@suheda_geylan
|
Bedenim hiç kibar olmayan bir şekilde bir koltuğa bırakıldığında sersem bir şekilde uyanmıştım. Neler olduğunu hatırladığımda yerimden hızla kalkmaya çalışsam da tamamıyla bağlı olan ellerim ve ayaklarım hareket etmeme imkan tanımamıştı. Ortam oldukça karanlıktı, konuşmaya çalışmıyordum çünkü ağzımda bağlıydı. Yerimde kıpırdandım ve birinin beni bu lanet yerden çıkartmasını diledim. En azından odayı görebilmek istiyordum, karanlık öyle yoğundu ki, dışarıda güneşli bir hava varsa bile bunu bilemezdim. Saat kaçtı, ne zamandan beri baygındım ve nereye getirilmiştim bilmiyordum. Bunu kim yapmıştı? Aslında en merak ettiğim soru buydu. Kaç dakika boyunca ellerim bağlı bir şekilde debelendiğimi bilmiyordum nihayet odanın ışığı açıldığında tam karşımda oturan Elif’e ve Semih’e öfkeyle baktım. Bir de odanın köşesinde duran lambayı yakan Burak’a. Olanlar zihnime yavaşça süzülmüştü. Beni bayıltan Burak olmalıydı. “Sonuna hoş geldin Beste Doğanay,” demişti Semih bakışlarını tekrar üzerime çekerek. Ağzımı açmaları için homurdandım. Elif yavaşça yerinden kalkıp ağzımı açmak için yanıma geldiğinde onu parçalamak istiyordum. Beni tuzağa çekmiş aylardır arkadaşım gibi davranmıştı. “Para için mi?” diye sordum gözlerinin en içine bakarak. Beni kaçırmalarının sebebinin para dışında bir şey olduğunu sanmıyordum, ailemden fidye isteyebilirlerdi. Ortamı öfkeyle süzmeye başladım. Eski bir kulübedeydik, odadan sadece iki koltuk vardı biri benim bulunduğum diğeri de karşımda durandı. Epey eskimiş ve tozlanmış bu koltukların rengi bile tam seçilmiyordu. Daha iyi bir durumda olsaydım bedenim kesinlikle kaşınarak beni huzursuz ederdi ancak şu an ki durumum buna müsaade etmiyordu. Kulübenin sokağa açılan kapısı açıldığında bakışlarım o yöne döndü ve görmeyi hiç beklemediğim bir yüz ile bakışlarım kesişti. “Oo uyuyan güzel uyanmış,” dedi Emre her zaman ki lakayt tavrı ile. Ona nefretle baktım. Tüm bunları o mu planlamıştı? “Ne oluyor amacınız ne?” diye sordum öfkeyle. Bir yandan da ellerimi saran kalın ipi gevşetmek için çırpınıyordum ancak ip bileklerimi yaralıyor, derin kesikler açsa da bir gram gevşemiyordu. “İntikam,” demişti Semih yerinden kalkıp bana doğru ilerleyerek. “Ailenin yaptığı kötülüklere karşı ufak bir tepki,” demişti. “Ne zırvalıyorsun?” dedim ters bir sesle. “Uzatma da anlat,” dedim yine öfkeyle. Bana yaklaşmış çenemi morartacak kadar çok sıkmıştı. “Sözümü kesme!” diye bağırdı ve yüzüme sağlam bir tokat yapıştırdı. Dudağımın kanadığını çeneme sızan kanı hissettiğimde anlamıştım. “Baban ablamı öldürdü!” demişti histerik bir sesle. Bakışları arkamda bir noktaya bakıyordu. Sanki orada kimsenin görmediği ama onun gördüğü birileri var gibiydi. Korkuyla ve şok ile ürperdim. “Baban…” dedi nefretle. “Hakan Doğanay..” tükürür gibi babamın adını söylemişti. Neler olduğunu çok merak ediyordum. “Ablam onun muayenesine gittiğinde onu baştan çıkarttı. Yetmezmiş gibi kendine aşık etti ve hamile bıraktı!” dedi tek seferde. Midem tiksintiyle burkuldu kusmamak için derin bir nefes aldım. “Sonra ablam bebeği söylediğinde aldırmasını istedi ama ablam! O, onu seviyordu ve bebeği istiyordu. Bunun üzerine baban ne yaptı dersin?” diye sordu bu sefer bakışları gözlerimi bulmuştu. “Onu zehirledi! Hem bebek hem ablam öldü! Baban ise hiçbir şey olmamış gibi olayın üstünü kapattı ve hayatına devam etti,” dedi ve tekrar elleri çenemi kavradı. O denli sıkıyordu ki acıyla yüzümü buruşturdum. “Sen ve abin korunaklı yuvanızda gül gibi yaşarken ablam toprağın altında! Bunun bir bedeli olacak!” dedi ve hırsını alamamış gibi baktı yüzüme. Duyduklarım karşısında o kadar şok olmuştum ki hiçbir şey söyleyemiyordum. “Ben,” dedim ne diyeceğimi bilemeyerek. “Ben bunu bilmiyordum,” dedim hüzünle. Babamdan nefret ediyordum ve onu aylardır görmüyordum, böyle bir şey olabileceği aklımın ucundan bile geçmezdi. O adam gerçekten bir katil miydi? Yine de inanmakta zorlanıyordum. “Abin biliyordu ama!” dedi öfkeyle. “Tüm belgeleri ona gönderdim o ise hiçbir şey yapmadı. Herkesi ve her şeyi paranız ile satın alabileceğini sanıyorsunuz!” dedi ve tekrar yüzüme bir tokat attı. Tüm öfkesini bana yöneltmek şu an onun için çocuk oyuncağıydı. “Emre’nin gür kahkahası ortamı doldurduğunda Semih çoktan dışarı çıkmış, kapanan kapının gür sesi ortamı doldurmuştu. “Baban bir katil… Peki ya annen? O da az değil doğrusu,” dedi ve bakışlarını Burak’a çevirdi. Tüm enerjim duyduklarım karşısında tükenmişti, ne dercesine baktım Burak’ın yüzüne. Yavaş adımlarla karşımdaki kanepeye geldi ve tam Elif’in yanına oturdu. “Annem şirketinizde çalışıyordu,” dedi sakince. Gözleri dolmuştu, bunu aramızdaki mesafeye rağmen biliyordum. “Kardeşim kansere yakalandığında tedavisi için annenden para istedi ancak annen parayı vermediği gibi annemi işten kovdu! Çaresiz bir şekilde onu ortada bıraktı. Önce kardeşim tedavi olamadığı için öldü! Sonra annem..” dedi ve durdu. Gözünden akan bir damla yaşı elinin tersi ile silmişti. “Sonra annem intihar etti,” dedi ve acıyla gözlerini kapattı. “Senin ailen bizlerin ailesini yok etti, Beste,” dedi tek düze bir sesle. “Bunun bir bedeli olmalı.” Burak’ın son sözleri zihnimde yankılandı… Bunun bir bedeli olmalı… ve o bedeli sen ödeyeceksin. BÖLÜM SONU 16.03.2024 |
0% |