Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Giriş

@sudenzbalikci6

ilk kitabım olduğu için hata ve betimleme hataları mevcut dikkat etmeye çalışsam da gözden kaçan olmuştur bu yüzden kusura bakmayın.

 

BEGENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN.

 

SAYGI ÇERÇEVESİ İÇİNDE FİKİRLERİNİZE VE YORUMLARINA AÇIĞIM.

 

Keyifli okumalar.

 

YILLAR ÖNCE

 

Kaderimizi biz mi belirlerdik yoksa önceden yazılmışıydı? Hayatın bir çok yerinde bir çok oyun ve düzenbazlık dönüyordu, bunlardan bir çoğunu biliyorduk ama bilmediğimiz bir çok yüzü de vardı. Atakan için kapalı kapılar ardında bir çok sır vardı. Bunları karısı cemre bile bilmiyordu, atakan karısından bir çok alanda gerçekler saklıyor ve artık yüzüne bakamayacak hale gelmişti.

 

"Ne yapmayı düşünüyorsun?" dedi selim. Oda bu sıra ortak olacaktı ama içi bir nebzede olsa aydınlık değildi.

 

"Bilmiyorum. Ailemi korumam lazım, bu görev çok tehlikeli." Atakan bu görevi öğrendiğinden belli diken üstünde yaşıyordu. İkili bahçede olan ailelerine baktı.

 

Bahar ayında hava çok güzeldi ve müstakil evlerinin bahçelerinde iki aile birleşmişti sohbet etmek amaçlı. Atakan'ın gözleri bahçenin içinde çocuklar için yapılmış oyun parkına kaydı, kızı oğlu ve alparslan orada çok mutlu şekilde eğleniyordu. Derin bir iç çekti adam, kimse ile konuşamıyor, derdini kimseye anlatamıyordu. Selim az çok olanları biliyordu ama onunda elinden her hangi bir şey gelmiyor, eli kolu uzun olduğu halde arkadaşına yardım edememek onu da üzmüştü.

 

"Atakan ne istersen yaparım, her zaman yanındayım biliyorsun demi lan." Bu bir soru değildi, selim ve atakanın arkadaşlığı çok sağlam ve yıllara dayanırdı.

 

"Biliyorum selim ama sen bile burada bana yardım edemezsin." dedi atakan.

 

"BABA..." Atakan kızının çığlığını duyunca hızla odağını arkadaşından çekti ve az ileride iki erkekle oynayan kızına doğru hızlı adımlar ile ilerledi. Selimde onu takip ederek peşinden çocukların yanına geldiler.

 

"Ne oldu inci tanem." Koca adamın sesinden şefkat ve merhamet akıyor ve bu sadece ailesine karşı böyleydi. Koca komutandı ve kendisinden it gibi korkan onca insan varken, kızına seslenirken sesi titriyordu.

 

"Baba, alp sevmiyo." Mihriban hala tam anlamı ile konuşmuyor bazı harfleri yutuyor ya da demek istemiyordu. Hatta alparslan diyemediği için alp diyordu. Alp ise bu durumdan ne kadar mustarip olsa da mihribana sesini çıkarmıyor, ne isterse diye bilir diyordu.

 

"Atakan amca, yerdeki kırık cam bardağı ile su içmeye kalktı." küçük oğlanın serzenişi ile atakan şimdi anlamıştı olayı. Ayaz uzaktan kardeşinin Alparslan'ı çileden çıkarmasını keyif ile izliyordu. Kendisi müdahale etmeden yine alparslan müdahale etmişti.

 

"Baba, alp doğru söylüyor bu küçük prenses kendisini kesmeye çalışıyor." Ayaz, arkadaşını savundu. Daha sonra gözleri kum havuzunun içinde oturan kardeşini buldu. "Mih! Doldurma gözlerini." dedi ayaz.

