Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11.Bölüm

@sudenzbalikci6

HELLOOOO...

 

Bölümü beğenip, yorum yaparsanız çok makbule geçer teşekkürler.

 

Hadi yine çok istediğiniz için erken attım.

 

Ay ben doğmuşum bu gün.

 

KEYİFLİ OKUMALAR...

 

 

"Sarhoş Duygular"

 

~

 

Yavaş adımlar ile yanına yaklaştım. Her adımımda göğüs kafese daha hızlı inip kalkıyordu. Tam karşısında yerimi aldım. Gözleri heyecan ile bana bakıyordu. Onun Hediyesi olan paketi görüş alanımıza soktum. Lacivert irisleri önce pakete baktı, tekrar bana döndü.

 

"Bunu senin için aldım bu gün küçük bir hediye ve teşekkür manasında onca yardımın dokunuyor bana." Alması için uzattım ama donmuş gibiydi zaten ona aldığımı biliyordu neden şaşırıyordu ki.

 

Keşke gecelik alsaydık...

 

"Keşke." dedim ama içim ve dışım karışmıştı yine. Alp bana manasız bakışları ile bakıyordu.

 

"Ne keşke." dedi. Yüz ifadesinden merak ettiğini belli ediyordu.

 

"Ha bir şey yok gecelik alsaydım iyiydi diyorum." dedim evet bunu dedim. Sinirlenmeye başlıyordum her düşündüğümü söylememem gerektiğini yengem küçükken demişti. Değişmeyen tek huyum olabilir. Alp yüzüme garip garip bakıyordu en sonunda elimdeki paketi göz hizasına getirdim. "Alır mısın tabikide sana gecelik almadım merak etme üniformanın altına giymezsin." sesim alaylı çıkmıştı. Bir an onu gecelikle düşlemiş olabilirim.

 

BÖYLE İPLİ BİR TANGA FENA OLMAZ. BEN BİR YÜKSELDİM.

 

"Seni bilmem ama ben gelinliğin altında görmek isterim bir tanga." yutkundu gülüşünü saklamaya çalışıyordu. "Teşekkür ederim. Çok değerli benim için." Heyecan ile hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Sanki hayatında ilk defa hediye alıyormuş gibiydi. Yüzünde eşsiz bir gülümseme vardı. Paketi elinden aldı. Biran önce bu ortamdan kaçmam gerekiyordu.

 

"Rica ederim ve iyi geceler alp. Eminim sana çok yakışacak. Gömlek yani gecelik değil." dedim. Aramızda uzun uzun bakışma geçiyordu Hint dizilerindeki gibi. İkimizde arkamızı dönüp gitmek istemiyorduk. Bakışları en sonunda elindeki paketi buldu. Açmak için hareket etti. Pakete çok nazik şekilde açtı. İçindeki gözleri ile aynı gece lacivertini bir gömlek çıktı. Mimiklerini izliyordum. Her tepkisini izlemek istiyordum kaçırmadan. Yutkundu ve göz bebekleri beni buldu.

 

"Teşekkür ederim çok beğendim. Çok zevklisin." Göz bebekleri ışıl ışıldı. Beğenmesi özgüvenimi okşamıştı. zevkli kızdım valla ama göz bebeklerinde bir ifade daha vardı. Muzip muzip bakıyordu bana.

 

'TANGA diyor ZEVK diyor' atıf yapıyor AŞKO Jeton kareli heral de

 

ha siktir.

 

"Yeter ama alp sabahtan belli teşekkür ediyorsun. Beğenmene sevdim ama zaten sana aldığımı biliyorsun sanıyordum."

 

"Biliyordum ama ailem hariç ilk defa bir kadından hediye alıyorum."

 

sana kurban olayım bennnn kocammmm

 

"Bak sen desene sana hediye alan ilk kadın olmak gurumu okşadı alp bey. Sırada tanga var bekle sen yaparım ben böyle şeyler arada." Ses tonumda bu durumdan ne kadar memnun olduğumu haykırıyordu resmen aynı zamanda ne kadar alay ettiğimi. Dediklerim ile yüzündeki gülümseme dahada büyüdü ve kahkaha atmasına sebep oldum. Buna benim sebep olmamdan çok mutluydum. Alp dışarda çok gülen biri değildi eğer yanında ben yoksam.

 

"Mih hadi gel." Mert her anımızı bölmek için yaratılmış sanki. Alparslan'da benim gibi düşünüyor olacak ki gülümsemesi merttin sesini duyar duymaz soldu.

 

"İyi geceler mih."

 

"İyi geceler alp." dedim ve beni kapıda bekleyen kuzenimin yanına gittim.

 

"Kaç dakikadır ne konuşuyorsunuz siz? Hayır bu kadar konuşmana ne gerek var bu adam ile." Hem söyleniyor hem de beraber merdiven çıkıyorduk.

 

Tanga, Zevk, Hediye.

 

"Kıskanma. Hem o senin arkadaşın düzgün konuş 'o adam' tabiri hiç hoş değil alp için." odamın önüne geldim.

 

"Ne kıskanması be onu niye kıskanayım, ben kardeşimi kıskanıyorum." Bu gün ben ağlamadan bitmeliydi. Kardeşim tabiri ile ona sıkıca sarıldım.

 

Yada utançtan ölmeden.

 

"Sulu gözlülük yapma gece gece hadi iyi geceler prenses." dedi ve saçlarıma buseler armağan etti.

 

"İyi geceler abi." diyerek ondan ayrıldım ve arkama bakmadan odama girdim. Ben girince oda adasına çıkmıştı kapı sesi gelmişti.

