Yeni Üyelik
22.
Bölüm

21.Bölüm

@sudenzbalikci6

HELLO NASILSINIZ?

BÖLÜMÜ BEGENMEYİ VE BENİMLE FİKİRLENİZİ PAYLAŞMAYI UNUTMAYINIZ❌❌❌

KEYİFLİ OKUMALARI...

"Ellerimde çiçekler..."

~

"Mihriban..." Diyerek arkamın işaret etti. Daha fazla dayanamadan bende arkamı döndüm. Dönmem ile bir çift lacivert göz ile kesişti bakışlarım. Alparslan... haftalardır yolunu gözlediğim adam gelmiş kapıya yaslanmış bekliyordu. Gözlerimi en sonunda lacivertlerinden ayırıp endişe ile vücudunu süzmeye başladım. Elinde yeni fark ettim bir demet gül vardı. Gözlerim tekrardan vücudundan çektim ve yüzünde gezinmeye başladı. Dudakları iki yana kıvrılmış elinde bir demet gül ile beni bekliyordu ve bu rüya değildi.

rüya olsa bu mu olurdu mis gibi çocuk yapardık.

"Güzel bebeğim..." kesinlikle rüya değildi. Bu ses tonunu artık biliyorum yanıma gel demekti. Bana birinin ses tonundan ne demek isteyeceğini anlayacak kadar aşık olacaksın deseler inanmazdım. Ama olmuştum. Daha fazla yerimde duramadım ve kalktım adımlarım hızlı hızlı yanına varmak için can atıyordu sanki Alparslan'ı ilk defa görüyormuş gibi heyecanlandım. Tam karşısında durup kollarımı daha fazla beklemeden boynuna doladım. Kıkırtısı kulaklarıma doldu. Alp gelmişti ve şuan kolları belimde, dudakları saçlarıma öpücükler armağan ediyor. Alp gelmiş...

Ellerinde çiçekler ile gelmişti. Haftalar sonra sapa sağlam karşımda duyuruyor. Bu farkındalık ile kollarımı daha sıkı sardım. Başımı en sevdiğim yere denk geliyordu yine boynunda buram buram kokusunu soluyorum.

"Ah..." Diyerek küçük bir inilti duydum. Bu benden değil Alp'ten gelmişti. Kollarımı sıkmayı kesip hızla sarılmaya son verdim telaş ile. Vücudunu süzmüştüm bir şey yoktu.

Görünürde yoktu.

"Ne oldu? Neyin var?" telaşlı sesim ile lacivertleri önce kızlara bana ardından arkama baktı. Bedeni gerilmiş ve yüzü ifadesizdi. Pelin hızla yanımıza geldi.

"Abi..." Dedi Alparslan'ın karşısında durarak. Alp onu kolları arasına aldı. Yerimde sabırsızca beklemeye başladım.

"İyiyim prenses. Sadece sevgilimi öpmek istiyorum." Duyduklarım ile gözlerim kısa bir an büyüdü ve lacivertler ile buluştu. Pelin sinsi sinsi sırıtarak abisinden ayrıldı. Bunu sadece biz duymuştuk. Alp, pelinin kulağına fısıldamıştı Allahtan.

"Odana gidelim iki dakika." Dedi.

bebe yapacağız oleyyy

"Tamam sen çık geliyorum ben." Diyerek ona geçmesi için yol verdim. Bir şey demeden kızlara küçük bir selam verip çıktı. Pelinin geldiğinden haberi vardı sanırım. Kızlara döndüm ve giden alpi işaret ederek; "Biz iki dakikaya geliyoruz." Dedim.

"Koş git anam bu adam dururken inme biz kalkar gideriz." Aslı baya arkamdan bir şeyler demişti yine. Onları salonda tek bırakıp çıktım. Hızlı adımlar ile merdivenlere çıktım. Üstümde bir telaş vardı. Bunun sebebi aklımda kol gezen düşüncelerimdi. Alparslan'a bir şey olma düşüncesi aklımın içine ilmek ilmek işleniyordu. Odamın kapısını açmam ile üstü çıpıldak bir alp buldum. Altında siyah jean'i vardı Allahtan.

"Ne oldu sana." Diyerek odaya girip kapıyı ardımdan kapadım ve yanına geçtim. Yatağımda oturuyordu bende hemen yanında oturdum. Karnının hemen yanında sargı vardı.

Yara almıştı.

"Şşt... bana bak bir şeyim yok. Sadece ufak bir bıçak sıyırdı." Başımı kendine çevirdi ama gördükleri hoşuna gitmemişti. Gözlerim dolmuş taşmaya hazır bekliyordu bu kadar duygusal olmak iyi değil. "Bebeğim cidden bak ufak bir bıçak yarası. Banyoda ilk yardım çantan varsa çok iyi olur." Başımla hızlı onayladım onu. Daha fazla beklemeden ilk yardım çantamı aldım ve yanına tekrar oturdum. Dolu gözlerimi sildim ve tekrardan pansuman yapmak için malzemeleri çıkardım.