 

Buradaki dört adamda olacakları biliyordu, mihriban istediğini almadığı için kendilerine cephe alacak ve bezdirecekti o yüzden alparslan dışı her kes geri adım atarak bir bir uzaklaşmaya başladı kum havuzundan.

 

"Güzelim bana bakar mısın?" Dedi Alparslan. Bu iki küçük beden ne kadar inatçı ve geçimsiz olsalar da birbirleri söz konusu olduğunda ılımlı olmaya çalışıyorlardı. Alparslan her hangi bir yanıt alamadı, ne kadar istemese de kum havuzunun ortasın da oturan mihribanın yanına oturdu. Elinin birini küçük kızın omuza koydu ve onu göğsüne çekti, mihriban bu süre boyunca küçük kollarını göğsünde bağlamış ve sessizce olacakları beklemek ile yetinmişti.

 

"Güzel bebek..." dedi alparslan bir umut cevap alırım diye bu sefer umduğu oldu ama istediği" cevap yerine çok farklı bir cevap aldı.

 

"Güzeller güzel bebek değil miydi?" Mihriban'ın titreyen sesine eş değer alt dudağı da titremeye başladı. Alp ona her zaman olmasa bile 'güzeller güzeli bebek' diye seslenirdi.

 

"Mih! Ağlama lütfen." Diyerek çıkış yolu aramak için sağına soluna baktı. Koca bahçede tek kalmışlardı, bahçe aydınlatmalı yandığı için bu bir problem değildi. Alparslan bu duruma hayret etmeden duramadı, atakan ve ayaz onları kolay kolay tek bırakmazlardı ama bu gece tek bırakmışlardı. "Sen benim her zaman güzeller güzeli bebeğimsin ama kendine zarar vermeye çalıştığın anlarda değilsin. Bu senin canını acıt, canın acır ise canım acır." diyerek kendini açıkladı. Alparslan hep böyle ne istediğini bilen net bir insandı, aynı şekilde bunu Mihriban'a da aşılamaya çalışıyor ve beceriyordu da. O gece orada alp, mih'in gönlünü aldı. Daha sonra cemrenin seslenmesi ile oyunlarına ara verdiler ve yemek için içeriye geçtiler.

 

"Baba kucak." küçük kız mama sandalyesinde babasına ellerini uzatıyor, ve şirinlik yaparak istediğini elde etmeye çalışıyordu. Atakan, kızına dayanamadı ve karısının sözünü hiçe sayıp kucağına aldı. Cemre onu kesin bir dille: kucağına almaması gerektiğini geri oturmak istemediğini söylemişti ama kocasının çocuklara dayanamadığını unutmuştu.

 

"Atakan! Ne dedim hayatım ben yemek yemez şimdi." Cemrenin serzenişi ile atak sevgi dolu karısına baktı. Cemre bu sırada sofraya tabakları dizmekle meşguldü. Ayşen'le beraber sofrayı özenle hazırlamış ve çeşit çeşit yemek ile süslemişlerdi.

 

"Güzelim baksana şuna nasıl melül melül bakıyor." Atakan dert yana yana karısına anlaması için bakıyordu, selim bu hallerine gülmekle meşguldü, selim bu kızda bir şeytan tüyü olduğunu her zaman ki gibi dile getirdi.

 

"Bak bu kızınızın üstünde şeytan tüyü var. Özellikle erkekleri parmağına oynatıyor." diyerek sevgi dolu bakışları Mihriban'daydı. Mihriban denileni anlamış gibi yeni çıkan dişlerini göstererek güldü.

 

"SELİM! Benim kızımın şeytan tüyü sadece beni ilgilendirir." Atakn yine kıskançlık yapıyor ve kızını paylaşmak istemiyordu.

 

"Ah, ben doğurduğum için tam bir şaheser olabilir ama yemeğe gelin. Hayatım tüm gün aç kalmanı istemem."  Atakan karısının öz güvenli ve cilveli halini çok seviyor ve bir nevi de buna aşık olmuştu.

