baba yarısıdır diyen kimse doğru demiş.
"Nasılsın prenses?" Ses tonundan belliydi gerçekten nasıl olduğumu merak ediyor.
"İyim. Sadece bazen yaşasalar nasıl bir aile olurduk diye düşünüyorum." dürüst davrandım çünkü amcam her şeyimi bilir ve yakından ilgilenirdi bazen mert ve yengem 'den gizli bir şeyler yapardık beraber.
"Ah, abim ve abin kesinlikle seni çok kıskanır. Sana benim bile yaklaşmam yasak olurdu." Yüzümde hafif bir gülümseme oluştu, daha fazla bu konuyu deşmek istemedim. Saçlarımı öptü ve daha sıkı sarıldı bir şey demek üzereydi ama yengem ve mert geldiği için sustu. Gördüğü manzara hoşuna gitmedi mert, yengemi kollarının arasına almış iniyordular.
"Yine mi benim güzel kızımı ağlatıyorsun?" Yengem yine formunda. Amcam hemen beni kendinden uzaklaştırdı, yengeme doğru gitti. Konu karısı olduğu sürece mert dahil kimse sarılamazdı bu haline hepimizi eğlendirdi.
"Bırak lan eşek karımı." Karısını kolları arasına aldı. Mert her zaman yaptığı gibi göz devirdi.
"Baba alış artık kaç yıl oldu bana istenmeyen evlat muamelesi yapıyorsun. Senin karın benim ANNEM." her zamanki savunmayı yaptı. Gülümseyerek onları izliyorum. Mert amcamla atışıyordu daha doğrusu amcam mert i hep bozuyordu.
🌒
Şuan çok sevgili yan komşumuzun salonunda oturuyoruz, ev sahipleri yengem ve amcamla önceden tanışıyorlarmış zaten yine aynı mahallede mi ne oturmuşlar tam anlamamıştım. Benden iki üç yaş küçük bir kızları vardı. Bide abisi varmış oda mesleği dolayı eve çok uğramazmış. Asker olduğunu annesi söylemişti. Gerçi söylemese bile amcam: O kerata başardı mı komutan olmayı demişti. Sanırım herkesten gizleniyordu asker oluşu.
Asker mi gözlerimden kalp çıkıyor mih
"Nasılsın mert abi?" Pelin ve mert arasında garip bir bakışma geçti.
Bir şeyler dönüyor mih
"İyiyim abim iyiyim sen nasılsın görüşmeyeli?" Mert'in bu ses tonu ve yüz ifadesini tanıyorum, rahatsız oluyordu. Neyse sevgili kuzenimi sonra sıkıştırırım.
"İyim bıraktığınız gibi." dedi pelin, mert gibi değildi rahat ve kendinden emin çıktı sesi. Yüzünde alaylı bir gülümseme vardı.
Ortada bir muhabbet dönüyordu ama bir türlü anlamıyorum. Kafamın içi susmuyor, pelinde gözlerini Mert'ten alamıyordu. Onu incelediğimi fark etmiş olacak ki gözlerini merttin üstünden çekti. Mavi gözlerin odağı bendim ve yukarı terasa çıkmayı teklif etmişti, amcamlar iş konuşuyor yengemler vakıf ve biz kendimizi bu ortamdan atmak istiyorduk.
Yukarı kata çıktığımız da teras yerine pelin odasına girmeyi teklif etti. İlk başta istemesem de daha rahat olurduk çünkü evde hala çalışanlar vardı. Odası güzeldi ve pembe ağırlıklıydı.
"Ah çok şükür bir an hiç son bulmayacak sanmıştım." Sanırım iş ve vakıf konuları onu sıkıyordu. Kendini yatağa bıraktı, bana ise duvarın kenarındaki beyaz koltuğu gösterdi oraya oturdum ama odasını incelemeye devam ediyorum. Odada sadece komidinin üstünde bir tane aile fotoğrafı vardı, oda çok küçüklük fotoğraflarıydı belli ki. Pelin nereye baktığımı anlamış gibi açıkladı.
"Abimle zar zor çekilmiştik ailecek hep kaçardı kameradan. Sonrada işi gereği çekilsek bile odalarımıza koyamıyoruz. " Bu durumdan ne kadar şikayetçi olduğu sesinden belliydi.
"Neden abinin asker kimliğini kimse bilmiyor?" Akşamdan belli merak ettiğim tek soru buydu.