 

Hızlıca banyoda işlerimi hallettim saat geç olmuştu uykum gelmişti. Kendimi yatağıma bıraktım çok uykum var ama aklımda yüzlerce soru var. Ben Alparslan'ı seviyorum bu gün o gömleği görünce aklıma ne kadar mutlu olacağı ve ona çok yakışacağı geldi. Onun mutlu ve yanımda olması bana iyi geliyordu. Bunu bu gün net şekilde anlaya bilmiştim. Biz alp ile daha önceden nerede karşılaşmış olabilirdik bilmiyorum bunu araştırmam gerekiyordu. Mert tanıştırmış olabilirdi ben bunda unutmuş olabilirdim ama o zaman neden ilk defa görmüş gibi yapmıştı o gün merttin odasında. Geçmişten de tanışıyor olabilirdik belki mert değildi bizi tanıştıran. Olsa bile neden ilk gün tekrar tanıştırdı bizi. Mert benden neden bunu saklasın ki. Bunu sormak ve sormamak arasında kalıyordum. Yalan söylerse o zaman ne olacaktı. Asıl soru ben sadece beni yaralayan kötü günlerimi unutmuştum. Alp ve benim yaşadığımız kötü ne vardı ki beynim onu unutmayı seçmişti. Düşüncelerim eşliğinde gözlerim kapandı.

 

~

 

"Biri şu perdeyi kapatsın lütfen ve o kapıya kim vuruyorsan gir içeriye uyandım." Sabah sabah ne kadar agresif kalkılırsa o kadar agresif kalkmıştım. kendim uyanmadıktan sonra hep böyle olurdum bırakın uyuyayım erken başlasam güne sanki ne olacak.

 

"Mihriban hanım Amcanız sizi kahvaltıya bekliyor." Gelen kişi laleydi evde çalışan bir kızdı.

 

"Tamam lale geliyorum." dedim oda kapımı kapatıp çıktı. İlk durağım banyo oldu kısa bir duş sonrası. Makyajımı halledip çıktım. altıma siyah bir kalem bir etek giydim eteğimin yanında yırtmaç detayı vardı. Üstüme sıradan ince askılı siyah crop giydim hava estiği için deri ceketimi ve siyah çantamı aldım. Saçlarımı sadece taradım hafif dalgalı olmaları işime yarıyordu. Odamdan çıkıp direk masaya geçtim.

 

"Bu ne güzellik." Amcam beni baştan aşağı süzdü ve ıslık çalmıştı.

 

"Günaydın kral." Onu öptüm ve yerime oturdum amcam ona hitap şeklimi beğenmemiş olacak ki yüzünü buruşturdu.

 

bu kız yakında alpcime bilarder kayınçoda der.

 

"Yakında koçum, bilader falan diyecek baba bu kız."

 

"Sus be sen amca oğlu ayağını denk al." Mert Bana hayatında ilk defa mikrop görüyormuş gibi baktı hitap şeklim ile. Onun yüz ifadesine hepimiz kahkaha ile güldük.

 

"Lütfen benimle muhatap olma ben gayet medeni ve modern kişiliğim seni kaldırmaz." Şuna bak şuna modernmiş.

 

Aras erkekleri modern kişiliği tanınıyor canım zaten!

 

"Ay gö..." Bir boğaz temizleme sesi ile cümlem yarım kaldı amcam kendini hatırlatıyordu. Mert mimikleri ile 'hadi tamamlasana' diyordu. Yengem halimize gülüyordu sadece.

 

Hızlıca bir kahvaltı yaptım sohbet eşliğinde bitmişti kahvaltımız. Üstüme ceketimi aldım arabama binmek için ve işime gide bilirdim artık. Dışarı çıktım ama araban her zamanki yerinde yoktu onun yerinde Alparslan ve arabası vardı. Doğru ya ben dün orada bıraktım arabamı. Alpin yanına yavaş yavaş yaklaşmaya başladım beni baştan aşağı düzüyordu. Her adımımda yırtmacımdan bacağım öne çıkıyordu. Onun gibi bende onu süzdüm güneş gözlükleri siyah yakalı tişörtü ve siyah kot jean'i ile çok uyumlu duruyorduk yan yana. Karşısında durunca oda amcam gibi ıslık çaldı.

 

"Çok güzel olmuşsun mih." Utanan birisi değildim Allahtan. Saçlarımı tek elim ile arkaya attım.

 

merak etme bunu dün tangada anladık.

 

"Teşekkürler canım iltifatın için ama zaten biliyorum güzel birisi olduğumu." Bu hallerim yüzündeki gülümsemesinin büyümesine sebep oldu.

 

"Hmm..." dedi ama bence benimde onu övmemi bekliyordu.

 

aynen adam asla farkında değil kendini.

 

"Sende çok şık olmuşsun böyle uyumlu giyinen sevgililere benzemişiz. Neyse hayırdır sen niye sabah sabah bizim kapının önündesin?" Benim acil sokak ağzını bırakmam gerekiyordu. Ben hanımefendi bir kişiliktim.

 

" Sevdim ben bu fikri o zaman sen, bana çıkmadan önce ne giydiğini at. Ben uyumlu giyinirim." O kadar şey demiştim sadece burada takılmıştı.

 

"Alp ne işin var senin burada onu da sormuştum."

 

"Görevden döndüm hani demiştik ya sen nereye ben oraya diye ne çabuk unuttun." Unuttuğumu düşündüğü için somurtmaya başlamıştı. Yavaş adımlar ile kulağına yaklaştım, yaklaştım ve nefesim boynuna geldiğinde durdum. Kulağına dudaklarımı yaklaştırdım bu sırada bir birine değen bedenlerimiz sayesinde put keşmiş gibi duruyordu.

 

Donla göt gibi

 

"Ben bizim konuştuğumuz hiç bir şeyi unutmadım Alparslan Demir." Dedim fısıltımı sadece o duymuştu. Yüzünü bana çevirdi ve bizim yine yüzlerimiz arasında milimlik mesafe kaldı. Dudakları yavaş yavaş bana yaklaştı ve durdu.

