@sudenzbalikci6
|
HELLOOO... Bölüm beğeni sayım ve yorumlar çok düşük bakın bu gidişle sınır koymak zorunda kalmim beğenin ve FİKİRLERİNİZİ paylaşın benimle.⁉️ ❌❗BÖLÜMLERİMİ BEĞENİN.❗❌ KEYİFLİ OKUMALAR.. "İLK HATIRLAMALAR." ~ Hatırlıyorum. Belli çok kısa bir andı ama hatırlıyorum. Alparslan yanımda adımı ya da sesleniyordu başka şeyler diyor ama ona her hangi bir tepki veremiyordum. Sanki bedenim donmuştu. Karabasan gibi bir karanlık etrafımı sarmış gibiydi. Gözlerimin önü karanlıktı. Tek algıladığım çok hızlı nefes alıp verdiğimdi bunu acıyan göğsümden anlıyorum. Bunları isteyerek yapmıyordum. Nefesim daralıyor, kalbim duracak kadar yavaş atıyordu. Ya da çoktan durmuş olabilirdi. Ben hatırlıyordum. Dudaklarımın arasından kaçan hıçkırık bana aitti. Gözlerimi açıp kapamaya çalıştım. Odağımı farklı bir yere çekmem gerekiyordu. Kriz geçirmek istemezdim. Yıllar sonra tekrar unutmak istemezdim. "Sevgilim bana bak..." Soğuk koca elleri yüzümdeydi. Sesi git gide net hale gelmeye başladı. " Mih sakın ol güzelim. nefes alıyorsun, kalbin normal hızda atıyor ve kriz eşliğinde sin." Krizler her zaman böyle mi oluyordu? Bu kadar canım acıyor muydu? " Güzel bebeğim şimdi benimle beraber nefes al ver bana odaklan..." Kafamın içindeki ses neden susmuyor. "Karanlık..." Bu fısıltı bana aitti. Duymuş muydu beni. "Değil karanlık bak evimizdeyiz. Ben yanındayım ve sen güvende 'sin, iyisin..." Gözlerim açıktı ama tek gördüğüm koca bir karanlıktı. Basım ağrıyordu hatta zonklama bile olabilirdi bu baş ağrısının yanında hafif kalırdı. Ellerimi yerden ayırdım ve sanki saçlarımı yolmak ister gibi çekiştirmeye başladım. Beni durduran şey ise Dudaklarımın üstünde ıslak ve dolgun dudakları hissettim. Gözlerim kapandı ama bu sefer karanlık değildi. Aydınlıkta, karanlıkta kalmıştım. Elleri yüzümde hiç yerinde durmadan yavaş yavaş gerdanıma iniyordu. Kontrollü davranıyor. Beni kıskacı altına almıştı. Daha iyi hissediyorum, nefes alıyordum. Ellerinin odağı saçlarımdaki ellerim oldu onları aldı avuç içine hapsetti. Alparslan beni öpüyordu ve bu beni sakinleştirdi. Beni tutku ile öpüyordu. Dudakları, elleri rahat durmuyor. Ellerimin serbest kalması ile Daha fazla dayanamadım ve ata biner gibi kucağına oturup kontrollü ben aldım. Sıcak ve dolgun dudaklarını daha çok hissetmek için yüzünü ellerim arasına aldım ve kendime daha çok çektim. Soluksuz öpüyordum. Bana izin veriyordu. İstese saniyesinde beni nakarat ede bilirdi ama sakinleşmemi ve kontrolün elimde olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Ellerim tişörtün 'ün uçlarına gitti ve sadece iki saniyede onu çıkarmak için ayrıldım. Nefes nefese tekrar öpmeye başladım. Ellerim üst vücudunun her yerinde gezinmeye başladı. Altımdaki sertliği çok net hissetmeye başladım. İster istemez kendimi o sertliğe daha çok bastırmaya başladım. Bu hareketim ikimizin de inlemesine sebep oldu. Alp kendini geri çekti ve durdu. Veranda da ikimizin de nefes sesleri yankılanıyor. Kollarımı boynuna sardım başımı omuzuna koydum zira odağım dağılmış olsa ve kriz eşliğinden dönsem bile başım hala zonkluyordu. Bu hareketim ile bacaklarımdan tuttu ve kucağında benimle beraber ayağa kalkıp veranda dan çıktık. Beni koltuklara bırakıp kendisi bir şey söylemeden gitmişti. Tek kalmam ile kendi yargımı kurdum. Ben hatırlıyorum. Çok kısa bir andı ama ben hatırlıyorum. Kendi anılarımı hatırlıyordum. Ellerim tekrar saçlarıma gitti ve onları sanki yolmak ister gibi çekiyordum. Başım zonkluyor. Karanlığım da Alpin gelişi ile küçük bir ışık yanmıştı şimdi o ışık git gide büyüyor. Bu iyi hissettiriyor ama aynı zamanda çokta korkutuyor. Ben her zaman nasıl bir hayatım olduğunu ya da nasıl unuttuğumu merak ediyordum ama bir anda hatırlamak korkutuyordu beni ya her şey hatıralarım ile daha kötü olursa. En kısa