Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4.BÖLÜM

@sudenzbalikci6

BEN GELDİM HELLOOO!

 

YILDIZA BASMAYI VE SATIR ARASI BOL BOL YORUM YAPMAYI UNUTMAYALIM.

 

KEYİFLİ OKUMALAR.

 

🌒

 

"ARADIĞINI BULMAK"

 

~

 

"Şimdi sakin olun tamam mı?" Dedi pelin. Şuan Demir ailesinin salonunda oturuyorduk, Amcam ve yengemde buradaydı ve pelin sabahtan belli hepsinin dikkatini çekmeye çalışıyordu, sonunda bunu başarmıştı ve her kes dikkat ile ona bakıyordu.

 

Pelin kendini acun sanıyor mih

 

"Ay pelin söyle artık kızım." Ayşen teyze çok haklı isyanlar ediyor.

 

"Tamam. Mihriban abimden hamileymiş." Bombayı patlattı.

 

Hastane çıkışı onlara gelmiştik. Bu konu üzerinden Pelin ufak bir şaka yapmak istemişti bizimkilere ve hepimizin olumsuz cevabını umursamamıştı. Ne olduğunu anlamadan amcam ayağa kalktı ve sakin adımlar ile Alparslan'a doğru yürüdü, mert hevesli gözleri amcama bakıyordu sanırım amcamın, Alparslan'a vuracağını düşünüyor ama amcam gayret'te medeni birisi ona bunu arabada demiştim. Onun dışında salondaki büyükler hala şoktaydı pelin bu durumdan büyük bir zevk alıyor, en kadar mert yapma dese de onun da zevk aldığını net şekilde görüyorum. Ben ve Alp ne olduğunu anlamadan amcam Alp'in yüzünün sağlam tarafına yumruk attı.

 

Amcamın medeniyeti buraya kadarmış.

 

LAN!

 

CAFER NERDESİN?!

 

-flashback-

 

"Ne!" bu ses benden çıkmıştı.

 

"Beklemiyordunuz sanırım. Neyse hayırlı olsun tekrardan." Kamera şakası sanırım yada doktor çok şakamatik birisi. Odada hepimiz doktora bakıyoruz ama bence bu adam susmalı. Kafamı yan tarafımda duran alp'e çevirdim göz göze geldik. İkimizde bunun olmadığını biliyorduk ama sarhoşken olmuş olabilir miydi? Bence olabilirdi ama ne zaman beraber gece geçirecek kadar ve bunu unutacak kadar kafayı yedim ki?

 

"Yok yok bunun olması imkansız." hayallerimi yıkıyorsun Alpcim.

 

Mert duyduklarını hepimizden hızlı idrak etti ve yumruğunu Alparslan'ın yüzüne geçirmesi sadece saniyeler sürdü odadan pelinin çığlığı duyuldu hemen ardından, ben sadece yattığım yerden izliyorum.

 

"MERT!." Dedim ama geç kaldım şokta olan Alparslan'ın yazık biraz yüzüne renk geldi! şaka şaka sadece hafif bir kızardı yanağı o kadar. Mert'in vuruşu ona sadece sinek ısırığı gelmiş gibiydi adam yerinden bile kımıldamadı. Bana vursa yoğun bakımda ölüyorum diye ağlarım valla.

 

"Lan şerefsiz duymuyor musun imkansız diyorum!" Alpin kızgın ses tonu odada duyuldu, oda haklıydı çünkü haksız yere yumruk yemişti. Mert'i kendinden uzağa itti. Pelin hemen aralarına girmiş Mert'i tutmaya çalışıyor ama sadece çalışmakla kalıyor. Biri ona iki adama gücünün yetmeyeceğini demeli bence.

 

"Ne imkansızı lan. Lan duymuyor musun adam hamile diyor?!" Mert kızgın boğayı andırıyordu şuan. İkimizde fazla çikolatadan olduğunu düşünmüyor muyduk, ne ara hamile kaldım ben? Derin bir nefes aldı bu sefer bana döndü bakışları. Daha ılımlı ve sanki az önce alpi parçalamak isteyen kendi değilmiş gibi sevgi dolu bakmaya başladı.

 

"Prensesim bak bu şerefsize kabul etmiyor, sen ve miniğe ben bakarım." Dalga mı geçiyor? Bu niye hemen benim çocuğumu istenmeyen evlat yaptı. Alp bizi istemiyor muydu, Neden ağlamak istiyorum? Of bu olanlar hiç mantıklı değil. Mert'in dediği ile alp kızıştı ve olmayan bebek için kavga etmeye başladılar.

 

"Ne diyorsun lan sen! ne istememi, yavruma baba olurum ben." alp bence kendi içinde büyük bir savaşta. Ne dediğini bilmiyor.

 

"Ne babası lan? Az önce inkar ediyorsun." canım mert doğru doğru konuşuyor. Oda da sadece ikisinin yüksek sesleri duyuluyordu, pelin ve ben sus pus olmuş köşede sadece izliyoruz. Bir süre bu döndü devam etti.

 

ne kadar medeni kuzen!

 

"Alp ben sarhoşken mi yaptık?" Bir birlerine bağırmayı kesip Bana yok artık diye bakmaya başladılar ne var hatırlamıyor olabilirim, hem ondan ve benden güzel bir bebek çıkardı ortaya.

 

"Biriniz artık mantıklı düşüne bilir mi? Güzelim hayır diyorum." Alparslan kalbimi kırıyor.

 

yok kanka bende hatırlamıyorum olamaz.