 

Aras ev Demir ailesi keyif ile yemeklerini yediler. Bu artık bir gelenek olmuştu iki aile içinde, akşamları hep beraber olmayı seviyorlardı. Aras ve Demir ailesi bir çok yönden özenilen ailelerdendi, her kes haberlerde, magazinde gördüğü kadarıyla tanıyor ve biliyordu. Kimse bu ailenin karanlık bir tarafı olduğunu düşünmezdi, oysa her kes gibi sırlar dolu bir aileydi. Bu sırları sadece bir elin parmağını geçmeyecek kişiler bilir ama üç maymunu oynardı.

 

"Ne kadar çabuk büyüyorlar maşallah, çok güzel bir kız olacak." Dedi Ayşen, Mihriban'a bakarak.

 

"Her geçen gün büyüyorlar ve ne yapmam gerek bilmiyorum. Keşke zaman yavaşlasa Ayşen." Oyun oynayan kızı ve alparslan'a bakarak konuştu cemre, bu durumdan mustaripti çünkü çocukların büyüme hızına yetişemiyorlardı.

 

"Ay hiç sorma cemre, alp'te çok çabuk büyüyor keşke dediğin gibi olsa." Dedi ayşen. Arkadaşı gibi oda zamanın bu kadar çabuk geçiyor oluşundan pek hoşnut değil. İki arkadaş masada kahve eşliğinde hem sohbet etmiş hem de çocuklarını izlemişti. Bahçenin bir çok yerinde çiçekler ekiliydi, cemre ve atakan hepsini kendi elleri ile ekip büyüttüler.

 

Alparslan ve Mihriban çok iyi anlaşıyor ve bu Ayaz'ın, atakan'ın hiç hoşuna gitmiyordu. Biri kızını diğeri kardeşini paylaşmaktan hoşnut değiller. Oyun havuzunda bir haraketlilik oldu Mihriban dizlerinin üstüne düşmüştü, bu ilk düşüşü değildi ve son da olmayacaktı ama bir dahaki düşüşünde yanında kimse olmayacaktı. Cemre sıkıntı ile iç geçirdi, içinde anlamsız gelen bir sıkıntı peydah oldu ama bunu kızının ağlamasına vererek negatifi çekmek istemedi. İki anneden önce mih'in yanına alp koştu.

 

"Tamam, sulu göz ağlama." Alp küçük elleri ile kızın göz yaşlarını siliyor ama mih sanki gece olacakları hissetmiş gibi daha çok ağlamaya başladı. Hissediyor oda annesi gibi ama dile getiremiyor.

 

"Mih, ağlama sana çikolata alırım." Mihriban ne kadar istemede kısa bir düşündü ve teklif cazip gelmiş olacak ki susmuştu. Alp bu işi biliyordu çünkü yıllardır aynı taktiği kullanmıştı. Yılların onlara ne getireceğini bilemezdi kimse ama seçimler ve kaderin ağları burada örülmüştü. Bu evde aile dostları ile mutluluk, huzur içinde hayatını süren iki aile için arka planda sayısız plan yapılmıştı.

 

"Tam." Mihriban'ın kabul edip susması ile Alp yanına oturdu.  Mihriban fırsatı bilerek başını, alpin dizine koydu. Alparslan komutu almış gibi gecenin karanlığını anımsatan uzun ve gür saçlarını okşamaya başladı.

 

"Ne zaman alırsın?" Mihriban sabırsız birisi olarak sormuş ve heyecan ve beklenti içinde alttan alttan , alp'in lacivertlerine bakmaya başladı.

 

" Yarın alırım güzel bebek." diyerek gülümsedi. Bu kız çocuğu alpin bu yaşında heyecanlanmasına ve gülümsemesine sebep oluyordu. Bu durumda Aras erkekleri dışında kimse şikayetçi değildi.

 

"Tam." 

