Yeni Üyelik
8.
Bölüm

7.Bölüm

@sudenzbalikci6

HELLOOOO BEN GELDİM

 

NASILSINIZ?

 

BEĞENMEYİ VE BOL BOL YORUM YAPMAYI UNUTMAYINIZ.

 

TEŞEKKÜRLER!

 

KEYİFLİ OKUMALAR.

 

Kostümleri aşağıda fotoğrafta var kafanızda canlansın diye elinde testere ve balta ile hayal edin.

 

"KORKU VE DERİN ÇUKUR"

 

 

~

 

Uykumdan aşağıdan kattan gelen sesler yüzünden uyanmıştım. Hava daha aydınlık değildi ve yanımda alp uyuyordu. Bence korkacak bir şey yoktu ne var yani aşağı inip baksam ne olur ki. Rüzgardan cam açık kalmış olabilirdi. Bunun için Alpin uyanmasına ve benimle dalga geçmesini hele hiç gerek yoktu.

 

bence uyandır mih tek gitmeyelim

 

Sesiz adımlar ile kapıya geldim ve gayet sessiz açtım kapıyı bu sefer aşağıdan cam kırılma sesi geldi. Bence kapıya çıkmakta büyük cesaret alp uyanabilir artık. Hızla yatağın yanına gittim.

 

"Alp" parmağımın ucu ile dokundum. Uyanmak yerine yerinde daha rahat bir pozisyonda uyumaya devam etti.

 

bende dokunmak istiyorum mih,

 

zaten aynı kişiyiz!

 

"Hmm." sanırım yumuşak dürttüm.

 

"alp!" bu sefer daha sert seslendim ve dürttüm. İlk gözlerini açtı ve bana baktı ardından etrafa baktı.

 

"noluyor?" kaşları çatık ve yeni uyandığı için sesi boğuktu. Bu halleri başka zaman olsa çok çekici ve yakışıklı olabilirdi ama şuan aşağıdan o sesler gelirken bunu düşünemezdim.

 

"Aşağıdan sesler geliyor tam inip bakıyordum bu seferde cam kırıldı bende inemedim." Cümlemin bitişi ile hızla yerinden doğruldu ve çekmeceden silahını aldı.

 

"Sen burada bekle ben bakıp geliyorum kapıyı kilitle." diyerek kapıya doğru ilerlemeye başladı. Kapıdan çıkmadan önce hızla yanına gittim ve tabiri caiz koluna yapıştım.

 

"Hayatta olmaz. Ben tek burada bekleyemem geliyorum seninle." Bana baktı ve başını onaylamaz anlamda salladı ve çıkmak için hareketlendi ama hızla onun kolunu tutup arkasından yavaş adımlar ile takip etmeye koyuldum. Bu hareketim ile bir an durdu ve kolunu tutan ellerime baktı yüzünde içten bir gülümseme oldu ve tekrar aşağı inmek için hareket ettik. Beraber merdivenleri inip oturma odasına girdik. Odanın camı açıktı ve rüzgar perdeyi havalandırıyordu tam camın oradaki vazo düşmüşte. Alpin koluna daha çok sarıldım bedeni gerildi. Akıllı adamdı vesselam çünkü gidip ışığı açmıştık bundan sonra lavaboya bile beraber gidebiliriz sıkıntı yoktu. Etrafa baktı odada bir şey yoktu ve sadece vazo ve cam vardı sorun.

 

"Şimdi ben dışarı çıkıyorum bakıyorum bir şey var mı diye sende şurada otur." beni koltuklara emanet edip pardon atıp kendisi dışarı çıktı o kadar hızlı oldu ki itiraz bile edemedim lan.

 

bu şimdi bu kadar hızlıysa yatakta düşünemiyorum.

 

harbi lan.

 

"Alp ses ver valla arkama bakmadan kaçmama ramak kaldı." Tedirginlik ile etrafa bakıyordum kapının önünde olan bedeni git gide uzaklaşıyordu.

 

"Buradayım geliyorum şimdi."

 

Kim getirdi bizi ormana? hadi geldik ulan kim gece gece korku filmi izleyelim dedi?

Bir dakika ya saçlarıma vuran nefes alparslana ait demi?

 

"Şşt güzellik sessiz ol."

 

Koku geliyor mu?

 

Çünkü bu sefer Cafer bez yetiştiremedi.

 

Bide bayıl istersen Feriha!

 

Yutkundum ve sessiz odanın içinde bir dışardan gelen rüzgar sesi, birde benim nefes alışveriş sesleri duyuluyordu ve arkamda her kim ise Alp değildi çünkü Alparslan tam karşımda bahçe kapısından içeri giriyordu hala girerken sağa sola bakıyordu son kez bir şey var mı diye. Gözü ilk salonda dolandı ve beni arıyordu kim ışıkları kapattı lan. Gözleri daha beni bulmadan elinde balta ve testere olan iki kişi onun arkasındaydı. karanlıkta lacivert irisleri beni buldu ve kaşları eş zamanlı çatıldı daha adımı bile seslenemeden bir çığlık duyuldu koskoca ormanda. Ardından benim yere yığılan bedenimin sesi duyuldu son gördüğüm Alparslan'ın arkasında üçüncü kişi ve resmen deccaldı.

 

Çok abarttın kalk yerden paspas oldun.

 

🌒

 

Biri soğanı burun deliklerimin içine sokuyordu adeta. Neden soğan burnumun içindeydi?

 

Bir dakika Gulyabani?

 

testere?

 

Deccal?

 

Hızla gözlerimi açtım ve yerimden fırlar gibi kalktım. Gözlerim direk odağını bulmuş gibi gece mavisi gözleri buldu. Elleri omuzlarımı tutuyordu.

 

"Şşt tamam dur mih."

