Yeni Üyelik
21.
Bölüm

20.Bölüm

@sudenzbalikci6

HELLOO BEN GELDİM.

NASILSINIZ, NAPIYORSUN?

BÖLÜM BEĞENİLERİM ÇOK AZ BİR YILDIZA BASIN LÜTFEN. ❌❌❌

BOL BOL DA YORUM YAPIN Kİ NEREDE HATAM NEREDE OLDUĞUNU. NEREDE ÇOK BEĞENDİNİZ ANLAYA BİLEYİM.

KEYİFLİ OKUMALAR...

"SÜPRİZ MİSAFİR"

~

Kendi içimde kayıp olmuştum sanki. Kimse el uzatamıyordu. Sadece alp vardı ama oda elini uzatıyor yanıma gelemiyor kimseyi kendi yanıma bir türlü alamıyorum. Çok düşünüyorum. Çok kafa yoruyorum kimse için değmiyor ama herkesin buna mı takılıyorsun dediği her şeye takılıyorum. Onlar için hiç bir anlam ifadesi olmaması benim için olmayacağı anlamına gelmiyor oysa. Hepimiz farklıyız ve bu olabilir bir şey. Alp gideli üç haftaya yakın olmuştu. Aralık ayı bitmek üzreydi. Onu çok özlemiştim. Bu özlemi iliklerime kadar hissediyorum ama bu özlemin beni yıkmasında izin vermiyorum. Benim en büyük sorunum buydu herkese iyi bir oyuncuyum. Kimse oyun mu gerçek mi anlamaz. Ya da anlamak için kafa yormuyor da olabilirler. Kendi düşüncem ile dudaklarım iki yana kıvrıldı. Son pastamı da dolaba koydum. Kafede saatlerce hazırlıklara yardım etmiştim. Alp'e öyle çok alışmıştım ki o yokken hiç bir şey yapmak içimden gelmemişti. Sadece bu üç haftada çalıştım, çalıştım ve çalıştım. Mert iyi olmuştu ayağa kalkmıştı. Peşimde olan adam hakkında bir bilgim yoktu. Her gün bir kaç adam ile işe geliyor, işten gidiyordum. Onları fark bile etmemiştim aslında ilk günler sonra alp kendilerini tanıtmasını istemişlerdi. Fark edersem korkmayayım diye. Allahın dağında bile beni düşünüyor.

ne kadar romantik...

"kafanın içindeki çok mu güzel?" Yanımdan gelen ses ile gülümsemem dahada büyüde. Başımı çevirdim. Celal yanımda durmuş sırıtarak bakıyordu.

"Abov güzel demek az kalır. Onun ihtişamının yanında." Yüzümde onun gibi muzip bir sırıtış vardı.

"Hmm... Desene karalar çoktan fethedilmiş."

"Çoktan... Hatta çoktan kastım doğum günden hem de." İkimizde güldük. Kafemi ve çalışan arkadaşlarımı seviyorum.

"Senin adına çok sevindim mih. Mutlu olmayı hakkediyorsun. Neye ihtiyacın olursa buradayım biliyorsun."

"Teşekkür ederim." Dedim. Bu sırada cevap vermeden elinde iki kahve kupası ile kapıda Helin belirdi. Bize mahcup şekilde bakıyordu.

"Hayırdır? Yine mi yanlış yaptın bize kitleyeceksin?" Celalin söylemine gülümsedim. Helin bir türlü kahve yapmasını öğrenemiyor. Bizde onu öyle kabul ettik. Ne kadar mutfakta kötüyse servis ve iletişimi iyiydi. Canan ve arda sayesinde içecekler yetişiyor ve kimse mağdur olmuyordu.

"Abi deme öyle valla arda ne diyorsa onu yaptım ama olmuyor bu şeyler." diyerek kendini savunmaya geçti. Celal ile ikimizde güldük. Helin'in surat ifadesi daha çok düştü.

"Celal uğraşma kızla. Sen onları terasa götür biz geliyoruz." Gözlerinin içi güldü ona kızacağıma düşünüyordu hala. Arkasına bile bakmadan çıktı mutfaktan bende ellerimi yıkayıp celalin yanına geçtim. Beraber üst kata çıktık. Bizim masa boştu zaten kapanış saatine gelmiştik. İki müşteri vardı onlarda kalkıyordu. Kafe tamamen bize kaldı. Beraber terasta masamıza oturduk. Pastalı dolaba koymuştum. Akşamdan sadece donması gereken pastaları yapıyorduk. Çikolatası ya da kreması donsun ve sabaha kalmasın diye yapardık bunu.

"Gelin hepimiz yorulduk oturalım biraz." Diyerek tüm çalışanlarımı çağırdım.

"Valla hışım çıktı tüm akşam." Diyerek yanıma kurulan ilk arda olmuştu. Onun hemen ardında. Canan, Helin, Hayat abla ve eslem abla oturdu. Karışık şekilde oturduk uzun masaya.

"Yemek yediniz mi?" Diye sordum. Benim tüm akşam yemeye fırsatım olmamıştı.

"Ben çok açım." diyen kişi şaşırtmamıştı canan kuzu versen oturur tek yerdi ama asla kilo almazdı. Onun dediğine masada herkes gülmüştü.

