Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3.BÖLÜM

@sudenzbalikci6

BEN GELDİM HELLOOO...

 

SATIR ARASI BOL BOL YORUM İSTİYORUM.

 

BEĞENMEYİ UNUTMAYIN!!!

 

KEYİFLİ OKUMALAR...

 

3.BÖLÜM "ANNE BABA OLUYORUZ!"

 

~

 

 

"Neden gelmediler ki?" Ayşen teyze çok stresli bir şekilde Alparslanları bekliyordu, oğlu memuru dövdüğü için karakola gitmişlerdi. Bizde şuan yengem, pelin ve annesi Ayşen teyze onların salonunda, onları bekliyorduk. Hepimiz neler olduğunu merak ediyoruz ama kimse telefonlara dönmüyor.

 

"Anne... Sakin olur muzun? Abim halleder." Pelin aslında haklıydı, sonuçta alp asker değil mi? eminim bir şekilde halledilirdi. Ama sanırım burada anne yüreği denilen şey söz konusuydu.

 

"Bence de, Pelin haklı. Hem oğlun asker değil mi? Eminin hallederler." dediğimde tüm gözler bana döndü, bir an yanlış bir şey dediğimi düşündüm ama yengemde bana katıldığını belli eden bir cümle kurdu. Yarım saat sonra evin kapısı açılmıştı içeriye amcam, selim amca, mert ve Alp girdi. Ayşen teyze, oğlunu görünce yerinden hızla kalktı ve koca adamı kolları arasına aldı, ardından pelinde abisine doğru ilerledi ve oda sarıldı yengem ve ben uzaktan izledik. Amcamlar da bu sırada koltuklara geçip oturmuşlardı.

 

"Ne oldu? neden böyle bir şey yaşadık gece gece?" ha sonunda Ayşen teyze benim iç sesim oldu. Hepsi sarılma faslından sonra yanımıza geldi ve koltuklara oturdular. Kadınlar merak ile herhangi bir cevap bekliyoruz ama kimse konuşmamaya yemin etmiş gibi, birbirlerine bakıyorlar.

 

konuş be teyze gece gece daha farklı aktiviteler yapardık

 

"Önemli bir durum yok, halledildi. Yanlış anlaşılma." alpin sakin cevabı ve mantıksız cevabı kimseyi tatmin etmemişti, pelinde yerinde dikleşti ve aksi bir tavır ile benim düşüncelerimi dile getirdi.

 

bir kendin konuş artık herkes senin yerine konuştu

 

sus sen be.

 

"Gecenin bir vakti kapımıza polis dayanıyor, sen onu dövüyorsun ama önemli değil mi bu abi?" Bu kızda maşallah zehir gibi.

 

"Onlar polis değildi. Sadece geceyi zehir etmek isteyen bir kaç arıza. Hem hallettik biz, Yormayın kafanızı daha fazla." Kaçak ve ucu açık cevapları hiç bir zaman sevmem, Bu tam öyle bir cevaptı. Neler oluyordu bilmiyorum ama sanırım askeri kimliği ile alakalıydı. O yüzden kurcalamadım, zaten bana düşmezdi.

 

sen çok dizi izleme

 

"Ne demek bu? hemen açıklayın bana! Gece gece kapıma polis gibi neden gelindi o zaman selim?" Baktı oğlundan hayır yok, kocasına yöneldi kadın.

 

"Ayşen, alp ne dediyse o kadar işte, daha fazlası yok. Yoruldu herkes gidip yatalım." Ne kadar istemese de ayşen teyze sustu, ama bakışları hiç hayırlı değildi. Alp derin bir nefes aldı ve hızla verdi. Omuzları çökmüştü, başı kısa bir an benimle buluştu. Yüzünde ufakta olsa bir gülümseme oldu, ama bu o kadar kısa sürdü ki yanılmış bile olabilirim. Daha sonra elleri ile başını ovmaya başladı. Cidden saatler önceki haline göre çökmüş görünüyordu.

 

Biz ağrı kesici oluruz yavrum.

 

Bencede.

 

"Anne lütfen bak sabah olmak üzere hadi yatalım sabah bir ton işimiz var." Ayşen teyze daha fazla susmak zorunda kalmıştı.

 

ailecek rahat bunlar

 

Amcam kısa bir ortama baktı ve yerinden kalktı, bize baş hareketi ile bizde kalktık. "Alparslan haklı biz gidelim artık. Bir şeye ihtiyacınız olursa her zaman araya bilirsiniz. İyi geceler." Dedi ve kapıya doğru gitmeye başladı, Mert'in yanına yaklaşıp kolunun altına girdim uykusuz bedenimi ona yasladım. Kapıdan çıktık Alp'e dönüp baktım. Oda bize bakıyor, "iyi geceler." Dedim ufak bir gülümseme ile oda aynı şekilde karşılık verdi.

 

Eve geçtiğimizde kendimi Mert'in odasına attım, onunla yatmak istiyordum. Kendimi ne zaman yalnız ve üzgün hissetsem onunla yatardım. Onunda canına minnetti bu zaten. Kendimizi yatağa attık.

 

🌒

 

"Mih uyan artık." Küçük bir serzeniş ile uykumdan feragat etmemi isteyen birisi vardı.

 

"Beni rahat bırak, 5 dakika daha lütfen... uykum var." Kalmak yerine yatağa daha çok gömüldüm.

 

"Çocuklar hadi gelin, hava güzel bahçedeyiz." Yengem uyku katili valla. Kadın merdivenlerin başından bağırarak tüm evi uyandıra bilirdi.