 

"Yengem göster ama elletme dedi alp." diyerek kendimi geri çektim. Benim geri çekilmem ile bir kaç saniye dumur olmuş gibi durdu. Kendine gelince tek kaşı kalmış dudaklarına sinirden oluşan yapma bir gülümseme konmuştu. Onun bu haline güldüm ve ön koltuğa geçtim. Ardımdan bir dakika sonra kendisi binmişti. Konuşmuyordu arabayı çalıştırdı.

 

"Kafeye mi gidiyoruz?" Sesi dumur olmuşluğun siniri vardı. Bu halleri kahkaha atma isteği uyandırıyordu bende.

 

"Evet sen ciddi ciddi benimle misin tüm gün." Araba kafeme giden yola girdi.

 

"Evet." Bana kızmıştı ama bunu ve bundan sonra yapacağım şeyleri hak etmişti.

 

Yolculuğumuz sessiz geçmişti bende başka bir şey dememiştim. Beraber içeriye girdik. Kafe halkı işleri yetiştirmeye çalışıyordu. Sakindi sabah saati olduğu için alp kendine oturacak yer bakıyordu.

 

"Şşşt ne yer bakıyorsun senin yerin benimle mutfak bu gün seni kendime çırak ilan ettim." Lacivertine düştüğüm gözleri beni buldu ve tereddüt ile bana bakıyordu. Hayat abla ve eslem abla geç gelecekti. Ben demiştim onlara bunu. Normalde Celil ile ben yapacaktım ama bir anda aklıma alp gelmişti neden olmasın ki.

 

celilişko satışa geldi.

 

"Ben mi? Yapamam ben hem ne anlarım pastadan. Ben şurada otururum."

 

"Peki sen bilirsin kızların işi olur burada gel mutfakta otur istersen." ısrar etmemene şaşırdı ilk, sonra başı ile beni onayladı. O mutfaktaki masaya oturdu bende önlüğümü takıp müziği ayarladım. Bu sırada celal pasta keklerini hazırlamış beni bekliyordu.

 

"Günaydın güzellik." Celil her zaman ki gibi enerjisi yüksek güne başlamıştı.

 

"Günaydın canım." Demem ile alp sanki boğazına bir şey kaçmış gibi öksürdü dikkatimi ona verdim. Kızlar ona çay getirmişti.

 

"Sorun yok." Ona arkamı dönüp celalin yanına geçtim.

 

"Hadi bakalım şu pasta hamurunu bozmadan çevresine konumlandıralım." diyerek pasta hamurunu eline aldı. Bu sırada bende pastayı tutuyordum krema yüzünden kaymasın diye.

 

"Evet oldu." diyerek işini bitirdi ve geri çekildi.

 

"Hadi yarışalım en hızlı kim bitirirse artık." dedim. Onunla beraber ne zaman mutfakta çalışsak yarışırdık. Bu öğrenci olduğumuz zamanlardan kalan bir şeydi.

 

"Tamam ama yenilirsen mızmızlanma yine."

 

"Ben mi asla." Hızlı şekilde ikimizde kendi pastalarımızı yapmaya başladık.

 

"Alp aç mısın kusura bakma yeni aklıma geldi." Bir yandan pastamı yapıp bir yandan onunla ilgilenmek istiyordum.

 

"İşini bölme sen alırım ben bir şeyler." dedi. Ne kadar dese de tabakların birine yeni fırından çıkmış poğaçalardan koydum. Onun önüne bıraktım ve hızlı hızlı pastamı bitirmeye başladım. En sonunda tek yapışmayan bir çiçek kalmıştı pastamın üstüne başımı Celale çevirdim iki pastası da bitmiş ve kollarını göğsünde bağlamış beni bekliyordu.

 

"Bu bozuk şey yapışsaydı kazanırdım ben." dedim elimdeki çiçeği göstererek.

 

"Tabikide kazanırdım çiçeğim eminim." Sesinden alay akıyordu resmen. Yanıma geldi ve elimden çiçeği aldı bozuk olan. Her zaman yaptığı gibi son dokunuşu yaptı ve çiçek pastaya yapıştı.

 

"Hayır resmen hile bu." Serzenişlerim onun daha çok kahkaha atmasına sebep oluyordu. Tezgâhtan bir çiçek aldı ve onu da kulağımın arkasına koydu. Bu hareketine güldüm.

 

"Höst lan."

 

Alparslan'ın sesi ile hızla geri çekildim ama zaten çekilmesem Alpin elleri belimdeydi ve beni kendine bastırıyordu hangi ara dibime gelmişti bu adam. Tek beden olmamızı istiyordu sanki.

 

"Az uzaklaş sen koçum. Hem ben yardım ederim Mihriban'a. Sen işine git hadi." Emrivaki sevmezdim. Benim yerime karar verenleri de sevmezdim ama Alparslan tüm duvarlarımı yıkıyordu bu iyi bir şey değildi. Celal bana baktı bu bakış ne yapayım bakışıydı ona gözlerimi git dedim. Oda hızla çıktı ama Alparslan hala çatık kaşları ile arkasından bakıyordu.

Onun başını tutup kendime cevirdim.

 

"Noluyor?" Hala aynı şekilde duruyorduk. Beni kendine her dakika daha çok bastırıyordu ve bunu yaptığını farkında bile değildi.

 

"Valla ben şu köşede sessizce oturuyordum ama gavat değilim yani şimdi mih çiçek koyamaz kimse saçlarına." Kaşları çatık üsten üstüne bana bakıyordu her kelimesinde bedeni eş zamanlı geriliyordu. Noluyor lan.

