Yeni Üyelik
15.
Bölüm

Gölge • 14

@sukunettekelimeler


Mehlika geleli dört gün kadar olmuştu. Gelişiyle bu eve neşe getirdiğini itiraf etmem gerek. Çok kafa bir kıza benziyordu. Pratik, zarif, akıllı, becerikli ve nazikti. Keşke beni görse de tanışıp dost olsak. Kız kıza iki muhabbetin dibine vurmayı nasıl özledim bir bilseniz.

Neyse tamam, dramatikleşmeyelim.

Mehlika'ya dönelim. Uras'la aralarında duygusal bir şeyler olduğuna dair şüphelerim bu dört günde iyice artırmıştı. Çünkü bizim kendi şahsına münhasır Uras, mesele Mehlika olunca bambaşka biri olabiliyor, fark etmeden bazen iyice saçmalıyor, onun bir dediğini iki etmiyor hatta bakışlarından dahi anlıyordu. Üstelik elinde olsa onu daha fazla görmek için yedi yirmi dört bizim evde kalacaktı. Gecenin on bir on ikilerinde zorla evine gönderiyorduk beyefendiyi. Sabah erkenden de şıp diye damlıyordu kapıya.

Yine de yüzde yüz eminim diyemem çünkü Uras zaten garip, rahat ve saçmalayabilen biri. Eskiden de buraya sık sık gelirdi. Belki Mehlika'ya özel değildir. Yahut belki beslediği o anlamda bir duygu değildir. Hem kız da gayet ciddiyetini ve sınırlarını koruyor. İşin aslını zamanla göreceğiz.

Her neyse. Bugün Mehlika yakın arkadaşlarıyla kız kıza vakit geçirmeye gitti. Üstelik gece de onlarda kalacakmış. Yani yine Berzan ile baş başayız.
(Bunu söylerken erken konuştuğumu ve gecenin devamında olacakları bilmiyordum.)

Klasik akşamlarımızdan birini yaşıyorduk. Evdeydik. O kitap okuyordu, ben balkonda oturmuş yıldızları seyrediyordum. Serin olunca üşüyüp içeriye girdim. Bulutlar vardı ve rüzgar çıkmıştı. Yağmur yağacak gibiydi.

Öyle de oldu. Yağmur damlalarının sesi açık balkon kapısından işitilir hâle geldi. Saat iyice geç olmuştu ki Berzan kitabını bırakıp banyoya geçti. Dişlerini fırçalayıp uyuyacaktı anlaşılan. Tahmin ettiğim gibi, oturduğum koltuktan koridor görünüyordu ve banyodan sonra odasına geçtiğini fark ettim.

O uyumuş, ben de karanlık odada yalnız kalmıştım. Kanepeye boydan boya uzanmış, düşüncelere dalmıştım. Bir sürü şey doluştu zihnime. Hayalet olarak uyanışımdan tutun da bu cinayetli meselelere, Alara'ya, Berzan'a ve Uras'a, bu eve, aileme, Mehlika'ya dek bir sürü şey...

Aradan ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum, sıkılarak ayağa kalktım. Balkona çıktım. Parmaklıklara yaklaşıp yaslandım. Her geceki rutinimdi bu benim. Bazı geceler yanıma Işık da gelir, uzakta bi köşeye kıvrılırdı. Malum aramiz limonidir.

Rüzgar saçlarımı uçururken sokak lambalarının aydınlattığı karanlık ve ıssız sokağa baktım. Gece çökünce dünyanın gürültüsü kesilmiş, herkes kabuğuna çekilmişti. Yalnızca yeryüzüne düşen yağmur damlalarının melodik sesleri yankı buluyordu.

Bir süre bu atmosferde bulunmak sıkıntımı gidermiş, beni rahatlatmıştı.

Yarım saat kadar bunun tadını çıkarmış olmalıyım.

Gecenin sükûtunu bölen bir araç gürültüsü gittikçe yaklaştı. Yaklaşan yalnızca bir araba değil, bir belaymışçasına rahatsız hissettim. Önsezi.

