Yeni Üyelik
14.
Bölüm

Gölge • 13

@sukunettekelimeler


Umut bana çok yakışmıştı. Şu son bir kaç saattir eskisine nazaran daha neşeliydim mesela. Berzan şirkete varmış, toplantısına girmişti. Bense beklerken sıkılmamıştım bile. Normalde oflar puflardım. Fakat bu kez masalarında oturmuş kahve molası verirken milletin dedikodusunu yapan iki kadın çalışan dahi umrumda değildi. Bugün Berzan dikiz aynasından arka koltukta oturan Erva'yı görür gibi olmuştu. Beni yani. Daha ne olsundu ki. O bir kaç saniye gün gelir bir kaç dakika, bir kaç saat de olurdu, değil mi? Umarım!

Toplantı bittiğinde bir kaç görüşme ve evrak işinden sonra binadan ayrılmıştı Berzan. Tam arabayı park ettiği yere varmıştık ki mutluluğuma gölge düşüren bir şey oldu: uzaklarda bir yerde gizlenmiş olan Alara'nın varlığını fark ettim. Kaşlarım yavaşça çatıldı ve gözlerim kuşkuyla kısıldı. Bu kadından hiç hoşlanmamıştım, hem de hiç. Her neyin peşindeyse bunun Berzan ve Uras'a zarar verebileceğini hissediyordum. Ve tabiki böyle bir ihtimalin gerçekleşmesini asla istemezdim. Onlar benim yegâne ahbaplarımdı şu hayalet hayatımda.

Arabaya binip yola çıktık. Her şeyden habersiz olan Berzan'ın aksine benim dikkatim etraftaydı. Alara gizlendiği yerde çabucak bir araca binip bizi takibe başlamıştı. Bindiği arabanın camları film kaplıydı, içini göstermiyordu. Saçlarını değişik yapmış, kocaman güneş gözlükleri takmıştı. Uzaktan bakınca tanınması kolay değildi. Berzan'ın da takip edildiğini fark ettiğini söyleyemem. Düşünceli görünüyordu beyefendi.

Eve varana dek peşimizdeydi. İçeriye girdiğimizde rahat bir nefes aldım. Fakat aklımda bu kadının amacının ne olduğunu nasıl öğrenebileceğime dair senaryolar dönüp durmaya başladı.

Geleli yarım saat olmuştu ki kapı çaldı. Berzan rahat bir şeyler giymiş, koltukta uzanıyor, dinleniyordu. Bugün yorulmuştu tabi. Işık denen canavar da onun yanına kıvrılmış uyuyordu. Beni görünce artık gıcık ve düşmanca miyavlamıyordu neyse ki, varlığıma alışmıştı. Tabi yine de ara sıra bana sinir bozucu bakışlar atıyordu.

Kimin geldiğini biliyor gibi rahatça uzandığı yerden kalkan Berzan kapıyı açmaya gitti. Bugün Alara tarafından takip edildiğimiz için bu kapı sesi beni tedirgin etmişti. Berzan'ın peşine gittim. Neyse ki gelen Uras'tı. Hep birlikte içeriye geçtik.

Işık, eski sahibi ve daimi aşkı olan Uras'ı görünce az önce tembel tembel uyuyan kendisi değilmiş gibi büyük bir atiklik ile onun kucağına koştu. Uras gülerek kendisine sırnaşan ve sürtünen kedisini sevdi ve bir süre onunla oynadı. Bu Işık da böyle bir kediydi işte. Berzan'a olan aşkı Uras gelene dekti. Oysa ben öyle miydim? Berzan her daim daha kıymetliydi benim için. Yeniden söylüyorum, kıymetim bilinmiyordu. (Kendimi kediyle karşılaştıracak kadar acze de düşmüştüm demek. O derece kıymetim bilinmiyordu işte.)

Az sonra bizim ikili sohbet etmeye koyulmuştu. Onlar konuşadursun, ben balkona çıkıp etrafı seyretmeye başladım. Evi gözetleyen kimse var mı diye bakınıyordum. Ne yapayım, o kadın beni tedirgin etmişti bikere. Artık rahat edemezdim. Tetikte olmalıydım.