"Canın acırsa söyle tamam mı?" Diyerek pamuğu aldım. Başı ile ya da sesli onaylaması için baktım güzel yüzüne ama sadece sırıtarak bakıyordu.

narsist olabilir mi mih?

Çok yüksek ihtimalle evet.

"Alp sana diyorum gülmesene!" Ben burada telaşlı telaşlı dururken gülmesi hiç hoş değildi.

"Ama güzelim sadece küçük bir bıçak kesiği, bu kadar abartılacak bir şey yok. Özleminden kafayı yediğim için erken gelmek adına baktırmadım karargahta. Ela bakmıştı görevde..." Mikrop kapmış olabilir. Nasıl baktırmaz.

"Ne demek baktırmadım! Kalk hastaneye gidiyoruz." Diyerek hızla yerimden kalktım ama geri oturmak zorunda kaldım. Kolumdan tutup dahada yakınına oturttu.

"Güzel bebeğim. İyiyim ve canım acımıyor diyorum. Sen güzel bir pansuman yaparsın geçer bir şey kalmaz. Ama ağlamaya devam edersen..." Sözünü tamamlamadan icraata geçti.

Dudakları, dudaklarımın üstüne kapanmış ve beni yavaşça yatağın üstüne yatırdı. Kendisi de üstüme çıktı. Özlemiştim. Dudaklarını, kokusunu, dokunuşlarını. Alparslan'ın hayatımdaki yerini bu haftalarda çok iyi anlamıştım. O yokken robot gibiyim. İşe git. gel. Kızlar ile vakit geçir. Eve gel uyu diğer gün aynı. Bazen sadece farklın olarak psikolog randevum'e gidiyordum. Dudakları iki saniye olsun nefes almama izin verdi. Kalın ve bizzat ıslatmış olduğum dudakları yavaş yavaş boynuma doğru inmeye başladı. Elleri bir an olsun rahat durmuyor. Tüm vücudum da geziyordu. Aldığım nefesler bana yetmiyor. Her dokunuşunda ve dudaklarını yavaş yavaş gerdanıma doğru indiğinde heyecanım artıyor ve kendimi daha çok ona bastırıyorum. "Alparslan..." Diyerek bana bakmasını umdum ama sadece "Bebeğim." dedi. Elleri bacaklarımın iç tarafında durdu ve başı da artık göğüslerimde durmuş bana bakıyordu. "İzin veriri misin seni seveyim azıcık." Sesi boğuk ve oldukça istekli çıkmıştı. Bende onun kadar istekli ve heyecanlıydım ama şuan olmaz.

salakkkkkk salakkkkkk

"Şuan olmaz. Gece evimize gidelim. İkimiz olalım ve devamı orada olsun. Şuan olmaz." Kaşları çatıldı ve bir kaç saniye düşündü daha sonra Bana hak vermiş olacak ki üstümden kalktı ve beni de bir çırpıda oturur pozisyona getirdi.

aptal feriha...

"Haklısın şuan olmaz. Evimize gidelim." Sanırım şuan beni alıp gitmek istiyordu çünkü bana aynı o şekilde bakıyordu. Kafasının içinde bir şeyleri düşünüyor ve karar vermeye çalışıyor gibiydi.

"Pansuman yapmam lazım." Diyerek tekrar odağımıza dönelim istedim.

"Gel yap." Diyerek yatağıma boylu boyunca uzandı. Şuan çok seksi göründüğünü ve bunu farkında olmalıydı.

"Alp ama olmaz ki böyle." İsyanım ile dudakları iki yana kıvrılmış bana bakmaya başladı.

"Neden ki?" Allahım bir de soruyor.

çok seksi duruyorsun ve seni kendimin yapasım geliyor...

çok haklısın.

"Şuan çok seksi ve arsız görünüyorsun." Gözlerini kocaman açtı. Benden böyle bir cevap beklemediği açıktı. Sonra kahkahası odamın içinde yankılandı. Kulaklarım bayram etti.

"Ama ben ne yapa bilirim güzelim. Allah böyle yaratmış." Egosu iki metre boyundan daha büyüktü.

ya da önündeki belli olan kabarıktan mı demek isterdin mih?

sus ateş basıyor.

Gözlerim ister istemez oraya kayıyordu ve kendimi tutmak oldukça zordu. Özelliklede karşımda bu şekilde yatarken nasıl ateş basmasın ki. Oda bunu farkındaydı ve bile bile yapıyordu. Ben nasıl onun ayarları ile oynuyorsam oda bana yapıyordu. Aslında onu istemem ve ondan etkilenmem suç değildi. Bu en doğal hakkımdı ama hayatımda ilk defa bir adama bu gözle ve bu kadar istekli bakmam utanmama yol açıyordu.

"Sen niye terledin, şimdi bir de kızardın. Hasta mı oldun sen?" Diyerek yerinden doğruldu ve olmayan ateşimi ölçmek için elini anlıma koydu.

hastayım ama sana.