"Göz önünde bir aileyiz ve abim komutan bunu belli başlı insanlar hariç kimse bilmez. Herkes abimi CEO sanıyor ve şuan yurt dışında şirket başında sanıyor. Bizim ve onun can güvenliği açısından yani." Mantıklıydı kim ailesini açık hedef yapmak isterdi ki. Bu konu canını sıkmıştı zira düşen yüzü ve ses tonundan anlamamak mümkün değildi.
"Şu kamera görünce kaçan insanları anlamıyorum ben çok severim." Konuyu değişmekti amacım. Hem kafede yaptığım yemekleri falan hem de normal hayatımı paylaşmayı severim.
"Ay bende çok severim ama abim işte hep sert bir tiptir mesleği yüzünden derler annemler. Ama bakma sen bana abim diye öyle diyorum, yoksa çok iyi ve ince düşünceli biridir görsen. Tanıyanlar hayran olur ona ama birazda Nemrut'un tekidir." cümlesinin sonunu derken gözlerini devirmişti ama yanımda özlem içinde fotoğrafa bakıyordu.
"Ona uyuz oluyorsun belli ama aynı zamanda sesinden özlem akıyor pelin." Gözleri doldu hemen ve kafasını onay verir anlamda salladı.
"Öyle. Atsan atılmaz, satsan satılmaz cümlesi tam bizim için işte abim o çok seviyorum. Bir seneye yakındır görmüyoruz kendisini bu yüzden kızgınım ama alıştım ben onsuz olmaya. Oda bizsiz öyledir bence." fotoğrafı elinde tutuyor, abisinin yüzünü okşuyordu. Kasvetli havayı dağıtmak adına derin bir nefes aldı ve gülümsedi. Odadan ve ortamdan kaçmak amaçlı pelinle terasa çıktık orada biraz daha sohbet ettikten sonra aşağıdan çağrıldık yengem: Gitmemiz gerekiyor artık dediği için aşağı inmiştik. Amcamlar kapıda bekliyordu bizi.
"Müsait bir zaman sizi de ağırlamak isteriz." yüzünde hoş bir gülümseme ile yengemde onları davet etmişti. Ayşen hanım memnun olmuş gibi gülümsedi ve en kısa zamanda geleceklerini söyledi.
Kendi evimize gelince herkes iyi geceler deyip odama çıkmıştım çünkü gün artık bitmeliydi.
🌒
Sabah aynı rutin ile uyandım. Kahvaltıdan sonra kendimi iş yerime atmıştım, şuan ise mutfakta pasta kurabiye yapıyorum bana en iyi gelen aktiveydi. Bu gün mertte sürpriz yapmak için şirkete gitmek istiyordum arada ona kendi yaptığım taze kurabiyeler veya pastalar götürürüm. Bu gün nedeni bilinmez bir şekilde morali düşüktü kahvaltı boyunca. Elimde pasta ve kurabiyeler ile mutfaktan çıktım. Kasada celal vardı ama işi olduğu için sadece çıktığımı haber ettim. Oda kafasını sallayıp müşteri ile ilgilenmeye devam etti. Arabama binip şirkete doğru yol aldım.
Arabada sezan aksu - küçüğüm çalıyordu bu şarkıyı hem seviyor hem sevmiyorum, bana geçmişimi anımsatıyordu. Bazen küçük bir olaya ağlaya biliyorum, genelde hep mert olurdu yanımda. Onu öz abim den ayrıt etmezdim. Ansızın acaba derdim abim yada babam olsa böyle mertle yakın olmamı kıskanır mı? Amcam her zaman onların kıskanç biri olduğunu söylüyordu ama ben bunun cevabını hiç bir zaman bulamayacaktım. Arada rüyalarımda yani çok nadir küçük hallerimi ve ailemi görüyorum siması yoktu ama sesleri vardı. Karma karışık sesler, kim kime ait ayırt edemediğim sesler. Sadece silüetleri rüyamda vardı. Bundan psikoloğuma bahsettiğim de bana nedenini açıklamıştı. Gördüklerim benim anılarımmış öyle demişti. Ailemle olan anılarımı hatırlamıyorum resimler yangında yanmıştı sadece bir kaç tane amcamda olanlar vardı, ne zaman baksam iyi etkilenmiyordum. Bazen sinir krizi veya nefes darlığı ile uyanıyorum çok küçükken başlamıştı bu serüvenim.
