Yeni Üyelik
15.
Bölüm

14.Bölüm

@sudenzbalikci6

HELOOO BEN GELDİM.

 

BÖLÜM BEĞENİ VE YORUM SAYISI ÇOK DÜŞÜK BİR YILDIZA BASMAK COK ZOR OLMAMALI.

 

KİTAPTA GEÇEN HER ŞEYİN HAYAL GÜCÜ VE KURGU OLDUĞUNU UNUTMAYIN.

 

KEYİFLİ OKUMALAR

 

"ZİNCİRLİ KUYU MESELESİ"

 

~

 

Kendimi kayıp ettiğim çok anlar oluyor. Bazen her şey o kadar üstüme geldiğinde günlerce kimse benden haber alamazdı. Her seferinde kendimi poligonda yada dövüş sporlarında bulurdum. Yeri geldiğinde dayak bile yemiştim ama sonunda öğrenmiştim. Alışmıştım ya dayak yer tekrar başlar, ya da saatlerce ağlar tekrar başlardım ama sonunda ayağa kalkardım. Başarmıştım.

 

Hala hepsi bana bakıyordu. Derin bir nefes aldım. "Ben amcamlar ile yaşamaya başladığım günden belli eğitim alıyorum. Amcam sağ olsun her türlü dalda bilgim vardır. Yeri gelir bale yaparım yeri gelir atış anlayacağınız." Cevabım timi ikna etmişti ama Alparslan hala inanmayan gözler ile bakıyordu. Ona yalan söylediğimi düşünüyordu sanırım. İkimizde susmuş birbirimize bakıyorduk. Tim bize mahremiyet sağlamak için dışarıya çıktı.

 

"Bana neden inanmıyorsun?" En sonunda merakıma yenik düşmüştüm.

 

"Ben sana inanmadığımı söylemedim farkındaysan." Başımı daha dik bir konuma getirdim ve tek kaşım kalktı yüz ifadem hadi canım ya diyordu adeta.

 

"Gözler düşüncelerin aynasıdır Alparslan. Yalan söylemiyorum araştıra bilirsin bu kadar şüphe duymana gerek yok." Sert çıkışım birazda olsa gardını indirmişti.

 

"Hayır güzelim inanıyorum sadece bir an kafamı kurcaladı. Mesleğim yüzünden bazen fazla şüpheci davranıyorum. Özür dilerim sana inanıyorum." Yanıma geldi ve beni kolları arasında aldı saçlarıma sayısız buse kondurdu 'özür diliyordu' kendince. Kollarımı beline sardım ve başımı göğsünde yasladım. "Sorun yok. Ben sadece öyle bakınca bir an kötü hissettim." Bir müddet sarıldık en sonunda ayrıldık ve dışarıya çıktık. İkimizde konuyu fazla uzatmadık. Hepsi arabanın orada bağrışıyordu. Yanlarına yaklaştıkça sesleri daha çok gelmeye başladı.

 

"Lan hayır şırdan yiyelim." Hepsini ikna etmeye çalışıyordu ayaz.

 

"Saçmalama düzgünce Ocak başına gidelim." Yüzünü buruşturarak demişti uraz.

 

"Lan oğlum şırdan lan böyle..." Ayaz iştah ile anlatıyordu. Sevmeyenin bile canı isterdi. Selim bizi fark etti ve yüzü güldü bir hevesle Alpaslan'a bakmaya başladı. Bu kadar hevesli ben bile bakmıyordum.

 

göz koydu diye yorumladım mih.

 

"Komutanım Ocak başına gidelim diyoruz ama bu şerefsiz illa şırdan yiyelim diyor." Eli ile küçük bir çocuğu şikayet eder gibi ayazı şikayet ediyordu selim. Bunu bir ben fark etmemiştim. Elada başını bu iki adam olmaz der gibi salladı bu hareketi gülümsememe sebep oldu.

 

"Lan oğlum düzgünce Ocak başına gidelim." Alparslan hangi ara acıkmıştı. Daha evden çıkalı kaç saat oldu be. Onlar kendi aralarında tartışırken benim bakışlarım yanımdaki adama kaydı.

 

"Kebap yiyelim, lahmacun yiyelim alp lütfen." Fısıltımı sadece o duydu. Sesimi ve isteklerimi duyunca yüzü güldü ya da bunları iştahlı dememe gülmüştü. Bilmiyorum şuan tek odak noktam karnım.

 

Aynen kanka kaç saat oldu dimi?

 

"Tamam güzelim sen ne istersen o." Diyerek yanağıma küçük bir öpücük kondurdu ve timine baktı. Hala kendi aralarında kavga ediyorlardı. Sanki karşımda beş çocuk duruyordu. Çocuk olmak için fazla uzunlardı ama olsun.

 

bencede olsun boyu uzun olanın şeyi...

 

KESTİK! Sen sus tamam.

 

"Beni takip edin. Ocak başına gidiyoruz." Alpin sesi sonunda tartışmayı durdurdu. Ayaz hariç herkes memnundu halinden. Ela onun asık suratına baktı baktı ve dahada gıcık olması için kahkaha attı. Onları arkamız da bırakıp arabaya yerleştik. Tim tek araba gelmişti. Bende sevgilim çok beğendiğim jeepin'in sol koltuğuna kuruldum. Dizimin üstündeki elimi aldı ve dudaklarına götürdü. Önce öptü sonra bırakmak yerine kendi dizinin üstüne koydu. Devamlı benimle temas halinde olmak istiyordu. Bu hoşuma gidiyordu. Bu hali yüzümde ve kalbimde gülümsemelere yol açıyordu.