 

Kimseyi takmadan daha rahat bir pozisyona yöneldim, ama bu yönelim sonucu mert'in poposu ile bakışıyorum. Mert pes edip gitmek yerine, beni omuzuna atıp aşağı inmeyi mantıklı bulmuştu.

 

"ya çocuk! beni bi sal." ses tonum olduğundan cırtlak çıkmıştı. Gözlerim en sonunda açılmış, uykum dağılmıştı.

 

"Sus! aşağı indiriyorum seni, hala konuşuyor" Beni bir tarafına bile takmadan indi aşağı, en sonunda bahçeye çıktık, hava cidden güzeldi. Ben bunları düşünürken kendimi bir anda serin soğuk suda buldum. Bu salak beni havuza atmıştı! Boğulmadan kendimi suyun üstüne çıkardım, bir yandan öksürürken diğer yandan hakaret etmeye başladım, "HAYVAN MISIN LAN? MERTTTTT!!!" Bağırışımı yedi düver duymuştu, ama kuzenimi gram etkilememişti. Bu sırada onun gülmesine bir grup daha dahil oldu. Başımı masaya çevirmem ile tek olmadığımızı anladım. Aras ailesi de bizleydi ve hepsi şuan çok eğleniyor duruyorlardı.

 

Yaz mevsiminde bu havuz niye soğuk?

 

Mert halime acımış olacak ki en sonunda elini uzattı, ama çıkmak yerine onu da kendimle çektim. Masadan daha fazla kahkaha sesleri geldi. Buradan şuan çıkmak istemiyorum, üstümde winx olan askılı ve şortlu takımım vardı. Ben adamı etkilemek istiyorum, herkes önümde engel oluyor.

 

Hadi hep beraber winx tutuşunca el...

 

"Lan gitti telefonum!" ha bide, hala yanımda bir adet böğüren bir mert vardı.

 

"Oh olsun... Hakkettin. İnsan gibi uyandırsana."

 

"Bir saattir seni uyandırmaya çalışıyoruz annemle." Hiçte bile bunu kabul etmiyorum, resmen üstüme oynanıyor.

 

"Hiçte bile! abartma." Diyerek onu takmadan merdivenlere doğru yüzdüm. Ne kadar istemesem de çıkmak zorundaydım. Merdivenlerden çıkıp havuzdan çıktım. Sırılsıklam olmuştum. Hepsinin gözü buradaydı, amcam hariç. O her zamanki halimizi kabullenip kahvaltısını yapıyordu.

 

"Bana telefon borçlusun prenses." arkamdan bazı sesler duyuyorum.

 

"Oldu canım başka? Ben sana telefon alacak kadar zengin değilim. Hem sen CEO değil misin?" Koca şirketi var hala benden telefon istiyor. Hem ne zaman çıktı bu havuzdan? Fark bile etmemiştim.

 

"Koca şirketi yönetiyor olabilirim, ama bu son model telefonumu senin bozmadığın anlamına gelmiyor. Ki sen benden zenginsin!" Yooo ailemden kalan iki üç şey vardı.

 

"Fakir, çulsuz utanmasa donunu da benden isteyecek. Ağlama alırım." Diyerek onu küçümseyen bir bakış attım ama beni bir tarafına bile takmadı. Başımı sabahtan belli bizi izleyip eğlenen Araslar ve bizimkileri çevirdim.

 

allahtan zengin değildin!

 

"Afiyet olsun. Ben hemen geliyorum, siz başlayan ki zaten amcam başlamış sağ olsun." Dedikten sonra mert ile hızla odalarımıza ilerledik, ilk işim sıcak bir duş almak oldu. Daha sonra üstüme güzel çiçekli bir elbise geçirdim, ardından saçlarımı açık bıraktım ve hafif bir makyaj ile hazırdım. İşim bitince tekrardan aşağı inmek için odamdan çıktım.

 

Kahvaltı Faslı bitmiş kahve içiyorlardı, o kadar oyalanmadım oysa. İnsan bekler beni de nezaketen. Rotam değiştirdim, mutfaktı kendime güzel bir kahve yaptım ve masaya geçtim tekrardan. Herkese kısa bir selam verip yerime geçtim. Mert benden önce gelmişti anlaşılan.

 

"Her sabah böyle misiniz?" pelinin sorusu ile bakışlarım ona döndü.

 

"Bu düşman ile aynı oda da yattığımız zamanlar evet." mert beni yine bir taraflarına takmayıp tableti ile uğraşmaya devam etti.

 

"kahvaltı yap bebeğim." Benim düşünceli amcam.

 

"Canım istemiyor şuan, sonra yerim bir şeyler amca." Amcam bana onaylamaz bakışlarını attı ve selim amca ile sohbetine döndü.

 

"Mih, yarın akşam bir davet var geliyorsun demi?" Pelinin heyecanlı ses tonu ile tekrar ona döndüm, ardından yengeme bir umut baktım ama bana geleceksin zorla bakışlarını atıyor. Resmen tehdit ediliyorum.

 

"Sanırım gelmek zorundayım." başımı küçük Emrah gibi omuzuma yatırdım.

 

"Maalesef öyle. Tüm camianın olacağı bir davet." Yengemin bu cümlesinden katılmak zorunda olduğumu çok net anlamıştım artık.

 

"Peki gelirim bende." dediğimde yengem memnun olmuştu ama ben hiç memnun değilim.

 

"O zaman bu gün alışverişe gidelim mi? Ben tek gittiğim zaman seçemiyorum." Benim de işime gelirdi Pelin'le gitmek, çünkü bende tek gitsem karar veremeye bilirim. "tamam olur. Ama önce kafeye uğrar sonra seni alırım."

