@sudenzbalikci6
|
BEN GELDİM HELLOOO!
SATIR ARASI YORUMLARI VE BEĞENMEYİ UNUTMAYALIM.
KEYİFLİ OKUMALAR.
"DAVET"
~
Ailemi özlüyorum ve bunu bu sıralar çok hisseder oldum. Geceleri küçük kız çocuğu görüyorum, sadece sırt kısmını görüyorum. Uzun ve yapılı bir adam onu kucağında tutuyor ve saçlarını okşuyor sanırım o adam babam. Yüzünü hatırlamıyorum ama kokusunu hatırlıyorum, yüzünü kalan iki üç fotoğraftan biliyorum. Hani bazı kokular vardır ve sizi sakinleştirir size bir şeyler anımsatır ya öyle. Aynada daha fazla kendime bakmayı son verdim ve arkama döndüm pelin bu sıra hazırlanmıştı.
Ailemi sadece kalan iki, üç fotoğraftan tanıyorum.
"Mihriban, hadi gidelim abimler gelmiş." Yanımdaki peline baktım elbisesi ve saçları ona çok yakışmıştı. Beraber kuaförden çıktık ve karşımızda mert ile alparslan vardı. İkiside çok şık ve yakışıklı duruyordu. Alparslan tamamen siyah bir takım giymişti, üstünde tek renk gözlerinin lacivertiydi ve gömleğin üstten iki düğmesini açıktı. Papyon yada kravat takan birisi değilmiş. Mert'de çok değişik değildi sadece içine beyaz bir gömlek giymişti ama oda çok şık duruyor. Çıktığımızda belli ikisinin de odak noktası bizdik. Yavaş ve dikkatli adımlar ile karşılarında durduk, pelin ile öyle bir havamız vardı ki gören bizi podyumda mankenlik yapıyoruz sana bilir. Siyah dekolteli ve derin yırtmaçlı ince askılı elbiseyi giymiştim. Alp ile yan yana gelince çok uyumlu duruyorduk. Pelin tam tersi kırmızı mini straplez bir elbise giymişti ve ona çok yakışmıştı onlarda mert ile çok güzel duruyorlardı yan yana. Aralarında biraz boy farkı vardı ama öyle acayip bir fark yoktu tatlı duruyor.
"Çok yakışmış elbise." Gözlerim benden bağımsız sanki bu anı bekliyor gibi Alparslan'a dönmüştü. Gözlerimiz buluştu ve ona kocama gülümsedim. Onun odağı gülümseyen dudaklarım oldu ama bu sadece saniyeler sürmüştü.
"Teşekkür ederim. Sende çok şık duruyorsun." Demem ile yüzündeki gülümseme daha çok artı. Bu sırada fotoğraf çekme sesi geldi ikimizin de başı o yöne döndü ve aynı sesi ikinci defa duyduk.
"Çok güzel duruyordunuz." Pelin çekmişti ama haklıydı uyumlu giyinen çiftler gibi duruyoruz. Hep beraber sanki date çıkmış gibi duruyorduk. Alp' te benimle aynı düşüncede olmalı yüzünde memnun olmuş ifade vardı, gözleri ikimizin üstünde baştan aşağı gezdi.
"Haklı. Artık gidelim geç kalmayalım." Alparslan arabaya yöneldi ama şoför koltuğu yerine ön yolcu koltuğunun kapısını bana açtı. Mert ve pelin beraber gelecekmiş. Pelin ile benim haberim, mert onu koluna takıp giderken olmuştu. Onların arkasından bakmaya son verdim ve Alparslan'ın açtığı kapıdan yerime oturdum. Oda hemen kendi yerine geçti arabayı çalıştırdı.
"Teşekkür ederim." Ön camdan dışarıya bakıyordum. Onun dikkati yoldaydı ama konuşmam ile kısa bir bana bakmıştı.
"Rica ederim. Bu gece emrinize amadeyim." Yüzünde haylaz bir ifade vardı. Sanırım gece uzun olacaktı, bu haline sadece başımı sağa sola salladım. Aynı onun gibi yandan kısa bir bakış atıp önüme döndüm. Yol boyunca ikimizden de çit çıkmadı sadece hafif sesli müzik çalıyor arabada. Dakikalar sonra sessizlik çığı gibi büyürken büyük bir otelin önünde durduk ama kapıda basın vardı.
"Senin için yan yana görünmemiz sorun olur mu?" Ne kadar düşünceli bir insan. Bana bunu sorması ile midemdeki solucanlar kanat çırpmaya başladı. Gözlerimin odağı bu sıralar en sevdiğim yerde durdu.
Alparslan'ın lacivertleri.
keşke gelinlik giyseydik
"Hayır ama bunu düşünüp sorman çok güzel bir incelik, teşekkür ederim." Gülümseyerek cümlemi tamamladım. Ne çok gülüyorum onun yanında.