"Yavrum ben sana yemek verdim ya." Dedi hayat abla.

"Abla o azıcıktı hem arda yedi onu." Diyerek omuz silkmişti.

"Lan bir kaşık aldım sadece tüm tavayı yedin." Hayret içinde çıkmıştı sesi.

"Pizza yiyelim ya da yok vazgeçtim. Benim mantıcı açık mı karşı?" Diyerek teklifte bulundum gençlerin gözlerinin içi parlamıştı. Hepsi mantıya bayılırdı ama biraz yüksek fiyatlı olduğu için çok nadir tercih ederlerdi. Öğrenci olmak zordu ne kadar fazla da versen gidiyordu para.

"Valla allah derim. Açık ben gördüm hemen gidip taş gibi abiden mantı alıp geliyorum." diyerek helin arkasında bile bakmadan gitti.

"Deli kız ya. Flört ediyor oradaki çocukla görseniz nasıl aklı havada." Dedi eslem abla. Eslem abla ve Helin, teyze ve yeğendi. Helin'in ailesi ölünce devlet teyzesine vermiş. İkisini bir işe almıştım. Kafemi açıldığından belli tam kadro çalışıyor hiç birimiz pes etmiyorduk. Herkes emeğinin karşılığının fazla şekilde alıyordu.

Bir müddet sonra helin elinde kutular ile geldi. Herkese poşetten çıkarıp teker teker veriyor aynı zamanda; "Şu yeni gelen adam var ya tam bir big boy o nasıl bir boy allahım. Ağzım açık kaldı. Alparslan eniştem gibi mihriban abla görmen lazım ama alp enişte kadar taş değil." Diyerek herkese tek tek verdi. Kendi yerine oturdu.

taş sevgilim nerdeeee benimmmmm

"Maşallah de sevgilimi gözünle deviricin." Demem ile yalandan tükürmeye başladı.

"Ulan tükürme kızım." diyerek arda kaçmaya çalışıyordu çünkü helin yemesin diye ona doğru yalandan tükürür gibi yapıyordu. "Bak çok açım hayatta sana vermem istersen iç..." Sözleri celalin yalan öksürüğü ile yarım kaldı.

"Çocuklar görende size yemek vermiyoruz sanar." Çok doğru söylüyordu eslem abla.

"Doğru diyor eslem. Kız canan yavaş ye boğulacaksın kzım." Hayat ablanın demesi ile hepimizin kafası canana döndü. Nazik şekilde ağzına üç dört sokmaya çalışıyor. Hemen cebimden çıkardığım telefonum ile onun fotoğrafını çektim. Elinde mantı kaşığı ve dolu ağızı ile çekmiş ve anı ölümsüzleştirdim. Bu sırada başka bir fotoğraf sesi doldu kulaklarımıza. Helen beni çemişti. Ona gülümseyip poz verdim oda benim gibi sosyal medyayı sık kullanan birisiydi.

Celal bir şarap açtı. Şarap ve mantı harika ikili.

Saatler boyunca hep beraber sohbet eşliğinde yedik, içtik hiç birimiz sarhoş değildik sadece hafif bir bulanıklık vardı. O yüzden onlar için büyük bir taksi çağırdım. En son ben kaldım. Ortalığa çeki düzen verip ışıkları kapattım. Kapıyı kilitledim. Tam arkamda bir nefes hissettim.

"Dedikleri kadar güzelmişsin sen." Arkamda bir erkek bedeni vardı. Bunu ses tonundan ve kolumu sıkı sıkı tutup yaptığı güç gösterisinden anlamıştım.

"Az demişler sana ama..." Arkamı hala dönmemiştim.

"Yok tam demişler. Komutan nasıl seni üç hafta tek bırakıp gitti anlamadık. Gerçi peşine bir asalak takmış ama kolay lokma oldu." Asıl asarak kendiydi.

"Naptın adama it." Beni kendine doğru çevirdi artık yüzünü göre biliyordum ama yüzünde maske vardı ve gözleri dışında hiç bir şey anlaşılmıyordu.

"Sevdim azıcık..." İğrenç kahkahası kulaklarıma doldu. Elleri saçlarıma dokunmak için kalktı ama hemen başımı geri çektim. Saçlarımı kökünden kesmek istemem.

kelde güzel oluruz mih. Hadi dövelim şunu.

"Demek komutan seni bu yüzden seviyor anladık. Yürü daha fazla sohbet etmeden gidiyoruz..." Cümlesini tamamlamasını izin vermeden kolumu tutan elini büktüm ve arkasına geçip diz kapağına bir tekme attım. Benden böyle bir çıkış beklemediği için bocalamıştı ondan yararlanıp kafasını hızla demir kapıya vurdum. Bayıldı it oğlu it. Kendi kendime sırıttım. "Kolay lokma diye önden onu yollamam iyi olmuş." Diyerek bir el saçlarıma asıldı. "Saçımı bırak yoksa ebeni sikerim." Diyerek küçük bir uyarıda bulundum beni küçümser gibi kahkaha atmıştı. Tam arkamdaydı ve sağ tarafına hızla sert bir dirsek attım anı gelen hamlem sayesinde saçlarımı tutan elinden kurtuldum. Hızla yumruk yaptığım elimi burnun üstüne geçirdim ama bu diğer adama göre daha güçlüydü hemen toparlanmış ve bana doğru yumruk yaptığı elini salladı. O daha yumruk atamadan hızla karnına doğru tekme attım. Kavga hızlı ve atik olmak önemliydi. Ben böyle öğrenmiştim. Yeri boylaması bir kaç saniyemi almıştı. Hemen karşımda üç adam belirdi bu Alparslan'ın gitmeden önce gösterdiği adamlardı.

