Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Bölüm 4: Tehlikeli Dönüşüm

@sukunettekelimeler

Dün gerçekten de yorulmuş olmalıyım ki rutin saattimde kalkamamıştım. Cemre’nin hazırlanırken çıkarttığı tıkırtılar olmasa herhalde daha uyuyor olurdum. Gözlerimi aralayıp yatakta hafifçe gerindim ve üzerimdeki örtüyü açıp doğruldum.

- Ayy uyandırdım mı? Çok özür dilerim.

Onun mahçup sesini işitince “Sorun değil, iyi oldu. Erken kalkıp babamla konuşmak istiyordum. Günaydın,” diyerek yataktan çıktım.

- Günaydıın!

Dağılan saçlarımı rastgele bir topuz yaparken “Dükkana mı gidiyorsun?” diye sordum.

- Evet, bugün yetiştirmem gereken bir kaç elbise var. Onların dikimini tamamlayacağım.

- Kolay gelsin. Vaktim olursa uğrarım, yardım ederim inşallah.

- Harika olur, Süveyda! Ben çıkıyorum şimdi. Görüşürüz.

Cemre’ye veda edip elimi yüzümü yıkamaya gittim.

Cemre ve ben dikiş yapmayı çok severdik. İki hanımefendi olarak bu zanaati öğrenmiş ve yıllar geçtikçe uzmanlaşmıştık. Küçük bir terzi dükkanımız, butiğimiz vardı. Kasabada yalnızca iki butik olduğundan, gayet iyi iş yapardık. Geçen sene ben sağlık alanına da merak salana dek Cemreyle birlikte dükkanda çalışıyorduk. Nice elbiseler, takımlar, gecelikler, formalar dikmiştik. Fakat bir buçuk sene evvel sağlık eğitimlerine başlayınca dükkana daha az uğrayabilir olmuştum. Neyse ki Cemre titiz olduğu kadar pratik de bir terziydi ve işleri idare edebiliyordu.

Annemin ve Kerem’in de çoktan çıktığını fark ettim. Babamı yakalamayı umarak ofisine gittim. Kapıyı tıklatıp bir kaç saniye bekledikten sonra içeriye girdim. Babam masanın başında dikiliyor, bütün masayı kaplayacak kadar büyük olan haritaya bakıyordu. Geldiğimi fark etmemişti.

Yanına doğru yürüdüm. Haritada kırmızı ve mavi noktalarla işaretlenmiş stratejik bölgeler vardı. Bir kaç çarpı işareti, bir kaç ok… Râşid komutan, masasının başında düşüncelere dalmışken, yüzündeki derin çizgilerin sahip olduğu sorumlulukların ağırlığını taşıdığı belliydi. Onun bu görüntüsü içimde minnet ve merhamet duygularını uyandırdı.

- Hayırlı sabahlar babacığım.

Sesimi duyunca başını kaldıran babam, bir an şaşırmıştı. Şaşkınlığı kısa sürdü. Yüzünde samimi bir tebessüm belirdi. “Hayırlı sabahlar güzel kızım,” derken beni kollarının arasına alıp sarıldı.

- Epeydir doğru dürüst görüşemiyoruz. Çok yoğunsun. Her şey yolunda mı? İyi misin?

- İyi olmaya çalışıyoruz kızım. Gündemi takip etmeye çalışırken yoğunluktan kafamızı pek kaldıramaz olduk.

- Baba, bu konularda sana soracak bir sürü şeyim var. Kafam çok karışık.

- Gel oturalım şöyle o zaman.

Sandalyelere karşılıklı oturduk. İçimdeki merak ve huzursuzluğun yüzüme yansıdığına emin bir şekilde söze girdim.

- Kasabaya neden Mirathia birliği geldi? Gazetelerden bildiğim kadarıyla sadece bu kasabaya da değil, başka bazı bölgelere de Mirathia birlikleri yerleştirilmiş. Bu karar halkın tansiyonunu giderek artırdı. Böyle bir adım atarken bunu düşünememiş olmaları imkansız. Buna rağmen neden bu yola girildi? Baksana, dün pazar yerinde işler ciddiye binmeye başladı bile. Herkesin kafası karışık. Bu kadar gerilim varken, askeri birlikler kurulmasının sebebi ne?