"Senden takdir almak benim için bir onurdur prenses." Yüzünde bir muziplik vardı.
"Hadi inelim de sen onurlan. Bu sırada yarın yılın en iyi çifti oluruz." Ona muzip şekilde cevap vermem hoşuna gitmişti belli ki gülüyordu.
"Ah, benimle manşetlerde ve sabah programında olman gururumu okşar." Bana aynı şekilde karşılık veriyor.
aynen pelin abin sert biri!
Son dediğinden sonra ikimizde sustuk, önce kendisi indi sonra benim kapımı açtı ve elini uzattı. Bende tabiki de teklifi reddetmeden elini tutum ve arabadan indim. Beraber seri adımlar ile basına doğru yürüdük ve fotoğraf çekmeleri için poz verdik. Alparslan elini belime atmıştı bu yakınlık ile parfüm kokusu çok net geliyordu. Bu koku çok tanıdık ama çözemiyorum işte sanki daha önceden biliyorum bu kokuyu.
"Alparslan bey, tamamen bir dönüş mü sağladınız ülkeye?"
"Alparslan bey, Norveç'teki holdingi neden bıraktınız?"
"Mihriban hanım, kafeniz battı haberleri çıkmıştı bir aslı var mı ?"
"Alparslan bey ile yeni bir AŞK söz konusu mu efendim?"
Ne aşkı aşko ufukta düğün var düğün.
"Mihriban hanım, Alparslan beyle paylaştığınız gönderiden dolayı sevgili sanılıyorsunuz doğru mu?" Soruların hiç birine yanıt vermeden güvenlik sayesinde içeri girdik.
"Alparslan bir şey sorabilir miyim?" demem ile kapı girişinde durdu. güzel lacivertleri beni buldu.
"Sor bakalım."
Kaç cm?
Dur iki dakika o diğer soru.
"Az önce ülkeye dönüş falan dediler ne demek istediler?" İlk soruyu duyunca kaşları çatıldı ve belimde ki elleri gerildi.
Neden gerildi bu kadar?
"Kimse benim asker olduğumu bilmiyor. Kendi akrabalarım bile bilmez ama sen ve ailen istisna. Oda amcanlar ile çok eski bir tanışıklığımız olduğu için ki adam beni yemin törenime geldi ve ailene güveniyorum mihriban." Kesinlikle böyle bir şey beklemiyordum. Şuan kendimi çok değerli ve önemli hissediyorum ay.
"Neden saklıyorsun ki?"
Hani sıra benimdi!
"Göz önünde bir aileyiz ve benim mesleğimin gizli olması gerekiyor, soyadımız malum olduğu için herkes beni iş adamı diye biliyor. Bu zamana kadar herkes beni Norveç'te sanıyordu. Ee bir bordo bere olmak kolay değil." Aslında düşününce mantıklı geliyordu açıklaması. Bordo bere dediği kısımda gömleğin yakasını düzelti sesinden gurur akıyordu resmen.
TAMAMDA BUNU PELİNDE DEMİŞTİ YA GÜZELİM?
DEMEDİ.
"Bir gün seni kamuflajınla görmek isterim." Bunu çok içten demiştim. Allah bilir o lacivert gözleri ve kamuflajı ile ne kadar yakışıklı olurdu. Bunu demem ile gözleri ışıldadı kafasını üç yaşında çocuk gibi hızlı hızlı aşağı yukarı sallamıştı.
"İnşallah, bir gün götürürüm seni karargaha." dedi. Salona doğru yürümeye başladık, bu sırada eli yine belimde yerini almıştı. Bende bu durumdan hiç şikâyetçi değilim şimdi yalan değil.
Aşkımmmm aç kucağın geliyorummmmm
"FLAŞ! FLAŞ! MİHRİBAN ARAS VE ALPARSLAN DEMİR ÇİFTİ DAVETE BERABER KATILDI! YILIN EN TT ÇİFTİ SORULARDAN KAÇTI!" Yürürken Alparslan'a yarın manşetleri söylüyorum oda bu durumdan eğleniyordu benim gibi.
"YILIN EN İYİ ÇİFTİ ŞİMDİDEN BELLİ OLDU!" İkimizde gülerken içeri girdik. Salonun önünde bekleyen çalışan yerimizi gösterdi, masada Aras ve Demir ailesi vardı ve tek eksik ikimizdik, oda gelmemiz ile tamamlanmıştı. Oturmamızla beraber amcam ilk elbiseme sonra eli hala belimde duran Alparslan'a baktı.
"Çek lan elini." Amcam ve mert sahiplenici, kıskanç bir kişiliğe sahipti. Özellikle ben ve yengem söz konusu ise tamamen konu kapalıydı. Şu sıralar mert, peline odaklı olduğu için tepki vermiyor ama eminim ciddi bir şeyler olsa Alp'in burnundan getirecek gibi duruyor.