 

"Ay genleri fevkalade bir yeğenim olacak." Pelinin heyecanlı sesi ile ona döndü tüm gözler. Bu kıza bu yüzden çabuk ısındım işte.

 

"Hangi ara LAN! NASIL YAPTINIZ? UTANMAZ BİDE İNKAR EDİYORSUN ULAN!" Sanırım canım kuzenim mert çocuk yapımını bilmiyor ya da bizden duymak istiyor gibi bir hali var ama anlayamadım. Sanırım şuan çok kızgın ama bana değil.

 

Lan ben hatırlamıyorum olamaz öyle bir şey.

 

"Şimdi mert ABİ şöyle ki çocuk yapımını anlatmak gerek..." Mert'in kızgın boğa bakışları bu sefer peline döndü, dönmesi ile eş zamanlı susmuştu pelin.

 

"Tamam! Yeterli şaka güldük ettik şimdi ne zaman çıkarız onu söyleyin doktor bey?" Yüzüne renkte gelse hala en mantıklı duranımızdı alp ama kimse gülmemişti sorun o. Odanın kapısı açıldı ve içeri bir doktor iki hasta bakıcı girdi, biz daha neler olduğunu anlamadan bana hamile olduğumu söyleyen doktorun arkasına geçip bayılttılar ve deli gömleği giydirdiler.

 

Yok artık!

 

bu sizin başınıza gelirdi anca jbfvbfjvfjv

 

"Özür dileriz Alparslan bey kendisi kaçmış odasından, bizde kameradan yakaladık burada olduğunu. Arada yapıyor böyle şeyler sanırım yüzünüze bir buz koysanız iyi olur." Doktorun açıklaması ile Alparslan'ın kaşları eş zamanlı çatılıyordu. Artık kahkama tutmadım ve odadakiler bu sefer beni göz hapsine aldılar. Resmen deli bizi bulmuştu başımıza daha neler gelecek dediğimiz an başka bir şeyler oluyor. Resmen sahte deli doktoru yaka paça dışarı attılar.

 

"Doktor arada yapıyor mu dedi, ben mi yanlış duydum?" ah canım pelin aydınlanamadı.

 

"Ohh! GERÇEK DEĞİLMİŞ. BEN ZATEN İNANMADIM!" Bence Alparslan, Mert'e yumruk atmalı. Alp'te benimle aynı düşüncede olmalı ki gözleri ile resmen dövüyordu.

 

"Aynen abimin yanağı inanmadığının kanıtı resmen." Konuş kız pelin.

 

"Allah aşkına git yanağına buz al abinin. Mert sende sus artık." Pelin, Mert'i aldı ve odadan çıktılar ben ve Alparslan kaldık. Yanıma sandalye çekip oturdu ama Kollarını göğsünde bağlamış ne düşünüyorsa yerdeki fayansları inceliyordu. Yüzüne bir gülümseme oldu ve maviş gözleri odağına beni aldı.

 

"Demek 'Alp ben sarhoşken mi yaptık?'" Sesinden ve mimiklerinden anlamam gereken dediğimden hoşnut olduğuydu.

 

"Ne var! az eğlenmek istedim. Ama sanırım sen rahatsız oldun." Aynen çok güzel bir yere ayak bastım. Gülen yüzü konuşmam ile soldu ve ciddi bir yüz ifadesi takındı.

 

"Rahatsız oldum evet. Çünkü bu tarz yani özel duyguları karım ile yaşamak isterim." Göz bebeklerim olağanca büyüdü ve ona kitlenip kaldım. Şaşırmıştım, asla böyle bir cevap beklemiyordum.

 

"Nasıl, senin daha önce sevgilin falan olmadı mı, yada birine bir duygu beslemedin mi?" Yüzümdeki dumur olmuş ifadeye baktı dikkatle, kaşlarını çattı hep yapıyor bunu ve çabuk yaşlanır kesin.

 

"Hayır. Bu zamana kadar sadece bir kızı aradım ve kimseye o tarz duygular beslemedim. Asla besleyenleri yargılamıyorum ama ben tercih etmedim." ses tonu net çıkmıştı, onu çapkın sanmam kızdırmış gibiydi.

 

"Ben beklemiyordum. Tamam çapkın daldan dala konun birine benzemiyorsun ama elbette birisi olmuştur diye düşünmüştüm." Elleri yüzüme yaklaştırdı ve yanağımda sanki bir şey varmış gibi okşadı yada sevdi diyebilirim, bence dokunuşu çok yumuşaktı sanki sert dokunsa kırılırım gibi davranıyordu, bunu ilk yapışı değildi üstelik. Her zaman aynıydı kaç gündür tanışıyoruz ama benimle ne zaman temas içinde olsa değişmiyor hep aynı şekilde dokunuyor.

 

"Daha net konuşmam gerekiyor sanırım, bu zamana kadar sadece bir kişiyi aradım. Kimseyle ilişkim olmadı zaten askeriyedeydim yedi yirmi dört çalışıyorum ki aksi olsa bile olmazdı. Bu zamandan sonrada olmaz çünkü ben aradığımı buldum Mihriban." Ellerini çekti ve kapının açılması aynı saniye sürdü. Alparslan'ın kıskacından çıkmak kolay değildi, hemen etkisi altına alabiliyor insanı. Lan bir dakika geç gelseler ne olurdu sanki! Kapıdan ilk Mert ve arkasında pelin girdi. Pelin'in ellerindeki büyük mavi torba buz olmalıydı.