 

"Gul yabani? deccal? gördüm valla arkandaydı 3 kişi alp birin..." ben hızlı hızlı kendimi anlatmaya çalışıyorum adam karşımda gülüyor!

 

"Sakin ol ilk şimdi karşıdaki üstün zekalı varlık topluluğu sana açıklayacak yaptıklarını ama şaka yapmak istemişler sadece?" Ses tonundan ve mimiklerinden ne kadar sinirlendiği belli oluyordu gerilen bedenini hesaba katarsak sanırım sadece sinirli değildi. Bu sefer duyduklarım ile benimde erken yaşlanmama yol açacak kadar çatıldı kaşlarım. Odada Alp ve ben hariç beş kişi vardı biri kadın diğerleri erkekti.

 

"ŞAKA MI?" Sesim istemsiz şekilde yükselmişti.

 

"Hayır komutanım doğru söylüyor fikir benden çıkmıştı ama biz sizin bu kadar korkacağınızı düşünmemiştik. Sadece ufak bir şakaydı komutanım korkmaz sanıyorduk o alışık bu hallerimize de " Karşımdaki adam hala üstünde kostüm ile oturuyordu ve ses tonundan ne kadar mahcup olduğu anlaşılıyordu ama bu benim ne kadar umurumda?

 

HİÇ.

 

"Salak ben sana demiştim."

 

"Ela haklı yine en akıllımız o çıktı."

 

"Susun tamam. Ela sen bir su getir Mihriban'a hala titriyor." Alparslan odadaki tek kadına demişti. Alpin elleri saçlarımı buldu saçlarımı seviyordu sakinleşmem için yanımdaydı yani benim için. Az önce adının ela olduğunu ögrendiğim hanımefendi suyu uzattı oda mahcup duruyordu diğerleri gibi.

 

"Teşekkür ederim." Sesim soğuk ve sinirli çıkmıştı. Suyu aldım ve oda karşıdaki beylerin yanına oturdu.

 

"Rica ederim ve özür dilerim bizim yüzümüzden bayıldın en küçükleri ve en yenileri ben olduğum için dinlemiyorlar seni çok korkuttuk." Bir daha bayıla bilirim hiç sorun değil ama eğer alp o zamanda bu kadar yanımda olacaksa neden olmasın dimi. Tabi bunu içimden düşünmekle kaldım dışarıya hala çatık ve sinirli ifadem ile duruyordum. korkmuştum bu yalan değil ama en çok zaten geceleri korkardım ben buda gelecek kabuslarımız tuzu biberi olmuştu artık.

 

"Sanırım şuan ela en uzun cümlesini kurdu aramıza girdiğinden belli."

 

" O bizim adımıza mı özür diledi? bizde dileye bilirdik."

 

"Lan susun komutanım simdi hepinizin mermiyi bir tarafına..." Sanırım komutan Alparslan oluyordu. Şuan o kadar sert ve ters bakıyordu ki ben olsam yok olmak için dua ediyor olurdum. O alışık olabilirdi ama ben değildim bunu düşünmeleri ve hesaba katmaları gerekirdi.

 

"SUS." Üç harf hepsini susturmaya yetmişti valla.

 

BORDO BERELİ YÜZBAŞI KOMUTAN ALPARSLAN DEMİR.

 

Ay ne kadar uzun bbykad desek yeto

 

Valla insanın göğüsü kabarıyor.

 

"Doğru düzgün bir tanışma olmadı sayenizde ama siz anladığım kadar Alpin timi oluyorsunuz." hepsine tek tek bakmıştım ama hiç biri cevap vermedi. Kendimi bir an fazlalık ve zorla oyuna dahil olmak isteyen bir çocuk gibi hissetim hepsi halıyı inceliyordu.

 

"Sen daha iyi misin Mihriban boş ver şimdi onları." Başımı karşı koltukta hala halıyı inceleyenlerden çekip alp çevirdim bakışları ilgi ve endişe doluydu ve cevap bekliyordu benden elleri artık saçlarımda değildi ve bu beni huzursuz hissettirmişti ama hala yanımda hatta dibimde oturuyordu onun bu haline gülümsedim.

 

"İyim ben artık merak etme sadece hava durumu, geceki film ve maskeler olunca ufak bir sorun oldu." Evet sadece ufak bir sorundu abartmayın. Az önce sessizce halıyı inceleyen tim kafasını kaldırmış Alparslan'a bakıyordu.

 

ölmedi bayıldı iyi tarafından bakalım.

 

"Onlara konuşmalarını söyle ne yaptıysan önceden sus demene hepsi sustu." Bu tekniği bana öğretmesi gerekiyordu bende Mertte kullana bilirdim.

 

"Rütbe güzelim rütbe insanı böyle susturur." konuşurken tek kaşı kalkmış ve susan timine bakmıştı ne kadar yakışıklı oluyordu tek kaşını kaldırınca.

 

güzelin kurban sana yavrummm

 

"Alp lütfen." Sanki şuan mesai saatleri içindeydiler bide güzelim diyor.

 

"KONUŞ TİM." Bağırmasına gerek yoktu bence.

 

"Ay Allah razı olsun Mihriban kardeş valla bir an ömrüm boyunca susucum ve asla konuşmama izin vermicek sandım yüreğ..."

 

"Bence susmalıydık yada en azından ayaz sussaydı komutanım." dedi ela bıkmış bir ifade vardı yüzünde.

 

"Ayaz sus oğlum." Aralarında en büyükleriydi konuşan çünkü ayaz direk susmuştu.

 

Alparslan'ı dürttüm ve bakışları onlardan bana dönmesini sağladım. Gözleri direk benim toprağı anımsatan irislerimi buldu. Timle tanışmak istediğimi anladı akıllı adamdı derdimi bir bakış ile anlaya biliyordu ama sadece omuz silkti. Vazgeçtim tamamen öküz.