 

"Gerek yok. Konum at abim bırakır beni, annem bu sefer onu da ikna etti. Oda takım elbise alacak." Yüzündeki gülümsemeden abisinin düştüğü durumdan çok eğlendiği belliydi. Alp ne kadar çatık ve ciddi bir yüz ifadesi takınmaya çalışsa da aslında oda pelinin eğlenmesine bir şey demiyordu.

 

"Size iyi oturmalar. Ben şirkete geçiyorum." mert tableti kapatıp ayağa kalktı ve gitti. Onun gitmesi ile bende kalktım.

 

"Benimde kafeye gitmem gerek iyi oturmalar. Mesaj atarım pelin." Dedim ve arabama doğru ilerledim.

 

🌒

 

Uzun bir trafik sonra kafeye gelmiştim, sevdiğim müzik listesini açıp mutfağa girdim. Hayat ablalar öğlen arasındaydı onlar gelene kadar son kalan pastaları yapsam olurdu. El çabukluğu ile Birinci pasta tamamdı, ikincinin yarısına gelmiştim, hem şarkıya eşlik edip oynuyordum hem de pastamı süslüyorum. Pastaların kek kısımları hazırdı, onları Eslem abla yapmıştı belli ki bana da süslemek ve kalıyordu. Aradan yarım saat geçti artık mutfakta üç kişiydik.

 

"Az kıvır hayat ablam ohh yandan..." elimde ıspatula ile şarkıya eşlik ediyorum, bir yandan kıvırıyorum.

 

"Deli kız. Bende fıtık var, yavaş ol." Onu özgür bırakıp, bu seferde eslem ablaya baktım sinsice, o karşıda bizi izlemekle kalıyor bizde ortada oynuyoruz.

 

"Abla gel gel... Hadi deli oğlan hadi belime dolan, Hele bir öp bakalım..." Kıvır kalçayı ohh ne güzel terapi. Eslem abla arkayı işaret etmesi ile arkamı döndüm, Alp kapıda bana bize bakarken buldum. Elimdeki ıspatulayı hemen tezgaha bıraktım.

 

SİKTİR...

 

"Hoş geldin. Ne zaman geldin? Duymadım." Kapının kenarına omuzunu yaslamış, elini göğsünde bağlamış izliyor, allah bilir kaç dakikadır orada. Eslem abla kesin görmüştü, çünkü kapı onun görüş alanıydı. Allah bilir kaç dakikadır orada.

 

Boşver böyle daha iyi oldu ohh

 

"Hoş buldum. On beş dakika önce geldim seslendim ama müzik sesinden duymadınız sanırım ve şunu söylemem gerek güzel dans ediyorsun, izlemek zevkti." Ne kadar eğlendiği ışıl ışıl göz bebeklerinden belli oluyor. Mütevazi olup kuru bir teşekkür edebilirim, ama hayır etmeyeceğim. Güzel dans ettiğimi biliyorum. Yerinden ayrıldı ve mutfağın tamamen içine girdi. Yavaş adımları önümde durdu, şimdi aramızda bir kaç adımlık mesafe vardı.

 

Sen iste düz direğe tırmanırım.

 

Ayenan.

 

Salak kelimeyi unuttun! Şuna bak bide ağırdan alacaktık.

 

"Evet duymadık geldiğini ve teşekkürler." Utanmam normal mi acaba? Hani teşekkür etmeyecektim. Bu adamı görünce kendimle çelişiyorum.

 

bide utan şuraya düşer bayılırım.

 

"Belli güzelim o. Neyse işin bittiyse, seni almaya geldim gidelim mi?" Hareket mekanizmam donmuş gibiydi, şuan bir robot gibi otomatik cevap verdim. Başım ile onayladım ardından, "Tamam ben gelirim şimdi, sen içerde bekle istersen." dedim.

 

"Tamam." diyerek arkasını döndü, onu bir müddet arkasından dikizledim. En sonunda beni kendime getiren şey hayat ablanın cimciklemesi oldu. Acılara yürüyor korkmuyorum! Arkasından bakmaya son verdim. Elimdeki ıspatulayı tezgaha bıraktım elimi yıkadım ve hemen önlüğü çıkardım, arkamı döndüm ve bana merakla aynı zamanda fitne fesat bakan iki kişi ile karşılaştım o gülüşü biliyorum ben.

 

"Sorgulama işini sonraya bırakalım hanımlar, şimdi Mihriban kaçar." demem ile kaçmam aynı saniye oldu. Kapıda alpi görmem ile yavaşladım. Hemen karşısında durunca telefonundan başını kaldırdı ve iki saniye bana baktı. Ardından telefonu cebine atıp, o güzel gülümsemesini sundu. Ne olduğunu anlamadan elini yanağıma yaklaştırdı ama dokunmadı, "Yanağında un kalmış. Silmemi ister misin?" allahım eriyorum. Neyse leyla leyla bakışlarımı son verip. "Evet. Sil lütfen." dudaklarımın arasından iki kelam çıkmıştı valla. Büyük başarı bu. Mutfağın orada koridorda olduğumuz için kafenin bu kısmında kimse yoktu. O yüzden rahat olabilirim. Ben gözlerimi ondan başka her yerde gezdirdim, ama o utanmadan yüzüme bakıyor. Bende utanmıyorum ama heyecanlanıyorum, ilk defa böyle içimde kelebek mi? solucan mı? ne olduğu belli olmayan hayvanlar hissediyorum. Bana yaklaştıkça sıcak basıyor ve hareketlerimi kontrol edemiyorum. Yakışıklı bir adamdı. Kimse inkar etmesin, kim olsa ondan etkilenirdi ama bu kadarı normal mi? İşte orası tartışılır. Havada duran eli yaklaştı yumuşakça yüzümü okşadı. En sonunda temizlendiğine inanmış olacak ki çekti elini.