Burada devreye pelin girer canım mert öte kaç bu devran sanada döner.
"Hayatım, lütfen rahat bırak ikisi de yetişkin ve aklı başında insanlar." Canım yengem pek bir cilveli şekilde amcamın odağını tekrardan kendine çevirdi. Amcam, yengemin uyarısında sonra bir şey dememişti ama yanına oturmamı istemişti. Bende direk yamacına sığınmıştım. Yanımda Alp onun yanında mert. Mert'in yanında pelin vardı masa yuvarlaktı herkes birbirini göre biliyordu.
"Mihriban, çok güzel olmuşsun maşallah bir okuyalım nazar değmesin." Son sözlerini yengeme bakarak tamamladı. Yengem beni süzdü baştan aşağı sonra alparslan'ı süzdü.
"Teşekkürler Ayşen teyzem. Sende çok şıksın." Benim cevabım ile Ayşen teyze daha bir farklı gülümsemeye başladı.
Farklı dan kastın sinsi yüz ifadesi var kadında Mih
"Haklısın, maşallah canım kızım çok güzel. Bir içim su elinden de her iş geliyor kuzumun her gün okuyorum ben onu Ayşen." Şimdi yengem beni niye övdü ve överken neden alp'e bakarak kaş göz yapıyor? Hayır ama bunu tek ben değil, alp ve Ayşen teyzede görüyordu.
Mih ufak bir bildirge veriyorum bunlar seni Alp ile...
Tamam sus tamam.
Alparslan yanımda kıkır kıkır gülüyordu. Hayır bide belli etmemeye çalışıyor ama maşallahı var pek bir güleç kendisi!
"Anne, mert ve abim de çok yakışıklı olmuş demi?" Masada pelin'in sorusu bomba etkisi yarattı diye bilirim. Az önce o kıkır kıkır gülen alpcim şuan buz kesmiş bakışları ile kardeşine bakıyor. Pelin'in cümle kurmakta sıkıntısı vardı. Bir abi demedi, hadi bunu geçtim masada maaile otururken leyla olmuş şekilde merte bakarak cümle kurması cidden çok riskli bir eylem.
Senin abin BORDO BERELİ, benim canım kuzenim CEO yazık değil mi bu çocuğa.
"Canım kardeşim, evet çok yakışıklı oldum. Gel bakalım yanıma. Mert ABİN kızlarla konuşsun." Abin kısmından sonra gelen cümle ile pelin eş zamanlı olarak çatık kaşları ve mavi gözleri abisini buldu. Mert ise avatar gibi oldu ama tek fark mert kırmızı oldu biraz daha fazla kendini sıkar ise olacaklardan korkuyorum.
Tabiki de bu durumda bana düşen kıkır kıkır gülmek oldu.
"Ne kızı alparslancım! Lütfen bana öyle yakıştırmalar yapma, hiç yakışmıyor sana." Ulan mert nasılsa dönüyorsun, maşallah kendisi Asena gibi kıvır Allah kıvır.
"Niye, geçen gün selinden mesaj gelmişti ya sana, bak orada sana bakıyor. Bekletme kızı." alparslanın dedikleri büyük bir sarsıntı yarattı. Hepimiz başımızı işaret ettiği yere çevirdik. Uzun boylu, esmer ve mankenler gibi fiziği olan kızı gördük. Aynı zamanda dudaklarım arasından bir ıslık kaçtı ve hemen kendime gelip tekrar masaya döndüm.
"Sen ne bakıyorsun mert abi hayırdır?" Küçük sarı hem barbie hem harbi olma yolunda ilerliyor.
"Abin topu bana atmaya çalışıyor pelincim ama kendisi melis'ten hiç bahsetmiyor." İnsan öldürmek kaç yıldı? Yada şöyle sorayım kuzen ve şu lanet lacivert gözü öldürmekten kaç yıl yerim ki?
Asker öldürmek mesai saatleri dışında ekstra cezaya tabi tutuluyor mu?
Ne dedi o?
What?
Kıkır kıkır gülen ben buz gibi bir surat ifadesi ile alparslan'a baktım. Oda bana bakıyor, derin bir yutkunma sesi geldi.
bok kokusu mu o?
"Mert ve gereksiz şakaları işte. Ne meclisi ben tanımıyorum meclis falan." Tek Kaşım otomatik olarak kalktı ve yapay olduğu belli olan bir yüz ifadesi ile Alparslan'a baktım.
"Aman ne olacak alpcim, biz yabancı mıyız hepimiz modern kişileriz. Olabilir öyle şeyler yok meclis, melek, Melis hepsini anlıyorum." Ne diyorum lan ben.
Neyse modern bir insanım ben geçmiş sonuçta.