 

"Sanırım kendim tanışmam gerek. Siz beni tanıyorsunuz ama ben Mihriban ARAS." Alparslan'ın tüm çevresini tanıma istediğim her geçen gün artıyor. Buna silah arkadaşlarından başlaya bilirdim yavaş yavaş herkes beni tanıcak.

 

Yenge dememli fikrimce hepsi!

 

Hepsi alp gibi uzun ve kalıplıydı buna elada dahildi çünkü normal bir kadının fiziğine göre çok güzeldi fiziği var. Oda ve diğerleri gibi uzun ve kaslıydı bu belli oluyordu. Gözlerimi üçlü koltuğa zor sığmış dört adama çevirdim. En baştan yani az öz önce adının ayaz olduğunu ögrendiğim kişi konuştu. En yaramaz ve susmazlar oydu belli ki.

 

"Ben Ayaz ARSLAN üsteğmenim ve timin en gezgini gevezesiyimdir aynı zamanda yirmi altı yaşında bekar taliplerini arayan birisiyimdir." Maviş gözleri ve kahve tonu saçları, beyaz teni, boyu uzun ve diğerlerine nazaran cılız bir vücudu vardı ama oda tabikide normale göre vücudu yapılı birisiydi. Timin arasında öyle duruyordu. Bakışlarından ve yerinde bir dakika oturamamasından en haylazları o olduğu belli oluyordu zaten sanki evlilik programına çıkmıştı. Onun bu haline hepsi alışmış gibiydi sadece başlarını onaylamaz anlamda sallamakla yetindiler. En büyükleri olan adam ' la havle' dediğini duymuştum.

 

"Selim KILIÇ bende üsteğmenim ve nişancıyım attığımı tam on ikiden vururum kimseni ruhu bile duymaz Mihriban hanım." Sesinden gurur akıyordu. Ayazın hemen yanında oturuyordu. Yeşil gözlü, esmer teni, koyu saçlara ve yakışıklı bir yüze sahipti onunda boyu uzun ve kapılıydı.

 

"Ben Cihangir LATİF Yüzbaşı Komutan Yardımcısıyım." Yaşı diğer askerler göre büyük duruyordu ve parmağında yüzüğü vardı ya evli ya nişanlıydı. Bal sarısı gözleri vardı saçları koyu kahve ve esmer tene sahipti aralarında en yapılı vücuda ve uzun boya sahipti.

 

"Sanırım evlisiniz." bakışları parmağındaki yüzüğe kaydı ve gülümsedi.

 

"Evet." Derin bir nefes aldı anladığım kadarıyla özlemişti eşini. onu çok sevdiği belli oluyordu bakışlarından. Bakışlarım yanındaki beyefendiye kaydı.

 

"Ben Uraz YÜZELSOY Teğmenim ve timin bombacısıyım Mihriban." O diğerleri gibi değildi sarışın ve mavi gözlüydü, teni süt beyazı resmen normal bir tık üstü vücut tipine sahipti.

 

"Sen Türk müsün?" Nasıl yani sarışın ve kıvanç Tatlıtuğ'a benzeyen Türk olamaz o zaman neden ben koyu gözler ve simsiyah saçlara sahibim ki. Soruma yanımda oturan Alparslan bile kahkaha attı diğerleri gibi ne var merak ettim işte.

 

"Evet hatta köküm Mardin time ilk girdiğimde kimse inanmamıştı buna." diyerek güldü.

 

"Ben şahsen hala inanmıyorum." Dedi ayaz.

 

"Haklı bende inanmıyorum." dedi selim. Uraz onlara artık alışmıştı belli ki cevap vermek yerine kollarını. Göğüsünde bağlayıp yerine dahada yerleşti. Bu sırada onunda parmağında yüzük dikkatimi çekti.

 

"Sende mi evli misin?" dedim.

 

"Ha yok bende nişanlıyım ama gelecek yaz evlenirim inşallah. Hatta sende gel dimi komutanım güzel olur." Beni daha ilk dakikadan çağırması çok hoşuma gitmişti hevesle başımı salladım.

 

"Bakarız koçum." demekle yetindi alp.

 

Bakışlarım en sonunda Elayı buldu yüzümdeki meraklı ifade onu gülümsetti.

 

"Ela ELDAĞLI Teğmenim ve nişancıyım time zar zor yeni girdim sayılır. " O çok güzeldi. Kumral saçları ve yeşil gözleri vardı

 

"Ay çok havalı ve gurur verici valla şimdi hepiniz güzel guru vericisiniz ama ela benim için daha çok hayran olunası hemcinsim sonuçta güçlü ve asker olması çok gurur verici. " Her meslek güzeldir ama ben asker kadınlara, polislere fark etmeksizin daha çok seviyorum hayran oluyorum. Onunda sesinden guru akıyordu.

 

"Sen onun teğmen dediğine bakma aramıza zorla girdi. Sonuçta bordo bereli olmak zor ama bizim time girmek daha zordur ela başardı." Alparslan'ın bile ela ile gurur duyduğu sesinden anlaşılıyordu. Bakışlarım elayı buldu gözlerinin içi parlamıştı.

 

"Teşekkür ederim komutanım." Ela ciddi durmaya çalışıyordu ama Alpin sözleri onu onurlandırmıştı. Gözleri dolmuştu hemen.

 

"Komutanım bizde timdeyiz arada bizden de bahsetseniz güzel olabilir bence fikrimce." Ayazın konuşması ile ortadaki duygusal hava dağıldı.

 

"Oğlum sen tim seçilirken ta en başta vardın. Normalde time kimse dahil edilmeyecekti ama ela bunu başardı bırak iki gururlansın kız kıskanma." dedi selim.