"Hayır sadece oda çok sıcak off... Yat yapalım artık şu pansumanı." Homurdanmam ile asıl neden kızarıp terlediğimi anladı. Arsız gülümsemesi büyüdü ama sessini çıkarmadan uslu bir çocuk gibi yattı önüme. Bende yatağın ucundan malzemeleri aldım. Yavaşça temiz pamuğa ilacı damlattım ve acıtmamak adına oldukça küçük baskılar ile yarasına dokundurdum. Yarası dediği gibi küçük değildi. Tamam benim beklediğim kadar büyükte ve derinde değildi. Ama sonuç olarak zarar görmüştü. Derin bir kesik yoktu sadece uzun bir çizikti ama tedbir almakta fayda vardı. Ben bir yandan üfleyip, bir yandan çabuk bitsin diye uğraştım. Pansumanı bitmiş ve üstünü giymişti. Beraber salona doğru ilerledik. Kızların sesi geliyordu ama aynı zamanda Mert'inde sesi geliyordu.

Kızlar bıraktığım gibi buldum ek olarak bir de mert buldum ve oda pelinin hemen yanına konumlanmış. Benim yerime oturmuştu. Hiç onlara yönelmeden alp'i peşimden sürüyerek beraber asel'in tek olduğu üçlü koltuğa yöneldim. Kızlar biz gelince susmuştu. Mert bizi gözünün kenarı ile süzüp burnunu kırıştırıp önüne döndü. Haspam!

SUS DEME ÖYLE GÜNAH. ÇARPARIM SENİ!

SEN, BENSİN O NASIL OLACAK?

ASIL SEN, BENSİN!

İç hesaplaşmamı bölen Alparslan'ın tutuğu elimi sıkması oldu. Acıtmadan sadece ona bakmamı sağladı.

"Mih tanıştırsana bizi." Yanımdaki Asel'in kulağımın dibine girmesi ile dertlerini anladım. Hepsi bana merak ile bakıyordu. Kızlar ek olarak sabırsızca bakıyordu.

"Yav kendiniz tanışsanıza. Yabancı mısınız sanki bu sevgilim Alparslan demir. "Diyerek temas bağımlısı sevgilimi gösterdim. "Bu asel en yakın arkadaşım ve Bu aslı, Bu da beyza." Hepsini tek tek göstererek tanıştırdım. Hepsi birbirine memnun oldum diyordu şuan. Bu halleri aşırı komiğime gitmişti ama ortam çok ciddiydi.

"Ay dayanamacağım. Siz sanırım on yedi yıl aramışsınız bizim bunu doğru mu enişte?" Saf bir merak ile aslı sormuştu soruyu ama bana sanki bir nesnemmişim gibi bu demişti. Alp ani gelen soru ile duraksadı.

"Ben biraz bahsetmiştim de. Aslı fazla meraklı sevgilim." Uyarı dolu bakışlarım aslıdaydı. Durduk yere can sıkmaya gerek yoktu.

"Evet doğru." Kısa ve net cevap. Alparslan'ı ilk defa tanıdıkları dışında birisi ile konuşurken görüyordum. Genelde konuşsa bile kısa tutuyordu. Duruşundan ve beden dilinden oldukça özgüvene sahip biri olduğunu anlaya bilirdiniz.

"Peki. Siz nasıl bundan bık..." Sözünü bitirmeme sebebi Beyza'nın öksürmesi oldu. Bu sus bok yolundasın demekti.

"Neyse ben susayım." Dedi ve gülerek geriye yaslandı.

"Bitirin cümlenizi lütfen." Bu adam yeni tanığı herkese böyle kibar mıydı?

bu büyük bir sorun demektir.

"Yok enişte ben bitirirsem bu üçü yer beni." Diyerek elleri ile beni, Beyza'yı ve Asel'i gösterdi. Haklıydı bu konuda iki sözcüğünün birisi kesinlikle mutlaka sekse gidiyordu. Tabiki yeni tanıdığı insanlara böyle değildi. Bizim aramızdaki samimiyete güveniyor ve rahat davranıyor sadece. Aslında bu sadece aslı için değil hepimiz için geçerli bir durumdu. Hepimiz çok özele girmeden her şeyi konuşuruz, ama aslı bir tık patavatsız olduğu için ona devamlı uyarmak zorunda kalıyorduk.

Bir tık mi?

Tamam biraz daha fazla.

Biraz?

Off baya patavatsız okey?

Ok.

"Yeni mi geldin?" Diyerek Alparslan'ın dikkatini kendime çektim. Bana bakarken bakışları yumuşadı ve yüzüne küçük bir gülümseme konumlandı.

"Evet bebeğim." Ses tonu da aynı ifadesi gibi yumuşak çıkmıştı. Az önce aslı ile konuşurken de çok sert değildi ama yine de arada bir sınırı vardı.