zamanda tekrardan psikolog randevum gitmem gerekiyordu. Saçlarımda ki ellerin üstünde bir el hissettim. İrkilmem ile ellerini çekti. Alp tam yanıma oturmuş ve elinde bir krem vardı. Sehpada bir bardak su vardı. Sanırım oda benim içindi. Ona soran gözler ile bakmama kayıtsız kalmamıştı. "Farkında değilsin ama elin yandı. Kahveyi eline döktün. Suyu iç bakalım biraz kendine gel bebeğim." Cidden o diyene kadar farkında değildim. Suyu yanmayan elim ile aldım ve hepsini içtim. İyi gelmişti ama hala karabasan gibi bir ağırlık vardı göğsümde. Yanmış olan elimi elleri içine alıp dizine koydu. Kremi açtı ve küçük bir nohut tanesi kadar aldı. Yanmış yere temas etmesi ile sızladı ilk ama aynı zamanda oldukça iyi geldi çünkü krem oldukça soğuktu. "Hatırladım." Yine fısıldamıştım sanki evde bizde başkasın vardı ve duyacak diye ödüm kopuyordu. Krem süren ellerine dondu kaldı. Lacivert irisleri dolu olan gözlerime odaklandı. Yutkundum aynı şekilde alp'te yutkundu. Şaşırmıştı bunu havaya kalkan ve bana bakan kocaman açılmış gözlerinden, yüz ifadesinden anlaya biliyordum. "Ciddisin... Sen..." Kelimeleri bir türlü bir araya getiremiyordu. Derin bir nefes aldı. Ona toparlanması için izin verdim. Tekrardan elimdeki yanığa kremi sürdü bunu nazik ve hızlı hareketler ile yapmıştı. İşi bitince kremi orta sehpaya koyup beni omuzlarından tutup kendine çekti. Sımsıkı sarıldık yine. Bende aynı saniye koca bedenine kollarımı doladım ve sanki ellerim arasından gidecek gibi sımsıkı sarıldım. Nefes alışı hızlanmıştı burnu tam boynumda konumlanmış benim kokumu içine çekiyor. Bir müddet sarıldı, saçlarımı okşadı, öptü sonra ayrıldık ama yine de aramızda milimler vardı. Her zamanki gibi. "Nasıl." Dudakları arasından kelimeler çıkmıyor. "Az önce veranda da otururken bir an da oldu anlamadım. Gözlerim karardı kahve o yüzden döküldü..." Dudaklarım arasından kelimeler çıkmıyor aynı onun gibi sanki ikimizde yeni doğan bir bebek gibi kelimeleri yeni öğreniyoruz. " Bardağın sıcak yerini tutmuşum buda beni eski bir anıma götürdü..." Cümlelerimi kesmeden heyecan ile bitirmemi bekliyordu. Ama dolan ve taşan gözlerim bana hiç yardımcı olmuyor. Tam tersi cümlelerimi baltalıyor. " Küçüğüm veranda da oturuyoruz yine ailecek ben elimi yakmışım yine ama küçük bir yanık ben abartıyorum annemle babama öp falan diyorum babam öpüyor sonra abim abartıyor yine falan diyor..." Göz yaşlarım her kelimemde daha hızlı akmaya yemin etmiş gibiydi ama Elleri yanaklarıma koydu ve hepsini silmeyi görev edinmiş gibiydi. " Sonra ba... Babam öpüyor sonrası yok. Kısa ama olsun. Alparslan... Ben hatırladım. Ben ailemin yüzünü, sesini yıllar sonra hatırladım. Belki bir dakikaydı ya da saniyelerdi ama olsun yine hatırlarım dimi? Sonuçta ben..." Daha fazla tutamayıp sesli şekilde ağlamaya başladım. Evde benden başka kimsenin sesi duyulmuyor alp susmuş sadece bekliyor ve bana zaman tanıyor. Evimizin duvarlarında bu sefer kahkahalarımız ile değil beni hıçkırıklarım yankılanıyordu. Başımı Alp'in göğsüne koyup orada ağlamaya devam ettim. Üstünde ben çıkarttım için herhangi bir tişört falan yoktu. Yıllardır karanlıkta kalmış Küçük kız alparslan'ın gelişi ile ufak bir aydınlığa kavuşmuştu. Şimdi o küçük aydınlık bir kademe daha büyümüş ve karanlığıma cılız bir ışıktan fazlasını veriyordu. Alparslan sessizce içimi dökmemi bekliyordu hala. "Ufak ufak olacak güzel bebeğim. Bak hatırlıyorsun çok küçük, kısa diye sakın kendini üzme ve hırpalama daha büyük ve uzun olması zaman alır. Bu bile başaracağımızın kanıtı bak oluyor yine olur. Olmaza bile kendini yorma ve hırpalama." Demişti sonrasında ikimiz de konuşmadık. Benim ağlamam zar zor dindi. "Başım çok ağrıyor." Cidden Sanki başım bedenime ağır geliyordu ve her an kopa bilir gibi hissediyorum. " Yarın için psikolog randevusu oluşturma