 

Uzaktan izleyen anneler, alp ve mihriban'a gülümsedi. Cemre kızının ilk kez manipülasyon yaptığına şahit oluyordu, zira daha önce ne atakan'a ne de ayaz'a yapmıştı bunu. Resmen alparslan'ı parmağında oynatıyor küçük kızı. Ayşen'in ise kocası selimin dediği gelmişti aklında: 'Alp ve mihin bir geleceği olacak. O küçük cadı bizim oğlanı parmağında oynatacak' demişti selim. Ayşen oğlunu kurnaz ve akıllı olarak tanırdı ama bu küçük kıza çok çabuk kanması hoşuna gitmişti.

 

"Büyüsünler çok iyi anlaşırlar. Hatta belki istemeye geliriz Selim'in deyimi ile." İki kadında kahkaha attı.

 

Selim, Atakan'ı sinirlendirmek için: istemeye gelicem kızını, bak gör gelinim olucak derdi. Bunu duyan Atakanın gece uykuları kaçar ve selim'i ve alparslan'ı her seferinde kovardı evden. Bir kere Alp küçük boyuna bakmadan kızının dibinden ayrılmazdı.

 

"Hadi bakalım, eve geçelim çocuklar." Alparslan kendilerini çağıran cemreye başını sallayarak onayladı. Mihriban oturur pozisyona geldi, bu sırada alp ayağa kalktı elini uzattı. Mihriban uzatılan eli tuttu ve kalktı ama elini bırakmadı alparslan'ın. Ayaz ise onların bu haline göz devirmekle yetindi, kardeşinin diğer elini de kendisi tuttu. Cemre çocukların uykusunun geldiğini fark etti ve onları Mihriban'ın odasına götürdü. Mihriban kendi yattı ama alp yatağın yanında ayakta ona bakarken kaşlarını çattı küçük kız.

 

"Annem izin almam gerektiğini söyledi, bakma öyle izin verirsen bende yatayım mı?" Küçük kız tam olarak ne dediğini anlamadı ama eliyle yan tarafına vurdu 'gel' demişti. Alp küçük kızın yanına yattı. Mihriban, alpin yanına yatması ile ona sarıldı Orada son kez beraber uykuya daldılar, alp uykuya geçene kadar mih'in saçlarını yavaş yavaş okşamıştı.

 

Saat erken olduğu için uyuya kalan çocuklar uyanmıştı, iki ailede aşağıda sohbet ediyor ve kaliteli zaman geçiriyorlar çocuklarla.

 

"Kızını alacam atakan hazır ol." Atakan sinir ile kafasını selime çevirdi. Daha sonra çocuklara baktı eğer onlar olmasa sağlam bir küfür ederdi selime kesin.

 

"Kes sesini! Çocuk onlar unut dediğini." Selim kahkaha attı. Ama kahkahası yarım kaldı çünkü küçük boyu ile ayaz, selim'in ayağına vurmuştu.

 

"O benim kardeşim! Kimse alamaz, izin vermem."  Ayaz kollarını bir birine bağlamış çatık kaşları ile selime bakıyordu. Bu sefer keyfi yerine gelen Atakan, oğluna gururlu bir bakış attı: İşte benim oğlum bakışıydı resmen. Kadınlar kendi arasında konuşuyorlar ama ayaz'ın olaya dahil olması ile kocalarına bakmıştı. Yine selimin, atakan'ı çıldırttığını anlamaları uzun sürmemişti.

 

"Hanım hanım, gör bak oğlumuza kardeşini kolluyor." Atakan çok keyif aldı bu durumdan.

 

"Sus ikinci Atakan. Alacam kardeşini alp'e."  Selim alayla konuşmuştu küçük oğlanla.

 

"Nah alırsın selim amca." Ayaz artık sinirden el işareti çekmişti, cemre ve ayşen kocaman açtıkları gözleri ile bakmıştı. Atakan'ın kahkahası  evde yankılanmıştı. Kadınlarda ona katılmıştı bu sefer selim bile gülüyordu.

