@sukunettekelimeler
|
Annem, bir anne olarak benim için çocuk mevzusundan endişe ediyordu. Bu nedenle iki gündür fırsat buldukça benimle konuşmuştu. Bense her seferinde Saniye ablanın bana anlattığı örnekleri ona anlatmış, Allah'a güvendiğimi söylemiştim. Mesela Saniye ablanın kendi doğumu bile bir mucizeymiş de bilmiyormuşuz. Ama koskoca kadın olmuş ve karşımdaydı işte. Sonunda annem de pes etmişti, o da teslim olup Rabbine güvenmişti. Bu akşam Ramazan amcalarla konuşacaklardı. Sefa'nın tepkisini merak ediyordum. En çok da Ramazan amcanın yüzünü görmek istiyordum. Ela gözlerinin nasıl sevinçle parlayacağını gözlerimle görmek istiyordum. Gizlenip bakacaktım ona. Evet pek hoş değildi belki ama yapacaktım bunu. Çünkü Ramazan amcanın hayaliydi bu. Ve gerçek olan hayalinin ondaki etkisini görmek istiyordum. Evden çıkıp kümese gittim ve tavuklara yem verdim. Bahçeye dönerken Ramazan amcayla karşılaşmıştık. Beni görünce kocaman bir gülümseme kondurdu yüzüne. "Hülya! Hayırlı sabahlar kızım. Nasılsın?" Aynı samimiyetle karşılık verdim ona. "Hayırlı sabahlar Ramazan amca. İyiyim elhamdülillah, sen nasılsın? Bu sabah çok neşeli gördüm seni." "Bugün keyfim yerinde Allah'a şükür. İçimde bir huzur var. Hava da çok güzel baksana. Ilık bir rüzgar var, etraf aydınlık. Hazır enerjim yerindeyken tarlaya gidip mahsülleri sulayacağım şimdi." "Evet, hava çok güzel. Kolay gelsin Ramazan amca, kendini çok yorma. Haa bu arada, bugün senin çok sevdiğin börekten yapacağım. Akşamüstü gelin siz de, hep beraber yiyelim." "Böreği duyunca enerjim ikiye katlandı vallahi! Şimdi ben bu mutlulukla bütün bahçeyi bir kaç saate bitirirsem şaşmam. Allah razı olsun, akşamı iple çekeceğim kızım." Ramazan amcayla karşılıklı gülüşümüz içime yine sıcaklık yayıyordu. Küçükkenki gibi kollarımı boynuna sıkıca sarasım geliyordu. Şimdi olmasa da ona baba dediğim günlerde bunu yapabilirdim. Düşündüğüm şeye içimden hayret edip güldüm. Ramazan amcayla vedalaştık. Gülerek traktöre bindi ve motorun gürültüsü eşliğinde uzaklaştı. Annemin emrettiği üzere hortumu çeşmeye bağlayıp kapıları yıkadım, çiçekleri suladım. Su ferahlatmıştı bedenimi. Elbisem yer yer ıslansa da memnundum. Tabi sonra rüzgar biraz sert esmeye başlayınca içime bir üşüme hissi geldi. Abdullah Orhan uyanmıştı, koşarak dışarıya çıktı. Sabah sabah, uykudan yeni uyanmasına rağmen gözleri çakmak çakmaktı. Uzun zaman sonra ailemize gelen en küçük çocuk olarak biraz şımarıktı. Hem biz hem Zeliha teyzeler üzerine titrediğimizden fırlama olup çıkmıştı başımıza. Kocaman gözlerini bana çevirdi, heyecanlıydı. "Abla! Selma abla uyanmış mıdır?" "Ne bileyim kuzum, hayırdır?" "Bana söz vermişti, bugün su balonu alacaktık!" "Su balonu mu? Ne yapacaksın onu Abdullah Orhan?" "Senin kafana fırlatıcam!" derken dişlerini gösterip gülüyordu. Kereta! Ben seni böyle yap diye mi büyüttüm! Kaşlarımı çatarak ona bakınca göz kırptı "Şaka şaka, canım ablam!" dediğinde ikimiz