@sudenzbalikci6
|
HELLOOO... Bölüm beğeni sayım ve yorumlar çok düşük bakın bu gidişle sınır koymak zorunda kalmim beğenin ve FİKİRLERİNİZİ paylaşın benimle.⁉️ ❌❗BÖLÜMLERİMİ BEĞENİN.❗❌ KEYİFLİ OKUMALAR.. " YUVA VE HATIRALAR" ~ "Bakın gruplar şu şekilde; 1.GRUP= Cihangir abi, Beste, Ela , Ayaz 2.GRUP= Alp, Mihriban, Uraz, Melike Şeklinde olacak kartlar bende hepinizin başında bekliyorum ve kural ihlali yapan takım yenilir. Asla cebime zorla para koymayın ben hile yapmam." Dedi Selim. Takımlar eşit olmuyordu ve oda zevk ile hakem olmak istemişti. Ne kadar erkekler, selime güvenmediklerini ve her türlü sahtekarlığı yapacağını söyleseler de en sonunda selim istediğini aldı . Bir nevi doğru olduğunu bizde şuan anlamıştık ama iş işen geçti. "Evet ilk, ikinci takım başlıyor." Takımlar olarak karşılıklı büyük koltuklara oturmuştuk. Beste ile gözlerimiz buluştu yüzündeki gülümsemeyi bir an olsun soldurmuyor, yerinde duramıyor kıpır kıpır onun heyecanı bizi de bulaşmıştı. Kızlar ile devamlı sırıtıyorduk. Bize uzaktan bakan biri bile bir şeyler karıştırdığımızı çok iyi anlardı. bir bebede biz yapsaydık. "Bir şey var sizde." Alp'in nefesi boynuma vuruyordu. Yüzümü onu dönmem ile aramızda mesafe en aza inmişti. "Nereden anladın." Kısık sesle konuşuyordum kimse duymasın diye. "Kıpır kıpırsın ve ayak parmaklarını içe doğru büküyorsun, gözlerin benden başka her yere bakıyor, ellerinin içi heyecandan terlemiş ve dudaklarına farkında olmadan işkence yapıyorsun. ve salak değilim kızlar ile iki saattir birbirinize bakıp gülüyorsunuz." Oha ama farkında değildim ama hepsini yapıyordum. O saydıkça ben yapmayı bırakmıştım. "Beni bu kadar tanıman korkutuyor." Sadece gülümsedi. "İnan bana daha fazla tanıyorum seni ama bunu seni tanımadan da anlardım. Beden dili okumasını biliyorum. Aynı buradaki tüm askerler gibi." Büyük bir aydınlanma yaşadım şu dakika. Doğru Diyordu onun eğitimi arasında buda vardı. Yutkundum. "Sadece bekle kötü bir şey değil asla. Birazdan ögreneceksiniz." Dedim başka bir konuşma geçmedi İkimizde geriye yaslanıp selimin karar vermesini beklemeye başladık. "Evet. Kararımı açıklıyorum. Hazır mısın." Selim sahte acun abi olma yolunda ilerleme kararı almış. çocuk yapsak cinsiyet partisine acunu çağırırdık! "Lan oğlum seç birini yeter." Uraz haklı. "Tamam lan gel buraya sen anlatıyorsun." Selimin seçmesi sonucu oyun başladı. Selim kartı Uraza gösterdi. Uraz direk sevgilime baktı. KELİME: TAHAMMÜL ETMEK YASAKLI KELİMELER: SABIR,DAYANAK,SINIR,KATLANMAK, DİŞİNİ SIKMAK. "Komutanım şimdi siz şimdi bize ne yapıyorsunuz?" Dedi. Adlandıramadığım girişi ile kaşlarım çatılmıştı. "dövüyorum." Dedi alp. Hayret içinde onu buldu bakışlarım. benide yatakta döv... sus. beni susturman istemediğin anlamına gelmiyor mih sen ben ben seniz. "Hayır ya türetin. Böyle ayaz boş boş konuşur falan siz bir şey dersiniz." dedi uraz. Hepimiz susmuş cevap bekliyorduk. Melike ve ben oynamıyor gibiydik. " Ayaza Tahammül etmek için sabır çekerim." Hepimiz gülmüştük ayaz hariç. O kısık gözleri ile kınayan bakışları sevgilime bakıyor ama alp onu bir tarafına bile takmadan devam ediyor. "Koynumda anakonda beslemişim." Dedi bu bizi daha çok güldürdü. Alp bile sırıtarak bakıyordu. "Ha dediniz kelimeyi ama sabır değil." Heyecan ile alpten cevap bekliyordu. "Tahammül etmek." Dedi alp. Uraz direk ikinci kartı aldı selimden. KELİME: CİMRİ YASAKLI KELİME: ELİ SIKI, TUTUMLU, HARCAMAK, BİRİKTİRMEK, PARA. "Komutanım biz ne zaman hep beraber yemeğe gitsek selim hep kaçar neden?" Dedi. Biz sanırım hiç oynamıyorduk. "Cimri." Kelimeyi tekte bilmişti. Uraz süre bitmeden bir kelime daha aldı selimden. KELİME:CASUS YASAKLI KELİME: JAMES BOND, GİZLİ, AJAN, 007, SİLAH. "Ha ohh bunu da bildik." Uraz keyif ile güldü. Bu sefer melikeye baktı. "Güzelim en son gittiğimiz filmin konusu neydi?" Dedi. "Ajan, casus, dedektif, aksiyon, kavga..." Melike hiç durmadan sayarken Uraz, selime kartı verdi ve yanına geldi ve şakaklarından öptü. "Abi adam resmen tüm kelimeleri anlattı lan. Selim hile mi yapıyorsun yine." Dedi