Amcan ve mert de modern bir insandı Mihriban.
Alparslan'ın telefonu çalınca masadan kalktı ve konu rafa kaldırıldı ama asla kapanmadı. Yengemler kendi aralarında Sohbet etmeye başladı. Bizde Sohbet eşliğinde yemeklerimizi yedik. Davet sahibi insanlar sahnede konuşma yaptılar, meğerse evlilik yıl dönümü davetiymiş.
"VE SON OLARAK DAVETİMİ GERİ ÇEVİRMEDİKLERİ İÇİN DEMİR AİLESİNE TEŞEKKÜR EDİYORUM." Ana kadına bakın özel olarak sadece onlara teşekkür etmişti. Bu gün bir kez daha DEMİR ailesinin ne kadar sevildiğini ne önemli olduklarını anladım.
Konuşma, günün anlamı, önemi açıklandı karı koca sahneden indi ve herkes dans etmeye başladı masada Alparslan ve ben hariç kimse kalmamıştı. İkimizde sessiz bir şekilde oturup sahneyi izliyorduk.
"Sanırım benim seni dansa kaldırmam lazım." Kafamı yavaş şekilde Alparslan'a çevirdim. Onun bakışları dans eden çiftlerdeydi ve yüzünde tiksindiği her halinden belli yüz ifadesine sahipti.
"Benimle dans etmek çok istiyorsun anladım ama sağ ol istemiyorum sen meclis ile dans edersin, canım." Bana döndü kaşları çatık şekilde ama sesimdeki muziplik ve yüz ifademden belliydi dalga geçtiğim. Müzik sesinden çok duyamıyorduk birbirimizi yüzünü kulağıma yaklaştırdı ama tenime temas etmiyordu. Yaklaştıkça ne kadar güzel koktuğu bir kez daha anlamış oldum. Nefesi boynuma vuruyor ama sorunumuz var.
BEN HUYLANIYORUM!
"Seninle ilk dansımız bu şekilde olmamalı Güzelim." Bakışları kısa bir an dudaklarıma takıldı ama ben resmen hareket edemiyorum.
Siktir!
Güzelim?
Büyük bir siktir!
Mih libidonun ses telleri varmış.
Aynen.
Gerçekten aramızdaki çekim elle tutulur cinstendi. İlk günden belli ikimizde farkındaydık bunu ve ne istediğimi biliyorum. Hem de ilk günden belli...
Alparslanı.
Nefesleri hala boynuma vuruyor, başımı yüzüne doğru çevirdim ve yüzlerimizin arasında milimlik mesafe kalmıştı. Gözlerinin içinde bakıyorum çok yakından.
"Peki, ilk dansımız nerde ve ne zaman yaparız Alparslan?" Sorum ile gülümsedi, hatta öyle güzel güldü ki o gece laciverti gözleri kısıldı ve bana izlemek düştü.
BEN GÜN ALIRIM SİZ POZİSYON SEÇİN YETO.
Tamam.
"Gidelim." Elini bana uzatmıştı yine tereddüt bile etmeden tuttum.
Az yavaş kız kuduruk.
Sen sus iki dakika.
Ohoo ben sussam şuan işi fırına verir meyvesini bekliyor olurdunuz.
Alparslan elimi tutmuş merdivenlere beni peşinden götürüyor, nereye gittiğimizi biliyorum. Buranın arka tarafında çok güzel bir teras vardı ve orayı çok bilen yoktu. Bizi oraya götürüyordu, bana da kuzu gibi peşine düşmek kalmıştı. Merdivenlerin bitimindeki kapıdan geçtik hava ılık ılık esiyor, yana yana durup boğazı izledik. İstanbul çok güzel ama sırlarla dolu şehir, ikimizde o ses cümbüşünden kurtulduğumuz için sessizdik. Derdin bir nefes aldı dertli dertli, o manzarayı izliyordu ben onu. Biraz değil baya hızlı gidiyorum ama elimde değil ben sabırsız biriyim. "Çok derin nefes aldın seni bu kadar sıkıntıya koyan nedir?" Hala manzarayı izliyordu yüzünde bir gülümseme oldu ama bu gülümseme gün içinde oluşan gülümsemeleri gibi değildi. Çok derindi yüzündeki gülümseme. Sanki biri onu arafın ortasında bırakmıştı ve ne yapsa oradan kaçamıyordu.
"Vardır herkesin bir sıkıntısı bir derdi." Bende İstanbullun serin sularına bakıyorum artık. Başımı salladım onu onaylar gibi.
