@suheda2461
|
Kız kardeşimle aynı tepkiyi verdikten sonra Japon'un hafifçe gülümsediğini görmüştüm.
Korkuyla gözlerim büyüdü. "Eyvah, biliyor galiba yapılan yorumu biliyor!" dedim içimden.
Sonra içimdeki kurtarıcı sesi duydum. "Sakin ol kızım, ne bilmesi? Daha adını bile bilmiyor" dedi.
Nefes alışlarım hızlıydı. Beni tutup yüzüme doğru bakan Japon'un kollarından sıyrılıp "Şey, yani zalımın kızı diyecektim" dedim.
Japon, "İyi misiniz?"
"Evet, çok iyiyim, teşekkür ederim, gerçekten bir sorunum yok."
İç sesim, "Hayır, hiç iyi değilim. Senin ne işin var burada be çocuk? Üstelik ben burada, ve Ayla" dedim.
Japon, "Bu arada tekrardan merhaba" dedi.
Tanımamazlıktan gelerek, "Tekrardan?" dedim şaşkın yüz ifadesiyle.
Japon, "Dün aynı otobüsteydik, yanınızda bir kadın daha vardı."
"Sus, gözünü seveyim, sus" diyordum içimden.
"Haa, evet hatırladım. Kusura bakmayın, çarptığım için, çok üzgünüm" dedim.
"Yoo, sorun değil, asıl ben özür dilerim" dedi Japon.
Birden ortaya Ayla atladı. Elini uzatarak "Merhaba abi, ben Ayla, bu güzel mavi gözlü kızda benim canım abla Leyla"
Japon elini uzatarak "Ben de Yusuf. Tanıştığımıza çok memnun oldum küçük hanım" dedi.
"Yusuf?" diye soru şeklinde cevap verdi Ayla.
Sonra çocuk devam etti konuşmaya; "Benim babam Türk, annem Japon. Annem en güzel erkek adı olduğunu düşünerek babamın babasının adını koymuş."
Ayla, "Çok memnun oldum Yusuf abi. Peki sen kaç yaşındasın?"
"Yirmi bir bitiyor."
"Ablam da yeni yirmi yaşına girdi, daha doğrusu tam girmedi yani yıl olarak girdi ama ay olarak girmedi" dedi.
Ayla'ya "Ver, ver sicilimi de ver istersen" dedim.
Bu sohbet daha ne kadar sürecekti böyle?
"Çok özür diliyorum, ama bizim küçük bir işimiz vardı da, hadi Ayla" dedim.
"Lütfen, size olan özürümü ödememe izin verin. Eğer müsaitseniz size bir içecek ikram ederek sakarlığımı telafi edeyim" dedi Yusuf.
"Sakar mı? Benden âlâ sakar mı var?" dedi, içimdeki ses.
"Belki başka zaman" dediğim an,
Ayla; "Tabii ki olur. Yusuf abi" diye lafa atladı.
Ne yapmaya çalışıyordu bu kız?
"Hayır, olmaz Aylacığım, işimiz var unuttun mu?"
"İşimizi yarında yaparız ablam" deyince sinirlendim.
Kulağına fısıldayarak "Neler saçmalıyorsun sen?" dedim.
"Kozumuzu paylaşalım mı ablacığım? Eğer sen bugün bu çocukla oturmazsan, senin hesabından yapılmış olan yorumu söylerim, ya da en güzeli ona âşık olduğunu, bütün gün onu düşündüğünü derim" dedi.
"Kız, kızım ben âşık falan olmadım."
"Sen olmadın ama ben öyle derim."
"Pis şantajcı seni. Beni ilgilendirmiyor ne söylersen söyle, ben kalamam, anladın mı?"
"Öyle mi?" dedi Ayla fısıldayarak. Sonra birden sesini yükselterek hızlıca konuşmaya başladı. "ŞEY BİLİYOR MUSUN BENİM ABLAM SA.." dediği an,
"!AAAA. AAAA. AAAA!" diye böğürdüm.
Ayla,"Neyin var abla, iyi misin?" deyince,
"Şey, bacağıma kramp girdi. Üzerine basamıyorum, çok acıyor" dedim.
Yusuf yanımıza gelerek "Bir şeyiniz yok ya, iyi misiniz?" diye sordu.