 

"Ay bir buz vermiyorlar kimse zor bulduk." diyerek abisinin önüne geldi. Buzu yüzüne değirdiydi. Alp aradığını bulduğunu söylüyordu, beni arafta bırakan bir konuşma olmuştu. Şimdi ona nasıl yaklaşmam gerekiyordu? Aradığı ben miydim, yoksa başkası mı? Neden bir şeyler yarım gibi hissediyorum ki, bu kişi bensem ne yapacaktım ki ben olmaya da bilirim ben nasıl bir işe giriyorum. Kendi düşüncelerim içinde dalarken serum bitmişti.

 

"Bitti artık doktoru çağırır mısınız?" dedim Elimle serumu gösterirken.

 

"Nasıl böyle bir şey gerçek olur bilemiyorum ama biraz daha şu saçma hastaneden çıkmaksak olacaklardan sorumlu değilim." Alp'in sabrı taşmış gibiydi, azıcık abartıyor ne var güzel olurdu işte ondan ve benden bir bebek. Zoru oynuyor aklınca haspam. Neyse hemen yelkenleri suya indirmek yok. Öğrenmem lazım o aradığının kim olduğunu. Mert doktor çağırmak için çıktı, bu sırada kimse konuşmadı. Pelin abisinin yüzüne buz tutmaya devam etti, alp gözlerini bir an olsun üstümden çekmedi. Bende o dışında odanın her yerinde gezdirdim gözlerimi. Şuan ona bakıp aklımı karıştırmak istemiyorum.

 

Gitsin kimi arıyorsa onunla yapsın derdimde dalyan gibi adam işte

 

Hadi aradığı bensem?

 

Alparslan'ın haklı serzenişinden sonra odaya doktor bey girdi, arkasından mert girdi. Doktor önce yatağın ucundaki kağıtlara baktı ve memnun olmuş bir yüz ifadesi vardı. Sonra seruma baktı. "Ufak bir çikolata krizi diyebilirim, yine aşırıya kaçmışsınız alerjiniz tetiklenmiş Mihriban hanım. Buna dikkat etmenizi öneririm ve her zaman olduğu gibi önümüzdeki haftalar şekerli şeyleri tüketmekten kaçının bu yeterli olur. Bazı mide ve şeker düzenleyici ilaçlar yazıyorum reçeteye onları kullanın. Artık biliyorsunuz dur nasıl kullanılır. Çıkabilirsiniz serum bitmiş geçmiş olsun." Doktor konuşmasını bitirip çıkmıştı.

 

Hemşire serumu çıkarmış geçmiş olsun dileklerini söyledi ve gitti. Bende banyoda üstümdeki hastane kıyafetini çıkartıp eşofman takımını giydim. Pelin oda da beni bekliyordu, beyler dışarda olacaklarını söyleyip gitmişlerdi. Bizde beraber çıktık işim bitince.

 

"Tüh ya! doktorunda delisi senle abimi buluyor. Ay abimin yüzü çok komikti ilk kızardı sonra şokla sana bir bakışı var, görende onu sarhoşken kullandın sanar." Pelin hala az önceki halimize gülüyor. Bu sırada hastanenin içinde çıkışı arıyoruz, koca hastanenin çıkışını bulmak kolay değil.

 

"Ay gidip bir kurşun falan döktürmem gerek. Bu ne delisi bile artık beni buluyor. Hayır bir an ben bile Alpaslan'dan hamile olduğuma inanıyordum." Çıkışa gelmiştik.

 

"Ay gördüm senide sudan çıkmış balık gibi ağzın açık LAN NE ZAMAN OLDU moduna girmiştin." Pelin benim o anki taklitlimi yapıyor. Bende onu aksine hastanenin kapısının önünde durmuş bizimkileri arıyorum. En sonunda gördüm, az ileride alparslan ve mert arabanın içinde bizi bekliyordu. Pelin ile arka koltuklara geçip oturduk oturmamız ile araba harekete geçti.

 

"Bakın sakın gerçeği söylemeyin tamam mı, kufak bir şaka yapmak istiyorum." Pelin bu konu üzerinden amcamlara ve ailesine şaka yapmak istiyor, ya da hepsini kalpten götürmek istiyor desem daha doğru olur.

 

"Prenses annemler kalpten gider, bence mantıklı değil." Alparslan'ın iltifatları herkesin hoşuna gidiyor sanırım. Pelinin gülümsemesi daha çok büyüdü, abisine daha da üstelemeye başladı ama Alparslan haklıydı amcam kalpten giderdi.

 

"Bence yapsın. Babamın çok güvendiği Mihriban'ın çocuk yaptığını duyunca ki yüz ifadesini merak ediyorum." Kıskanıyor ve çekemiyor beni.

 

"Kıskanıyordun hep beni biliyorum. Ama amcamın kalbine iner, yengem çok tepki vermez bence normal karşılar. Amcam acayip kıskanç biri, aynı zamanda modern biriside bence büyük tepki vermez." dedim.

 

-flashback son-

 

Modern amcam yüzünden Alparslan'ın kızaran yüzü morarmıştı.

 

"AY! abi bir tepki ver." Yaktın adamı sonra tepki bekliyorsun pelin.

 

Şuan olaylı bahçede oturuyorduk. Pelin hastanede olanları söylemişti ama olan yine Alparslan'a olmuştu. Hiç bir tepki vermiyor sessiz kalıyordu bu duruma. Yani tepki verse ne olacak, babası yaşında adama yumruk atamaz sonuçta. Yengem ve Ayşen abla, Alparslan ile halimize gülüyor. Hatta mert ve selim abi de gülüyor. Amcamın yüzü nötr hiç bir şey anlaşılmıyor ama çatık kaşlarını saymazsak.