 

"Bu yaptığın hoş bir davranış değil. Hem celal öyle birisi değil emin ol sadece arkadaşım ama bırak bir daha ben Müdahale edeyim lütfen." Sakin şekilde cümlemi bitirdim.

 

"Gavat miyim ben?" Dedi bunu bana değil kendine soruyordu. Gözlerimi devirdim.

 

"Sen beni dinlemiyor musun?" Kaşlarım çatık ve ciddi duran yüz ifademe baktı. Yutkundu. "Dinliyorum canım hem de her kelimde kaç saniye nefes almak için mola verdiğini sayacak kadar dikkatli dinliyorum seni." Yutkundum. Bu ne demekti şimdi. Bir şey diyememiştim çünkü böyle bir cevap beklemiyordum. Bakışlarını yakalıyordum ama bu kadar dikkat ettiğini bilmiyordum.

 

"Cevap versene bana gavat miyim ben. Ben sadece sınırlarımı biliyorum ama sana kimse dokunmasın istiyorum. Benim gördüğümü görmesin istiyorum bu... pasta yapalım mı?" Benden onay bekler şekilde gözlerimin içine bakıyordu tepkisizliğim hoşuna gitmiyordu.

 

"Pasta yapalım biz." Bakışlarımı ondan çektim ve az daha tek beden olacağımız bedenlerimizi ayırdım. Aramızda milimler vardı ama birbirimize değmiyorduk. Bakışları hala saçlarımda olan çiçeğe takıldı. Elleri saçlarımı sevdi ilk sonra yavaş şekilde çiçeği çıkardı ve yanında duran çöpe attı. Bu hareketine bir şey demedim. Onu anlıyordum aynısını bir kız ona yapsa ben olay çıkarırdım. Boğazını temizledi ve birbirini bırakmayan irislerimiz ayrıldı. Ona da önlük verdim. Tabikide olmadı ona ama yine de giydi. Ben tezgaha döndüm ve ona küçük süsler verdim. Nasıl yapması gerektiğini anlattım. Her şeyi çok çabuk anlıyor ve yapıyordu. Bu sırada arkadaki müzik değişti. Şarkıyla beraber bende oynamaya söylemeye başladım. Yerimde sallanıyordum sadece.

 

"...Çok aşık gördüm ben ama

O çok güzel seviyor

Kalbe giden tüm yollara

Kestirmeden gidiyor

Nasıl mutlu olunurmuş

Kitabını yazıyor

Vallah kendini cennete

Gibi hisset gelıyor..."

 

Elime ıspatulayı aldım bende şarkıya eşlik etmeye başladım. Resmen kur yapıyordum. Bir kaç hafta önce söyleseler gülerdim hem de götümle. Alparslan durmuş sadece beni izliyordu. Bir yandan dans esiyor bir yandan söylüyordum. Az önceki ciddi halleri ortadan kalkmıştı ve yüzünde her zamanki gülümsemesi vardı.

 

"...Eşim benzerim yokmuş benim

Ben ne kadar şanslıymışım

Dünyaya gelirken bile daha

Bir sıfır önde başlamışım

Aklıma girecek kalbimi çalacak

Kandıracak beni besbelli

Çok emin duruyor, ne güzel gülüyor

İçten fethediyor kaleyi..."

 

Şarkının bitmesi ile beni alkışlamaya başladı. Kahkahalar ile gülüyorduk. Şarkı değişti ben eşlik etmeye devam ettim oda arada bana katılıyor sadece alkışlıyor ve elimden tutup dön deriyordu, bazen de şarkıya eşlik ediyordu. Beraber saatler sürdü ama pastalarım bitti. Ellerimizi yıkayıp önlükleri çıkardık. Alp ile karşılıklı oturmuş kahve içiyorduk hala kafeden çıkmamıştık. İkimizde sessizce manzarayı izliyorduk. Alpin telefonunun melodisi duyulmuştu sessizliğimizde.

 

"Söyle." Ne kadar kaba bir insan.

 

Bize nazik.

 

Yatakta?

 

Karşı tarafı dinledi. Yüzünde ciddi bir ifade vardı. Bakışları İstanbul manzarası dayadı. Lacivert irisleri bana döndü. Başımı elime yaslamış onu izliyordum. "Sorarım gelmek isterse gelir." Dedi karşı tarafa ve cevap beklemeden kapattı telefonu. Ciddi ifadesi bana bakınca tuzla buz olmuştu adeta.

 

"Tim rakı balık yapıyormuş seni ve beni de çağırıyor gitmek ister misin?" Rakı sevmezdim ama teklif kulağa cazip geliyordu.

 

"Tabikide gidelim." Mimiklerim ve ses tonum sayesinde ne kadar hevesli olduğumu anladı. Telefonunu elinde aldı kısa bir mesaj attı.

 

"O zaman hadi çıkalım. Eve geçip üstümüzü değişmem lazım poğaça kokuyorum resmen." Onun serzenişine kahkaha attım.

 

"Abartma hem sadece bir defa girdin mutfağa daha." Bu sırada ayağa kalkmış alt kata inmeye başladık. Celal kasada kızlar işlerinin başındaydı. Hayat ve Eslem abla gelmişti gönül rahatlığı ile çıkabilirdim.

 

"Celal ben çıkıyorum. Bir şey olursa ararsın." Bakışları bilgisayardaydı. Bana sadece başını salladı.