"Kolay buldum seni sakız." Diyerek itleri aldılar yerden.

kolay buldun? Lan ben buldum ya!

"Lan..." Diyerek ne olduğunu anlamaya çalışıyordu ama salak herif.

"Günaydın bebeğim. Ölümün selamı var." Diyerek adamı paketledi ve arabaya bindirdi iki kişi. Derin bir nefes aldım ve karşımda yüzü maskeli Alpin pesime taktığı adama baktım. "Ölüm kim?" Diyerek asıl merakımı giderdim.

"Alparslan. Biliyordu böyle bir şey olacağını salak biraz bu şerefsizler. İyi misin yenge sen? Kusura bakma geç kaldık." Gözleri ile baştan sona hazar kaydı yapıyordu. Neden Alparslan'a ölüm diyorlar? Bunu sanırım gelince kendisine bizzat sorsam iyi olacak. Karşımda benden cevap bekleyen adama başımı salladım.

"İyiyim sadece elim biraz kızardı." Yumruk attım elimin üstü kızarmıştı ama onun harici iyiyim.

tüh manikür boşa gitti.

"Gel seni eve bırakalım." Başımı salladım ve itleri bindirdikleri arabanın arkasındaki başka arabaya bindim. Sessizce yolculuğumuz sürdü ve kısa sürede bitmişti. Konuşkan bir adam değildi. Bende zaten yeterince yorulmuştum.

"Teşekkür ederim bıraktığın için." Diyerek indim arabadan.

Evin ışıkları kapalıydı herkes uyumuştu sanırım. Kapıdan girdiğimde yanılmadığımı anladım. Bende daha fazla ayakta durmak istemediğim için hızlı adımlar ile odama çıktım. Üstümü değişip bakımlarımı yapıp yatağıma girdim. Bu gün olanlar çok garipti. Adamlar peşimde bir adam var sanıyordu. Demek ki diğer üçü çok iyi gizleniyordu ya da alp böyle bir şey olacağını biliyordu gerçi adam da demişti alp tahmin etmişti diye. Ona ölüm demişlerdi. Kod adıydı sanırım bunların hepsini alp gelince ona sormam gerekiyordu. Madem gizli asker o zaman bu adamlar nasıl biliyor benim Alparslan'ın sevgilisi olduğumu. Kafamda elli tane soru vardı ve cevabı tek kişide oda burada değildi. Acaba şuan iyi mi ya da üşüyor mu? Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım. Düşünmek iyi bir eylem değildi. İnsana kafayı yedirir ve işi çıkmaza sürerdi.

🌒

Gözerimi açtığımda mertti yatağıma oturmuş saçlarımı severken buldum. Aslında ilk onu Alparslan sanmıştım ama sonradan o olmadığını gözlerimi açılınca anlamıştım.

"Ne arıyorsun sabah sabah yanımda." Saçlarımdaki eli sayesinde bir türlü ayılamıyordum.

"Seni uyandırma görevi her zamanki gibi bana düştü." Bu nasıl uyandırmak ya daha çok uykum geliyor ve oda bunu farkında.

alpp gelsinnnn bebeğimi özledimmmm.

bende özledim.

keşke donunun içine girseydik. Bizde giderdik.

"Mert iyi misin." Hala sanki iyileşmemiş gibi hissediyorum. Yatakta oturur pozisyona geçtim. Elleri saçlarımdan çekildi.

"İyiyim mih kaç hafta oldu valla iyiyim. İstersen soyunayım." Yüzünde Munzur gülümsemesi vardı.

peline soyun sen.

"Git pelin görsün..." Yüzümü buruşturarak dememe ile sırıtması büyüdü. "Lan siz? tövbe tövbe... Aklıma kötü kötü şeyler geliyor. Bak ben medeni bir insanım ufukta bir yeğen var mı?" Kahkahası odamda yankılandı.

Medeniyet Araslardan sorulur!

"Senin sevgilin sayesinde o ufuktaki yeğen anca ufukta ya da hayalde kalıyor canım kuzenim." Sinir olduğu ve bu konudan mustarip olduğu o kadar belliydi ki. Ama umurumda değildi.

sade sayan gibi yap mihhh. umurumdaaaaa...

"Canım sevgilim gelseydi bir tebrik ederdim onu. Adam dağdan bile her yeri, herkesi yönetiyor. Neyse maşallah de nazar değmesin." Diyerek yataktan kalktım ve banyoma geçtim.

"Aynen boyuna posuna bir şey olmasın..." Devamını kapıyı kapatıp odamdan çıktığı için duymadım ama baya alpten dertliydi.