 

"Sen neden hiç askeriye ye gitmiyorsun?" Sorum ile yolda olan bakışları kısa bir an beni buldu.

 

"Şuan tek görevim seni korumak sevgilim."

 

"Peki bu durum ne zaman sona erer?"

 

"Hayırdır iki günde sıkıldın mı benden." Sesi tripli çıkmıştı. Bu haline kahkahalar ile gülerdim ama şuan ciddi bir soru ile karşı karşıyaydım.

 

"Alp ben öyle demek istemedim. Sıkılmam ben senden. Hatta seni alıp içime sokasım geliyor bazen. Sadece merak etmiştim." Dediklerim yüzünde sinsi bir gülümseme olmasına sebep oldu.

 

sokmak falan ayıp oluyor burada ben dururken sıranı bekle.

 

"Demek alıp içine sokmak istiyorsun güzelim." Ses tonundan keyfinin ne kadar yerinde olduğunu anlaya bilirdiniz. Hatta bence cilve bile yapıyor olabilirdi.

 

Cilveli alp

 

"Tabi ne sandın. Bazen koca adamla değil küçücük erkek çocuğu gibi oluyorsun. İşte o zaman böyle yanaklarını sıka sıka sevesim geliyor." Gülüşünün güzel melodisi kulaklarıma doldu. Bakışları iki saniye olsun bana döndü. Her hareketini izliyordum her zaman yaptığım gibi. Mutluydu. Mutluydum. İkimizde yan yana çok mutluyuz benim onun yanındayken içime papatyaların yeşerdiği gibi oda benim yanımda mutluydu.

 

"İstediğin gibi sevebilirsin beni güzelim." Sesi ile daldığım düşüncelerden çıktım. Hangi ara geldik anlamamıştım. Arabayı park ediyordu. Ondaki bakışlarım kısa bir an dışarıya döndü.

 

"Deme bak timin içinde severim seni yanaklarını sıka sıka sonra bana 'nı yıpıyırsın mih' deme." Sesimi ona benzetmeye çalışmıştım. Arabayı park etti ve bakışlarının odağı ben oldum.

 

"İstediğini istediğin yerde yap güzelim. İstediğin şekilde sev, kız, vur ağzımı bile açmam. Açan olursa sen düşünme bunu ben hallederim." Bir anda neşeli hali gitmiş yerine buruk bir gülümseme kalmıştı dudaklarında. Arabadan indim. Benle birlikte Alp'te indi ama ondan önce onun tarafına geçtim ve sarıldım. Ani hareketim ile vücudu kasıldı ama bu Bir kaç saniye sürmüştü ve uzun kolları belime sıkı sıkı sarılmıştı. Başımı boynuna konumlandırdım tam parfüm kokusunun kaynağına. Bu sarılışım cevap veremediğim, hatırlamadığım bir çok an için özür dilemekti. Benim elimde değildi biliyorum kendimi suçlamam çok saçmaydı. "Kendini suçlama sakın ve zorlama ben seni anlıyorum ve acele etmiyorum. Hatırlamasan bile bu küçük kalbin benim için bu kadar hızlı atması bende bir çok anlam ifade ediyor güzel bebeğim." Anladığımı belli etmek için sadece başım ile onayladım. Derin bir nefes aldım ve ayrıldım ve elimi uzattım. Saniyeler içinde sıcacık büyük elleri, benim ona göre baya küçük olan ellerimi tuttu. Restorana doğru ilerlemeye başladık. Kapıdan girdik ve ben içeriyi süzüyordum Restoran kendin pişir tarzındaydı. İçerisi kahve tonları, beyaz ağırlıklıydı. Güzel bir yerdi. Hangi ara geldiler ve yerleştiler bilmiyorum ama Tim uzun bir masaya oturmuştu. Masanın ortasında kebap ocak var ve etler üzerindeydi. Alp ile daha fazla beklemeden yan yana oturduk.

 

"Bir an geç kalınca mih yenge, komutanımı götürüyor sandık." dedi Uraz. Alpin hoşuna gitmişti belli ki resmen sırıtıyordu. Ona olduğunca ters olduğunu düşündüğüm bakışlarımı yolladım.

 

yengen kurbannn sağğğaaa

 

"Maşallah komutanım dünden razı." Dedi selim.

 

"Susun lan kemalim yapmaz." Biri ayaza gerçekleri söylemeli.

 

"Allah allah nereden senin kemalin oluyormuş alp." Dedim ayaza. Ona karşılık vermem ile gözlerinin içe parlamıştı. Bu çocuk kaos, entrika, karmaşa, kavga seviyor.

 

"Sus kuma yenge. Dökerim şuraya şimdi tüm geçmişimizi kalırsın öyle. Senden önce ben vardım ben." Aa çirkefe bakın. Masadakileri bizim atışmamızı izliyordu ve bundan keyif alan bir adet sevgilim vardı yanımda.

 

"Ne geçmişin olabilir senin benim sevgilimle lan. Şuraya bak benim gibi dünya güzeli dururken sana mı bakacaktı." Ayaz kollarını göğsünde bağlamış, Gözlerini kısmıştı.

 

Kıskanma ayaızmı ben tüm masaya yeterim.

 

"Sevgilim mi dedi o?" Alp sus şuan savaştayız.

 

"Sen sonradan geldin gelin gelin. Alp'im görüyor musun bana seçtiğin çirkefi. Allahtan o fevkalade kaslarını bir ben görüyorum o yüzden katlana bilirim." Bana çirkef mi dedi o.