ayaz. Doğru diyordu üç kelimenin, üçünde bilmiştik. "Ben hile yapmam hem Sus gel buraya sen anlatacaksın." Selim, ayazı yanına çağırdı. Ayaz sanki sahneye şarkı söylemeye çıkan assolist havası ile yakalarını düzleye düzleye geçti selimin yanına. KELİME: BARBEKÜ YASAKLI KELİME: MANGAL, PİŞİRMEK,ET,TAVUK, IZGARA. "Oho çok kolay ki bu beni tanıyan herkes bilir." Diyerek takımına baktı. Süresi başladı. "Benim en sevdiğim yemek ne?" Demesi ile aynı anda cevap eladan geldi. "Kebap." Dedi. Ayaz ile kısa süre gözleri buluştu ve ayaz direk kaçırmıştı. "Evet türet onu kebap değil ama..." " MANGAL, BARBEKÜ, IZGARA..." Ela saymaya devam ederken ayaz, selimden ikinci kartı aldı. Ela kollarını göğsünde bağladı ve geriye yaslandı. KELİME: DEDİKODU. YASAKLI KELİME: DÜŞMAN, HİLE,KAYNAMAK, CADI KAZANI, DÜZEN, KADIN. "Maalesef benim tek kötü huyum var oda ne?" Ayaz büyük bir özgüvenle cevap beklemeye başladı. "Doğman, Aldığın borçları vermemen, Ödünç aldığın her şeyi senin gibi davranman." Dedi cihangir abi. Ayazın gülen yüzü düşmüştü. Ama ben dışımda herkes sanki çok sıradan bir şey gibi onu galeye almamışlardı ve saymaya devam ettiler. "Hileci, sahtekar, düzenbaz, kıskanç ve farkında olup umursamaman. " Dedi ela. " Cimri, Dağınık, fesat, pasaklı ve boş boğaz olman." Bestenin de sayması ile evde kahkaha tufanı kopmuştu. Daha fazla kimse kendini tutamamıştı. Ayaz takım arkadaşları onu sırtından vurmuşlar gibi bakıyordu. "Ben ne aşağılık birisiymişim lan." Ayazın bunu demesi hepimizi daha çok güldürdü. Bu sefer bende gülmüştüm. Kendi bile gülmüştü bunu derken. "süre doldu kardeşim geç yerine." Dedi selim. İki kelime ile kayıp ediyorlardı. Ayazın gülen yüzü düşmüştü ama bu sadece iki saniye sürdü. "Neyse bana borç versenize ya benimki bitti." İnsanları tarafıma bir takma seviyem. "Lan zevzek yeni yattı aylıklar." Dedi alparslan. "Ama komutanım benim ki az ki hemen bitiyor." Küçük Emrah gibi boynunu bükmüş bakıyordu. "Lan it geçen baktırdım benden bile çok alıyorsun lan. Devlette ne kadar yardım varsa yazılmışsın." Sevgilim neden herkesin maaşına bakıyor. geçen don ve tanga alışverişimizi biliyor mu acaba? "Oha devleti de mi soymaya başladın it herif." Cihangir abi ensesine bir tane geçirdi. Sesi buraya kadar geldi valla. Ayaz elini ensesine attı ve yüzünü buruşturdu. "Ama abi yardım ediyorlar bende yardım kayıt oluyorum." Bence gayet mantıklı. "Ulan şerefsiz. O paraları allah bilir nerelerde yiyorsun sen." Cihangir abi ona içini biliyormuş gibi bakıyor valla. mih o bakış nasıl oluyor. "Kumarda." Dedi Uraz. Ayaz ona beni nasıl sırtımdan vurursun bakışı attı. Yani Gözlerini kısmış ve avına odaklanmış aslan gibi bakıyor valla. "NE." Dedi beste. "Yoh amına koyayım." Dedi selim. "Seni var ya bir sii..." Dedi Alparslan cümlesi biz varız diye yarım bıraktı. "Ben bekliyordum bundan böyle bir şey." Dedi melike. "BENİ DE GÖTÜRSENE." Heyecanlı ses tonum sayesinde ya da dediklerim sayesinde hepsinin gözleri bana döndü. "Olur ama buradakiler iyi değil seninle vegasa gidelim." Ayaz da kendine eş bulduğu için oldukça heyecanlı duruyordu. "Bana uyar zaten ben..." "Mih, güzel bebeğim neler diyorsun sen." Alp neden bana neden inanmaz gözler ile bakıyordu ki. "Çok bir şey demedim ki sadece beni de götür dedim ama sen götüreceksen oda olur." Dediklerimi kısa bir özet geçtim. Adam namaz kılıyor ama sen bilirsin. Bu biraz eli işte gözü oynaşta gibi oldu. fkjjhsfhvs iç sesim gülüyor! "Tamam bunu sonra konuşalım oyuna dönelim." Bestenin sesi ile bakışlarımız tekrar selime döndü. Ayazla göz göze geldik ve bana göz kırptı bende aynı şekilde karşılık verdim. Alp başımı tutu ve selime çevirdi. Ayaza oldukça ters bir bakış attı ve kendi de selime döndü. Selim yanında bu sefer ben geçtim. KELİME: HUZUR BULMAK. YASAKLI KELİME: SAKİN, SESSİZ, DURGUN, OLAY, Odağımı takım arkadaşlarımdan çok alpe çevirdim. Selimin süreyi başlatması ile başladım. "Ben senin yanında nasıl hissediyorum ne diyorum." Dedim gözlerinin içi adeta gülüyordu. "Huzurlu, mutlu, mutluluğu bulmak, huzur buluyorsun, aşık..." Yüzümde