@suheda2461
|
Leyla'nın anlatımı;
Gözlerimi açtığımda, Himari ve Yusuf'u karşımda gördüm. Himari heyecanla yerinde zıplayarak;"Doktor, doktor yok mu?Hasta uyandı." diyerek odadan çıktı.
Yusuf,; "Çok şükür" diyerek yanıma geldi. Bir şeyden korkmuşçasına bana bakıyordu
"İyi misin?" dedi.
"Çakı gibiyim. Ne oldu, çok mu sevindiniz hepiniz, yoksa çok mu üzüldünüz?" dedim.
Yusuf, "Sana çatlaksın dersem ayıp etmiş olur muyum?" dedi.
"Kesinlikle!" dedim.
Sonra, "Şaka yapıyorum, ya hemen alınma." dedikten sonra Yusuf gülmüştü.
"Ben de sandım ki helvamı kavurdunuz." dedikten sonra gülmeye başladım.
Yusuf bir şey sormak istiyordu sanki. Ama nedense çekiniyordu. "Bir sorun mu var?" dediğimde,
Bana, "Şey, sen şimdi uyuyordun ya. Biz ne konuştuysak duyuyor muydun? Örneğin annenin sana 'güçlü kızım' demesi gibi?" dedi.
"Hayır, uyuyordum, nasıl duyayım?" dedim.
Yusuf,"Ohhh bee" der gibi nefes aldı. Birden bire utanmıştım. Çünkü son konuşmaları kısmen duymuştum.
Yusuf, neden kızardın der gibi bana baktı. Onunda yanakları pembeleşti.
"Garip bir rüya gördüm" dedim.
"Nasıl yani?" dedi Yusuf.
Gözlerimi kapayıp, utancımdan yumruklarımı sıkarak, "Rüyamda Himari sana 'sen Leyla'ya aşıksın' diyordu. Sonra sende benim için 'o çok güzel bir kız' diyordun." dedim.
Öyle utanmıştım ki gözlerimi açmak dahi istemiyordum. Yusuf'tan ses dahi çıkmadı.
Çok geçmeden annemler ve doktor yanımıza geldi. Annem ve Ayla yanıma gelerek bana sarıldı. Annem yeşil gözlü, çok tatlı bir kadındı.
"Anne, helvam nerede?" dediğimde.
Annem kaşlarını çattı. "Ne helvası Leyla?" dedi.
"Helva yok mu? Tüh be, bende helvamı çoktan kavurdunuz sandım." dedim.
Annem, "Çok konuşma küçük hanım, Ayla'ya verdiğin cezayı sana ve Ayla'ya ben veriyorum."
"Ne?" dedim.
Annem devam ediyordu. "Telefon ve diğer teknolojik aletlerde yasak olmak üzere." dedi.
"Ya anne! Lütfen. Yapma bunu bize. Acı bize, ana sultanım. Söz veriyoruz, uslu kızlar olacağız." dedim.
"Deli." diyerek saçlarımı okşadı.
"Babam nerede?" diye sorduğumda, ellerinde çiçeklerle içeri biri girdi. Bu babamdı.
"Uyandı mı benim büyük prenses kızım?" dedi.
"Babaaa!" dedim ve babama sarıldım.
Ayla, "Baba, unuttun mu ablam anti prenses?" dedi.
Babam, "Unutur muyum hiç? Benim büyümek bilmeyen anti prenseslerim." diyerek Ayla'yla benim alnıma öpücük kondurdu.
Kim ne derse desin, dünyanın şanslı kızlarıydık biz. Annem ve babamdan dolayı. Her anne çocuğuna sevgisini gösterebiliyor, ancak her baba aynı şeyi yapmıyor. Bizim babamız farklıydı. Kızlarına olan gerekli sevgiyi, şefkati, merhameti saçıyordu bizlere. Bu hayatta hayran olduğum tek kadın annem. Aşık olduğum tek erkekde babamdı benim. Hani bir laf vardır ya, kız çocuklarının ilk aşkı babalarıdır. Bu söz, ben ve Ayla için ne kadarda doğruydu böyle.
Doktor odadandan çıktıktan sonra, hemşire geldi. Yarama pansuman yapacaktı. Tentürdiyot bezini yarama sürttüğünde acıdan kıvrındım. İç çekerek nefes alıyordum. Ben böyle kıvrılmaya başlayınca, Himari dehşete düşmüşcesine bana bakıyordu. Elleriyle yüzünü kapatarak ağlarcasına odadan çıktı. Kim bilir Himari bu olanları aklından nasıl silecekti?
Himari' nin ardından Yusuf' ta dışarı çıktı. "Anne lütfen sizde gidin o küçük kızın teselliye ihtiyacı var" dedim. Çok geçmeden herkes odadan çıktı. Yusuf camdan hemşire ile bize doğru bakıyordu.
Hemşire; "Maşallah ucuz anlatmışsınız. Diğerlerinin durumu daha fena" dedi.
"Diğerleri?" Dedim şaşkınca.
Hemşire; "Dövdüğünüz adamları diyorum."
"Niye ne olmuş onlara?"
"Birinin çenesinde kırık var, ötekinin kolunda, diğeride fazlasıyla bitik durumda" dedi.
Güldüm. Hemşire devam ediyordu. "Hastalardan Selim denilen çocuk, nasıl oldu bilmem ama, altına işedi"
"Altına mı işedi?" Dedim gülerek.
"Evet şu sesleri duymuyor musunuz?"
Kaşlarımı çatarak seslere odaklandım.
"Anneee, anam ölüyorum" sesleri geliyordu.