 

Salak kas dedi, vücut dedi ona mı takıldın.

 

"Ayaz uzatma koçum. Mih sende ona bakma amacı seni kışkırtmak." Cihangir abi uyarmasa döverdim ben bunu.

 

iş ciddiye bindi. Adam asker ve bordo bereli ama sen bilirsin.

 

"Sen elaleme vücudunu mu sergiliyorsun." Alp'e dönmüş ona kısık ve tehdit dolu bakışlar atıyordum.

 

"Abov yenge kıskanç çıktı." Dedi selim

 

"Komutanım Allahtan alayda spor yaparken kızlar olduğunu ve sizin çıplak olduğunuzu söylemedi ayaz." Kafamdan duman çıkıyordu şuan.

 

"Uraz sanırım kendi cenaze namazına hoş geldin." dedi ela. Benim odağım tamamen Alp'teydi. Şuan onu buraya göme bilirdim. Alp'in ise odağı tamamen Uraz'daydı.

 

Medeni ol. Derin bir nefes al. Bence zincirli kuyuda yer var mı ara.

 

"Güzel bebeğim uraz abartıyor." Gözümün seğirmesi normal bence.

 

"Cihangir abi bir numara vericem arar mısın?" Dedim Alp'te olan bakışlarım ona döndü. İlk şaşırdı ondan istememe ama sonra başı ile onayladı. "0********* Arayıp yer var mı bir kişi için ögrenir misin." Dedim ses tonumu sevecen çıkarmıştım. Hoparlöre aldı.

 

Çaldı, çaldı, açıldı.

 

"ZİNCİRLİ KUYU MEZARLIĞI BUYRUN." Masada bir sessizlik oldu ayaz içtiği suyu tükürdü. ilk kahkaha atan Selim olmuştu ardından hepsi gülmeye başladı. Alp bile gülüyordu.

 

"Komutanım bence siz ayağınızı denk alın." Dedi ela.

 

"Allah iyiliğini versin yenge nereden aklına geldi." Dedi Uraz. Ona en masum bakışlarımı attım.

 

"Bir gün melike çıplak gezerse senin de aklına gelir." Demem ile gülen yüzü dondu. Kafasında canlanmıştı büyük ihtimalle.

 

"Ben medeni bir insanım. Nişanlıma güvenirim." Dedi ama bu sırada kızarmıştı bile.

 

"Aynen bende medeni bir insanım. Alparslan'a güveniyorum." Dedim bu dediğime hepsi gülmüştü. Masaya garson, elinde mezeler ile gelmişti. Herkes kendi yemeklerini önüne aldı. Alp benden önce davranarak pişenlerden tabağıma koymuştu bile. Yemekleri hoş bir sohbet ile yenilmişti. Masadan kahkaha sesleri eksik olmamıştı.

 

"Allahtan aç değildim." Kendi kendime söyleniyorum.

 

"Ayva göbeğini de severim merak etme." Alp sadece benim duyabileceğim şekilde konuşmuştu. Avucu çıkan göbeğimin üstündeydi. Bu sırada yedi etten bir tanede bana uzatmıştı. "Valla mı?" Dedim ve eti ağzıma attım. "Tabi bir göbek bizi ayıramaz." Ağzım dolu olduğu için başım ile onay vermiştim bende.

 

Allahtan doymuştun.

 

"İnşallah hep birbirlerinin ağzına verirler." Dedi ayaz.

 

amin.

 

"Tövbe tövbe." Dedi cihangir abi. Diğerleri gülmemek için ağızlarına bir şeyler koyuyordu. Başımı, alp'e doğru çevirdim ama ondan başka her yere bakıyorum. Yemekler yenmiş ve kalkmıştık. Herkes evlerine dağılmıştı alp ve ben sahilde yürümek istemiştik. Şuan el ele sahilde yürüyorduk. Yanımıza çiçek satan bir çocuk geldi.

 

"Almaz mısın abi yengeye." dedi Alparslan'a bakan küçük çocuk. "Alırım tabi abim." Dedi. Çocukları kıramıyordu, elleri küçük çocuğun saçlarında gezdi onları incitmeden sevdi. Çocuk bir tane gülü uzattı. Hemen aldım. "Teşekkür ederim." Nazikçe gülümsedim. Alp fiyatını bile sormadan yüksek mevla'yı uzattı. "Abi bende o kadar bozuk yok. Benden olsun." küçücük bedeni vardı ama insanlığı büyüktü.

 

Alp in eş zamanlı olarak kaşları çatıldı. "Al lan üstünü isteyen kim oğlum." Çocuk bir eline, bir yüzüne baktı. Daha fazla uzatmadan aldı ve yüzünde minnet dolu bir gülümseme oldu. "Allah seni sevdiğinden ayırmasın abi, eyvallah." Dedi ve gitti. Arkasından bir müddet baktık.

 

"Alp, onun kim olduğunu bulur musun?"

 

"Bulurum güzelim. Beraber gideriz, hatta otur sen ben telefon ile konuşup geliyorum." O telefon ile birini ararken bende banklardan birine oturdum.