 

"Tamam çiçeğim." Dedi. Alparslan'a hadi demek için arkamı döndüm ama bakışları celali üzerindeydi bakışlar ile adam öldürmek istiyordu sanırım. Onun koluna dokundum. Dokunuşum ile bakışları bana döndü başım ile kapıyı işaret ettim. Beraber çıktık sonunda ve arabaya bindik. Eve uğramadan gelmiştik kokmadığına zar zor ikna olmuştu. Koku takıntısı olduğunu anlamıştım. Çok güzel bir mekana getirmiştik ve Alp buraya her zaman geldiklerini söylemişti. Deniz kenarında bir mekandı açık havada oturuyorlardı ve güneş batıyordu. Uzun bir masaya oturmuşlar hatta pelin ve mert bile gelmişti. Tek eksik yine bizdik. Alp ile yan yana boş olan sandalyelere oturduk. Masada tanımadığım iki kişi vardı sanırım biri Uraz'ın nişanlısıydı, diğeri Cihangir abinin eşiydi.

 

"Bak sen Alparslan bey, nerelerdesin sen." Cihangir abinin eşiydi bunu diyen. Sanırım araları iyiydi alp onu gelen atıfla sadece güldü.

 

"Beni çok özledin sanırım Beste."

 

" Ne demezsin bende çok özledim bittim hatta cihana yedi yirmi dört sordum seni." Bestenin bakışları benimle buluştu. Bana yüzündeki içten ve hoş gülümsemesi ile bakıyordu. Alp'e ne kadar iğneleyici bakıyorsa bana o kadar içten bakıyordu.

 

"Merhaba biz tanışmadık ve sanırım beyler böyle bir davranışta bulunmayacak. Beste, cihangirin eşiyim." dedi.

 

"Memnun oldum bende Mihriban." dedim.

 

"Ay biliyorum çok duydum ismini." Yüzündeki gülümseme ile alp'e bakıyordu.

 

"Daha yeni tanıştık nasıl çok duymuş olabilirsin ki?" Bence tam yerinde bir soru olmuştu. Masada bir sessizlik oldu. "Cihangir dedi geçen dağ evinde tanışmışsınız." Onu sadece başımla onaylamıştım. Olabilirdi ama nedense bana hiç inandırıcı gelmedi. Bu sırada diğer tanımadığım kız araya girdi.

 

"Bende Melike, Uraz'ın nişanlısıyım." Oda İçten ve samimi gelmişti ilk izlenimi.

 

"Memnun oldum. Bende Mihriban." Yüzümde onun gibi samimi bir gülümseme vardı.

 

"Ay ben seni çok merak ediyordum. Alp abinin aş..." Cümlesi Uraz'ın araya girmesi ile yarım kaldı ama ben ne demek istediğini anladım zaten. Alp yanımda kızarmıştı neden ya sadece kalbini çalan kız dedi.

 

uzatmaları oynamasanız o cümle yarım kalmaz.

 

Dimi Alpin suçu hepsi.

 

"Abi tamamda hepimiz içelim taksi ile döneriz." dedi Ayaz.

 

"Bence de ayrı gayrı olmasın. Hepimiz sarhoş olmamız lazım. Hem geçen gün sarhoş olduğumuzda işin içine kızlar girmişti ge..." Uraz sus canım. Melike'nin tek kaşı havaya kalkmış Uraz'a devam et der gibi bakıyordu.

 

"Cafer, Uraz'a büyük boy bez lazım." Dedi ayaz. Masada her kes gülmüştü.

 

"Aşkım valla benim bir ilgim yok hepsi komutanımın yanına gelmişti valla. Ben hepsine benim nişanlım var. EVLENİYORUM, EŞİMİ, SÖZLÜMÜ, NİŞANLIMI çok seviyorum yalla cinler dedim. Aha sor." Dedi eli ile selimi gösterdi. Selim sanki kendi gösterilmiyormuş gibi havaya uçan kuşu bakıyordu. Melike yumuşadı hemen çünkü nişanlısı kulağına bir şeyler fısıldadı.

 

"Mih sen bir şey demeyecek misin?" Dedi Beste. Yüzüme alpi sıkıştır der gibi bakıyordu.

 

"Banane canım ben medeni bir insanım." Demem ile canım kuzenim kahkaha attı ve ona tüm masa eşlik etti.

 

"Ne yani komutanım elden gidebilir mi?" Ela sende mi yavrum.

 

"Tabikide gidebilir ilerdeki kocam sonuçta böyle bir durumda hastaneye gitmesi lazım." Dedim. Masadakiler bana garip garip bakışlar attı.

 

Anlamıyor kimse bizi mih.

 

"Neden bakıyorsunuz. Tabikide ileride böyle bir durumda KOCAMI vurduktan sonra hastaneye götürmem şart. Canım KOCAM ölsün istemem sonuçta tek kurşun ile kolay ölüm olur maazallah." Yanımdaki şahıs masadaki sudan büyük bir yudum aldı. Ona sevimli sevimli gülümsedim. Masada bir kahkaha tufanı koptu. Tamam aramızda bir şeyleri konuşmamıştık daha ama alalen flört ediyorduk ve ilerdeki kocam diye bahsettiğim kişi kesinlikle alp.

 

🌒

 

"İçmek ister misin?" Gözlerim masadaydı ta ki alp yine kulağımın dibine girene kadar. Bakışlarımız bir birine tutundu.

 

"Ben aslında içmesem daha iyi olur."

 

"Neden?"

 

"İçince çok fazla konuşurum anlamsız anlamsız. Hem birinin Mert'i eve götürmesi lazım demi." Sonuçta birinin araba kullanması lazım evet evet oldu bence. Bana tek kaşını kaldırmış sanki bunların bahane olduğunu anlamış gibiydi.

 

"Bu gün sorumluluklarını bırak ve sadece eğlen lütfen. Ben herkesi eve sağ salim ulaşmasını sağlarım. Kendini kısıtlama ve sadece eğlen." Anlamıştı tabi içmek sorun değildi. En son ne zaman kendimi bırakana kadar içtim bilmiyorum Yada en son ne zaman eğlendim hatırlamıyorum.