mı ister misin? Bu gün çok yoruldun hem bedenen hem ruhen dinlen sonra iyi olursan istediğin başka bir şeyleri yaparız." Diyerek beni kucağına aldı ve yatak odamıza doğru çıkmaya başladı. Çıplak göğsüne küçük bir öpücük koydum. Bedeni saniyesinde kasıldı ve nefesi tekledi. Benden çok fazla etkileniyor. Yatak odamıza gelince beni yorganın içine bıraktı. Kış gelmişti ev sıcaktı ama dışarısı baya soğuktu Aralık ayını yarılamıştık. Gidecek sanmıştım ama Kendisi gitmek yerine yanıma yattı ve beni kolları arasına aldı. Sıcak göğsü güvenli limanımdı. Elleri uykuya kolay dalmam için saçlarımı seviyor ve bir şeyler mırıldanıyor. Sanırım bana masal okuyor kolay uyumam için zira yardımcı da oluyordu. Git gide mayışıyordum. Ne dediği git gide anlaşılmaz hal alıyor. "Alparslan." Dudaklarım konuşurken göğsüne değmişti. Duymaz sanmıştım ama yanılmıştım. "Söyle alparslan'ın güzeller güzeli canı." uyku ve uyanıklık arasında duyduğum iltifat ile dudaklarım iki yana kıvrıldı. "İyi ki varsın." Fısıltımı yine duydu. Bir cevap beklemeden daha rahat pozisyona geçtim. "Asıl sen iyi ki varsın kurban olduğum." Demişti. En son duyduğum bu oldu. Bünyem daha fazla direnemedi ve kapandı. ALPARSLAN DEMİR ANLATIMI Bir anda ne oluyor anlamdık. Ona bir şey oldu sanmıştım. Kahveyi alan eli yanmıştı ve bir tepki bile vermiyordu. Ruhu bedeninden ayrılmıştı sanki bembeyaz olmuş ve sadece dökülen kahveye bakıyor ve bir şeyler mırıldanıyor. Bakıyordu ama görmüyor gibi boş bakıyor gözlerinin önünde bir perde inmiş gibiydi. Bedeni sanki sıkma geçiren bir hasta gibi titremişti. O anları düşündükçe kendime daha çok kızıyorum. Ona yardım edememiştim. Benim işim soğuk kanlı olup o an olan her şeyi kontrol altına almam gerekiyor ama bunu yapmamıştım. Bunu bir çok kez yapmıştım başka yerlerde ve zamanlarda ama sevdiğim kadında soğuk kanlı olamamıştım. Büyük bir kriz eşliğinde dönmüş kollarımda uyuyor. Uyuması için suya ufak bir ilaç karıştırmıştım işe de yaramıştı hemen uyumuştu. Hatırlıyordu belki çok küçük ve kısa bir olabilirdi ama bu bizim için yeterince büyük bir gelişmeydi. Doktoru ile özel konuştuğumda bana hatırlaması için ilaçları azalttığını söylemişti. Evet onun hatırlamama sebebi ilk başta kendi ve yaşadıkları olabilirdi ama geceleri hatırlıyordu bilinç altı. Ve geceleri hatırlamak onu çok fazla yaraladığı için doktoru ona rahat uyuması, hatırlamasın diye ilaç veriyordu. İlacı bir senedir azaltmış azaltmış ve şuan tamamen bırakma eşliğine gelmişti. Zira bu gün olanlarda doğru yolda olduğumuzun kanıtıydı. Bundan haberi yoktu. Zira olmamalıydı o kendisi hatırlamıyor sanıyor ama işin rengi farklı. Bunu öğrendiğim an dünyam başıma yıkılmıştı ama onun iyiliği için bu yol tercih edilmişti. Hatırlamak onu intihara sürüklemişti. Hatırladıkları çocuk ruhuna ağır gelmiş. Onu kayıp etmemek için unutmasını istemişti Ömer amca. Bunu öğrendiğimde kendime gelememiştim baya uzun bir süre hala gelmiş değildim. Tetikte bekliyor ve onu biran olsun tek bırakmak istemiyorum. Sevdiğim kadın, kollarımda uyuttum kadın intihara etmek istemişti. Onu uyandırmadan yataktan çıktım. Biraz dinlenmeye ihtiyacı vardı. Sessizce odadan çıktım ama kapıyı kapatmadım uyanırsa duymak için. Evimizde derin bir sessizlik hakimdi. Sessizliği Mihriban hayatıma girdiğinden belli hiç sevmiyorum. O hep cıvıl cıvıl sesi ile etrafımda ses çıkarsın istiyorum. Mutfağa indiğimde telefonumu aldım ve kendime sert bir kahve yapmaya koyuldum. Kıytırık bir kahve onu tetiklemişti. Zamanla olacaktı her şey yavaş yavaş yormadan. Kahveyi yaparken telefonumu aldım ve çok tanıdık olan ismi aradım. Çaldı çaldı ve sonunda... "Alparslan." Dedi telefonun diğer ucundan. "Hatırlamaya başladı." Kelimeler çıkmıyordu dudaklarımdan onlar neyse de gözlerim de dolmuştu ben ağlamadım ki. "Az önce yanımda