 

"Neyse çok kızarmadı Allah'tan." Aynen sadece hafif bir mor makyaj yapmış gibi duruyor yenge.

 

Amcamlar içeri geçmişti, biz bize kalmıştık. Yanımda Alp oturuyor, karşımda mert ile pelin vardı. Sessiz geçen dakikalar sonra Pelin içerden sıcak bir şeyler getirmeye gitti ama kimse konuşmuyordu hala. Elinde bir tepsi ile pelin geldi herkes kahvesini verip Mert'in yanına oturdu.

 

"Ne gündü ama çok eğlendik." Belliydi sesinden ve yüz ifadesinden eğlendiği ama sadece o eğleniyordu sorun bu.

 

Nedense ben eğlenmedim.

 

"Aynen, özellikle abimin iki kere Aras ailesinden yumruk yemesini asla unutmam." Pelin kafasını Mert'in omuzuna koyup eliyle gülümsemesini saklamaya çalışıyordu aklınca. Onlara bakmayı kesip alp ile göz kontağı kurmaya çalıştım ama sadece dışarıya bakıyordu.

 

"Özür dilerim." Alparslan ondan özür dilemem ile lacivertleri odağıma girdi şükür. Kafasını önemli değil der gibi sallamıştı, sabahtan belli tepki vermek için özür mü bekliyormuş.

 

"Senin bir suçun yok, özür dileme lütfen." Ay hala çok nazik.

 

"Aslında dolaylı yoldan konuda bende varım."

 

"Prenses ne özür diliyorsun, hem iki yumruk ile dağılıyorsa boş yere asker olmuş." Biri Mert'i sustursun yoksa Alp onun amel defterini iki yumruk ile kapatacak gibi duruyordu.

 

"Sus kardeşim." Bu ses tonu biraz önce dediğimi kanıtlıyordu.

 

"Bence de sus mert ABİ. Abim yoksa seni iki yumruk ile komaya sokacak gibi bakıyor."

 

Pelin iç sesimi duyuyor arkadaşlar.

 

Alparslan yandan bir bakış attım ama harbi mert sussa iyi olurdu. Mert bunu anlamıştı şükür telefondan Pelin'in ona gösterdi, bir şeylere bakmaya başladı. Kafamı önüme çevirdim arada bir Alparslan'a bakıyordum.

 

"Bakma öyle cidden senin suçun yok. Hastanenin ve benim harika konu anlatan kardeşimin suçu. Sormayı akıl edemedim, daha iyi misin asıl sen?" Hala beni düşünüyor, bu hoşuma gidiyor ama olmaması lazımdı. Olmamalıydı.

 

Tam cevap verecek zaman Alparslan'ın telefonu çaldı ve yanımdan gitti. Giderken bana ceketini uzatmıştı. Rahat bir pozisyon alıp kafa

mı koltuğun sırt kısmına getirdim, Üstüme onun bana baya iki beden büyük olan ceketini örtüp, Pelin ve Mert'e baktım hala beraber bir şeylere bakıyordular.

 

🌒 

Alparslan'ın anlatımı

 

Telefon konuşmamı bitirip yanlarına tekrar geldim. Mert ve pelin telefondan bir şeylere bakıyordu ne baktıklarını merak etmiyordum şuan odağım kız kardeşim değildi. Yokluğum ile uyuya kalan küçük Mihriban'dı. Ona giderken verdiğim ceketi üstüne örtmüştü uyuyordu. Yanına gittiğimde müptelası olduğum kokusu burnuma doldu yavaşça kafasını dizime koydum saçları ile oynamaya başladım en çok bu şekilde huzurlu uyurdu biliyorum. Pelin kahve bardakların alıp mutfağa götürmek üzere gitti.

 

"Ona ne zaman söylemeyi düşünüyorsun?" mert bu gün neden susmak bilmiyor ki.

 

"Bilmiyorum kardeşim. Geçmişi yavaş yavaş gün yüzüne çıkacak psikolojisi bunu ne kadar kaldırır bilmiyorum" Ona bu gün aradığım kişiyi bulduğumu söylemiştim. O dediğimden belli bana bir bey demediği kaldı. Aramıza duvar örmeye başladı ve bunu farkında bile değildi.

 

"Konuştun mu doktoru ile ne dedi." Konuşmuştum doktoru olumlu bir etki olabilir ama aynı zamanda kendini tamamen dış dünya ya kapat bilirde demişti bu yüzden cesaret edemiyordum.

 

"Şuan iyi gidiyor eskisi gibi değil dedi. Olumlu sonuç vere bilir ama geçmişinden birini hatırlamak kötüde olabilir dedi." Kafam çok karışıktı. Onu çok iyi tanıyordum ama eskiden bazı hal ve hareketleri hala aynıydı büyümüş, olgunlaşmış ve çok güzel bir kadın olmuştu ama sadece bedenen ruhu büyümemişti gözleri onun aynasıydı. Onu incitme düşüncesi hep aklımın bir yanında duruyor.

 

"Biraz daha bekle olmadı biraz daha alışsın sana size sonra söylersin hatta yavaş yavaş ona hatırlar kendini." dedi mert. Oda bu durumda zan altında kalıyordu ama ne onun ne benim elimizde değildi.

 

Doğru söylüyordu ona ufak ufak geçmişi hatırlata bilirdim. Koku hafızası olsun bir çok duygusu kuvvetliydi.