 

Ayaz, elaya yandan bir bakış attı ve önüne döndü. Ela o bakışı hemen yakaladı için kafasını iki yana sallayarak resmen ona 'sen adam olmazsın' dedi. Alp hala iyi olduğuma inanmadığı için dibimde oturuyordu ve gözleri dakika başı bana dönüyordu.

 

"Neden bu şekilde girmeye çalıştınız içeri?" Bence artık tanıştığıma göre anlata bilirlerdi. Kapıdan insanca gelseler olurdu sanki kovardık. Sorum ile hepsinin bakışı ayaza döndü belliydi zaten ilk izlenimde bile hiperaktif ve yaramaz kişiliğini anlaşılıyordu.

 

"Sevgili ayaz dinliyoruz seni!" Alparslan'ın sesindeki tehdit o kadar anlaşılırdı ki mantıklı açıklama yoksa sen öldün diyordu.

 

"Şimdi komutanım şu şekilde oldu biz sizin yanınıza geliyorduk yolda bir petrolde bu kostümleri görünce dedim ufak bir şaka en fazla ne olabilir ki gündüz gündüz korkmazlar dedik arkadaşlar ile sonracığıma biz bir ufak kayıp olduk bu Uraz sayesinde neyse yemek faslı derken bak sen akşam olmuş dedik o kadar para boşa gitmesin zaten komutanım anlar hemen bizim olduğumuzu dedik ama sonra öyle işte." Ayaz gayet titriyordu karşımızda bence haklıydı çünkü Alpin öyle bir bakışı vardı ki adamı öldürdü mezara koydu resmen.

 

"Lan hiç mi dur biriniz bile demediniz?" Ayaz hariç hepsine bakıyordu ama kimseden çıt çıkmıyordu. lan böyle şaka mı olur aslında gündüz olsa belki bu kadar tepki vermezdim ama gecenin bilmem kaçı ve orman, korku film mi ve gündüz olanlar derken iyiki ölmemişim.

 

kızma alpcim yakışıklı beyefendiciğim şaka yapmak istemiş

 

"Abi ayazı bilmiyor musun ki bize rütbesini kullandı cihan abiyi tehdit etti şu geçen ki operasyon üstünden beste yengeye çıtlatırım dedi adam neye uğradığını şaşırdı biliyor tabi rütbe kullan

sa her türlü der bu angut." Ayaz, Uraz kendinden bahsetmiyor gibi kahvesini içiyordu o kadar rahat ve profesyoneldi adam. Alpin resmen duydukları ile gözleri seğirmeye başladı.

 

mügeeee rezeneeeee.

"LANNN! LAN! BU SEFER SENİ ÖYLE BİR YAKICAĞIM Kİ AYAZ KİMSE SENİ ELİMDEN ALAMAZ DÖZÜŞTE İLK İŞ ODAMA GELİYORSUN." Allah rahmet eylesin iyi adamdır inşallah çünkü alp çiğ çiğ yiyecek belli ki.

 

çok tepki verdi bence bizi önemsiyor mih

 

Bencede.

 

tamam hemen yelkenleri suya indirme az yavaş ol ağırdan al.

 

Sen mi diyorsun bunu.

 

sus dediğimi yap, yaptığımı yapma demiş iç sesler.

 

HIHI.

 

"Neden bana iki dakikadır yüzünde güller açarak bakıyorsun?" İkimizde derince yutkunduk çok yakındı yüzlerimiz ama ne uzaklaşıyor ne yakınlaşıyorduk.

 

"Hiç aklıma esti bakayım dedim sorun mu var?" Sesim gayet cilveli çıkıyordu ilk bir saniye durdu ve sonra lacivert gözleri kısıldı. Yüzünde hayran olunası gülümseme vardı.

 

"Hmm bak sen sorun yok benim için." dedi bu sefer gülümsemesi bana da bulaştı.

 

"Bakayım bari sende memnunsun madem sağ ol izin verdiğin için." Yüzümde cilveli bir gülümseme vardı ve içimdeki bunca sene yatan bir cilveli birisi varmış resmen bunu alp ile şu dakika keşfettim.

 

"Aha öpüşecekler dur lan ela oradan çekil." Bence alp, ayazı öldüre bilir hiç problem yok.

 

agırdan al dedik iki dakika olmadı be mih

 

Salonda ayaz ve ela hariç herkes telefonu ile ilgileniyordu. Onlar ise ayaz bizi telefon ile çekmeye çalışıyor oturduğu yerden, ela kamerayı kendine çevirmiş engel oluyordu. Bu adam çocuk gibiydi resmen iki dakika rahat vermiyor. İkimizde az önceki halimize nazaran çatık kaşlar ile ikiliye bakıyorduk.

 

"Bak komutanım seni bu sefer timden atar çekme insanları özel alanlarında." Bence atmalıda.

 

"Ayaz bu gün kendini öldürtmeden hemen git karşımdan DEFOL." Ayaz duyduğu ses tonu yüzünden hemen elayı sırtladı ve üst kata ayaklarını götüne vura vura kaçtı. Bu halleri komikti ama başka zaman yapsa gülerdim resmen cilvemi bozdu hayatımda ilk defa kur yapıyordum.

 

"Bu çocuk eladan çok pis dayak yiyecek Selim demişti dersiniz." selim haklı haklı konuşma.

 

"Komutanım geçen ela bunu bayanlar lavabosunda bir tur dövdü resmen rütbe falanda işlemedi lokanta ve mesai saati değil dedi ve bunu bir güzel benzetti." Dedi Uraz.

 

"Kız haklı valla kıza rütbe diye diye canından bezdiriyor." Cihangir abi sessiz adam bile onayladı ise hak etmiş demektir. Ay esnemekten gözümden yaş gelecekti.