 

"Lan Atakan! Aynı sen olmuş bu çocuk." Ayaz az ileride oynayan kardeşini kolları arasına almıştı gidip. Alparslan kaşlarını çatmış ayaza bakıyordu. Küçük kız kollarını Alparslan'a uzatmış abisinin kucağından inmeye çalışıyor amansız bir çaba ile.

 

" Off... Yine mi? Bırak ayaz." Demişti alp ve kollarından almaya çalışmıştı Mihriban'ı ama ayaz hep böyle yapıyor bir rahat vermiyordu.

 

"Benim kardeşim o, sen bırak."  Daha sıkı tutmuştu ama Mihriban alpe gitmek istiyor ve bunun için çırpınıyordu. Çocuklar tartışmasına cemre olaya müdahale etti ve dindirdi.

 

"Annem, ayazım gel paşam yanıma bırak kardeşini." Annesinin sesini duyan ayaz ona bakmıştı ve kafasını zorla sallamıştı. Ayaz annesine ve kız kardeşine asla hayır diyemez ne isterlerse yapıyor.

 

Saat ilerledi ve demir ailesi evinde gitmek için kalkmıştı ama kalkmayan küçük bir oğlan çocuğu vardı. Mihriban onun kucağına uyumuştu küçük elleri alpe sarmıştı, alp gayet rahat bir şekilde duruyordu. Zorla iki çocuğu ayırmıştı Atakan ve her kes kendi evinde geçti. Adam çocukları uyutup kendini bekleyen karısının yanına gitti ve karısını kolları arasına aldı. Aynı Alpin Mihriban'ı uyuttuğu gibi karısının saçlarını sevdi. Son kez olduğundan habersiz derin derin kokusunu içine çekti, cemre bundan oldukça memnun şekilde daha çok sokuldu sevdiği adama. Ne olursa olsun atakanın kolları onun için huzurdu, ne yaşarsa yaşasın her zaman güvenli limanı atakanın kolları arasıydı. Bu döngü bu şekilde yıllarca sürdü.

 

🌒 

 

Gece yarısı mahalleli büyük bir dumanla uyanmıştı. Her kes mahalleye çıkmış ve sağa soluna bakıyordu. En sonunda yoğun dumanın kaynağını gördüler, arasların evi yanıyordu. Tüm aile içerdeydi... İtfaiye aranmıştı ama ne gelen ne giden vardı, bir aile yok oluyor ve cayır cayır yanıyor gözler önünde.

 

"Selim koş selim." Ayşen bağırıyor, diğer komşular ellerinde kovalar ile söndürmeye çalışıyordu oysa koca ev yanıyordu ve bu nafile bir çabaydı. Selim bahçe kapısının camını kırdı içeri girmeye başardı, bu sırada dumanların arasında bir beden belirdi. Atakan kucağında kızı ile aşağı inmeye çalışıyordu. Oğlunun kapısı açamamış ve karısı uyanmıyor, atakan son çare kızını almıştı. Selim, arkadaşından kızını aldı.

 

"Ben, oğlumu ve karımı alıp gelicem götür onu selim." Dedi ve merdivenlere koştu atakan. Selim kızı aldığı gibi bahçeye çıktı. Bu sırada mihriban bağıra bağıra ağlıyor ve feyrat ediyor adeta.

 

"Ambulansı arayın! Ayşen al kızı, ben içeri girip atakan'a yardım edicem." Dedi ve Mihriban'ı ayşenin kucağına verdi. Ayşen kıza can havli ile sarıldı dört bir yanından.

 

"Tamam dikkat et." diye bağırdı giden kocasının peşinden.