"Şuna bakın! kuzenime kedi. Utanmazsa miyavlayacak." Mert'in aramıza girmesi ile bakışmamız bölündü. Alp çatık kaşları ile mertte baktı. Sonra yanına oturan kardeşine. Pelin sanki mutfakta hiç ağlamamış gibi gülümsüyordu. Hepimizin yaptığını yapıyor. Evet belki onun derdi büyük değildi dediğim gibi hepimize göre ama bu bize küçük geliyordu. Onun için aşılması baya zor bir konu.

"Bence bu konuda yorum yapacak en son insansın sen mert. Geçen gece kardeşimin camında ne diye havlıyordun önce onu söyle." Mert'in böyle bir cevap beklemediği çok açıktı. Göz bebekleri büyümüş peline bakıyordu. Sen mi anlattın diyordu adeta.

"Hayır ben anlatmadım. Abim zaten yoktu bile, bir an konuşmadık. Nasıl anlata bilirim ki sevgilim." Mert onun telaş ile kendini açıklama çabasına gülümsedi.

"Nefeslen güzelim. Eminim bu abin olacak adam başka birinden öğrenmiştir."

"Ne sanıyordun yokluğum da kız kardeşime bu kadar yaklaşmana izin vereceğimi mi. Daha çok çekersin sen benden." Alp alelade rahat yok size demişti. Mert aynı Alp gibi sırıttı. Bu hiç hayırlı değildi.

"Peki sen benim kız kardeşimin yanında rahatça oturabilir misin?" Mert onu kendi silahı ile tam kalbinden vurdu.

"Waov! Çok iyi lan. Resmen film izliyor gibiyim." Dedi aslı

"Bende kanka şimdi burada Alpin eniştenin, mert enişteye çok fena laf sokması lazım." Dedi Asel.

"Hayır kızlar. Hiç bir şey diyemez çünkü eli kolu tam olarak yanındaki mih yüzünden kilitli." Dedi beyza. Ben ne alaka onu anlamadım. Kızların fikir belirtmesi ile hepimiz susmuş onlara bakıyorduk.

"Bakmayın siz bize devam edin. Çok iyi gidiyorsunuz. İki kızı paylaşamadınız." Asel sus kurban olayım.

"Ya bence Alp haksız burada. Hem yoğurdum dökülmesin hem ayranım olsun muhabbeti bu." Keşke doğru telaffuz ede bilsen aslı.

alp hakkı ile içime işle dedi duydum ben.

allahtan senide sadece ben duyduyorum.

"Ya o söz öyle değil ama aslı yine de yanlış dedin. Hem sütüm olsun hem yoğurttum olsun." Doğru dediğini mi sanıyordu Beyza.

"hem ayranım dökülmesin hem yoğurdum ekşimesin olmaz. Doğrusu." Son sözü çok sevgili sevgilim doğru şekilde söylemişti.

Sevgili sevgilim? Edebiyat desen var.

Kızlar ile biraz daha sohbet ettikten sonra kalmışlardı. Onlar gitmesi ile amcam ve yengem de gelmiş beraber akşam yemeği yiyecektik. Yengem, Alp ve pelini yollamadı. Demir kardeşler ısrar sonucu kalmak zorunda kaldı. Aslında sadece istemem yan cebime koy yapmışlardı. Alparslan'ın dili 'yok gidelim biz' derken gözleri tam tersi 'illa ısrar et' diyordu. Bunu sadece ben değil amcamda fark etmişti. Amcam bu hâline göz devirip en sonunda. "Hanım ısrar etme demek ki damat senin yemeklerini beğenmiyor." Diyerek ortalığı karıştırdı. Hepimizin böyle bir top beklemediğimiz için ilk bir şaşırdık daha sonra pelin ile gözlerimiz çakıştı ikimizde gülmemek için büyük bir çaba harcadık çünkü yengem inatla gözlerini Alparslan'ın üzerinden biran olsun çekmiyor. Amcam ortalığı karıştırmanın verdiği rahatlık ile geriye yaşlanmış sinsi bakışlarını Alp'e dikmiş duruyor. Mert bulunduğu konumdan çok mutluluk duyduğunu yüzündeki zafer dolu gülümsemeden anlaya biliyoruz.

"Yok öyle bir şey efsun teyze. Yemeklerini ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun. Fikirlerinizi Benim üzerimden, benim fikrimmiş gibi belirtmeyin lütfen Ömer amca." Lan hem resmiyet, hem samimiyet kurdu adam bir cümle ile.

Ha siktir.

Salonda büyük bir sessizlik oldu. Pelin ve ben artık baya yüksek sesle gülmeye başladık. Amcamın yüz ifadesi asla böyle bir cevap beklemediğini haykırıyordu.

"Biliyordum. O yüzden yıllardır aşçı tutalım diye başımın etini yedin demi Ömer?" Kocacığım yerine Ömer demişti. Bu amcam sıçtı demekti. Alp güzel gol yapmıştı. Yengem resmen amcama Trip atmış ve son sözü söyleyip salondan çıktı.

"Ulan Alp yaktım oğlum çıranı." Söylene söylene yengenin peşinden gidiyordu. En son duyduğumuz "karıcığım bu eşek herif..." oldu ama devamını duymadık.