Hızlıca üzerime düz kırmızı bir kazak elbise geçirdim. Belime uygun kemer taktım. Üşümek istemediğim için termal kalın çorap giydim ve sanki ince çorap giymişim gibi oldu. Diz kapağımın biraz altında biten topuklu çizmelerimi giydim. Genel sıradan makyajımı yaptım ve hazırdım. Saçlarımı toplamak istemedim. Uçları hafifi dalgalı şekilde bıraktım onları. Hazır olunca odamdan çıkıp artık kış bahçesinde yapılan kahvaltı masasına geçtim. Araslar toplanmış beni bekliyordu.

"Bebeğim yine çok şıksın." Dedi yengem. Merttin yanındaki yerime oturdum.

"Sizin izinizden gidiyorum efsun hanım." Diyerek göz kırptım. Çok şık duruyordu. Siyah saten bir gömlek ve atına kumaş fiziğini ortaya çıkaran bir siyah pantolon vardı.

"Hanımlar ben çok sanşlı bir adımım..." Amcam sözünü bitirmeden mert araya girdi.

"Ben hayatında olduğum için demi baba." Diyerek takıldı. Amcam ona 'sen adam olmazsın' der gibi baktı. Mert vurulduktan sonra daha yumuşak ve esnek kurallar ile yaklaşıyordu ona. Çünkü o gün çok korktuğuna bizzat şahit olmuştum. Kahvaltımız şen şekilde bitmiş ve herkes işine doğru yola çıkmıştı. Bu gün kızlar ile buluşmak için sözleşmiştim aslında ama evden çıkmak hiç içimden gelmediği için onları buraya çağırmıştım. Hepsi kabul etmişti hatta ekstra pelini bile çağırmıştım. Oda kabul etmiş ve gelmişti bile kızları beklerken onunla çay içiyordum karşılıklı.

"Eee anlat bakalım gelin." Ona hitam şeklim hoşuna gitmişti bunu sırıtan yüzünden anlamak mümkündü.

"Valla aslında anladığın gibi ben Mert'i çok uzun zamandır tanıyorum ve bayadır hislerim var ama şerefsiz kuzenin hep kaçıyordu sonra bende bıraktım dedim 'ben seni seviyor olabilirim ama peşinde kukla olacak birisi değilim'. Şok olmuştu o zaman hiç bir şey demesine izin vermeden bıraktım onu orada. Sonra işte uzun yıllar geçti aradan burada tekrar karşılaştık aslında bilmiyordum ben burada olduğunu. Bize geldiğiniz akşam öğrendim. Gel zaman git zaman ben buna baya atarlı giderli her gördüğümde girdiriyorum. Ta ki vurulana kadar. Hastaneden sonra konuştuk anlaştık. Baştan sıfırdan tanışalım dedik ama mümkün olmadı mih. O benim kırılan kalbimi, güvenimi onardı ben onu dinledim anladım. Daha ılımlı yaklaştık bir birbirimize çünkü anladım. Meğerse her şeyini bir kaç saniyede kayıp edebilirmişsin. Bunu o günlerde yani onsuz geçen yıllarımda ve yanımda vurulduğunda çok iyi anladım. Bizim için dönüm noktamız oldu. Onu kayıp etme düşüncesi aklıma geldikçe kendime öncesi için, daha erken konuşmadığımız için çok kızdım ama anladım sonra o an öyle olması gerekiyormuş. Neyse şimdi iyiyiz ve güzel sakin ilerliyoruz çok şükür. Anlayacağın." Bakışları elindeki sıcak çaya dönmüş ve eminim geçmişe dönmüştü.

"Seni anlıyorum ve seni tebrik ediyorum. Yaşıtlarına göre davranışların çok olgun. Eminim başaracak ve güzel bir yol çizeceksiniz kendinize. Ne zaman ihtiyacın olmasa bile yanındayım. Beni, mertte yakın göre bilirsin ama ben senden yanayım. Boş ver gereksiz erkoları..." Sözlerim zilin çalması ve kızların gelmesi ile yarım kaldı.

Başta asel ardından, Beyza ve aslını gelmesi ile ayağa kalkıp hepsine tek tek sarıldım. Özlemiştim onları. Aslında dörtlü bir kız grubu değildik. Asel ve ben iki kişiydik. Ta ki üniversitede kızlar ile tanışana kadar gerçi hala iki kişiyiz yeri geldiğinde. Hepsini pelin ile tanıştırdım. Pelin kızları, kızlar ise pelini sevmişti ilk izlenime göre. Tanışma faslından sonra herkes bir köşeye oturdu.

"Balım çok özledim seni. Biz neden tüm yaz bir araya gelemedik ya." Dikkatimi karşımda oturan Beyza'ya verdim. Hemen onun yanına da aslı oturdu. Ben, Asel ve pelin üçlü koltuğa oturduk.

"Valla mih neyse ki sosyal medya var. Bir ara mesaj atmasan öldün sanacaktık." Diyerek hayıflanıyorlardı. Hepsi kendine göre haklıydı. Kendimi bu yaz geri çekmiştim çünkü hayatıma alp girmişti.

alpcimmm gel çabuk çocuk yapmamız gereken konular var.

"Benim sevgilim var." Diyerek bodoslama konuya girdim. Zaten biliyorlar ama bide benden dinlemeleri ve dedikodu yapılması gerekiyor. Bilinen en önemli kız arkadaş grubu kuralıydı bu.