Farları yanan araç, sokağın en uzak köşesinde park etti. Az sonra içinden inen kişi bir gölge gibi süzülerek asfalt yolda ağır adımlarla yürümeye başladı. Binanın önüne geldiğinde durdu. Aslına bakarsanız yürümeye başladığı ilk andan itibaren kim olduğunu biliyordum sanki. Huzursuzluğumun sebebi belki de haklı olduğumu görmekti.

Dört gündür ortalarda yoktu. Bu da kaygılarımı gidermişti ama anlaşılan gereğinden erken rahatlamışım.

Kollarını iki yana açarak başını yukarıya kaldırdı ve yağan yağmurun altında ıslandı. Üzerindeki mini etek ve bağrını açıkta bırakan askılı ince kıyafetle hastalığa davetiye çıkarıyordu da diyebiliriz.

Amacı neydi bunun? Buraya dek gecenin bi vakti ıslanmaya mı gelmişti?

Bana uzun gelen bir sürenin ardından temkinli adımlarla binaya yürüdü ve içeriye girdi. Kimdi bu apartman yöneticisi? Neden bina kapısında kilit veya şifre yoktu? Elini kolunu sallayan giriyordu, bu nasıl iş!

Kaygı ve telaş duyguları benliğimi kuşatırken evden çıktım ve merdivenleri inmeye başladım. Yarı yolda onunla karşılaştım. Kıyafetinin en üst düğmesini açarken merdivenleri çıkmayı sürdürdü. Berzan'ın dairesinin önüne geldiğine hiç tereddüt etmeden kapıyı çaldı.

Giydiği mini eteğin uçlarından aşağı su sızıyordu. Baştan aşağı sırılsıklamdı. Kıyafetleri üzerine yapışmış, vücut hatlarını ortaya çıkartmıştı. Bir erkeğin kapısına, hele de bu vakitte dayanmak için hiç de uygun bir durumda değildi. Kaşlarım çatık bir şekilde ona bakarak Berzan'ın kapı sesini duymamasını diledim ama Alara'nın ısrarlı tutumu bunu mümkün kılmadı.

Uyku mahmuru bakışları karşısındaki genç kadını bir iki saniyeliğine anlamsızca süzdükten sonra sağ eliyle gözünü ovuşturdu. "Alara hanım?" dediği sırada kadın üşüdüğünden ötürü veya kendini acındırmak için olsa gerek, baştan ayağa titredi. Gecenin bu vakti kapısına geldiği için özürler sıralarken, mahcup ve zor durumda kalmış rolünü efsane bir şekilde oynuyordu.

İçeri girmek için müsaade istediğinde hâlinden ötürü ona hayır diyemeyen merhametli Berzan, o sinsi kadını evine buyur etti.

Geç saate dek vakit geçirdiği arkadaşının evinden küçük bir tartışmayla ayrıldığı ve bu civarda arabasının bozulması sonucu sinirlerinin iyice yıprandığını, yolda kaldığını, telefonunun şarjının bittiğini, Berzan'ın evinin yakınlarda olduğunu anımsayıp aklına gelen tek sığınacak yer olarak bir kaç sokak öteden buraya dek yürüdüğünü ve gelirken şiddetli yağan yağmurda ıslandığını anlatırken oldukça gerçekçiydi. Balkondan olanları görmesem ben bile inanırdım. Hele o sahte göz yaşarmalarına...

İyi bir insan olan Berzan, bütün yalanlardan habersiz bir şekilde, içeri girer girmez ona bir battaniye vermişti. Örtüye sarılan Alara, Berzan'a minnettar bakışlar atmıştı.

Benim saf aslanım, ona Mehlika'nın kaldığı odanın kapısına dek eşlik etti.
- Telefonunuz için şarj aleti getireyim ve sıcak bir şey hazırlayayım, içiniz ısınsın. Bu sırada kardeşimin kıyafetlerinden istediğinizi giyin, hasta olmayın ıslak eşyalarla. Dolabın solu onun. Altta havlu da olması lazım. Sabah da araba için tamirci ararız.

