Yeni Üyelik
8.
Bölüm

• Ayrı Adrese Çıkan Aynı Tarif

@sukunettekelimeler

Liseye giriş sınavım başarıyla sonuçlanmıştı. Şehir merkezinde olan güzel bir liseyi kazanmıştım. Babam yurtta kalmama izin vermişti yol uzak olduğu için. Bo konuda heyecanlı olduğum kadar ürkektim.

Bu akşam bize Ramazan amcalar gelecekti. Zeliha teyze, Selma'yı erkenden yardıma gönderdi. Yaprak sardık, börek açtık. Daha doğrusu bunları yaparken anneme yardım ettik. Sofra kurduk. Çay demledik.

Ramazan amca, Zeliha teyze ve Sefa da geldiler. İçeride hep birlikte oturuyorduk.

Bir ara çaya bakmaya gittim. Sefa'nın peşimden mutfağa girmesiyle "Bir şey mi istemiştin?" deyip ona baktım. Başını salladı. Kapının önünden mutfağın içine doğru bir iki adım atıp durdu.

"Aynı okulda olalım istemiştim ama olmadı. Bir yandan üzüldüm ama bir yandan sevindim çünkü benim okulum daha kötü, sen iyi bir yeri kazandın. Tebrik ederim."

"Teşekkür ederim," deyip başka ne diyeceğimi bilemeyerek ona baktım. Birlikte büyümüştük belki ama bu hep birlikte olacağımız anlamına gelmiyordu. Her seferinde aynı okulda da olamazdık. Hep beni himaye edemezdi.

"Yatılı kalacakmışsın?" diye sorduğu sırada mutfağa Selma da girdi. Abisinin yanından geçip masanın yanındaki boş bir sandalyeye oturdu ve bizi dinlemeye başladı.

"Evet. Hafta sonları geleceğim eve."

"Emin misin peki? Sen annenlerden ayrı kalmaya alışık değilsin ya ondan diyorum. Yatılı zor olmaz mı?"

"Alışırım herhalde. Zorlanırsam bırakırım. Başka yol düşünürüz."

Tekrar başını salladı. "Hayırlısı olsun."

"Inşallah."

Biz susunca Selma "Balkonda oturalım mı? Onların sohbeti beni sarmadı," deyip bana baktı. Olur, deyip balkona ilerledim. Üçümüz balkona çıktık.

"Bizi unutmazsın dimi gidince?"

Selma'nın sorusuna göz devirdim. Sefa da cevabı merak ettiğini belli ederek bakışlarını bana çevirmişti. "Sizi unutmam tabiki. Neden unutayım?! Benim en yakınlarım sizsiniz. Hem Gülizar abla şehir dışında üniversite okumuyor mu? O bizi unuttu mu, hayır!"

Gülümsedi ikisi de.

"Gülizar ablan bizim öz kardeşimiz. Sıkıyorsa unutsun."

Sefa'ya kötü bir bakış attım. "Biz de kardeş gibi birlikte büyümedik mi? Aynı yakınlıktayız."

"Büyüdük ama büyüyemedik," dediğinde ne demek istediğini anlamadım. Benim surat ifademden anlamadığımı fark edip "Biliyorum unutmazsın," deyip gülümsedi.

Gülümsedim. "Hem zaten seni unutmam imkânsız. Her aynaya baktığımda ömür boyu seni hatırlayacağım Sefa."

Gülse de suratını buruşturdu. "Bunu asla unutmayacaksın dimi?"

"Nasıl unutayım, izi bile kaldı."

"Vallahi hatırladıkça kendimi pataklayasım geliyor. Babamın dayağını haketmiştim. İlk defa beni dövmüştü."

Selma araya girdi. "Küçükken senin dudağını yarmıştı, ondan mı bahsediyorsunuz?"

Başımı sallayıp evet dedim.

"İlk defa Ramazan amcayı öyle görmüştüm," diye devam ettim Sefa'ya bakıp.

Başını salladı. "Babamı bile çileden çıkarabilen çok yetenekli bir insanmışım."

Hepimiz gülmüştük. Selma "Babam Hülya ablamı bizden ayırmıyor, kızı gibi seviyor. Onu üzersen tabi dayağı yersin," deyip abisine meydan okurcasına baktı. "Yani bizi gıcık etme abi eğer bu yaşta dayak yemek istemiyorsan."

"Çok komiksin yine Selma. Yediğin erik çekirdekleri beynine mi kaçtı?"

"Asıl sen çok komiksin. Kiraz toplarken ağaçtan düştün herhalde. Aa bir dakika, evet gerçekten düştün geçen gün! Ama önceden de düşmüş olmalısın çünkü hep böyleydin."

"Sanane kızım, düştümse Hülya'ya kiraz toplarken düştüm."

Abi kardeş atışmasına gülerek tanıklık ettikten sonra Sefa'nın son cümlesi tebessümümü sildi. "Elini ağaçtan düşünce mi incittin?" deyip ona bir cevap bekleyerek baktım.

Elini incitmişti ve bir kaç gün sargıda kalmıştı. Bu yüzden ders yapamamıştı, ödevlerini yapmasına ben yardım etmiştim. Tabi işlediği konuları bilmediğim için o söylemişti, ben yazmıştım. Çok ağrısı olmuştu ilk akşamı, bir türlü dinmemişti.

Başını salladı evet dercesine. Hemen ardından "Ben hep düşerim zaten ağaçtan. Sıkıntı yok. Sen şimdi kendini suçlu hissedersin, hissetme," deyip gülümsedi.

"Hep mi düşersin? Sen!"

"Tabi kızım. Küçükken sen benden daha iyi ağaca tırmanırdın, unuttun mu?"

"Ama bu düştüğün anlamına gelmiyor tabi Sefa."

"Sen görmemişsindir, fark etmemişsindir ya da hatırlamıyorsundur. Ben hep düşerdim, hep düşerim. Sakarım biraz."

Tekrar güldüm."Hadi canım! Beni kandıramazsın. Sen mi sakarsın?"

"Sen daha beni tanımıyorsun. Daha başka bilmediğin çok şey var."

"Gayet de tanıyorum. Sakar değilsin, ağaçtan da düşmezsin. Hızlı koşarsın. Güleçliğinle ciddiliğin yarışır. İnsanları sinir etmekten bazen çok haz alırsın. Merhametlisin. Yardım seversin. Hoşgörülüsün. İnatçısın. Imm... Soğuk ayranı çaydan çok seversin. Ben ne kadar incire aşıksam sen de o kadar karpuza aşıksın. Dolma en sevdiğin yemek. Tavukgöğsü de en sevdiğin tatlı."

"Dolma değil," dedi ve suratına kocaman bir tebessüm oturdu. "Sarma. Sarma en sevdiğim yemek."

"Her neyse işte," dedim. O sırada annemlerin seslenmesi üzerine içeriye girip yemeğe oturduk.

Herkes yerini aldıktan sonra elimi yan yana duran kaşık ve çatalıma götürdüm. Çatal almak istiyordum, ama ikisinin de kaşık olduğunu fark ettim. Kesin birinde de iki çatal vardı. Dikkatsizlik etmiştim yerleştirirken demek ki.

Başımı kaldırıp herkese göz gezdirdiğim sırada Sefa ile göz göze geldik. Anlamış gibiydi bu arayışımın nedenini. Elindeki iki çatalı hafifçe kaldırdı, göz kırptı. Ben de iki kaşığı kaldırdım ve güldüm. Birbirimizle değiş tokuş yapıp nihayet yemeğe başlayabildik.

Loading...
0%