@suheda2461
|
Yusuf bir hayli endişeliydi. "Ne oluyor, Yusuf, bir sorun mu var?" dedim.
"Gitmem lazım!" diyerek acele bir şekilde yürüyen merdivenlerden hızla inmeye başladı.
Ayla'ya "Bizde gidiyoruz, belli ki kız kardeşinin başı dertte" dedim.
Ayla, "Nasıl yani, abla?" diye sordu.
"Telefondan erkek gülme sesleri geliyordu. Soru sormayı bırak, Ayla, çabuk ol!"
Diyerek Yusuf'a yetişmeye çalıştım.
"Yusuf, bekle!" dedim.
Ne kadar seslensem de dönüp bakmıyordu. Ona yetiştiğim an kolundan tutup kendime doğru çektim.
"Ne oluyor, söyler misin lütfen?" dedim.
"Bilmiyorum," dedi korku dolu gözlerle.
"Kardeşinin başı dertte, izin ver sana yardım edeyim. Konuşma ve gülme seslerini duydum."
"Ne yapabilirsin ki bana?" dedi.
"Önce acele etmeliyiz, hemen kardeşin nerede, onu bulalım," dedim.
Dışarı çıktığımızda AVM'nin biraz uzağında küçük bir kız sesi bağırıyordu.
Yusuf, "Himari!" diye bağırdı.
Aynı yönden gelen ses "Gel abi, lütfen gel!" diye bağırıyordu.
Acele bir şekilde kardeşinin olduğu yerden biraz uzağında durduk.
Yusuf'a "Bekle!" dedim.
Kafası karışmış bir şekilde "Neden?" diye sordu.
"Oradaki adamlar Selimler," dedim.
"Piss şerefsiz, ne istiyor kardeşimden?" dedi Yusuf.
Himari'nin yalvarışları kesilmişti. Koskoca AVM yakınlarında zavallı kızın sesini duyan bir Allah'ın kulu çıkmaz mıydı? Selim, Himari'nin telefonunu hızla yere attı, sonra elindeki bıçakla kıza bir şeyler söylüyordu ama duyamıyorduk.
"Yusuf, sen burada Ayla'nın yanında dur, telefondan beni ara. Telefonunda arama sesi kaydedici var mı? Yoksa eğer hemen indir!" dedim.
"Var," dedi.
"Güzel," dedim.
"Ayla, biraz yakına gelip herşeyi görüntülü bir şekilde kayda al ama seni görmesinler, başarabilir misin?" dedim.
Ayla, "Ben kimin kardeşiyim, tabii ki başarırım," dedi.
"Tamamdır, ben gideceğim oraya," dediğimde Yusuf;
"Bende geliyorum," dedi.
"Hayır, Yusuf, Selim sana gıcık oldu. Eğer gelirsen Himari'nin senin kardeşin olduğunu öğrenirse durum daha kötüye gider," dedim.
Yusuf, "Üç kişiyle nasıl baş edeceksin, koca adamlarla?" dedi.
"Sadece bana güven, önce polisi ara, hemen şimdi," dedim.
Olabildiğince hızlı olmaya çalışıyorduk. O kızın başına hiçbir şey gelmeden olayı bitirecektik.
Zavalı Himari nasıl da korkutuyorlardı onu.
Selim, eliyle küçük kızın saçlarını çekiştiriyordu "Senin o elini kırmazsam bana da Leyla demesinler."
Yusuf, ihbarı bildirdikten hemen sonra beni aradı.Telefon açık duracaktı cebimde, hiçbir şey gelmeyecekti ona.
Normal olarak ses kaydını da açmıştım. Sadece Yusuf'un buraya gelmesini engellemek için yapıyordum ve ne olur ne olmaz diye ses kayıtları onda da olsun dedim.
Hızlı bir şekilde yürüdüm ve koştum.
"!Ne oluyor burada?" diye bağırdım.
"Vay vay vay, kimleri görüyorum," dedi Selim.
"Kızı rahat bırakın, sizin ananız bacınız yok mu lan!" dedim.
"Bu kız benim anam ya da bacım değil," dedi Selim.
"Umarım ananı ya da bacını dağa kaldırırlar. O zaman görürsün her şeyi, şerefsiz!" dedim.
"Şimdi üçe kadar sayacağım, ya kızı bırakırsınız ya da olacakları düşünün," dedim.