Ara sıra kulaklarıma Berzan ve Uras'ın sesi ulaşıyordu. Anlaşılan Uras'ın canı sıkkındı. Daraldım, bunaldım, içimde bir sıkıntı var diye söylenip durmuştu. Kıyamam.

Yaklaşık bir buçuk saat sonra Uras "Canım aşırı derecede senin şu soslu makarnandan ve soslu tavuğundan istedi. Yapalım mı be?" diye masum ve çaresizce istekte bulununca Berzan da ona kıyamamış olmalı ki "Bir iki malzeme eksik, karşıdaki marketten alıp geleyim o zaman," diyerek evden ayrıldı. Market balkondan göründüğü için peşine gitmek yerine balkondan onu izledim. Sağ salim, karşısına Alara denen bir bela çıkmadan içeriye girmişti.

Sokak başında bir kadın görünce dikkatim hemen o tarafa kaydı, Alara olabilir mi diye. Neyse ki değildi. Yanında orta boy bir valiz sürüklüyor, düz açık kahverengi saçlarıyla alımlı ve hoş görünüyordu. Sade, pileli, mavi bir elbise ve spor bir ayakkabı giymişti. Dikkatimi ondan çekmiştim, ta ki bulunduğumuz binanın önünde durana dek. Yukarıya doğru baktı ve gülümsedi. Bir an beni görmüş de bana gülümsemiş gibi bir hisse kapılmaktan kendimi alamadım çünkü tam da bu balkondaydı bakışları. Binaya girdi ve gözden kayboldu.

Berzan'ın çıkmasını beklerken marketin kapısını seyretmeye devam ettim. Ancak, dış kapının açılma sesini işitince kuşkulanarak içeriye girdim. Berzan'dan başka bu kapıyı anahtarla açan olmazdı. O da şuan marketteydi, henüz çıkmamıştı.

Uras içerisinin penceresini açmış, önünde dikiliyor ve dışarıyı seyrediyordu. Hava yavaştan karardığı, odanını lambaları yanmadığı ve sırtı çoğunlukla bana dönük olduğu için yüz ifadesi pek seçilmiyordu. Dışarıdaki sokak lambalarından içeriye biraz ışık huzmesi süzülüyordu, o kadar. Fotoğrafını çekmelikti aslında. Her neyse. Uras, kapı sesini duymamış yahut Berzan'ın geldiğini sanarak umursamamıştı. Onu orada bırakıp koridora çıktım.

Kapıyı sessiz olmaya çalışarak kapatan kişi az önce sokakta elinde valizle gelen kızdan başkası değildi. Yaşı benimkine yakın görünüyordu. Yakından bakınca yüzü daha da güzel görünmüştü gözüme. Aslında keskin bir güzellikten ziyade, bakımlı, tatlı ve hoştu. Peki kimdi? Elinde anahtarla içeriye girdiğine göre yabancı değildi. Tipine bakınca da hiç kötü niyetli birine benzemiyordu zaten. Elin katili, hırsızı, suikastcisi, ajanı da nabulla gelmeyeceğine göre...
Zihnim şimdiye dek Berzan hakkında edindiğim bilgileri tararken sabahki telefon görüşmesi pat diye kendini hatırlattı. Tabi ya, kız kardeşi olabilir miydi? Adını unutmuştum ama bu kız oydu bana kalırsa.

Belli ki Berzan'a sürpriz yapmak istemişti. Aksi takdirde sabah telefon görüşmesinde ona Türkiye'ye geldiğini söylerdi.

Bavulu kenarıya bırakmıştı. Yüzüne küçük bir tebessüm kondu. Etrafa bakındı. Bütün odalar karanlık olunca abisinin nerede olduğunu düşünmüş veya evde kimse olmadığı kanısına varmıştı belki de. Tam bu sırada içeriden bir takırtı geldi. Kız, parmak uçlarında yürüyerek, sessizce içeriye girdi. Bakışları pencerenin önünde dikilen genç adamın gövdesine dokundu ve ona doğru yürümeye başladı.

Uras ya fazla dalgındı ve kızın adım seslerini işitmiyordu (ki canının sıkkın olması ve bunalmışlığı gibi etkenler sebebiyle bu büyük bir olasılıktı) ya da işitmiş ama hâlâ gelenin Berzan olduğunu düşünerek pek takmıyordu.