"Evet, iyiyim, bir şeyim yok, ufak bir kramptı sadece, şimdi geçti" dediğimde
Ayla,"Hayır abla, şimdi tam geçmeden ayağını yere basman doğru olmaz bence" dedi.
"Ne yapacaksın, ayağımı alçıya mı alacaksın acaba küçük hanım?" dedim.
Ayla yalvarırcasına "Yusuf abi lütfen. Ablamı bir yere otutturmalıyız, lütfen onu otutturacağımız yere kadar taşır mısın? Hem özrünüzün ilk kabulü olur bu" dediği an yerimde zıplamaya başlayarak "Hayır bakın, tazı gibiyim Maşallah. Hiçbir sorunum yok" dedim.
Ayla; "İnat etme abla" dedi.
Ayla'yı yanıma çekerek sessizce "Ne yapmaya çalışıyorsun lan? Nasıl bu kadar güvenebiliyorsun, hiç tanımadığın bir adama ve beni onun kollarına itiyorsun"
"Şuana kadar bir yanlışını görmedik, görünce icabına bakarız" dedi.
"Ayla, kendi ölümünü mü imzalamak istiyorsun?"
Ayla Yusuf'a dönerek "Hadi Yusuf abi, ablama yardım et lütfen" dedi.
"Hayır!" diye çığlık atarak, yerimde zıpladım.
"Hiçbir sorunum yok diyorum size, neyi anlamıyorsunuz acaba?"
Ayla, "Hadi benim prenses ablam, sağlığın daha önemli" dedi.
Ayla'ya çıkışarak "Ben prenses falan değilim ve ayağımda da hiçbir sorun yok" dedim.
Ayla "Aa unuttum, sen anti prensesin değilmi abla? Yusuf abi, rica etsem şu yaramaz, mavi gözlü anti prensese yardım eder misin?"
Yusuf'a doğru dönerek dur işareti yaptım ve şöyle dedim, "Sakın!!! Benim ayağımda bir şey yok ama eğer bana dokunursan senin ayağın kırılır, anladın mı!"
Yusuf şaşkınca; "Ne?" dedi.
"Doğru duydun. Yoksa senin ayağını kırarım" dedim.
"Ayy, ne kadar inatçısın abla" dedi.
Yusuf şaşkın bir ifadeyle hâlâ bana bakmaya devam ediyordu.
Yusuf'a hâlâ sinirli bir şekilde "Duymadın mı? Bana yaklaşırsan senin o ayağını kırarım, uzaklaş lan, uzaklaş!" dedim.
Ayla; "Aaa ne ayıp, ne ayıp, hiç yakışıyor mu abla sana lanlı lunlu kelimeler."
"Sen eve gidince görürsün küçük şantajcı seni" dedim.
Ayla; "Madem öyle. ŞEY YUSUF ABİ, BİLİYOR MUSUN BENİM ABLAM SANA."
"TAMAM TAMAM" diye çığlık attım.
Yusuf gülerek; "Çok inatçısınız gerçekten. Ama kız kardeşleri bende bilirim, ellerine bir koz geçince, istediklerini yaptırmak için kullanırlar" dedi.
"Hayır, bilemezsin, kardeş mi düşman mı belli değil" dedim.
"Evet, bilirim, çünkü benimde bir kız kardeşim var. Sanırsam Ayla ile yaşıt. İnanmayacaksınız ama o bende düşmanım diye kayıtlı" gülmüştüm.
"Ben on dört, on beş yaşındayım Yusuf abi, kız kardeşin kaç yaşında?" dedim.
"Seninle aynı yaşta" dedi.
Ayla; "Hmm, demek huylarımızda aynı. O zaman çok iyi arkadaş oluruz. Onunla tanışmayı çok isterdim doğrusu" dedi.
Ayla hâlâ devam ediyordu konuşmaya "Peki, kardeşin K-pop sever mi?" dedi.
Yusuf; "Evet, BTS ve Stray Kids fanı" dedi.
Ayla sevinçle "Gerçekten mi, biası kim?" dedi.
Yusuf; "Pek emin değilim ama J-Hope olması lazım" dedi.
Ayla; "Peki, sen Yusuf abi,sende seviyor musun?" dedi.
"Evet" dedi.
"Senin biasın kim?" diye sordu Ayla.
Yusuf; "Biasım yok, yani ben sadece şarkılarını çok seviyorum, şarkılarını dinliyorum, ama sizin gibi fazla fanatik değilim" dedi.