Babam derin bir nefes aldı ve ciddi bir ses tonuyla açıklamaya başladı.

- Süveyda, birliklerin kasabamıza ve diğer bölgelere yerleştirilmesi, düşünüldüğünden daha karmaşık ve stratejik bir karar. Evet, birliklerin gönderilmesi halk arasında spekülasyonlara yol açtı, bunu bekliyorduk. Ancak, gerçek şu ki bu birlikler buralara halkın güvenliğini sağlamak için gönderildi. Son zamanlarda sınır bölgelerinde ve toplum içinde bazı istenmeyen olaylar yaşandı. Bu olayların daha da büyüyüp kontrol edilemez hale gelmemesi için önlemler alınmak zorundaydı. Mirathia birliklerinin burada olması, aslında her iki taraf için de barışın devam etmesini sağlama güvencesi.

- Ama baba, Mirathia’lı birlikler buradayken halkın tedirginliği daha da artacak. Artmaya başladı bile. Bu, gerilimi daha da körüklemez mi?

- Evet, risklerin farkındayız. Ama birliğin burada bulunması aynı zamanda bir caydırıcılık unsuru. Hem bizim birliklerimizin hem de Mirathia birliklerinin seçilen bölgelerde bulunması, her iki tarafın da kontrolsüz hareket etmesini engelleyecek. Bu süreçte en önemli şey, halkı sakinleştirmek ve güvenliklerini sağlamak. Bizler, bu durumu en iyi şekilde yönetmeye çalışıyoruz.

Babamın sözlerindeki kararlılığı hissediyordum fakat durumu kontrol altında tutmanın ne kadar zor olacağını da tahmin edebiliyordum. Tatmin olmadığımı fark eden babam, söyleyip söylememekte tereddüt ettiği bakışlarından anlaşılsa da anlattıklarına bir kaç şey daha ekledi.

- Bu, sadece yerel bir güvenlik meselesi değil, kızım. Daha geniş çaplı bir tehdit söz konusu. Mirathia, Karsiya ile uzun süredir devam eden bir barış anlaşması içinde. Ancak son zamanlarda bu barış ciddi bir tehdit altında. Bu savaşın ardında daha büyük güçler var. İki milletin düşman olması için kışkırtmalar yapılıyor. Gerçek düşmanlarımız farklı bir yüz taşıyor. Üçüncü bir taraf olan yani Feronis devleti, iki ülke arasındaki gerilimi körüklüyor ve bunu örtbas etmek için halkı kışkırtıyor. Aramıza provokatörler sokuyorlar. Mirathia birlikleri, halkı korumak ve provokasyonları önlemek amacıyla buraya konuşlandırıldı. Bu yalnızca askeri bir tedbir değil, aynı zamanda diplomatik bir hamle. Tabi senin de fark ettiğin gibi, maalesef halkın gözünde bu birlikler bir tehdit olarak algılanıyor. Bu durumu işler daha kötüye gitmeden kontrol altına almaya çalışıyoruz. Bu süreç biraz zaman alacak. Bu yüzden sakin kalmalı, dikkatli olmalıyız. Herkesin güvenliği için bu adımlar atıldı ama yanlış anlaşılmaların önüne geçmek de bizim sorumluluğumuzda.

- Baba, bu tansiyonu düşürmek için başka neler yapılıyor? Kasabada dün yaşanan olaylar tehlikenin boyutunu gösteriyor. Daha fazla çatışma yaşanmasından korkuyorum.

Babamın yüzündeki çizgiler daha da derinleşti. Bir anlık sessizlikten sonra gözleriyle masadaki saati kontrol etti.

- Önceliğimiz provokatörleri tespit edip durdurmak. Bunu yaparken de halkın en az hasarı almasını sağlamak. Söyleyebileceklerim bu kadar, Süveyda. Bu konuda sana daha fazla bilgi veremem. Ama bil ki üzerimize düşeni yapıyoruz, kızım. Şimdi hazırlanıp çıkmam gerekiyor. Mirathai birliğinin başındaki Üsteğmen Cornell ile bir toplantımız var.