de güldük. "Selma ablan daha uyanmamıştır. O güzellik uykusundadır şimdi," deyip soluklanmak için bir taşın üzerine oturdum. Bakışları yine yandaki eve kaydı. "Peki Sefa abi uyanmış mıdır?" "O uyanmıştır herhalde. Namazdan sonra uyumaz zaten, bilmiyor musun? Hayırdır, onu ne yapacaksın?" "O da bisiklete binmeye söz verdi. Birlikte tur atıcaz köy yolunda." "Maşallah herkesten de bir söz almışsın. Gülizar abladan da aldın mı? Zeliha teyzeden? Ramazan amcadan? Rahat bırak oğlum insanları." "Sanane abla, kıskanma. Hem evet, Gülizar abla bisikletime korna alacak. Kocası da ışık alacak bisikletime takmam için. Zeliha teyze turşu yapacak. Ramazan amca da traktörü sürmem için bana izin verecek. Birlikte süreceğiz bir gün." "Birincisi, ben senin ablanım benimle doğru konuş küçük bey. İkincisi, maşallah herkesten bir şey isteyip hayatını sürdürüyorsun haa. Sen ne akıllısın öyle, hiç aç kalmazsın. Üçüncüsü, Gülizar ablanın eşinin durumu iyi diye adamdan her geldiğinde bir şey istemeyi kes. Onların kendi bebekleri de var." Dediklerimi takmadığını belli edercesine sırıttı ve bahçeden koşarak çıktı. Yandaki evin merdivenleri tırmanırken oldukça hızlıydı. Kapıyı tıklatıp "Sefa abi!" diye bağırdığında ben de ona "Bağırma! Selma ablan uyuyordur!" diye seslendim. Neyse ki kapı açıldı ve bizimki daha fazla mahalleyi ayağa kaldırmadan sustu. "Orhan? Hayırdır koçum? Hoş geldin." "Günaydın Sefa abi. Bisiklet binmeye gidecektik?" "Unutmadım, merak etme. Sen kahvaltı yaptın mı? Gel, birlikte yapalım, öyle gideriz." "Olur." Abdullah Orhan içeriye girdi. Ben de eve girdim ve rutin olan her sabahki ev toplama işlerini hallettim. Sonunda işler bittiğinde bahçede Zeliha teyzeyle oturan annemin yanına gidip biraz onların sohbetini dinlemeye karar verdim. Bu sırada evin arka tarafından bisikletleriyle birlikte Sefa ve Abdullah Orhan çıkageldi. "Anne, biz gidiyoruz." "Tamam oğlum. Sefa, dikkat et ona yavrum." "Merak etme sen Aysel teyze." Bisikletlere binip bahçeden çıktılar ve gözden kayboldular. Benim de canım bisikletle dolaşmak istemişti. En sevdiğim şeylerden biriydi. Acaba evlendikten sonra Sefayla birlikte yine gezer miydik? Bu düşündüğüm şey üzerine birden sıcakladım, kalbim güm güm attı. Annemin meraklı sesiyle tekrar kendime geldim. "Aaa niye geri döndünüz?!" diye sormuştu. Baktığı yere çevirdim başımı. Sefa ve Abdullah Orhan hemencecik geri gelmişti. Bir şey mi unutmuşlardı ki? "Babam!" dedi sadece Sefa. Sesinde telaş, hüzün, endişe ve korku vardı. Gerisini gözleri anlattı. Bisikleti kenarı atıp cebinden çıkarttığı araba anahtarıyla evin önündeki araca bindi ve hızla uzaklaştı. Zeliha teyze endişeyle Abdullah Orhan'ın yanına koştu. Biz de peşine gittik hemen. "Ne oldu Ramazan amcana?!" Abdullah Orhan'ın gözleri doluydu. Bakışları yerdeydi ve ağlıyordu. Hıçkırarak ağlamaya başlamadan önce "Traktör devrilmiş, altında kalmış," dedi ve omuzları sarsıldı. Bizimse ruhumuzdu sarsılan. |
0% |