 

"hadi gidelim." Diyerek önden geçmem için eli ile koridoru gösterdi. Biz bu koridoru bir ara süsleyelim, çok sade duruyor. Açık kahve duvarlar neden vardı ki? Kim karar vermişti buna. Alp benim geçmem ile kendisi de peşimden geldi.

 

Ne kadarda kibar inş yatakta böyle değildir.

 

İnş.

Kafeden çıkınca, beraber onun arabasına bindik. Arabayı çalıştırmadan bana döndü Radyo'yu işaret ederek, "istediğin şarkıyı açabilirsin. Yol uzun." Valla ben bu adamı yerim. Daha fazla kendimi tutmadım, dudaklarım otuz iki dişimi göstermek ister gibi kıvrıldı. Hemen başım ile onayladım ve kendi telefonumu bağladım. Kulaklarımıza hadise- deli oğlan doldurdu. Hem şarkıya eşlik edip, hem de yerimde oynamaya başladım. O beni beğenecek diye yerimde oturamazdım. Beğenmekte zorunda da değildi!

 

"Seviyorsun, müzik dinlemeyi ve dans etmeyi." duyduğum sesi ile bakışlarım onun lacivert irisleri ile buluştu.

 

"Çok severim, sende pek seviyorsun belli." Kinaye yapmıştım. Yola çıktığımızdan belli sadece arada beni izlemiş ve sessizce araba sürmeye devam etmişti.

 

"Aynen çok severim! Sessizliği ve sakinliği." yanılmamıştım. Sevmediği halde bana müzik açtırmış ve iki saattir beni çekmişti. Hızla elim radyoya gitti, yeterdi bu kadar. "kapatayım hemen." dedim.

 

"Hayır. Hem ben kendim istedim, Sen zorla açtırmadın kalsın. " konuyu değişsek iyi olurdu, zaten şarkı değişti bende sesini kıstım.

 

"Pelinle çok zıtsınız ama bir o kadarda iyi anlaşıyorsunuz." aklıma başka konu gelmemişti. Hoşuna gitmiş gibiydi, yüzünde kocaman bir gülümseme olmuştu.

 

"Oda senin gibi, eğlenmeyi çok sever, aynı zamanda çok hiperaktif bir kişiliği var. Dediğim gibi ben ne kadar sakin sessiz biriysem, Pelin dışa dönük ve gürültülü birisi. Kardeşim olmasa hayatta yüzüne bakmam." Son dediğine gülümsedim ve ona döndüm.

 

"Öyle deme. Bir kardeşim olmasını çok isterdim. Kıymetini bil."

 

"tabiki de değerini biliyorum. Bir kız kardeşim olması, başıma gelecek en güzel hazine. Ama bunu onun bilmesine çok gerek yok, hem çok istersen pelini verebilirim emin ol hiç sıkıntı çekmem." Şaka yapıyordu. Bakışlarından bile belliydi onu ne kadar sevdiği.

 

"Ne güzel. Ben hep abimin yanımda isterdim, sonra mert ile abi kardeş olduk. Çok seviyorum onu, oda beni seviyor ama ne olursa olsun kimse kendi anne babandan olan birinin yerini tutamaz bence."

 

Son cümleden sonra konuşmamıştık ikimizde, Avm gelmiştik. Alp arabayı park etmesi ile asansöre bindik. Pelin ilk yemek, yemek istemiş o yüzden restoran kısmına onun yanına gidiyoruz. Asansörün aynasına gözüm çarptı, çok uyumlu duruyorduk bence. Küçük bir fotoğrafımız olsa güzel olurdu. Alp'e döndüm sormak için ama oda aynaya bakarken buldum.

 

"Çekilelim mi, tabi iznin varsa?" Hevesli halime gülimsedi.

 

"Olur." demesi ile bulaşıcı gülümsemesi bana da bulaştı. Hani kameradan kaçıyordu bu adam?

 

"Sana dokunabilir miyim?" Bana dokunmadan önce benden izin alması, çok güzel bir düşünceydi. Tabiki de olması gerek oydu, ama bunu beğendiğin birisi yapınca içinizdeki solucan uçuyordu.

 

ŞİMDİ BUDA SORU MU??? SEVESEVE

 

"Hıhı." Demem ile yaklaştı ve elini karnımın üstüne koydu, yüzünün görünmesini istemiyordu anlaşılan. Telefonumu çıkardım bende, ayanay arkasını döndü, artık tek görünen başının arkası ve omuzlarıydı ama olsun. Buda güzel. Hızla bir kaç kare çektim, dediğim gibi güzel çıkmıştık. Ben fotoğraflara bakarken, asansör durdu ve ikimizde indik.

 

Ve biz ilk fotoğrafımızı çekilmiştik...

 

"Neden beni almaya sen geldin?" sorum ile lacivert irisleri bana döndü. Pelin ile bu şekilde ayarlamamıştık.

 

"O taraftaydım, geçerken senide almak istedim." demesi ile iki saniye duraksadım. Daha sonra rezil olmamak için toparladım durumu ama fark etmişti. Dudaklarında çok hafif bir kıvrılma olmuştu. En sonunda reostana girdik. İçerisi mavi ve krem rengiydi, kare masalar vardı. Büyük bir mekandı ve dekoru oldukça modern duruyor, beğenmiştim. Çok kalabalık olmadığı için köşede cam kenarında oturan mertleri bulmamız zor olmadı. Alp ile oraya doğru adımladık.