 

"Bazen hatırlatmak istemiyorum. Girince ne olacak sanki hayatına askerim ben krışesi yapmak istemem ama doğru olan bu gibi geliyor hem acaba o beni istiyor mu hayatında oda meçhul."

 

"Saçma salak konuşma oğlum valla döverim seni. Hem bence başka birinden öğrense hoş olmaz yada kendi hatırlarsa da hoş olmaz. Sormaz mı hiç neden bana demediniz diye sanıyorsun hepimizin burnundan getirir. Tabi sadece o kadar ile kalırsa. Ha bide eminim mih senden hoşlandı bunu demek ne kadar zor olsa da bakışları bakmasını bilene çok şey anlatır."

 

Bakışları çok şey anlatıyor.

 

Doğru söylüyordu. Kendi kendine hatırlaması için doktor ilaçlarını azaltmıştı hatırlaması ve bizden duymaması onu kırardı. Ve ben onun kırılmasını istemiyorum. Pelin'in gelmesi ile susmuştum ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama hala aynı şekilde Mihriban'ın saçlarını seviyordum gece karanlığı renginde olan uzun saçlarını çok seviyordum. Çocukken de ben çok severim diye kesmezdi.

 

"Abi, Mihriban abla bence senden etkileniyor." Pelin direk konuya girmesi mert ile gözlerim kesişti.

 

"Niye bakışıyorsunuz salak değilim. Tabikide çocukken abimi kıskandığım kişinin Mihriban abla olduğunu biliyorum annemle konuştuk ama O niye bizi hatırlamıyor orasını tam anlamadım." üzülüyordu oda ama anlam veremiyordu işte.

 

İşte orası karışıktı.

 

"Mihriban bize ilk geldiği günler kriz geçiriyordu ama çok kötü krizlerdi Sonuçta tüm ailesinin yangında öldüğüne şahit olmuştu ve aynı gece hastaneden kaçırıldı acı çığlıkları duymuştu orada ne olduysa , her gece ya kriz geçirir ya kabus görürdü. Babam onun için eve doktor getirmişti hatta evimizin bir katını o rahat etsin diye hastaneye çevirmişti düzenli olarak terapi görüyordu. Doktor onun yaşadığı olayları kaldıramadığını söyledi. Gündüzleri hafızası kötü anıları sildiği için iyi olurdu ama geceleri o günler bilinç altına işlediği için bilinci ona işgence ediyordu. Doktor ona gece rahat etmesi için ilaç vermeye başladı o ama beyni bir yerden sonra tüm geçmişin belli yerlerini olaylarını sildi kendini korumak için. Mesela sizi hatırlamıyor, ailesini tam hatırlamıyor nasıl kayıp etti biliyor ama anılarını, çığlıklarını ve o evde o gece ne yaşandı ise sildi ve aynı zamanda kaçırıldığında olanları hatırlamıyor en büyük sır orada olanlar. Bazen kabus görür ama uyanınca hatırlamaz." Biliyordum bunları.

 

Sevdiğim ve yıllarca her delikte aradığım kadın hatırlamıyordu beni.

 

BİZİ.

 

Onun o küçük hali ile neler yaşadığını öğrenmiştim. Onun hakkında ondan çok fazla şey biliyordum ve tekrar o hale gelmesin diye yavaş yavaş dahil olacaktım hayatına. Pelin duydukları ile ağlamaya başlamıştı.

 

"Ben özür dilerim bu kadarını tahmin edemedim." Mert onu kendine çekti sarıldı. Bunuda en baştan belli biliyordum tabikide kimin yanında bir birlerine aşk ile bakan kişileri görmezdi ki.

 

"Sakın bildiğini belli etme. O bunları ne zaman hatırlamaya ihtiyacı olursa o zaman hatırlarmış doktoru demişti." mert saçlarını sevmeye başladı bu sırada göz göze geldik ve ellerini hızla çekmişti. Kıskanç bir abiyim ama hiç bir zaman ne bir seçimine, ne bir kıyafetine veya her hangi bir şeyine karışmışlığım yoktur. Saygı duymasını bilirim ve onun özgür büyümesi için elimden geleni yaparım.

 

"Asla etmem." dedi sesi ağladığı için boğuk çıkıyordu.

 

"Güzel şimdi kapatın konuyu uyanmasın." Demem ile mert, pelini alıp içeri girdi.

 

Bende fırsattan istiharen saçlarını, yüzünü sevdim. Üşümesin diye pelinden bir battaniye istedim. Hava ne kadar sıcak olsa da üşümesin istiyordum. Onu arka koltuğumda baygın olduğunu anladığımda çok endişelenmiştim. Bazı şeyler değişmişti mesela eskiden ne kadar yerse dokunmazdı çikolata ona ama şimdi dokunuyordu. O uyurken uyanmasını beklemek çok zordu.

 

"Sana bir daha çikolata yok canmânâ" sesim olabildiğince kısık tutmuştum. Yavaşça hareket etti uyanmak üzereydi biliyorum ama istemiyordum.

 

Keşke hep yanımda olsa.

 

🌒

 

Mihriban anlatımı

 

Uzanıyordum ve yerim çok rahattı. Yastıgım dahada rahattı. Kokusu çok güzeldi biraz daha üstümdeki cekete burumu yaklaştırdım.

 

"Çok güzel kokuyor acaba parfüm markası ne." kendi kendime mırıldandım.

 

"Teşekkür ederim ama o kendi kokum parfüm değilmiş yani annem her zaman bunu söyler."

 

Hay babanı sevim.