Arabamı park edip indim, kapıdaki asistanlar beni görüp haber vermek istedi ama izin vermeyip sürpriz olduğunu söyleyerek asansöre bindim. Aynada üstümü düzeltip çıktım. Mert'in odasının önüne geldiğimde asistana selam verip içeri daldım. İçeride sadece mert'i beklerken koltukta birisi daha vardı.
"Mihriban." Bir kaç saniye durdum kapıda, sonra yavaş adımlarla yanlarına yaklaştım. Elimdeki poşetleri bir koltuğa bırakıp bana doğru gelen ve benim için açılan kollara girdim. Kısa bir sarılma serüveninden sonra ayrıldık.
"Kusura bakma bilmiyordum misafirin olduğunu çıkabilirim isterseniz." Kolunu belime sarıp kendiyle beraber adamın karşısına geçtik. Beyefendi ayağa kalktı Baya uzun bir boyu ve yapılı vücudu vardı, gözleri gece karanlığı andıran bir çift lacivert, yüzü sanat eseriydi adete. Yüzüyle orantılı burnuna ve kemikli yüzüne sahipti. Allah özene bösene yatarmış gibi siyah gömlek ve siyah kumaş pantolon ile çok şık duruyordu. Belindeki silahı dikkatimi çekti. Kaşlarım fark ettiğim silah ile eş zamanlı çatıldı ve adama çok dikkatli süzdüğümü fark edip gözlerimi yüzüne çevirdim.
"Mihriban, Alparslan DEMİR dün taşınan yan komşumuzun oğlu. Eski arkadaşım sabah gelmiş kendisi buda Mihriban ARAS kuzenim."
Kibar bir hanımefendi ol mih!
Elimi uzattığımda oda benim gibi elini uzatmıştı. Elleri nasırlı ve büyüktü benim küçük ellerim, ellerinin arasında kayıp olmuştu. Benim ellerim ne kadar soğuk ise onun ki bir o kadar sıcaktı. Farklı ve dikkat çeken bir aurası vardı adamın. Karnım dokunuşu ile içe doğru çekildi, ben bir dokunuş ile böyle olacak bir kadın değilim.
"Memnun oldum." Cümlesi çıktı dudaklarımın arasından. Hafif bir tebessüm ile oda aynı şekilde karşılık verdi, kadifemsi ve tok bir ses tonu vardı. Sabaha kadar konuşsa tek kelime etmem dinlerim valla. Konuşmasında gerek yok dursa karşımda hiç çekinmeden izlerim.
"Önemli işiniz varsa ben dışarıda beklerim." Dediklerimi tekrar etmem onu gülümsemişti ama daha fazla alparlanan'a bakmadım. Onun yerine mert'e döndüm.
Valla çıkmam mih
"Hayır zaten konuşmamız gereken bir şey kalmadı." Dedi mert. Bunu sert bir ses tonu ile söylemişti. Başımı onaylar anlamda salladım.
Herkes koltuğa geçtiğinde bende kapıda duran asistana verdim poşetleri merttin yananı geçtim. Ortamda sanki benim gelmem sebebiyle gerginlik vardı. kaşlarımı çatıp neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. Neden Kimse konuşmuyordu? Mert en sonunda şüphe ettiğimi anlamış gibi yüz ifadesini düzeltip konuşmaya başladı. Bu hareketi dahada şüphe tohumları ekti içime.
"Yine en güzel pastalarından mı getirdin bana?" Kolunu omuzuma atıp beni kendine çekmiş saçlarıma buseler konduruyordu. Halimden gayet memnundum. Bu sırada Alparslan bize bakıyordu Özellikle bana çok dikkatli bakıyordu. Rahatsız etmişti bakışları.
Tamam yiğidim bende ama gözünle soydum zalimin oğlu
"Evet canın sıkkın gibi duruyordu."
Kapının çalması ile sarılmaya bir son verdik. Asistan ikramları herkesin önüne koyup çıktı. Ortamda hala gergin bir hava vardı neden bilmiyorum ama kimse konuşmak istemiyor gibiydi. İkisi de getirdiğim ikramlarını tatmaya başlamıştı sessizce. Herkes tabağı ile ilgilenmeye başladığında bende beğeneceklerine emin bir şekilde güzel iltifatlar bekliyordum. Alparslan sessizliğe bir son vermek istemişti.
iltifat etmek zorunda.
"Çok güzel olmuş ellerine sağlık."
Sadece bu kadar mı? O kadar öküz gibi yuttun iki iyi birşey diyeydin.