“Tamam babacığım,” dedim. Babamın açıklamaları endişelerimi tam olarak gideremese de, onun kararlılığı ve sorumluluk duygusu bana bir nebze olsun güven verdi. Ayağa kalktım, ona sarıldım, veda ettim ve odadan ayrıldım.


***


Babamın da gidişiyle evde tek kalmıştım. Kahvaltı niyetine bir şeyler atıştırdıktan sonra evi toparladım. Üstüme uygun bir şeyler giydim, çantamı aldım ve dükkana geçtim. Hazır bugün boşken ve stajım yokken, Cemre’ye yardım etmem iyi olacaktı. Canım butiğimizi ihmal etmek istemiyordum.

Yaklaşık beş dakikalık bir yürüme mesafesi vardı. Kısa sürede varmıştım. Kapıyı iteleyip içeriye girdiğimde hafif bir kumaş kokusu burnuma doluştu. Cemre bir elbiseyi dikkatle kesip biçerken, yüzünde yer edinmiş gergin ifadeyi fark etmemek mümkün değildi. Selam verip masanın yanına yaklaştım ve elimi kumaşlardan birine dokundurdum.

- Hoş geldin! Tam ihtiyacım olan bir anda!

Cemre’ye gülümsedim ve “Emrinize amadeyiz, nereden başlamalıyım?” diye sordum. Açık mavi bir kumaşı kucaklayıp yanıma getirdi. Nasıl bir model yapılacağını açıklamaya başladı. Ayrıntıları öğrendiğimde geriye yalnızca işe koyulmak kalmıştı. Ben açık mavi kumaşla bir etek-üst takım dikerken Cemre de biçtiği çiçekli elbiseyi bitirecekti.

Çalışmaya başladığımızda ortama derin bir sessilik hakimdi. Normalde ikimiz arasında gülüşmeler ve konuşmalar eksik olmazdı. Bugün Cemre biraz durgun gibiydi. Ona laf atıp neler olduğunu öğrenmeye çalıştım.

Cemre, bir an duraksadı. Makineyi kapatıp ellerini kucağında birleştirdi. Gözlerinde görmeye alışkın olmadığım bir karanlık vardı.

- Özel bir durum değil. Kasabada olanları sen de biliyorsun. Askeri birliğin gelmesi, kavgalar, yükselen tansiyon… Baksana, Mirathia askerleri artık her yerde. Bu durum hiç normal değil. Bütün bunlar beni rahatsız ediyor.

Onu biraz olsun teskine edebilmek umuduyla sabah babamla konuştuklarımızdan yola çıkarak bir kaç şey söylemek istedim.

- Bu durum geçici olabilir. Babam ve diğer komutanlar bir çözüm bulmaya çalışıyorlar. Onların burada olma sebeplerini açıkladı babam. Biraz konuştuk.

“Neymiş?” derken sesi biraz umursamaz ve alaycıydı. Kasabada olanlardan etkilenmiş olabileceğini bildiğim için bu tutumunu üzerime alınmadım ve sabah babamın söylediklerini ona özetledim.

Duyduklarından memnun kalmamış gibiydi. Sesi sertti. “Süveyda, sen gerçekten bu kadar saf mısın? Amcam, sen korkma diye öyle şeyler söylemiş olmalı. Onlar buraya gelip yerleşmişken, biz neyi dinleyeceğiz? Nasıl sakin olacak bu halk? Zaten olan oldu. Birlikleri de geldiğine göre artık bu topraklarda onların da sözü geçecek!”

Cemre’nin herhangi bir konuda bu kadar sert bir tutum sergilediğini ilk kez görüyordum. İçimdeki huzursuzluk artarken, onun bu düşüncelerinin nerelere varabileceğini düşündüm.

- Cemre, bu tür düşünceler bizi daha büyük bir felakete sürükleyebilir. Birbirimize zarar vermeden ve öfke duymadan bir çözüm bulmalıyız. Bu sorunu barışçıl yollarla çözmemiz gerek.

Dudaklarından alaycı bir gülüş kaçtı. Bana yargılarcasına bakarak sözlerini keskin bir bıçak gibi sarf etti.