 

"Ay sonunda." Pelinin yüzünde sabırsız bir ifade vardı, yanına abisi oturdu, bende Mert'in yanına geçtim. Gelen çalışana siparişleri verdik, herkes farklı bir şey istemişti. Garsonun gitmesi ile içeriyi daha dikkatli süzmeye başladım. Duvarlarda orta boy çiçekler asılıydı farklı bir hava katmıştı ortama. Çok aydınlık bir mekandı.

 

"Nasıl bir model almam gerek, bilmiyorum." Pelinin sesini işitince odağımı ona çevirdim.

 

"Bende bilmiyorum ama buluruz bence." Sesim pek umutlu çıkmamıştı, erkekler bu halimize gülmüştü ama bir yorumda bulunmadılar.

 

"Ben kesinlikle kırmızı istiyorum o kesin bak."

 

"Ben ona da karar veremedim pelin." Umutsuzluğum sesimden anlaşılırdı, aslında alışveriş yapmaya severim ama internet üzerinden.

 

Yemekler gelmişti bu sırada, masada başka sohbet geçmemişti. Yemekler bitince, hep beraber kalktık ve erkeklere yeni takım elbise almak için mağaza gezmeye başladık. Onlara takım almak için hep gittiğimiz özel dikim mağazasına gidiyorduk, çok kolay olmuştu bu iş.

 

🌒

 

Kolay mı dedim!

 

Bu erkekler kesinlikle alışverişte kızlardan daha kötü, hayır hepi topu bir takım elbise seçmek ne kadar zor olabilir? Hepsi aynı zaten.

 

"Bana bakın!! Son mağaza, kimse beni bir takım için tekrar mağazaya sokamaz!" tehdittim bir işe yaramadığını bana sırıtarak bakmalarından anladım. Pelin olduğu yerden kalktı ve yanıma geldi, bir erkek mağazasının ortasındaydık. Artık çalışanlarda bizi artık rahat bırakmıştı.

 

"Ne yapayım? Boyum uzun olmuyor ayakları." Mert canım ölüm çekiyor dedi.

 

"LANNNN... BİR İNSAN NEDEN 2 MERTE OLUR İMDATTT!" peline kesinlikle katılıyorum, hayır ikisi de iri ve uzun gökdelen gibiler mübarek.

 

Boyu uzun olanın şeyi neydi kız?.

 

Sus girme oraya.

 

Pelinle kol kola onları arkamızda bırakıp başka mağazaya doğru yürümeye başladık.

 

"Tamam gelin benim özel dikim terzim var oraya gidelim." dedi alp. Yerimizde durduk ve arkamızı oldukça yavaş şekilde döndük. Alp ve mert'in yutkunduğuna şahit olduk.

 

"Madem böyle bir şey var, biz niye sabahtan belli geziyoruz?" AVM'nin ortasında durmuş tartışmaya başladık. Yüz ifademizde her ne gördüler ise gülmemek için kendilerini sıkıyorlardı.

 

"Haklı. Böyle bir yer vardı madem niye iki saat gezdik?" ben sordum şimdi sıra pelo'da. Birazdan selası okunacak ikili gülmeye başladı.

 

"Ya tamam sizinle uğraşmak istedik..." Duyduklarım doğru mu diye, başımı yanımda duran peline çevirdim. Oda aynı şekilde bana bakıyordu. Bende bunun intikamını alırım. Düşünmeye başladım. En kötü anlarımı...

 

Geçen küçük ayak parmağımı sehpaya çarptım, istediğim elbiseyi alamadım, kilo aldım, çikolata yiyemiyorum... Bunun gibi bir çok şey düşündüm ve sonunda gözlerim dolu dolu oldu.

 

"Yazık değil mi bana? Sabahtan belli şu topuklular ile geziyorum. Ayağım acıyor zaten." Dolu gözlerim akmaya başlamıştı. Bizim ikili şaka matikler inanmıştı.

 

"Güzelim..."

 

"Mihriban..."

 

İkisi de yaptığından aynı anda pişman olmuştu, ama hayır sürünün...

 

"Neden demedin? Gezmektik o kadar." Mert telaş ile oturmak için yer aramaya başladı.

 

"Sizin yüzünüzden... Ayağımı vurdu bunlar..." Elim ile ayakkabımı işaret ettim. Ben oyunumu sürdürürken pelin gülmeye başladı.

 

"Hahahayt... Siz harbi inandınız?" bu sarı kız gülmekten kızarmıştı. Mert ve alp ne olduğunu sanırım şimdi anlamıştı işte, ikiside kısık gözleri ile tehdit dolu bakmaya çalışıyor ama şuan amcam bile olsa ciddi duramam.

 

"Kabul edin hak ettiniz." dediğimde kurbanlık koyun gibi başlarını salladılar.

 

Daha fazla orada dikilmedik ve dedikleri mağazaya gitmek için onları takip ettik. Allahtan çok kimse yoktu ki rezil olmamıştım valla. Mağazaya gelince Alparslan, mert ile içeri girdi. İçeride bizi yaşlı bir moda ikonu amca karşıladı, onlar konuşurken pelinle ben mağazanın kabinin önünde duran koltuklara kendimizi bıraktık, siz hiç topuklu ayakkabı ile mağaza gezdiniz mi? Yapmayın.

 

Terzi onları tanıyor olacak ki sohbet etmeye başladılar, bize de kahve vermişlerdi hemen. Bu sırada takım örneği giymek için kabine giren süper ikili çıktı. Pelin ne gördü ise gözleri ışıldadı, ağzı o şeklini aldı. Mert çıkmıştı ve baya taş olmuştu ya bu.

 

"Oha!" Pelin elini ağzına kapattı, sanki çok ayıp bir şey demiş gibiydi.