"Mih turnayı gözünden vurmuşsun." Beyza'nın dediklerinde art niyet ya da kötülük barındırmıyor tam tersi beni onurlandıran bakışları ve sözleri var. Saçlarımı omuzumdan geriye attım.

"Valla öyle yaptım. Yalan yok." Diyerek onayladım onu. Şimdi allah var taş gibi maşallah sevgilim.

"Valla bende aynısını düşünüyorum. Kızım yan yana alev topu gibisiniz. Sosyal medyaya bomba gibi düştünüz bebeğim." Aslı ve Beyza ile bu yüzden yakın olmuştum. Diğer insanlar gibi art niyetleri yoktu. Grubumuzda kim ne başarırsa kesinlikle arkasında olunur ve en önce biz tebrik ederdik. Bu devirde böyle arkadaşlarımın olması çok iyiydi.

"Ben zaten bir şey dememe gerek yok benden tam puan." Diyen asel'e hepimiz güldük.

"Nasıl Benden önce asel'e dersin? bu grubun erkek onayıcısı benim sanıyordum." Aslı flörtöz ve erkeklerden anlayan kişisiydi o bu olmaz diyorsa olmazdı kesin.

"Ben Asel'den ve gündemden duyduğum kadarıyla tam kendine göre bulmuşsun. Valla bence ufukta evlilik görünür diyorum." Aramızda uzun ilişkisi olan tek insan beyza dediyse tamamdır.

"Canım bebeğim zengin ve yakışıklı eniştem ilk günden benden onay almıştı zaten." Aramızdaki tek kalan insan aselim.

"Valla abimi bu kadar kolay onaylamanızı beklemiyordum." Diyerek araya pelin girdi. Kızlar ile tanışırken sadece adını söylemişti. Kızların şok olmuş bakışları onu bulduğunda alenen sırıtıyordu.

"Bize onun kardeşi olduğunu nasıl söylemezsin." Diyen kişi Beyza'ydı.

"Ben biliyorum sosyal medya dan azıcık soyadınızı araştırmış olabilirim." dedi aslı. Hepimizin hadi ya bakışı onu buldu.

Eminim azıcık araştırdı.

Kökünü buldu kesin.

"Başla bakalım aslı." Azıcık araştırmasına aselde anlam vermemişti.

"Ya tamam. Alparslan demir, İş insani, 29 yaşında, Ankaralı, 17. 11. 1994 Doğumlu Fantezi düşkünü çünkü akrep burcu, iki metre on santim boyu var maşallah boyu devrilmesin, en sevdiği renkler siyah ve kan kırmızı, Hiç sevgilisi olmamış ama etrafında kadın çok. Yanlış hatırlamıyorsam Arasların en sevilen torunu ve bayadır yurt dışındaki şirkette çalışıyor ve iki fotoğrafı hariç adam yok gibi. Bunları da devletten çalmış olabilirim. Aramızda kalsın."

"Oha..."

"Yuh..."

"Soyağacını da baktın mı?"

"Yok ya sistem attı beni." Bu duruma oldukça sinir olmuşa benziyordu.

Kızların hepsi aynı anda tepki vermişti. Ben bile bazı şeyleri bilmiyordum. Bu kız tam bir hacker.

"Valla tebrik ediyorum ama tırsmadım da değil ailemizin sonunu getirecek sanırım." Dedi pelin. Şaşkınlığı yüzüne ve sesine oldukça yansımıştı.

"Bende bu maviş gözler tanıdık geliyor diyorum. " Dedi asel. Konuyu değişmek amaçlı. Tanıması normaldi ona bir çok defa fotoğrafımızı atmıştım.

"Neyse kötü bir şey demedik Allahtan." Diyerek şaka yapmıştı aslı. Hepimiz güldük ama şakasına değil. Rahat tavrına utanmasa soyunu dikecekti adamın dediğine bakın.

"Kız sen sarışın sarışın ne güzelsin. Maşallah." Diyen Beyza'ydı.

"Teşekkür ederim. Beni genelde rus sanıyor herkes mustarip olduğum bir konu." Zenginlerin derdine bakın.

sende zenginsin. Geçen tırnağım koptu diye merte saat on ikide tırnakçı buldurdun.

Düşman mısın tırnak önemli.

"Kızın derdine bak ya keşke beni de rus sansalar. Genelde çingene sanıyorlar." Aslıya göz devirdik Biz alışıktık onun bu hallerine ama pelin değildi.

"Saçmalama lütfen çok güzel bir kadınsın." kibar pelin.

"Göt gibisin kankaaaaa." Diyen Beyza sayesinde evde kahkaha seslerimiz duyulmuştu. Aslı asla bozulmamış tam tersi buna alışmıştı artık.

"Doğru söylüyor bu kız bokuma benziyorsun." Diyerek Asel de dalga geçti.

"Susun siz. Sizi galeye almıyorum artık prenses kişiliğimi kıskanıyorsunuz." Cidden bizi bir tarafına takmıyordu.

"Neyse. Şu Candağlar'ın oğlu var ya abi o nasıl göt." Elinde telefon vardı ve ekranda bir adamın götünü yakınlaştırmış bize gösteriyordu. Asel ve göt takıntısı.

Seviyorum bu kızı

"tamam bu sefer ki fenaymış." Diyen aslıydı.