"Ben yaptım işte olur öyle." Yüzümde kendimden emin bir gülümseme belirdi. Ne var hiç mütevazı hanım hanımcık olamazdım.
Kurban olsunlar bize mih.
Alparslan'ın yüz ifadesi benden böyle bir çıkış beklemediğini haykırıyordu adeta. Hemen kendini toparladı ve yüzünde gülümseme belirdi. Memnun olmuştu cevabımdan bence olmasa da sorun değildi gerçi.
"Şu egonu biraz dibe mi çeksen mih." Canım kuzenim gözlerini biraz daha devirirse gözsüz kalacaktı haberi yok. Bunu derken Hala elindeki tabaktan bir şeyler yiyordu.
"Utanmasan tabağı yiyeceksin. Hala bana dibe Çek diyorsun kıskanma kabul et ben en iyisiyim bu işte."
"Orası ikramlardan belli oluyor İstanbul'da bu kadar güzel yapan yerler var mı başka bilmiyorum." Konuya Alp dahil olmuştu fazla abartıyordu ama bir yanda da oda Mert gibi tabağı yiyecekti.
Mih Nuri Alço tekniğini unutma birdahakine
"Sussana oğlum sonra ortada ben en iyisiyim diye geziyor."
Mert övülmemi kıskanıyor.
" Sen övme başkaları över beni. Asıl sen sus be iki övülüyorum hemen kıskanma." çatık kaşlarım ile CANIM kuzenime bakıyordum.
"Tamam bebeğim susuyorum." Ağzına fermuar çeker gibi yapmıştı. Daha sonra yerinden kalktı ufak bir işim var diyerek dışarı çıktı. Bende kahvemi elime alıp içmeye başladım Alparslan'a dönerek onu göz hapsine aldım. "Mert ile nasıl tanıştınız?" Elindeki her şeyi masaya bıraktı ve odağını bana döndürdü.
"Arkadaş ortamımız birdi bide aynı mahallede büyüdük sayılır."
"Anladım. Ne güzel yıllar sonra bile arkadaş kalmanız." Diyerek gözlerimi odada gezdirdim saçma ama gerilmiştim. Oda bunu anlayıp ortamdaki havayı dağıtmaya çalıştı.
"Elin gerçekten lezzetli bana kartını verir misin?"
Neden bu kadar kibar olur bir insan?
"Tabiki veririm ama arabada. Aynı yere gidiyoruz zaten aşağıda versem sorun olmaz demi?"
"Hayır olmaz. Ben artık gitsem iyi olur hatta Eve geçmem gerek ailem bekler bir gün başka bir yerde sohbete devam edelim lütfen." ayağa kalkmıştı boyunun maşallahı var mübarek.
Ay olur olur yeriz
"Peki o zaman bende çıkayım. Zaten Mert'in işi uzun sürecek belli." Ben onunla kalkmıştım zaten.
Beraber odadan çıkıp Asistana çıktığımı mert'e söylemesini Rica ettim. Asansöre binip çıkış saati olduğu için herkes bizimle binmeye başlamıştı. Ben git gide arkamdaki adamın içine giriyordum. Elini belime sarmıştı Kalabalıktan sakınmak ister gibi ay kalbim. Kolları sevdiğim gibiydi damarlıydı. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım rahatsız oluyor mu diye ama o gayet memnundu halinden ki ona bakmam ile gülümseyerek bana baktığını fark ettim. Kafam göğsüne denk geliyordu kısa değildim o fazla uzundu bence neyse en iyisi buydu. Asansörden zar zor çıkıp Otoparka gelmiştik kendi arabamın bulunduğu yerde durdum oda benimle birlikte karşımda durmuştu.
"Öndeki adam üstüne doğru geldiği için seni kendime çektim Rahatsız ettiysem kusura bakma."
Ay ne sorunu tekrar asansöre döne biliriz
"Sorun değil düşüncen için teşekkürler." diyerek ufak bir gülümsedim oda bunu bekliyormuş gibi Yüzünde hoş bir gülümseme oluştu elini uzattı koca elli yine elimi yutmuştu.
"Daha sonra görüşürüz o zaman."
"Görüşürüz."
Arkamı dönüp arabama bindim sıra Alp'te kendi arabasına gitti.