oldu her şey bir anda dondu kaldı sanki gözleri açık ruhu bedenini terk etmiş gibiydi o an. Çok kısa ve küçük bir anısını hatırlamış ama olsun. Sonuçta buda bir gelişme..." Daha fazla kendimi tutamayıp yere oturdum. Ayaklarım bedenimi taşımamaya başladı. Dolu gözlerim sanki onun sesini duyunca taşmak ister gibi akmaya başlamıştı. Zira tek zırlayan bende değildim. "Çok iyi bir haber bu Alparslan. Ne hatırladı bana anlat." Sesi heyecanlı geliyordu ama bu buruk bir heyecandı. "Kahve içiyorduk. Küçükken ailecek veranda da otururken kahve ile elini yakmış. Annesi ve babasına öptürmek istemiş ama abisi abartıyor falan demiş, Sonra öptürmüş işte nazlı sevgilim. Babasına nazlanmış." Telefonunun ucundan ses kesildi. Daha sonra oradan da ağlama sesleri gelmeye başladı zaten ağlıyordu ama bunu anlattıklarım ile daha net belli etmeye başladı. Bu bizim zaferimizdi. Yıllardır verilen savaş yavaş yavaş zafere doğru gidiyordu. Bir müddet kimse konuşmadı ne denirdi ki bu durumda. "Şu Mert aras nasıl vurulmuş buldun mu bir şeyler?" Dedim bir nebze kendine gelmiş sesim ile. "Evet buldum ama bir gün gel anlatayım." Dedi. "Gelemem ben. Sevgilim var benim tek kalamaz." Amacım tamamen ortamdaki havayı dağıtmak ve onu sinir etmekti. Zira kuyruğuna basılmış it gibi bağırmaya başladı. "Hay sikicem seni şimdi. Gel dedim lan. gelmek zorundasın. Toparlan ben seni onun yanında boş yere koymadım. Soğuk kanlı ol Alparslan. Ben yanında değilim ama sen bunun için oradasın oğlum. Birbirinize iyi gelin diye. Şimdi kendine gel ve ayağa kalk yanına git dikkat çekmeyin." Dedi ve kapattı. Doğru diyordu benim yıkılma lüksüm yoktu. Ben yıkılmamalıydım. Oturduğum yerden kalktım ve elimi yüzümü sildim. Zira küçük bebeğim her şeyi anlardı. Telefonu cebime koyup kahvem ile odaya döndüm. Siyah saçları yastığıma dağılmıştı, cenin pozisyonunda uyuyor. Sanki kendini korumak istiyor uyurken bile güvende hissetmiyordu. Kahveyi onun için yaptırdığım makyaj masasının üstüne koydum. Bu evi inşa ederken hep onun zevkine göre yapmıştım. Kendime göre de yapmıştım bazı yerleri ama ağırlıklı Mihriban'ın zevkine göreydi. Hayatımı o istesin alt üst ederdim ve bundan biran bile gocunmazdım. Kendimi ikinci plana çok atmamaya çalışıyorum sağlıklı bir ilişkimiz olsun diye ne kadar beceriyorum bilmiyorum. Mihriban ne kadar yorgun ise bende o kadar yorgundum ve biraz kokusunda soluklanmam lazımdı. Sessiz ve oldukça yavaş hareketler ile yanına yattım. Yatar yatmaz bunu hissetmiş gibi başını göğsüm de sakladı. Bu hareketi dudaklarımın iki yana kıvrılmasına sebep oldu. Onun kokusu ile uyumak istiyordum. Zira öylede oldu kokusunda mayışıyordum. Mihriban Aras Anlatımı Çok sıcaktı ve bedenimin üstünde bir ağırlık vardı. Gözlerimi istemeye istemeye açtım. Ne kadar saat uyudum ya da uyuduk bilmiyorum ama güneş yavaş yavaş batıyordu. Alp'in başı göğsümdeydi bu pozisyona nasıl geldiğimizi anlamamıştım. Yerimden kıpırdamadan öylece durdum. Ellerim siyah saçlarına gitti. Yumuşacık gür siyah saçları beni mest ediyor. Bayadır göreve gitmediği için saçları uzamıştı. Kelde olsa sorun yok sonuçta zengin :) Salak. Saçlarını yavaş ve incitmekten korkarcasına sevdim. Bu hareketim ile daha rahat pozisyona geçti ve başını daha çok göğsüme gömdü. Elleri iki yanımdan beni kıskacı altına almıştı. Uyurken bile gitmemden korkuyor gibi sarmıştı dört bir yanımı. Sessizce dakikalarca yerimden kıpırdamadan sevdim saçlarını, yüzünü ama romantik anımızı bölen benim karın guruldama sesimdi. Acıktığımı yedi düvele duyurmak ister gibi guruldamıştı. "Anladım. Artık kalk yoksa seni yiyicim diyorsun." Uyanmıştı. oha ciddi misin? Nasıl anladın. "Seni acıkmasam da yerim tatlı niyetine." Başını göğsümden kaldırmak yerine sürttü ve oraya küçük bir buse kondurdu ve öyle kalktı. Artık lacivert irislerini net