 

"Peki o zaman bu gün tüm sorumluluklarım senin sadece eğlenmeyi denerim." Omuzlarım düştü. Lacivertleri derin derin bakıyordu. Gülümsedim oda her zaman olduğu gibi karşılık verdi. En sonunda arkasına yaslandı ve hala sipariş alan adamla konuşmaya başladı.

 

"Bize de ne istedilerse aynısından getir abi sen." dedi sadece masada her kes aynı şeyi istemişti. Siparişler verilmişti sonunda.

 

"Mihriban, ben seni sosyal medyadan tanıyorum aslında ve yakından takip ediyorum." Bestenin, benimle konuşması ile ona döndüm. Ben daha cevap vermeden araya Melike girdi.

 

"Ay bende takip ediyorum ve bayılıyorum sana boyun fiziğin çok hoş. Maşallah." Dedi oda ikisinde gülümsedim. Melike sayesinde hiç yabancılık çekmiyordum burada.

 

"Çok teşekkür ederim. Ela kadar olmasa da bende yapıyorum üç beş spor." Topu ona atmam ile küçük bir kahkaha attı.

 

"Sağ ölsün komutanım sayesinde yapıyoruz bir şeyler bizde." dedi Alpin bakışları bendeydi konuşmanın başından belli bana bakıyordu. Elanın ona atıfta bulunmasına ters ters baktı ve o malum kaşı havaya kalktı.

 

"Şikayet mi ediyorsun ela." Sesinde resmen tehdit vardı. Ela uyarıyı sezince yutkundu. Onun bu haline masadakiler kahkaha attı. Altan Altan bacağını dürttüm.

 

"Şuan mesai dışınız Alparslan onu tehdit etme atarım seni içeriye." Beste kollarını göğsünde bağlamış Alp gibi tek kaşını kaldırmış duruyordu ama onunda sesinde alay vardı.

 

"Komutanım size diyor beste yenge. Neden sustunuz." Ayaz asla rahat durmuyordu.

 

"Duyuyorum ayaz merak etme oğlum. O zaman mesai içinde Cihangir abi ile bir idman yapalım biz demi abi." Dedi beste kocasına gelen taş ile bakışlarını kocasına çevirdi ve ona melül melül bakmaya başladı. Cihangir abi, bestenin bakışlarına sadece güldü ve onu kendine çekip saçlarına buse kondurdu. Masaya garsonlar siparişleri getirmeye başladı. Herkesin önüne tek tek konuldu ve alp kendi rakısı dan önce benimkini doldurmaya başladı.

 

"Mih'te mi içecek?" Mert'in sesi şaşkın çıkıyordu oda haklı en son içip içip sarhoş olduğumda lise zamanıydı ve ilk defa ortadan kayıp olup o kadar içmiştim.

 

"Evet." Alpin cevabı ile ne var bunda diyordu.

 

"Şaşırdım en son lisede bir defa içmişti. Oda ilk ve sondu. Ne zaman eğlenmeye gitsek bizi eve götüren kişi olmak isterdi." Merte gülümsedim haklıydı oda. Bu cevap ile Alpin yüz ifadesi sertleşti memnun olmamıştı. Bana döndü bakışları yüzümdeki gülümsemenin burukluğunu sadece o anladı.

 

Eğlenmeyi hak etmediğimiz düşündüğümüzü anladı.

 

"Ben yanındayım bütün sorumluluk bende." Bunu Mert'e cevap değil de bana kurulan bir cümleydi.

 

İstediğin kadar eğlen ben varım diyordu.

 

Herkes yavaş yavaş içmeye ve sarhoş olmaya başladı. Başı Ayaz, Selim ve Uraz çekiyordu ve bende tam gaz devam ediyordum. Alp ve beste içmiyordu onlar dışında herkes içiyordu bende dahil arkada Müslüm Gürses Seni yazdım çalışıyordu.

 

Alparslan'ın anlatımı

 

Ayaz'ın şarkıya eşlik etmesi ile Mihriban'a söylemeye başladı. Buraya gelene kadar onun hiç eğlenmediğini bilmiyordum. Bu içimde bir yerlere çok dokunmuştu. Hep kontrollü ve ayık olmak bu dünya içinde çok zordu. Sarhoş oluyordu yavaş yavaş gerçi şimdiye kim olsa sapıtırdı dört bardak içmişti. Hayatında ikinci defa bana güvenip sarhoş olacaktı.

 

"... Böyle bir aşk görülmemiş dünyada

Ne geçmişte ne de bundan sonra da

Arasalar bulamazlar rüyada

Göremezler seni yazdım kalbime

Nasıl sevgiliymiş görün de bakın

Sevgilim seninle buluşmam yakın

Unuttum desem de inanma sakın

Anılarla yazdım seni kalbime..."

 

Karşılıklı ayazla masanın başına geçmiş söylüyorlardı bağıra bağıra. Resmen iki sarhoş serenat yapıyordu tüm mekana ama neyse ki Allah'tan mekanı boşaltmış ve sadece biz vardık. Onlara tüm masa eşlik etmeye başladı. Beste video çeken taraftı ben sadece Mihriban'ı izleyip ve her hareketini aklıma kazımaya çalışıyordum. Nakarat kısmında ayaz kollunu Mihriban'ın omuzuna atmış iki sarhoş sallanıyordu.

 

Şarkı değişmişti selim restoranın içinden çıkıp elinde mendil ile yanımıza geldi. Antep'in hamamlarını açtırmıştı. Hepsi coşku ile kalktı şuan tüm sarhoşlar beraber durmuş halay çekmeye çalışıyordu. Başı Ayaz yanında mih ve sıra böyle devam ediyordu. Beste zevk ile her anı çekmeye yemin etmiş gibiydi. Hepsinin ayakları dolanıyordu. Mih, Selim'in kolundan tutu ve ortaya çekti. Karşılıklı oynamaya başladılar. Arada sağa sola yalpalıyordu. Ayağa kalktım ve onlara yakın bir yerde durdum. Düşüp bir yerini incitmesini istemezdim. Bu sefer şarkıya pelin eşlik etmeye başladı.