aptal aşık gülümsemesi kondu. "Çok yakınsın huzur ama..." Alp tekrar saydı en sonunda buldu. Alpin bilmesi ile selim ikinci kelimeyi gösterdi. KELİME: ARAMAK. YASAKLI KELİME: KİŞİ, POLİS, KAYIP, BELİRSİZ, ORTADAN "Sen bana hani şey deniştin ya ben... buldum." "Aradığımı buldum." "Ha türet onu." Sesim olduğundan heyecanlı çıkmıştı. "Aramak, bulmak, kayıp, yok olmak..." "Tamam tamam buldun." Dedim bu sırada selim üçüncü kartı gösterdi. KELİME: ALIMLI. YASAKLI KELİME: ÇEKİCİ, KADIN, SEKSİ, İTİCİ, GÜZEL. "Alp benim cinsiyetim ne ?" "Kadın" "Ha ben senin gözünde nasıl bir kadınım?" Yüzünde sinsi bir gülümseme oldu. "Evlenilecek, Güzel, seksi, eşsiz, alımlı, kusursuz, aşık olunası, çocuklarımın annesi, karıcım..." "nikah memuru numarası neydi?" Dedim melikeye. Ortamda kahkaha tufanı tekrar koptu. "Eh tamam komutanım daha fazla duymasak ta olur bildiniz. Süre bitti." Selim konuşması ile aramızdaki bakışma son buldu. Yine üç kelime bilmiştik. "Maşallah komutanımda yürümüyor koşuyor mübarek." Dedi uraz. "Hiç hiç bari güzel olsa anlarım." Ayaz yandan bir bakış ile beni süzmüş burun kıvırmıştı. Ona nispet yapar gibi saçımı omuzumdan arkaya attım ve Alparslan'ın kolları arasına girip yalandan bir gülümseme yolladım ona. "Evet şimdi yanıma beste yenge gelsin." Dedi. Kelimeler oyun başlamadan halledilmişti ve Herkes görevini yerine getiriyordu. KELİME: AİLE. YASAKLI KELİME: EŞ, KOCA, ÇOCUK, KARIM, YUVA, EVLİLİK. Kızlar ile koltukta biraz daha öne çıktık. Az önce Kuala gibi sarıldığım sevgilim anlam verememişti bu hareketimize. Heyecan ile beklemeye başladık ve Melike bu anı kayıta almaya başlamıştı. "Cihangir biz seninle neye evet dedik." Heyecanlı ve sabırsızdı. "Evlenmeye, yuva kurmaya, aile olmaya, Aşka, sonsuz sevgiye..." Gülümsememiz her geçen saniye daha çok büyüyordu. "Ha bak söyledin evet yuvaya benzer. Yuva kurmak istedik sonra beraber... kurmak istedik." Beste heyecan ile cevabı bekliyor. "Aile." Dedi cihangir abi Bilmesi ile Selim bir kelime daha gösterdi. KELİME: ÇOCUK. YASAKLI KELİME: AİLE, ANNE, BABA, PARK, YUVA, YETİŞKİN, HAMİLE. "Bİz kadınlar dokuz ay diye bir şey vardır." "Bebek, doğum, hamile..." "Doğru yaklaştın say." "Çocuk hayatım." Cihangir abinin yüzünde küçük bir tebessüm oldu. Kelimeler adeta dudaklarının arasından dua eder gibi çıktı. "Hamile demi."Cihangir abi değil ama Alparslan bilmişti. Yanımdan gelen ses ile sevgilime baktım. "Nereden anladın." Ben bile söylemese anlamazdım. "Anlarım ben tanırım besteyi." dedi yüzünde buruk bir gülümseme vardı. Sadece başımı sallayarak yanıt verdim ve tekrar heyecan ile anlatmaya çalışan ikiliye döndün. "Son kelime ya beraber ya yenildiniz." Dedi selim. KELİME: BABA OLMAK. YASAKLI KELİME: AİLE, ANNE, ÇOCUK, HAMİLE, DOĞURMAK. "Bak şimdi benim en büyük isteğim ne?" dedi beste. "Anne olmak." Cihangir abinin sesinden hüzün akıyordu. "Evet ama sen tarafı bu işin." Dedi beste ama gözleri doldu dolu olmuş sesi titriyordu. "Baba olmak." Beste derin bir nefes aldı. Dolu gözleri yanaklarını ıslatmaya başladı. "Beste ağlama kurban olayım." Cihangir abi yerinden kalkmış ve onu kolları arasına almıştı bile. Sadece onlar değil ben hariç herkesin yüzünde buruk bir tebessüm vardı ve herkes anlamıştı tek bir kişi hariç Hala anlamamıştı. Şuan tek ilgilendiği şey bestenin göz yaşlarıydı. "Baba oluyorsun tekrardan." Beste, Kocasından önce yanaklarını duruladı ve ellerini cihangir abinin yanaklarına koymuştu. Duydukları ile dondu kaldı. Saniyesinde onunda gözleri doldu ve taşmaya başlamıştı. "Neden herkes ağlıyor?" dedim buna anlam veremiyordum. Kızlar ve ayaz, selim ağlamaya başlamıştı. Geri kalanlarını gözleri dolu doluydu ortam bir anda kasvetli olmuştu. sorgu dolu bakışlarım yanımdaki lacivertler ile buluştu. Herkesin mutlu olması gerekiyordu. Bu kötü bir haber değildi ki. "Daha önce iki defa düşük yaptı. Beste yıllar ince cihangir abinin komutan olduğu yıllarda zarar gördü. Rahmi... çok zarar görmüştü doktorlar çok zor demişti..." Duyduklarım ile derince yutkundum. "Cihangir bu yüzden komutan