 

Sesi duymam ile ilk panikle gözlerimi açtım. Ve yarı oturur pozisyona geldim etrafı inceledim aynı yerdeydik ama Siktir Alparslan'ın dizinde yatıyordum bir elinde telefon vardı ve ona bakıyordu. kalkmam ile yan gözle bana baktı.

 

"Iıı saat kaç?" Dedim havaya baktım karanlıktı büyük ihtimalle gece yarısıydı.

 

"On bir." Dedi.

 

"O kadar saat uyudum mu dizinde?" Elindeki telefonu bıraktı ve odağı tamamen ben olmuştum.

 

"Evet ve ben hiç rahatsız olmadım emin olabilirsin ve sen uyurken akşam yemeği yendi sende yemek ister misin bir şeyler?" Neler oluyor anam.

 

olur olur...

 

"Mihriban gel hadi gidiyoruz." Yengem bana sesleniyordu lan niye kimse gelip bu kız öldü mü kaldı mı diye kontrol etmiyor.

 

"Çok uyumuşum sanırım gündüz aldığım serum yüzünden." Kafasını sorun yok der gibi salladı. Hızla ayağa kalktım oda kalktı ve içeri girdik bizimkiler kapıda beni bekliyordu onlarına yanına gidip her şey için teşekkür ettim. Amcamlar ile evimize geçtik.

 

"Birde biz çağıralım yemeğe ayıp oluyor hep onlara gidiyoruz." yengemin misafir ağırlama duyguları depreşti.

 

"Olur çağırırız gönlümün sultanı." Amcam kaç yaşına gelirse gelsin her zaman yengeme koşuyordu. Ay imdat kırk yaşını geçen yaşlı bir çift cilvesi çekemem ben gece gece. Mert'te benim gibi düşünüyor olacak ki kolunu omuzuma atıp merdivenlere götürdü bizi.

 

"Yürü prenses birazdan burada artı on sekiz şeyler olacak benim psikoloji bunu kaldırmaz bu yaştan sonra." Amcam mert'e arkadan baya saydırmış, yengem ile ben bu dertli haline gülmüştük. Bu sırada odama girip kendimi yatağa attım direk uyumuştum ama hala uykum vardı sanırım doktor sağlam ilaç verdi yada Kokusu üstüme sinmiş Alparslan uykumu getiriyordu.

 

En sevmeğim şeyler arsında uykumu bölmek başı çekiyordu gözlerimi açtığımda güneş doğuyordu dışarda uykumu lavabo ve su için bölmek kadar kötü bir şey yoktur kesinlikle. Mutfağa inip su içtim uykum kaçtığı için dışarda hava çok güzel görünüyordu bahçe kapısını açıp bahçedeki koltuklara otura bilirdim. Gözlerimi yan eve çevirdim Alparslan oturuyordu sanırım o gece uyumuyor. Bence yanına gitmemde sıkıntı olmazdı yavaş adımlar ile onların bahçesine geçtim. Alp başını koltuğun sırt kısmına yaslamış ayakları orta sehpaya uzatmış gözleri kapalı bir şekilde duruyordu. Yanına oturdum ama uyanmamıştı üstünü örtmek için sağa sola baktım ne kadar hava güzel olsa da yengem her zaman uyuyan insan üşür derdi üstüne bulduğum şalı örtüm.

 

"Üşümüyordum yine de teşekkür ederim." dedi.

 

Bismillahirrahmanirrahim...

 

"Uyuyorsun sanıyordum."

 

"Uykum hafiftir bahçeye çıktığında uyandım." Hala aynı pozisyonda oturuyordu ama kafasını bana dönmüştü Bende ona dönük oturmuştum. Birbirimize bakıyorduk.

 

"Neden uyumadın?" Sesi ilgili gelmişti yada ben öyle olmasını istiyorum. Şimdi çişim geldi desem olmazdı bence.

 

"Akşam sizde uyumuştum uykumu aldım."

 

"Hmm." dedi sadece Kafasını tekrar gökyüzüne döndü ben hala ona dönük bir şekilde oturuyordum her hareketini izliyordum. Rahatını bozmadan cebinden kulaklık çıkardı birini bana uzattı diğeri kendi kulağına taktı.

 

"Al bakalım."

 

"Alayım bakayım." Diyerek aldım.

 

AŞKIN NUR YENGİ - YALANCI BAHAR

 

"Sor hadi neyi merak ediyorsun." Yerimde kıpır kıpır durmazsam tabi anlardı.

 

"Gündüz hastanede aradığını buldum falan dedin..." Ben daha cümlemi bitirmeden gülümsedi.

 

"Sende o kişi kim onu merak ediyorsun."

 

"Yani evet. Açık konuşmak istiyorum şimdi tamam yeni tanışıyoruz ama eğer hay..." Yine cümlemi bitirmeden müdahale etti.

 

"Bak bende açık konuşmak istiyorum ve sorunu anladım Mihriban ve bazı şeyler için acele etmeyelim elbet zamanı geldiğinde her şey konuşulur ama bu dediğim seni benden uzak tutacaksa tutmasın." Yani benden mi bahsediyordu ben mi yanlış anlıyordum.

 

SALAK! kızım senin aq 106 değil kendine gel.