Kız ona yaklaşıp "Sürpriz!" diyerek aynı anda arkasından beline sarıldı. Uras'ın irkilmesine şahit olduğumda kahkahalarla gülmekten kendimi alamadım. "Hiii, noluyo be?!" diye bağırarak geri kaçması ve kızın da ürkerek kollarını ondan ayırması bir olmuştu. Karşı karşıya geldiklerinde ikisinin de yüzünde yer eden şaşkınlık ve şok ifadesi beni benden aldı. Sokak lambasının ışığı tam üstlerine vuruyordu şimdi.

"Mehlika?" diye onun buradaki varlığına inanamazcasına kızın ismini söyledi Uras. Böylece ben de adını hatırlayıp Berzan'ın kız kardeşi olduğunu kesinleştirmiş oldum.

"Uras..."

İkisi de bir dakikalık dumura uğramışlığın ardından toplanmaya çalıştı. İlk konuşan Mehlika oldu.

- Özür dilerim, ben seni abim sandım.

- Önemli değil. Ben sadece şaşırdım.

- İçerisi de karanlık olunca...

- Birden sarılınca ve kadın sesi de duyunca...

- Güya abime sürpriz yapacaktım ama seni korkuttum.

- Bir iki tıkırtı duymuştum ama Berzan geldi sanmıştım ben de.

İkisinin de lafları birbirine girmişti. Bazılarını aynı anda söyledikleri de olmuştu. Belli ki utanmışlardı ve eli ayağına dolanmak deyimine örnek oluşturmuşlardı. Mehlika'yı anlardım ama Uras'ın gözlerine sinen heyecan ve utanca anlam verememiştim.

"Neyse bunları unutalım," diye çabucak geçiştirdikten sonra biraz duruldu ve sakince, samimiyetle "Hoş geldin," dedi Mehlika'ya.

- Hoş buldum.

- Ben ışığı açayım. Güzel yüzünü görelim.

Uras kapının yanındaki prizlere doğru gidip lambayı açtığına Mehlika'nın yanaklarındaki kırmızılık netçe seçilir oldu. Az önce Uras'ın kurduğu cümleden ötürü olduğuna emin olsam da o ikisi bu cümle hiç söylenmemiş gibi davranmayı seçti.

- Abim nerede?

- Markete dek gitti, gelir şimdi.

Başını sallayan Mehlika en yakınındaki koltuğa usulca oturdu. Uras da diğer koltuğa geçti. Bense Berzan'ı anımsar anımsamaz balkona koştum ve etrafa bakındım. Elinde iki poşetle binanın kapısından girmek üzere olduğunu görünce rahat bir nefes aldım. (Deyimlerimi mazur görün, sonuçta bir hayalet olarak nefes almıyorum.) Bu ikisinin olaylı karşılaşması sebebiyle Berzan'ı unutmuştum. Neyse ki iyiydi, Alara adlı bir beladan muzdarip değildik.

Berzan kapıyı çaldığında Mehlika heyecanla ayağa kalktı. Odadan tam çıkacaktı ki arkasına döndü. "Uras, abimin gözlerini kapatsana! Sana sürprizim var de,"

- Ha hâlâ inatla sürpriz yapacaksın?

- Evet! Hadi! 

- Seni evinde görmesi zaten sürpriz olacak.

Mehlika, Uras'ın yorumu karşısında ona bir bakış atmış, bizimki de bu bakıştan sonra kızın isteğine teslim olarak ayaklanmıştı. "Tamam tamam, sen nasıl dersen öyle olsun."

Mehlika çoktan koridora koştuğunda Uras "Ulan ilk sarılmamız yanlışlıkla oldu iyi mi, bu nasıl şans be," diye kendi kendine söylenerek kapıya doğru yürüdü. "O değil de çok özlemişim, bütün moralim yerine geldi yemin ederim."

Koltuğa oturup arkama yaslanırken şaşkınlıktan havaya kalkmış kaşlarım ve irice açılmış gözlerimle onun ardından baktım. Demedi demeyin, ben buradan sevda kokusu alıyorum dostlar.


Loading...
0%