 

"...Mercidabık ovası kara yılan yuvası

Çalar barrak havası (Çalar barrak havası)

Hele hele hele kilislim gel yanıma dili datlım

Çifte telli caliyor kalkinda oynayalım

Hele hele hele kilislim gel yanıma dili datlım

Çifte telli caliyor kalkinda oynayalım..."

 

Müzik bitti iki saniye hepsi durdu. "Lan açın lan Oynayak iki." dedi ayaz. Mih hemen yanında başını aşağı yukarı sallıyordu.

 

"Amaannn müzik lazım değil ayaz gel ohhh yandan." Bu hallerine beste ile gülüyorduk. İki ayık, iki sarhoş izlemek çok harikaydı. Yarın hepsinden utanmazdı umarım.

 

Hemen ardından katmer katmer çalmaya başladı. Buradan bile Mihriban in gözlerinin içinin güldüğünü anlaya biliyordum. Hepsi beraber müziğe eşlik etmeye ve kızlar oynamaya erkeklerde diz çöktü bunu neden yaptılar bilmiyorum ama Mihriban kalçasını sallayarak yanıma geldi ve şarkıyı bana bakarak söyleyip oynamaya başladı. Onun bu hali kahkaha atmama sebep olmuştu. Gülmem ile oynamayı bırakıp bana bakmaya başladı.

 

"Böyle gülersen ben hep oynarım ki." Diyerek daha çok oynamaya başladı. Bestenin kadrajına bu sefer biz girdik. Mihriban oynuyor ve ben onu izliyordum. İkimizde yan yana çok mutluyduk. Bu şarkıda bitti ve bu sefer dünyanın en güzel kızı Çalmaya başladı. Bu sefer onu ortaya ben çektim. Herkes yanındakine söylemeye başladı. Beste telefonu bir çalışana verdi bu sefer o çekmeye başladı. Bende başka bir garsona kendi telefonumu verdim ve sadece bizi çekmesi gerektiğini söyledim.

 

Ben şarkıya eşlik etmeye başlamam ile Mih dans etmeye başladı. Kendi etrafında dönüyor ve zıplıyordu

 

"...Dünyanın en güzel kızı

Hem kalpsiz hem kalp hırsızı

Göremezsem o güzel yüzünü ölüce'm

Eteğinde kırmızı çiçekler

Göğsünde açan kelebekler

Sen beni öptüğünde hayata dönüce'm..."

 

"Çok güzelsin." Dedim.

 

"Valla mı? Biliyorum ki ben güzelim. Sende tam bana yakışacak kadar yakışıklısın bilisin." demesi ile onu kendime çektim yanağına sesli şekilde öptüm. "Ay alp beni öptü bayılıcam şimcik." Dili kayıyordu. İçime soksam ne güzel olurdu.

 

Beraber söylemeye başladık o hem dans ediyor, hem söylüyordu. ben durmuş onu izliyor ve ona bakarak söylüyordum. Bu ne kadar böyle sürdü bilmiyorum. Şarkılar değişti Mihriban hiç bir şeyi düşünmeden omuzunda ki yükleri bir geceliğine bana devretti ve dosyasına eğlendi.

 

"Hadi gidelim çok geç oldu." Dedim ama hiç biri beni takmayıp eşarbını yan bağlama oynamaya çalışıyordu. Hem içiyor hem oynamaya çalışıyordu hepsi.

Küçük kız kardeşim ve Mihriban ortaya geçmişti nereden bulduğunu bilmediğimi bezleri bellerine bağlamış oynuyorlardı ikiside.

 

"...Bana "yardan geç" diyorlar

Bana "yardan geç" diyorlar

Yar şirindir, geçilmiyor

Yar şirindir, geçilmiyor

Hele nolur, nolur, nolur?.."

 

Küçük kız kardeşim , Mertte serenat yapıyordu. Mih ayakkabılarını çıkarmış oynuyordu. Pelin, mertte aşıktı. Ne kadar hoşnut olmasam da bu bir gerçekti küçük kardeşim büyümüş ve aşık olmuştu. Benim kardeşim yıllardır arkadaşıma aşıktı.

 

"Kapat müziği artık." Çalışan komutum ile kapattı hepsi boş boş birbirine bakmaya başladı.

 

"Tim masaya otur." Emrin ile hepsi tek tek oturmaya başladı.

 

"Allahlım sarhoş kafaları ile seni dinliyorlar alp sırrını bana da söyle." dedi beste.

 

"Koçum sen büyük bir araba çağır bize." Çalışan kafasını salladı ve gitti.

 

"Saat çok geç oldu yeter bu kadar herkes evlere." Demem ile hepsi ayağa kalkmıştı. Çok sarhoş değillerdi aralarında sadece ayaz ve Mihriban çok içmişti. Onlarda hala sahnede müziksiz oynuyordu. Hem de roman havası oynamaya çalışıyordu. Ayaz iyi kıvırtıyordu. Mih ona ayak uydurucum diye sendeledi. Yanına gittim düşmesine izin vermezdim ve kucağıma aldım. Hızlı adımlar ile arabaya geçtim. Besteye çalışanlar yardım ederdi.

 

"Lan uçuyorum imdatt." Bağırmaya başladı sağa sola baktı en son bana baktı ve gülümsedi.

 

"Aaa alp uçak."

 

"Aynen uçurucum ben seni şimdi."

 

"Yatakta mi? Biliyor musun içimdeki mih çok ayıp şeyler söylüyor senin hakkında." Kafası yerinde olsa demeyeceği şeyleri demeye başlamıştı.