Çocuk küçüktü en fazla üçüncü sınıftı ve ona yardım etmek istemiştim. Çocuklara zaafım vardı çünkü benim çocukluğum sadece altı yıl sürmüştü ve ben onu da hatırlamıyordum . Derin bir nefes aldım. Alp Telefon ile konuşuyordu ileride. Kaşları çattık ve ciddi bir yüz ifadesi vardı. Benimle bu şekilde konuşsa büyük ihtimalle tırsardım ondan hatta korka bile bilirdim. Kızgın ve sert ifadesi vardı dışarıya. Farkında değildi ama benimle konuşurken kelimelerine dikkat ediyordu. Sadece kelimede değil mimiklerine kadar dikkat ediyordu. Diken üstündeydi ve bunu kendi farkında bile değildi. En sonunda kapattı ve çatılı kaşları düzeldi, yüz ifadesi yumuşadı. Yanıma oturdu oda beraber denizi izlemeye başladık. Bir müddet sonra Alpin telefonuna ardı ardına mesaj gelmeye başladı.

 

"Hadi gidelim." Ayağı kalktı ve elini uzattın.

 

"Nereye gidiyoruz." Dedim elini tutarken. İkimizde arabaya doğru yürüyorduk.

 

"Alışverişe iki çocuklarmış ve kız daha iki yaşında. Baba ve anne ölmüş. Abla çalışıyor ama yetmiyor. Çocukta okuldan sonra çalışıyormuş. Onlara alışveriş yaparız olur mu?" dedi. Duygulanmıştım. Başımı onaylar anlamda salladım. Hiç bir çocuk erken büyümek zorunda kalmamalıydı. Amam herkese hayat şartları aynı değildi maalesef.

 

"Olur. Şimdi ben çok güzel kıyafetler alırım." Sesim beklediğimden neşeli çıkmıştı. Birinin hayatında ufacık bile olsa dokunmak çok güzel bir duyguydu. Alp sadece gülümsemişti beraber arabaya geçtik. En yakın AVM de durduk ve direk çocuk mağazasına gittik. Bedenleri için çalışandan yardım almıştık. Alp elinde yeni doğan tarafında çok tatlı bir elbiseye bakıyordu. Elbiseye içe giderek bakıyordu. Yanına yaklaştım ve koluna dokundum ama elbiseden bir türlü gözünü alamıyordu. Elbise kırmızı tütü tütü eteği olan çok tatlı bir elbiseydi. Alp onu direk sepete atmak yerine görevliye verdi.

 

"Onu ayrı alalım lütfen karışmasın." Ona anlamsız bakışlarımı gördü.

 

"Belki ilerde. Bir kızımız olursa diye." Elleri ensesindeki saçları kaşıyordu. Bunu konuşmak için çok erkendi bana göre ama ona göre geç bile kalmıştık. On yedi yıl kadar.

 

Ay gelecek planlı bir bey en sevdiğim.

 

"İnşallah." Dedim sadece ne desem kelimeler kifayetsiz kalırdı. Oda konuşmadı zaten alışverişe devam ettik.

 

"Alp şuna bak çok tatlı." Elimde örümcek adam kostümü vardı.

 

"Bu mu tatlı. Güzelim o örümcek adam kostümü farkındasın demi." Sanki demese ben görmüyordum.

 

"Görüyorum ne var tatlı iste. Bunu da alalım." Tek kaşımı kaldırmış tehdit dolu bakışımı atıyordum ona. "Alalım güzelim. Sen iste her şeyi alırız ama şu bakışlarını değiştir bence. Tehdit edemiyorsun tam tersi çok komik duruyorsun." Benimle alay ediyordu utanmasa gülecekti. Onu arkamda bırakıp aldıklarımız için kasaya geçtim. Oda arkamdan gülmüştü hem de sesli utanmamıştı. İçeride sadece aileler yoktu. Genç kızlarda vardı ve bir kaçının bakışları sevgilime dönmüştü. Olduğum yerde durdum ve sevgilimin yanına geri döndüm. "Alp gülme şöyle." Diyerek onunla kasaya doğru ilerlemeye başladım. Yanımda halinden keyif duyan bir adet uzun boylu, lacivert gözlü, fevkalade bir vücuda sahip bir bey vardı.

 

Sevgilin ya hani.

 

Ah biliyorum aşko.

 

medeni mih!

 

Kasada bir müddet aldıklarımızın poşete konmasını beklemiştik. İşimiz bittiğinde mağazadan ayrıldık. Bu sefer abla için başka bir mağazaya geçtik ve ona da baya bir şeyler almıştık. Mutfak ve eve küçük bir kaç bir şey aldıktan sonra arabaya binerken havanın baya karardığını fark ettik. Direk olarak Alparslan'ın aldığı adrese gitmeye karar verdik. Küçük bir mahalleydi ve evler yıkık döküktü. En sonunda bir evin önünde durduk ama ev denmeye bin şahit isterdi. Derin bir nefes aldım ve kapıyı çaldım. Daha yirmilerinde olan bir kadın açmıştı kapıyı bizi görünce kaşları çatıldı.

