@sudenzbalikci6
|
HELOOOO NASILSINIZ?
BOL BEĞENİ VE YORUM İSTİYORUM GİDİŞAT HAKKINDA YA DA BASKA BİRŞEY OLUR AMA KİTAP HAKKİNDA OLSUN.
KEYİFLİ OKUMALAR.
"ARADIĞINI BULMAK"
~
Alparslan'ın Anlatımı
Ömer amca kapıda durmuş sinirli şekilde bize bakıyordu. Mih amcasının sesini duyunca hemen geri çekildi ama sadece milim oynadı hala ellerim belinde bana yapışık duruyordu ve Ömer Amca'nın gözlerin ateş çıksaydı şuan külüm bile kalmamış olurdu.
"Noluyor Alparslan." Ömer amca tam karşımda durdu.
"Ömer amca sarhoş oldu eve getirdim bende." Bazı yerleri atlaya bilirdim sorun yoktu bence.
"İyi ver kızımı ben çıkartırım odasına." Mihriban ayakta zor duruyordu. Ömer amca onu benden uzaklaştırmak için kolundan tuttu.
"Bırakma beni Alp." Sızmak üzereydi. Ömer amca ile göz göze geldik. Mihriban ağırlığını daha çok bana vermişti ve huysuz huysuz homurdanıyordu. Bu hareketi yalnız olduğumuzda yapsaydı eğer çok daha güzel olurdu.
"Ben getiririm şimdi onu, bana bırak sen." Dedim Ömer amcaya ama hala yanımızda durmuş dik dik bana bakıyordu. Mihriban'ı hızla kucağıma aldım.
"Ay Alp uçak yolu hmm... Mis gibi kokuyor." Tek olduğumuzda dese çok farklı olurdu şuan durumumuz. Ömer amcanın bana olan ters bakışları git git daha kötü hal almaya başladı. En sonunda daha fazla beklemeden evlerine doğru yürümeye başladım. Kapıdan geçtim ve Mihriban'ın odasına doğru çıkmaya başladım.
"Canım alpp ayy alpcimmm. Mis kokulu Alp, Alp, Alp, mih ve Alp, kaslı Alp, bir şey söylim mi senin vücudun harika seksi dedim mi?" Keşke tek olduğumuzda konuşsan güzelim. Dedin ama arkamızda amcan varken demesen iyi olurdu.
"Ulan bu kız senin vücudunu nerede gördü." Sesini yükseltemiyordu ama şuan beni buraya gömmek istediğini anlaya biliyorum.
"Valla bilmiyorum ki." Mihriban'ın odası eskisi gibi olmuştu sanki bir hafta önce yaşanmamış gibi. Onu yavaşça yatağına bıraktım bir yerine zarar vermek istemezdim. Ben bıraktım ama o beni bırakmıyordu. "Gitme lütfen." Sayıklıyordu. Yeni doğmuş bebekten farksızdı şuan savunmasız ve başını göğsüme saklamaya çalışıyordu. Tişörtümü sımsıkı tutmuş bırakmıyordu. Bu hali dudaklarımın iki yana kıvrılmasına sebebiyet oluşturdu. Ömer amca boğazını temizledi kıvrılan dudaklarım hızla düz bir hal aldı. Bakışlarım onu buldu ve kapıyı gösterdi.
"Ben çıkıyorum sende çıkarsın oğlum hadi hayırlı geceler." Göz bebekleri dolu doluydu. Bir şey demem müsaade etmeden çıktı ve kapıyı kapattı. Ne olduğunu anlamamıştım. Az önce kızan ve kıskanan adam şimdi hızlı odayı terk etmiş arkasına bakmadan gitmişti. Buna daha sonra kafa yormak istiyordum. Bedenimi Mihriban'ın yanına bıraktım. Yatağı iki kişilikti rahat rahat sığardık. Sonunda rahat şekilde başını göğsüme koydu. Koyması ile yüzünde her canlıyı kıskandıracak bir gülümseme oluştu. Biraz dursam sabah o uyanmadan giderdim. Onu bulduğum andan belli bazı huyları değişmişti. Saçlarına kimseyi dokundurmuyordu. Amcası, mert ve ben hariç hatta bazen Ömer amcadan bile kaçtığı oluyordu. O gece o yangında saçları yanıyordu ve bunu kimse fark etmemiş oda bir ah bile demeden beklemişti.
YANGINDAN SAATLER SONRA HASTANE.
YAZAR ANLATIMI.
Herkes bir tarafa koşuyordu. Şuan Mihriban'ın tüm yakınları hastanedeydi ama hepsi bir köşede oturuyor, ağlıyor yada bayılıyordu. Babaannesi bayılmıştı. Neden bayıldığını anlamamıştı Mihriban bir köşede olan biteni izliyordu. Yanında alp vardı sadece oda sessizdi. Annesi, Babası veya Abisi neredeydi? Neden o şuan burada sadece alp ile oturuyordu. Gözleri herkeste tek tek gezdi. Hiç kimse pardon alp hariç hiç kimse onu görmüyordu. Mihriban başını yanında oturan alpin kucağına koydu. Alpin bakışları onun üzerinden almıyordu zaten. Alp elleri saçlarını buldu bu gece kötü bir kabus gibiydi bitmeliydi. Elleri saçlarına değince Mihriban'dan acı dolu bir ses geldi. Olduğu yerden hızla kalktı mih. Elleri saçlarını tutuyordu.
"Noldu senin başına." Ses tonu yükselmişti. Mihriban'ın canının acıması en son isteyeceği şey bil değildi.