 

cilve yaparken uykun yoktu.

 

Sen sus.

 

"Evet ama ela acayip dolmuş resmen yüzü gözü mor gezdi iki gün." dedi Uraz.

 

"O kadar rahatsızsa bana niye gelmiyor bu kız." Sana niye gelsin alp?

 

komutan ya hani mih ama sen bilirsin.

 

"Bilmiyoruz abi." dedi Selim. Aslında belliydi bu sorunun cevabı elanın, ayaza olan bakışlarından. Hepsini bıraksan sabaha kadar oturabilirlerdi ama ben yerim rahat olması uykumu getirdi. kafamı koltuğun sırt kısmına yasladım azıcık uyusam iyi olurdu.

 

"Mih kalk hadi gidip yatalım." Demesi ile aynı anda üç kişinin boğazına bir şey takılmış gibi öksürdü. Ne var korkuyorum işte.

 

Bende yerim olur olur.

 

"lan oğlum susun kız uyanacak." Alp uyumadım ama sen bilirsin.

 

"komutanım yatalım derken Mihriban hanım kendi yatağı yok mu?" Susar mısın selimcim.

 

"Bence de Alparslan kıza bir oda niye vermedin lan." Aşk olsun cihangir abi.

 

"Lan kız korkuyor ondan dedim gündüz olanlar bide gece korku filmi izleyelim hayır diyemedim izledik sonra ayazın kendi aklınca yaptığı sizin ortak olduğun şaka derken kız yeterince korktu bu gün." Aynen beraber yatarız biz kardeş kardeş susun.

 

Ben sana inanıyorum korkuyorsun kesin naif mih!

 

"Ha ondan yani aynen komutanım." dedi Uraz ama anladığım kadarıyla bir ayaz vakası daha vardı timde.

 

"İnandık ya neyse siz gidin biz yatacak yerleri biliriz." Sen yapma bari cihangir abi. Onun bile sesinden güldüğü anlaşılıyordu ne var sanki korkamaz mıydık.

 

"NEYSE KOMUTANIM SİZ UYUYUN BERABER BEN SİZE SABAH FİKRİMİ BELİRTİRİM." Ayazın sesi merdivenlerden geliyordu.

 

"Fikrini aklını si..." Çok ayıp alp. Derin bir nefes aldı ve cümlenin sonunu yuttu. Gözlerim açık onu izliyordum yattığım yerden. Oda anlamıştı tabi başından belli onu izlediğimi bana döndü ve ayağa kalktı elini uzattı.

 

bence de ayazı sal biz s..

 

Çok ayıp.

 

sen sus parazit yapma.

 

"Hadi kalk tut elimi. Merdivenlerden düşersin şimdi uykulu uykulu bide gece gece onunla uğramayalım bu gün biran önce bitmeli." Önce yüzüne ardından eline baktım. En sonunda kalktım ve tuttum elini merdivenlerden düşmek istemem. Beraber salonun çıkışından selimin mırıltısı duyulmuştu.

 

"Tabi size emanet düşmesin merdivenlerden." dedi.

 

"Sen şimdiye kadar nasıl dayandın allah aşkına?" Derin bir nefes aldı merdivenleri çıkarken.

 

"Bir ben bir Allah bilir." Cevabı ile yüzümde gülümseme oluştu. O kadar dertli ve içten dedi ki. Bu sırada odanın kapısını açtı.

 

"Çok ayıp komutanım ne yapıyoruz sanki dertli dertli konuşuyorsunuz." Bu ayaz neden her yerden çıkıyor. kapının önünde durduk alp önde ben arkadaydım. Ayaz tam karşımızdaki odayı kendine seçmişti.

 

"Bir saniye içinde yok olmazsan ben seni yok ederim ARSLAN!" Bence küfür etse bu kadar etkili olurdu ayaza direk kapıyı kapatmış üstüne kilitlemişti.

 

En sonunda gecenin başında olduğu gibi yatağa geçtik. Yine aramızda mesafe vardı ama sorun yok canım abartmayalım. Bende onun gibi ona dönük yatıyordum. Bu gün son kez gözleri kısıldı ve kısık bir ses tonu ile konuştu. Tanıştığımızdan belli dikkatimi çeken bir şerdi ne zaman benimle iletişime geçse ses tonuna dikkat ediyordu her zaman kısık ses tonu kullanıyordu ve konuşmadan önce düşünüyordu.

 

"İyi geceler ve özür dilerim, iyi çocuklar aslında sadece fazla kuduruklar." kuduruk olanlar sadece onlar değil bence ama sen bilirsin.

 

"Sorun değil alp sadece şaka yapmak istemişler ve iyi geceler." gülümsedim ve gözlerimi kapattım.

 

🌒

 

Saçlarımdaki eller beni tam olarak uyandırdı uykum hafifti ve sanırım Alparslan saçlarımla oynuyordu mayışıyordum ama uyumamak için direniyordum resmen. Onu uyandığını hissetmiştim ama ona o kadar çok sokulmuştum gece başımı kalp atışını duymak ister gibi tam oraya konumlandırmıştım ve hala aynı yerde duruyordum. Ne o kalkıyor ne ben kalkıyordum ikimizde farkındaydık olanları belki ilişki için erkendi ama flört edebilirdik.

 

Şey bölüyorum ama tuvalete gitsek nasıl olur sence

 

uf sen ölmedin mi?

 

salak ben ölürsem sende ölürsün.

 

sus sabah sabah.

 

"Günaydın. Sanırım artık kalkma zamanı güzelim." Saçlarıma fısıldadı.

 

Ben dedim adam biliyor benim uyanık olduğumu.

