@sukunettekelimeler
|
Okula dönüyorduk. Öğlen tenefüsünde hep birlikte yakınlardaki boş tarlaya gidip kar topu savaşı yapmıştık. İyice ıslanmış ve dağılmıştık. Erkekler tepeye çıkıp kendilerine cephe kurmuş, yukarıdan bizi krtopu yağmuruna tutmuştu. Eğlenmiştik. Sude'nin kamerasıyla fotoğraf bile çekilmiştik! Gizlice okula getirmişti bugün. Öğleden sonra resim dersim olduğu için ve bugün dosyamı evde unuttuğumdan, dönerken eve uprayıp dosyamı almıştım. Dosyayı almak için kar topu savaşına arkadaşlarımdan önce son verip erken ayrılmıştım. Sude de benimle gelmişti. Birlikte okula dönerken, Sefa ve Orhan ile karşılaştık. Bize nasıl zafer kazandıklarından, o tepenin çok iyi olduğundan bahsediyorlardı. Sonra arkamızdan yedinci sınıfa giden diğer çocuklar geldi. Sefa ve Orhan'a lâf atıp selam verdiler. Aramızda dağınık mesafeler vardı ve sokakta yürüyorduk. Sefa ile Orhan arka tarafımızda, Sude ile ben yan yana, bizle aynı dönem olan Furkan ve Demir ise arka çaprazımızdaydı. Sude ile muhabbet ediyorduk. Birden kafama kar topu yedim. Canım yanmıştı. Kimin yaptığına bakmak için arkama döndüğümde cevap Demir'in sırıtışında gizliydi. "Yapma!" diye onu uyarıp önüme döndüm. Kaşlarımı çatmıştım. Onları doğru dürüst tanımıyordum bile, hiç birebir konuşmamıştık. Ne cüretle ve rahatlıkla böyle davranıyorlardı? Sude inledi bu kez. Ona atmışlardı. Sude de uyardı. Dinlemeyip Sude'ye tekrar attılar. Sonra bana da attılar. Hayır yani kafama atmasalar sıkıntı yoktu ama sert, büyük ve buzlanmıştı attıkları kar topları. Canım yanıyordu. Tekrar onları uyardığımda sesimi Sefa'nın sesi takip etti. Gayet normal bir şekilde Demir ve Furkan'ı uyarmıştı. "Yapmayın diyorlarsa yapmayın." Demir ve Furkan oralı olmadı. Kafama bir tane daha kar topu yedim. Hemen ardından resim dosyama iki tane. Sinirlerim bozulmuştu. Öfkeyle onlara döndüğüm sırada Sefa'nın bu kez ciddi ve sert tuttuğu sesini işittim. "Yapmasanıza lan! Kıt mısınız oğlum! Yapma diyorlar size. Adamsanız gelin bize atın." "Ne olcak be!" "Birdaha Hülya'ya atarsanız ne olacağını görürüz!" "Tabi, Hülya senin için özel. Ona bir tek sen karışabilirsin dimi? Acaba neden Sefa? Sude'ye atabiliriz yani, Hülya'ya atamayız. Çünkü onu koruyorsun." "Boş konuşma! Sude'ye de atamazsınız. Onu da korurum. Dua edin burada kızlar var yoksa..." Demir'in imâlı imâlı kurduğu cümleler üzerine Sefa iyice ciddileşip kaşlarını çattı. Orhan onu kolundan yakalamış tutuyor, onları takmamasını söylüyordu. Bu imâlar kafama takılsa da bakışlarım dosyama takılınca bir an unuttum. Onlar birbirlerine laf söylerken ben durup resim dosyamı açtım. Sude de yanıma çömeldi. Defterimin ıslanmamasını umarak çıkardığımda çoktan ıslanmış olduğunu gördüm. Gözlerim doldu. Ödev olarak çok güzel bir resim çizmiştim ama ıslanmıştı tüm çizimlerim! Sude "Sizin yüzünüzden kızın resim defteri sırılsıklam olmuş! Ödevi de mahvoldu!" diye öfkeyle onlara bağırarak araya girdi. Sude'nin söyledikleri üzerine Sefa hızlı adımlarla yanıma gelmişti. O da çöküp defteri elimden alıp baktı ve kaşlarını çattı. "Üzülme sen, ben öğretmene söylerim. Yenisini yaparsın," dedikten sonra hiddetle ayağa kalktı. Uzaktan bizi izleyen Demir ve Furkan'a dönüp "Hülya'ya yeni defter alacaksınız!" diye bağırdı. Orhan da "Ucuzundan değil, aynısından! Birdahaki resim dersine kadar getirmiş olun," diye ekledi. "Alırız," deyip yanımızdan uzaklaşmaya başladılar. Sude defterimi yerine koydu. Dosyayı kapattım ve kalktık. Sefa ile Orhan'a dönüp teşekkür ettim. Önden önden yürüyüp uzaklaştık yanlarından. |
0% |