"Cidden bu sefer iyimmiş." dedim. Pelin ne olduğunu anlamayan gözler ile bize bakıyordu. Masum masum.

"Tabi sen anlamadın. Bir erkekte ilk dikkatini çeken nedir dış görünüş olarak." Beyza'nın sorusuna pelin bir kaç saniye düşündü.

"Gözleri, yüzü falan ne alaka." Bu kız bu arkadaş grubu için fazla masum.

BİZ BOZARIZ ONU

"Bu kızı yerler kanka. Valla Asel demişti dersiniz." Asel, pelinin yanına gitti ve onu kolları arasına aldı.

"İşte ben ilk götüne bakıyorum insanların. Götü güzelse tamamdır." Pelin böyle bir şey beklemediği çok açıktı. Mavi gözleri büyümüş ve yanakları hafif kızarmıştı. Kızlar onun yüz ifadesine gülmeye başladı.

BU MERTİN DONUNU İNDİRSE KALPTEN GİDER HERALDE.

Özel hayata girme.

tamam ben girmem ama alp bize bir girse...

"Bırakın kızı rahat. O sizin hayal gücünüz ve fantezilileriniz için çok masum." Diyerek pelini Asel'den kurtardım ve kollarım arasına aldım. Pelin, abisi gibi kollarını belime doladı ve başını omuzuma koydu. Başını kaldır ve Gözlerimiz buluştu. Gülümsedi bu gülümseme bir çok şey anlatıyordu ama şuan bunu konuşmayı daha sonraya erteledim.

"Neyse daha fazla Asel'in ve Aslının fantezi hayatını konuşmak istemiyorum. Adamla konuşmadın demi yine." Beyza doğru bir yerden sormuştu. Asel adamların götünü bakar baklavasına bakar ama konuşmaya cesaret edemez eli ayağı bir birine dolanır. Aslı ise flört eder ileri gitmez baktı ciddi bir şeyler söz konusu olursa orada aslı olmaz.

"Off evet konuşamıyorum adamlar ile o kadar dişil enerjim yok." Hepimiz bu dediğine gülmüştük ama bu büyük bir problemdi.

"Lan geçen var ya bir seks..." Kimse aslının seks hayatını merak etmiyordu. Kızlar yüzünü buruşturmuştu aynı benim gibi. Anlatmazdı sadece konuyu açar ve bizi sinir ederdi. O kadar özel konulara girmezlerdi asla.

"Tamam sus. Iyyy... kahve yapalım gel pelin." Diyerek kendim ile pelini de kaldırdım. Normalde çalışan abla vardı ama bu gün yollamıştım. Biz bize olalım diye. Pelin sessini çıkarmadan arkamdan geldi onu aslında buruk bakışlarını sormak için yanıma almıştım. Durgundu kızlar geldiğinden belli. Beraber mutfağa girdik ve ben kahve makinasının başına geçtim.

"Bardakları çıkara bilirsin." Arkam dönmüş kahve için malzemeleri çıkartmaya başladım. Ona yerini işaret ettim ve fincanları tepsiye düzmeye başladı. Türk kahvesini ve suyu makineyi koydum. Önüme döndüğümde pelin tepsiye hala bardak diziyordu.

"Neden dolu gözlerin?" Direk konuya girmemi beklemiyordu. Bedeni gerilmişti. Bana dolu maviş gözleri ile bakıyordu artık.

"Ben... Kıskanmadım sadece aranızdaki bağa imrendim. Benim bu zamana kadar sizin gibi arkadaşlarım olmadı. Genel de abim olurdu ama oda işte seni arardı çok bizimle değildi. İnsanlar genelde ya abimle olmak için benim yanıma yanaşır ya da soyadım içindi. Genelde dışlanan biriyim. Tabi bir iki arkadaşım oldu ama onlarında ailesi benimle konuşmalarını istemezdi. Tek büyüdüm. Oyun arkadaşım her zaman annem, babam olurdu. Hala öyle tabi şimdi bir de siz..." Bunu beklemiyordum.

Dıştan bakan bir göz onun böyle bir şey yaşamış olacağını düşünmezdi. Cıvıl cıvıl neşe saçan birisi der. Dışardan baktığım gözle kesinlikle bu kızı çok şımartmışlar diye düşünürdüm ama aslında yine her şey göründüğü gibi değildi. Çocukluğu bizim kadar karanlık değildi ama onunda çocukluğundan yara vardı. Yanına gittim ve önce dolu maviş maviş bakan gözlerinin altını sildim. Sonra onu kollarım arasına aldım. Sarılmaya seviyorum. Bence en güzel iletişim şekli. Kollarını belim doladı onu yanlış anlayacağımdan korkuyordu ama onu asla yanlış anlamadım. Tam tersi çok iyi anlıyordum. Benimde arkadaşım olmazdı. Bu benim tercihimdi herkes ile iletişim kuran birisi değilim. Ama bizi ayıran bir şey vardı oda benim şansım. Abim, Alparslan ve mert'ti. Altı yaşına kadar Alp ve abim vardı. Ne kadar hatırlamasam da vardılar. Onlardan sonra Mert olmuştu. Sonra Asel girdi hayatıma.