Alara odaya girerken Berzanla mutfağa geçtim. Sinirlerinin yıprandığına inandığı kadına sakinleştirmesi ve iyi gelmesi amacıyla bitki çayı yapıyordu. Onun düşünceli ve ince bir adam olmasını seviyor olsam da bu özelliklerini Alara'ya karşı da kullanıyor olması içimde bir yerleri sızlatmıştı.

Üstelik bu kadına karşı öfke doluydum. Ondan hiç haz etmiyordum. Bir an önce sabah olsa ve gitseydi. Ama bundan fazlasını planladığını düşünüyordum. Amacının ne olduğunu hâlâ öğrenememiştim üstelik.

Berzan çayla ilgilenip yanına ikram olarak biraz kuru meyve koyarken onu mutfakta bırakıp Alara'nın ne yaptığına bakmak üzere yanına gittim. Güvenmediğimiz kişileri evimizde yalnız bırakmamak lazım, değil mi?

Ben acaba giyinmiş midir diye düşünürken odanın kapısı açıldı ve dışarıya çıktı. Saçlarını havluyla kurulamıştı belli ki, nemli görünse de ilk geldiğindeki gibi sırılsıklam değildi. Alara, koridorda gördüğü aynanın karşısına geçip saçlarına çeki düzen verirken üzerindeki kıyafetler dikkatimi çekti. Koca dolapta, Mehlika'nın onca üsturuplu kıyafeti arasında onun seçtikleri gerçekten akıl almazdı! Kısacık bi şort ve üç üst düğmesini iliklemeden bıraktığı kısakollu gömlek modelli bir pijama üstü. İlla bedeniyle şov yapacak!

Ona kötü bakışlar attım. Görmedi ama umrumda değil. İçimde kalmasın.

Salona geçti ve ikili koltuğa oturdu. Etrafı inceledi. Sinsi bakışları geldi geleli çaktırmadan evi tarayıp duruyordu zaten.

Berzan elinde küçük bir tepsiyle içeriye girdi. Biraz ötedeki orta sehpayı koltuğun önüne çekip tepsiyi üzerine bıraktı. "İyi gelir," diyerek çayı işaret etti. Alara teşekkür edip bardağa uzanırken çayından bir kaç yudum aldı.

"Bu saatte seni de rahatsız ettim, çok mahcubum," gibi bazı ifadelere başvurdu. Kuru meyvelere hiç dokunmadı. Fincanındaki çayın bir çoğunu bitirdi. Bu esnada Berzan, onun için Mehlika'nın yatağına temiz nevresim takımı sereceğini söyleyip odaya geçti. Ben Alara ile kaldım. Gözüm üstünde sinsi kız. Herkesi kandırabilirsin ama beni asla.

Bardağı bitirdikten sonra ayaklanan Alara, az evvel üstünü değiştiği odaya doğru yürümeye başlayınca peşine düştüm. İçeri girdiğimizde Berzan yeni bir kılıf geçirdiği başka bir yastığı yatağın üzerine bırakıyordu. Belli ki bu da son dokunuşuydu. Misafirinin yatağı hazırlanmıştı.

Alara içeriye doğru yürürken Berzan bir şeye ihtiyacı olursa seslenenileceğini belirtti ve iyi geceler dileyip odadan çıktı. Kapıyı da ardından kapattı.

Ben de çıktım. Berzan'ın peşinden içeriye geçtim. Tepsiyi alıp mutfağa götürdü, fincanı yıkadı, dokunulmayan kuru meyveleri kavanoza geri koydu ve salona döndü. Anlaşılan uykusu kaçmıştı. İkili koltuğa oturup arkasına yaslandı.

Koridordaki ışık yanıyordu ve salondaki lamba kapalı olsa dahi koridordan gelen ışık burayı da loş bir şekilde aydınlatıyordu. Odadaki nesneler seçiliyor, Berzan'ın yüzündeki ifadesizlik açıkça görülüyordu. Tekli koltuğa oturup bacaklarımı kendime doğru çektim ve başımı dizlerime yasladım. Onu seyrettim.