"Evet, vardır herkesin bir derdi haklısın ama herkesin bir dermanı da vardır Alparslan. Senin dermanın nedir?" Lacivertleri artık bana bakıyor. Gecenin karanlığına meftun olan ben, lacivertlerine meftun olmamak için büyük uğraş vermem gerektiğini hatırlatıyordu. Bende onun gibi gözlerine bakarak derin bir nefes aldım. Yüzünde bir gülümseme oldu yavaş yavaş bana yaklaştı elini yüzüme gelen saçlarıma yaklaştırdı asi saç tutamlarımı kulağımın arkasına koydu ama bunu yaparken daha çok yüzü kulağıma yaklaştı, bu gün bunu iki kere yapmıştı.
Sanırım nefesimizi kesmek istiyor .
Bendece.
"Silah kullanmasını biliyor musun?" dedi.
NE!
"Ne alaka lan!" yüzümde nasıl bir ifade varsa sessiz bir kahkaha attı. Nefesleri hala boynuma vuruyordu.
"Dur dur, soruma cevap verir misin?" Sesi az önce kahkaha atan kendi değilmiş gibi ciddiydi.
"Evet amcam öğretmişti." Bu gün kaçıncı olduğunu saydığım derin bir nefes aldı. Dudakları boynuma yaklaştı bu seferde orda konuşmaya başladı.
"Çok iyi. Şimdi sol tarafta üç, sağda iki kişi var. Muhtemelen içeride de adamlar var ama sen sakin bir şekilde bu-"
HOPS!
AKSİYON SEVERİM.
"Dövüşmeyi de biliyorum alp. Hadi dövelim yada vuralım." bende, bana yaptığı gibi nefesimi boynuna vererek konuştum. kaşlarını çattı elimi tuttu ve sakin bir şekilde merdivenlere ilerlemek istedi ama yabancı bir ses ile adımları durdu.
"Komutan! " Alpin sert ve öldürmeye yemin etmiş olan bakışları ona seslenen yaşlı adamda durdu.
Valla şu bakışı bana atsa sıçardım.
"Demek çöplükten çıktın. Şimdi seni öldürmek farz oldu. " Alparslan'ın ses tonundan öfk akıyordu. Adam iğrenç bir şekilde güldü.
"Emaneti almaya geldik komutan."
Yanımdaki bedeni gerildi, o kadar gerildi ki kolunu tuttuğum elim ile taşa dokunuyormuş gibi hissettim bir an.
"Demek öldürmem için seni yolladılar." ölüm ile küçük yaşta tanıştım ve bizzat şahit olduğum için korkmuyordum ama o ses tonundan tehlike akıyor, bu beni ürperti. Sadece ben ürperdim bu ortamda yaşlı adam, alpin dediğine daha çok güldü, yüzünde iğrenç bir sırıtış vardı.
Ay çok seksi.
"off, sen ve tehditlerin yeter artık icraata geçelim." demesi ile silah sesi aynı anda gelmeye başladı. Alparslan beni ve kendini kolonun arkasına çekti. Hareketleri çok seridi. Ben kolon ile Alparslan arasında duruyorum, bana kendini siper ediyordu.
"Ulan! seni sike sike öldürmeyene alp demesinler." Bunu sadece ben duymuştum. Gözleri bana döndü ama bu sıra elinde silahı fark ettim. Boyu benden uzun olduğu için ona bakarken kafamı az kaldırmak zorunda kalıyorum. Bana bakan yüzü yumuşadı, resmen az önce adama Azrail gibi bakan kendi değilmiş gibi bana tam tersi yumuşak bakıyordu.
"Tim geldi şimdi çıkarız." Onu başımla onayladım çünkü ne kadar arkadan silah sesleri gelse de şuan çok rahattım, alttan ona bakıyordum ve kafam boynuna denk geliyordu. Bu halime güldü, hemen ardından silahından çıkan bir kurşun karşı tarafı buldu. kafamı az dışarı çıkardım ama hemen bir el geri çekti.
"Seni buradan çıkarana kadar kafan göğsümde dursun lütfen." dedi elleri kafamı göğsünün içine sokmak ister gibi bastırıyordu.
"Tamam. Yerim rahat merak etme." dediğime bir cevap vermedi sadece baktı. O sırada yanımıza siyahlar içinde birisi geldi. Elindeki kulaklığı Alparslan'a verdi, alp alıp başını sallamıştı. Adam komutu almış gibi geri gitti. Alparslan hızla kendine verilen kulaklığı taktı anlamadığım bir çok kelime kullanmaya başladı. Bu hangi dil bilmiyorum. En son işi bitmiş olmalı ki kulaklığı çıkardı cebine koydu. Gözleri ilk çevrede gezdi aradığını bulmuş olmalı ki bana dönmüştü.
"Şimdi çıkıyoruz buradan. Hızlı olmalıyız üst taraf temiz ama aşağısı o kadar temiz değil güzelim." dedi. Bu sırada gözleri çevreyi kontrol ediyor ve acele ile konuşuyordu.
"Amcamlar ne olacak?"