göre biliyordum. Üstümde şınav pozisyonu almıştı. Gözleri şiş ve uykulu bakıyor aynı şekilde yüzü şişti. Ellerim yavaşça şiş göz altında gezdirdim. Sonra yanaklarını sevdim. Her hareketimi izliyor sessizce. Uzun uzun baktı daha sonra yüzüne haylaz bir gülümseme kondurdu. "Ye beni." Dedi. Evet bunu demişti. bence çok güzel bir teklif değerlendirelimMMMMMMMm. Ellerim sanki bunu anı bekliyormuş gibi omuzlarından okşaya okşaya yavaşça karın kaslarına doğru yol aldı. Önce sert göğsünde durdum oraya küçük bir öpücük armağan edip aşağı doğru inmeye başladım. Oldukça yavaş hareket ediyordum. En sonunda ellerim istediği hedefe ulaşmış gibi durdu. Alp kurbanlık koyun gibi başına gelecekleri kabullenmiş üstümde öylece kımıldamadan duruyor bu haline ister istemez güldüm. Onunda Yüzünde ortama ve şuan ki çekime tezat bir gülümseme vardı. Ben ellerimi biraz daha aşağı indirmek için harekete geçtim ama benden önce hareket etti ve üstümden kalktı. Yan tarafımda oturur pozisyona geçti. Başımı ona çevirmem ile gözlerimiz buluştu. "Daha ileri gitmek için canımı veririm ama şuan olmaz bebek." Daha cevap vermemi beklemeden kendimi onun kucağında buldum. "Azıcık öpeyim mi çok canım çekti." Arsız bir kızdım ama sizin de Alparslan gibi sevgiliniz olsa sizde arsız olurdunuz. Hoşuna gitmişti dediklerim bunu odamız da yankılanan güzel kahkahası ve içimi sıcacık eden gülümsemesinden anladım. "Öp sevgilim. Sorma..." Cümlesi dudaklarımın arasında kayıp oldu. Elleri az önce benim ona yaptığım gibi yavaş hareketler ile belimde, saçlarımda gezinmeye başladı. Kısa bir öpücük sonrası kalktım kucağından ve onu hiç bir şey demeden yatakta bırakıp kendim banyo ya girdim. Kısa ve hızlı bir duş aldım. Duştan sonra dolapları karıştırmaya başladım. Aslında tek aradığım diş fırçasıydı ama her açtığımda dolap ile şaşkınlık seviyem level atlıyor. Kullandığım bütün ürünleri vardı. Alp hepsini almıştı. Buna daha sonra tepki verebilirdim. Ya da girip bir şey demeden onu yatağa atabilirim. Bu daha mantıklı geldi. Daha fazla oyalanmamak adına beklemeden telefonumu içeriden aldım ve karşıma koydum. Hızlı ve pratik şekilde anlata anlata makyajımı yapmaya başladım. Video çekerken makyaj yapmak çok zordu. gidip Alparslan'ı yatağa ata biliriz. "Geç kaldım. Şuan çoktan bitirmiş olmam gerekti ama neyse bekler oda. Şimdi şu çok sevdiğim rujuma bakın çok güzel bir kırmızı ve aklımdaki kombine çok güzel olur." Diyerek çerçevelediğim dudaklarıma sürmeye başladım. Aynadan ve kameradan kendime baktım makyajım bitmişti sadece üstüme değişmem kalmıştı. "Bence oldu ya demi. Keşke ekrandan çıkıp oldu mihriban deseniz ne..." "Bence çok güzel oldu." Arkamdan gelen ses ile irkildim ve hızla arkamı döndüm. Alp kapıya yaslanmış kollarını göğsünde bağlamış ve güzel gülümsemesi ile beni izliyor. Onu fark bile etmemiştim. "Ne zamandan belli oradasın sen." Sesimi bocalama vardı. "İlk andan belli." Diyerek yavaş yavaş yanıma geldi ve tam arkamda durdu. Üstünü değişmişti. Siyah bir kazak ve kumaş pantolon giymiş kombinine uygun saati ve bilekliği vardı kolunda hazır şekilde beni bekliyordu. "Dur kafamı karıştırma ay çok güzel kokuyorsun ama sen." Kokusunu derin derin içime çektim. "Videoyu bitireyim. az öte git. Çıkma sen." Diyerek onu itmeye çalıştım ama naifle bir çaba oldu. "Azıcık çıksam ne olur ki." Bana biraz daha melül melül bakarsa her istediğini yapabilirdim. "Çık canım ne olacak. İş insanı Alparslan demir ve Mihriban Aras manşette oluruz. Ben bu fikri sevdim tamam." Diyerek yönümü tekrardan kameraya döndüm ve video ya kaldığım yerden devam ettim. Çok güzel şimdi mavişe kızlar yürümez aferin ilk defa mantıklısın. Alp tam arkamda duruyordu ama kamerayı onun yüzünü almayacak şekilde ayarlamıştım. Yüzü görünmüyordu bedenin yarısı vardı. "Ruj oldu bence. Böyle kadifemsi