"yok." Yalan söylemeyi beceren birisi değildi. Gözleri dolu dolu bakıyordu ve dudakları titriyordu, Kirpiklerini hızlı hızlı kırpıyordu. Alp onu kolundan tutuğu hızla kendine çekti. Amacı mih'in başına bakmaktı ama mih ona sarıldı ve ağlamaya başladı sessiz sessiz. Herkes susmuş iki çocuğa bakıyordu. Hastanenin koridor artık sadece Mihriban'ın içi sökülürcesine ağlama sesleri duyuluyordu. Ömer yeğeninin yanında gitti ve diz çöktü ona dokunmak için elini kaldırdı ama mih daha çok alp'e sarılıp sesli ağlamaya başladı. Alp kızın kendinden başka kimseye gitmediğini fark edince ve aynı anda başının bir kısmının zarar gördüğünü de fark etti. Ömer'e bakarak.
"Amca doktor veya hemşire odası nerede?" diye sordu. Ömer'e alp'e anlamsız bakışlar ile baktı sonra az ilerde olan hemşire odasını gösterdi.
"Orada noldu bir yerinizde bir şey mi var." dedi endişesi sesine yansıdı. Alp, Ömer'e cevap bile vermeden Mihriban'ı kucağına aldı. Bu her zaman yaptığı bir şeydi. İnsanlar ona 'napıyor bu çocuk 'bakışı atıyordu.
"Mihriban'ın başı kanıyor çekilin yolumdan." Sanki büyümüş ve küçülmüş gibiydi. Orada her kes bir an durdu düşündü sabahtan belli sadece kendi acılarını düşünmüşlerdi kimse o çocuğa bir yerin acıyor mu diye sormamıştı. Ömer, Ambulans hemşiresine sormuştu ama kadın iyi demişti. Bunun hesabını sorardı elbette. Alparslan hemşire odasına girdi. İçeride bulunan hemşire ayağa kalktı ve kızı kucağına almış Alparslan'a baktı.
"Noldu ona?" Alp sedyeye bıraktı Mihriban'ı.
"Kafası yanmış ama yeni fark ettim salağım çünkü." Kendine sitem ediyordu Alparslan.
"Olabilir sen kapıda bekle ben bakarım şimdi ona tamam mı." Hemşire çıkması için bakıyordu alp'e ama alp yerinden kıpırdandı ama çıkmak yerine gitti sedyeye oturdu Mihriban'ın yanına.
"Hayır onu bırakamam söz verdim ben ona altı yaşımdan belli yan yanayız biz. Ben onu , o beni bırakmayız." Dedi. Hemşire çocuğun karalığına ve sözlerine hayret etti. Daha fazla oyalanmadan küçük kızın başına bakmaya başladı çocuğun abartı kadar bir şey yoktu pansuman ve sarsa yeterdi. İşini yapmaya başladı bu sırada sedyede küçük kıza baktı.
"Bunca zaman bir ah bile demeden nasıl dayandın sen küçük kız. " Mihriban omuzlarını silkti.
"Demez o anlamamızı bekler hep." Alp bu sefer Mihriban'a sitem ediyordu. Hemşire sadece başı mile onayladı. Bir yandan da pansuman yapmaya başladı. Mihriban'ın elleri, Alpin serçe parmağını tuttu.
"Siz ne zamandan tanışıyorsunuz." Mihriban'ın sorular ile dikkatini dağıtmaya çalışıyordu ama küçük kız sesini çıkarmıyordu. Hemşire olan bitene anlam veremiyordu.
"O doğundan belli. Ben abisi ile arkadaştım ama o geldikten sonra değişti."
"Maşallah. Sen kaç yaşındasın da böyle bırakmam falan diyorsun."
"Alp on iki, ben altı." Mihriban bu sohbeti sevmemişti. Alpin ondan başka kimse ile bu kadar uzun konuşmaması gerekiyordu ona göre.
"Çok küçükmüşsünüz daha. Hem kız sen niye canın acıdı mı ah demiyorsun." Alp ve mih bir birbirine bakıyordu. Pansuman bitmişti bu sırada hemşirenin eli hızlıydı. Alp sedyeden indi ve küçük kolları ile mih'i kollarından tutup indirdi. Mihriban hemşireye baktı.
"Dememe gerek yok ki annem anlıyor benim neremin acıdığını o yokmuş ama artık. Öyle dediler. Anlamadım ki bende Ölmüşler hepsi." Odada bir sessizlik oldu Hemşire dondu kaldı. Mihriban Alparslan'a döndü önce hiç ayrılmayan ellerine baktı sonra o çok sevdiği gece laciverti irislerine gülümsedi.
"Alp Ölüm ne demek anlamadım ben sen bana anlatırsın diye kimseye sormadım." Soru ile alp durdu. Mihriban daha altı yaşındaydı ama Alparslan on iki yaşındaydı ve ölüm ne demek biliyordu. Ayşen ona anlatmıştı tabikide on iki yaşında büyümüşte küçülmüş oğlunu kandıramazdı o yüzden çok ayrıntılı vermeden anlatmayı tercih etmişti. Alp soru ile yutkundu.