"Merak etme tim onları çıkardı. Güvendeler hepsi." Yine onun ellerine göre küçük olan ellerimi tuttu beni önüne aldı. Hızlı adımlarla kapıya geldik, arkamı dönüp cesetlere bakmıyorum ama kan kokuyordu güzelim teras. Kapıdan girip hızlı şekilde merdivenleri iniyorduk.
"İyi alıştın sen ellerimi tutmaya." Amacım sadece biraz olsun gerici ortamı yumuşatmaktı, kaşları çatıldı.
"Rahatsız mı oldun? Tabi ya olursun sana sormadan tutmamam ge-" Elimi bırakmaya çalıştı bu sefer ben sıkı sıkı tuttum. Sesime muziplik ekledim konuşurken.
sıkı sıkı tut
"Bunu da düşünmen çok güzel ama o yüzden demedim, ellerim çok güzel ya hani aşık olma diye dedim." Düşünce yapısı çok güzeldi ama elimi bırakamaz. Gözleri, gözlerimi buldu başını sen iflah olmazsın der gibi iki yana sallamıştı. Beraber arabaya geçtik alp aşırı hızlı ve dikkatli araba sürüyordu. Bir gözü telefonda diğer gözü arkadaydı.
"Şimdi sana diyeceklerimi iyi dinle Şifa, benim dağ evine gidiyorum arkamdalar ve iki arabalar. Her arabada dört kişi var, yem baloda kaldı bunlar acemi. Gezgine konum at halletsinler. Ardından beni haber et. Sadece beş dakikanız var hepsinin yok olması için, yanımda sivil var." Adama bak be iki dakikada herkese yapacağı şeyleri söylüyor. O telefonda emirler yağdırırken bende onu izliyorum. Karşı tarafı dinledi bir süre hemen kapattı ve araba daha çok hızlanmaya başladı. Bu sırada dışardan silah sesi gelmeye başladı.
"Hay sikeyim." Sert sesi ile gözleri önce dikiz aynasına daha sonra bana döndü.
"Eğil mihriban." Dediğine tam tersini yaptım, gözlerim belindeki silahı buldu. Yapabilirdim. Tamam insan vurmasan bile tekerleklere sıkabilirdim.
"Silahını bana ver ve bana güven atışım iyidir. Tamam insan vuramam ama seninkiler gelene kadar tekerleklere sıkarlar." dedim hızlı hızlı. Başını hızla olumsuz anlamda salladı.
"Saçmalama seni tehlikeye atamam dememi bekleme haklısın ve sana güveniyorum Mihriban Aras ama çok dikkatli oluyorsun bak.." Alp daha sözünü tamamlamadan belinden silahı aldım ve şarjör kontrolü yaptım.
"Şşt, yakışıklı izle bak." Bu sırada üstü tavan camı açtım ve tabancamı kontrol ettim, kurşun yuvaya girdi.
Kendimi camdan çıkardım ve aynı zamanda hedef haline geldim ama Alparslan arabayı bir sağa bir sol zikzak yapıyor resmen, dediği gibi acemi hepsi belliydi.
Yani yemimiz.
Tekerlekleri nişan aldım ve ön iki tekerleği vurdum. Ah! Övünmek gibi olmasın ama silah kullanımım çocukluğa dayanıyor canım amcam. Ben hedefleri hallederken, alp arabanın hızını artıyordu. İlk araba nakarat, bariyerlere çarptı ve güm gitti. Aynı şeyleri ikinci araba içinde yaptım ve oda takla ata ata yuvarlandı.
Kendimi tekrar koltuğa bıraktım. Silahını geri ona uzattım bu sırada lacivertleri beni buldu ve ıslık çaldı. Bu hareket ile arabada ikimizin de kahkaha sesleri yankılandı.
"Baya iyisin sen bu kadar beklemiyordum."
Ohoo bizde daha neler var yavrum açalım bir gün sana.
"İltifatın gururumu okşadı ama bakma sen benim kırılgan göründüğüme, daha neler neler var bende." kollarımı göğsümde bağladım ve odağımı ön camdan yola çevirdim. Daha fazla arabada ikimizde konuşmadık, zaten olaylı bir gece yaşamıştık ve bunu beklide sormam gerekti ama büyük ihtimalle cevap veremeyecekti. O adam her kimse işi ile ilgiliydi emanet demişti işte bu kısmı merak ediyorum.
"Sessiz olma, merak ediyorsan sor cevap verebileceğim her şeye cevaplarım."
"Tabikide merak ediyorum. Mesela o adamlar kimdi? Neden sende emaneti var? Kim o adamı sana yem diye attı? Asıl sorum sen normal bir asker değilsin demi? Yani sen bordo berelisin demek istediğim sırlarla dolusun alp." Alparslan böyle bir soru yağmuru beklemiyordu belli ki, dumur olmuş bir yüz ifadesi vardı.