 

Bundan sonra ne o konuştu ne ben. Şuan güneş yavaş yavaş doğuyordu bir yandan kuş sesleri var kulağımda hoş bir müzik yanımda Alparslan var belki yaptığım aptallık ama huzurlu hissediyorum kendimi sanki bunu ihtiyacım varmış ve benim haberim bile yokmuş. Müzik ne kadar başa sardı bilmiyorum ama bu süre içinde ne o ne ben tek kelime etmedik bende onun gibi ayaklarımı sehpaya uzatmış duruyordum bir ara başı omuzuma düştü ve hala oradaydı. Hizmetli ablalar kahvaltı hazırlamaya başladı artık gitmem gerekti. Kafamı alpe çevirdim ve göz göze geldik onunla ne zaman göz göze gelsem gülüyordum yine aynısı oldu ve oda bana bir gülümseme armağan etti.

 

"Ben eve geçeyim akşam için hazırlanmam gerek." Ayağa kalktı ve eliyle kahvaltı masasını gösterdi.

 

"Kahvaltı yap git lütfen."

 

Ay kibar şey yerim seni.

 

"Teşekkür ederim ama gitsem iyi olur." Dedim. Kulaklığımda hala duran kulaklığı uzattım aldı ve kendi de çıkardı tekrar eski yerine koydu kulaklığı.

 

"Sözün olsun o zaman."

 

Fırsatçı gibi geldi bana.

 

"Peki öyle olsun görüşürüz." Onu arkamda bırakıp kendi bahçemize geldim.

 

Odama girip banyoda işlerimi hallettim ve giyinme odama geçtim kendime rahat bir kırmızı etek kombini aldım.

 

 

 

Saçlarımı düz şekilde bıraktım makyaj yapmama gerek yoktu zaten akşam için kuaföre gitmem gerek o zaman yaptırırdım. Odamdan çıkıp mutfağa geçtim. Amcam ve yengem kahvaltı yapıyordu ikisini de öptüm yengem bu sırada ekmeğe çikolata sürdü yasak ama sorun olmaz bir taneden canım.

 

"Günaydın ve görüşürüz." dedim elimde çikolatalı ekmeğim.

 

"Aradığımda kuaförde ol lütfen geç kalamayız." yengem dakik birisi.

 

"Tamam yenge. Çıktım ben." Onlara el sallayıp arama doğru ilerledim. Güzel bir gün olacak gibi hissediyorum.

 

Ne demiştim ben güzel bir gün mü!

 

" Bakın beyefendi siz gelip arkadan vurdunuz arabama." Tam olarak yarım saattir Karşımdaki adama laf anlatmaya çalışıyorum bir insan duran arabaya vurup nasıl haklı çıkabilmek için çabalar!

 

"Durmasaydınız yolun ortasında."

 

"LAN DURAN ARABAYA VURDUN ANLATAMIYORUM HERALDE ULAN BİR İNSAN NASIL GELİP PARK HALİNDEKİ ARABAYA VURABİLİR ENAYİ MİSİNİZ!" Oh be dünya varmış bir insan hiç mi anlamaz canım.

 

"Orası park yeri mi efendim."

 

Karşımdaki adam taşan sabrım dan sonra güzel bir yumruk attım. Çevredeki insanlar polisi ve ambulansı aramıştı ve bilin bakalım neredeyim tam olarak iki saattir adamın burnunu kırdığım için nezaretteyim neymiş burnu kırılmış hep ABARTI.

 

"MİHRİBAN ARAS." Sanırım haklı olduğumu anladılar.

 

"Haklı olduğum çıktı ortaya demi." Memur kapıyı açtı.

 

"Hayır hanımefendi komiserin odasına gidiyorsunuz ." Memurla nezaretten çıkıp merdivenlerden üst kata çıktık bir odanın önünde duruyorduk kapının isimlik yerinde komiser yazıyordu.

 

"Gir."

 

"Mihriban Aras komiserim." Memur ismimi söylerken ben komiserin odasını inceliyordum normal arka sokaklardaki Rıza babanın odası gibiydi. En sonunda kafamı komisere çevirdim. Allah işte şimdi belamı verdi diye biliriz. Şantajcı bir kuzen başıma gelecek en kötü seçenekler arasına girerdi. Yanında bir adet alp vardı sanki kendi yetmiyor gibi bide Alparslan gelmişti.

 

"Güzel öğretmişim aferin." Mert karşımda sırıtarak konuşmuştu. Alp kafasını iki yana sallamış bıkmış bir ifade vardı yüzünde. Haklı adam ya hastane ya da karakolluk oluyordum ama ben hep suçsuzum işte sorun bu asıl.

 

"Mih işin şakası bir yana haklı olduğun konuda nasıl haksız çıktın." Ayakta durmaktan yorulduğum için Alpin yanındaki koltuğa oturdum. Hemen gözlerimi doldurdum. Sesim titrek çıkmalıydı.

 

Korkmuş gibi.

 

"Bak şimdi mert bu ne olduğu belirsiz duran arabama çarptı bende ona çarptım bu kadar." Dedim kafamı hafif sağa yatırmış mazlum acıların çocuğu rolüne girmiştim. Mert halime gülüyordu alpe döndüm oda gülüyordu resmen dalga konusu oldum! ama amacım korkmuş olmaktı sadece.

 

"Neyse arabada konuşalım bu konuyu. Çıkabiliriz demi komiserim." Alparslan yine çok mantıklı.

 

"Çıkın Alparslan halloldu her şey."

 

Komiserin dediğinden sonra hepimiz çıkmıştık ve benim karakol maceram bitmişti. Alparslan'ın arabasına geçtik kendimi arka koltuğa attım.

 

"Beni kuaföre bırakın lütfen yada durun yemek yiyelim Allah aşkına çok acıktım." İkisi de gülüyordu halime sanki çok komik.