ŞİMDİKİ ZAMAN
Alparslan o hastane odasını hiç bir zaman unutmamıştı. Alparslan hayatında ilk defa o an yok olmak istemişti. Alparslan o gece sabaha kadar Mihriban için allaha yalvarmıştı. Selimin o gece yanına gitmiş. 'ben allaha dua etmek istiyorum. Hani sen namaz kılarsak ALLAH bizi duyabilir demiştin ya ben namaz kılmak istiyorum' demişti. Babası onca derdinin arasında oğluna nedenini sormuştu. 'Mihriban daha fazla ağlamaması için dua etmek istiyorum baba. Atakan amcalar geri dönemez biliyorum ölüm ne demek olduğunu ama onun acısı biraz azalsın istiyorum nasıl namaz kıla bilirim.' demişti. O vakitten belli elinden geldiğince ibadetini yapmaya çalışırdı. Yanında uyuyan kıza baktı. Koyu renk uzun sırma saçları, Koyu kahve irisleri, Küçük burnu ve güzel bir yüze sahipti ama bunlar alp için önemli değildi. Bir insanı sevmek için güzel ya da çirkin diye ayırt edilmezdi. İnsanın huy güzelliği önemliydi. Mihriban'ın huyu çok güzeldi Allah hem huy, hem yüz güzelliği vermişti ona ama kaderi güzel değildi. Uzun uzun saatler geçti gece yerini yavaş yavaş aydınlığa bıraktı ama alp gözünü bile kırkmadan izledi. Yeri geldi sayıkladı yeri geldi ağladı Mihriban ama Alparslan onun ne zaman saçlarını okşasa yatıştı uykusuna devam etti. En sonunda kalktı ve çıktı odadan ve evden sessiz şekilde ayrıldı.
Kendi evlerine geçti ve odası yerine mutfakta kendine bir kahve yaptı. Bahçenin oturma kısmına oturdu evde herkes uyuyordu aslında alp'te yorgundu ama uyumak istemiyordu. Ayşen bahçe kapısından oğluna bakıyordu. Oğlu dertli dertli oturuyordu onun için pelinde, Alparslan'da hala çocuktu her anne gibi. Alparslan'a daha düşkündü Ayşen ama bu demek değildi pelini sevmiyor kayırıyor hayır. Ayşe'nin gözünde alp altı yaşından belli büyük bir adamdı. Oğlu, Mihriban'ın doğumu ile büyümüştü sanki Bunu fark ettiklerinde çocuk onlar demişti kendi kendine ama Cemre bunun tam tersini büyücünce dahada çok bağlanacaklarını söylemişti. Beraber büyüyememişlerdi ama daha çok bağlanmışlardı.
"Anne yanıma gelsene neden beni kaçak izliyorsun." alp bahçeye girdiğinden belli izlendiğini farkındaydı. Ayşen bazen oğlunun asker olduğunu unutuyordu.
"Hemen de fark et canım." Ayşen üçlü koltuğa oturdu ve oğluna bakarak dizlerini işaret etti. Alp annesini görür görmez sigarasını söndürmüştü. Hayatında üç kadına çok önem veriyordu.
"Eşek kadar adam oldum anne." Ayşen itiraz istemeyen gözler ile oğluna bakıyordu. Alp pes etti ve zar zor sığıdı koltuğa. Başını annesinin dizine koydu.
"Anlat bakalım bana her şeyi baştan sona." dedi. Oğlunun bir anda taşınmalarını istemesi ve bir anda Mihriban'ın ortaya çıkması herkese sürpriz olmuştu ve Ayşen istese bunu çok kolay öğrenecek yetkiye sahipti ama Alp'ten dinlemek istemişti. Alp derin bir nefes aldı.
"Anlatamam anne." dedi anlatamazdı. Ayşen anladı neden anlatamadığını ve sormadı. Alp saçlarındaki eller ile sakinleşiyordu.
"Peki o zaman anlatma ama sana bir şeyler demek istiyorum. Ne o kızı, ne kendini üzme annem. Onca yıl aradın onu şimdi gönlünü kırma oğlum bunun hesabını veremezsin Allaha. Onca acının, onca yılın mükafatıdır belki onu şuan bulman. Kıymetini bilin birbirinizin. " Alp derin bir nefes aldı.
"Anne asla üzmem onu elimde değil anne yemin ediyorum elimde değil olsa keşke. Anne beni hatırlamıyor beyni silmiş benim varlığımı. Anne beni silmiş hatırlamak istememiş. Anne neden unutmuş beni en son istedi çikolatayı vermediğim için mi unutmuş beni. Anne ben Mihriban'a ne yaptım beni unutmak istedi." Ayşen oğlunun dolu dolu gözlerine baktı. Hayat bu iki genç için çok acımasızdı. Oğlu yıllar sonra dizlerine yatmış içini döküyordu. Bu çok kıymetli bir andı. Alp anlatmazdı. Mihriban'a derdi içine atıyor diye ama asıl içine atan ve ikinci planda olan kişi Alparslan'dı.
"Seni hatırlamıyor ama sana bakışları hala aynı Alp. Hala alp derken cilveli, hala sana bakarken gözleri parlıyor evet seni silmiş hafızasında ama kalbinden silememiş annem. Sabır et seni tekrar hatırlaması için sabret." Alp daha fazla konuşmadı. Ayşen oğlunu aldı ve odasına girdiler iki kişilik yatağa oturdu Ayşen, Alpin gelmesi için dizlerine vurdu. Komutu alan alp gülümsedi.
"Anne..."
"Sus bakim anneye itiraz edilmez. Yat dizlerime." itiraz etmeden yattı. Saatler geçti belki de aylar sonra alp en hızlı şekilde uykuya daldı. Ayşen oğlunun uyduğunu anladı. Göz yaşlarını serbest bıraktı. Yelkovan ve akrep saatleri devirdiler ama Ayşen ağladı. Dua etti bu iki genç için Allaha daha fazla acımasın canları daha fazla yolları ayrı düşmesin. Kalpleri her zaman yan yana atsın diye.