 

"Buyurun kime baktınız." dedi. Alp bana baktı. Bu bakışı sen konuş demekti. "Biz küçük çiçek satan bir oğlan çocuğu arıyorduk." Demem ile kadının gözleri korku ile büyüdü. "Yoktur öyle biri." Diyerek kapıyı kapatmaya çalıştı. Alpin müdahalesi ile kapıyı kapatamadı. "Durun hanım efendi biz zarar vermek için gelmedik." dedi. Arkadan küçük oğlan çocuğunun sesi gelmişti. "Abla kimdir gelen." Dedi ve ablasının arkasından bizi gördü. "Aaa bu günkü abi ve abla, abla sana demiştim ya bu gün büyük para veren abi bu." eli ile alpi gösteriyordu. kadın ikna olmuş gibiydi bizim iyi olduğumuza. Elimize sadece çocuklar için iki oyuncak alıp gelmiştik. Alp adamları biz gittikten sonra poşetleri getirecekti. "Buyurun kusura bakmayasınız. Ben sizi şeylerden sanmıştım." dedi kadın ve kapıyı geçmemiz için açtı. Alp ile oturma odasına geçtik. Evin içi eski püsküydü ve dökülecek gibiydi dokunsak bunu yargılamıyordum asla ama bu evde iki çocuk bekliyorduk ama üç çocuk ile karşılaşmıştık. Onlar çocuktu. Küçük kız bizi görünce gülümsedi. Yanağında iki tane koca gamzesi vardı. Koltuklara oturduk yan yana. Ablanın elinde çay tepsisi vardı. Çocukta ise küçük kare bisküvi tabağı vardı. Onları ikram ettiler ve karşımıza oturdular.

 

"Hoş gelmişsiniz." dedi. Elimi uzattım.

 

"Ben Mihriban Aras. Yanımdaki sevgilim Alparslan demir." Kendimizi tanıtarak.

 

"Memnun oldum. Bende Ayşe Koç aha bu iki çocukta benim kardeşimdir. Kızın adı elif, Oğlanınki emredir. " dedi biz bunları zaten biliyorduk.

 

"Memnun olduk biz emre ile karşılaştık bu gün merak ettik evine sağ salim vardı mı diye." Dedim. Alp çayını bir dikişte bitirdi ve yerde oturan elifteydi bakışları. Elifte aynı merak ile alpe bakıyordu. "Kucağıma alabilir miyim?" diye sordu Ablasına. Genç kız direk çocuğu uzattı ve alpin biten bağırdığını aldı ve odadan çıktı. Alp'e kısa bir bakış attım ve Onun ardından bende çıktım ve mutfağa geçtim. Bulmak zor olmamıştı çünkü ev 2 +1' idi. Ayşe beni görünce duraksadı.

 

"Bizi yanlış anlama lütfen sadece..." dedim onu kırmadan, incitmeden söylemek istiyordum.

 

"Kasma kendini anladım ben sizi. Yardım etmek için geldiniz belli ki iyi insanlarsınız bizim oğlanı görünce yüreğiniz ezildi. Acıdın demiyorum sana. Bakışlarınızdan bellidir iyi insan olduğunuz." Derdimi anlamıştı.

 

"Kabul eder misin sana yardım edelim. Eminim onlara çok iyi bir ablasındır. Çok cefa çekmişsin yükünü az hafifletmek istiyoruz. Sende izin verir sen." Dedim. Gençti daha zorlasan yirmili yaşlarındaydı. Düşündü.

 

"Abla çok zor bir karardır bu biz kimseye yük olmak istemeyiz. Hem kardeşlerim ile konuşmam gerek bunu." dedi Haklıydı empati yapabiliyordum.

 

"Sana telefon numaramı versem olur mu?" dedim. Sessizce başını salladı bende ona iş yerimin kartını verdim. Alıp cebine koydu. Üstümde kendi numaram yazılı olandan vermiştim. Çayları koydu ve tepsi ile Tekrardan içeriye dönmek için mutfaktan çıktık. Bu sırada kapı alacaklı gibi çalmaya başladı. Ben yerimde durmuş Ayşe'ye bakarken oda önce bana baktı sonra o telaş ile kapıyı açtı.

 

"LAN NEREDE BENİM KİRAM HA ORUSPU DEMEDİM Mİ BU SEFERDE VERMEZSEN EVDEN ATARIM SENİ DEMEDİM Mİ?" Yaşlı adam demeye bin şahit isteyen şahıs bas bas bağırıyordu hem de kapının önünde çocuklar duyacaktı. Bende Ayşe'nin yanında durdum. Adam beni görünce Ayşe'nin kolunu bıraktı. Yüzündeki pis gülümseme ile beni süzmeye başladı. "Madem kira vermiyorsun Bu parçayı bana vereceksin. Kendin istediğin kadar zoru oyna." Adamın cümlesi ile yüzümde sinirden bir gülümseme oldu Ayşe'yi kolundan tuttum ve arkama çektim ve adamın tam karşısına dikildim. Alp çocukların yanındaydı ve büyük ihtimalle onlar tedirgin olmasın diye çıkmıyordu.

 

"Sen bide bana söyle ne dedin sen." Demem ile yüzündeki pis gülümseme daha çok büyüdü. "Sen diyorum afet afet bu ge..." Cümlesi bitmeden beni süzen gözünün üstüne sert bir yumruk attım. Ayakta zor duran bedeni neye uğradığını şaşırdı. Adamı tutuğum gibi mahallenin ortasına attım cılız bir şeydi.

 

"Anlamadım bir daha de!" adam yerden kalkamıyordu. Sarhoştu. Sesi duyan mahalle sakinleri daha doğrusu sokak köpekleri Gençler bize doğru gelmeye başladı. Kiminin elinde bıçak, kimin elinde, sopa vardı. Beş kişiydi ve tam karşımda durdu. Ayşe'yi daha çok arkama çektim.

 

"LAN AMINA KOYDUĞUMUN ÇOCUKLARI SOKARIM LAN ONU SİZE." Hangi ara yanıma geldiğini anlamadığım Alparslan canım sevgilim tam yanımda duruyordu ve karşımızda duran itlere öldürecek gibi bakıyordu. Benim odağım Alparslan da iken adamlardan biri bıçağı bana doğru salladı. Alp bende önce fark etmiş ve beni kendine doğru çekip kurtarmıştı sol böbreğimi.