Eve gittiğimde yemek yenmişti bende direk odama çıktım. Kendimi yatağa atıp biraz dizi izlemek istiyordum. Dizinin erkek karakteri Alparslan'a benziyordu durduk yere aklıma gelmesi saçmaydı ama kim olsa lacivert gözlü, boyu poşu hayat ablanın tabiri ile Dalyan gibi, yakışıklı birini unutmazdı. Her kızın istediği fiziksel özelliklere sahipti ilk gördüğüme göre kibar bir insandı Pelin'in bahsettiği gibi ama zamanla değişe bilirdi. Hakkında asker olduğunu Mert'in arkadaşı olduğunu biliyordum. Dizim bitmişti artık uyusam ve gün bitse iyi olurdu.
Bir türlü uyumak nasip olmamıştı bazen böyle olurdu. Sonunda aşağı mutfağa insem daha iyi olurdu kendime kahve yapıp oturmayı çok sevdiğim köşe koltuklarına geçtim kulaklığımı takıp en sevdiğim müziği açtım. Ailemi özlemiştim yüzlerini hatırlamıyorum ama özlüyordum. Bazen amcamlar da bile kendimi hissettiğim oluyordu. Bu tamamen benden kaynaklanıyordu amcam, yengem ve mert biran olsun böyle bir düşünmemem için ellerinden geleni yapıyordu ama yine de olmuyordu hani derler ya insanın evi gibisi yok diye işte sorun buydu ben nerde olursam olsun kendimi ait hissedemiyordum.
"Seni uyutmayacak kadar önemli ne düşünüyorsun?" Kafamı arkamdan gelen sese çevirdim. Bu Alp'ti elinde ceketle arkamdaydı. Ceketi bana doğru uzattı aldım ve ona karşımdaki boş yeri işaret ettim.
" Düşünüyordum öyle." Gösterdiğim yere oturmuştu.
"Başın sağ olsun. Yabancıya anlatmak istersen her zaman dinlerim sonuçta yabancıya anlatmak içini dökmek her zaman daha kolaydır." Sanırım biri ona anlatmıştı hayat hikâyemi yoksa müneccim boku yediğini düşünücem.
"Sağ ol." Başka ne denirdi ki?
Yerimden kalkıp biten kahvem ile içeri gittim hızlı bir şekilde tekrar kendime ve ona sıcak bir kahve yapıp çıktım. Hala bıraktığım gibi oturuyordu üstünde siyah bir tişört altında siyah eşofman vardı. Ceketini bana vermişti çok güzel kokuyordu. Önüne gelip kahveyi uzattım. Sigara içiyordu ama Beni fark ettiği için söndürmüştü. Kendi yerime karşısına tekrar oturdum.
"Ee sen bu saatte napıyorsun?"
Kahveden bir yudum aldı kolları cidden iyi idi yada ben ruh hastası kişiliğim bu adama şimdiden takmıştı.
"İşle alakalı bir telefon görüşmesi yapıyordum. Seni görünce gelmek istedim." dedi kahveden bir yudum alarak.
O DUDAKLAR ALLAHIM!
Adem elması çok iyi mih.
Bunada dikkat etmezsin be .
"Anladım."
"Rahatsız olduysan kalka bilirim." Yerinden kalkmak için harekat etti. Telaşla ellerimi sağa sola salladım. sonuçta ona oturmasını ben söylemiştim.
"Hayır hayır hem daha iyi oldu tek başıma kaldığımda kafayı yeme özelliğim var."
İsterse beraber uyuya biliriz bile
"Peki öyleyse." diyerek tekrar oturdu.
"Dün ailen asker olduğundan bahsetti. Zor değil mi? Nasıl kadar verdin?" Yine meraklı yanım açılmıştı.
Onca soru arasında bu mu yani
Don bedenini mi sorsaydım?
L yada xl bebeğim ben o işi hallettim.
"Meslekler zordur klasik bir cevap ama evet askerlik herkese göre değil her meslek gibide değil biz ölüme daha yakınız ve bunu bilincinde daha çok oluyoruz. Ben çocukluğumdan belli istediğim tek meslekti hiçbir zaman zor gelmedi sonuçta kendi istediğim bir meslek." elindeki bardağı masaya bıraktı bir sigara daha yaktı ama onu benden en uzağa tutuyordu dumanı yanımdan bile geçmezdi.
"Ben hep karar veremezdim ne meslek seçeceğime her sorana farklı bir meslek söylerdim. Sen ne güzel karar vermişsin direk. Az bende de olsun isterdim bu özellikten ben çok severim askerleri özellikle o asker forması giyenlere cinsiyet fark etmez her Türk insanına çok yakışıyor." sanırım çok uzun konuştum Alp yüzünde hafif bir gülümseme ile dinliyordu beni.