"Seni anlayamam ama özür dilerim. Senden abini çalmak istemezdim." Biliyorum hiç bir hatam yoktu ama ben kendimi suçlamaktan vazgeçemedim. Ben bir kardeşten abisini çalmıştım.

yine hiç bir suçumuz olmayan olayı üstlendik.

"İlk başlarda seni çok suçlardım. Yalan değil abimin her yokluğunda seni suçlu bulurdum. Eğer bizimle olsan abim ikimize de yeterdi diye düşünürdüm. Sonra büyüdüm ve anladım ki bu senin suçun değildi. Bu abimin tercihi o seni ararken bizi unuttu. Sonra onu da suçlamayı bıraktım çünkü büyüdüm ve aşık oldum. O zaman onu da az çok anlamaya başladım ama hiç bir zaman sizin mert ile aranızda olan bağı gibi bir bağımız olmayacak bunu da anladım sizi görünce. Bunu abimde, bende biliyoruz." Haklıydı.

buda ne çok şey anlamış mübarek.

Mert benden başka biri ile konuştuğunu gördüğümde kıskançlıktan kudurur ve aralarını bozardım. Özellikle kız olduğunda sanki ben ikinci planda kalmış gibi hisseder ve ara bozardım. Pelin herkesi anlıyordu. Yaşıtlarına göre çok olgun düşüncelere sahipti. Karakteri cıvıl cıvıl neşe saçsa da olgun birisiydi.

Pelin Demir.

Deseler kesinlikle herkes Güzel, neşe saçan, hiperaktif ve cana yakın birisi derdi. Hani deriz ya çok paramız olsa şunu yapardık bunu yapardık diye pelin'in çok parası vardı ama hiç arkadaşı, dostu yoktu tek kalmıştı ve tek büyümüştü. Çok para ve mal mülk önemli değildi. Para bulunur ama sırtını yaslayıp her şeyini anlata bileceğin birisi bulunmazdı.

Kahve makinesinden gelen ses ile ondan ayrıldım. Ona zaman tanıdım kendini toparlaması için. Ben kahveleri koyarken oda elini yüzünü yıkamak için çıktı. Arkasından bir süre baktım. Hiç kimse göründüğü ve büründüğü kişiliği yansıtıyor. Herkes esasında bir şeyler saklıyordu. Kimden geldiğinin önemli yoktu aynı boyutunun ve bıraktığı hasar gibi. Herkesin yarası, derdi kendine büyüktü. Ben bardakları doldurmayı bitirdiğimde pelin gelmişti. Ona gülümsedim.

"Ben her zaman yanındayım. Bir ihtiyacın olursa veya ihtiyacın olmasın canın sıkıldı ya da başka bir şey ne zaman istersen ara, gel fark etmez. Hep yanında olurum."

"Teşekkür ederim Mihriban." Kelimelere dökemediğini gözleri ile söylüyordu. Bende onun gibi gülümsedim ve tepsi ile içeri geçtik. O suları, ben kahveleri uzattım kızlara. Sonra ikimiz yan yana oturduk.

"Bir an kaçtığını düşündük yine mih." Dedi aslı. Kızlar kahkaha atmıştı. Böyle bir şey yapmıştım.

"Ay durun peline anlatayım." Diyerek elindeki kahveyi sehpaya koydu aslı.

"Bir gün aynı böyle oturuyoruz durduk yere inat damarımız kabardı bizim. Ben, Beyza ve Asel üçümüz oturuyoruz dedik Mihriban'ı sarhoş etmemiz lazım. Kaç yaşına gelmiş bir kere sarhoş olmuş sadece inana biliyor musun! Neyse biz bunu kandırdık Altan girdik üsten çıktık derken hepimiz süslendik falan bara gidiyoruz. Buna diyoruz sen, bizi koru, yok sen sarhoş olma falan diye ama asıl amacımız bunu sarhoş etmek. Asel'in kuzeninin barmen olduğu bara gittik biz. küçük bir şaka Maka diye diye çocuğu kandırdık. Bu gittiğinde ne içerse içine alkol koymasını istedik. Çocukluk aklı bunu sarhoş edicez ya. Mih alkol kokusunu almasın diye de baya az az koy ama ağır olandan koy dedik o derece yani. Sonra biz içmeye başladık buda içmeye başladı. Ben, Asel ve Beyza bir sarhoş ol. Biz Mihriban sarhoş olsun diye gittik ama kızda tık yok. Hala Bekliyoruz bekliyoruz bunda tık yok. Ama biz buna tabi o sırada eşlik ediyoruz hala bir şey anlamasın diye. Bu içiyor iki üç dört diye gidiyor. Biz bunu beklerken biz bir sarhoş olduk ama daha öyle sarhoş olduğumuzu hatırlamam götü başı fena dağıttık. Ailelerimiz bir şey demez normalde ama biz bu sefer fenanın fenası dağıldık yani. Saat geç oldu bunda hala tık yok kendinde gayet. Bu bizi aldı bir locaya oturttu ama bar artık kapandı bir biz kaldık. Buda asel'in çalışan kuzenden bize göz kulak olmasını istemeye gitmiş. Adama biraz bekle kahve alayım ayılsınlar demiş. Bu gitti bunun hemen ardından beş dakika sonra babalarımız bara geldi. Meğerse asel'in şerefsiz kuzen haber vermiş kızlar fena dağıttı gelin alın diye. Bizi oradan almışlar evlere hiç unutmam hayatımın en zor bir ayıydı. Hepimiz ceza aldık. Kartlara el konuldu, telefonlar el konuldu, içmek yasak tek yaptığımız ders çalışıp sınavları geçmek oldu o ay. Ama bil bakalım kim ceza almadı. Mihriban. Kahve almaya çıkmıştı oradan bizimkilerin geldiğini görmüş ve hem tüymüş eve gidip yatağa girmiş bile. Bizde salak gibi sarhoş sarhoş Mihriban'ı soruyoruz. O günden sonra tövbe ettik Mihriban'a zorla bir şey yaptırmaya." Aklıma geldikçe hala kahkahalar ile gülerdim. Hala asıl gerçeği bilmiyorlardı.

