@sukunettekelimeler
|
Adımlarım hızlıydı. Koşarcasına merdivenleri inip bahçeye çıktım. Futbol oynayan çocukların arasına doğru gidip Sefa'ya doğrulttum yönümü. Hedefime varamadan, bir anda kendimi yan sınıftaki çocukların arasında kalmış bir şekilde buldum. Bir tanesi topu bana atmış, bacağıma sertçe vuran top yere düşmüştü. Bacağım sızladı ama umursamadım. "Çekil önümden," deyip önümde dikilen çocuğun yanından geçmeye çalıştım. İnadına bana yol vermiyorlar ve gülüyorlardı. "Çekilsenize, acelem var! Sefa'ya bir şey söylemem gerek." "Ne söyleyeceksin?" "Sana ne Demir!" dedim. Gitmeye çalışınca kolumu tutup sıkarak durdurdu. Onlar gülüşüyor, bense onlara kaşlarımı çatmış bakıyordum. Ne yapabileceğimi düşünüyordum. Topu tekrar attıklarında ayağım takıldı ve aniden düştüm. Dizim sızlamıştı. Külotluçorabım biraz yırtılmıştı. Annem kızacaktı! Canım yanıyordu ve içinde bulunduğum durum uzadıkça sinirleniyordum. Öfkemden ötürü acıyı dahi derinden hissetmiyordum. "Ne oluyor!?" Sefa'nın sesini duyunca bir an rahatladım ve kalkmaya yeltendim. Çocuklar aralarını açıp yol verdi. Yanıma gelen Sefa kolumdan tutup kalkmama yardım etti ve biraz ötemde dikildi. "Sana bir şey söyleyecekmiş," dedi aralarından biri. "Eee? Niye kızı iteliyorsunuz? Gördüm nasıl davrandığınızı. Birdaha dokunmayacaksınız Hülya'ya!" Bir kaçı yavaşça başını salladı, bir kaçı ise sessiz kaldı. Sefa pek kavgacı olmasa da şimdiye dek ettiği kavgalarda en zararsız çıkan o olurdu. Şanslıydı, okul idaresi veya aileler konusunda dahi talihi yaver gider, paçayı yırtardı. Bu sebeple ona pek bulaşmak istemezlerdi. Demir bir çılgınlık yapıp bana döndü. "Ne söyleyecektin Sefa'ya? Onu sevdiğini mi? Bak, o da seni seviyor herhalde ki koruyor böyle," dedi. Söyledikleri sebebiyle çok utanmıştım. Ayaklarımdan saç diplerime dek bir ısının bedenimi sardığını hissettim. Böyle konuları asla konuşmadığımı ve okuldaki bazı tiplerin aksine kimseyle sevgili olmadığımı herkes biliyordu. Henüz orataokuldaydık, aşkla meşkle işim olmazdı. Küçüktük. Hakkımda söylenenlerden rahatsız oldum. Rahatsız olduğum da net bir şekilde anlaşılıyordu. "Oğlum doğru konuş!" deyip çocuğu omzundan ittirdi Sefa. "Sekizinci sınıfsın diye mi havaya giriyorsun!" "Yoo. Senden küçük bile olsam seni döverim! Gücünüz kızlara yetiyor diye mi ona sataşıyorsunuz?" "Ne zamandır kızların korumalığını yapıyorsun? Hayırdır?" Kavga büyüyecekti. Benden ötürü sorun çıksın ve Sefa başını derde soksun istemezdim. Araya girip "Seni müdür çağırıyor!" dedim Sefa'ya. "Hadi! Yeterince zaman kaybettik. Şimdi gitmezsek neden iki saattir seni getiremedim diye bana kızar belki." İkna edici olmuştum. Sefa, Demir'i bırakıp "Bu son uyarışım," dedi ve peşime takılıp benimle birlikte müdürün odasına geldi. Yolda giderken "Onları takma sen. Salak salak konuşuyorlar," dedi. Ben de "Takmıyorum zaten," diye cevap verdim. Onu müdürün odasına getirince benim çıkmam istendi. Görevimi yerine getirmiştim. Neden onu çağırdıklarını merak etsem de ses etmedim, gittim. Kendimi bir kez daha güvende ve değerli hissetmiştim. Sefa hep beni kurtarıyor, koruyordu. Çünkü çocukluk arkadaşıydık biz. Şanslıydım. Gülümsedim. Neşem tüm gün yerindeydi. O çocukların dediklerini takmadım. Sefa beni seviyordu ama onların saçmaladığı şekilde değil. Dostça. Sefa ve ben ha! Sefa bana bakar mıydı zaten? O neredeyse herkesin tanıdığı Sefa'ydı. Çok mu mükemmeldi, hayır. Ama karakterinden ötürü tanınıyordu. Bense kimsenin tanımadığı Hülya'ydım. Kendi dönemimdeki çocuklar bile beni altıncı sınıftan sonra tanımıştı. İlk kez bu sene, yedinci sınıfta bir başka sınıftan biriye muhattap olmuştum. O da aynı gün birlikte nöbetçi olduğumuz içindi. Hem ben güzel değildim. Burnum büyüktü, gülüşüm çirkindi, koşuşum yamuktu. Diş tellerim vardı mesela. Hayatımda hiç dişlerimi göstererek güldüğümü hatırlamıyordum. Tabi minik bir kızken ve inci gibi küçük dişlerim varken ayrıydı her şey, güzeldi. Ama şimdi, gülerken bile gülüşümü saklıyordum. Elim her seferinde dudaklarımın önünde bir perde olmaya alışmıştı. Ayroca benden güzel nice kızlar vardı okulda. Sefa niye baksındı ki, hah. |
0% |