olmak istemedi. Çok zor günler geçirdiler ama sonunda başardılar." Bende duyduklarım ile dumur olmuştum. Şimdi taşlar yerine oturmuştu. Annesine kayıp edene öksüz, Babasını kayıp edene yetim denir. Peki evladını kayıp edene ne denir? Bu acıyı anlata bilecek bir kelime var mı? Yok. Empatik yeteneği çok geniş bir insanım. Her zaman olaylara neden böyle oldu diye bakar arkasını görmeye ya da o kişi yerine düşünmeye çalışırdım ama bununla empati yapsam bile anlayamazdım. Bu acının tarifi olamazdı. Alp ve benden bir parça olsa ve bir anda onu kayıp etsem. Düşüncesi bile nefesimi kesiyor ama çoğu insanlar bunu yaşıyor. Hatta söyle bir şeyde vardı. İsteyen ve istemeyen. Keşke istemeyenler yerine Allah isteyenlere nasip etse. Ne çocuğa, ne aileye eziyet olmazdı hayat ama maalesef istediğimiz her şey olmuyordu. Hayat bir sınav ve herkesin sınavı kendine ağırdır. "Güzelim." Gözlerim Lacivert irisler ile buluştu. Ortamdaki kasvet dağılmış tekrar kahkaha sesleri yükseliyordu. Ne kadar çabuk toparlanmışlar. "Hava almam gerek." Diyerek yerimden kalkıp bahçeye çıktım. Hava soğuktu ama ona rağmen üşümüyorum. Bahçenin en ucuna geçtim. İstanbul boğazı karşımda duruyor. Derin derin nefes almaya başladım. Kendi hayatım yetmez gibi birde empati yapıp kendimi onların yerine koyuyordum. Kendime çok acımasız davranıyorum. Tabikide empati yapmak, anlayışlı olmak iyi bir şeydi ama bununda aşırısı zararlı ve ben aşırıya kaçmaya başlıyorum. Arkamdan omuzlarıma bir ceket konuldu. İrkildim ilk ama arkamı daha dönmeden o kokusu burnuma doldu. "Kollarıma gel. Benden kaçma." Önüme geçmek yerine arkamdan kolları ile belimin iki yanından kıskacında aldı. Belimi, gövdesine yasladım. Aramızda yine milim mesafe kalmamıştı. "Alp..." Konuşamıyordum. Kelimeler çıkmıyordu dudaklarımdan. Kafamın içi de dudaklarıma tezat susmuyor. "Bir şey demek zorunda değilsin. Kendini onların yerine koyma lütfen empati yapma. Senin acıların, hayatın, zorlukların yeter bir de insanlar için ağlama istemiyorum. İnsansın üzülüyorsun haklısın ama bırak bu kadar kalsın o güzel kafanın içinde kurma lütfen." Birinin sizi sizden iyi tanıması çok iyi duygular hissettiriyordu. " Çok zor Alp. Düşündükçe buna nasıl dayanılır. Bizden bir parça olsa ve sonra..." Devamı çıkmıyordu dudaklarımdan. Demek ve o cümleyi tamamlamak istemiyorum. "Mih yeter ama bebeğim. Tamam bende çok üzüldüm. Keşke anlatmasaydım. O zaman kurban olduğum gözlerinden inci taneleri almazdı." İnci taneleri. Diyecek bir sözüm yoktu daha fazla o yüzden sustum. Oda sustu ve daha sıkı sarıldı. Başını her saniye daha çok saçlarıma bastırıyordu. Canım acımıyor tam tersi hoşuma gidiyordu. Saçlarımı kokluyor derin derin nefesler alıyor. "Saçlarımı çok seviyorsun." Dedim az önceye nazaran daha iyiydim. Dudakları arasından bir kıkırtı kaçtı. Sanırım iyi değilim. " Sen benim bu dünyadaki cennetimsin. Saçlarında benim cennet kokum. Sana ait her şey benim için değeri paha biçilmez." Saçlarımdan başını kaldırmış gözlerimin içine aşık olduğum lacivertleri derin derin bakıyor. Bende daha fazla dayanamadım ve Başımı ona döndüm ikimiz de bu işkenceden kurtardım. Artık yüz yüze bakıyorduk ve daha fazla durmadım Dudaklarımızı birleştirdim. Yine ve yine bunu yapmaktan her zaman zevk alacaktım. Bu sefer kısa sürdü. Alp kendini geri çekti. "Burada olmaz içeridekiler gitmeli önce." Bir anda eve doğru yürümeye başladı. Elimi bırakmadığı için bende onunla eve peşinde yürümeye başlamıştım bile. O önden ben arkadan beraber içeriye ilerledik. Hareketleri aceleciydi bu bahçede ilk kahkahalarım yankılandı. Sesimi duyunca durdu ve bana baktı içi gidiyormuş gibi bakıyor bana. "Gülme sen güldükçe içime sokup saklamak istiyorum seni. Benim gözümle biri seni görecek diye ödüm kopuyor." Elini tuttum ve kalbimin üstüne getirdim. "Bu kalp sadece sana böyle atar. İlk günden belli sadece sen hızlandırıyorsun ve sadece sana aitiz." Gözleri her kelimem ile ışıl ışıl oluyor. Kolları vakit kayıp etmeden bedenime sardı. Yine ve yine hiç usanmadan sarıldık ve İkimizde halimizden memnunduk. "Ohooo