Gülerek; "Bunlar, onların sesi mi?" dedim.
"Elbette. Gerçekten onları tek başınıza mı dövdünüz?"
Gülümseyerek evet anlamında başımı salladım.
Hemşire devam etti "Sevdikleriniz sizin için çok endişelendi. Şu çekik gözlü çocuk, yanınızdan bir türlü ayrılmadı"
"Yusuf mu?" dedim sessizce
Hemşire; "İsmini bilmiyorum ama herhalde sevgiliniz. Çünkü kendimden biliyorum benimde sevdiğim adam bana yani onun size baktığı gibi aşkla bakıyor"
Utancımdan yerin dibine geçmek istedim. Hayır sevgilim değil demeye kalmadan hemşire odadan dışarı çıkmıştı.
Yusuf bana aşkla mı bakıyor? Yanılıyorlar bence, o bakışları ben niye göremiyorum gayet normal bir insana bakıldığı gibi bakıyor. Yoksa bi anormallik mi var bende?
Yusuf'un yanına bazı adamlar gelmişti.
Çok geçmeden içeri girdiler.
Adam; "Geçmiş olsun. Ben komiser Gürkan. Olay nasıl oldu anlatır mısınız?" diye sordu.
Gözlerimi devirerek "Hayırdır yoksa beni mi içeri tıkacaksınız?" dedim
Komiser gülümsedi. Uzun boylu, yapılı yeşil gözlü bir adamdı.
Komiser; "Olay olurken kavgada sadece siz mi vardınız, yoksa sizin yanınızda da birileri var mıydı?"
"Hayır sadece görgü tanıklarım şahitlerim birde deliller var elimizde" dedim.
Komiser şaşkın bir suratla "Nasıl yani tüm bu koca adamları siz tek başınıza mı darp ettiniz?"
"Evet neden bu kadar şaşırıyorsunuz?" dedim.
Komiser; "İmkansız nasıl olur bu?" dedi.
"Buraya ifade almak için mi geldiniz yoksa şaşkınca cevaplar vermeye mi?" Dedim.
Komiser genç bir adamdı. Neden bilmiyorum ama Yusuf komiserin bana gülümsemesinden ve bakışlarından bi hayli rahatsız olmuştu.
Komiser; "Pişman mısınız?" dediğinde;
"Hayır hiç pişman değilim. Ellerim dert görmesin bi daha olsa yine yaparım" dedim.
"Olay nasıl başladı?" dedi komiser Gürkan.
"O üç şerefsiz küçük bir kızı taciz etmeye çalıştı. Bende derslerini verdim" dedim.
"Elinizde deliller var mı?"
Komiserin bu sözüne o kadar sinir olmuştum ki sert bir cevapla "Evet var! Diğelim ki yok, aynı durumu anneniz, kız kardeşiniz, veya tanıdıklarınız yaşasaydı böyle saçma sorular soracak mıydınız acaba?" dedim.
Komiser; "Haklısınız, kusura bakmayın lütfen. Sadece kavgada onlardan ve sizden başka kimseler var mıydı?" Dedi.
"Yoktu deliler bile var elimizde" dedim.
"Delilleri görebilir miyim?"
"Elbette, video ve ses kayıtları var. Ancak bir kopyasını çıkartmamız gerekiyor. Kimseye güvenim yok" dediğimde Gürkan komiser gülmüştü.
"Neden gülüyorsunuz bu oldukça riskli bir iş" dedim.
Komiser; "Ben delilere bakacağım, sonra kopyasını çıkartır emniyet, ve savcılığa sevk ederiz" dedi.
"Ahh bu da mı gelecekti başıma, masum olduğum halde kodeslere düşeceğim," dedim alaycı bir sesle.
Ses kayıtları dinlendikten sonra Ayla'yı ve Himari'yi çağırdılar.
Görüntülerde izlendikten sonra Himari ağlamaklı bir sesle "Lütfen bize yardım edin. Leyla ablam olmasaydı, belki ben şuan iyi durumda olmazdım. O benim için kendini feda etti. Bize yardımcı olun" dedi.
"Bu iş mahkemeye kadar uzar mı? Bir de orada mı ifade vereceğiz" dedim.
Gürkan komiser "Hayır yeterli delil nedeniyle sadece bir kez mahkemeye çıkarsınız" dedi.
"Bu şerefsizlerle gene mi karşı karşıya geleceğiz. Şu küçük kızın gözlerindeki korkuyu görmediniz mi?" Diye bağırdım.
"Merak etmeyin onlar tedavileri bittikten büyük bir ihtimalle tutuklu kararı alacaklar"
"Büyük bir ihtimal mi?" Dedim kızgınca sonra devam ettim. "Bu insanları bir türlü anlamıyorum aynılarını yakınları yaşasa böyle olur muydu acaba?" dedim.
"İyi ki elimizde yeterli delil var eğer deliller olmasaydı serbest kalacaklardı ve kim bilir hangi masuma saldıracaklardı. Belkide sizin ailenizden birine" dedim komisere.
Gürkan komiser sinir ve mahcup olmuşcasına. "Sizi tebrik ederim. Siz olmasaydınız bu üç suçluyu kolay kolay yakalayamazdık. Tüm bu yaptıklarınızdan ötürü size teşekkür ederim.
"Mahkeme ne zaman olacak?" Dedi Ayla.
Gürkan komiser "Hemen" dedi.
Ayla "Hemen mi? İyi ama ablam daha iyileşmedi."
"Hayır Ayla bu iş çok uzamasın. İnceldiği yerden kopsun" dedim. |
0% |