Gözlerini kapatıp başını geri yasladı. Uyumadığı belliydi. Ne düşünüyordu acaba? Umarım Alara'nın bu âni ziyaretinden şüpheye düşmüş ve sorguluyordur.

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Odanın kapısında gölge gibi beliren kadın sessiz ve sakin adımlarla içeriye girdi.

- Yine ne istiyorsun ya? Yat uyu, sabah da kalk git işte!

Kendi kendime ona söylenirken bacaklarımı kanepeden aşağı sarkıttım. Berzan kendisine doğru gelen genç kadını fark etmiş, gözlerini aralamıştı.

- Bir şeye mi ihtiyacınız oldu?

- Uyku tutmadı.

Onca yer varken ikili kanepeye geçip Berzan'ın biraz ötesine oturmuştu. Bedenini ona doğru çevirmişti.

- Senin de uykunu böldüm ve kaçırdım galiba.

- Önemli değil.

Alara, göz bebeklerindeki tarif edemediğim o duyguyla birlikte "Benim için önemli," deyip Berzan'a doğru biraz daha kaydı. "Tanıştığımızdan günden, en başından beri bana karşı mesafelisin. Yanlış bir şey mi söyledim veya yaptım?"

Ne alaka, gayet normal davranıyor işte adam. Olması gerektiği gibi. Biri şu kadını bu sahnenin ortasından alabilir mi? Yoksa çıldıracağım.

- Hayır tabiki, herhangi bir şey yapmadınız. Bana kalırsa herkese karşı nasılsam öyle davranıyorum. Size mesafeli gelmiş olabilir, benim için ise normal.

"Anladım," deyip yavaşça başını oynattı Alara. "Ama senin için herkes gibi olmak istemiyorum,"

Ne!? NE!

Koltuktan aşağı zıpladığım gibi ayaklandım. Sinirden kuduruyor olabilirim. Bu kadın ne yapmaya çalışıyor? Gece gece bütün bu plan program Berzan'a yürümek için mi? Yok hayır, keşke ona dokunabilsem de kolundan tutup dışarı sürükleyebilsem! Of! Kanma ona Berzan! Sakın kanma! Hepsi oyun.

Biri artık bana tam da geçenlerde olduğu gibi dokunma yetimi geri verebilir mi?

"Alara hanım," diye sakinca kadının ismini söyledi Berzan. Cümlelerini tam toparlayamadığı ve böyle bir şey işitmeye beklemediği belliydi. Şaşkındı. Ne diyeceğini arıyor gibiydi.

- Senin için daha fazlası olmak istiyorum.

Berzan'a doğru iyice sokulan kadın, ona konuşacak veya idrak edecek fırsat dahi vermeden ellerini omuzlarına koydu ve yüzlerini karşı karıya getirdi.

Gerginlikten iyice bedenim kasıldı. Artık yerimde duramıyordum. Odada ne kadar nesne varsa vurup devirmeye, bu saçma atmosferi bozmaya çalışıyordum. Kıyamet kopsun istiyordum bu odada, tam şu anda. Ben koparayım.

Sakın Berzan, sakın izin verme seni kandırmasına. Hem böyle gayrimeşru şeyler sana hiç yakışmıyor.

- Alara hanım, lütfen.

Berzan'ın uyarıcı nitelikteki sesini işitmek veya geri doğru kaçılması beni durduramamıştı. Çünkü sinsi kadın hâlâ pes etmeyip üzerine gidiyor, onunla gereksiz yakın bir pozisyonda durmaya çalışıyordu. Üstelik arlanmazca "Bize bir şans veremez misin," diye mırıldanarak Berzan'ın güzel çehresine biraz daha yaklaşmıştı.

Bu kadın kötü emellerine ulaşırsa gerçekleşebilecek olası sahneler gözümün önüne gelince kendime engel olamadım ve büyük bir öfkeyle doldum. Bu öfkeye başka duygular da eşlik etti. Korku. Tiksinti. Sıkıntı. Stres. Panik. Histerik bir krizin eşiğine gelmiştim.

