Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Deli Kız

@suheda2461

 

Yusuf'un anlatımı:

 

 

 

Leyla'nın kız kardeşi Ayla, neden bilmem ama Leyla ile benim hep yakın olmamı istiyor. Ya da ne yapmaya çalışıyor?

 

Acaba Leyla, arabada benimle karşılaştığımızı anlatmış mıydı ona? Belki de bu yüzden mi yapıyor?

 

Himari'ye Leyla'dan bahsettiğimden beri, "Keşke ben de görseydim," deyip duruyordu. Şans bugünmüş. Aslında şans Himari ve anlaşılan Ayla'dan yana.

 

 

 

 

 

 

 

Nasıl bir tesadüfse yine karşılaştık. Hem de üçüncü kez karşılaşıyorduk. Himari'ye bu otobüs karşılaşmasını anlattığımdan beri "Sen bu kıza âşık oldun galiba," diyor.

 

Ahh, düşmanım âşık falan değilim. Ama kızın güzelliğine bir diyeceğim yok. Gözleri o kadar güzel ki insan bakmaya kıyamaz. Diğer kızlara hiç benzemiyor. Ya da bana mı öyle geliyordu? Sanki biraz erkek gibiydi. Ya da deli... Ve aslında evet, ona çok aşıktım. Sadece korkuyordum, onu incitmekten korkuyordum. Bu birkaç yıl öncesine ait unutulmuş bir hikaye.

 

 

 

 

 

 

 

Kavgayı net bir şekilde uzaktan izliyordum. Aslında ben onu yıllardır izliyorum.

 

 

 

 

 

 

 

Şaşırmamak elde değildi, seslerinide duyabiliyordum. Allah'ım, şu Selim denilen çocuğa dalmamak için nasıl zor tutuyordum kendimi.

 

 

 

 

 

 

 

Ayla, videoyu net çekebilmek için biraz daha yakınlarına gitmişti.

 

 

 

 

 

 

 

Gitmeden önce beni uyarmıştı. "Ablama güven, Yusuf abi, ve seni çağırmadan asla gidip kavgaya girme. Ona güven lütfen, sadece güven," dedi.

 

Sırf benim kız kardeşim için resmen bu kavgaya girmişti. Gerçi benim kardeşim değil, başka birinin başına böyle bir şey gelse eminim ki yine bu deli kız müdahale ederdi. Bana numarasını verince direkt kaydetmiştim.

 

 

 

 

 

 

 

Deli Kız.. olarak kaydetmiştim onu, çünkü deli dolu bir kızdı, kendisinden çok başkalarını düşünürdü her zaman.

 

 

 

 

 

 

 

Selim denilen çocuk, kız kardeşime dokununca kan beynime sıçramıştı. Gidip ağzını burnunu kırmamak için zor tutuyordum kendimi, yumruklarımı sıktım. Şerefsiz bir de diyor:

 

 

 

"Bu kız benim anam ya da bacım olamaz."

 

 

 

Ulan kansız, aynısını yaşasalar böyle der miydin acaba? Nasıl dokunursun lan sen benim kız kardeşime? Diyerek dalmak isterdim ona.

 

 

 

 

 

 

 

Ama Leyla'nın o pis herifin yüzüne uçan tekme atmasına çok şaşırmıştım. Böyle narin bir kız nasıl bu kadar hırçın ve cesur oluyordu, en çok ona şaşıyordum.

 

 

 

 

 

 

 

Kız resmen Tarzan gibiydi be! İki adamı da yere serdikten sonra sıra baş yılandaydı.

 

 

 

O minnacık kız onu yere serdiğinde "Rambo musun kızım be?"dedim içimden.

 

 

 

 

 

 

 

Piç kurusu korkak, nasıl olurdu da gücüne değilde elindeki bıçağa güvenirdi? Ve onu Leyla'nın bacağına sokup çıkartmıştı. Leyla'dan öyle bir acı ses gelmişti ki benim bile gözlerim dolmuştu.

 

 

 

 

 

 

 

Tam çıkacakken ortaya, Leyla bağırmıştı "Yusuf sakın gelme!"

 

 

 

 

 

 

 

Ağlıyordu sanırsam. "Ağlama" diyordum içimden, "Lütfen ağlama."

 

 

 

Geliyorum yanına demeye kalmadan

 

Leyla; "Eğer gelirsen kaybederiz," demişti. Adımlarımı geriye doğru attım. "Lütfen kalk ayağa, ne olur güçlü ol," diyordum içimden hep.