 

"Kalkmak için önce saçlarımdan ellerini ve kokunu alıp gitmen gerek aksi halde yerim çok rahat ve uykum daha fazla geliyor alp."

 

"Öpersem uyanır mısın?"

 

"Yer belirt bakalım." başımı yastığa koydu ve üstüme çıktı yüzünde haylaz bir ifade vardı. Şuan o üste ben altaydım.

 

"Öpte bebe yapalım." dudaklarına fısıldadım. yüzünde eşsiz bir gülümseme oldu.

 

Yaklaştı dudaklarıma santim santim yaklaşıyordu.

 

🌒

 

SİKTİR BU SOĞUKLUK NE!

 

Gözlerimi hızla açmam ile odağıma bir adet mert girdi ve elinde boş bir sürahi.

 

"İki saattir seni uyandırmaya çalışıyorum bebeğim ama resmen ölü gibi uyuyorsun." Şuna bak bide hayıflanıyor.

 

şimdi hepsi rüya mıydı?

 

ıslandın ama başka şekilde kuzu

 

Küfür etsem acaba yengeme ayıp olur muydu?

 

"Sende en son su mu dökeyim dedin. Zeka geriliği var sende valla en son doktor sana beyinsiz demişti çok haklı." sesim yeni uyandığım için kısık çıkıyordu. Islak yorganı bacak aramdan ayaklarımla tepe tepe ittim en sonunda yataktan çıkmayı başardım.

 

"Sonunda neyse aşağı gel kahvaltı yapmak için bekliyoruz." diyerek odadan çıktı zeka küpü nasıl başardı bilmiyorum ama alt tarafım bile ıslaktı. Merdivenlere ilerdim Alp'ten kıyafet istesem çok iyi olurdu. Aslında kendimde alsam sorun olmazdı büyük ihtimalle ama insanların özelini karıştırmamak lazım hiç sevmem. Hiç aşağı inemem merdiven başından bağırsam n'olur ki.

 

"ALP BİR GELİR MİSİN LÜTFEN."

 

"TAMAM." Bak duydu işte ne gerek var o kadar inmeye.

 

Odaya geçip yatağın çarşaflarını çıkarmaya başladım.

 

Resmen rüya görmüştüm ve aşırı gerçekti eğer mert uyandırmasa Allah bilir neler olurdu elim bu düşüncem ile kalbime gitti bu şey niye hızlı atıyor. Rüyalarıma bile girdi adam peki ben ne istiyorum bu kadar hızlı hayatıma girmesi normal mi yada benim bu kalp atışlarım normal mi? Ne kadar düşünmek isteme semde bu sorularıma cevap bulmam gerekiyordu.

 

Bir ilişki istiyor musun? neden bu kadar hızlı alışıyorsun ona? verdiğin tepkiler normal mi? Oda asker mih unutma.

 

Beni sevse değer verse ve güvenirsek neden olmasın ki yan yana güzel duruyoruz ama dış kadar içte önemli. Bir insanı yanımda güzel duruyor diye olamam. Ben ciddi bir ilişki istiyorum peki alp ne istiyor tamam yakınız ama oda hızlı diye düşünüyor mudur? Tamam benden hoşlandı belli bunu anlıyorum ama sadece o kadar mı bu kadar kısa sürede ayılıp bayılmasını istemem ama en azından niyetini ögrenmem gerekiyor ciddi mi, yoksa gelip geçecek mi?

 

Bide meslek kısmı var kaldıra bilir miyim bir ölüm daha?

 

Bu düşünce gözlerimi dolduruyor asker ve bu tür dallarda çalışan birinin yakını olmak çok zordur ben yapabilir miydim alp şimdi yanımda ama ya giderse ve dönmezse. Buda bir gerçekti ölüm her kula vardın ama onlara daha yakındı. Bu içimi parçalasa da gerçekti.

 

"Gözlerini dolduracak ve iki dakikadır geldiğimi anlamayacak kadar neyin hesabını yapıyorsun mih?" Sesini duymam ve irkilmem aynı saniye gerçekleşti. Cidden geldiğini nasıl fark etmedim ki. Tam arkamda duruyordu aramızda bir adımlık mesafe vardı. Yüzümü ona döndüm gözlerim güzel yüzünde ilk lacivertlerini buldu.

 

"Dalmışım sadece düşünmüyordum. Ben seni aslında kıyafet istemek için çağırdım. Mert su döktü üstüme yatakta battı özür dilerim ben nevresimleri çıkardım yenisini ver onu da takayım bide kuru bir tişört işimi fazlası ile görür." hızlı konuşmuştum kendimi saçma olduğunu bile bile mahcup hissetmem normal değil. Önce gözleri kıyafetlerimi taradı ardından köşeye koyduğum nevresimleri.

 

"Taytında ıslanmış o şerefsiz kuzenin bir kış günü havuza atayım unutturma bana ve onun yüzünden hasta olmadan gel sana kıyafet vereyim ama benimkilerden biraz büyük olur neyse olsun." dedi ve dolaba yöneldi.

 

"Pelin..."

 

"O bu sabah erkenden mert ile geldiler ve kendi odasını büyük ihtimalle kilitlemiştir değişik huyları vardır. Şuanda mert ile ekmek almaya yolladık o gelene kadar hasta olma benimkilerden veririm." dedi ve eline bir tişört aldı Bana bol bir eşofman çıkardı yine ikiside siyahtı neyse sorun yok. Bana döndü ve elindekileri uzattı bende aldım.

 

"Ben giyip geleyim." dedim banyoya geçip. Sanırım bana en küçük eşofmanını vermişti neyse ki ayakları lastikliydi ve beli sımsıkı bir düğüm ile hallolurdu ama tişörtü büyük ve uzundu neyse bir şey olmaz ben bol şeyleri severim az ödünç almadım mertten fenada olmadı hem bence Alpin dolabındandı bir kaç bir şey ödünç alabilirdim.