bir yapısı var ve..." Sözümü kesen Alpin yüzü oldu eğildi yüzüme doğru. Bakışları dudaklarımdaydı. "Çok yakıştı." Diyerek kısa bir buse kondurdu dudaklarıma sonra tekrar çıktı kadrajdan. En sonunda bir iki defa daha bölünmenin ardından video bitirdim. Bazı yerleri kesip paylaşırdım. Üstümde hala bornoz olduğu için banyodan çıktık. Alp aşağı kata inmiş bir telefon görüşmesi yapacaktı. Giyinme odasında aklımdaki kombinden çok farklı bir şey yaptım aynı alp gibi siyah üst bedenime tam oturmayan bir kazak giydim. Altıma onun gibi siyah bir kumaş pantolon giyip takı taktım. Bordo parlak bilekte biten Topuklu botlarım ile hazırdım. Siyah bir kaban ile her şey tamamda. Odadan çıkmadan önce çantamı aldım ayakkabılarım gibi parlak koyu bir bordo. İçine ihtiyacım olabilecek her şeyi koydum ve aşağı kata inmeye başladım. Alp telefonu kapatmış ve beni holde bekliyordu. Gözleri ile beni baştan aşağı süzdü aynı olmamız hoşuna gitmiş gibiydi. Saçlarımı elim ile omuzumdan geriye attım. "Aynı giyinin çiftleri görünce kusucum amk diyordum ama sana kadarmış. Çok güzel olduk biz." diyerek kolumdan tuttu ve aynanın karşısına çekti ikimizde. Hemen aynada fotoğrafımızı çekti ve bunu Bir kaç defa yaptı. En sonunda tatmin olmuştu ve biz kabanlarımızı alıp evden ayrıldık. "Önce yemek yemeye gidelim sonra istersen lojmanda Ayşelerin yanına gideriz. Hem olaylar olunca pek uğrayamadık yanlarına." Dedi. Doğru diyordu mert falan derken arada kaynamıştı. "Bana uyar hem güzel düşünmüşsün. Nerede yeriz yemeği çok uzak olmasın." Dedim. Arabayı çalıştırdı ve evimizden çıktık. "Güzel bir mekana gidiyoruz yakın lojmana merak etme." diyerek beni baştan aşağı süzmüş ve önüne döndü. Aramızda başka bir konuşma geçmedi. Alpin telefonunu aldım ve az önce çekildiğimiz tüm fotoğrafları kendime attım. Daha sonra uzun zamandır giremediğim sosyal medyaya girdim ama hiç bir habere, bildirime bakmadan alp ile az önce çekildiğimiz bir fotoğrafı paylaştım. Aynanın önünde durmuş poz veriyordum o benim aksime yüzünü telefon ile kapatmış elinin biri belimdeydi. Çok güzel çıkmıştık. Küçük beyaz kalp emojisi ile paylaşmıştım. Etiketlememe gerek yoktu. Daha sonra ikimizde konuşmadık bu gün olanları beni zorlamamak için açmıyor sessiz kalıyor. Bende zaten daha fazla bir şey konuşmak istediğimi sanmıyorum. Ne kadar konuşursam daha çok kendimi zorlardım. Bu isteyerek yaptığım bir şey değildi. Her şey hemen olsun istiyordum. "Keşke her şey hemen olsa." Sesimi duyması ile bakışları kısa bir an bana döndü. "Bazı durumlarda akışına bırakmak lazım. Keşke olsa ama olmuyor diye karaları bağlayıp köşeye çekilemeyiz maalesef. Seni hiç kimse tam anlamıyla anlayamaz. Buna bende dahil ama her an yanında olabilirim. kendini yorma lütfen hatırlaman ve hatırlaman bir şey değiştirmez ben senin her hâlükârda yanındayım. Kendini mahkemeye çıkarıp infazını verme güzelim." Dedikleri ile hızla yerimden kalktım ve yanağına sesli bir öpücük kondurdum. Daha sonra ikimizde hiç bir şey konuşmadık. Güzel bir akşam yemeğinden sonra lojmana gidiyorduk. Tam kadro toplanmışlar ve tek eksik bizdik yine. Mert yeni hastaneden çıktığın için pelinle gelmeyeceklerdi. Evet o da bu gün gündüz çıkmıştı. Doktor evde çok iyi bakılırsa sorun olmaz demiş. Tabi bir de merttin ısrarları vardı. Aslında ilk amcamlara uğrayacaktık ama yengem uyuyor zaten gelme dediği için onu geceye ertelemiştim. Zaten bu gece eve gitmem gerekiyor alp bundan ne kadar hoşlanmasa da maalesef anlaması gerekiyor. Arabada ikimizden de ses çıkmıyor arka planda kısık sesli bir şarkı çalıyor ve ben sadece onu izliyordum. Arabadaki sessizliğimizi benim telefon sesim böldü. Ekranda Asel'in ismini görmem ile hızla açtım. "Allahım bir an çok yanlış zamanda aradığımı sandım." Dedi hızlı hızlı konuşarak. Bu salak varken biraz zor o