- Barışçıl yollar mı? Süveyda, bu dünyada barışçıl yollar her zaman işe yaramaz maalesef ki. Bazen hakkımızı almak için daha fazlasını yapmak zorunda kalırız. Ben onlara haddini bildirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu topraklardaki misafirlikleri fazla uzadı. Herkes kendi ülkesine dönsün. Kendi yağında kavrulsun.

Şaşkınlıkla ona baktım.

- Bu topraklarda büyümüş, bizim kültürümüze aşina, bizim dilimizi konuşan, hatta bizim dinimize iman edip Müslüman olan bir çok Mirathialı var Cemre. Nasıl böyle söyleyebilirsin? Onlar bizim kardeşlerimiz, arkadaşlarımız, komşularımız. Ne değişti? Burası onların da vatanı olmuş. Doğdukları yer. Sevdikleri yer. Feray ve ailesi mesela: babasının Mirathialı, annesinin Karsiyalı olduğunu biliyorsun. Dediğin gibi bir durumda ne yapmaları gerek? Ailelerini parçalamaları mı? Hele bazılarının Mirathia topraklarına adım attıklarında başlarına gelecekleri bilmiyor musun? Bir çoğu hain olmakla suçlanacak. Zalim yönetim tarafından tutuklanacak. Kimisi idam edilecek. Kimisi Müslüman olduğu için zulme maruz kalacak. Oradaki yönetim değişmedikçe onlar için huzurun mümkün olmadığını biliyorsun.

Cemre, söylediklerim karşısında bir an duraksadı. Ama gözlerinde gördüğüm karanlık kaybolmadı. Bu kadar öfkeyle dolu olmasına anlam veremiyordum. “Feray ve ailesi,” diye mırıldandı. Sesi yavaş yavaş daha da sertleşti. “Onlar istisna. Ama bir çok Mirathialı ve Mirathia’dan buraya gelen o askerler... Çoğu Hristiyan. Çoğu düşman. Onlar, bizim hayatlarımızı alt üst edenlerin ta kendisi! Bunu görmüyor musun, Süveyda? Onların burada bulunma amacı bize yardımcı olmak değil, kendi çıkarlarını korumak.”

“Cemre, seni anlıyorum,” dedim, onu biraz olsun yatıştırabilmek için. “Haklı olduğun noktalar elbette var. Ama öfkeyle hareket etmek doğru değil. Böyle yaparsak daha çok zarar veririz kendimize.”

Cemre, gözlerini pencereden dışarıya dikti ve bir an sessiz kaldı. “Belki de sen haklısındır,” derken sesi biraz yumuşamıştı. “Ama içimdeki bu öfkeyi kontrol etmekte zorlanıyorum. Her şeyin mahvolmasını izlemek çok zor.”

“Konuşmak istediğin her zaman ben yanındayım,” diyebildim sadece. Bir teşekkür mırıldandı ve önündeki elbiseyi dikmeye devam etti.

Cemre’nin sözleri beni etkilemişti. Onun içindeki öfke, bir yanardağın patlamaya hazır bekleyen lavları gibi görünüyordu. Bu kadar yoğun bir duyguyla başa çıkmak zor olmalıydı. Bir yandan, onun bu kadar incinmesine neden olan olayların haksızlığını kabul ediyordum. Çünkü kendi ailesini kaybettiği o yangını Mirathialıların çıkarttığını düşünüyordu. Ama diğer yandan, bu öfkenin bizi daha büyük bir felakete sürükleyebileceğini düşünüyordum.

Bu duyguların onu daha karanlık bir yola sürüklemesinden korkuyordum. Ona yardım etmeliydim ama nasıl? Onu sakinleştirip, bu öfke dolu yoldan çekebilmek için doğru bir çözüm bulmak zorundaydım. Belki de konuşmak, onunla daha fazla vakit geçirmek ve ona yalnız olmadığını hissettirmek, içindeki bu karanlığı hafifletebilirdi.

İçimdeki barışı koruma arzusu ile Cemre’nin içinde bulunduğu karanlık arasında sıkışıp kalmıştım.


Loading...
0%