 

"Olmamış mı?" Mert elini ensesine koydu ve çapkın bir bakış ile peline bakmaya başladı.

 

kur yapıyor amazon kertenkelesi kfhbsbsjdc

 

"Ha yok olmuş. Hatta şey olmuş... şey hıı..." konuşmaya çalışıyor ama aynı anda kuzenimi baştan aşağı soydu o gözlerle. Ah yavrum konuşsa neler anlatacak Allah bilir.

 

"Anladım ben tamam." Mert anlamıştı neden konuşamadığını, Pelin kafasını otomatik bir şekilde aşağı yukarı salladı.

 

Ben hala sırıtarak yanımdaki flört etmeye çalışan ikiliyi izliyordum.

 

Pelin Mert'i seviyordu ve bu anlaşılıyordu ama mert kısmı sanırım karışık olan taraf oydu önceden tanıştıkları belliydi sonuçta Alp tanıyor pelini kesin tanırdı bence en kısa zamanda bir dedikodu yapmamız lazımdı canım kuzenim ile.

 

Terzi Mert'in ölçülerini alırken pelin onlara bakıyor aynada göz göze gelip kafasını çeviriyordu.

 

Utangaç bebeğim benim az ders ver mıh.

 

Ben ne anlarım flörtten.

 

Sus kız Alparslana arabada şarkı söylerken anlıyorsun.

 

Oha harbi anlıyormuşum.

 

Kabinin açılma sesini duyunca o tarafa döndüm ama az önce pelin nasıl kaldı aynı o şekilde kaldım. Yüzünü aynaya döndü ve kol düğmelerini vurmaya çalışıyordu. Karşımda bir adet siyah takım elbise içinde Alp vardı! Takımın üst kısmı çok az bir boldu ama kasları acayip belliydi sanırım asker aşkım depreşti, pantolon bacakları ne yapışmış ne çok genişti ama poposu ah...

 

Pantolon popo kısmı resmen cuk diye oturmuş ve götü çoksel LANN!

 

Bu sefer iç sesim çok haklıydı. Aynadan lacivertleri beni buldu ve gözleri ile üstünü işaret etti. Bende dalga geçtiğim pelin gibi otomatik kafa salladım, Alparslan da az önce Mert'in geçtiği yere gitti ve ölçülerini aldırıp tekrar kabine gitmeden önce ikisinin fotoğrafını çektim.

 

SONUÇTA MERT BAHANE ALP ŞAHANE...

 

Sağa salim pelin ve arkadaki ikili ile çıktık ve bu seferde kendimize bakmak için gezmeye başladık. Resmen bir saatte istediğimiz gibi elbise bulamamıştık, sanırım son çare internetten sipariş vermekti. Bazı elbiseler rüküş, bazıları pavyon, bazıları gelinlik gibiydi. Tabiki de sonuncuyu tercih ederim ama damat alp ise. Sonuç olarak elde var sıfır.

 

"Şurada güzel şeyler duruyor gelin bakalım." Mert'in yönlendirmesi ile bir mağaza girdik. Pelin direk karşıdaki straplez baya mini olan bir elbiseyi gözüne kestirmişti, o onu denerken ben hala bakınıyorum. Başkasına alırken kolaydı ama kendime alışveriş yapamazdım çünkü karar veremezdim.

 

"Yardım edeyim mi?" Diyen Alparslan'a döndüm ve elimdeki iki elbiseyi gösterdim. Biri siyah kasıklarıma kadar derin bir yırtmacı olan ve dekoltesi hafif, ince askılı bir elbiseydi, Diğeri lacivert mini ön kısmı kare yaka ama bel kısmı V şeklinde bir elbiseydi.

 

"Karar veremiyorum."

 

"Dene öyle karar veririz." Alpin kurduğu cümle mantıklıydı. Kabine geçip önce siyah olanı giydim elbise güzeldi koyu saçlarım ile çok iyi durmuştu, fiziğimi istediğim gibi göstermişti. Kabinden çıkıp bekleme koltuklarının önüne gittim. Pelin sanırım seçmiş ve onların yanına oturmuştu.

 

"Nasıl olmuş?" Dedim ve üç kafa aynı anda bana doğru döndü.

 

"Her zamankinden daha güzel olmuş prenses." Kuzenim diye demiyorum çok seviyorum be onu.

 

"Bence kesinlikle bu." Süper ikili yorum yapıp susmuştu, bu sefer Alparslan'a baktım onunda fikri önemliydi ama o bir şey dememişti hala.

 

"Beraber karar veriyorduk hani?" Sesimi duyması ile bir irkildi ve gözlerime baktı kafasını aşağı yukarı salladı.

 

"Şey yakışmış yani hoş olmuş yani bence güzelsin." Kardeşi, mert'i soydu bu beni resmen çok ayıp canım.

 

Adam cümle kurmayı unuttu ya lan.

 

"Anladım ben diğerini denim." Ona gülümseyerek kabine gittim hızlı şekilde diğer elbiseyi deneyip çıktım. Kapıda alp bekliyordu ama niye?

 

"Bir şey mi oldu?" Kolları göğsünde bağlıydı.

 

"Ha yok ben oraya kadar yorulma diye geldim." Eminim o yüzdendir komutan.

 

"Peki bu elbise nasıl o zaman?" Aynada kendime bakıp bir yandan onun yüzüne bakıyordum. Bu sefer üstümde lacivert mini elbise vardı.

 

"Bence siyah olan fikrimce yani, İstersen ikisini al." Bence gayet mantıklı olurdu, ikisinde alsam yengemle karar verirdik.