"Ağızımı açmamam benim açımdan iyiymiş. Bence uyumalısın yolumuz uzun." Şuna bakın resmen benimle dalga geçiyor. Ona yandan ters bir bakış attım.
Ne demek istedi şimdi bu?
CEVAP?
"Sorularımın cevabı havada mı kalacak?" Gözlerini yoldan ayırmıyordu. Kollarım göğsümde birleştirmiş dik bir şekilde oturmuş ön camadan yolu izliyorum, aynı zamanda cevap mantıklı bir açıklama bekliyordum.
" Öyle bir seçeneğim varmış gibi durmuyor. Sana anlata bileceğim bilgiler sınırlı bunu tahmin edebilirsin. O adamlar bir terör örgütünün üyeleri daha doğrusu kuklaları. Tek verebileceğim cevap bu ne kadar az bilgi o kadar güvende olman demek ve bunu gidince konuşalım lütfen."
"Peki. Sen kimsin Alparslan?" Bu sorum onu huzursuz etmişti ama bir cevap vermedi. Bende zaten bir cevap beklemiyordum.
KİM OLDUĞUNU BİLE BİLE SORMAK BUNA DENİR.
" Nereye gidiyoruz?" Lacivertleri bana döndü kısa bir an.
"Dağa evimize herkes ordaymış." Kısa cevabı ile ikimizde konuşmadık. kafamı koltuğun kenarına koydum anlaşılan yolumuz uzundu bir uyusam sorun olmazdı.
"istersen koltuğu indirelim rahat et."
"Hayır rahat böyle." dedim ve tabiri caiz götümü dönüp gözlerimi kapattım. Bu hareketim ile ya yoldan gözlerini çekip kısa bir an bana bakmıştı bu görüntü cama yansıma yapmıştı.
Alparslan kimdi? hem bu kadar tanıdık hissettiriyor hem de bir o kadar uzak hissettirmesi normal değildi. Bu olaydan sonra daha çok dikkatli olmam gerekiyor, ona kapılıp gidemezdim kim olduğunu çözmem gerekiyor. O söyleyemezdi onu anlamıştım. İçimde bir ses iyi şeyler olmayacak diyor.
Yazar Anlatımı
"Geçmiş kesit "
"Ane alp!"
"Annecim yemek ye bırakacağım."
ARAS ailesinin bahçedeki masalarında ARAS ve DEMİR ailede oturuyordu. Mihriban oyun oynayın abisi ve Alparslan'ın yanına gitmek istiyor, daha doğrusun Alpin yanına gitmek istiyor ama cemre iki lokma bir şeyler yedirmeye çalışıyor. Atakan bu durumdan hiç hoşnut değildi, tek keyifli Selimdi oda Mihriban oğlunu istedikçe Atakan'ı delirtiyordu.
"Canım kızım, baban burada ne Alp'i!" Atakan kızının alp sevdasına anlam veremiyor. Tek tesellisi daha kızı küçüktü ve doğru seçim yapamıyor diye kendini kandırması.
En sonunda cemre pes etti ve kızını yere indirdi. Mihriban paytak adımlar ile Alparslan'ın yanına gitti ve yanına kendini attı. Ayaz kardeşine baktı ve kafasını iki yana sallayıp oyuna devam etti. Küçük oğlan yamacına oturan kıza baktı ve güldü onu göre Mihriban'da güldü. Az ileride oturan anneler bu görüntüye bakarken mest oldular, selim sinsi şekilde kahkaha attı çünkü Atakan kızını kıskanıyordu hem de kendi oğlundan keyfi çok yerindeydi.
"Yine yanıma geldin." Alparslan halinden memnundu küçük kız ona çok tatlı geliyor tabi ,bazen baş belası olabiliyor ama annesi yardımı ile hallediyordu. Tek sorun Atakan amcasıydı onu da babası hallediyordu.
"Gedim." Mihriban konuşurken kıkır kıkır gülüyordu.
"Şimdi sana bir araba vereceğim onu sür ama zarar verme bak en sevdiğim arabam o." diyerek kıza çok sevdiği kimseye vermediği siyah arabasını verdi. küçük kız sanki anlamış gibi kafa sallamıştı ve arabaya sarılmıştı.
Alparslan ve ayazın oyunu bitti, alp yanında sessizce kendini ve abisini izleyen kıza baktı ona verdiği arabayı tüm oyun boyunca elinde tutmuştu. Bu Alpin dikkatini çekti ,Mihriban'a hangi oyuncağını verse onu küçük avuçlarında saklıyordu.
Kırmaktan ve zarar vermekten korkuyordu.
"Senin olabilir." yine en sevdiği oyuncağını kıza veriyor hep yaptığı gibi.
"Alp odasında dolu var zaten." Ayaz, kız kardeşinin odasında çoğu oyuncağın Alparslan'ın olmasından memnun değildi.
kıskanç abi sendromu.