MİHRİBAN ANLATIMI
"Koğuş kalk!" Birisi tepemde bağırıyordu. Yanımda bir beden vardı. Bir dakika ya ben nasıl geldim odaya.
Kısa bir düşün bakalım
alp!
öpücük!
AMCAM!
ha siktir.
"Oooo ayyaş uyanmış." Amcamın sesi neden tepemden geliyor?
Odada ve tam tepende bağırdığı için olabilir mi?
"Baba ya noluyor kafamın içinde eşekler tepiyor adeta." Yanımdaki beden mertti hangi ara geldi yattı hiç hissetmemiştim.
"Tepicem ben seni oğlum hiç merak etme. Küçük ayyaşı al havuz başına gelin." Amcam odamdan çıkmıştı. Yerimden doğruldum ve mal mal karşıya bakan kuzenime baktım. Kolunu dürttüm.
"Mert ben bir şey hatırlıyorum ama inşallah yanlış hatırlıyorumdur." Mert şuan bana doğru hatırlıyorsun bakışları atıyordu.
"Ne hatırlıyorsan hepsi yaşandı ama lan ben buraya ne zaman geldim."
"kalk hadi gidelim amcam tekrar gelirse bu bizim için iyi olmaz." Oda bana hak vermiş olacak ki yerinden kalktı. İkimizde dün geceden kalan kıyafetler ileydik. "Yemek yer değişiriz babam dahada sinir etmek istemiyorum mih." Sakin adımlar ile bahçeye çıktık ama tek değildik. Alparslanlarda vardı ve selim amcada çok sinirli duruyordu. Pelin ve alpte üstünü bile değişmeden bizim gibi gelmişti. Acaba makyajım bozuldu mu. İnşallah bozulmamıştır paramı çöpe atmıyorumdur.
"Ooo bizim ayyaşlarda geldiğine göre yemek yiye biliriz sanırım." Amcam az modern ol. Bahçeye çıktığımdan belli amcam ve alpin gözleri üstümdeydi. Boş yere oturdum ama Yerime yavaş yavaş sindim. Kimseyle göz teması kurmak istemiyordum. Yavaş yavaş yemeğimi yemeye devam ettim.
"Alpcim kız arkadaşın var mı?" Yengemin sorusu içime bomba gibi düştü. Masada tüm gözler alparslanı buldu. Mert yanımda benim kıvranışımı keyif ile izliyordu. Alp boğazının temizledi.
"Yok efsun teyze." dedi Ben rahat bir nefes alamadan yengem ikinci soruyu yapıştırdı.
"Aaa... Çok şaşırdım. Bizim dernekte birisi var istersen sen bir onunla görüş dur ben sana fotoğrafını göstereyim." Yengemin her kelimesi içimi deşiyordu ama sesimi çıkarmadan kahvaltı yapmaya devam ediyordum.
LAN OCAĞIMA İNCİR AĞACI DİKİYOR BU KARI!
"Yok efsun teyze benim sevdiğim var."
Ne dedi? İki zeytin yedim resmen boğazıma diziyorlar. Kaşlarım çatık zeytini çatal batırmaya çalışıyordum. Öyle sert bir şekilde yaptım ki masada tabak kırılma sesi geldi.
"Yenge bu lanet tabaklar dandik." Ses tonum son derece sinirli ve gergin çıkmıştı. Gözlerim sabahtan belli aradığı kişiyi buluşmuştu. Yüzünde ufak bir gülümseme vardı. Onun aksine yüzüme gayrette yapma bir gülümseme kondurdum.
"Amcam biz senin neden azı dişini görüyoruz ve yengenin takımını bozdun sen alacaksın." amcam bu gün bizi bozmaya yeminliydi sanırım. Hem o kadar gülmüyorum. Masada herkes alttan alttan gülmeye çalışıyordu ama hepsinin güldüğü belliydi.
ACABA MAKYALIMIZ AKTI MI?
MAHALLE YANARKEN O... NEYSE TERBİYELİ BİRİSİYİM BEN.
GÖTÜMLE GÜLÜUYORUM SANA.
"Canım ailem sanırım bu gün topluca mih delirtme günü ilan ettiniz." Serzenişim onlara bu sefer kahkaha attırdı.
"Gel bebeğim gel sen sanırım alıngan günündesin." Mert beni kolunun altına almaya çalışıyordu. Masada başka sohbet geçmedi. Amcamlar işe gitmişlerdi. Mert ve pelin ayrı ayrı bir yerlere gittiklerini söylemişti ama yerseniz. Alp kendi evlerine geçmişti. Yengemler dernek toplantısı varmış. Resmen herkesin işi vardı tek işsiz benmişim. Yüzümü gözümü düzeltip pijamalarımı giydim. Makyajım akmamıştı paramın her kuruşuna değiyormuş rahat olabilirim. Odamda tek başıma dizi izliyordum zaten sancım vardı. Mert doğru bilmişti. Regl olmuşum ve şuan tüm ay boyunca yediğim soğukların acısı çıkıyordu adeta. Her ay aynı terane yani bir ayda ben şu kızı rahatsız etmemeyim denmiyor.
yani istemiyorsan 9 ay mola verdirelim alpe söyle
Olur.
Bilgisayarı kapattım ve sıcak suyum ile battaniye altına daha çok girdim kış geliyordu ekim ayına girdik ama battaniye örtecek soğuklukta yoktu sadece üşüyorum. Uyku ve uyanıklık arasında odamın kapısı açıldı. Gözlerimi açmak istemiyordum kimse geri gide bilirdi. Yatağımın boş tarafı içe çöktü. Gözlerimi açmadan kim olduğunu anlamıştım alp gelmişti. Odam artık onun kokusu ile dolmuştu.