 

"Bak neler diyor." Ağzını aramak ve düşüncelerini öğrenmek hakkımdır bence.

 

"Seni beğeniyor ve klonlamak, yatakta görmek, Yatağa atmak, Üstüne çıkmak sonra uzun, kal..."

 

"Tamam sus. Tamam anladım." Biraz daha ileri gitmek iyi olmazdı. Maşallah mihribanın libidosu tavanmış.

 

"Ama daha bitmedi ki. Ben seni nereden tanıyorum. Bana bir o kadar tanıdık ama bir o kadar uzak geliyorsun. Doktorum hislerine güven dedi bana biliyor musun. Hislerim senin doğru olduğunu söylüyor ama aklıma takılan kısımlar var ben neden seni hatırlamıyorum? Neden herkes biliyor tanıyor seni ama saklıyorsunuz benden." Böyle bir cümle beklemediğim için dumur olmuştum. Bir kaç saniye baktım ona.

 

"Güven hislerine. Bunların hepsini anlatırım sana ama her şey ayık kafanla konuşalım güzelim." Onu yavaşça arabanın yolcu koltuğuna koydum. Anlamsız bakışları atıyordu. Bu haline gülümsedim. Kendi tarafıma geçtim ve artık eve gitmek gitme vaktiydi. Yerinde kıpır kıpırdı en sonunda radyo ya uzandı açtı. Açması ile Kibariyenin annem şarkısı çıktı. Arkadaşına yaslandı ve gülümsedi. Ön camdan bakıyordu bakışları buğluydu. Kapatmak için uzandım ama eli hızla beni durdurdu.

 

"Dinleyelim lütfen." Onun isteği benim için önemliydi.

 

"Uzun zaman sonra bu kadar eğlendim biliyor musun. Ben hiç bu kadar eğlenmemiştim. Hep kontrollü davranırdım aynı iyi gibi rol yaptığım gibi." Kahkaha attı." Ay dur çok güldüm. Biliyor musun sen çok yakışıklısın ve çok seksisin. Bir ara seni yatağa atmak istiyorum." Hıçkırdı. Bunu demişti zaten. " Aslında var ya seni boy boy klonlamak lazım böyle iki metre vücudu seksi, lacivert gözlü, anlayışlı, incitmekten korkan birini klonlamak lazım. Biliyor musun ben seni tanıdığımı hissediyorum kokun çok tanıdık ama nereden bulamıyorum lanet kafam unutuyor." Derin nefes aldı. Dediklerini tekrar ediyordu sarhoş kafası." Aslında sana karşı ne hissediyorum biliyor musun. Bilemezsin ki salak kafam sen ben misin. Ben seni beğeniyorum hatta ilk gördüğümde vaov dedim ama bu hissettiğim sadece beğenme değil Alp. Bu kadar kısa sürede nasıl oldu da bu kadar büyük bir yere sahip oldun bilmiyorum ama çok hoşuma gidiyorsun." Arabayı durdum eve gelmiştik. indim dediklerini harfi harfine dikkat ile dinliyordum. Yüzümdeki gülümsemeye dur diyemiyorum. Onun kapısını açtım ve inmesine yardım ettim. Kapıyı kapattı ve belini yasladı. Tam önün de duruyordum. Elleri yanaklarımı buldu.

 

"Sen ne hissediyorsun anlatsana." Esnedi ve kafasını tam kalbimin üstüne koydu. Onun yanında hızlı atan ritmi dinledi. Gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu.

 

"Oha ne kadar hızlı ölüyorsun Alp." Dediğine küçük bir kahkaha attım.

 

"Evet seni sevmek ölümle eş değer." Dediklerimi sarhoş kafası anlayamadı. Boş boş bakmaya başladı ve başını sağa sola salladı.

 

"Ee yani sen şimdi bana öl mü dedin."

 

"Hayır Allah korusun. Ayık kafan ile düşünürsen anlicaksın ne dediğimi."

 

"İstemiyorum düşünmek çok yorucu bir şey düşünmek ben çok yoruldum. Azıcık nefes alayım mı şurada." Parmakları kalbimi gösteriyordu. Başımı onaylar anlamda salladım bana eşsiz bir gülümseme sundu ve başını tam kalbimin üstüne tekrar konumlandırdı. Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum. Onun yanında zaman çok çabuk geçiyordu ve bundan hiç hoşlanmıyordum. Yerimden milim bile kıpırdamadım. Sızmış bile olabilirdi ama öyle olsa anlardım. Derin derin nefes alıyordu yaşları göğsümü ıslatıyordu. Ona daha sıkı sarılmaya ve saçlarına buse kondurmaya devam ettim. Sessiz sessiz ağlıyordu. Dudaklarını ısırıyordu sesi çıkmasın diye. Ellerim ısırdığı dudaklarını buldu ve onları özgür bırakması için dokundum. Gözle bebekleri beni buldu ve bir süre baktı sadece sonra dudaklarıma yaklaşmak için parmak ucunda yükselmeye başladı.

 

"Noluyor lan orada."

 

~

 

BÖLÜM SONU.

BÖLÜM BİTİŞ TARİHÎ: 08.10.2023

 

ARAS AİLESİ =MEDENİYET DİYE YORUMLUYORUM ARTIK.

 

BÖLÜMDE BEĞENDİNİZ YER NERESİYDİ?

 

NASİL BULDUNUZ?

 

KARAKTERLER HAKKİNDA DÜŞÜNCELERİNİZ ALALIM?

 

EEE SİZ NASILSINIZ?

 

İNST:sudenazbalikcii

 

TİKTOK:sudenazbalikci

 

ARADA SPOİ PAYLAŞIYORUM HABERDAR OLMANIZ İÇİN TAKİPTE KALIN.

 

SEVGİYLE KALIN..

 

Loading...
0%