 

"Ev patlayacak çekilin!" Diyerek birisi canhıraş şekilde bağırdı. Bu sırada selim daha yarı yolu tamamlamadan dedikleri olmuştu. Gecenin sessizliğinde bir ev havaya uçtu, karanlığı yangının alevleri aydınlattı. Her kes bir tarafa kaçıştı, bazıları bu durumdan yara aldı. Demir ailesi yıkılmıştı, olanlar karşısında. Can dostları olan insanlar diri diri yanarak can vermişti gözler önünde.

 

Bir kız çocuğu yetim kalmıştı.

 

Bir kız çocuğu öksüz kalmıştı.

 

Bir kız çocuğu, bir gece tüm ailesini kayıp etmişti.

 

Alparslan, annesinin kucağından aldığı küçük kızı susturmaya çalışıyor ama susturamıyordu. Annesine baktı son çare ama ayşen sanki biri canını alıyormuşçasına ağlıyordu elini dudaklarının üstüne örtmüş. Babasını bir kaç adam zor tutuyordu. Selim küle dönen eve girmeye çalışıyordu. Mihriban daha çok ağlamaya başladı. Alparslan, Mihriban'ı sakinleştirmek için kulağına fısıldadı. Alp'te korkuyordu ama herkes ağlıyor ve  bağırıyordu bu yüzden amacı sadece Mihriban'ı susturmaktı. Her şey küle döndü bu sırada itfaiye sesi geldi, daha yeni gelmişlerdi.

 

Kucağındaki kızı daha sıkı tutarak bahçenin bir köşesine geçti alparslan.

 

"Şşt... Tamam küçük kız, ben yanındayım korkma." Dedi. Mihriban'ın küçük elleri, alparslan'ın tişörtünü tutmuştu sımsıkı. Alp kızın korktuğunu anlamıştı ve dahada sıkı tutu.

 

Mihriban, Alparslana tutundu.

 

Alparslan Mihriban'ı sımsıkı tuttu.

 

Kader ağlarını iki küçük çocuk için örmüştü o gece, bir birini kazanan iki küçük çocuk ve birbirini kayıp eden iki çocuk. Bundan yıllar sonra bir arada olacaklarıdır belki de bunu bilinmezdi.

 

Mihriban bir gecede her şeyini kayıp etmişti...

 

Alparslan ise bir gecede büyümüştü küçük kız için...

 

-YILLAR SONRA-

 

Camdan bana bakan sevgilime baktım, güven vermek ister gibi gülümsedi bana. Bende ona silik bir gülümseme gönderdim. Kafamı hasta yatağına ve odaya girdiğimden belli konuşan adama çevirdim. Sustu ve benden ona inanmamı bekliyordu. Duygusuz bir kahkaha attım bu sırada ellerim yumruk olmuştu.

 

"Bu oyunu sen başlattın. Hiç hak etmeyen insanlar senin yüzünden öldü ve benim hayatım senin yüzünden zehir. Senin başlattığın oyunda..."

 

Dakikalar sonra çıkmam ile kendimi güvenli kollarda buldum. Arkasına baktım yüzlerinde buruk bir gülümseme vardı hepsinin.

 

"Ben yanındayım küçük kız." Benden ayrıldı ve beraber hastane çıkışına geldik. Bir anda lacivertleri aşağı baktı, bende onu takip ederek baktım. Elim ile yaşama sebebim buymuş gibi sımsıkı tişörtünü tutmuş ve yumruk yapmıştım. Bu yaptığımı farkında bile değildim.

 

"Güzeller güzeli bebeğim..." dediğinde ona kocaman gülümsedim.

 

🌒

 

VE SONN.

 

BİTİŞ TARİHİ: 07.05.2023

 

 

AY NASILDI SİZCE?

 

NELER BEKLİYOR BİZİ TAHMİN EDİN BAKALIM?

 

GÖRÜŞÜRÜZ İLK BÖLÜMDE.

 

Instagram; sudenazbalikcii

 

tiktok:Sudenazbalikci

 

Sevgiyle kalın...

 

Loading...
0%