abi iki saat oldu hadi." Ayazın sesi romantik ortamımızı bozmuştu. düşman ayaz. çocuklarıma mani oldu "Şunu öldürsem ne güzel." Sevgilim yine çok hanım hanımcık gününde. "Senden önce açlıktan ölmezsem iyidir." Ayaz homurdana homurdana içeri girdi tekrar. Daha fazla beklemeden Bizde peşinden salona geçtik. Sabahtan belli bir şeyler yemiyormuşuz gibi bu seferde pizza söylemişlerdi. Buda yetmez gibi içecek kategorimizde şarap vardı. Pizza ve şarap. Anlamsız bakışlarım bu seferde bestenin önündeki sütle buluştu. Ona süt vermişlerdi sadece. Dudaklarım iki yana kıvrıldı bunu kesin selim ya da ayaz düşünmüştü. pizza ve süt. Evde yemek masamız yok gibi masada yemek yerine orta sehpanın üstünde yemeyi tercih etmişlerdi ve hepsi daire şeklinde düzülmüştü. Daha fazla beklemeden Alp ile bize ayrılan yere oturduk. Mutlu ve huzurlu hissettirmişti bu akşam bana. Onları tanıdığımdan belli gerçek anlamda mutlu hissediyordum. Bu ortam tüm dertlerimden ve düşüncelerimden arınmamı sağlıyordu. ya da alp ve.. iki dakika konuyu yetişkin içeriğe bağlamadan duramıyorsun. susta bağlaya bileyim hep yarım bıraktırıyon! "Mih yenge hanım bacım canım yemiyorsan alabilir miyim?" Selimin harika hitap şekilleri var. yenge hanım bacım canım. "Lan düzgün seslensene it herif." Alpin konulmasını bile takmadan sadece bana ve pizzama bakıyor. Ona önümdeki koca pizzanın hepsini uzattım. Gözlerinin içi güldü adeta herkesin tav olduğu bir şeyler vardı selimin yemek. Saniye bile beklemeden hepsini aldı. "Lan bilseydim vereceğini ben isterdim." Ayaz geç kalmıştı. Ona üzgün bakışlarımı attım. "Mih güzelim neden veriyorsun o camışa üçüncüyü yiyor. Ben yerdim deseydin." Alp sanki yirmi dokuz değil de dokuz yaşındaydı. Herkesin içinde yanaklarını sıka sıka sevsem ne olurdu sanki. bizde seni bir yesek? "Sevgilim ben sana kendi ellerim ile yaparım." Kırmızı ve dolgun dudakları iki yana kıvrıldı. Evet kendimi sevgilimin dudaklarına bakmaktan alı koyamıyorum. Oda Gözlerim ile dudaklarının takip ettiğimi anladı. Yüzündeki tebessüm sinsi bir sırıtışa döndü. dudakta büker bu tavşan götü gibi snchdvhs "Bende istiyorum yenge benim kimsem yok bana da yap." Dedi selim sorgu dolu bakışlarım onu buldu. Bildiğim kadarıyla kendisi dört kardeş. Ailesini saymıyorum bile. "Atma ziya siz aşiret paketsiniz." Uraz bir yandan melikeye pizza yediriyor bir yandan selime laf yetiştiriyor. Eli oynaşta gözü lafta. "He valla yazın buraya bir geldiler var ya ufff. Lan şeyi hatırlıyor musunuz. komutan vardı bir tane benimle uğraşıyordu. Hala hiç haz etmiyorum. Babam bir uyardı bunu. O uyarı komutana yetti de artı bile. Benden korktu ve gitti adam." Selim bunu gururla söylemişti. "Lan it adamı tehdit ettiniz. Biz iki kişi bekliyorduk bunlar kırk kişi geldi. Baban resmen soyunu kuruturum dedi adama. Ben olsam şehir değil ülke değiştirirdim ya da kıta anca yeter." Ayazın dedikleri ile yemeğimiz daha şen hale geldi. Kahkaha sesleri evimizde yükseldi. Saat geç olduğu için yemekten sonra herkes dağılmıştı. Evimizde alp ile beraber kaldık. Evi çok çabuk benimsemiştim. Dünden razıymışım meğerse. Kendini ait hissettiğim bir yuvan olması çok garip bir hismiş. Amcamlar ya da üniversite kaldığım evim hiç biri bu kadar bana aitlik hissini tattırmamıştı yada bu evin içindeki insanlardan kaynaklanıyor. Şimdiye kadar bu kadar sevgi dolu bir evim olmamıştı. Belki amcamların hakkını yiyorum ama hissettiklerimin önüne geçemem. Alp bana her zaman dediğim gibi yuvamdaymış gibi hissettiriyor. Şuan bile mutfağı toplarken huzurlu hissediyorum. Alp duş alıyordu bana otur bekle beni demişti ama kendimi mutfağı toplarken bulmuştum. İşim bitti ve ikimize çay hazırlıyorum. Aklıma abimin gelmesi ile uyumadan önce arasam iyi olur diye düşündüm. Gitmek istemiştim aslında ama pelinle kendisini yalnız bırakmamız gerektiğini medeni dilde anlatmıştı! Cebimden telefonumu alıp pelini aradım saat başı ya mesaj atıyor ya arıyordum aksi taktirde içim rahat etmiyordu asla. İkinci çalmada açtı. "Efendim mih." dedi pelin. "Benim orada medeni bir kuzenim