 

KAHRAMAN HARİKA YAKIŞIKLI ALPCİM.

 

Beni kurtarmıştı ama bıçak onun elinin üstüne çizmişti. Biz daha müdahale etmeden adamların hemen arkasında bir askeriye ait olduğu belli olan koca zıhlı jeep durdu. Büyük ihtimalle alp haber vermişti. Çünkü içinden inenler bizim timdi. Hepsinin üstleri sivildi. Yerde yatan ve hala gözünü tutan gereksiz ve diğerlerine baktım ve kahkahama engel olamadım kahkaham alay doluydu. Hepsinin bir tarafı tutuşmuştu. Kahkaham dindi ama yerine yüzümde sinsi bir gülümseme olmasını sebep oldu. Alp timine baktı. Tim sanki komut almış gibi adamları paketlemeye başladı. Kendiler harici bide polis arabası vardı ve hepsini onlara bindirdiler. Onlar hangi ara gelmişti fark etmemiştim.

 

"Güzelim ben buradayım sen çocukları ve Ayşe'yi al gidelim." Onu başım ile onayladım ve tekrar içeri geçtim. Ayşen hangi ara arkamdan çıkmıştı bilmiyorum ama kardeşlerinin yanına oturmuş sessizce bekliyordu hepsi. "Hadi bakalım gidiyoruz." dedim. Ayşen gözlerimin içine içine bakıyordu.

 

"Bakma kız öyle sizi güvenli bir yere götürüyorum." Bu dediğim ile yüzünde minnet dolu bir gülümseme oldu.

 

"Abla..." dedi.

 

"Ayşe lütfen. Senide anlıyorum ama sende daha çocuksun ve bir kadının, çocuk ölsün istemem. Daha fazla burada durmana izin vermem. Kendini düşün olmadı Kardeşlerini düşün." Dedim en son çare iki çocukta ablasına bakıyordu. Ayşe yutkundu ve el mecbur toparlanmaya başladı. O işini hallederken bende çocukların yanında durdum. Elifi sevdim çok tatlı bir bebekti. İki ya da üç yaşındaydı büyük ihtimalle. En sonunda emre, ablasının yanına gitti bende elifi kucağıma aldım. Alpin ve timin yanına geçtim. Kendi aralında hararetli bir şey konuşuyorlardı. Beni görünce susmuşlardı.

 

"Allah'ım bu ne tatlı bir varlıktır." Selim kucağımdaki elifi görür görmez yanıma gelmişti. Kucağımda olan elif ise halinden memnundu. Biraz daha orada durduktan sonra elif elinde iki poşet ile çıkmıştı. Yanında emre vardı.

 

Bir yetişkin, iki çocuğun kıyafetleri iki küçük poşete sığmıştı.

 

Yutkundum ve yüz ifademi toplamaya çalıştım. Ayşe yanımıza geldi. Elif ablasını görünce Ayazın kucağından ablasına atılmıştı. Ayşe onu direk alıp yanında duran Emre'nin de bir elini tutmuştu. "Selim al poşetleri." dedi alp. Selim poşetleri aldı. Alpin baş komutu ile geldikleri arabaya bindiler. Bizde alp'in arabasına geçtik ama o binmedi ve bir müddet time bir şeyler dedi sonra arabaya bindi ilk bana baktı. Sonra arkadaki çocuklara.

 

"Sizi güvenli lojmana götürüyorum ayşe. Albay öyle buyurmuş. Rahat ol kimseye yük değilsin." Alp'in açıklaması ile arabayı çalıştırdı. Herkes sessizdi. Ayşe'nin sesi çıkmamıştı yol boyunca sanırım olanları düşünüyordu. Haklıydı aslında empati yapınca bende onun yerinde olsam çok rahatsız olurdum ama oda bizi anlamlıydı ben onları orada bırakıp nasıl eve giderdim buna vicdanım, insanlığım izin vermezdi. Emre merak ile bir arabayı, bir dışarıyı izliyordu. En çok sessi çıkan kişi elifti oda arkadan alpe doğru atılıyordu.

 

sanırım bu minik benim kocama kur yapıyor

 

"Şuna bak şuna bu yaşında benim sevgilime yürüyor" dedim ve iki koltuk arasından aldım onu kucağıma. Konuşmam ile kısa bir bakışları beni buldu. Hemen sonra ise tekrardan sevgilime bakıyordu. "Kız minik cüce bana baksana sen." Dedim ses tonum son derece çirkef çıkarmaya çalıştım ama yine de bakışları bana dönmedi. Alp kahkaha attı.

 

"Sevgilim sen medeni bir insansın ve sence de kavga etmek için elif fazla küçük değil mi?" Dedi.

 

"Yoo bu hiç küçük değil baksana utanmasa kucağına çıkacak" dedim bana laf attığını duymamazlıktan geldim.

 

Medeni mih hali başka oluyor.

 

Alp kısa bir an gözlerini elife çevirdi ve güldü. Elif alpin ona baktığını anladığı an 'aaa' diyerek gülmeye başladı. "Kıkır kıkır gülüyor bide sevgilime. Şu cilveye bak sen." diyerek yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.

 

"Az da örnek al bence. Baksana iki yaşında ama maşallah pek bir cilveli." Alp bunu demiş ve bana kısa bir yandan bakış atıp önüne döndü.