"Uyumuyorsun mih bak sana ne aldım." Cümle bitimi ile gözlerimi açmam aynı saniye olmuştu. Elinde bir poşet vardı ve bu market poşetiydi. İhtiyacım yoktu çok çikolata krizine giren birisi değildim zaten alerjim vardı ama o aldığı için gire bilirim.
"Beni gördüğünde bu kadar gözlerin ışıldamıyor mih." Yüzümde büyük minnet dolu bir gülümseme oldu.
"Ben teşekkür ederim. Hepsini yiyemem ama olsun bir taneden zarar gelmez." dedim. Belini yatak başlığına yasladı.
"Bunu bildiğim için özel üretim olanlardan aldım çikolata oranları az mıymış neymiş satıcı dedi. Hepsini yeme bir günde ama her gün bir tane yiyebilirmişsin zarar vermezmiş. Alerjisi olanlar için üretilirmiş bunlar. Araştırdım ben çok iyi." Bu regl duygusallığı değildi. Gözlerim dolu dolu olmuştu. Akmak için kırpmam yetmişti. Hızla yerinden doğruldu ve sıcak elleri yanaklarımı buldu.
"Güzelim noldu? Çok mu acıyor canın? Hastaneye de gidebiliriz istersen." Telaş ile hızlı hızlı kuruyordu cümlelerini. Evet canım acıyordu ama bu ondan gördüğüm ilgi sayesinde olmuştu. Şimdiye kadar amcam, yengem ve mert hep yanımda olmuştu ama Alp farklı hissettiriyordu. Biri tarafından karşılıksız düşünülmek çok farklıymış. Ellerimi, Yanaklarımı tutan ellerinin üstüne koydum.
"Ben... hayır o kadar çok acımıyor şuan ama ben biri tarafından karşılıksız düşünülmek yani... Alp..." Konuşamıyordum.
"Tamam anladım ben seni gel buraya." Beni kendime çekti sımsıkı sarıldı. Göz yaşlarım tişörtünü ıslatıyordu. "Hayatında olduğum her an, zaman ve mekan fark etmez Hep önceliğim sen olacaksın. Biliyorum tereddüt ediyorsun haklısın bunları şuan konuşmayalım daha güzel bir yerde konuşalım yarın akşam seni bir yere götürmek istiyorum. Gelir misin?"
LAN REGL BİTSİN SABIRSIZ SENİİİİ.
"Tamam ama nereye gideriz ona göre giyineyim." Onun göğsünden ayrıldım. Yanaklarımı kuruladım ve ıslak gözlerim ile onun eşsiz sanat eseri yüzünü odağıma aldım. Heyecanla sormuştum duygu durumum çok çabuk değişiyordu.
darısı medeni durumuna
"Akşam yemeğine gidelim seninle baş başa olur mu?" Başım ile onayladım onu.
"Olur." Sesim uysal çocuk gibi çıkmıştı. Eli tekrar yanağımı buldu.
Temas bağımlısı.
"Sana dokunmamdan rahatsız oluyor musun?"
"Hayır." Saniyesinde cevap vermem hoşuna gitmişti. Odada kahkaha sesi duyuldu. Bana yine eşsiz bir manzara sunuyordu.
"Bu kadar hızlı cevap beklemiyordum." Onun izliyordum her mimiğini gözlerimi kırpmadan izliyordum. Fazla oturmuştum ve battaniye altından çıkmak iyi fikir değildi benim için. Sancım resmen bu kadar flört fazla diyordu. Bedenim gerildi. Elim kasıklarımı buldu serçe çöktürmeye başladım sanki ne kadar sert yaparsam o kadar az acır gibi hissediyordum.
"Canın acıyor. Gel bakalım." Alp tekrardan yatağıma yattı ve kollarını açtı benim için. Hiç itiraz etmeden yattım göğsüne. Bir elleri saçlarımı okşuyor diğeri kasık bölgeme masaj yapmaya başlamıştı. Bel kısmıma sıcak suyumu koymuştu. Yerime iyice yerleştim. Şuan çok rahattım. Onun hareketleri uykumu getiriyordu.
ben sizde o azmi görüyorum, siz yakında bir tane veriri siniz kucağıma bu hızla
"Biraz daha iyi misin?" Sesi fısıltı gibi çıkıyordu.
"Hıhı." benim sesim onun aksine mayışmış gibi çıkıyordu. Cevap vermedi sessiz kaldı.
"Nereden anladın regl olduğum?"
"Sabah kahvaltıdan elin kasıklarındaydı ve arada yüzün buruşuyordu. Tabi bunu yaptığını fark etmiyordun o sıra kıs... yani kahvaltı yapmak ile meşguldün." Onu kıskandığımı sanıyor.
Çok abartıyor sadece adam öldürmek kaç yıl diye düşünüyordum.
Aynen.
"Aynen fevkalade bir kahvaltı oldu." Göğsü titremeye başladı bana mı gülüyor o.
"Belliydi zeytini ne kadar seviyorsan tabak kırıldı." Sesinden alay akıyordu. Başımı hafif kaldırmış alttan alttan bakmaya çalışıyordum.
"Yemeğimi sayıyorsun resmen hem o tabaklar dandikti. Yengeme söylerim bahsetti kız kaliteli tabak alır." Cümlem ile gülen yüzü soldu kaşları çatıldı aradaki bağlantıyı anlam veremediğini yüz ifadesinden anlıyordum.