 

"Tamam yeriz bırakırım." dedi alp. Bu arabanın koltukları çok rahat lan. Yerime iyice yayıldım araba bir restoranın önünde durmuştu. Hızla restoranın içe girdim ve kendimi cam kenarı bir masaya attım. Çalışan geldi ve siparişleri verdik.

 

"Karakolluk olmaya alıştın iyice." Yine Mert'in abartma duyguları depreşti. Neler diyor Alpcimin yanında.

 

"Abartma sadece adama çarptım!"

 

Bu ikisi bizle dalga geçiyor mih!

 

"Mihriban." dedi arkamdan bir ses.

 

Bu gün niye bitmiyor? Acilen bitmesi gereken bir gün.

 

"Mehmet" dedim yüzümde yapma bir gülümseme ile ne kadar sevmediğimi sesimle bile anlardı başkası olsa.

 

"Seni görmek çok güzel." Keşke senide olsa.

 

"Hıhı aynen öyle." Tabağa düşen sert çatal bıçak sesi ile karşımdaki Alparslan'a baktım. Elini uzatmıştı tanışmak için.

 

ne kadar ga... ah pardon medeni!

 

"Alparslan DEMİR." Dedi sesi tok ve kendinden emin çıkmıştı Sesi tonu seni çiğ çiğ yerim diyor bence ben doğru anlıyorum.

 

"Mehmet VİRAN Tanıyorum DEMİR ailesini." Alpin elini sıkmıştı ama sesinden memnun olmadığı çok belliydi.

 

"Uzak durman gerektiğini biliyorsun o zaman." Alp, Mehmet'in elini bıraktı ve Mehmet elini ovaladı. Mert gerginliği anlamış gibi konuyu değiştirdi.

 

NOLUYOR?

 

"Mehmet sen yurt dışında değil miydin?" Arada işe yarıyor canım kuzenim.

 

"Evet dün geldim bu akşam için hatta Mihriban'a ulaşmaya çalıştım ama kısmet burayaymış akşam benimle gelir misin?" Yüzsüz en son reddettiğimde gecesi başka kızla olmuştu. Selamını almam bile büyük bir şeydi.

 

Neremle gülüyorum?

 

Ya bu çocuk çok salak yada çok zeki bence ilk seçenek.

 

"Gelemez! Benimle gelecek." Alp hepimizin yerine cevap vermişti ve beni kurtarmıştı.

 

"Gelemezmişim. Onunla gidiyor muşum" Dedim sahte bir gülümseme ile bu dediğim Mert'in hoşuna gitmiş olacak ki sessiz kahkaha atmaya çalışıyordu ama sadece çalışıyor. İkimizde geri oturduk yerlerimize Mehmet baktı baktı ve gitti sanırım bir tık bozuldu ama sevmiyorum dışı sineğe yürüyor dedikleri tip kesinlikle Mehmet.

 

"Sen hayırdır kuzenimi bir sahiplenmeler falan." Mert'in sorusu ile karşımda oturan Alparslan'a baktım oda ters ve yandan bir bakış ile mert'e bakıyordu. Mert sanki kendi soru sormamış gibi yemeğine devam ediyordu.

 

"Rahatsız oldu Mihriban sen müdahale etseydin."

 

"O sevmez böyle emri vakileri. Hem kendi kendine çok güzel halleder o." Yüzümde Mert'in dedikleri ile bir gülümseme oluştu.

 

"Mert doğru söylüyor kendim hallederim ama bazen yardım almakta iyidir demi teşekkürler. " Dedim Alparslan'a konuyu uzatmaya gerek yoktu sonuçta iyi bir niyetle yapılan bir davranıştı.

 

"O zaman akşam seni kuaförden ben almak istiyorum. Tabi sende istersen?"

 

Acaba kuaför çıkışı başka yerlere mi gitsek.

 

"Olur hem benim arabam yok zaten."

 

"Bende pelinle gelirim zaten beraber olursunuz." Mert, Pelin'e yürüyor ve bunu abisinin yanında yapıyor sanırım Mert'in önünde yürek falan var onu yiyor.

 

"Sen dikkat et pelin çarpmasın sana." Alpin sesindeki tehdit çok net hissedilir derecede mert ona alayla baktı ve Alp bu bakıştan ne anladıysa kafasını sağa sola çevirdi yağ sabır diyerek önüne döndü. Yemeğin devamı sessiz geçti.

 

Yemek Faslı bitmiş Alp ve mert hazırlanmam için beni kuaföre bırakıp gitmişti giderken kuzenim yine iki gündür olanlara atıfta bulundu bu sefer bıraktığı yerde bulmak istediğini söyledi onu takmadım çünkü kuaförde pelin bekliyordu. Alparslan ve mert ile hazırlanmaya gitmişti.

 

🌒 

 

BÖLÜM SONU.

 

BÖLÜM BİTİŞ TARİHİ: 31.05.2023

 

BÖLÜM HAKKIND

A DÜŞÜNCELERİNİZ NELER?

 

KİM KİME NEDEN NE AMAÇLA YÜRÜYOR?

 

SİZCE ALP NE ZAMAN SÖYLER MİHRİBANA?

 

MİHRİBAN NE ZAMAN HATIRLAR?

 

İNST:sudenazbalikcii

 

TİKTOK:sudenazbalikci

 

ARADA SPOİ PAYLAŞIYORUM HABERDAR OLMANIZ İÇİN TAKİPTE KALIN.

 

SEVGİYLE KALIN..

 

 

Loading...
0%