"Küçük bir Mihriban düşünemedim şuan." Onca şey dedim adam benim sümüklü halimi merak ediyor.
Düşünmene gerek yok iste yaparız.
Ruh hastası mısın sen? Allahtan benden başka duyan yok.
"Neden canım. Neyim varmış benim." Asla çirkef degilimdir. Benim kahvem bir türlü bitmemişti karşısında bağdaş kurmuş üstümde ayıcıklı geceliğim ve bana büyük onun ceketi ile saçlarım dağınık şekilde oturuyordum adamın beni ciddiye alması bile bir şeydi.
" Öyle değil. Yanlış anladın beni iyi bir şey demek istemiştim." Konuşurken mimikleri ve elleri hareket ettiriyordu bilinçsiz bir şekilde alışkanlıktı bu belli ki.
"Ay biliyorum sen bana bakma hem ortada bir metre boyuyla herkese hazır cevap veren bir mih düşünmek pek sağlıklı değil. " bende en son onun gibi gülüyordum.
"Bir şey sormak istiyorum. Hatta baya saçma ama merak ediyorum. Bu kitaplarda filmlerde hep askerler zor işler yapıyor böyle mesela işkenceler yada emir verildiği için kendini ölü göstermeler cidden var mı?"
Hayır neden böyle bir soru sorduğum hakkında bir fikrimde yok ki gece sus otur işte adı üstünde film, dizi rahat mı batıyordu bana.
"Emir komuta zinciri var. Senden istenen her şeyi yapmak zorundasın. Yapmazsan ya ceza ile yırtar yada mesleğinden olursun hatta bazen hayatından bile. Yeri geldiğinde ölü gösterirler yeri geldiğinde hiç beklemediğimiz bir şey isteye bilirler yada yok olursun sen hiç doğmamışsın gibi silerler ama senin de dediğin gibi filmlerde abartırlar." Sustu ve derin bir nefes aldı.
"Yani emir komuta anlamam ama bence de abartı o ne öyle Adamın dibinde bomba patlıyor tek kendi sağ çıkıyor falan." konu onu rahatsız etmişti.
"Neyse ben artık gideyim saat çok geç oldu. Kahve için teşekkür ederim." Ayağa kalktı bende onunla kalktım.
"Rica ederim yine yapalım. Yani şey Gece böyle ne zaman sıkılsan konuşa biliriz. Yani of sen anladın beni." daha ne kadar saçma cümle kurabilirim bilmiyorum.
Mih şey ne? ne zaman kekeme oldun kız.
Yüzünde yine bir gülümseme oldu ne çok gülüyor hiç pelinin bahsettiği gibi birisi değil ve kadifemsi sesini duydum. Sanırım onu bu saçma halim eğlendirmişti.
"Sende ne zaman istersen cama taş at ben anlar inerim aşığa iyi geceler."
Telefon diye bir şey icat edildi ama bu fantezide güzel.
En son iyi geceler demem ile gitmişti arkasından bir süre baktım kendi bahçelerine geçince bende Kupaları alıp mutfağa bıraktım. Oradan odama geçtim Alp' in ceketi bendeydi hala vermemiştim. Oda istememişti belki bir gün isterse verirdim. Kendimi yatağa bıraktım en sonunda. Bu gece konuşmak ve biraz olsun kafa dağıtmak iyi gelmişti daha rahat uyuyabilirdim.
🌒
Bölüm sonu.
Bölüm bitiş tarihi: 16.03.2023
YAYINLAMA: 24.08.2023
BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN.
KELİME YANLIŞIM VEYA KURGU HATASI VARSA KUSURA BAKMAYIN İLK KİTABİM DİKKAT ETMEYE ÇALIŞIYORUM.
İLK OKUDUĞUNUZ YER KÜÇÜK BİR ALINTIYDI.
1. İLK BÖLÜME GÖRE NASILDI?
2.ALPARSLANI NASIL BULDUNUZ?
3. MİHRİBAN'I NASIL BULDUNUZ?
4. İLK OKUDUGUNUZ KISMA GÖRE BİZİ NELER BEKLİYOR?
SEVGİYLE KALIN BEBEKLER.
Instagram; sudenazbalikcii
tiktok:Sudenazbalikci
|
0% |