@sukunettekelimeler
|
Üzerime kalın bir hırka daha almak için yatak odasına girdim. Soğuktu! Buzdu hava! Hırkayı alıp arkamı döndüğüm sırada aynanın kenarında asılı duran fotoğraflara takıldı bakışlarım. Kocamla çocukluk fotoğrafımız hatta daha doğrusu fotoğraflarımız olması harika bir şeydi. Asılı fotoğraflardan biri Sefa kaza yaptığı zamanlar ona verdiğim ve kaybederse kötü olacağını söylediğim karpuzlu fotoğrafımızdı. Kaybetmemiş, evlendikten sonra bir gün ben cüzdanında bulunca alıp aynaya asmıştı. Ve "Artık burada durabilir. Nasılsa sen yanımdasın," demişti... Fotoğrafa gülümseyip içeriye, sobanın yanına koştum. Sobanın önüne serdiğim mindere oturup Kuran okudum. Yemekleri neyse ki yapmıştım. Biraz da KPSS çalışmıştım. Sefa geldiğinde hâlâ Kuran okuyordum. Sayfamı bitirince Kuranı kaldırıp ona hoş geldin dedim ve tekrar sobanın önüne oturdum. Yanıma gelip karşıma oturdu. Biraz ısındı, ellerini sobaya tuttu. Dışarıdan geldiği için buz gibiydi elleri. Yardımcı olmak için ellerini ellerimin arasına aldım, daha çabuk ısınırdı. "Hülya?" "Evet, zaman akıp gidiyor. Hele de seninleyken," deyip uzun zamandır yapmadığım bir romantiklik evresine kapı araladım. "İki kişilik zamanı birlikte yaşıyoruz ama yine de yetmiyor. Artık üç kişilik zaman yaşamak istiyorum ben." Ellerimin arasında olan ellerini oynattı, artık benim ellerim onun elleri arasındaydı. "Ben de istiyorum, biliyorsun. Ama daha nasip değil demek ki." "Ya hiç nasip olmazsa?" Susup cevapsız bakışlarla onu süzdüm. "Allah bilir," dedim sonunda. "Korkulara kapılmayalım, umutlu olalım." "Şu evlatlık alma mevzusunu bir daha mı düşünsek?" Bu konuyu konuşmuştuk. Ben de çok istiyordum ama bizim için zor olan yanları vardı. Yavaşça başını salladı ve gülümsedi. "Peki." |
0% |