@sukunettekelimeler
|
~Ensar Demir "Ensar evde yok oğlum." "Evde olduğunu biliyorum Kadriye teyze. Çağırır mısın artık? Bir haftadır aynı şeyler, sıkıldım." Serkan bu kez pes edecek gibi durmuyordu. İnatçı katır! Annemle kapıda yaptıkları konuşmalarını dinliyordum yine. "Oğlum, beni de arada bırakıyorsunuz. Ne oldu size böyle? Dost musunuz düşman mı! Biriniz görmek ister biriniz köşe bucak kaçar. Allah Allah!" "Kadriye teyze, bana Ensar'ı çağırır mısın? Ne olduğunu isterse o size anlatır. Tabi beni dinledikten sonra." "Oğlum, kimseyle konuşmak istemiyorum diye tutturuyor. Ben ne yapayım?" Anneme de yalan söyletmek hiç hoş olmamıştı ama Emir Serkan'ı görmek istemiyordum. Gitmesini diledim. Gitmesini ve birdaha gelmemesini. Öylesi çok daha kolay olurdu bizim için. Ama pes etmiyordu herif. Ne açıklayacaksa artık, konuşacağız diye tutturmuştu! Konuşacak bir şeyimiz kalmış gibi! Az sonra Serkan deli deli bağırmaya başlamıştı. "Ensar!" Çatmış olduğum kaşlarım, o 'odanın camı açık' deyince yavaş yavaş düzelmişti. Beni tanıyordu gerçekten. Evde olunca odamın camını yaz kış demeden açıp havalandırdığımı da biliyordu işte. Ben de onu tanıyordum. Birbirimizin neyini bilmiyorduk ki? Kardeştik ulan biz. Kardeştik sahi, insan nasıl kardeşine böyle bir şey yapabilirdi peki? Demek yeterince iyi tanımıyormuşuz birbirimizi. "Ensar! Yeter artık lan! Aşağı inmezsen gidip mekânı yakacağım! Küllerini toplarsın!" Lanlı lunlu konuştuğuna göre iyice sabrı taşmış olmalıydı. Kolay kolay kibarlığını kenarı atmazdı bu herif. Bir dakika, mekânı yakmak derken? Ne saçmalıyordu bu, asla yapamazdı! Orası benim gençliğimi saklıyordu içinde. Fazlasıyla kıymetli anıları barındırıyordu. Buna izin vermezdim. Merdivenlerin başında durup aşağı doğru seslendim. "Anne, söyle ona, mekânda beklesin! Birazdan yanına gideceğim. Deli deli de bağırmasın, mahalleyi ayağa kaldırdı." Annemin dediklerimi iletmesine gerek yoktu çünkü hepsini zaten Serkan da rahatça duymuştu, biliyordum. Odamın camının önünde durduğumda Serkan da bu tarafa bakıyordu. Göz göze geldik. Garip bir andı. Kendimi tutamayıp arkasından seslendim. "Serkan! Çivisine bile zarar verirsen bu sefer burnunu kanatmakla kalmam!" Tamam dercesine başını salladığında camı kapatıp içeriye girdim. Kusura bakmasın, karnım açtı benim. Yemek yedikten sonra konuşmalıydık. Hem açken daha asabiydim, onun zararınaydı. •¿•¿•¿• Ellerim cebimde sokakta yürürken karşıma birden bire Hümeyra'nın çıkmasını asla beklemiyordum. Afallamıştım. Yüreğim yine sızıyla çarparken bakışlarımı omzunun arkasındaki çınar ağacına dokundurdum, ona değmesin diye. "Ensar, Selamünaleyküm." "Aleykümselam." "Sana bir şey sormak istiyorum," derken tereddütlüydü, hissetmiştim. "Tabi, buyur." "Şey, E-Emir Serkan..." deyip kalakaldı ve devam edemedi. ses tonunun ben ağlıyorum diye haykırması üzerine endişeyle ona bakmaktan kendimi alamadım. Eliyle nemli yanaklarını silip yerdeki bakışlarını ellerine çevirdi. Sessizce gözyaşı akıtıyordu. İki dakika yalnız bırakmıştım lan, bir şey mi olmuştu yoksa Serkan'a? Keşke en başından onunla beraber gitseydim! Başlarım keyfine de yemeğine de! "Ona bir şey mi oldu? Nerede o?" diye telaşla sordum. "Hayır, yani bilmiyorum." Dediğinden hiçbir şey anlamamıştım. "Hümeyra artık açıklar mısın? Korkmaya başlıyorum." "Özür dilerim," deyip devam etti. "Seninle ne gibi bir sorunu olabilir ki Hümeyra? Siz evlisiniz sonuçta. Neden ona sormuyorsun?" "Sordum ama mantıklı bir cevap alamadım. Onun sabrını yeterince sınadım. Yeniden soramam." "Tamam, sorun ne?" "Bunları kimseye söylemek istemezdim ama-- ama paylaşmaya ve öğrenmeye ihtiyacım var. Sizin aranızda ayrı gayrı yok, hem aramızda kalacağına da eminim. Bu sebeple sana açıyorum konuyu. Kusura bakma... Emir Serkan'ın neyi var bilmiyorum, sanki aynı evde iki yabancıyız. Sanki benden kaçıyor. Sen onun kardeşi gibisin. Sen bilirsin, sana anlatır derdini. Neden böyle yapıyor, hem neden geçen haftasonundan beri etrafta ruh gibi dolaşıyor? Kaç gündür iyice çöktü, bir şey olmuş, bir derdi var belli, ama sorsam bile anlatmıyor. Neler oluyor Ensar, neden bu hâlde Emir Serkan? Onu tanıyamıyorum. Üstelik bir şeyleri iyileştirmek için her çaba gösterişimde her şey daha da kötüleşiyor. Yanında olmama, sıkıntısını paylaşmama dahi izin vermiyor." Hümeyra konuştukça ben çıkmazlara giriyordum. Ve onun acı çektiğini de görebiliyordum. Serkan ona böyle davrandığı için canı yanıyordu. Üzülüyordu ve ağlıyordu. İnsan sevmediği biri yüzünden ağlamazdı, sevmediği biri insanın canını yakmazdı. Bunu kabul etmek zor da olsa, o cümle geçmişti işte zihnimden: Hümeyra, Serkan'ı seviyordu... "Bana bir tartışma esnasında 'hem sen hem o, ikinizin de gözünde bu kadar şerefsiz miyim' dedi. Kimden bahsediyor Ensar?" Bu kez sorusu bana tokat gibi vurmuştu. Kimden olacak, benden bahsediyor, diyemedim. "Sen eve git Hümeyra. Ben zaten şimdi Serkan'ın yanına gidiyorum. Konuşurum onunla. Hallolacak inşallah, sabır göster." "Tamam, teşekkür ederim Ensar. Allah'a emanet ol," deyip sıktığı yumruğunu serbest bıraktı ve arkasını dönüp eve doğru yürüdü. Sen ne karıştırıyorsun Serkan? Kafam hariç, onu yeterince karıştırdın zaten. |
0% |