 

Eğer ona bir şey olursa kendimi hiç affetmezdim. Ona yardıma gitmedim diye, yara gibi izi kalırdı bende ve ömür boyu silinmezdi.

 

 

 

 

 

 

 

Leyla ayağa kalktığında Selim'i alt etmeyi başarmıştı. Ve Himari'den özür diletmişti.

 

 

 

 

 

 

 

Polisler geldiğinde deli kız bana gülümsemiş ve baygınlık geçirmişti.

 

Kucağıma aldım ve bacağının kan içinde olduğunu gördüm.

 

 

 

 

 

 

 

"Lütfen yardım edin, lütfen" diye yalvarıyordum adeta.

 

 

 

 

 

 

 

"Aç gözlerini deli kız, lütfen aç gözlerini" diyordum içimden.

 

 

 

 

 

 

 

Hastaneye geldiğimizde bir sorun olmadığını, bıçak yarasının dikileceğini söylemişlerdi. "Peki, ne zaman uyanır?" diye sorduğumda,

 

 

 

 

 

 

 

"Çok uzun sürmez" dediler.

 

 

 

 

 

 

 

Ayla hıçkırarak ağlıyordu. Ailesine haber verdikten yarım saat sonra hastaneye gelmişlerdi. Ayla ağlamaktan hiçbir şey anlatamıyordu.

 

 

 

 

 

 

 

Yanlarına giderek, "Merak etmeyin efendim, Leyla iyi olacak, doktorlar tüm müdahaleyi yaptı. Kendinizi harap etmeyin bu kadar. Sadece uyuyor, yakında uyanır" dedim.

 

 

 

 

 

 

 

Leyla'nın annesi bana, "Sen o gün otobüsteki çocuk değil misin?"

 

 

 

 

 

 

 

Dediğinde, "Evet, ancak karşılaşmamız tamamen tesadüf,"dedim.

 

Ayla ve Himari çok iyi anlaşıyordu. Kim bilir ne hakkında fısıldayıp duruyorlardı?

 

 

 

 

 

 

 

Ailesine durumu izah edince korkulacak bir şey olmadığını anlamışlardı. Ancak anneleri üzgün ve sinirliydi.

 

"Nasıl bir belaya bulaştın sen, kızım. Ahh be Leyla'm. Ya sana bir şey olsaydı!" diyordu Leyla'nın yanı başında.

 

 

 

 

 

 

 

Leyla hâlâ uyanmamıştı. Ancak annesi bitap düşmüş gibiydi. Kadıncağızın yanına gidip biraz moralini düzeltmeye çalıştım.

 

 

 

 

 

 

 

"Efendim, kızınız masum küçük bir kızı kurtardı. O bir kahraman. Kurtardığı kız benim kız kardeşim. Size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Lütfen kendinizi bu kadar üzmeyin, doktorlar korkulacak bir şey olmadığını söylüyorlar" dedim.

 

Kadın umut dolu gözlerle bana baktı. Elimle Leyla'yı işaret ederek, "O çok güçlü bir kız. Bununda üstesinden gelecek" dedim.

 

Annesi, "Güçlü ve yaramaz. Hemde bir abla olmasına rağmen," dedi.

 

 

 

 

 

 

 

Gülümsedim. Annesi Leyla'nın küçüklüğünü anlatmaya başladı. Ağaçlara çıkarmış erkek çocuklarını dövermiş. Yaramaz küçük bir kızmış. Ama ben bunu zaten biliyordum. Ve yıllar sonra Leyla'nın annesinin adını da öğrenmiştim: Yasemin Hanım. O da benim adımı öğrenmişti.

 

 

 

 

 

 

 

Bana bunları anlatırken, yan taraftaki hasta odasından bağırış sesleri geliyordu.

 

"Anneeee!" diye bağıran acıdan kıvranan bir erkek sesiydi.

 

 

 

 

 

 

 

Ayla kahkahalarla yanımıza geldi. Yanında Himari de vardı.

 

 

 

 

 

 

 

"Duydunuz mu? 'Anneeee!'dedi biri", diye gülmeye başladı Ayla.

 

 

 

 

 

 

 

"Kimdi o?" dedi annesi.

 

"Ne olacak, ablamın dövdüğü çocuklardan biri."

 

 

 

 

 

 

 

"Ayla, siz benim kalbime mi indireceksiniz, kızım? Kim onlar ve ablan onları neden dövdü?" dedi Yasemin Hanım.