BENCE ÇOK ALAKALI
"Mih ne alaka güzelim."
"Sen bana mantıksız konuşuyorsun demeye mi çalışıyorsun?" Asla istediğim yere konuyu çekip trip atmaya çalışmıyorum tamamen yanlış anlıyor.
"Ya Hayır ben sana öyle der miyim hiç. Hem ben masada gereken cevabı verdim." Gereken bana gerekmemiş alp.
"Doğru sevdiğin ve aradığın kız vardı dimi. Lan o zaman şuan niye benim odamda benim yatağımda elin hiç olmaması gereken yerde geziyor." Bedeni gerildi ama haklıyım isterse ateş saçsın yine haklıyım. Bir anda kendimi sırt üstü yatarken buldum. Çok hızlı hareket etmişti şuan üstümde ve dudaklarımız arasında milim mesafe vardı.
"Ben aradığımı buldum. Ben sevdiğim kızı buldum. Ben..." Sustu gözlerinin içine baktım konuşsun diye ama sadece sustu. "Yarın akşam bu konuya açık şekilde konuşuruz ve sende lütfen sadece yat kokunu doyasıya içime çekmeme izin ver lütfen." Cevap vermek yerine lacivert irislerine baktım sadece oda kalktı ve az önceki pozisyona tekrar çektik. İkimizde konuşmadık. Alp'i geçmişte tanıdığım için bu kadar rahattım. Aksi halde iki bacak arasına çoktan tekmeyi yemesi gerekiyordu.
🌒
O gün o şekilde bitmişti şuan odamda son dokunuşları yapıyordum heyecanlıydım elim ayağım bir birine giriyordu Kalbim çok hızlı atıyor ve şu lanet kelebekler yerinde duramıyordu.
"Mih biraz sakin olur musun? İlk defa karşı cins ile yemek yemeyeceksin. " Ah yanımda canım arkadaşım Asel vardı. Kendisi tatilinden dönmüş ve tüm olanların kısa bir özetini geçmiştim. Beni ilk bir haşladı sonra panik oldu, sonra baktı ben daha paniğim relax diyerek beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Ne sakini Asel şuan nefesi neremden alıp veriyorum onu bile unuttum. Neyse ben gidince sende kızlara özet geçersin dimi yormayın beni, ha bide sende bu oldu mu yada şunu mu giyseydim. Sence Güzel miyim?" Derin bir nefes aldı. Nefes aldı, Nefes aldı.
"BANA BAK İKİ SAATTİR AYNI ŞEYLERİ SORMA SENİ SAFİNAZA ÇEVİRİRİM ALPİN YANINA ÖYLE GİTMEK ZORUNDA KALIRSIN. Oldun bebeğim dünyanın 8. 9. harikasısın relax biraz." Sesimi kesip oturdum ayakkabılarımı giydim. Gözümün biri Asel'deydi. Uzun kahve saçları ve kahve gözlere sahip esmer uzun boylu güzel hatta karın kası bile olan bir deli düşünün.
"Bakma bana öyle hadi hazırsın. İn sen kapıda alp enişte adayım gelmiş bende kızlara geçerim bu akşam. Sende çıkışta oraya gelirsin tabi işiniz sabaha kadar sürmezse."
İnşallah sürer dualarım o yönde.
Ona sen iflah olmazsın bakışlarımı attım ve yavaş adımlar ile odamdan çıktım. Arkamdan beni itekleye itekleye hole inmiştik. "Bana bak sakin ol ve her zaman yanında olduğumu ay pardon olduğumuzu unutma iyi, kötü fark etmez bebeğim." Bana sımsıkı sarıldı bende aynı şekilde karşılık verdim. Ondan ayrıldım ve dış kapıyı açtım. Lacivert irisleri beni baştan aşağı süzdü bende aynı şekilde onu süzdüm fırsattan yararlanarak. Aynı yavaşlık ile önüne geldim durdum. Derin bir nefes aldı baktı, baktı ve baktı. Söyleyecek bir kelime, söz bulamamış gibiydi.
"Sen çok çok güzelsin. Ben nasıl anlatırım hangi kelime, Hangi cümle ile anlatırım bulamadım şuan lügatimde olan tüm kelimeleri unutturdun bebeğim." Üstümde geçen gün aldığım lacivert bir karış eteği olan, uzun kollu elbise vardı. Elbise vücuduma tam oturmuş ve göğüs dekoltesi v şeklindeydi.
"Sende çok yakışıklı olmuşsun." Bir erkeğe nasıl iltifat edilir bilmiyorum tek bildiğim onun dünyanın iyiliği için klonlamamız gerektiği. Gülümsedi ve binmem için yolcu kapısını açtı. Koltukta bir demet kırmızı gül vardı. Gülleri aldım ve üstümden bir an olsun çekilmeyen her duygu mu görmeye çalışan Lacivert irisler ile buluştu.
"Teşekkür ederim Alp." Heyecanım mutluluğum sesime yanmıştı. Daha fazla bekletmeden kendi yerime oturdum cevap vermek yerine sadece gülümsedi en güzel cevabımı almış oldum. Oda kendi tarafına geçti ve sürücü koltuğuna oturdu. Arabayı çalıştırdı. Ben ondan tarafa dönük şekilde oturuyordum. Üstünde ona hediye aldığım lacivert gömlek vardı gömleğin bir kaç düğmesi açıktı ve ne büyük ne küçüktü tam olmuştu ama vücudunu fevkalade sergiliyordu resmen. "Ben yanlışlıkla kendi ayağıma saktım sanırım." Kısa bir an bakışları bana döndü.