zamanlar. "Hayır aşkım. Hayırdır tatiline ara mı verdin." Evet aralık ayında hala tatildeydi. Gelip tekrar gitmişti. "Evet yeni döndüm ve hemen buluşmamız gerektiğini düşünüyorum. Bana bomba haberlerin olmalı." "Evet bir gün kız gecesi yapmamız gereken konular çok birikti." "Ben ayarlarım kızları. Neyse nasılsın devamlı mesajlaşıyoruz ama sende bir haller var bir sessizsin." Ona bir haftadır doğru düzgün cevap bile veremiyordum. Amcam, merttin vurulduğunu basına sızdırmamıştı o yüzden kimsenin haberi yoktu. "Mert vuruldu asel." Dedim bir kaç saniye diğer taraftan ses kesildi. "Ne zaman? Nasıl? lan düzgün anlat şu işi." Sesi istemsize yükselmiş ve korktuğu anlaşılır geliyor. Alpe baktım ne konuştuğumuzu çok rahat duyuyor. Lojmanlara gelmiştik Kapıdan kısa bir güvenlikten sonra geçtik. "İyi şuan. Nasıl hala bilmiyorum bir haftadır hastanedeyiz falan yenice alp ile eve geçtik şimdi iyi dediğim gibi evde hatta çıkmış bu gün." "Tamam geliyoruz bizde kızlar ile..." Alp arabayı boş yere park etmiş kapatmamı bekliyordu. "Gerek yok bebeğim. İyi ve biz şuan alp ile başka bir yere gidiyoruz. Yarın topla gel kızları." Dediğimi mantıklı bulmuş ve onaylamıştı yarın hep beraber bizde toplanacaktık. Telefon konuşmamış bitmişti. Gözlerim lacivert irislere tutundu. "Çok güzelsin.." Ansızın gelen iltifat kalbimi yerinden çıkarmak ister gibi hızla çarpmasına sebep oldu. İçimdeki salyangozlar uçmaya başladı. salyangozların gözü yaşlı. "Sen böyle ansızın iltifat edecek misin her zaman." "Her saniye iltifat etmek istiyorum ama beni köşeye sıkıştırıp klonlarsın diye tırsıyorum. " Odağım gözlerinden dudaklarına kayması sadece iki saniye sürmüştü. bence şimdi bile klonlaya biliiz. "Ben dünya için yapıyorum ya bunu." Dediğime gram inanmamış gibi bakıyor bana. "Kusura bakma Alparslan'ım ama dünya bir Alparslan demir daha kaldıramaz vazgeçtim. Yüreğine öküz oturdu mu? mutlu musun?" Dediğime gram bozulmamış aksine oldukça keyif almıştı. Zaten ben bozulmuştum. "Bence Mihriban Demir kaldırır ne dersin." Demir diyor.. Mihriban demir diyor sanırım benden bahsediyor. salak başka kim olacak? "Noldu sen bir sus pus oldun. Yanakların mı kızardı senin?" "Yooo ne alaka be kızarmam ben." Diyerek hızla arabadan indim. "Ay şükür indiniz bir an geri gidiyorsunuz sandık." Bu ses ayaza aitti Başımı sesin geldiği yere kaldırdım. Yukarı balkondan Selim, Ayaz, Uraz üçlüsü yan yana elinde çekirdekler ile bize bakıyorlar ya da pardon dikizliyor demem daha doğru. İkinci seçenek daha mantıklı bu üçlü için. Bu üçlü çok güçlü... Alp'te indiğinde sessizce apartmana girdik. Ayşeler de toplanmışlar bu sefer Melike ve beste de vardı. Kapıyı çalar çalmaz emre tarafından açılmıştı. Heyecan ile Eve girmemizi bekliyor. Çocuksu heyecanı ile Girer girmez emre dizlerime sarıldı. Hızla onun önünde eğildim ve aynı boya geldim onunla. Kollarımı küçük bedenine doladım. İlk görmemize göre az kilo almıştı ama hala yaşıtlarına göre zayıftı. Alp'in yemekte anlattığı kadarıyla burada güzel bir okula yazılmış aynı şekilde Elif'te kreşe gidiyor. Ayşe kendine pastane 'de bir iş bulmuş hem de selim sayesinde bu nasıl olduğunu daha sonra ayrıntılı dinlerdim. Pastane 'de mutfakta çalışıyor ve elinin lezzetli sayesinde bir çok müşteri memnun ayrılıyormuş. Alp öyle anlatmıştı. Kapı önünde emre ile tek kalmıştık. Alp bize üsten bir bakış atıp gitmiş ve Elif'i kucağına almıştı. Elif küçük bedeni ile Alpin kollarında kayıp olmuş yine ama hanımefendi hiç sorun etmemiş belli ki öndeki iki dişi ve koca yanakları ile sevgilime kur yapıyordu. Emre ile boş olan yere Alparslan'ın karşısına oturdum. Salon gri ve beyaz tonlarındaydı ve ne çok büyük ne çok küçüktü herkes sığmıştı. Evleri 3+1 idi aslında Ayşe büyük diye çok itiraz etmiş başlarda selime ama sonradan kabul etmek zorunda kalmış. "Yenge