 

"Ben gösteririm sana cilveyi." Diyip sustum görürsün sen dansöz kıyafeti alıp kıvırmıyor muyum karşında. Daha fazla kimse konuşmadı. Alp arabayı askeriyenin önünde durdu. Önce o ardından ben, en son Ayşe indi. Benim kucağımda Elif vardı emre uyumuştu yolda. Albay bizi kapının önünde bekliyordu.

 

"Hoş geldiniz." Dedi bizlere orta yaşlarda biriydi. Saçlarına aklar düşmüş. Kahve gözleri en çok bende oyalandı.

 

"Hoş bulduk efendim." dedim.

 

"Efendim deme amca de bana Serhat amca de kızım."

 

"Peki serhat amca." Dedim. Bakışları Ayşeleri buldu. "Maşallah ne tatlı bebeksin sen." Kucağımdaki elife bakarak demişti. Ayşe ye döndü bakışları. "Sende hoş geldin kızım." dedi ve ayşe ile kısa bir an konuştu. Onlar albayın odasına giderken ben ve alp bahçede kalmıştık. Emre hala arabada uyuyordu onun için alp başına bir asker dikmişti. Aklıma gelen fikir ile hızlıca alpe döndüm.

 

"Alp beni buradaki odana çıkartır mısın?" Dedim sesimde heyecan vardı. Ona ait bir şeyleri öğrenmeyi, keşfetmeyi çok sevmiştim. Lacivert irislerinin içi gülüyordu bana bakarken. Bir şey demeden elimden tutu ve karargahın içine doğru yürütmeye başladı. Merdivenler bitti ve en son bir kata geldik. kata herkes girmesin diye girişte şifreli bir kapı vardı. kapının önünde durduk ve Alpin yüzünü tanıdı kapı. Ben ardımda ağızım açık kalmış bekliyordum. Kapının sistemi sevgilimin yüzünü onayladı ve içeriye geçtik. Koridor karanlıktı ama alp önden ben arkadan yürüyorduk. En sonunda kendi adı yazılı odanın önünde durdu. Karargâhın içinde çoğu ışık kapalıydı bu kata özel bir şey değildi bu.

 

YÜZBAŞI Alparslan Demir.

 

Kapıdaki isimliğe hayran hayran bakmaya son verdim. Odanın da yüz tanıma sistemi vardı ve yüzünü onayladı ve sonunda odasına geçtik. Odası normal bir odaydı. Köşede masa hemen arkasında kitaplık, Bir tane yatak ve Banyo'ya açılan kapı vardı. Masaya yaklaştım aynı kapıdaki gibi ismi yazıyordu masasında.

 

"Neden bu kadar şifre v.s var." Merak ile hem odayı inceliyor hem soruyordum.

 

"Çünkü kimse benim ve timimin adını, sanını bilmemeli. Biz gerekmedikçe karargâha gelmeyiz. Özel timiz ya da basit düşün hayalet tim. Tek ve zorlu görevler için varız. Burada kimse bizi tanımaz." Oha sevgilim ajan gibi bir şeydi.

 

"Tamam da geldiğinizde karargâhımı boşaltıyorlar ne yapıyorlar?"

 

"Mih bunları bilmen yasak ama bu dediklerimi ve burayı unut. Alta geçitler var ve bu kata bağlı kimseye görünmeden oradan girip çıkıyoruz." Gözlerim olabildiğince büyüdü. Ben bu kadını beklemiyordum. "Biraz daha hayran hayran bakarsan dayanamam." Dedi. Hayran hayran mı şaşkın ördek mi?

 

seni tutan ne yiğidim.

 

"Ama hayran olmamak elde değil baksana BORDO BERELİ YÜZBAŞI ALPARSLAN DEMİR. Resmen ajan gibi bir şeysiniz siz. Ne kadar guru verici bir mevki." Gözlerim dolmuştu. Ben masanın önünde masasını inceliyordum o ise tam arkamda duruyordu aramızda bir adımlık mesafe bile yoktu. Hızla arkamı döndüm ve alp ile burun buruna geldik. Gözleri dolu dolu olan kahvelerimi buldu. Kaşları çatıldı ve elleri gözlerimin altını sevdi. "Şşşt ağlamak yok. Bilsem getirmezdim. Ağlama bebeğim. Senin ağlaman demek sayısız dikenin kalbime batması demek."

 

"Karşımda bu şekilde güzel konuşmaya devam edersen daha çok ağlarım." Cümlemin bitimi ile burnumu çektim. Baya sesli yapmıştım bu işlemi. Oda da erkeksi bir kıkırtı duyuldu. Alp kıkır kıkır gülüyordu. Onun gülmesi azda olsa benimde dudaklarımın iki yan kıvrılmasına sebep oldu. Oda daha fazla durmadık. Daha sonra gelip incelerdim sonuçta sevgilimin odası. Bahçede bizi albay ve Ayşe bekliyordu. Ne olmuştu bilmiyorum ama Ayşe ağlamıştı. Yanlarında durduk ben Ayşe'ye bakıyorken alp, albaya bakıyordu.

 

"Onları götür dediğim yere. Ayşe kabul etti. Bundan sonra üçü bizim sorumluluğumuzda. Eminim en iyi şekilde ilgilenirsin yüzbaşı." Dedi ve bana selam verip gitti. Ayşe göz yaşlarını sildi ve bana sorun yok der gibi baktı. Hep beraber lojmana gelmiştik. Ayşeleri daire yerleştirdik. Alt katlarında Selim ve ayaz, Uraz oturuyordu. Güvendelerdi. Ayşe, Albay ile ne konuştularsa dememişti. Bende sormamıştım. Onları güvenli bir alanda bırakmak içimi rahatlatmıştı vedalaşıp tekrar geleceğimi söylemiştim. Alp ile eve gitmek için yola çıkmıştık. Araba bizim evlere değil tam tersi tarafa doğru döndü.