Ayla hâlâ konuşmaya devam ediyordu. "Aynı ablam da öyle," dedi.
"Yaaa, keşke kardeşinle tanışsam, şu an çok merak ettim onu," dedi.
Yusuf, "Senden bahsedilirse Himari'de seninle tanışmak isterdi, Ayla," dedi.
Yusuf bana dönerek, "Hâlâ inat edecek misiniz? Merak etmeyin, kötü ve fırsatçı bir insan değilim, ama kardeşiniz sizi büyük bir kozla tehdit ediyor anlaşılan," dedi.
Hayır anlamında başımı salladım. Yusuf, yani şu Japon çocuk, bana yaklaşarak kucağında bebek taşıyan anne gibi beni kollarına yatırarak kucağına almıştı.
Ayla, "Yaaaaaa, çok tatlısınız, çok romantik," dedi.
"Aylaaa!" diye çığırdım.
Yusuf'un yanakları pembeleşmişti.
Yusuf'a, "Hemen indir beni, yoksa bağırırım," diye tısladım.
Ayla, "Sakın öyle bir şeye kalkışma, abla, yoksaaaa," dedi.
"Sen eve gidince göreceksin, küçük hanım. Sizde çabuk olun, lütfen beni hemen içeri götürün, insanlar bakıyor, rezil oluyoruz yaa," dedim.
Ve içimde, "Ölmek için en güzel zaman, lütfen hemen burada öleyim," diyordum.
"Abla, Yusuf abiye yardım et, seni taşımakta zorlanmasın, ona tutun," dedi.
Çok sinirlenmiştim, Ayla'ya, "Neresinden tutacağım beeeee!" diye bağırdım.
"Boynundan," dedi Ayla.
Yusuf'a döndüm. "Bugün olanlar için sizden asıl ben özür diliyorum,"" dedim.
Yüzüm kesinlikle kızarıyordu kesinlikle.
"Önemli değil, bir kız kardeşe sahip olduğum için sizi çok iyi anlıyorum,"dedi Yusuf.
Bir elimi Yusuf'un boynuna doladım, öteki elimle Ayla'ya el hareketleri yapıp "Sen bitti" hareketleri yapıyordum.
AVM'den içeri girdiğimizde insanların gözleri üzerimizdeydi. Çok utanç verici bir seydi şu anki durumumuz.
Kimsenin yüzümü görmesini istemiyordum, yüzümü Yusuf'un göğsüne doğru bastırdım. Sonra aklıma şu sosyal medyada akım olan bir söz geldi, sessizce onu söylemeye başladım.
"Allah'ım, İnşallah kaybolurum, İnşallah kaybolurum. İnşallah uzaya atarlar beni, amin,"dedim.
Yusuf'un kıkırdadığını hissediyordum. Ayla zaten gülüyordu.
"Artık inebilir miyim? Yeterince rezil oldum zaten," dedim.
"Ayağın iyi mi, abla?" dedi Ayla.
"Evet, çok iyi Ayla,lütfen acı bana, canım kardeşim, bak insanlar bize bakıyor," dedim.
"Tamam, Yusuf abi, indirebilirsin ablamı, ayağı iyi durumda," dedi.
Beni kucağından indirirken gözlerime doğru bakıyordu. Gözlerime bakan bir çift siyah çekik göz.
Yusuf'un yüzü iyice kızarmıştı zaten. Acaba utancından mı kızarıyordu?
Yürürken insanların gözleri hâlâ üzerimizdeydi, tekrar "İnşallah uzaya atarlar beni," dedim.
Neden bilmem ama Ayla'ya bakınca bu kez bende gülmüştüm.
"Şuna bak ya, küçük cadı beni elinde oynatıyor," dedim ikisine de.
Bir masaya oturduk. Ayla milkshake istediğini söyledi. Kızdaki rahatlığa bak, çocuk sanki bizim babamızın oğlu. Utancımdan yerin dibine giriyordum.
Başım önümdeydi. Yusuf'a hiç bakmıyordum.
"Şey, ben de bir su alayım o zaman," dedim.
Ayla, "Yusuf abi, sen ablamada sade milkshake al, içine de çikolata sosu koydur," dedi.
Ben, "Hayır, lütfen, sadece su istiyorum," dedim.
Ayla benimle inatlaşıyordu. Çaresiz kabul etmiştim. Yusuf'un siparişleri almaya gittiği zaman Ayla'nın koluna cimdik atmıştım.