Ben aramıştım babalarını. Çünkü barmen çocuğa rüşvet verip ötmesini sağlamıştım.

"Cin olmadan adam çarpıcaklar. Yer mi Anadolu çocuğu. Anladım bunların bir şey karıştırdığını gittim barmen'e iki katı para verdim. Öttü hemen her şeyi bende tersini yapmasını benim içeceğim yerine onların içeceklerine koymasını istedim. Tabi bunlar benimle beraber bir şey olmaz diye içe içe zehir zıkkım sarhoş oldular. Gücüm yetmiyor bunlara bende gittim barmen'e rica ettim göz kulak olsun diye. Çıktım kahve alma bahanesi ile Bir çocuğun telefonundan arattım hepsinin babasını. Kendimde kaçtım eve kahve alma bahaneydi aslında. Kendi oyunlarına düştüler. En KEYİFLİ bir ayımdı." Cümlemin bitmesi ile hepsinin ağzı bir karış açık bana bakıyorlardı. Asıl gerçeği şimdi öğrenmişti hepsi. Pelin kahkahasını tutmakta Zorluk çektiği belliydi. Bir elini dudaklarının üzerine kapatmış engellemeye çalışıyor yazık.

Bende kızlara en şirin olduğunu düşündüğüm bir gülümseme ile bakmayan başladım. Üçü birden bana bir anda kötü kötü bakmaya başladı.

"Ama kızlar üçünüzü aynı anda nasıl taşıyan bilirim. Narin bir insanım ben. Bakın babalarınız gelene kadar kapıda bekledim. Başınıza bir şey gelmesin diye ne kadar iyi niyetli..." Sözüm bitmeden kafama bir tane yastık yedim. Beyza tarafından.

"Lan o geceden sonra ben iki ay ne çektim hem ailem dilinden hem de Umut'un dilinden biliyorsun." Haklıydı ama geçmiş gitmiş canım. Ani reflekslerim sayesinde kafama terlik yemekten son anda kurtuldum. Asel terliği tam kafama isabet ettirmeye çalıştı.

"Lan ben kaç ay içkiye tövbe ettim. Babamdan arabamı ve kartlarımı almak için özür dilerdim. HAYİN!" Doğru babası ona arabasını ve kartlarını vermemişti ve Asel eşittir arada demekti. Çok seviyor arabasını. Kendi çalışıp biriktirmiş üstünde babası koymuş almıştı arabasını o yüzden çok seviyor. Aslında istese babası alırdı ama kendi emeği de olsun istemiş ve üç ay boyunca çalışmıştı. Aslının sessiz kalması hayıra alâmet değildi. Başımı yavaşça ondan tarafa döndüm. Bana kıstığı gözleri ile bakıyordu.

"Sen... Benim bir ay boyunca flörtlerimden ayırdın. Seni HAYİN karı! Gel lan buraya." Diyerek yerinden kalkması ve üstüme doğru gelmesi aynı saniyede gerçekleşti. Bende hızla koltuğun arkasına geçtim. Pelin sonunda kendini tutmayı bıraktı ve kahkahalar ile gülmeye başladı. Beyza ve aselde ona eşlik etti. Benim mabadımdan ter akıyor bunlar gülüyor!

"Kanka ama ufak bir eğlenelim diy..."

"Bende seninle ufak eğlencem gel sen." Diyerek üstüme üstüme gelmeye başladı. Bir anda olduğum yerde durdum ve kurbanlık koyun gibi gözlerimi kapatıp gelecek darbeyi bekledim. Hiç bir darbe gelmemesi ile gözlerimi açtım. Kızların hepsi arkamda bir noktaya bakıyordu. Kaşlarım kendiliğinden çatıldı. Kimse gelmeyecekti bu gün biliyordum.

Peki gelen kimdi?

~

BÖLÜM SONUUUU

BÖLÜM BİTİŞ TARİHİ:02.12.2023

BÖLÜM YAYINLAMA TARİHÎ: 29.12.2023

BÖLÜM NASİL BULDUNUZ?

KIZLARI NASIL BULDUNUZ?

PEKİ SİZCE GELEN KİMDİ?

ALPSİZ BÖLÜMÜ NASİL BULDUNUZ?

İNST:sudenazbalikcii

TİKTOK:sudenazbalikci

ARADA SPOİ PAYLAŞIYORUM HABERDAR OLMANIZ İÇİN TAKİPTE KALIN.

GÖRÜŞÜRÜZ SEVGİYLE KALIN...

 

 

 

Loading...
0%