vardı ya o nasıl diye aramıştım." Sesim hoparlördeydi bunu anlamıştım. Merttin kahkaha sesi doldu kulaklarıma. "Şuan yanımda ve duyuyor seni medeniyet akan kuzenin iyi ama birazdan olmaya bilir." Pelinin sesi tahammülsüz çıktı. "Eti senin, kemiği benimdir pelo. Eminim hak etmiştir." Yüzümdeki sırıtışa engel olamamıştım. "Bu kadar kolay satman hiç adil değil." Araya girdi canım kuzenim. "Sus araya girme kadın dayanışması bu. Hem kesin hak etmişsindir sen." "lan valla suçum yok." Kendine inanmam için üzgün çıkartmaya çalışıyor sesini ama ben onun her şeyini ezbere biliyorum artık. "Lan nasıl sorun yok adamı kovmaktan kötü ettin." Pelin baya sinirlenmişti. "Ne yapsaydım adam gözümün önünde sana yürüyor al buyur mu deseydim!" Konu aydınlandı kıskançlık. Çaylar olmuştu. iki bardak aldım ve koydum. Hala onların atışmasını dinliyordum bu sırada. "Adam bir şey demedi. Sadece medenice adımı sordu. Seni abim sanmış ben düzeltiyordum..." "Ee o zaman bende medenice bir hemşireye adını sorayım. Sonra düzeltirim." Hoba bu olmadı işte. Pelinin sesi kesilmişti. "Mert haklı abim." Elimdeki iki bardakla kala kalmıştım çünkü alp gelmiş ve onunla beraber kokusu tüm eve doldurdu. Burum buram her yer alp kokuyor ve benim için aşık olunası. Hareket etmeden başımı döndürdüğümde onu baştan aşağı süzdüm. Üstüne bir şey giymemişti hasta olabilirdi tamam hava dondurucu soğuk değildi ama soğuktu sonuçta. O ZAMAN NEDEN YANIYORUZZ? SENCE AŞKO. "Abi sende mi ya?" Alp tam arkamda durdu. Kolları belimin iki yanına sardı sardı. Bedenimi bana yaslı duran bedenine yasladım büyük ihtimalle şuan ona yaslanmasam düşerdim. Bende büyük bir etkisi var özellikle üstünde bir şey yokken. Tek bir bakışı, Dokunuşu ile ayaklarımı yerden kesebiliyor. Bunu farkındaydı aynı benim farkında olduğum gibi. Oda aynı şekildeydi tek bir dokunuşum bakışım yetiyor onu etkilemem için bu etki sadece bedensel ve duygusal değildi. Cinsel yönde de etkileniyorduk birbirimizden ve bu apaçık ortadaydı. Bundan utanmıyor ya da çekinmiyordum aksine bu en doğal hakkımızdı. "Seni bu kadar düşündüren ne güzelim?" Sesi ile düşüncelerimden sıyrılmıştım. "Dokunuşun, bakışın, sesin yani kısaca seni düşünür yorum." İtirafım onu bocalattı bunu beklemediğini yüz ifadesinden, beden dilinden anlıyordum ama yinede kendine gelmesi hızlı oldu. "Bak sen. Ne düşünüyordun peki bu kadar ya da şöyle sorayım neyimi düşünüyorsun bu kadar?" Telefon kapanmıştı ve ben bunu farkına bile varmamıştım. Çıplaklığını... "Telefon hangi ara kapandı." Dedim konuyu değişmek amaçlı ama yer mi Anadolu çocuğu. "Sen beni düşünürken kapandı. Boş ver şimdi onu sen. Şu düşüncelerini konuşalım biz seninle." "Tamam canım konuşalım ama çayları alıp koltuklara geçelim önce." Elime iki bardağı da aldım. Ben önde o arkamdan takip ederek salona geçtik. Koca evde tek kalmıştık ama sorun değildi o varsa tek değildim. Beraber tv önündeki büyük koltuğa geçtik. Alp yine hemen dibimdeydi. Elimdekileri sehpanın üzerine bırakıp. Beni ve her hareketimi izleyen adama döndüm. Halinden memnun olmayan bir yüz ifadesi vardı. "Ne oldu?" dedim dayanamayarak. Önce yüzüme sonra bedenlerimiz arasında olan ufacık mesafeye baktı. "Uzaksın ve bu beni acayip mutsuz ediyor." "Ne uzağı alp aramızda sadece bir parmak kalınlığı mesafe vardır ya da yoktur." Ses tonum hayret eder gibi çıkmıştı. "Olmasın bizim aramızda bir parmak kalınlığı ya da milim mesafe bile olmasın gel buraya." Diyerek daha ne olduğunu anlamadan kendimi onun bacaklarına otururken buldum. Hareketleri hızlıydı bir tepki verememiştim. "Ya adam bak seni yanaklarını sıka sıka severim." Dedim adeta dişlerimi kamaşıyordu. Koca adam değil sanki küçük bir erkek çocuğuydu. Bana olan bakışları yok artık der gibi değildi. "Sev benim canıma minnet." Ben düşüyorum bu adama. "Allah allah sonra beni herkesin içinde nasıl böyle seversin diye nutuk çekme." Bunu konuşmuştuk ama yine gündeme getirdim. Napa bilirim çok tatlı. O son dediğini duymasın. Seksi de bari. "Yoo ne alaka hem kime ne sen beni istediğin gibi sev sorun olursa biri