Yeni Üyelik
3.
Bölüm

• İncir Barışı

@sukunettekelimeler

Yaprağın içine kumlardan, otlardan ve taşlardan yaptığım karışımdan koyup annemden gördüğüm gibi sardım. Dolma yapıyordum. Sardıklarımı oyuncak tepsime sırayla diziyordum. Çorba çoktan hazırdı. Yaprakları sarma işi bittikten sonra tatlı ve henüz karar vermediğim bir yemek daha yapmalıydım.

Biraz daha yaprak toplamak için kalkıp oyun oynadığım yerden uzaklaştım. Evin bahçesinden çıkıp karşıdaki evin duvarının dibinde çıkan sarmalık üzüm yapraklarımın yanına gittim. Bir kaç tane daha toplayıp ayağa kalktığım sırada karşıdan bana doğru gelen Sefa'yı gördüm. Koşarak ondan uzaklaşmaya başladım. O da peşimden koşuyordu. Ondan kaçıyordum çünkü en son görüşmemizde bana vurmuştu. Sonrasında teyzeme kalmaya gitmiştik, uzun süre görüşememiştik. Bu yüzdendi kaçışım.

Ama sonunda yakalandım. Ne de olsa benden bir kaç yaş büyüktü ve erkekti. Ondan kaçmakta başarısız olmuştum her zaman.

"Niye kaçıyorsun!" deyip gözlerini şaşkınlıkla büyüterek bana baktı.

"Korkuyorum senden!"

"Benden mi kokuyorsun? Niye korkuyorsun ki?"

"Çünkü canımı acıttın."

"İsteyerek yapmadım. Hem çok oldu o gün geçeli. Sana erikle kiraz topladık ya. Affetmedin mi?"

"Affettim ama korkuyorum."

"Tamam, dur bak şimdi sana ne vereceğim," deyip elinde tuttuğu poşeti bana doğru uzattı ve iki yanından ağzını açıp içindekine bakmam için yakınıma getirdi.

Gözlerim parıldadı, yutkundum. "Hii! İncir!" diye bir nida bırakıp poşetin içine elimi daldırdım ve kocaman bir inciri avuçlayıp soymaya başladım. Kabukları çimlere doğru atıp incirimden büyük bir ısırık aldım. Lokmamı çiğnerken bakışlarım Sefa'ya kaydı. Halime bakıp gülümsüyordu.

"Çok güzel dimi?" deyip yere çöktü ve çimlerin üzerine oturdu. Poşeti önüne koyup iyice açtı ve bir incir alıp soymaya başladı. Ben de karşısına oturdum ve bir incir daha alıp soyarken "Çok güzel," dedim.

"En sevdiğin. Sana topladım. Al, hepsi senin," deyip poşeti önüme ittirdi. Çok mutlu olmuştum.

"Teşekkür ederim!" diye heyecan ve neşeyle gülümsedim. En sevdiğim meyveydi. Hiçbirini incire değişmezdim.

Bir kaç incir yedikten sonra poşetin ağzını bağlayıp sıkıca tuttum. "Bunları da sonra yiyeceğim," deyip ayağa kalktım, Sefa da kalktı. Ben evin bahçesine doğru yürürken o da peşimden geliyordu.

"Yine birlikte oynayacağız dimi?" diyerek yanıma yetişti.

Evet dercesine başımı salladım. "Ama şimdi ben dolma yapıyorum," dediğimde oyun yerime geri gelmiştik.

Yaptıklarımı inceleyip "Bu dolma değil, sarma," dedi ve oturdu. Ben de oturdum.

"Ama annemler dolma da diyor sarma da."

"Yanlış diyorlar. Sarma bu, sarıyoruz yaparken. Dolma ise bir şeyin içine doldurulur. Dolmabiberin, kabağın, patlıcanın mesela..."

Anladığımı belirtircesine başımı salladım. Birlikte oynadık yine. Bana yardım etti. Güzel yemekler yaptık. Birçok kez dolma deyişimi sarma diyerek düzeltse de oralı olamadım bir süre sonra. Hep düzeltti, yine de ben dolma demeye devam ettim. En büyük hatam bu olsundu.

Loading...
0%