 

"Bence de." yüzünde gülümseme belirdi, benim elbiselerimi alıp bu seferde tatlı yemek için çıktık. Ama kafeye gitmeden önce bir Pelin lavabo 'ya uğramak istedi, yan yana aynada makyaj düzeltiyorduk.

 

"Mert ile ne zaman tanıştın?" Bence biraz pelini aramak sorun olmazdı. Pelin elinde ruj ile bana döndü.

 

" Abim bizi çok önce tanıştırmıştı." Ay kızın mert demem ile eli ayağı dolandı.

 

"Hmm... Anladım."

 

"O kadar belli mi?" Kaşlarını çatmıştı ama bunu bile farkında değildi, ruju çantasında koyup bana baktı. Abisi gibi maviş maviş bakıyordu ama tek fark pelinin mavileri alp kadar koyu değildi.

 

"Bak şimdi seninle açık konuşmam gerekiyor pelin, yeni tanıştık ama seni sevdim ve kuzenimi tanıyorum. Kuzenim öküz, duygulara değer veremeyecek biri değil ama belli ki önce bir şeyler olmuş ve mert kaçıyor. Sana tavsiye kendine ve karşı tarafa güveniyorsan koş peşinden ama sakın fazla abartma derim her şeyi dozunda ayarla. Bence oda sana karşı bir şey hissediyor ve senin kadar yoğun mu bilmiyorum, seni destekliyorum bunu da bil ufak tefek tüyo için gelirsen yardım ederim. Bu arada bana abla deme bence adım yeterli sonuçta çok yaş farkı yok." Onunla net ve açık konuşmam hoşuna gitmişti, kollarını belime sardı. Bende hemen karşılık verdim.

 

"Merak etme mih, kuzenini kendime damat yapacağım." Bu dediğine ikimizde kahkaha attık ve beylerin yanına geçmek için çıktık lavabodan. Bu sefer açık havayı tercihi ettik ben ve Alp yan yana oturmuştuk ama önemli sorunum vardı. Ben hepsinden yemek istiyorum, Alparslan sandalyesini bana doğru yaklaştırdı yüzünü kulağıma yaklaştırdı bu hareket ile tüm vücudum titredi. İçimde solucanlar harekete geçti.

 

"Bence bir karar vermen gerek." Doğru söylüyor ama işte çok zor bir karardı.

 

Görende hayatı bir karar sanar mıh! abart sadece evet diye bağır...

 

Ne var çokta hayatı bir karar işte.

 

"Tamam ama hepsini istiyorum, hepsinin tadını biliyorum aynı zamanda! of ben çok kararsız bir insanım ki." Hala menüye bakıyorum.

 

"Peki ben sipariş edebilir miyim?" Heyecan ile başımı salladım ve menüye bakmaya son verdim. Oda geri çekildi ve Siparişleri verdi, verirken birer tane şal istedi pelin ve benim için hava esiyordu ama o az önceki ürpertimi yanlış anlamıştı bence.

 

Adam komutan mih ne yanlış anlaması.

 

Susar mısın! bana bakarak sırıtmış olması doğru anladığını göstermez.

 

Filmlerde ilk ölen gözlüklü çocuk gibi olursan görürsün.

 

"Çok yoruldum. Alışveriş yapmak harika bir şey ama karar kısmı ve gezme kısmı çok yorucu." Pelin sandalyesine iyice gömüldü. Mert ona alayla bakmaya başladı, Alp telefon ile uğraşıyordu.

 

"Küçük hanım erken karar verseniz bu kadar yorulmazdınız." Mert'in ona küçük hanım demesine bozulmuştu çünkü hemen oturuşunu düzelti yerinde ve konuşmak için hazırlandı ama Masaya siparişler geldiği için susmak zorunda kaldı, Mert kahvesinde bir yudum aldı bu sırada ona gözlerini kısmış sinsi bakan pelini görmüyordu ya da sadece görmemezlikten geliyor.

 

" Mert ABİ ben karar versem bir şey değişmez, hani size iki saat gezdik ya." Mert onun abi demesine bozulmuştu bu seferde, Alp hala telefona bakıyordu benim aksime, ben ortada kapışma var gibi konuşana başımı çevirip izliyorum. Ama abi lafı ile oda alayla merte baktı. Kaşları ile gösterdi kardeşini 'ne ekersen onu biçersin' der gibi bakmıştı yada ben öyle anlamak istedim. Herkes durmuş hala birbirine bakarken ben önümdeki tatlıyı yemeye başladım. Onlar kapışa bilir benim önemli işlerim vardı. Genelde kendi yaptığım tatlıları çok yiyemezdim, zaten istesem de sadece tadına baka bilirim, bu diyet için ya da formumu korumak için değildi. Benim çikolata, tatlı hepsine alerjim vardı. Fazla yediğimde ki çoğu zaman o yüzden olmuştu, hastanelik oluyorum.

 

"Tatlı çok iyi denediniz mi?" demem ile masada gözler bana döndü, alp halime güldü.

 

"Bu kadar hızlı yemesen mi acaba" Pelin sanırım görümce istiyor.

 

"Pelin haklı mih." Canım kuzenim uyarı dolu sesi ile yine harika konuşuyordu keşke sussa.

 

"Maşallah diyelim o zaman." Pelin, mert gibi alay ediyordu resmen, ne var hem spor yapar hem yerdim.

 

"İstediğin kadar ye Mihriban. Sizde karışmayın kıza pelin sende böylesin."