bende ona sorun olurum." İzin almış gibi Ellerim hızla yanaklarını buldu sıka sıka sevmeye başladım resmen. "Ya ben sana kurban olurum. Şu gözlere bak annem, dudaklara bak maşallah dolgu gibi, Hokka burunlu yakışıklı sevgilim. Ay ne şanslı kızım ama bak bak taş gibi manitim var." Benden bu kadarını beklemiyordu sanırım ama dediklerime kıkırdıyor. ALLAHIM! "Anam şuna bak kıkır kıkır gülüyor bir de. Kurban olayımmmm onurunmmm." Son cümlede geçen isim ile anlamsız bakışları beni buldu. "Onur kim mih." Sinirlenince mih diyor buda anam. "Ay o tik tokta biri var mükriyecim öyle seviyor olmayan çocuğunu ona atıfta bulundum boş ver. Gel öpeyim ben seni. Çatma kaşlarını." Çatık kaşları düzeldi. Anlamamıştı ama uzatmamıştı da benden hemen yapıştım yanağına. "Sevme beni öyle başka isimle alpcim diyebilirsin ama." Bu sefer duvarlarda yankılanan kahkaha sesleri bana aitti. Bir süre daha kucağında onu çocuk sever gibi alpcimmm diyerek sevdim. Halinden memnun aynı benim gibi. Bize kimse dokunmasa keşke ve bu hallerimzi sonsuza kadar devam etse. Çaylara uzandım ve ılımış çayı kafama diktim. Bu sırada alpin kucağından biran bile inmemiştim. Alp haber kanalı açmış dinliyor bende onun kucağındayım. "Kalkayım mı?" Dedim aslında çok rahattım ama bacakları arısın da istemezdim. Bakışları kısa bir bana döndü sonra tekrar tv baktı. Elleri ile beni daha çok yerleştirdi ve uykumun geldiği belli olan gözlerim görmüştü. Eller ile başımı göğsüne yasladı. Elleri saçlarımı seviyordu uyusam olurdu. Yerimden havalandığımı hissettim. Bir müddet sonrada yumuşak bir yere bıraktı beni. Gözlerimi açmadım ama halimden memnun değildim çünkü yanımda aradığım koku yoktu. Gözlerimi hafif açtım alp banyonun kapısını kapattı. Gözlerimiz buluştu ve kaşlarını çattı. "Çok mu ses yaptım." Onun yokluğu rahatsız etmişti sadece. "Hayır sesini duymadım bile sadece kokun ve sıcak kollarını hissedemediğim için uyandım." Yanıma yaklaştı ve kendi tarafında olan battaniyenin altına girdi. Kollarını benim için açtı. Bu teklifi bir an bile tereddüt etmeden kabul ettim. Sıcak bedeni ve kokusu sayesinde uykuma kaldığım yerden devam ettim. 🌒 Gözlerimi yatakta tek açmıştım. Bu hiç hoş değildi. "Adama bak ilk günden yataktan kaçmış". Kendi kendime söylenerek kalktım ve banyoda işlerimi hallettim. Üstümü değişme gereği duymadım. Merdivenlerden indim her basamakta ev daha fazla yemek kokuyordu. Hole geldiğimde mutfaktan gelen sesleri daha net duymaya başladım. Mutfağın kapısında durdum çünkü manzaram çok güzeldi. Alp ocağın başında tavanın içinde ne varsa onu karıştırıyordu. Üst bedeni çıplak değildi. Bu adam ne zaman soyunacak? Bence artık bir el atmamız gerek! Altında siyah bir eşofman vardı. "Güzelim günaydın." dedi. Yüzü ocağa dönüktü aban bakmıyordu bile ama kolunun birini benim için açmıştı. Yavaştan attığım adımlarım ile yanında durup kolları arasına girdim. Elindeki kaşığı bıraktı ve belime sarıldı. Yanaklarıma koca iki öpücük bıraktı ama baya sesliydi. Yüzüm buruşturdum, "Iyyy her yerim salya oldu." şikayet ediyorum ama halimden fazlası ile mutluyum. Aşık olunası sesi yankılandı. "Bak sen dur daha çok yapayım." Diyerek bir anda öpmeye başladı yüzümün her milimini tek tek öptü. Evimizin mutfağında kahkaha seslerimiz ve ekstra Alparslan'ın öpücük sesleri yankılandı. "Yeter tamam yeto." Diyerek Beni bıraktı. Ana adama bak yeto diyor. Cebinden telefonunu çıkartıp bir müzik açtı. Telefonu evin ses sistemine bağlıydı kulaklarımıza Kibariye - lafı mı olur doldurdu. Bana bakarak şarkıya eşlik etmeye başladı. "(...)Bir şey mi oldu neden değiştin Terkettin beni Cilveli gözler boş bakar oldu Kahrettin beni Kimde ne duydun kimlere uydun Nasıl inandın Elleri boşver bende yalan yok Seninim seninim seninim ya Lafı mı olur Dar ağacına vur beni Sözü mü olur(...)" Hem ocakta yemek karıştırıyor hem beni yoldan çıkartıyor. Telefonunu alıp bu cilvesini kayıt altına almaya başladım. Telefonu ikimizde kadraja alacak şekilde tezgaha sabitledim. Biraz daha bana cilvesi sürdü daha sonra başka bir müzik başlamıştı. Çok