"Hmm neden olmamış mı?"
"Keşke almasaymış nefesim kesilmezdi o zaman seni görünce." İtirafım ile araba yolda sarsıldı. Lacivert irisleri beni buldu.
"Seni bu kadar etkilemek gururumu okşadı." Kendini farkında değildi keşke sadece ben farkında olsaydım. Arabada başka konuşma geçmedi. İstanbullun lüks mekanlarından birindeydik arabayı durdu. kendisi inip benim kapımı açtı.
"Teşekkür ederim ama alışırsam hep isterim." İnerken hala onunla flörtleşmeyi ihmal etmiyordum. Çiçeklerim ile inmiştim arabadan.
"Efendim aracı alalım mı?" Valenin konuşması odağımız dağıldı. Alp adama anahtarı uzattı ve bana dönüp kolunu uzattı sessiz şekilde içeriye girdik. Cam kenarı İstanbul'un manzarası ayaklarımızın altındaydı resmen. Masadaki elimin üstünde sıcak bir el konuldu. Bakışlarımı manzaradan çekip gülümseyerek alpe baktım.Elinde telefonu vardı beni çekmişti. Üstündeki gömlek sayesinde Göz rengi dahada güzel duruyordu. Altına siyah kumaş pantolon vardı ve çok şık duruyordu. İçerisi loş şekilde ışıklandırılmış ve bizden başka kimse yoktu. Alt kat doluydu ama üst kata kimse yoktu.
"Ben kapattırdım rahat olalım diye." Ona sadece başım ile cevap verdim. Garsona siparişlerimizi verdik. İkimde nasıl başlamamız gerektiğini bilmiyorduk. Gözlerimiz birbirine tutundu bu sıralar o benden, ben ondan başkasında bakmıyorduk. Hint dizileri neymiş biz dururken.
"Ben yıllardır seni aramışım bu dünyanın her yerinde karış karış. Zaman, mekan, saat, şehir, ülke fark etmeksizin seni aramışım Mihriban. Bu taş tutan kalbime çok uzun zamandır iyi geliyorsun seni görünce, sesini duyunca, senin o dudaklarında beliren en ufak tebessüm de, gözlerinin ışıl ışıl bana bakması ile benim kalbim yerinden çıkmak istiyor, Üzüldüğünde kendime çok kızıyorum seni mutlu edemediğim için. Erken olduğunu düşüne bilirsin ama ben asla erken olduğunu düşünmüyorum ben sana meftun olalı çok uzun zaman olmuş güzel bebeğim." Bir anda bunları duymayı beklemiyordum. Bu akşam bu yüzden buradaydık ama ben direk konuya girmesini beklemiyordum.
OLDU EN SONUNDA OLDUUUUU
Alparslan çok dikkatli bakıyordu bir mimiğimi bile kaçırmak istemiyordu. Heyecandan ellerim titriyor ve midem bulanıyor bu normal mi bilmiyorum. Önümdeki bardaktan bir yudum su içtim. Derin bir nefes aldım karşımda sabırsızca cevap bekleyen bir adam vardı ama bende ne kadar ağırdan alınırsa o kadar yavaş hareket ediyordum.
"Ay ben çok heyecan yaptım böyle nefesim sıkışmaya başladı, midemde bulanıyor, Ay alp..." Gerilen vücudu bir kademe gevşemişti ama tam anlamı ile cevap alamadığı için hala gergin duruyordu. "Ben seni ilk gördüğüm gün zaten etkilenmiştim. Kaç haftadır flörtleşiyoruz. Benim Kalbim seni görünce sıcacık oluyor. Senin yanında tamamlanmış hissediyorum. Evimi bulmuş hissi dolduruyor içimi. Yıllardır kimseyi almadım hayatıma nasıl olur, ne denir bilmiyorum çünkü olmuyordu bende senin gibi birini arıyordum her zaman. Yanında kendim olduğum, evim olacak, her zorluğa birlikte göğüs gerecek birisini istiyordum bu sensin hissediyorum ama alp önce emin olmam lazım. bana açık olmanı istiyorum en yalın halin ile açık olabilir misin bana?" Gevşeyen bedeni son sözlerim ile tekrar gerildi.
"Olamam bu gerçek çünkü ben askerim mih bana deme derlerse diyemem. Sus denilirse Susarım ne pasına olursa olsun ama bu sadece mesleğimde geçerli bir kuraldır işim hakkında bilgi veremem. Ben senin karşına mesleğim hariç en yalın halim ile gelirim her zaman." Haklıydı onu anlıyordum Allah kahretsin ama onu çok iyi anlıyordum.
Ona benimde yalın olmam gerekiyordu peki ben yalın olabilir miydim?
"Bizim bir geçmişimiz var. İlk başlarda aramızdaki çekime anlam veremiyordum ama sonradan Psikiyatri randevum de doktorum birşeyleri anlamamı sağladı. En baştan belli biliyordum aramızdaki çekim, seni bu kadar benimsemem normal gelmiyordu bana. Seni anımsıyorum yanımda her zaman elini tuttuğum daha doğrusu serçe parmağına yapıştığım küçük oğlan çocuğu sensin demi?" Dondu kaldı benden bu kadar açık olmamı yada benden bu soru beklemiyordu. Heyecanlandı karşımdaki adamın gözlerinin içi parladı.
" Beni hatırlıyor musun? Sen bizi hatırlıyor musun güzel bebeğim?" Ses tonu umut dolu çıkmıştı. Bu hali içimin erimesine sebep oldu. Onu hatırlamamı, anılarımızı hatırlamamı çok istiyordu.
