Yeni Üyelik
2.
Bölüm

• Kalbin Vuruşu

@sukunettekelimeler


Hızla koşuyordum. Kısa boyum, hafif tombulluğum maalesef ki benden daha uzun olan Sefa'dan kaçarken bana hiç yardımcı olmuyordu. Sokağın solundaki duvarın arkasına gizlendim. Nefes nefese kalmıştım. Aniden karnıma bir sancı girdi. Ben hep kalbim sanardım ama boşluğummuş ağrıyan, annemler öyle derdi.

Gözlerimi hafifçe yumup etrafı dinledim. Adım sesleri iyice yaklaştı ve sonunda durdu. Artık arkası bana dönük bir şekilde etrafa bakınan Sefa'yı netçe görüyordum. Bakışları etrafta beni aradı, önce bulamadı ve sinirlenerek önündeki ufak bir taşa tekme attı. Sırıttım onun bu hâline.

Sonra birden arkasına döndü ve göz göze geldik. Şimdi bitmişti oyun! Yanıma doğru koşmaya başladı, önümde durup aniden yumruk haline getirdiği eliyle gövdeme sertçe vurdu. "Buldum seni!"

Farkında değildi ama kalbime denk gelmişti. Bir ân nefessiz kaldığımı hissettim. Elimi vurduğu yere götürüp yaşaran gözlerim eşliğinde derin derin nefes almaya çalıştım. Ağlamaya başlamıştım.

Ben ağlayınca suratına korku ilişti. Kolumu tutup üzerime doğru eğildi. Beni teskin etmeye çalışıyordu. "Hülya, ağlamasana ya! Sert vurmadım, bir şey olmaz. Geçer şimdi. Hadi ağlama."

Ağlayışım geçmedi, şiddetlendi. Yanından geçip eve doğru koşmaya başladım. Bahçeye girdiğimde annemin kucağına attım kendimi. Neden ağladığımı sordu, ağlamaktan konuşamadım.

Benden bir kaç dakika sonra bahçeye Sefa girdi. Ben bir şey demesem bile onun suratındaki suçluluk ifadesinden ve bana endişeli bakışından herkes onun yüzünden ağladığımı anlamıştı. Zeliha Teyze kaşlarını çatıp Sefa'ya baktı ve ona bağırdı.

"Oğlum, ne yaptın kıza?! Vurdun mu yine? Kaç kere diyeceğim sana, insanlara vurma diye! Biz vuruyor muyuz birbirimize? Nereden görüp öğreniyorsun bunları bilmiyorum ki! Sonunda hiç kimse seninle oynamak istemeyecek, yalnız kalacaksın. O zaman alırsın dersini!"

Sefa suçluluk duygusu ile başını eğdi, oldukça sessizleşmişti. Annem saçlarımı okşayıp çeşmenin yanında elimi yüzümü yıkadı. Bu sırada Ramazan Amca gelmişti. Ağladığımı görünce beni kucağına alıp saçlarımı okşadı, yanağımı öptü ve kulağıma eğilip fısıldadı. "Hadi sakinleş bakalım, geçti. Bak sakinleşirsen sana bir poşet kiraz toplayacağım."

Elimin tersiyle göz yaşlarımı yanaklarımdan sildim. "Erik de toplayacak mısın?" diyerek adamın gülen gözlerine baktım. Elâ gözlerini benim kahverengi harelerime kilitleyerek başını salladı. Sevinçle tebessüm ettim. Sarsılan omuzlarım bir kaç dakika sonra sakince duruyordu.

Ramazan Amca Sefa'ya döndü, aynı sakinlikle ve şefkatle oğluna baktı. "Oğlum, bir daha Hülya'ya vurmayacaksın, tamam mı? Onu üzmeyeceksin. Yoksa bozuşuruz."

Sefa sakince başını salladı ve babasının dediğini kabul etti. Ramazan Amca beni kucağından indirip oğlunun yanına gitti ve elini uzattı. "Hadi, şimdi benimle gel. Yardım et de Hülya'ya söz verdiğimiz kirazlarını ve eriklerini toplayalım."

Sefa, babasının elini tutup onunla birlikte arka bahçeye doğru uzaklaştı. Zeliha teyze yakınarak oğlunun arkasından baktı ve annemle sohbet etmeye başladılar. Ben de Ramazan Amcanın bana aldığı yemek takımlarıyla oyun kurdum. Plastik tencereye ot ve su koyup çorba yaptım. Tabağın birine salata yaptım. Çamur ve topraktan et yaptım. Bir tas da soğuk soğuk şerbet hazırladım.

Zeliha teyze ve annem yaptıklarıma baktılar, hepsinin ne olduğunu açıkladım.

Zeliha teyze gülümseyerek anneme döndü. "Maşallah pek hamarat kızın var Aysel. Sefa çok şanslı, büyüyünce aç kalmaz vallahi."

Annem de güldü. "Sefa kızıma vurmaya devam ederse aç mı kalır tok mu kalır bilmem ama yemeğini pişiren Hülya olmaz valla, Zeliha."

Ne dediklerini anlamayacak kadar küçüktüm. Boş boş onlara baktım. Onlarsa gülüyordu.


 

 

 

 


Loading...
0%