"Babamın elinden çok çekeceksin." Mert, Alparslan'a acıklı acıklı başını salladı. Pelin ve benim kahkahalarımızın desibeli dahada yükseldi. Alp cevap vermek yerine sadece yutkundu ve bana baktı. Maviş gözleri doğru mu söylüyor bu diye haykırıyordu adeta.

"Maalesef haklı sevgilim." Bende acıklı acıklı başımı onaylar anlamda salladım.

"Neyse bir şey olmaz. Bu daha hiç bir şey onca yıllarıma sayar." Dedi.

Daha sonra aramızda havadan sudan sohbet edildi. Amcalar beraber yemeğe gelmiş ve masanın başında sohbet eşliğinde yemekler yendi. Amcam ve mert, alp siyaset konuşmuş biz kızlarda onlara muhalefet olmuştuk. Yemekten sonra kısa bir sohbetten sonra alp bir anda ayaklandı. Onun ayaklanması ile pelinde kalktı. Daha sonra bana ve mert'e kısa bir bakış atıp amcam döndü. Ona bu gece hep beraber bir planımız olduğunu söyledi. Daha sonra yengeme güzel yemekleri için teşekkür etti ve hepimizi alarak evden çıktı. Üçümüz de koyun gibi Alparslan'ın peşine takılmış garaja doğru gidiyorduk. Kimsenin plandan haberi yoktu aramızda ama hiç birimiz sesimizi bile çıkarmadan ona uymuştuk ona.

tam bir big boy

"Alp nereye gidiyoruz? Ne planı?" Sonunda sormam ile bir anda yolun ortasında durdu bende ani duruşu ile son anda onun sırtına çarpmaktan kurtuldum.

"Biz evimize gidiyoruz. Arkamdaki ikili nereye bilmem." Diyerek beni belimden tutup yanına çekti.

"Ne demek evimiz?" Mert'in ses tonu meraklı ve sert çıkmıştı.

"Alp, bize ev almış. Onu bizim için hazırlamış ve orası bizim evimiz. Gelin size de göstereyim." Duydukları ile Mert'in göz bebekleri büyüdü ve dehşet içinde bize baktı.

"Bu ne hız lan." Mert çok haklı ama önceden zaten kendi eviydi ben sadece bu ayrıntıyı vermedim.

"Sanki sen almadın gibi konuşuyorsun." Pelin dediği ile göz bebeklerim büyüdü.

"Onunla bu aynı şey mi prensesim." Mert kolunu Pelin'in beline sardı ve onu gövdesine yasladı.

"Aynı şey." Dedim.

"Evet." Dedi pelin.

"Lan it. Bu ne hız." Dedi Alp.

Üçümüz aynı anda cevap vermiştik ve ortalık kısa bir curcuna olmuştu.

"Kızlar sizde mi?" Mert sırtından vurulmuş gibi davranıyor.

"Seni daha sonra dövücüm." Alparslan'ın harika çözümü ile hep beraber arabalara doğru ilerledik.

Aşkımın türkçesi kaydı.

"O zaman benimde seni dövmem gerek." Mert gayet keyifli bir ses tonu ile demişti bunu.

O ikisi arka koltuklara geçmek yerine mert kendi arabasına yöneldi. Bende Alpin arabasının ön koltuğuna geçtim. Siteden iki araba olarak ayrıldık. Zaten çok uzak olmayan evimize dakikalar sonra varırdık.

"Yerinde duramama sebebin nedir bebeğim?" Alp diyene kadar kıpır kıpır olduğumu fark etmemiştim.

"Pelinle aranızda hep bir duvar var gibi..." Bunu en başta fark etmemiştim. Demir kardeşler dışarıdan görsem asla bu düşünceye düşmezdim.

"Maalesef ve bu duvar benim sayemde oluştu. Ne yaparsam yapayım bir türlü aşamıyorum. İzin vermiyor. Hakkı da, asla ona haksız diyemem. Onu çok ihmal ettim ve çok yalnız bıraktım ama bende haklıyım mih." Evet ikisinin de kendine göre haklı tarafları vardı.

"Pelin tek büyümüş ve dışlanmış benim anladığım kadarıyla ve tek sorun buda değil bence. Hep seni beklemiş. Belli ama sana sıkma canını ya da haklısın diyemem büyük oranda haksızsın bence. Tamam tabiki de sende beni arıyordun hayatın yoğundu ya da Kafan, duyguların hepsi karışıktı belki de ama keşke onların yanında olmasına izin verseydin. Onun yanında olsaydın bunu seni suçlamak için demiyorum. Sadece düşüncelerimi söylüyorum."

"Seni anladım. Evet doğru diyorsun keşke onun yanında olsaydım ya da onların yanımda olmasına izin verseydim." Dedi dertli ses tonu ile. Derin bir nefes aldı. Oda biliyordu büyük oranda haksız olduğunu. O yüzden daha fazla uzatmadım. Daha fazla konuyu deşmedim zaten eve gelmiştik. İkimizde sessizce indik. Onlarında yanımıza gelmesi ile çantadan anahtarımı çıkarıp açtım.