- Bu yaptığınız hiç uygun değil.

Berzan'ın aniden kalkması ile benim vurmaya çalıştığım ahşap dekor eşyasının yere çalınması bir oldu. Berzan yere düşen dekor eşyasına, ben ise az ötede dikilen Berzan'a bakıyordum.

Başarmıştım. Dokunmuştum. Devirmiştim.

Berzan ondan uzaklaşmış, kızmıştı. İzin vermemişti öyle bir şeye.

Hislerim değişmeye başladı. Rahatlamış. Sevinçli. Gururlu...

Düşen şeyi umursamayıp yeniden Alara'ya döndü. Fakat kadının yüzüne bakmıyordu. Daha önce hiç görmediğim kadar ciddiydi. Kaşları çatık, yüzü gergindi. Bakışlarını ondan uzak tutmasına saçma bi şekilde mutlu oldum.

- Kimseyi incitmek istemem fakat tavırlarımdan sizinle yakınlık kurmak gibi bir niyetim olmadığını anlamış olmanız gerek. Lütfen bu mevzu burada kapansın. Birbirimizin sınırlarını ihlal etmeyelim.

Berzan'ın net ve kararlı duruşu üzerine artık daha fazla ileri gidemeyen Alara, "Anlıyorum," diye mırıldandı sesine yansıyan hayal kırıklığı ile.

- İyi geceler.

Berzan odadan çıkmadan evvel yere düşen dekoru alıp TV ünitesinin üzerine geri koydu. Alara balkona çıktı. Odada yalnız kaldım.

O an fark ettim. Az evvel sanki nefes nefese kalacak kadar uzun süre koşmuş gibi, kalbim küt küt atacak ve sesini duyacak kadar heyecanlanmış veya korkmuş, psikolojimi bozacak bir sahneye tanık olmuş kadar gerilmiştim. O kadın Berzanla yakınlaşmaya çalıştığında çıldıracak gibiydim. Kıskanmıştım, sinirlenmiştim, midem bulanmıştı.
Üstelik bunun sebebinin sadece Alara'nın bir işler çevirmesi olmadığını kendime itiraf etmek zorundaydım. Alara onları takip etmeyen, sinsilik yapmayan, oyunlar oynamayan, sıradan bir kadın olsa ve bu eve herhangi bir sebeple gelip Berzan'a herhangi bir şekilde yakınlaşmaya çalışsa, yine aynı şeyleri hissedecektim.

Ne oluyordu bana?

Yorulduğumu hissettim. Az evvel kalktığım tekli koltuğa kendimi bırakıverdim. Bu kadar sinir stres bünyeme fazlaydı. Şu kadının hâlâ burada olması zaten epey rahatsız ediciydi.

Memnuniyetsiz bir şekilde bütün gece onun nöbetini tuttum. Tam da tahmin ettiğim gibi burada oluşunun bir sebebine daha rastladım. İçeride bir kaç çekmeceyi karıştırdı, ardından Mehlika'nın kaldığı odayı dikkatli şekilde araştırdı. Aradığı şeyleri bulamamış olmalıydı. Bakamadığı tek yer Berzan'ın odasıydı.

Mehlika ile evde ufak değişiklikler yapıp odasını yeniden dekore eden Berzan, çalışma masası ve evraklarını, kitaplarının bir kısmını ve şu üzerinde oldukları araştırmaya dair büyün dosyaları kendi odasına taşımış, güzelce yerleştirmişti. Aradığı şeyin orada bir yerde olduğuna emindim. Neyse ki Berzan varken oraya girmesi zordu. Bu riski alacak kadar aptal olmadığını tahmin ediyordum.

Sonunda yatıp uyudu. Ben de biraz olsun rahatlayarak içeriye geçtim. Ne de olsa hayaletler uyumaz. Hele de evine yılan gibi giren sinse bir düşman varsa, tetikte olması gerekir.


Loading...
0%