Selim ve diğerleri gülmeye başladı.
Selim, "Bu çekik gözlü güzel kızı mı?" dedi.
O an sinir patlaması yaşıyordum. O küçük kızı çaresiz görmek sinirimi anca harlamıştı.
"Madem öyle ifade alımı başlasın" diyerek Selim'in yüzüne tekmeyi geçirmiştim.
Diğer iki kişi bana saldırmaya başladı. Birine yumruk, ötekine kafa derken tekme tokat vuruyordum.
Uçan tekme derken iki kişi nakavt oldu. "Daha canı isteyen var mı ha?" dedim.
Çocuklardan bir tanesi kaçmaya çalışıyordu ancak olmadı.
"Nereye gidiyorsun lan?" deyip kafasına tekme darbesini almıştı benden.
Sıra Selim'e gelmişti.
"Şimdi ya kızdan özür dilersin ya da seni altına işeyene kadar döverim, sonra herkese rezil olursun" dedim.
Selim,"Beceriksizler, cılız bir kızdan dayak yediniz" dedi.
"Afiyet olsun" diye yanıt verdim.
Selim bıçak çekmişti.
"Madem büyük oynamak istiyorsun, kahramanlığın bana da sökecek mi?" dedi.
Küçük kızın gözlerinde korku ve dehşeti görebiliyordum.
"Önce kızı bırak gitsin, sonra kozlarımızı paylaşalım" dedim.
Selim Himari'yi kolundan tutup yere savurdu.
"Seni orospu çocuğu, anan seni doğurmamış, sıçmış!" dedim ve Selim'e saldırdım.
Kafasına tekmeyi yiyince dengesini kaybedip düştü. Saçlarından yakaladım ve yerde sürüklemeye başladım.
Elindeki bıçağı bacağıma sapladı ve çıkarttı. Acılı bir çığlık sesi dudaklarımdan firar etti.
Ayla, "Abla!" diye bağırdı.
Özür dilerim Himari, Yusuf, ve canım kardeşim. Bu görüntüleri keşke görmeseydiniz.
"Yusuf! Her ne olursa olsun gelmeeee! Yoksa kaybederiz!" diye bağırdım acılı bir şekilde.
Ağlıyordum. Ancak bacağımın acısından değil, eğer şimdi kaybedersem zalimler kazanacaktı.
Topladım kendimi ayağa kalkmıştım ki Selim saçlarımdan kavradı. Beni yerde sürüklüyordu.
Canımın acısı umrumda bile değildi ama acılar içinde yerde sürüklenirken Selim'e ancak küfürler ederek kin kusuyordum.
"Şimdi ne yapacaksın, seni küçük sürtük?" diyerek saçlarımdan elini çekip boynumu tutmuştu.
"Ecelin olacağım oğlum senin!" dedim.
Kendimi hızlıca Selim'in ellerinden kurtardım. Bacağımın acısını unutarak Selim'e tekmeyi geçirdim, yumruk attım ve boynuna ayağımı dolayıp bağırdım.
"Kurtul, kurtulabilirsen orospu çocuğu!"
Selim ayaklarımın arasında boğuluyordu.
Saçlarından kavrayarak Himari'nin ayaklarına doğru getirdim. "Özür dile şerefsiz!"
Selim güçlükle konuşuyordu. "Özü dile özür dile dilerim."
"Özür dilerim, ben büyük bir orospu çocuğuyum de!" diye bağırdım.
Polisler gelmiş ve etrafımızı çevrelemişlerdi. Selim'in diğer adamları baygındı. Selim, Yusuf'u görmesin diye futbol topuna şut çekercesine kafasına tekmeyi geçirdim, olduğu yere bayılarak kaldı.
Polisler gelip beni tutuklamaya çalıştı.
"Yanlış kişiyi tutukluyorsunuz be!!" diye bağırdım.
Polisler Yusuf ve diğerlerine bakıyorlardı.
Sonra Yusuf'a gülümseyerek aklıma şu Gerzek Şaban'daki replik geldi; hani "Hamzayı dörde katladım, şimdi beni katlayacaklar" sahnesi.
Yusuf'a "Selimleri dörde katladım, şimdi beni katlayacaklar" dedim.
Sonra başım dönmeye, gözlerim kararmaya başladı. Kendimi olduğum yere doğru bıraktım ...... |
0% |