"İyi idare eder ama burası Mihriban'a göre değil." Kuzenim kıskançlık yapıyor.

"Evet o daha iyilerine layık, aynı benim kardeşimin daha iyilerine layık olduğu gibi." Alp cümlesinin sonunu üstüne basa basa bitirdi. Burada layık kelimesinde aslında evden veya başka bir nesneden bahsetmiyorlardı. Altan altan kızlar daha iyilerine layık diyorlardı. Neden böyle dediklerine sonra kafa yoracaktım. Daha fazla Holde durmadan pelin'in koluna girdim ve onu da kendim ile sürükledim peşimden. Burada henüz küçük bir kıyafet yığın vardı ama bence ikimizde bir şeyler bulurum. Merdivenlerin sonunda hala Holde duran adamlara baktım.

"Beyler kahveler ve mısırlar sizden bekliyoruz." Diyerek pelini odayı işaret ettim.

"Gel pelo biz pijama giyelim."

"Ay bence de sıkıldım su kıyafetlerden rahat olalım. Pembe var mı?"

"Valla iki üç bir şey var daha alışveriş yapmadım ama..."

"İkiniz için var odamızda kutularda sabah aldırdım." Cümlemin bölen ses Alparslan'a aitti. Onlar hala Holde durmuş arkamızdan bakıyor.

"Abin almış aşkım var sanırım."

"Abime bak sen nelerde düşünüyor" pelin ile beraber yatak odasına geçtik.

Pelin odanın camının önünde manzaraya bakıyor, bende Alparslan'ın dediği poşetlere kayda değer bir şeyler arıyorum ama sadece arıyorum! Hepsi jartiyer ya da full dantel ve ipti. Alp bunları ne düşünerek almıştı ki?

Ay çok hoş Sence aşko.

Hepsini ellerim ile poşetlere geri koydum. Pelin yatak odamızın özelini bilmese de olurdu. En son poşette bir pembe bir siyah gecelik çıktı uzun kollu gömlek tarzında geceliklerdi ve şort yerine altları da uzundu. Kendim siyah olanı aldım ve pembe olanı peline verdim. Onu misafir yatak odasına götürdüm. O orada giyinirken ben odamızda banyoyu tercih ettim. Giyinip çıktığımda yatak odasında alp'i buldum. Gözleri beni baştan aşağı süzdü. "Sana her zaman çok güzelsin diyen oldu mu?" Arsız bakışlarına gülümsedim.

"Hayır." Yalan diyen olmuştu ama bu ayrıntı önemli değil.

"Diyemez zaten dese ölü olur." Paçalarından medeniyet akıyor.

Doğum yeri: Mağara

"Peki sana daha önce çok yakışıklı bir beyefendi olduğunu söyleyen oldu mu?" Diye bu sefer ben sordum.

"Hayır." Yanına yavaş adımlar ile yaklaştım ve tişörtünü bir çırpıda çıkartım. Ellerimi boylu boyunca üst bedeninde gezdirdim. En sonunda karın kaslarının olduğu yerde durdum ve tırnaklarımı çizmeyecek şekilde bastırdım.

"Diyemez zaten. Dese ölü olurdu." Diyerek ona atıfta bulundum.

Medeniyet desen var!

"Ateşle oynuyorsun." Diye saçlarıma doğru fısıldadı.

"Ateşle oynamayı severim ama..." Başımı hafif kaldırdım ve koyu ve gittikçe büyüyen lacivertlerine içine baka baka devam ettim. "Aşağıda misafirlerimiz var gidelim." Diyerek onu orada bırakıp kapıya doğru koştum evet koştum. Aksi takdirde ne ben ne Alp bu odadan çıkamazdık. Hızla kendimi odadan attım en son duyduğum. "Soğuk bir duş alıp geliyorum." Demesi oldu. Dudaklarımın arasından kıkırtım duyuldu.

Salona geldiğimde pelini, Mert'in dizine yatarken buldum. Salonda bir büyük üçlü koltuk bide köşeli koltuklar vardı. Pelin ve Mert üçlü koltuğa yayılmıştı. Koltuklar çok yumuşak ve aynı yatak gibi olduğu için pelini anlıyorum. Orta sehpada dört adet kupa ve atıştırmalıklar vardı. Bende köşeli koltuğa kuruldum ayaklarımı uzattım. "Nerede o gereksiz." Dedi merdivenleri göstererek.

"Mert, bence abime aşıksın. Benden bile çok soruyorsun onu." Pelin çok haklı.

"Duşta canım kuzenim. Rahat olabilirsin gelir birazdan."

"Gelmese de olur. Filmi başlatmak için sordum." Yüzünü tekrar sevgilisine döndü.

"Aynen sevgilim haklısın. Asla abimi merak etmedin." Pelin, kendisi ile uğraşması hoşuna gitmemişti.

"Prenses! doğru söylüyorum." Hahayt kaç yaşında adam çocuk gibi surat aşmıştı.