"Bir şey olmaz, baksana çok sevdi buda onun olsun."
"Anne! Alp yine en sevdiği oyuncağını kızına veriyor" diyerek bahçe masasında oturanları rahatsız etti. İki annede ses tonundaki kıskançlığı sezmiş ve gülümsemişti.
"Ayaz annecim lütfen kararlara saygı duymak zorundayız demi." annesi onlara her zaman onaylamasa bile insanlara ve kararlara saygı duyması gerektiğini anlatıyordu.
"Ama anne bu çocuk hep aynısını yapıyor." Bezmiş ses tonu ile omuzları çökmüştü.
"Oğlum haklı, bu çocuk kızımın kafasını karıştırıyor." Ah bir memnun olmayan tarafta ataktandı. Kızına hep en sevdiği oyuncakları veren bu velette sinir oluyor, biran önce büyümesini bekliyordu.
sevmek için!
"Sanırım çocukların uyku saati biz gidelim artık." Ayşen artık gitseler iyi olur diye düşünüyordu zira kocası Selim yine Atakan'ı sinir edebilecek şekilde duruyordu.
"öpü" Mihriban kendi dilinde Alparslan'ı öpmek istiyordu. Alp kıza doğru eğildi ve ona yanağını uzattı ama aynı anda gözleri etrafı kontrol ediyor, Ayaz ve Atakan bunu görmesin istiyordu.
"öpü ben alp." Bu, sende öp demekti ve bunu baya bağırarak hatta çığlık atarak demişti tüm bahçe duymuştu. aAp hızla kızın kendine uzattığı yanağını öpmüş ve kendi bahçelerine koşmuştu.
"LANNNNNN!"
"GEL LAN BURAYA VELET!"
Mihriban sanki bağıran babası ve abisi değilmiş gibi küçük ellerinin biri yanağında, yanına yaklaşan annesine yüzünde gülücükler ile bakıyor. Elinde hala Alpin verdiği araba vardı. Cemre kızını kucağına aldı ama hala selimin arkasından küfür eden kocasına ve kızgınlık ile oyuncakları toplayan oğlunu alıp evlerine geçti.
"KESİT SONU"
🌒
Yazar anlatımı
Alparslan yan koltukta huzur ile uyuyan kıza baktı sonra tekrar önüne döndü telefonda kim ile konuşuyorsa kaşları çatık ve kendini sıkıyordu.
"Merak etmeyin uyuyor şuan. Normal olarak bir şeyleri sordu ama net cevaplar veremedim, bu saatten sonra bana daha dikkatli yaklaşır diye düşünüyorum ve hep bir şüphe olacak. Hatta Ömer amca ona çok iyi silah kullanmayı öğretmiş! Zor olacak ama sonuçta artık imkansız değil."
"Dikkat et dedim Alparslan. Senin baştan belliydi, yapamayacağını düşünüyorsan ayak altında dolaşma." Alparslan daha çok gerildi ve kaşlarını duydukları ile anında çatmıştı.
"Asla. Ona benden başkası bu kadar yaklaşamaz daha dikkatli olurum." Sesi sert ve net çıkmıştı.
Ne demek başkası kimse onunun kadar yaklaşamazdı Mihriban'a.
"En ufak hatanda neler olur biliyorsun ona göre davran." Karşı tarafın sesi çok kızgın ve sinirliydi iki tarafta bu gün böyle bir şey bekliyordu ama bu Mihriban varken olmayacaktı hesaplarına göre, işte her şey hesaba kitaba uymuyordu.
Telefon Alparslan'ın yüzüne kapandı. Alparslan düşündü haklıydı, Adam baştan belliydi ona verilen emirler ve yapması gerekenler o kapılmış gidiyordu oysa bunu yapmaması daha dikkatli olması gerekiyor, her şeyi mahfemizdi ya tim orda olmasa ve o adam konuşsaydı o zaman ne olurdu? Bunca yılın çöp olurdu onca emek onca...
"Anne... alp..." Mihriban kâbus görüyor, Alparslan kendi adını duyması ile arabayı hızla sağ çekti.
~ BÖLÜM SONU.
BÖLÜM BİTİŞ TARİHİ: 21.07.2023
BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN.
1.ALP NE KARIŞTIRIYOR?
2.TELEFONDAKİ KİMDİ?
3. AY NASIL Gİ DİYOR KİTAP EĞLENİYOR MUSUNUZ?
4. BEKLİYOR MUYDUNUZ MİHRİBAN'IN BÖYLE BİR ATAK?
İNST:sudenazbalikcii
TİKTOK:sudenazbalikci
ARADA SPOİ PAYLAŞIYORUM HABERDAR OLMANIZ İÇİN TAKİPTE KALIN.
SEVGİYLE KALIN..
|
0% |