alakasız şekilde Lara Katmer katmer çalmaya başladı. Bu seferde ben eşlik etmeye başladım. Hem kalçamı sallıyor hem bağıra bağıra eşlik ediyorum. Alp ocağın altını kapatmış sadece beni izliyor yüzündeki pis sırıtışı ile. "(...)Simdi benden ne istersen benim sana hayrim yok (x2) tarafindan katledildim senin bana hayrin yok yoooooook Askta dertler katmer katmer dertlenirsem & dellenirsem hak ver hak ver (x2) Seytan diyor yol ver son ver sevene de bari son kere şans ver(...)" ELLERİ İSTE GÖZÜ OYNAŞTA. Kalçamı nakarata kısımlarında daha çok sallamaya başladım. Oynaya oynaya önüne geldim ve hafif eğildim. Başımı arkaya doğru eğip para istedim. Güzel gülümsemesi ve sadece anlıma öptü. Kaşlarımı yalandan çatıp oynamayı bıraktım. "Alp senin burada dolar yapıştırman gerekti." Ellerimi belime koydum ve tüm çirkefliğim ile konuştum. Kaşlarını hayret eder gibi kaldırdı. "Türk lirası neyine yetmiyor güzelim." Burun kıvırıp çay doldurmak için bardak çıkardım. "Ay olmaz o. Ama altın, dolar, euro geçerli." Dedim. Ocaktaki tavayı aldı masaya koydu menemen yapmıştı ve sulu sulu iştah açıcı duruyordu. Hızla iki bardak çay ile bende masaya oturdum. Ekmeği aldı ve ikiye böldü yarısını önüme bıraktı. Bu hareketine gülümsedim. Masada dolu doluydu her çeşit kahvaltılık vardı. "Saat kaçta kalktın." dedim. Zaten çok geç uyumuştuk niye erken kalkıyorsa. "Sabah altı gibiydi Sonra uyuyamadım." Ekmeği menemene batırdı ve bana uzattı ne kadar romantik haller. Dudaklarımı araladım ve uzattığı menemeni yedim. "Neden zaten geç uyumuştuk. Ben mi rahatsız ettim." İster istemez aklıma bu gelmişti. Alışık değildi büyük ihtimalle birisi ile uyumaya. yok bide alışık olsun! "Saçmalama ne rahatsız etmesi aksine ne güzel uykularım seninle olanlar. Sabah namazına kalktım sadece." Gülümsedim ve daha fazla bir şey sormadan yemeğimi yedim o bana yediriyor ağırlıklı. Bende fırsat buldukça ona uzatıyordum. Kahvaltı faslımız ikimizde şişene kadar yiyince bitti. Beraber mutfağı topladık ve kahve yapıp verandaya geçtik. Hava yağmurluydu ama aşırı soğuk değildi zaten veranda kapalıydı üşüyemezdik. Alp başını dizime koydu ellerim ile yumuşak saçlarını okşamaya başladım. İkimizde konuşmuyor sadece yağmuru sesi, kahve kokusu ve Alparslan'ın dizimdeki başının keyfini sürüyorum. Huzurlu bir ortamdı. Yıllarca huzur arayan biri için paha biçilemez bir andı. Orta masada duran fincana uzandı ama kupunu tutmak yerine sıcak yerinden tuttum. GEÇMİŞ YAZAR ANLATIMI "Anne uf." diyerek parmağını annesine uzattı küçük kız. Aras ailesi hep beraber veranda da oturuyordu. Ailecek keyif yapmak istemişlerdi. Cemre kendine ve Atakan'a iki kahve yapmış, Dışarda yağan yağmurun sesi ile ailecek kapalı veranda da keyif yapıyorlardı. Çocuklara çikolatalı süt vermiş ve oyun alanına bırakmıştı. Verandanın bir kısmı oyun alanıydı çocuklar için yaptırılmıştı. "Annecim ne oldu?" diyerek kendine uzatılmış küçük parmağa baktı. "Anne bir şey olmadı fincanın kenarından tutmak yerine sıcak yerinden tutmuş ama sadece o kadar." Ayaz kardeşine göz devirmişti. Eli yanacak kadar uzun tutmamıştı bile. "Anne..." dedi mihriban. Atakan başını karısının dizinden kaldırdı ve küçük kızı kucağına aldı. Uzattığı ve yandığını iddia ettiği parmağına küçük bir öpücük kondurup. Siyah uzun saçlarını sevdi kızının. "Babacım abin seni çekemiyor boş ver sen onu ver ben bir daha öpeyim." diyerek kızının eline, yüzüne sayısız öpücük bıraktı. Daha sonra cemrenin dizine oturtturduğu koca oğluna baktı ve onu da bir çırpıda yanlarına çekip iki çocuğu da gıdıklamaya başladı. Evin verandasına kahkaha sesleri yankılandı. Geçmiş son. Hatırlıyorum. Ben ailemin yüzlerini hatırladım... Ben ailemin seslerini hatırladım... ~ BÖLÜM SONUUU BÖLÜM BİTİŞ TARİHİ: 18.11.2023 BÖLÜM YAYINLANMA TARİHİ: 08.12.2023 BÖLÜMÜ NASIL BULDUNUZ? BEBE GELİYOOOOOO AYY EN SEVDİGİNİZ KARAKTERİM KİM? KÜÇÜK KÜÇÜK HATIRLIYORRRR HATIRLAMASI İYİ BİRŞEY Mİ SİZCE? İNST:sudenazbalikcii TİKTOK:sudenazbalikci ARADA SPOİ PAYLAŞIYORUM HABERDAR OLMANIZ İÇİN TAKİPTE KALIN. GÖRÜŞÜRÜZ SEVGİYLE KALIN...
|
0% |