 

 

 

 

 

 

 

"Çocuk değil, koskoca adamlar; asıl ablam çocuk" dedi Ayla.

 

 

 

 

 

 

 

Himari, "Hepsi benim yüzümden. Kızınız beni taciz etmeye çalışan şu bağırmalarını duyduğunuz adamları dövdü. Şu an benim yüzümden uyuyor," dedi ağlamaklı bir sesle.

 

 

 

 

 

 

 

Yasemin Hanım, "Senin ne suçun var, güzel kızım. Çok şükür ki Leyla'm müdahale etmiş. Onunla gurur duyuyorum. Hem merak edilecek bir durum olmadığını doktorlar da söylediler," deyip Himari'yi teselli etti.

 

 

 

 

 

 

 

Bir müddet sonra Ayla ve Yasemin Hanım odadan dışarı çıktılar. Ben ve Himari kalmıştık odada. Gözlerimi Leyla'dan ayıramıyordum.

 

 

 

 

 

 

 

Himari, "Söylediklerimde haklıydım."

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"Hangi söylediklerinde?" diye sordum.

 

"Abi, sen hâlâ bu kıza aşıksın."

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"Saçmalama lütfen, Himari. Şimdi bunları düşünecek zaman değil. Kızcağızın durumunu görmüyor musun?"

 

 

 

 

 

 

 

"Durumunu elbette görebiliyorum. Ona ömrümün sonuna kadar minnettar olup hayranlık duyacağım. Umarım kısa zamanda gözlerini açar. Ama senin ona nasıl baktığını da görebiliyorum, abi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"Nnn. Ne? Nasıl yani?"

 

 

 

 

 

 

 

"Hayranlıktan öte hani, ne derlerdi ona. Hmm. Ha, meftun olmuş gibi."

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"Saçmalama!"

 

"Abi, bu kız bence benim yengem olmalı. Ve sen de itiraf et, sen bu kıza abayı yakmışsın."

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"HİMARİ!" diye kaşlarımı çattım.

 

 

 

 

 

 

 

"Şu kıza bir bak abi. Ona aşıksın ve bunu söyleyemiyorsun ya da kabullenemiyorsun. Neden, kız güzel değil mi sence?"

 

 

 

 

 

 

 

"Çok güzel," dedim.

 

 

 

 

 

 

 

Ama bunu içimden değil, dışımdan söylemiştim.

 

 

 

 

 

 

 

Himari'nin gözleri umutlu bir şekilde ışıl ışıl parlıyordu.

 

"Hadi tamam, bu deli kıza aşık oldum. Hem o beni sevecek mi? Bana sanki kanka arkadaş gözüyle bakıyor. Ve en doğrusu da bu."

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"Eğer sen her şeyi itiraf edersen bu öyle olmayacak. Ayla'yla konuştum, bana ne dedi biliyor musun?"

 

Ne, dedi dercesine baktım.

 

"Ayla, ablasının da sana sanki tutulduğunu söyledi." Utanmaya başladım.

 

 

 

 

 

 

 

"Hayır, Himari, Leyla beni sevmemeli çünkü biliyorsun."

 

Himari, "Kızarma abi, utandığını anlayabiliyorum. Evet, durumumuzu da biliyorum. Ama bu resmen haksızlık. Kavuşmak varken neden böyle?" dedi.

 

"Bazen kaderimize razı olmalıyız, Himari. Ben ister miydim böyle olmasını? Eğer günün birinde ona olan aşkımı itiraf edersem ve o da beni severse, bunun sonu çok kötü olacak."

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"Onunla konuşmayı bırakacak mısın peki?"

 

 

 

 

 

 

 

"Bilmiyorum, Himari, bilmiyorum."

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"Her ne olursa olsun yine dayanamayacaksın abi. Yine onu görmek isteyeceksin. Çünkü fena halde aşıksın," dedi.

 

 

 

 

 

 

 

Yarı gülünç ve yarı ciddi bir şekilde, "Düşman! Böyle şeyleri bir daha duymamış olayım," dedim.

 

 

 

 

 

 

 

Çok geçmemişti ki Leyla'nın gözleri birden açılmaya başladı.

 

 

 

 

 

 

 

Bana bakarak gülümsedi. Utanmışçasına gözlerini yumdu.

 

 

 

 

 

 

 

!Yoksa, duydu mu her şeyi? Ama bu kimin umurunda ki, o uyanmıştı...

Loading...
0%