@suheda_geylan
|
Günler her zaman ki döngüsünde geçip giderken ben hala olduğum yerdeydim. Yeni personeller işe başlayalı bir ayı geçmişti. Erkek personellerle çok bir diyaloğum olmasa da Elif ile arkadaş olmuştuk. Gün içinde bazen kahve içtiğimiz, kitaplardan konuştuğumuz bile oluyordu. Her şey olağan bir şekilde ilerliyordu. Annem yine iş dolayısı ile sıkça seyahatlere çıkıyor, abim geceyi çoğu zaman başka bir yerde geçiriyordu. Sarhoşken bana ettiği hakaretleri hatırlamadığından mı yoksa konunun tekrar gündeme gelmesini istemediğinden mi bilmiyorum ama bir daha bu konu açılmamıştı. Yine günümün çoğunu odada geçirdiğimi fark etmiştim, yavaşça yatağımdan kalktım ve odamdan çıkıp aşağıya indim. Ortalıkta kimse görünmediğinden yavaşça mutfağa doğru ilerledim. Semih ile Burak oturmuş bir şeyler konuşuyorlardı. Hatice teyze ve Elif ortada yoktu, Remzi amca da öyle. “Az kaldı,” dedi Semih irkilmeme neden olan öfkeli bir sesle. “Plan tıkır tıkır işliyor, az kaldı.” Amacım onları dinlemek olmasa bile şahit olduklarımla içimde büyük bir sıkıntının peyda olmasını önleyememiştim. Neye az kalmıştı, ne planından söz ediyorlardı? Bunları bilmiyordum fakat konunun belki de özel hayatlarıyla ilgili olduğunu düşünerek çok üstünde durmadım ve mutfağa bir adım attım. “Herkes nerede?” diye sordum rahat olmasına özen gösterdiğim bir ses tonuyla. Burak hemen yerinden kalkmış olsa da Semih hiç istifini bozmamıştı. Normalde bana bu denli saygı göstermelerini zaten beklemiyordum ama bu adamın varlığı bir şekilde benim sinirime dokunduğundan bu hareketi de bende öfke uyandırmıştı. Ona soğuk bir bakış fırlattım. “Hatice hanım ve Elif aşağı katın temizliğini yapıyor, Remzi Bey de bahçede,” demişti Burak kibar bir ses tonuyla. “Peki, teşekkürler,” dedim ve onların yanından ayrılıp salonda televizyon izlemek için koltuklara yöneldim. Neyse ki kısa bir süre sonra Hatice teyze işini bitirip yanıma gelmişti. Hatice teyze ile havadan sudan biraz sohbet etmiştik ki abim eve gelmiş, Hatice teyzenin yanındaki koltuğa bırakmıştı kendini. Ona hiç dikkat etmemeye çalışarak televizyondaki açık belgeseli izlemeye çalışıyordum. Abim ile Hatice teyze de kendi aralarında ufak bir sohbete dalmışlardı. Yemek saati geldiğinde hızlıca yemeğimi yedim ve odama çıktım. Bir süredir abimin ortamda ben varken dahi bu kadar rahat davranması hatta arada bir benimle iletişim kurmaya çalışması beni mutlu hissettirse de bir anda büyük bir darbe almaktan korktuğumdan temkinli yaklaşıyordum. Aramızda büyük bir ilerleme var gibiydi, zamana bırakmak en iyisiydi. Yine kendi alemime dalmış bir şekilde vakit geçiriyorken saatin epey ilerlediğini fark etmiştim. Uyumak için hazırlandım ve yatağa girip kısa sürede uykunun derin kollarına kendimi bıraktım. Ertesi gün odama vuran gün ışığı ile uyanmıştım. Hızlıca kendime geldim ve odamı toparladıktan sonra havalandırmak için camı açtım. Hava buz gibi olsa da temiz havayı ciğerlerime çektim. Birkaç dakika içinde de üstümü giyinip odadan çıktım. Aşağı sofraya indiğimde yine her şey hazırlanmıştı. “Günaydın,” dedim gülümseyerek. “Hatice teyze ve Remzi amca da bana günaydın demişlerdi, abim ise dalgın bir şekilde tabağındakilerle oynuyordu. Çok üstünde durmayarak yerime oturdum ve kahvaltımı etmeye başladım. “Kızım,” dedi Hatice teyze benden bir şey isteyeceği zamanki ses tonunu takınmıştı, beklentiyle süzdüm yüzünü. “Bugün Elif çarşıya çıkacak, sende onunla çık havan değişsin,” demişti bakışlarıyla öyle tatlıydı ki onu kırmak istemediğim için başımla onayladım. “Olur bana da değişiklik iyi gelir,” dedim ve kahvaltımı etmeye devam ettim. “O zaman kahvaltıdan sonra çıkarsınız hemen,” dedi ve keyifli bir şekilde çayından büyük bir yudum aldı. Kısa süren kahvaltının ardından el birliği ile mutfağı toparladık ve Elif ile beraber hazırlanıp evden çıktık. Burak bizi araba ile en yakındaki alışveriş merkezinin önüne kadar bırakacak ve biz onu tekrar arayana kadar otoparkta bekleyecekti. Bu şekilde anlaşmıştık. Alışveriş merkezi oldukça büyüktü ve ışıltılıydı. Elif ile beraber birçok mağazaya girdik bir şeyler denedik ve hoş zaman geçirmiştik. Saat artık epey ilerlemişti neredeyse akşam olmak üzereydi. “Artık dönelim,” dedim Elif’e hafifçe gülümseyerek. “Olur,” dedi ve birlikte otoparka inmek için asansöre bindik. Alışveriş merkezi ne kadar güzel olursa olsun otopark havasız ve karanlıktı, hızlı adımlarla arabayı bulmak için ilerledik. Ben Elif’in birkaç adım daha ilerisinde yürüyordum ve bir türlü arabayı görememiştim. “Burak’ı arayalım arabayı göremiyorum,” demiştim en nihayetinde yürümeyi bırakarak. Elif’ten bir tepki almayı beklemiştim ama hiçbir ses çıkmamıştı, tam arkamı dönüp ona bakacaktım ki güçlü bir el ağzımı kapattı. Panikle çırpınmaya, bedenimi saran o elden kurtulmaya çalışmıştım ancak aldığım nefesler boğazımı yakmıştı. Bilincim kapanmadan önce farkına vardığım son şey ağzımı kapatan pamuğun dokusuydu. BÖLÜM SONU 16.03.2024 Herkese merhabalar, umarım keyifle okuyorsunuzdur, lütfen yorum ve beğenielrle destek olmayı untumayın, bir sonraki bölümde görüşmek üzere :)
|
0% |