"Sana bugünün hesabını evde soracağım," dedim.
Yusuf gelmişti. Kardeşine mesaj atmış, o da gelecekmiş derken telefonuma mesaj bildirimi gelmişti. Ayla yazmıştı.
"Yusuf abiye sorabilir misin? Anata wa tottemo kawaīdesu, ne demek diye?"
"Sen kendin sorsana."
"Hayır, sen sor, yoksaaaaa."
"Tamam, küçük kalleş, ben soracağım."
İçimden lütfen kötü bir cümle olmasın lütfen diye söyleniyordum.
Yusuf'a "Şey, bu ne demek?" dedim ve
"Anata wa totemo kawaīdesu" cümlesini söyledim.
Yusuf çok utanmıştı, yanakları pespembeydi. Başını önüne eğmiş ve gülümsüyordu. Kim bilir ne dedim ben öyle?
"Yoksa küfür mü ettim?" dedim şaşkınca.
Yusuf bana dönerek; "Teşekkür ederim, sizde öylesiniz," dedi.
Ne demek oluyordu bu?
Ayla; "Abla, sen Yusuf abi'ye Japonca da çok sevimlisin, şirinsin dedin," dedi.
Kan beynime sıçrayarak "!NE?" dedim.
Ayla devam ediyordu. "O da sana, sen de öylesin dedi."
Öksürmeye başladım. "Ben o anlama geldiğini bilmiyordum. Anlamını merak ettim sadece. Gerçekten aklınıza herhangi bir şey gelmesin lütfen," dedim.
Yusuf tebessüm etti.
Ayla; "Ben bir lavaboya gidip geliyorum,"dedi.
Masada sadece ikimiz vardık. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Derken arkamdaki sesi duyarak arkamı döndüm.
Bu ses Selim'den başkasına ait olamazdı. Bana; "Demek sen Çinlilerle takılmayı seviyorsun," dedi.
Sinirlerim bozuluyordu. "Bu seni ilgilendirmiyor. Sanane, hem Çinli değil Japon, her çekik gözlü Koreli ya da Çinli değil, bir şeyden emin olmadan konuşma sakın gerizekalı," dedim.
Selim küstahlığına devam ediyordu. "Benim yerime o koniçiva bebesini mi seçtin yani?" diyordu.
"Kes sesini ve yavaştan ikile," dedim.
Selim; "O koniçiva bebesinden neyim eksik güzelim?" dedi.
Yusuf yumruklarını sıkıyordu. Birde ellerini yumruk yapmayı bırakmış ve masaya sert bir şekilde vurarak ayağa kalkmıştı.
Yusuf'a "Lütfen sakin ol, ben hallediyorum," dedim.
Selim'e doğru dönüp; "Defol git buradan, yoksa seni polise bildireceğim. Kendinle de temiz masum insanları kıyaslama sakın. Evet, onu seçtim, çünkü senden daha masum, senden daha kibar, senden daha şefkatli, senden daha tatlı ve yakışıklı. Anladın mı? Senin gibi edepsiz değil, senin gibi çıkarcı değil! Defol git buradan Selim, yoksa seni bu AVM'ye gömerim."
Selim kızgın bir şekilde "Bende başka koniçiva bebesiyle uğraşırım," deyip çıkıp gitmişti.
Yusuf'a dönerek "Özür dilerim, size sormadan sizi dile getirdim," dedim.
"Önemli değil, kim bu, sizden ne istiyor?" diye sordu.
"Liseden, bana son sınıf çıkma teklifi etmişti. Kabul etmedim. O günden beri başıma bela oldu. Ağzını burnunu kırsam, neden kırdın diyecekler, şu yüzden yaptım diyecek bir kanıtım yok," dedim.
"Peki, neden kabul etmedin teklifini?"
"Neden mi? Sen bir kız olsan böyle çıkarcı bir şerefsizle çıkmak ister miydin?"
"Nasıl yani?" demişti Yusuf.