 

İşlerimi halledip çıktım ve kapıdan beni Alparslan bekliyordu ben gitmiştir diye düşünmüştüm.

 

"Bir şeye ihtiyacın olur diye bekledim işin bittiyse inelim." Gülümsedim hareketinin hoşuma gittiğini oda anladı böylece.

 

"İnelim." dedim.

 

Direk mutfağa yöneldik. tam kadro mutfakta kahvaltı hazırlıyordu tek eksik bizdik. Ben kapıda dururken alp cihangir abinin yanına geçmişti.

 

"Günaydın." dedim hepsine ithafen ilk tabikide ayaz oldu bizi fark eden. Yüzünde dün bizi alp ile beraber gördüğünden belli olan haylaz gülümsemesi duruyordu.

 

"Günaydın ye.. Mihribancım" sözünü tamamlamasının en büyük sebebi elaydı çünkü adamın karnını delmişti dirseği ile.

 

"Günaydın Mihriban." dedi ela hemen ardından yüzünde gülümseme vardı.

 

Ayaz ile ela ocakta bir şeyler kızartıyordu yada ela ayazı kızartıyordu daha doğru olurdu. Selim, Uraz masaya götürüyordu tabakları. Canım kuzenim ve pelin ekmek işini üstlenmişti. Cihangir abi eksik kahvaltıları tabağa koyuyordu aynı zamanda alp ile bir konu konuşuyordular ama ortam fazla sesli olduğundan anlaşılmıyordu. Bende boş boş etrafa bakma görevini üstlendim.

 

"Mih fırına bakar mısın patates kızarmış mı?" Cihangir abinin komutu ile fırının önüne geldim.

 

"Elini yakmak istiyorsun sanırım eldiven diye bir şey icat edildi." alp tam arkamdaydı. Ona gözlerimi devirdim.

 

"Biliyorum haberim var öyle bir icraattan ama fark ettiysen daha kapağı açmadım." Sanırım beni beceriksiz sanıyordu canım.

 

"Farkındayım bende açmadan yanma canın acısın istenmeyiz diye söyledim zaten Mihriban." Hala arkamda ve nefesi saçlarıma değecek kadar yakınımdaydı bu yakınlık sayesinde Lanet kelebekler karnımın içinde tepiniyordu adeta.

 

"Yanmak kötü çok acır insanın canı demi. Özellikle diri diri yanmak çok acımıştır." dedim.

 

Bana beni anlıyormuş gibi bakıyordu yada ben öyle anlamak istedim. Parmağın yansa günlerce ağrısı anca geçiyordu. Peki ailesi yanarak canını vermiş birinin acısı kaç gün devirse geçerdi?

 

"Lan o kadar yol gittik hala mı hazır değil." mert mutfak kapısında durmuş isyan ediyordu. Gözleri beni buldu aynı saniye kaşları çatıldı bir şey olduğunu anladı ve kollarını açtı bana abim. ben o kollara sığındım en sıcak hissettiğim ve kimsesiz hissetmediğim o kollar yine imdadıma yetişti sarıp sarmaladı. Aynı Alparslan gibi koku güven veriyordu abimin kokusu ve varlığı. Sonunda kahvaltı için masaya oturduk hep birlikte bir yanımda alp, bir yanımda mert vardı. Mert önce benim tabağımı doldurmak için aldı. Masada bulduğu her şeyden koyuyordu.

 

"Abi yanlış anlama ama Mihriban bence o kadar yiyemez." Ayaz haklıydı tabağı o kadar doldurmuştu ki iki kişi yesek bile fazla gelirdi.

 

"Hem kendi alsın bırak kızı rahat." pelinde haklı ama bilmediği bir şey vardı oda benim toplum içinde yemekten çekindiğim. Anksiyetem yoktu sadece toplum içinde özellikle yeni tanıştığım birilerinin yanında çekiniyordum yemeye sorun bende yani.

 

"O yemez çekinir kalabalık ortamlarda hem sizene yer benim kardeşim." Tabağa en son bir bakış attı ve eksik bir şeyin olmadığına karar vermiş olacak ki önüme bıraktı. Masadakiler onun bu haline güldü ve yemeklerine döndü. Yanımda Alparslan hariç o hala çatık kaşları ile duruyordu Allah bilir ne düşünüyor.

 

KARDEŞİM.

 

"Teşekkür ederim." Ona manidar şekilde gülümsedim oda aynı karşılığı verdi ve kendi tabağına döndü.

 

kahvaltıda ayazın, elayı ve selimi çıldırtması ile geçti. Şuan hep beraber oturma odasında oturuyorduk ama ayaz yine ortaya fikir atmış oyun oynamamızı istiyordu. Neymiş koskoca ormanda saklambaç oynamamız lazımmış. Aslında güzel olabilirdi.

 

"Oynayalım bence güzel olur." Kendi hür düşüncemi belirtmem ile ayaz hevesle diğerleri sende mi bakışı atmaya başladı.

 

"Ay canım mih ne kadar güzel fikirler bunlar." dedi ayaz.

 

"Bencede hem az eğleniriz komutanım." Uraz'ında bize katılması ile dört kişi olduk. Pelin, Ayaz, Uraz ve ben oynamak istiyor. Alp ve canım kuzenim saçma buluyordu. Cihangir abi ve ela fark etmez havasındaydı her türlü olur demişti ikiside. Şaka maka koca adamlarla büyük bir ormanda oyun özellikle saklambaç oynamak ne kadar mantıklıydı acaba. Bunu düşünmek yerine alpe yavru kedi bakışları atıyordum.

