Yeni Üyelik
28.
Bölüm

• Tamamlanan Yarım Kalış

@sukunettekelimeler

Aynanın karşısında dikkatle gözüme bakıyordum. Parmağımın ucuyla gözümü ovaladım ama bir değişiklik olmamıştı. Sefa'nın odaya girdiğini anlasam da aynada yansıyan gözüme bakmakla meşguldüm hâlâ. Adımları yanımda durdu.

"Ne oldu gözüne?"

"Toz kaçtı herhalde. Batıyor sanki ama bir şey de görünmüyor."

"Dur, bir bakayım," deyince yüzümü ona doğru döndüm. Parmakları yanağıma, baş parmağı ise gözümün altına değdi ve hafifçe aşağı doğru çekti göz altımı. Suratıma doğru yaklaşıp "Yukarı doğru baksana bi," dediğinde yukarıya doğru baktım. "Bir şey görünmüyor-- hah şurada bir şey var."

Üzerindeki hırkanın sol kolunu parmak uçlarına dek çekip kumaşı ucunu sivri olacak şekilde büzüştürdü ve gözüme değdirdi. "Tamamdır," deyip ellerini çektikten sonra hırkasının kolunu eski haline getirdi. "Teşekkürler," deyip gözümü son kez ovuşturdum ve normale döndüğünü hissedip rahatladım.

Bakışlarımı ona çevirdiğimde aynı anda o da bana çevirmişti. Emin oldum ki içinde kaybolacağım tek labirent onun gözlerindeydi. Hâlâ oldukça yakınımda dikiliyordu. Parmakları tekrar suratıma dokundu, yanağımda bir süre gezindikten sonra bir adım daha atıp beni kollarının arasına aldı. Bir kaç saniye kalbimin durmasına engel olmak için biraz rahatlamaya çalıştıktan sonra kollarımı iki yanımdan kaldırıp boynuna sardım. Çok---iyi hissediyordum. Huzurlu, sakin, dingin, güvende...

"Sana teşekkür ettiğim zamanı hatırlıyor musun? Bir cümlem yarım kalmıştı. Tamamlayabilirim artık. Teşekkür ederim Hülya. Sen yeter ki çiçek aç demiştim ya hani? Çiçeklerini başkasına değil de bana açtığın için, açacağın için teşekkür ederim. Kokunu başkası değil ben duyacağım için; gözlerinin içine bakan, kollarının arasına seni alan, elini tutacak olan, yanında olacak olan, gülüşünü seyredebilecek olan, omzuna yaslanan, omzunu yaslayacağın, başını aynı yastığa koyacağın kişi ben olduğum için teşekkür ederim. Bu teşekkürü Allah'a uzun zamandır ediyorum, sana da etmek istiyorum."

Dudaklarımda bir tebessüm belirdi. Yutkundum, peşine bir kez daha yutkundum. Sonunda dudaklarımın arasından sözcükler çıkabildi.
"Ben de sana teşekkür ederim Sefa. Vazgeçmeyip üçüncü bir fırsatı daha verdiğin için ve şuan kollarının arasında ben olduğum için."

Göremesem de gülümsediğini biliyordum çünkü bazı şeyler görülmese de hissedilirdi. Geri çekildiğinde bakışlarım yüzüne değince gülümsediğini bildiğim için gülümsedim. Kollarını üzerimden çekince ve içime dolan sıcaklığı bir an gidince boşlukta gibi hissettim kendimi.

"Yat hadi sen, ben kapatırım ışığı," deyip kapının yanındaki prize doğru yürüdü. Örtünün altına girip omuzlarıma dek çektiğimde ışık söndü, Sefa örtünün diğer ucunu kaldırıp yattı. Karanlığa alışan gözlerim gözlerini bulduğunda uyumadığını gördüm.

"Sefa?"

"Hım?"

"Sormuştun ya neden diye, neden sonuncuda kabul ettin diye?"

"Evet?"

"Çünkü o zaman fark ettim, içimdeki tohum o zaman yeşerdi. Senin gitmenden çok korktum, seni kaybetmekten korktum. Korku sulamış olsa gerek toprağını. Korkuyla sevgi bir gezermiş. O zaman anladım. Çabuk filiz verdi, yeşerdi tohum, boy aldı, kocaman ağaç oldu."

Söylediklerim aramızdaki mesafeden biraz eksilmesine sebep oldu. Bu tarafa doğru biraz kayıp durdu. "Yüzünü biraz daha net göreyim diye," diye bir açıklama yaptı. Başımı salladım, hakkıydı ve elinden almazdım. "Uyu da rahatça bakayım," diye ekledi.

"Sen de uyu. Erken kalkıyorsun hem."

"Biraz sonra uyurum. Ben önce o yeşerip boy alan, ağaç olan tohumun şükrünü edeceğim."

Loading...
0%