"Tamam, kısaca anlatayım. Şimdi bu şerefsiz okuldan bir kızla çıkıyordu. Adı Yonca. Bir müddet sonra kız okuldan ayrıldı. Bende merak edip kızı bulmak istedim. Meğersem bu şerefsiz kızı taciz etmiş. O da utancından ve elinde bir kanıt olmadığı için şikayette edememiş. Çünkü kızı tehdit etmiş. Neyle tehdit ettiğini bilmiyorum. Kız bursluydu, zaten kim bilir ne zorluklarla gelmişti oralara? Ama bu kansız şerefsiz yüzünden başka bir okula gitmek zorunda kaldı. Kim bilir ne diye tehdit etmişti? Çünkü o kadar bir bilgim yok. Kızın anlattıklarını yetkili birilerine anlatmamaya yemin etmiştim. Belki gençlik hatasıdır dedim. Ancak bu çıktığı her kızı yatağına atmanın peşinde. Ve size de bunları çok utanarak söylüyorum."
Yusuf başını önüne eğerek, "Böyle adamlar yüzünden kendimden utanıyorum. İnsan nasıl düşünmez, benim de annem var, veya şuyum var buyum var diye."
Yusuf'a dönüp, "Sen niye eğiyorsun başını, başını eğmesi gereken kişiler o ve onun gibileri," dedim.
"Seni rahatsız ediyor mu peki?"
"Edemez, yoksa onu fena yaparım. Öteki kızlar gibi korkak olmadığımı biliyor. Yani o çaresiz, masum kızları korkutuyor."
"Nasıl yani, kendine güveniyor musun?"
"Elbette, amacım o masum kızların sesi olmak. Taekwondocuyum. Ne kadar gözüme kestirdiğim ezik muamelesi gören kız varsa onlara kendi evimde ücretsiz ders veriyorum. Onlara psikolojik destek olmaya çalışıyorum."
"Çok güzel bir kalbiniz var, bugünden sonra bende her masum kızın ve kadının sesi olacağım, onları size yönlendireceğim."
"Bana siz diye hitap etmen gerekmiyor, sadece Leyla, diyebilirsin," dedim.
"Tamam Leyla," dedi, gülümsedim.
"Madem öyle,telefon numaramı al. Bana oradan ulaşabilirsin. Masum kızların, daha doğrusu masum insanların sesi olmak için yani. Instagram hesabımı kapatmak zorunda kaldım çünkü, şimdi anlatması uzun sürer," dedim ve telefon numaramı verdim.
Beni çaldırdı. "Bu da benim numaram" dedi.
Tam o sırada Ayla geldi. Amacına ulaşmış, zafer kazanmış gibi ikimize bakıyordu.
İçimden, "Yanılıyorsun Ayla'cığım, tam istediğin olmadı, sadece çok iyi kanka oluyorduk, Yusuf'la," dedim.
Ayla, "Ya abla lütfen oyun parkına gidelim, ne olur, lütfen lütfen lütfen," dedi.
"Olmaz küçük hanım, cezalısın. İçeceklerimizde bittiğine göre eve gitmeliyiz," dedim.
Ayla, "Ya zaten ceza alacağım, bari bırak da son kez eğleneyim," dedi.
"Olmaz, hadi gitmemiz lazım," dedim.
Ayla, "Öyle miiiiii? Yusuf abi biliyorrrr musunnnnnn?" dedi.
"Tamam peki, bugün akşama kadar istediğin oyuncaklara binebilirsin," dedim.
Ayla yanağımdan öperek, "Canım ablam benim ya," demişti.
Yusuf'a dönüp, "Yusuf abi, sen de gelsene lütfen," dedi.
Yusuf, peki anlamında başını sallamıştı.
Birkaç oyuncağa binme telaşı derken hava kararmıştı. Ayla'ya ceza verme konusunu da biraz tartışmalıydım. Aslında fazlasıyla eğlenmiştim, kız kardeşimin sayesinde.
Yusuf, Ayla'ya Himari'nin birazdan burada olacağını söyledi.
Ayla'nın keyfine ve heyecanına diyecek yoktu...
Yorgunluktan bir yerde oturmaya başlamıştık. Aradan fazla zaman geçmemişti ki Yusuf'un telefonu çalmıştı.
Bize göstererek, "Düşmanım arıyor," dedi.
Yusuf hızla ayağa kalktı, "Neredesin? Himari neredesin?" diyordu.
Sesi endişeliydi. Telefon hoparlörde olmamasına rağmen kızın sesini duyuyordum. Japonca kelimeler söylüyordu.
Türkçe olarak şunu duymuştum: "Abi, çok korkuyorum, lütfen gel!" diyordu.
Gülme erkek sesleri geliyordu. Neler oluyordu böyle! |
0% |