 

"Tamam kalkın hadi bahçeye." hepsi benden komut bekliyormuş gibi ayağa kalktı en son ben ve ardımda alp çıktık.

 

"Hiç iyi şeyler olmayacak hissediyorum ve lütfen yanımdan ayrılma Mihriban." Alp sadece benim duymamamı istediği için sessiz söylemişti.

 

"Hadi mızmız olma sadece oyun eğlenelim." dedim.

 

Hepimiz yan yana ufak bir çember oluşturmuş duruyorduk.

 

"Şimdi kim ebe oyun kurucusu benim ben karar veriyorum." Ayaz bence oyunu herkesten dayak yemeden başlamalıydı.

 

"Pardonda kim dedi sana oyun kurucu olduğunu. Komutanım karar versin." Ela her zamanki gibi mantıklı konuşuyordu. Bu fikre kimse itiraz etmedi alp herkeste gözlerini gezdirdi en son mert'e baktı.

 

"Mert olsun o zaman. Tek kural var çok uzağa gitmek yok." dedi.

 

"Bir sorun var ama siz hepiniz askersiniz Allah aşkına yerimizi bulmanız dakikanızı almaz abi." Bencede pelin haklısın.

 

"Tamam o zaman ne yapalım." Uraz haklı.

 

"Lan ciddi ciddi oyun oynuyoruz." Selimde haklı.

 

maşallah herkes haklı mih

 

"Ulan alp ilk seni kazağa oturtayım gör." Dedi canım kuzenim kimseyi takmayarak ve arkasını döndü ağaca bakışıyordu şuan.

 

Onun dönmesi ile herkes bir tarafa dağılmaya başladı. Bende nereye gitsem acaba düşünürken yan tarafımda biri kolumdan tuttu ve karşı çalılığın oraya ilerliyorduk. En sonunda kalın bir ağacın kalın gövdesine yaslandık. Mert herkesi bulmak için aramaya başladı.

 

"Selim in oradan." mert'in yakarışı küt diye ses geldi.

 

"Oha ağaca mı çıkmış o." dedim. Yanımdaki kıkırdama sesi ile Alparslan'a baktım ne güzel gülüyor bu adam.

 

"Sus yoksa duyacak." sen hep fısılda canım.

 

"Alp ve mih çıkın oradan görünüyorsunuz." bu kadar kolay bulunmak hiç hoş değil. Alp kaş göz işareti ile kulağıma yaklaştı.

 

"Şimdi ben çıkıyorum sen çalılığın oraya gidiyorsun." dedi ve gitti.

 

"Ben varım burada oğlum ne Mihriban'ı." dedi ve yanlarına yaklaştı.

 

"Nasıl oldu da onu da kendin ile saklamadın." Canım kuzenim abartma seansı başladı. Mert inanmış olacak ki bu tarafa sadece bir defa baktı ve diğer tarafa doğru gitmeye başladı bu sırada önüne bir anda gökken ayaz düştü.

 

"Söbe lan söbe işte ohh" Mert şaşırmış şekilde bakıyordu ayaza gerçi haklı kimin önüne bir anda ayaz gökten inse herkes şaşırırdı. Mert'in yüz ifadesine hepsi kahkaha ile gülmeye başladı. Bende bu sırada çalıların arkasına geçtim. ama şöyle bir sorunumuz vardı bu çalılar çok kısa arkama baktım kimse bana bakmıyordu yavaş yavaş ilerlemeye devam ettim. Karşımda çok tatlı bir kedi vardı ve devamlı miyavlıyordu.

 

"Noldu sana ay sen çok güzelsin." bembeyaz ve maviş gözleri vardı aynı Alparslan'a benziyordu. Kedi bana bakarak ilerlemeye ve miyavlamaya devam etti.

 

"Sanırım bir yere götürmek istiyorsun beni."

 

Hayırdır anlaşmaya başladın hayvanla mih

 

Sus sen belli topallıyor bir sıkıntısı var. Kedinin peşine ilerledim ve ormanın tam ortasına geldik. Gelirken ne kadar geri dönüş için çevreye baksamda kayıp olabilirdim. Kedi en sonunda durdu haklıydım beni yavrularına getirmişti. Hepsi küçük ve yeni doğurmuştu belliydi.

 

"Ya sen ne güzel hayvansın yardım istiyorsun demek hemen Alparslanların yanına gidelim." dedim kediye sanki anlayacak hayvan beni ama anlamış gibi miyavladı ve beklemeye başladı. onları arkamda bırakıp ilerlemeye başladım. Yerlerini hafızama kayıt etmek istediğim için etrafa en garip ağaca baktım yamuk bir ağaçtı.

 

"AH ananı avradını..." lan ben çukura düştüm ya.

 

"Kim kazdı bu kadar derin bir çukuru ormana ya." haklıyım resmen iki, üç metrelik çukurun ormanda ne işi vardı.

 

"Bak sen nerde arıyorum nerede buluyorum ."

 

Resmen korku filmlerinde ilk ölen salaklarda olucam.

 

~

BÖLÜM SONU AŞKO

 

BÖLÜM BİTİŞ TARİHİ: 09.08.2023

 

TİM BİRAZ MANKENLİK AJA

NSINI ANIMSATTI MI SİZEDE?

 

BÖLÜM NASILDI?

 

RÜYA KISMINI TAHMİN ETTİNİZ Mİ YOKSA GERÇEK Mİ SANDINIZ?

 

TİMİ NASİL BULDUNUZ?

 

EN SEVDİĞİNİZ HANGİSİ OLDU?

 

İNST:sudenazbalikcii

 

TİKTOK:sudenazbalikci

 

ARADA SPOİ PAYLAŞIYORUM HABERDAR OLMANIZ İÇİN TAKİPTE KALIN.

 

SEVGİYLE KALIN..

 

Loading...
0%