burada bir kız var ve Alparslan komutanımın kucağında oturuyor." Ayaz sanki yanımda oturmuyor gibi bağırıyor. Emre ile ayaz ve Selim'in ortasına oturmuştuk. Evet böyle bir hata yapmıştım. senin hatalarından biride alp klonlamamak. "Yanındayım ayaz bağırma bir. Elif korkacak hem görüyorum körü değilim. Sevgilim bu kız sana kur yapıyor indir onu..." "Bence de komutanım herkes kendi kızını alsın kucağına. Elif, benim. Mihriban yenge senin." Ortamda bir sessizlik oldu. Selim ne dediğini farkında olarak söylemişti. Sanırım bir çok konudan mahrum kalmıştım ama bunu daha sonraya erteledim. Selim sayesinde yerin yedi kat altına girmek istiyorum. Yerinden kalktı ve beni de kaldırdı. Alparslan'ın kucağından elifi aldı ve beni tam yanlarında ayakta bırakarak yerine tekrar oturdu. "Nereden senin kızın oluyor lan." Diyerek bu sefer Cihangir abi dahil oldu. Bende Alpin yanına sıkıştım koltuk büyüktü ve Ayşe, Selim'in yanına geçmişti bana da yer açıldı. "Baksana abi bana benziyor." Diyerek kendi ile Elif'in suratını yan yana getirdi. Bir nebze bile Alakaları yok. "Aynen o kadar çok benziyorsunuz ki aman Allahım." Dedi Melike. "Nişanlık haklı." Dedi Uraz hanımcı. "Sende ne hanımcısın." Dedim kendimi tutamadım. Sesim hayret eder gibi demiştim ama olsun. "Yenge komutanım hanımcı değilse sorun onda demektir." Mantıklı demişti. hanımcı olması için çocuk diyorummmmmm kimeeee diyorummmmm "Sen niye hanımcı değilsin." Bunu derken Alparslan'a dönmüştüm. Yüzünde aşık olduğum gülümsemesi vardı. "Ben sen doğduğun günden belli hanımcıyım." Kızgın ve sitem dolu bakışlarım yumuşadı. Aptal aşık gülümsemeni sil. "Mih bu kadar kolay manipüle olman hiç iyi değil kanma annem." Beste Haklı. Yüzümdeki gülümsemeyi sildim. "Kanadım Ki öylesine baktım. İnanmadım zaten." Diyerek önüme döndüm. "He yenge aynen. Melih uçakta uçtu mu sizin köyde." Ayaz ortalık karıştırıyor. Uçtu uçak Melih merak etme. "Neyse ben kalkayım da seliminki... Yani Ayşe'ye yardım edeyim." Diyerek Melike kalktı. "Maşallah nişanlım diye demiyorum pek bir fevkalade." Uraz hanımcı. "Hanımcı Uraz." Bunu sesli dile getirdiğim için bakışları bana dönmüştü. Bana gözlerini kısarak yandan bir bakış atmıştı. Onunla atışmak hoşuma gidiyor. "Kıskanç yeni gelin. Komutanım hanımcı değilse bu sizin sorununuz." Diyerek yandaşcıları selim ve ayaza baktı destek almak için ama selim hala çocuklar ile oynuyor onu bir tarafına bile takmadı. Ayazda yanında emre ile ilgileniyor. "Güzelim aldırış etme bu çakma hanımcıyı. Salak herif sen yürürken ben çizgiye ulaştım koçum. Tam olarak Yirmi dört yıldır hanımcıyım." Alparslan bunu göğsünü gere gere demişti. "Saygı duyuyorum komutanım ben sizin elinize şu dökemem." Diyerek Uraz sustu. "Demek yirmi dört yıldır hanımcısın Alparslan bey." Diyerek iyice yaklaştım ve artık bedenlerimiz bir birine temas ediyordu. "Tabikide ne sandın benim gözüm altı yaşında bir seni gördü valla Yirmi dokuz yaşında hala seni görüyor mih güzel bebek." Burnumun ucuna dokunarak sanki Elif'i seviyormuş gibiydi. Dudaklarım benden habersiz her sesini duyduğunda iki yana kıvrılıyor. "Benim kalbimde altı yaşında biri için atıyordu valla yirmi dört yaşında hala aynı kişi için atıyor mavi alp." Bu sefer dudakları kıvrılan taraf oydu ama sonra bir şey fark etti ve yüz ifadesi dondu kaldı. Bedeni gerildi. Hızla yerinden kalktı ve tam karşımda durdu. "Ne dedin sen?" Dedi bağırarak. ~ BÖLÜM SONUUU BÖLÜM BİTİŞ TARİHİ:25.11.2023 BÖLÜM YAYINLANMA TARİHİ: 15.12.2023 BÖLÜMÜ NASIL BULDUNUZ? EN BEĞENDİĞİNİZ SAHNE NERESİYDİ? MİHRİBAN HATIRLADI NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ? SİZCE ALP NELER KARIŞTIRIYOR? TELEFONDAKİ KİMDİ? İNST:sudenazbalikcii TİKTOK:sudenazbalikci ARADA SPOİ PAYLAŞIYORUM HABERDAR OLMANIZ İÇİN TAKİPTE KALIN. GÖRÜŞÜRÜZ SEVGİYLE KALIN...
|
0% |