"Evet doğru söylüyorsun. Pardon." Pelin son derece mutluydu Mert ile uğraşmaktan.

"Sorun değil güzelim." Allah'ım haklıymış gibi dediğine bak.

"Güzel kardeşime, güzelim deme it herif." Kapı girişinde saçları ıslak ve siyah bir eşofman ile alp duruyordu üstüne sadece beyaz düz tişört giymişti. Yanıma geldi ve kolunu omuzuma atarak beni gövdesine çekti.

"Uff bırak şu kıskançlığı. Sonunda geldin bir an deliğe düştün sandık ama götümüzü bile kaldırmadık senin için." Diyerek yerine daha çok yayıldı ve kumandayı alıp filmi başlattı.

"Götünü sikim senin." Alparslan'ın homurtusunu sadece ben duymuştum. İster istemez gülmüştüm. "Çok güzel gülme lütfen." Hem mert ile uğraşıp, hem bana iltifat etmesi kaçıncı serviye?

"Neden canım." Diyerek başımı TV ekranından çekip ona çevirdim. Gözlerim Lacivert irisleri ile buluştu. Derin bir iç çekti.

"Gülüşünde Öpemiyorum şu kuzenin olacak pezevenk yüzünden." İç çeke çeke demesi ve duygu dolu bakışları ile içimdeki lanet solucanlar halay çekmesine sebebiyet veriyor.

İçine sıçayım senin.

"Daha sonra borcun olsun." Onu yandan bir bakış ile süzdüm ve omuz silktim. Ben cilve mi yapmıştım.

recep İvedik bile daha cilveli.

"Olsun güzelim." Aramızdaki romantik anın katili boğazına sanki dana kaçmış gibi öksüren kuzenimdi.

"Biz bunu niye eve aldık." Nefesi kulağımın çok yakınındaydı.

"Sanırım pelin için aldık." Diyerek bende onun gibi onun kulağın yakınında fısıldadım ve nefesimi boynuna verdim.

"Rahat durman gerekiyor biliyorsun demi?"

"Neden ki? Şimdi şurada..." Elim yavaş yavaş eşofman beline gitti.

"Tekrar duş alamam. Ama bunun acısını alırım." Kaskatı kesilmiş bedeni ile gülümsedim ve pelin gibi bende Alparslan'ın dizine yattım. Sessizce hep beraber film izlemeye koyulduk. Bu sefer Dönem kurgulu bir film izliyorduk.

"Prenses olmaz." Bakışlarımı filmden ayırıp hangi ara Mert in dizinde yatan pelin göğsüne çıkmıştı bilmediğim çifte baktım.

"Ne oldu." Onların didişmesini bölen Alparslan'ın sesi oldu.

"Uyumak üzere ama bir türlü onu odaya çıkarmama izin vermiyor. İnat senin bu kardeşin neymiş film sonu beklememiz gerekmiş." Pelin sanki hiç konuşulan ve konu kendi değilmiş gibi merttin göğsüne daha çok sokuldu. Tek aklına fesat düşünceler gelen ben değildim zira Alp'inde kaşları oldukça çatık.

"Ama bari bu film sonu gelsin. Bak her film sonu uyuyarak bitiyor. Dur az kaldı bitecek." Az kaldığı dediği süre bir saatti.

"Ben anlatırım sana ne olacak sanki hayır rahat uyu ki sabah huysuz olma." Pelinin kaşları çatıldı.

"Huysuz muyum ben?" Başını olduğu yerden kaldırdı ve yarı oturur konuma geldi. Çatık sarı kaşları ile hiç ciddi durmuyordu papatya.

"Güzelim asla huysuz değilsin! Benim huysuz! Sen yeter ki çatma sarı kaşlarını. Hem hastasın kızım sen, benim sözüm geçer gel buraya." Diyerek pelini başından tutuğu gibi tekrar eski hallerine döndüler.

"Ne hastası ne oldu peline." Telaşlı sesim ile dikkatleri bana döndü.

"Geçen gece ateşlendi salgın varmış. Neyse atlattı ama doktor dikkat et demişti nerede." Mert'in her kelimesinde Alparslan'ın bedeni geriliyordu. Gerilen bedeninin aksine yüzü çok nötrdü. Ne düşündüğünü merak ediyorum ama sonra sorsam daha iyi olur.

"Güzelim iyi misin. Neden söylemedin bize." Yanımdan kalktı ve pelinlerin ayak ucuna oturdu. Pelin abisinin yanına gelmesi ile toparlandı. Alp kardeşinin yüzünü elleri arasına almış soru yağmuruna tutuyordu. Onlarda olan gözlerimi çektim ve benim gibi toprak irisler ile buluşturdum. Ona mutfağı işaret ettiğimde kalktı ve o önden ben arkadan mutfağa girdik. İki Demir kardeşi tek bıraktık.

"Nasılsın güzelim." Diyerek mutfak masasına oturdu. Bende ikimize tekrar kahve yapmak için kolları sıvadım. Hazır kahve yapacaktım. Sadece sıcak su koysam yeterdi.