 

Beni savunan koca yürekli Alparslan'a teşekkürler sunuyorum ve karşımdaki gereksiz harika duran ikiliye tehditkar bakışlar atıyorum. Mert takım elbisesini almak için terziye gitti gitmeden önce uyarı dolu bakış atmayı ihmal etmedi. Tabikide onu takmayıp aşırıya kaçtım, gelmeden önce yemek için hızlı hızlı yiyordum ve iki kardeş kahkaha atıyordu bu halime, ah ah gerçeği bilseler gülerler miydi acaba? Ben kaçıncı olduğunu bilmediğim tatlımı yiyorum mert olsa kesinlikle izin vermezdi ama yoktu sonuçta. Regl olacaktım ve tatlı krizim tutmuştu, kimsenin konuşma hakkı yoktu. Tamam bu tamamen bahaneydi tatlı şeyler yemeği çok seviyorum ve normalde yapamadığım için suyunu çıkarıyorum.

 

"Ben ye dedim ama maşallah sende bu günü bekliyormuşsun." Alparslan bile bana bunu dedi inana biliyor musunuz?

 

"Beni de geçen varmış ya abi." hain pelin sattı beni iki dakikada.

 

Pelin sus kız.

 

"Tamam neyse eğer doyduysan gidelim mi Mihriban?" hahayt peline bakin siz! kendisi de yemişti ama kimse benim tatlı aşkımı geçmezdi.

 

"Ne var yani? azıcık bir şey yedim şurada abartın hemen." dedim ama önümdeki tatlı tabağı sayısı ile bakıştım hızla kafamı başka yöne çevirdim.

 

"Tamam afiyet olsun sana, hadi gidelim artık." Yanımda Alp ayağa kalkmıştı onun kalkması ile Pelin'le bende kalktık. Arabalara binip eve doğru yola çıktık. Azıcık midem bulanıyor dersem kesin dalga geçerlerdi, onun yerine bence biraz uyuyabilirdim. Biri adımı sesleniyor ama cevap veremiyorum, Dilim tutulmuştu ve gözlerimi açmak çok işkence geliyordu.

 

🌒

 

Gözlerimi açtım ama bembeyaz bir ışık vardı.

 

AL ALPİME EREMEDEN ÖLDÜM.

 

"Biri şu ışığı kapasın." Elimi gözlerime siper ettim, yavaş yavaş açtım tepemde bir adet Alp, mert ve pelin vardı.

 

"iki dakika tek bıraktım seni, Mihriban o kadar tabak tatlı yemek ne demek? Abi siz hiç mi engel olmadınız? Normal bir insan o kadar tatlı yiyebilir mi?" konuşan kuzenim maalesef haklıydı Yine ipin ucunu kaçırmıştım ama pişman değilim işte. Alp hızla kafasını merte çevirdi.

 

BU ÇOCUK BİZİM YEMEKLERİ SAYIYOR MİH NE VAR 7 TABAK TATLI YEDİK SADECE.

 

Bencede.

 

"Lan nerden bilelim biz! kızın alerjisi olduğunu ve çok yememesi gerektiğini." Çok gergindi ve bu sesinden anlaşılıyordu.

 

"ama belliydi çıkarken yüzü bembeyazdı." Bu kıza görümce olucam.

 

oda sana olursa?

 

"ne oldu ki? abartmayın bu kadar." Alp bu sefer sinirle bana döndü.

 

"Ne mi oldu? Miden yıkandı dün geceden belli uyuyorsun. Meğerse senin bu kadar tatlı yemem en gerekiyormuş, çünkü fazla şeker tüketmemen gerekiyormuş. Keşke bunu bize de deseydiniz." Alpcim çok gergin bir sakinleştirici lazım. Erkek hemşire istiyorum özellikle. Tabikide geri kafalı değilim, ama erkeği varken neden kadın olsun ki? Hem oda rahat olur.

 

"Ama uzun zamandır tatlı yemiyordum." Kendimi tabikide haklı biçimde savunucam.

 

"Abla zaten sorunda bu ya, yememen gerekiyormuş keşke bize de çikolataya alerjin olduğunu deseydin." Gözlerim şaşkınlıkla büyüdü.

 

"Aaa öylemeymiş?" ben sanki ilk defa duyuyormuş gibi yapmıyorum, yerseler.

 

Mert ile Alp tam bana cevap verecekleri zaman içeriye doktor girdi. Elinde bir kaç tane kağıt vardı. Yatağa yaklaştı ve bir kaç soru eşliğinde muane etti. Bir şeylere imza atıp başını bana çevirdi ama yüzünde bir gülümseme vardı, benden sonra Alparslan'a döndü.

 

"Hayırlı olsun. Baba oluyorsunuz." Dedi.

 

NE DEDİ O?

 

Hepimiz şokla Alp'e bakıyorduk ama burada bir sıkıntı var! Nasıl baba oluyor? Neden baba oluyor? Pelin transtan çıkmış olacak ki çığlık attı ve abisine döndü hızla mavi gözleri büyümüştü, "NE ABİ ANNESİ KİM?" Bu kız transta kalabilir ne saçma sorular soruyor öyle.

 

NE! BEN DEGİL MİYİM ANNESİ?

 

"Annesi Mihriban hanım, aaaa haberiniz yok muydu?"

 

Ay hangi pozisyonda oldu kız!

 

 

🌒 

 

BÖLÜM SONU.

 

BİTİŞ TARİHİ: 14.04.2023

 

BEĞENMEYİ YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN.

 

1)SİZCE NE ARA ÇOCUK OLDU?

 

2)SİYAH MI? LACİVERT Mİ ELBİSE GİYERDİNİZ ?

 

3)EN EĞLENDİĞİNİZ YER HANGİS KISIMDI?

 

BAYYY SEVGİYLE KALIN.

 

Instagram; sudenazbalikcii

 

tiktok:Sudenazbalikci

 

Loading...
0%