"Hayır sadece geçen gün fark ettim psikiyatri randevumdan sonra dedim ya. Ben seninle olmak istiyorum yıllar önce ailesini kayıp etmiş bir kızım ben hatırlamıyorum bir çok şeyi. Seni bile başta elini tutuğum kişi abim sanıyordum ama gözlerin alp o lacivertleri sayesinde. Lacivert gözlerini gördüm senin rüyamda. Bu gözler başka kimsede olamaz. Neden bilmiyorum ama sana çok güveniyorum. Bana bizi anlatır mısın alp?" Gözleri dolu dolu bakıyordu bana. Lacivert irislerinden tanımıştım onu. Aslında tanımak bile denmezdi buna ama oydu abimin gözleri mavi değildi.
Şükür aydınlandın.
"Anlatırım mih anlatırım sen yeter ki iste." Rahatlamış olacak ki dik omuzları gevşedi. Derin bir nefes aldı ve onda en sevdiğim hareketi yaptı gülümsedi. Hatta kahkahaya dönüştü o gülümseme. Yerinden kalktı ve yanım geldi. Hızla beni ayağa kaldırdı. "Sana dokunabilir miyim." sorusu içimde bir yerleri un ufak etti. Onu başım ile onayladım. elleri yanağıma koydu sevdi sevdi ben ona kapılıp gitmeyi tercih ediyordum. İçimdeki savaş sona ermiş gibi hissediyordum. Tabikide salak değilim neyin ne olduğunu farkındayım ama şuan tek farkındalığım o olsun istiyordum. Beni, ben dışında kimse anlayamazdı. Bedenime sarılı kolları sıcacık hissettiriyordu. Güvenli bir limandaydım.
Tamamlandık mih. Başardık.
"Olalım biz olalım sen, bana unuttuğum geçmişi bizi anlat. Sana güveniyorum." Fısıltımı duydu ben ne kadar kısık konuşsam da o beni her zaman duyuyordu. Bana dolu dolu gözleri ile baktı. Bedenimi sanki içine sokmak ister gibi daha sıkı sarıldı. "Biraz daha sıkarsan olamadan giderim diğer tarafa." Ben alay ile demiştim ama onun kasılan bedeni, çatılan kaşları, sertleşen yüz ifadesi kızmışa benziyordu.
"Bir daha lütfen bir daha sakın ölüm veya onu anımsatacak ne varsa ağzına alma benim kalbim sensizliği bir kez daha kaldıramaz sen ölürsen ölürüm. İntihar edemem belki ama senin yokluğun benim için bu dünyada ölmek ile eş değerdir. Diri diri toprağın altına koyma bizi." Ses tonu sertti. İlk başta tepkisine anlam veremedim. 'Bir kez daha' diyordu neler olmuştu bizim geçmişimizde.
"Alp..." Cümlem bitmeden susturdu.
"Sadece bir defa öpsem ya seni şuanın gerçekten yaşandığına inanmam lazım." Cümlesi biter bitmez ondan önce ben öptüm onu. Dolgun ve ıslaktı dudakları. Kontrolü kendi ele aldı. Masaya belim yasladı sıcak ve büyük elinin biri yanağımdaydı. İkimizde dur durak bilmiyorduk ellerimi yumuşak ve gür saçlarına çıkardım onu daha çok kendime çektim. Kendini geri çekti ama aramızdaki mesafe milimlerdi. İkimizde nefes nefese duruyorduk. Allahtan başka kimse yoktu üst katta. Başımı yan tarafa çevirdim utanmıştım.
yeme bizi aşkooo ama iyi yiyiştiniz bir an bedenle...
Tamam sus.
"Bana baksana sen." Başımı kendine çevirdi içerisi loş ışıktı kızarsam bile anlamazdı ama ben zaten kızaran birisi değilim. Gözlerinin en içine baktım ikimizindi yüzünde gülümseme vardı yine ne çok güldük bu akşam. "Benden utanma inan bana ben senin her şeyini biliyorum. Sana şuan geçmişten bahsedemem sen zamanla hatırladıkça bahsetmem lazım sana dan diye her şeyi anlatırsam bu seni kötü etkiler güzel bebeğim." Yumuşaktı sesi, Benimle konuşurken hareketleri, sesi, dokunuşları hep dikkatliydi.
"Peki. Hadi yemeğimize devam edelim." dedim ve oturdum oda kendi sandalyesini benim yanıma çekti.
"Napıyorsun alp."
"Senin yanına oturmam lazım mih biz yeterinde ayrı kaldık benim milim mesafe bile istemiyorum aramızda." Dertli dertli konuşması sayesinde kahkaha attım.
"Tamam otur otur hadi." Yanıma oturdu. Garson yemeklerimizi getirdi. Kokusu dört bir yanımı sarmıştı ve bundan asla şikayetçi değildim.
BÖLÜM SONUUU
BÖLÜM SONU: 17.10.2023
AY NASILDI BÖLÜM?
OLDU EN SONUNDA OLDU...
KAFANIZIN KARIŞTIĞI BİR YER OLDU MU?
NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ GİDİŞAT HAKKINDA?
BU SEVGİLİ MESELESİNİ UZATMAK İSTE MEDİM.
UTANMAZSAM KİTABİN HEPSİNİ ANLATİCAM SİZDE :)
İNST:sudenazbalikcii
TİKTOK:sudenazbalikci
ARADA SPOİ PAYLAŞIYORUM HABERDAR OLMANIZ İÇİN TAKİPTE KALIN.
SEVGİYLE KALIN..
|
0% |