"İyiyim..." Alışılmış ve otomatik verdiğim bir cevaptı.

"Gerçekten nasıl olduğunu soruyorum." Hızlıca hazır olan kahveleri alıp onun hemen yanına geçtim. Derin bir nefes aldım ve mutfağın boydan cam duvardan görünen boğaza baktım.

"Uzun zaman sonra gerçek anlamda iyiyim. Alp iyi geliyor. Onunla beraber olmak iyi geldi, Onun ilgisi iyi geldi, Şefkati iyi geldi. Beni bebek gibi seviyor. Sanki Onun için kırılacak bir nesneyim. İkimizde çok mutluyuz. Görevlere gittiğinde biraz korkuyorum..." Bana inanmadığını gösteren bir bakış attı. "Tamam çok fazla korkuyorum ama bunu kontrol etmem gerekiyor. Korku ile yaşamam gerekiyor. İyiyim ben mert. Gerçek manada çok iyi hissediyorum eskiye nazaran. " Konuşmam bitmesi ile mutfakta derin bir sessizlik oldu. İkimizde sustuk ve sadece kahvelerimizi yarıladık.

"Gerçek anlamda İyi olmana çok mutlu oldum. En çok sen hak ediyorsun, mutluluğu, iyi olmayı, sevilmeyi. Onca yıl her an yanında olmaya çalıştık bunları asla kapris niyeti ile söylemiyorum yanlış anlama ama bizim yanında olmamız ile Alparslan'ın yanında olması çok büyük fark yarattı. Bunlar gerçekler. Görüyorum iyisin. Eskiye nazaran çok iyisin. Bu içeride oturan deve sana iyi geliyor." Alparslan'ı deveye benzetmesi dudaklarımın iki yana kıvrılmasına sebep oldu.

"Abi deme öyle. Sen nasılsın ya da şöyle sorayım siz nasılsınız?"

"Ben, Biz iyiyiz çözdük sorunları ama konuşana kadar bu kadar kırgın olduğunu bilmiyordum. Tabiki de anlıyordum bakışı, gülüşü, duruşu her şeyini anlıyordum ama diğer anladığım şey ise Demir kardeşler çok iyi oyuncu Mihriban." Derin bir nefes aldı. Kahvesinden yudum aldı. Benim gibi düşünüyordu oda.

"Öyleler. Çok iyi rol yapıyorlar. Bazen karşımda Alparslan değil de başka biri varmış gibi oluyor bir anda surat ifadesini, mimiklerini anlayamıyorum. Yabancı gibi oluyor ama bu sadece yabancı biri var ise oluyor yanımızda."

"Al işte benim sarı prensese de öğretmiş bir an pelin öyle bir bakıyor ki korkuyorum içine üç harfli bir şey girmiş sanıyorum." İkimizde demir kardeşlerden oldukça şikayetçiydik. "Peki bu ev ne alaka mih?"

"Alp almış. Çok önceden almış beni bulmadan yıllar önce, sonra içini kendi ve benim zevkime göre dizayn ettirmiş. İlk sen vurulduğunda gelmiştim. Öyle işte verdi bana anahtarı bizim evimiz dedi. Bizim yuvamız, bizim kaçış yerimiz dedi. O daha güzel şeyler dedi ama boş ver şimdi orasını." O anları hatırlamam ile gözlerim dolu dolu oldu. "Ben çok mutlu oldum. Böyle içimde sanki kelebekler halaya durdu o derece. Yıllar sonra ait ve tamamlanmış hissettim. O mutluluk duygusunu iliklerime kadar hissettim. Abi bu normal mi? Ben sanırım ona her geçen saniye daha çok bağlanıyorum, her saniye daha çok aşık oluyorum."

"Normal. Hatta ne eksik ne fazla. Çok normal seni çok iyi anlıyorum kardeşim..."

"ALPARSLAN BİZİ ATAMAZSIN! BU ÇOCUK..." Merttin sözleri bu sözler ile yarıda kalmıştı.

BÖLÜM SONUUU

BÖLÜM BİTİŞ TARİHİ: 06.12.2023

BÖLÜM YAYINLANMA TARİHİ: 31.12.2023

EVET YILIN SON BÖLÜMÜNÜ ATTIM.

BU YIL İNŞALLAH HER ŞEY GÖNLÜNÜZCE OLUR VE NE İSTİYORSANIZ KAT KAT DAHA FAZLASINA SAHİP OLURSUNUZ. VE SON NOT HAYALİNİZ VARSA VE BUNU DEVAMLI ERTELİYORSANIZ. YAPMAYIN. HAYAT BU NE OLACAĞI BELLİ DEĞİL. İÇİNİZDEN GELDİĞİ GİBİ VE İSTEDİĞİNİZİ YAPTIĞINIZ BİR YIL OLSUN SİZİN İÇİN.

SİZİ SEVİYORUM...

SEVGİYLE KALIN.

 

 

 

Loading...
0%