 

"Nereye gidiyoruz." Bakışlarım araba süren sevgilimi buldu. Kısa bir an bana baktı.

 

"Benim evime." Ne kadarda rahat.

 

"Allah bana sordun mu?" Dedim aslında sorsa dünden razıydım. İlk bir kaç saniye düşündü.

 

"İstemiyorsan döneyim." dedi. Nazlı şekilde omuz silktim.

 

"Yok sür bari bu kadar yolu dönmeyelim." Aslında dönse beş, on dakikaya evde olurduk. Bu tavrıma kısa bir bakış attı ve onaylamaz anlamda başını salladı. Bir yarım saat uzaklıkta durdu. Beraber arabadan indik.

 

"Askerler bu kadar kazanıyor mu?" Dedim merakıma yenik düşerek. Ev iki katlı boğaza bakıyordu. Arka tarafta otopark kısmı vardı ama küçük değil rahat beş araba sığardı. Ev gösterişli değildi ama yine de çok güzel duruyordu.

 

"Yani üç beş bir şeyler kazanıyoruz." Mırın kırın etmesi ile tek kaşımı kaldırdım.

 

"Alp bende asker olayım ya da karın o zaman beni de time yada nikahına al." dedim. Bu dediğime kahkaha atmıştı oysa ben çok ciddiyim.

 

"Yok be güzelim. Aile mirası diyelim." Ona ciddi misin bakışları atmaya başladım. Başı ile onayladı beni.

 

"Hadi geçelim ben çok yoruldum." Diyerek kapıya doğru yürüdüm oda hemen ardımdan geldi. İçeri girdik ve ben hiç bir yeri incelemeden kendimi koltuğa attım. Alp ardımdan gelip başımı alıp kendi dizine koydu ve saçlarımı sevmeye başladı. Bu beni daha çok uykuya yitiyordu.

 

Orada o şekilde ne kadar kaldık bilmiyorum tek bildiğim huzur dolu bir kaç saat oldu. "Evi gezmek ister misin." Dedi alp. Yerime daha çok rahat pozisyon aradım. "Hayır sabah gezerim şimdi çok uykum geldi." dedim. Beni biraz geri kaydırdı ve kendi de yanıma yattı. Koltuk yan yana yata bilecek kadar büyüktü ama şuan benim yarım Alparslan'ın üstündeydi. "Bu kadar çabuk uyuma soracak hesabım var." dedi. Tek gözümü açtım ve ona kısa bir bakış atıp geri kapadım. "Bana bu gün sevgilim dedin. Seni her kes içinde öpemedim kalk öpeyim öyle yat." duyduklarımı bir kaç saniye anlamadım. Sonradan ciddi mi diye başımı az geri çekerek yüzüne baktım. "Ciddi misin sen?" dedim. Başı ile onayladı ve ben daha ne olduğunu anlamadan onu üstümde buldum. Benden hamle bekliyordu. Öpmüyordu dudakları sadece dudağıma değiyordu. Bu halimize güldüm ve hiç acele etmeden dudaklarımı araladım. Tam kendisi hamle yapacakken odayı telefon sesi doldurmuştu. Alpin telefonu çalıyordu.

 

"Hay sikeyim. Bu saatte hangi canına susamış arıyor." diyerek kalktı ve orta sehpadan telefonu aldı. Araya kişi pelindi. Tekrar tam yanıma oturdu ve telefonu açtı.

 

"Noldu abim, noldu canını yediğim, Hı söyle." serzenişi ile gülme isteğim artıyordu. Pelin ne dediyse ciddi bir şekilde ayağa kalktı.

 

"Tamam geliyoruz." diyerek. Kapattı onda olan meraklı bakışlarımı gördü. Yutkundu. Oda da sadece nefes alış veriş sesi duyuluyordu. Sadece gözlerimin içine içine baktı ve yutkundu. İyi bir haber değildi belli ki.

 

"Mert vurulmuş." dedi. Ne dediğini bir kaç saniye anlayamadım. Sonra diri diri kalbime mızrak sokmaya başladılar. Nefesim kesildi. Sesler geliyordu ama anlamıyordum.

 

ABİM VURULMUŞTU.

 

ABİM ÖLÜYORDU.

 

ABİMİ KAYIP EDİYORDUM.

 

~

 

BÖLÜM SONUUUU

 

BÖLÜM BİTİŞİ:28.10.2023

 

YENİ KARAKTERLERİ NASİL BULDUNUZ?

 

SİZCE AYŞE KİMİNLE BAŞ GÖZ EDİCEM?

 

BÖLÜM NASILDI?

 

PEKİ ALPİN CİLVESİ?

 

MERTE NOLDU SİZCE?

 

YAZİM HATAM VEYA KURGU HATAM VARSA KU

SURA BAKMAYIN DİKKAT ETMEYE ÇALIŞIYORUM.

 

İNST:sudenazbalikcii

 

TİKTOK:sudenazbalikci

 

ARADA SPOİ PAYLAŞIYORUM HABERDAR OLMANIZ İÇİN TAKİPTE KALIN.

 

GÖRÜŞÜRÜZ SEVGİYLE KALIN...

 

Loading...
0%