Yeni Üyelik
9.
Bölüm

°A° 9

@sukunettekelimeler

~Ensar Demir


Çok güzel dememiş miydi yazar, "Zira aşk benliğin reddidir" diye. Öyleydi, gerçek aşk benliğin reddiydi. Karşındakini, sevdiğini kendinden gayrı düşünmemekti. Ona gereken değeri vermekti. Ve ben, Hümeyra'nın canı Serkan için acırken, gözyaşları onun için akarken, bütün bu planlarına razı olamazdım.


Az evvel dostuma kurduğum cümleleri söylemesi çok zor da olsa içimden mırıldandığım dualar yardımıyla başarmıştım.


Bakışlarımız fazlasıyla birbirinde kenetli kalmıştı. Emir Serkan inanmıştı. Bu duruma son verip "Yeter daa, bu ne, aşuklar gibi birbirumizin gözlerune bakayruk kaç saattur," diyerek elimi omzuna vurdum.


Normal bir zamanda olsak Serkan'ın yapmayı beceremediğim şiveme gülmesi falan gerekiyordu ama şuan hâlâ durumu kabul etmiyormuşcasına bana bakıyordu. Dalıp gitmişti.


"Serkan, burda mısın kardeşim?" deyip elimi suratının önünde salladım, onu uykusundan uyandırmak istercesine.


Salladığım elimi bileğimden tutup indirdi.


"Ensar, ben böyle bir şey yapamam."


Kardeşti işte, kardeş! Gözüm kapalı canımı emanet edeceğim bir kardeş. Tam da bu sebeple içimde yeşeren duygularım sahibi kadını, ancak ve birtek ona emanet edebilirdim.


"Allah'ım sen yardımcım ol" deyip derin bir nefes aldım.


"Serkan, Hümeyra senden iyisini bulamaz, sen de ondan iyisini bulamazsın. Ben zaten senden ötesini bulamam. Sen İstanbullara gideceksin ve ben seni ayda yılda bir kere mi göreceğim? Sen benim canımsın, dostumsun. İnsan kardeşine canını bile verir de ayrılmak istemez. Hem az önce sana söyledim işte durumu. Güvenmiyor musun bana?"


Aklıma gelen diğer bir düşünceyle duraksadım bir an. Sonra devam ettim. "Haa diyorsan ki ben Hümeyra'yla yapamam, bu evlilik gerçek olamaz, o zaman bir şeyler düşünürüz."


"Nasıl yani?"


"İkimiz birden kül oluruz," dedim. Bunu elbette gerçek manasında söylememiştim, amacım Serkan'ın bir tepki vermesini sağlamak, onu bunu kabul etmeye itelemekti. Çünkü bir kızı ortada bırakacak adamlar değildik biz.


Öte yandan, bu cümleyi ortadan toz olmak anlamında söylemiştim ama başka bir şekilde zihnimde canlanınca, sözcükler kafamda biraz döndü. Kafam buna takılınca Serkan'ın dediğini anlamamıştım. "Hı, ne dedin?"


"Saçmalama dedim. İkimiz de ortadan kaybolup kızı ortada mı bırakacağız, biz bu değiliz dedim."


Tam da ondan beklediğim yanıtı vermişti. Başımı sallayarak "Aynen öyle. Bu yüzden napıyorsun, Allah'ın emanetine sahip çıkıyorsun," dediğimde bunun, Serkan'ın durumu kabullenmesi açısından daha ikna edici olacağını biliyordum.


Yavaşça başını sallasa da kafasının hâlâ meşgul olduğunu görebiliyordum. Bunu bilinçli yapıp yapmadığına dahi emin değildim.


Sahi, unuttuğum bir nokta vardı. Hümeyra'nın Serkan'a değer verdiğini anlamıştım ama ya Serkan? O, benim için, anlattığındaki gibi olaylar bu raddeye geldiği için evlenmişti Hümeyra ile. Gerçek bir evlilik niyetiyle çıkmamıştı bu yola. Peki ya kalbinde gerçekten sevdiği biri varsa? Olabilir miydi? Sevdiği biri varsa, işler daha sarpa saracaktı. Onu istemediği bir evliliğe de mahkum edemezdim. Bu ihtimal, hem benim, hem Serkan'ın hem de Hümeyra'nın yanıp kül olması demek olurdu. Aklıma takılan şu kısmı açıklığa kavuşturmalıydım.


"Serkan, senin sevdiğin biri falan var mıydı?" diye âniden sorduğumda hızla bakışlarımız buluştu.


Başını iki yana sallayıp "Yoo, yok," dediğinde rahatlasam da aceleci tavrında bir gariplik hissetmiştim. Üzerinde durmadım. Çünkü şu an yaşadığımız her şey fazlasıyla garipti.


"Tamam o zaman," deyip artık gitmek üzere ayağa kalktım. Omuzlarımda kocaman bir yük vardı artık. O yükü biraz olsun hafifletletmek amacıyla şimdi kendimi suya atma vaktiydi. Ihlamur nasıl Serkan'ın olmazsa olmazıysa yüzmek de benim ilacımdı.


Kapıya doğru bir kaç adım atıp ilerlemiştim ki geri döndüm. Ona elimi uzattım.


"Serkan?"


Başını kaldırıp bana baktı, ardından aramızdaki ele. Uzattığım elimi tutup destek alarak ayağa kalktığında diğer elimi sırtına koyup onu kendime çektim. Kollarımın altındaki kardeşime sıkıca sarıldım. Ardından "Allah'a emanet ol, görüşürüz," deyip geri çekildim ve hızla dışarıya çıktım.


Nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Nasıl hissettiğimi de anlayamıyordum. Bir yanım böylesi olması gerekiyormuş demek ki diye teslimiyete sarılırken öte yanım acıdan kaçışımı yadsıyordu. Boşlukta asılı kalmış gibiydim.


Yüzme havuzuna vardığımda su beni biraz kendime getirmişti. Şimdi, bundan sonra ne yapacağımı düşünmem lazımdı. Altı yıllık okulum bitmişti, her şeyimi tamamlamak için tüm yaz da oradaydım. Burada kalsam ne olacaktı, yurt dışında devam etsem ne olacaktı? Bir şeyler düşünmem lazımdı. Şu kafamdaki uçuşan fikirlerin, belirsizliklerin, kalbimdeki canımı yakan dikenlerin, her şeye rağmen sağlam kalmamı sağlayan içimdeki anlam veremediğim o direncin gitmesi gerekiyordu.


Emin olduğum tek şey vardı. Her zerrem yük doluydu. Ee ne demişler;


Ardımızda bırakamadığımız şeylerin yükünü taşırız...


Ee ne demişler;Ardımızda bırakamadığımız şeylerin yükünü taşırız


Loading...
0%